24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Dramatik dansta çağımızın öncü topluluğu, ‘Gibi’ ve ‘Sanki’ adlı yapımlarıyla İstanbul’daydı YAZI ODASI SELİM İLERİ Cullberg ve dansın dili... Cullberg Balesi 15. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali ve 4. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları kapsamında Türk seyircisi ile gerçekleştirdiği ilk buluşmayı 21 Mayıs Pazar akşamı uzun alkışlarla noktaladı. Topluluğun yöneticisi Mikeal Johnsson ve sanat yönetmeni koreograf Johan Inger’in belirttiği gibi, Türkiye’ye ilk kez geliyorlardı ama kesinlikle bunun devamı olmalıydı. Gerek seyircinin coşkusu, gerekse dansçılarla gerçekleştirilen kısa süreli çalışma, topluluğu hayli etkilemişe benziyordu... Belki bizde biletler Paris’te olduğu gibi iki ay öncesinden tükenmemişti ama, her iki gece de alkışlar nedeniyle perdenin kapanması uzun zaman aldı. Topluluğun kurucusu Birgit Cullberg, dramatik dansta çağımızın öncü isimlerinden olarak kabul ediliyor. Tiyatro Festivali izleyicilerinin yakından tanıyıp sevdiği Pina Bausch’un da hocası olan Alman dışavurumcu dansın öncülerinden Kurt Jooss ile çalışarak dans kariyerine başlayan Cullberg’in dansının, katı gerçeklere gülerek bakmayı ve politik gerçekliği dışlamadan eleştirmeyi içerdiği söyleniyor. 1967’de kurulan topluluk, 80’lerde ünlü dansçının oğlu Mats Ek’in de katılımıyla farklı bir devinim kazanmış. Ek, uzun zamandır Cullberg’de konuk olarak koreografi yapıyor. Tiyatro üzerine odaklanıyor daha çok. Mats Ek’in koreografileri güçlü ve dinamik, güldürücü ve zekice, yalın ve sert olarak betimleniyor. Fantezinin katmanlarından, sıradan davranışlardan yola çıkan olağandışı imgeler, parlak renkler taşıdığı vurgulanıyor. Tıpkı ‘Gibi’de olduğu gibi... Burada, gerçeklik ile düş arasında bir eşikten söz ediliyor. Bu eşikte ele alınan kavramlar ise yalnızlık, huzursuzluk ve değer yitimi. Balonlar, ışıklar, renkli kostümler ve mükemmel dansçılar, kahramanın düşünde yaşadıklarını bir eğlenceye dönüştürüyorlar. Gülümseyen gözlerle giriyor izleyici koreografın zengin iç dünyasına. Yakup Kadri’yi Şimdi Okumak (1) Yakup Kadri’nin eseri, öyle sanıyorum ki, günümüzün yakışıksız, trajik ortamına hâlâ ses yöneltebilir. Bu yüzden, onun eserinden bir kez daha söz açmak istiyorum. Yakup Kadri’yi sadece uzaktan gördüm. Ankara’da, o zamanki Türk Dil Kurumu’nda. Devlet Ana’nın TDK Roman Ödülü’nü kazandığı yıldı. Büyük romancı, Kemal Tahir’le konuşmuş; o zamanlar yaşını başını almış Kemal Tahir, Yakup Kadri’nin karşısında yeniyetme bir yazar gibi utangaç durmuştu. Yakup Kadri çok alçakgönüllü bir tavırla, Kemal Tahir’in romanlarını övmüştü. Biz, asıl yeniyetmeler, bir köşede hayranlıkla izliyor, dinliyorduk. Büyük romancı, umduğumdan da ufak tefekti. Bununla birlikte büyük başı, kalın camlı gözlüğünün gerisinde iri siyah gözleri etkileyiciydi. ??? Yakup Kadri’ye, günün birinde onun yazdığı gibi romanlar yazabilmek hayaliyle, özlemiyle bakıyordum... 27 Mart 1889’da Kahire’de doğmuş. Geçmişi, XVII. yüzyıla dayanan Karaosmanoğulları ailesinden geliyormuş. Altı yaşındayken ailesiyle birlikte Manisa’ya geliyor. 1957 tarihli, Varlık Yayınevi’nin okura sunduğu Anamım Kitabı’nda Yakup Kadri çocukluğunu dile getirir. O günlerden izlenimler bana hep çekici geldi: “Elf Sanf o civarda bir büyük oyuncakçı mağazasıydı. (...) Tahtadan atları, çinkodan askerleri, mukavvadan kuleleri, pamuktan kuşları, yünden kuzuları, taş bebekleri, çalparalı soytarıları, kurma trenleri, beş on dakika içinde kim bilir kaç kere yapılıp yıkılıveren, yıkılıp yapılıveren mini mini binaları, mini mini köyleri, kasabalarıyla bu camekânlar bütün bir dünyayı içine almış bulunuyordu. Evet, bütün bir dünya... Hem de tam benim ölçümde, benim boyuma göre öyle kolay, öyle munis bir dünya ki, onda ne varsa elime alabilir, kırıp geçirebilir, yani hepsi üstünde dilediğim gibi hüküm sürebilirdim.” Çocukluk dünyası, Kahire’den Manisa’ya, İzmir’de noktalanır. Yakup Kadri, Frerler Mektebi’nde öğrencidir. 1905’te tekrar Mısır, bu kez de İskenderiye Frerler Mektebi’ne gidilir. Sonra İstanbul ve edebiyat. Biyografik kitaplarda, yazarların yaşamlarına ilişkin sözlüklerde öyle yazıyor. Yakup Kadri artık Fecriâti edebî topluluğunun genç bir üyesidir. Şimdi ben de çocukluğuma dönüyorum: Her hafta evimize giren Hayat mecmuasında Yakup Kadri’nin Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (kitap olarak ilk basımı 1969) tefrika edilmektedir. Bol fotoğraflı bu tefrikada, Yakup Kadri her hafta bir başka yazarımızı, şairimizi anlatıyor. Yahya Kemal, Abdülhak Hâmid, Halide Edib, ötekiler... Bu arada kendi yazarlık macerası da bölük pörçük dile getirilmekte. ??? Örnekse, Bir Serencam’da yer almış öykülerinin yazılış öyküsü. 1913 tarihli bu yapıt bugün de tat alınarak okunabilir. “Bir Serencam”, kitaba adını veren uzunöykü, uzaktan uzağa, Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt’ini çağrıştırır. İmparatorluğun son günlerinde, bu genç yazar, titiz bir yazıcılıkla, üslupcu bir tutumla, cariye trajedisinin üstünde durmuştur. Esaret ve özgürlük, ferdin uygar bir dünyada yaşaması özlemi, Yakup Kadri’nin artık bütün yazarlık macerasında öne geçecektir. Bir uygarlık savunucusu olduğu daha ilk eserlerinden anlaşılabilir. Öneriler: Kitap / Büyük Deniz Yükseliyor, Uygar Şirin, Doğan Kitap 2006. ullberg Balesi 15. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali ve 4. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları kapsamında Türk seyircisi ile gerçekleştirdiği ilk buluşmayı 21 Mayıs Pazar akşamı uzun alkışlarla noktaladı. Festivalde iki gün sonra bir ilk buluşma daha gerçekleşecek: Anne Teresa De Keersmaeker ve topluluğu Rosas ‘Yağmurlu Bir Mevsim için Raga’ ve ‘Yüce Aşk’ ile İstanbul’da olacak. Ardından bizden iki dans gösterisi var: 2728 Mayıs’ta Tuğçe Ulugün Tuna çalışması ‘Phronemophobia’ (‘Düşünme Korkusu’); 31 Mayıs’ta ise Zeynep Tanbay Dans Projesi’nin ‘Dört Ayak’ ilkgösterimi. C Cullberg Balesi’nin sanat yönetmeni de olan Johan Inger, anlamlı ve sürprizli işlere imza atan bir koreograf olarak nitelendiriliyor. Inger’ın koreografi dağarcığı temelde öfkeli ataklar, yüksek tempo ve hıza dayanıyor. Sahne uzamını vurgulu devinimler ve güçlü geçişlerle kullandığı gözlemleniyor. Sanatçı, ‘Sanki’de insanların birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkilerini, yine insanın doğasına odaklanarak araştırırken sert olduğu kadar şiirsel bir dil kullanıyor... Dinamik bir dünyanın ışıklarını taşıyan bu iki parlak yapım, festivalin içinden ağızda güzel tatlar bırakarak geldi ve geçti. Yine ilk buluşmalar ki gün sonra, yine bir ilk buluşma gerçekleşecek... Festival izleyicisi ile Belçikalı koreograf Anne Teresa De Keersmaeker ve topluluğu Rosas ‘Yağmurlu Bir Mevsim için Raga’ ve ‘Yüce Aşk’ ile İstanbul’da olacak. Bir dans eleştirmeni ‘‘Günümüzde dans bilindik hareketlerden çok daha fazla anlam taşıyan duruş ve hareketleri mümkün kılıyor’’ diyor ve bu disiplinin en önemli ustalarından biri ola İ rak De Keersmaeker’i işaret ediyor. Onu, çağdaş olduğu kadar büyüleyici bir biçim yakalamış bir koreograf olarak nitelendiriyor.... Bizden bir dans gösterisi ise 2728 Mayıs tarihlerinde izlenecek bir Tuğçe Ulugün Tuna çalışması; ‘Phronemophobia’ (‘Düşünme Korkusu’) ve 31 Mayıs’ta bu kez de Zeynep Tanbay Dans Projesi ‘Dört Ayak’ prömiyer yapacak. Herkese iyi seyirler... SERGİ İSTANBUL BEYOĞLU AKBANK SANAT GALERİSİ’NDE GALERİ BİNYIL... ‘Melek Yüzlü Yabancı’ İstanbul’da Demirtaş’tan ‘Sathı Müdafaa’ S A kbank Sanat, 24 Haziran’a dek Mart ayında Londra Space Art Gallery’de yer alan ‘Melