26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU BERTAN ONARAN 15 GÜZELİN ARDINDA İstanbul’da piyanistler haftası Geçen hafta İstanbul’da çeşitli piyanistlerle örülü konserler dinledik. On yaşındaki Mertol Demirelli’nin ilk İstanbul Konçertosu, Verda Erman’ın Mozart’ı ve Labeque kardeşlerin dinletileri etkileyiciydi. Mertol Demirelli: Henüz on yaşında bile değil. Ayağı pedala güçlükle ulaşıyor, parmakları oktava zorlanarak açılıyor... Kendisiyle barışık, çevresiyle dost, müzikle akıp gitmeyi biliyor. Umarım onu kimseler küstürmez, kimseler bıktırmaz, hep aynı coşkusuyla yarınlara evrilir. Mozart’ın 12. Konçertosu’nu akıcı tekniğiyle ve saf yorumuyla seslendirdi. Orkestrayı dinlemeyi, orkestrayla paylaşmayı ve solist olarak sahneye egemen olmayı da biliyordu. O da ülkemize nice piyanist kazandıran değerli hoca rahmetli Kamuran Gündemir’in son öğrencisiydi. Halen Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık Okulu’nda Oya Ünler ile çalışıyor. Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ise eşlikte Mertol’a candan destek oldu. Mozart’ın Mertol yaşında bestelediği 4, ilekli ğraf: İbrahim B 5 ve 6 numaralı senfonilerinin bu konser Foto kapsamında seslendirilmesi ayrı bir özellikti. Çok az çalınan bu küçücük senfoniler Mozart’ın henüz J. C. Bach ve rokoko taklidinde güç hissettiğiama kendine özgü çizgilerini de duyurmaya mi ve dinleyibaşladığı yapıtlar. Topluluk onları kendi karak cim ile daha sıteri içinde, küçük suluboya tablolar gibi değer cak bir ilişki kurabildiğimi lendirdi. fark ediyorum. Bir de az ve öz olmayı seçmek gerek. Her piyanist zamanla kendine en yaVerda Erman İDSO’da kın gelen eserleri seçiyor, onlarda yoğunlaPiyanist Verda Erman, 1990’da yaptığımız şıyor. Ben de bunu amaçlıyorum. Kişiliğimbir söyleşide şöyle demişti: ‘‘Dinleyici ile iliş le uyum sağlamış eserlerin derinine inmek, kiyi kopartmadan sürekli bir alışveriş sağ onlarda yeni tatlar aramak istiyorum. Böylamak icracının elindedir. Teknik zorlukla lece otuzkırk tane konçerto değil, benimle rı yenip esere tümüyle hâkim olduktan son özleşen on konçerto olsun, yeter.’’ Erman bu hafta sonu İDSO ile Mozart’ın en ra başlar her şey. Önemli olan çaldığınız yapıtın ruhuna varabilmek, kişiliğinizle çaldı ünlü piyano konçertolarından biri olan 21 nuğınız müziğin birleşmesidir. Teknik güçlük maralı konçertoyu çaldı. Onun abartısız, gösteleri yendim, artık dinleyici karşısına çıka rişsiz ama tuşların derinine inen ipek gibi yorım, diyorsanız yanılırsınız. Siz müziği yaşat rumunu dinlerken bu sözlerini anımsadım. Germalısınız, yürütüp bir yerlere götürmelisi çekten de teknik güçlükleri yendikten sonra niz. En ufak bir tedirginlikte dinleyiciyle iliş dinleyiciyle bütünleşebiliyor sanatçı. On altı yıl kiniz kopar. Giderek, çaldığım an büyük bir önce söylediğini gerçekleştiriyordu: Mozart’ın Labeque kardeşler Cemal Reşit Salonu’ndaydı ‘İsrail’in Nükleer Silah Cephaneliği’ Bu, sevgili dostum Yılmaz Dikbaş’ın son çalışmasının adı; yapıtı AsyaŞafak Yayınları bastı. Dikbaş, kendi başını da, ulusununkini de dik tutabilmek için kıvır zıvırla vakit geçirmez, en can alıcı konuları, en doğru zamanda ele alır. Bu kez de öyle yapmış; Ortadoğu’nun Amerikan çomağıyla alabildiğine kurcalandığı, bir varil petrol uğruna güzelim yerküremizin ateşe verildiği günlerde, Goethe’nin parmak bastığı güçlüğü aşmış, ‘‘gözünün önünde duranı hem görmüş, hem göstermiş’’. Yapıtın başına, kendisi gibi dürüst bir gözlemcinin, Erol Bilbilik’in önsözünü koymuş: ‘‘Bölgenin birinci, dünyanın altıncı büyük nükleer gücü olan İsrail nükleer tehdit oluşturmuyor da, Irak ve İran neden tehdit oluşturabiliyor? Bu olgu, dünyada yazılı ve görsel medya tarafından gündeme dahi getirilmiyor; çünkü Amerikan küresel tekelci sermaye buna müsaade etmiyor. Bunu göze alan ulusalcı medyaları da yaşatmıyor.’’ Yılmaz Dikbaş, 268 sayfalık kitabında konuyu bütün ayrıntılarıyla anlatıyor; atomun parçalanmasından bugüne nasıl gelindiğini somut bilgilerle, belgelerle gözler önüne seriyor. Sonra hem bölgemiz, hem ülkemiz için ölümkalım arasında seçim yapma anlamına gelen temel soruya, soruna değiniyor: ‘‘Peki, ABD İran’a saldırdığında Türkiye’nin tavrı ne olacaktır? Amerika’nın Irak’a saldırısına Türk halkı karşı çıkmıştı. ??? Ancak Türk Genelkurmayı, ABD’nin Irak saldırısını desteklemişti. Hatta askeriye, Türkiye’nin bu saldırıda ABD’ye eylemli olarak yardım etmesinden yana olmuş, bu yetkiyi verecek 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’den geçmesini istemişti. Türk halkının yoğun baskısı ve TBMM’deki yurtsever milletvekillerinin oylarıyla tezkere reddedilmiş, Türkiye sınır komşusu, aralarında akrabalık bağları olan Iraklılara saldırı ayıbından kurtulmuştu. Peki, ABD’nin İran saldırısı sırasında Türk Genelkurmayı’nın tutumu ne olacaktır? Türk Genelkurmayı, 26 Aralık 1996’da, İsrail’le, Türkiyeİsrail Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması imzalamıştır. Dönemin Genelkurmay II. Başkanı Org. Çevik Bir tarafından imzalanmış bu anlaşma, TBMM’de konuşulmamış, oylanmamış, onaylanmamıştır. Bu anlaşmayla Türkiye, yüz yıldır Ortadoğu’da sürdürdüğü dış politikayı değiştirmiştir. O zamana kadar İran’a, Araplara ve İsrail’e eşit mesafede durarak bölgede denge unsuru sayılıp sayılan Türkiye, bu anlaşmayla dengeyi bozmuş, İsrail’den yana olmuştur. Bu anlaşma nedeniyle Türk Genelkurmayı, İran’a saldıracak ABD’nin yanında olacaktır. Yine bu anlaşma gereği, Türk toprakları üzerinden saldırgan ABD güçlerine yardım ve destek sağlanması istenecektir. Peki o zaman Türk halkının tepkisi, Türk halkının temsilcilerinden oluşan TBMM’nin tutumu ne olacaktır? ??? TBMM, 1 Mart 2003’te olduğu gibi direnecek, İran’a saldırıyı, bu saldırıya desteği reddedebilecek midir? Türkler, Anadolu’da, tarihlerinin en önemli dönemeçlerinden biriyle karşı karşıyadırlar. Bu dönemeçte tam bağımsız, onurlu bir millet olarak devletlerine sahip çıkarak varlıklarını sürdürebilecekler mi, yoksa ABDİsrail yörüngesinde bağımsızlıklarını tamamıyla yitirecek, bölünüp parçalanacaklar mıdır?’’ Gördüğünüz gibi, eveleyip gevelemeden, biricik asal soruyu soruyor Yılmaz Dikbaş hem kendine, hem hepimize. Halk erki, dünyanın hiçbir yerinde yürürlükte değil; çünkü halkın erkini ortaya koyabilmesi için, doğru bilginin her bireye ulaştırılması gerekirdi; bugün, tersine, eldeki bütün görsel işitsel yazılı araçlar 24 saat yalan yağdırıyor insanların tepesine. O arada bir avuç gerçek insansever sorumlu kişi ve kurum bu yalan seliyle baş etmeye çabalıyor. Gönüllü can alıcılardan olmaktansa, böylesi elbet çok daha onurludur. Bu güzel savaşıma katılmak istiyorsanız, hemen alın Yılmaz Dikbaş’ın kitabını. sbonaran?yahoo/hotmail.com Mertol Demirelli (üstte solda), Verda Erman (üstte sağda), Labeque Kardeşler (yanda). bu konçertosuyla özdeşleşip öylesine derinine inmiş, şimdi belli ki, yeni tatlar alıyor ve dinleyicisine de bunları aktarıyor Verda Erman. Marek Pijarowski’nin yönetimindeki İDSO’nun eşliği de Erman ile uyumluydu. Orkestranın ilk çaldığı SaintSaens’in ‘‘İskeletlerin Dansı’’ adlı yapıtında çalgı grupları yeterli derecede saydam olmasa da bestecinin 3. (Orglu) Senfoni’sinde topluluk coşkulu ve dinamikti. Zengin tınıların yanı sıra orgun sesi cılız kalıyordu. Keşke AKM’nin salonunda da dünyanın büyük konser merkezlerindeki gibi sabit bir orgumuz olsa, diye özlem duyduk. Bırakın sabit bir org sahibi olmayı, konser salonunun ya da AKM’nin bile geleceği belli değilken böylesi düşler kurmanın gülünç olduğunun da farkındayız. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun bu yılki zengin programları arasında, geçen hafta dünyanın en ünlü piyano ikililerinden Labeque kardeşler de yer aldı. Ne yazık ki yine İstanbullu müzikseverlerin bölündüğü bir geceydi. Çünkü aynı akşamda İşSanat’ta Fabio Biondi yönetimindeki ünlü Barok orkestrası Europa Galante çalıyordu. Beyoğlu’ndaki Onay Sanat Evi’nde Hande Dalkılıç’ın piyano resitali vardı. Katia ve Marielle Labeque’i İstanbul’da birkaç kez daha dinlemiştik yıllar içinde. Avrupa piyano ekolünün anıtsal öğretmenlerinden Marguerite Long’un öğrencisi Ada Checci’nin kızları olarak dünyaya gelmeleri, bu ikilinin en büyük şansı olmuş. Müzik dolu bir dünyada yetişmişler, kariyerlerini ‘‘duo’’ olduğu kadar ‘‘solo’’ olarak da devam ettirmişler. Kemancı Victoria Mullova ile Katia Labeque’in dinletisini büyük bir beğeniyle izlemiştik. Bir piyanoda dört el çaldıkları kadar iki piyanolu yapıtları da dağarcıklarına katmışlar, ünlü plak şirketlerinden ve şimdi de kendi kurdukları plak şirketinden ürettikleri pek çok kaydı piyasaya sürmüşler. Labeque kardeşler değerli şef Giovanni Antonini yönetimindeki Swiss Chamber Orkestrası eşliğinde Mendelssohn’un 1214 yaşlarında yazdığı iki piyano için konçertoyu çaldılar. Henüz çocuk denecek bir yaşta bestelenen, uzun gamlarla, bol arpejlerle ve sıkça yinelenen kadanzlarla yüklü bu yapıta çağdaş bir renk, (özellikle son bölümde) kendilerine özgü ‘‘jazzy’’ bir hava katmaktan da çekinmediler. Teknikleri, çalgılarına hâkimiyetleri ve birliktelikleri övgüye değerdi. Rossini’nin ‘‘Cezayir’de Bir İtalyan Kızı Uvertürü’’ ve Beethoven’in ‘‘Eroica’’ senfonisinde orkestranın birlikte çalma netliğine ve kamçılayıcı coşkusuna hayran kaldık. www.evinilyasoglu.com DÜZELTİ: Geçenlerde yitirdiğimiz operacımız Ömer Yılmaz’ı andığım bir önceki yazımda Nâzım Oratoryosu’nda değil, Mavi Gözlü Dev adlı yapıtta oynadığını düzeltirim. İZDOB ‘Jivago’ balesinin ilk temsilini gerçekleştirdi GÖSTERİ CEMAL REŞİT REY’DE Kitap Fuarı bol müzikli geçti ÖNDER KÜTAHYALI 11. İzmir Kitap Fuarı yoğun geçti. Gençleri torbalar dolusu kitapla görmek yüreklendiriciydi. Başka bir mutluluk da fuar haftası boyunca her akşam bir müzik etkinliğini yaşamamız oldu. İlk olarak İzmir Sanat’ta ‘‘Notaların Dansı’’ başlıklı şan resitalini dinledik. Soprano Zibelhan Dağdelen, Tenor Aydın Uştuk, Piyanist Aziz Dağdelen’in eşliğinde W. A. Mozart’ın ‘‘Saraydan Kız Kaçırma’’, ‘‘İdo Meneo’’, ‘‘Figaro’nun Düğünü’’, ‘‘Cosi Fan Tutte’’ ve ‘‘Don Giovanni’’ operalarından aryalarla düetler söylediler. A. Dağdelen de bestecinin 250. doğum yılındaki anılışına, yaptıkları güzel müzikle katıldılar. Bir gün sonra yine İzmir Sanat’ta DEÜ Devlet Konservatuvarı’ndan üç öğrencinin ortaklaşa verdiği şan resitali vardı. Öğretim görevlileri Selmin Günöz ile Alper Kazancıoğlu’nun sınıflarından Soprano Evren Işık, Tenor Önder Altıntaş ve Bariton Kartal Karagedik, Piyano Öğretim Görevlisi Özlem Ebesek’in eşliğinde söylediler. Genç sanatçılardan R. Schumann ile S. Rahmaninov’un şarkılarını ve G. Verdi, Bellini, Mozart, Puccini gibi bestecilerin aryalarını, bir düet, bir de üçlü dinledik. Mozart’ın aryaları ağırlıktaydı. Gençler, ses tekniğinde iyi bir düzeye gelmişler; ama daha ileri giderek son derece güzel müzik yapma alışkanlığını kazanmışlar. İki ay sonra konservatuvarı bitirecekler. Eğer devlet onlara iş verirse ya da dış ülkelerde uzmanlık çalışması yapma olanağını bulabilirlerse, kendilerini parlak bir gelecek bekliyor. Peki her iki seçenek de gerçekleşmezse ne olur? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Haftanın üçüncü etkinliği, İzmir Sanat’ın düzenlediği ‘‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Özel Konseri’’ydi. İsmet İnönü Sanat Merkezi’ndeki dinletide çalan DESO’nun şefi İbrahim Yazıcı’ydı. İlk olarak S. Prokofyev’in ‘‘Peter ile Kurt’’u seslendirildi. Masalı Devlet Sanatçısı Müşfik Kenter anlattı. Değerli sanatçıyı yıllar sonra yeniden dinlemek bizleri mutlu kıldı. ‘Hayvanlar Karnavalı’ İkinci yarıda ise Öğretim Görevlisi Altan Akatay’ın çalıştırdığı DEÜ Devlet Konservatuvarı Çocuk Korosu, orkestra eşliğinde şarkılar söyledi. Topluluk yeni olmasına karşın epey başarılıydı. Son olarak C. Saint Saens’in ‘‘Hayvanlar Karnavalı’’ seslendirildi. Yapıta solocu olarak DEÜ Devlet Konservatuvarı Piyano Öğretim Görevlisi Seçil Akdil’in öğrencileri Başak Gönen ile Sait Karabulut katıldı. Genç piyanistlerin teknik düzeyleri çok iyi. Bu nitelik özellikle hızlı bölümlerde belirginleşiyor. Öyle ki sevgili İbrahim Yazıcı’ya tempoları hızlı aldığını söylediğimde şöyle dedi: ‘‘Tempoyu ağırlaştırdığım zaman çalamıyorlar.’’ Özetlediğim üç mutlu etkinliğe İZDSO’nın olağan hafta sonu dinletisiyle genç Viyolonselci Emre Sayarı’nın resitalini de eklemeliyim. Kitap Fuarı’ndaki görevim nedeniyle bunları izleyemedim. Dahası var: 27 Nisan Perşembe akşamı İZDOB, ‘‘Jivago’’ adını taşıyan balenin ilk temsilini gerçekleştirdi. Yapıtın senaryosunu ve koreografisini Andre Prokovsky yapmış ve sahnelemişti; ancak yerim azaldığı için ayrıntıları gelecek yazıma bırakıyorum. Tüm gözler Bolşoy Balesi Solistleri’nde Kültür Servisi Bolşoy Balesi solistleri Gennadiy Yanin, Anna Antonicheva, Vladimir Neporozhny, Mark Peretokin, Yuriy Clevtsov, Marianna Ruijkina, Oxana Kuzmenko, Aidar Akhmetov, Lilia Musavarova 6 Mayıs akşamı saat 20.00’de Cemal Reşit Rey’de İstanbullu sanatseverlerle buluşacak. Gecede bilinen bale yapıtlarından örnekler sunulacak. Vladimir Neporozhny, Bolşoy Balesi’nin baş dansçılarından, Lüksemburg bale yarışması birincisi, Bolşoy Balesi’nin repertuvarındaki tüm bale yapıtlarında başrol oynuyor. Mark Peretokin, Bolşoy Balesi’nin baş dansçılarından, Bolşoy Bale Akademisi’nden mezun, uluslararası bale yarışmasında liyakat madalyası var ve Spartacus Balesi’nde en iyi Krassus’lardan, Carmen’de Torero’lardan. Aidar Akhmetov, Bolşoy Bale Akademisi’nden mezun, Russin balesinin en ünlü virtüözlerinden biri, uluslararası bale yarışmalarında kazandığı 7 tane büyük ödülü var, Los Angeles Bale Topluluğu’nda, Toronto ve Budapeşte bale topluluklarında konuk solist olarak dans etti. Mükemmel tekniğe sahip Anna Antonicheva, Don Kişot balesinde Kitri rolünde, Kuğu Gölü balesinde ise OdettaOdilia rollerinde oynadı. Lilia Musavarova, Esmeralda, Diana, Odetta ve Bolşoy Cinderella gibi çeşitli balelerin en Balesi zor rollerini kolaylıkla dans eden 6 Mayıs balerinler arasında yer alır. Los akşamı saat Angeles, Toronto bale toplulukla20.00’de rında ve diğer topluluklarda koCemal Reşit nuk balerin olarak yer aldı. Rey’de Marianna Ruijkina, Bolşoy Balesi’nden İstanbullu ünlü Raisa Struchkova’nın öğrencisi ve sanatseverlerle uluslararası bale yarışmasında liyakat buluşacak. ödülü aldı. (0 212 232 98 30) ‘Behzat Ay Yazın Ödülleri’ ? Kültür Servisi Behzat Ay Yazın Ödülleri dün Mersin’de Akdeniz Belediyesi Çok Amaçlı Salonu’nda sahiplerine verildi. Birinciliği Filiz Gülmez ‘Türkçem Benim Gerçek Yurdum’, ‘Neden Okumayan Bir Toplumuz’, ‘8 Mart’ın Düşündürdükleri’ başlıklı makaleleriyle, mansiyon ödülünü Semih Özcan ‘Yeni Bir Dünya Kurulur’, ‘Kent ve Demokrasi’, ‘İçler Dışlar Çarpımı’ başlıklı makaleleriyle aldılar. Daha sonra gazetemiz yazarı Şükran Soner, Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Radikal gazetesi yazarı Zeki Coşkun ile Maltepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yusuf Çotuksöken’in konuşmacı olarak katıldığı ‘Türk Basınında Köşe Yazısı ve Köşe Yazarlığı’ başlıklı bir panel düzenlendi. Aydilge’nin ‘Küçük Şarkı Evreni’ ? Kültür Servisi ‘Kalemimin Ucundaki Düşler’, ‘Bulimia Sokağı’, ‘Altın Aşk Vuruşu’ adlarıyla yayımlanan üç kitabı bulunan Aydilge’nin ilk albümü olan ‘Küçük Şarkı Evreni’nin ilk konseri bugün saat 21.00’de Balans’ta. Yapımcılığını Hakan Kurşun’un yaptığı albümdeki tüm şarkı ve sözler Aydilge’ye ait. Aydilge’nin albümünde rock motifleri, Doğu ezgileri ve elektronik alt yapılar harmanlanlanıyor. (0 212 251 70 20) Kültürün izini sürenlere Kültür Servisi Halkbilim, iletişim, antropoloji, arkeoloji, sosyoloji, müzikoloji, tarih ve edebiyat alanlarında yetkin kalemlerden inceleme ve değerlendirme yazılarıyla zengin bir içerik sunan ‘folklor/edebiyat’ dergisinin yeni sayısı çıktı. Bu, üç ayda bir yayımlanan derginin 2006/2 tarihli 46. sayısı. Akademik danışma ve hakem kurulunda birçok üniversiteden profesörlerin yer aldığı derginin genel yayın yönetmenliğini Metin Turan yapıyor. ‘folklor/edebiyat’ın bu sayısı, 641 sayfalık dolu dolu bir içerik sunuyor okura. Bekir Onur ‘Cumhuriyet Devrimi ve Türk Halkı’ konusunu işliyor. Prof. Dr. Oktay Belli ise, tarih öncesi döneme ait verileri paylaşıyor okurla ‘Kağızman Bölgesinin Tarih ve Sanat Zenginliği: Karaboncuk’ta Tarih Öncesi Döneme Ait Kayaüstü Resimleri’ başlıklı yazısında. Bunlar, dergide yer alan yazılara birkaç örnek sadece. ‘19. Yüzyılda Kars’ta Aşk ve Kimlik Arayışları, Kars’ın Güzel Kızı Ayşe’ adlı ilgi çekici yazı Rohat Alakom imzalı. ? YENİ MELEK GÖSTERİ MERKEZİ’nde 21.00’de Alan Parsons Project konseri. (0 212 244 97 00) ? BALANS’ta 22.00’de Aydilge albüm tanıtım konseri. (0 212 251 70 20) ? AKBANK SANAT’ta 16.00 ve 19.00’da ‘Bağım sız’, ‘Her Güne Bir Bela’, ‘Filmin İsmi Henüz Yok’, ‘Travesti’, ‘Posta’, ‘Dedem Diye Söylemiyorum’ adlı kısa filmlerin gösterimi. (0 212 252 35 00) CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear