26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr üziği F . Herold ile J. Lanchberry’ye ait olan baleyi sahneye koyan, İngiltere’de bir dönemin en ünlü dansçılarından biri olan, aynı zamanda yapıtın tüm telif haklarını elinde bulunduran Alexander Grant’ın asistanı Jane Elliot. İ stanbul Devlet Opera ve Balesi, klasik İngiliz bale repertuvarının en önemli örneklerinden ‘Şımarık Kız/La Fille Mal Gardee’ adlı balenin galasını dün akşam saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde yaptı. Sanat dünyasından çok sayıda ünlünün katıldığı galaya ilgi büyüktü. M DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Kuşadası’nda Geçen hafta sonu Kuşadası Eğitim ve Geliştirme Vakfı’nca (KEGEV), M. Sunullah Arısoy anısına verilen şiir ödülü töreni için Kuşadası’ndaydım. Ege kıyılarımızın turizmle ilk tanışan yerleşimlerinden olan Kuşadası, bugün uzaktan bakıldığında inanılmaz bir yapı yükü altında ezilmiş görünüyor. Özelleştirme öyküleriyle ünlü limanına yanaşan dev gemiler her gün binlerce gezgini kente bırakıyor. Görkemli antikçağ kenti Efes’e ve Meryem Ana’nın yaşamının son yılını geçirdiği yer olarak kabul edilen tepeye yakınlığı bu ilgiyi daha da artırıyor. Bu yoğun yapıinsanticaret akışının dışında bir de kentin asıl kişiliğini oluşturan insanları var elbet. Onlarla tanıştığımda ise ülkemizin pek çok başka yerinde olduğu gibi Kuşadası’nın da aydınlık yüzüyle karşılaşmış oldum. En başta da öğretmenler elbet. İçinde bulundukları koşullar ne denli güç olsa da, bu meslek grubundaki insanların çalışma, öğretme coşkularının tükenmeden sürmesi, yeni kuşakların daha bilinçli, aydınlık insanlar olmaları için çabalarını görmek, başlı başına bir mutluluk. M. Sunullah Arısoy gibi, emeklilik yıllarını geçirmek üzere Kuşadası’na yerleşmiş insanların yüzlerinde de burada yaşamaktan gelen dinçliğe ve yaşama sevincine tanık oldum. Bir mutluluk da 80. baharını süren Vecihi Timuroğlu’nun gür, inançlı ve bilinçli sesiyle buluşabilmek oldu. Hem KEGEV okulunda, hem de törendeki konuşmalarıyla hepimizi gençleştirdi Vecihi Ağabey. ??? Aslında kıyıdaki yapı yoğunluğunu bir yana bırakıp da biraz gerilere baktığınızda, bu yörenin bulunmaz bir doğa cenneti olduğu hemen ayrımsanıyor. Hele bu mevsimde toprağın doğurganlığı, yaratma gücü, fırından yeni çıkmış bir tepsi börek gibi kabarıp tohumları bekleyişi, bahar yağmurları altında baş döndüren kokusu... Ne ekseniz yetişecek bir toprak... Eskilerin, ‘‘Dağlarından yağ, ovalarından bal akar’’ deyişiyle yamaçlarındaki zeytinlikleri, düzlüklerindeki incir bahçelerini anlattıkları topraklarda bugün de zeytinlikler varlıklarını koruyor. Ama incir bahçelerinin oldukça azaldığı, yerlerinin bir bölümünü portakal, şeftali, üzüm gibi başka ürünlere bıraktığı görülüyor. Bu verimli toprakların ürününü İzmir Limanı’na taşıyabilmek amacıyla Anadolu’daki ilk demiryollarından birinin Menderes Irmağı boyunca döşendiğini hatırlarsak bu ilginin bugün de benzer biçimde sürdüğünü söyleyebiliriz. Sözgelimi İtalyan tüccarlar, toprak sahipleriyle anlaşıp tohumunu kendi getirdikleri kurutmalık domatesleri burada yetiştirip, yine buranın güneşinde kuruttuktan sonra ülkelerine taşıyorlarmış. Kuşadası’nda benzeri az görülen bir girişimcilik örneğiyle karşılaşmak da beni heyecanlandırdı: Gürsel Tonbul, üzerinde hiçbir şey bulunmayan ıssız topraklarda yirmi yılda gelişe gelişe iki bin dönüme ulaşan bir ekolojik tarım çiftliği oluşturmuş. Bu geniş alanda çok çeşitli tarım ürünleri yapay katkılar kullanılmadan yetiştiriliyor. Zeytinyağından şaraba, türlü meyve reçellerinden baklagillere dek ürünler elde ediliyor. Bu ürünler satışa sunulduğu gibi, çiftliğin girişindeki Değirmen adlı lokantanın da yemek listesini oluşturuyor. Göleti, hayvan varlığı, ağaçlık ve çiçeklik gezinti alanlarıyla da burası Kuşadalıların kentlerinde bulamadıkları bir park alanı işlevi görüyor. Sen, ey deniz, ben gibi kimsesiz Vurup dursan da kıyılara Bitmez tükenmez kaygından Ta derinlerden, bu yerlerden, kopup gelen Aklaşmış bir acıdır ki, ak köpüklerin Karanlığın içinde ışır sanki (M. Sunullah Arısoy) turgay?fisekci.com S ıradan insanların öyküsü AYÇA TEZER İstanbul Devlet Opera ve Balesi, klasik İngiliz bale repertuvarının en önemli örneklerinden ‘Şımarık Kız/La Fille Mal Gardeé adlı balenin galasını dün akşam saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde yaptı. Sanat dünyasından çok sayıda ünlünün katıldığı galaya ilgi büyüktü. Konusu oldukça basit olmasına karşın seyirciye mutluluk ve neşe veren yapıt, çiftlik sahibi bir kadının zengin ve varlıklı biriyle evlendirmek istediği kızının basit bir çiftçiye âşık olmasını konu alıyor. Müziği F. Herold ile J. Lanchberry’ye ait olan bale, ülkemizde ilk kez 1973 yılında, Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde, yapıtın yaratıcı koreografı Sir Frederic Ashton’ın koreografisiyle sahnelenmişti. Dün akşam izlediğimiz yapımı sahneye koyansa, İngiltere’de bir dönemin en ünlü dansçılarından biri olan, aynı zamanda yapıtın tüm telif haklarını elinde bulunduran Alexander Grant’ın asistanı Jane Elliot. Grant da İstanbul’a gelerek yapıtın son çalışmalarına ve ilk sahnelenişine katıldı. Elşad Bagırov’un orkestra şefliğini üstlendiği yapıtın dekor ve kostümleri ünlü İngiliz karikatürist Osbert Lancaster’a ait. Osbert’in yarattığı dekor ve kostümleri, asıllarına sadık kalarak Behçet Malikler ve Gizem Betil hazırlamış. Bale şefliğini Yüksel Ersin, ışığı ise Bülent Darcan üstlenmiş. Lise rolünde Ayşem Sunal/İlke Kodal/Deniz Kılınç/Zuhal Balkan, Colas rolünde Erhan Güzel/Berk Sarıbay/Selim Borak/Arkın Zirek, Alain rolünde Barış Adikti/Cem İndere/Özerk Tozkoparan, Simone rolünde Oktay Keresteci/Alkış Peker/Oktay Aksoy, Thomas rolünde Barlas Kobaner/Kerem Kuraner dönüşümlü olarak oynuyorlar. Şımarık Kız balesini 1980’li yıllarda sahnelediklerinde Alain’i oynadığını dile getiren İstanbul Devlet Opera ve Balesi başkoreografı Selçuk Borak, ‘‘Şımarık Kız balesinin oynanması gündeme gelince çok sevindik. Çünkü seyircinin çok sevdiği, eğlenceli bir bale. Soylular ve mitolojik kahramanlar yerine sıradan insanları konu alan ilk balelerden biri olması da çok önemli’’ diye düşüncelerini açıklıyor. Şımarık Kız’ın, kendisi başkoreograflığa getirilmeden önce programa alındığını söyleyen Borak sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘‘Alexander Grant, Sir Frederic Ashton’ın hem yakın arkadaşı, hem de Alain rolünü dünyada ilk oynayan kişidir. Şu anda 82 yaşında. Son hafta Türkiye’ye geldi. Onunla çalışmak tabii ki bizim için çok heyecan verici oldu. Asistanı Jane Eliot da beş haftalığına buraya geldi ve baleyi sahneye koydu’’. Yapıtın ilk sahnelenişini özellikle Dünya Dans Günü’ne raslattıklarına değinen Borak, cumartesi günkü ilk gösterime İngiliz Başkonsolosu’nun da katıldığını sözlerine ekliyor. Coşku ve mutluluk veren bir bale Colas rolünü oynayan Erhan Güzel, ‘‘Şımarık Kız, çok zor varyasyonları, soloları, mini partileri olan bir bale. Ama bittikten sonra insanın içine coşku ve mutluluk veriyor. Gerçekten çok güzel bir yapıt’’ diye anlatıyor yapıtın duyumsattıklarını. Lise karakterinin ilk başrolü olduğunun altını çizen Zuhal Balkan, çok heyecanlı olduğunu, bu role çok iyi hazırlandığını dile getiriyor. 1988’deki yapımda Colas rolünü oynadığını söyleyen Oktay Keresteci, komik ve eğlenceli bir kadın rolü olduğu için Simone karakterinde gözü kaldığını vurgulayarak şöyle devam ediyor: ‘‘Simone çok sevdiğim bir roldü. Genelde her şeyi çok çabuk öğrenen biri olduğum için o role de aşinalığım vardı. Oynamamıştım ama biraz çalışmıştım. Yıl 2006, ben 47 yaşındayım. Ve artık Simone rolünü oynamam gerekiyordu. Alexander Grant ve Jane Elliot, bu karakterin nasıl olacağını çok güzel öğrettiler ve çok güzel çalıştırdılar. Hiçbir şeyi araştırmamıza gerek kalmadı’’. Dansın kendisi için çok önemli olduğunu belirten Keresteci, sahneden asla kopamayacağını, insanın her yaşta ve her şekilde dans etmesi gerektiğini söylüyor. Şimdiye kadar hep sert adam rollerine çıktığını söyleyen Alain rolündeki Barış Adikti, ‘‘Bu tarz bir karakteri ilk kez oynayacağım. Bu benim için çok güzel bir deneyim. Sert adamı oynamak kolay. Çünkü çok alışmış olduğum, tek tip bir rol. İlk kez saf ve âşık bir adamı canlandırıyorum. Ama her şeyden önemlisi, ilk Alain olan Alexander Ashton’la tanışma ve çalışma olanağı bulmuş olmam. Benimle çok fazla ilgilendi. Çok yoruluyorum. Ama bir o kadar da gurur duyuyorum. Bence bu rol kariyerim için çok önemli. Çünkü teatral yeteneğim daha çok öne çıkmış ve kanıtlanmış olacak’’ diye açıklıyor bu rolün onun için önemini. ‘Kurumun düzeyini yükseltmeye çalışacağız’ ir ay önce Beyhan Murphy’nin yerine İstanbul Devlet Opera ve Balesi başkoreograflığına atanan Selçuk Borak, kurumun düzeyini yükseltmeye çalışacaklarını söylüyor. Başöğretmenliğe Uğur Seyrek’in, yardımcılığına ise Sibel Sürel’in getirildiğine değinen Borak, gelecek dönemin hazırlıklarına şimdiden başladıklarını belirtiyor: ‘‘Uğur Seyrek, şu anda yurtdışında gelecek dönem için araştırmalar yapıyor. Getireceği verilerle programı oluşturacağız.’’ Yaz aylarında birçok turnelerinin olduğunu söyleyen Borak, Aspendos Festivali’ne ‘Emrah ile Selvihan’ balesiyle, Marmaris Festivali’ne ise ‘Dört Bale’yle katılacaklarını açıklıyor ve şöyle devam ediyor: ‘‘Folklorama ile İzmir Balesi’nden karma bir ekip Pakistan’a, Dame Ninette de Valois’nın anma gecesi için de bir grup dansçımız Londra’ya gidecek. Bodrum Festivali’ne bale yollayamıyoruz, çünkü aynı tarihlerde ‘Ağır Roman’la Los Angeles turnesinde olacağız’’ diyor. B Fotoğraf: VEDAT ARIK SERGİ 30 FOTOĞRAFTAN OLUŞUYOR ‘Karanlıkta uçanlar’ izleyenleri renkli bir dünyaya götürüyor... Kültür Servisi Dünyanın dört bir yanında yaptığı gösterilerle izleyicilerin ayaklarını yerden kesen Arjantinli gösteri topluluğu ‘De La Guarda Show’, New York, Sidney, Moskova, Londra ve Atina’dan sonra gnctrkcll’nin birinci yıl kutlamaları için İstanbul’da. BKM’nin De La Guarda Show 7 Mayıs’a dek İstanbul Park Orman’da izleyiciyle buluşuyor. Yaklaşık beş bin kez sergilenen De La Guarda, ipler yardımıyla uçarak, çarpıcı ses ve ışık efektleri kullanarak, izleyiciyi renkli bir dünyaya götürüyor. Bugüne kadar üç kıtada üç milyon seyirciye ulaşan gösteriye katılmak isteyen gnçtrkcll’lilerin, cep telefonlarına kısa mesaj olarak gönderilen soruları cevaplamaları gerekiyor. ‘Koltuk yok, sahne yok, senaryo yok!’ İzleyenleri, uçan insanlardan balonlara, konfetiden yağmura, renklerden boyaya, dansa, müziğe ve rüzgâra kadar birbirinden farklı deneyimlerle karşı karşıya bırakan gösteride 12 dansçı bellerinden sarılı oldukları iplerle 60 dakika boyunca performans gerçekleştiriyorlar. Koltuk ve senaryonun olmadığı, izleyicinin de katılımının sağlandığı gösteride izleyicilerin her an ayaklarının yerden kesilmesi mümkün. Dansçılar, seyirciler arasından rastgele seçtikleri kişileri uçurabiliyor. Madonna, Sting, Michael Jackson, Leonardo di Caprio, Harrison Ford, Cameron Diaz ve Lucy Liu, De La Guarda’nın uçurduğu ünlüler arasında. K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K KÂMİL MASARACI Mehmet Altuğ’dan Küba Fotoğrafları M ehmet Altuğ’un Küba’nın otantik yapısıyla insanlarını anlatan ve 30 fotoğraftan oluşan Küba fotoğraf sergisi bugün Karaköy Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılıyor. Daha çok kuş ve doğa fotoğrafları çektiğini belirten Altuğ, ‘‘ Küba’ya yaptığım gezide ülkenin bu canlı yapısından, renkli ve neşeli yaşam şeklinden etkilendim. Havana ve Pınar del Rio bölgelerinde, insanlarıyla birlikte Küba dokusunu fotoğraflamaya çalıştım. Üst üste iki kez giderek yoksul ama mutlu insanların ülkesinde çalışma olanağı buldum’’ diyor. Sanat yaşamına 1970’li yıllarda karikatürle başlayan Mehmet Altuğ uzun süre karikatür çalışmaları yaptı. 1979 yılında Nasrettin Hoca Karikatür Yarışması’nda büyük ödülü aldı. 1990’lı yıllardan sonra aktif bir şekilde fotoğraf çekmeye başladı. Altuğ’un ‘Küba Fotoğrafları’ sergisi 30 Haziran’a dek görülebilir. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear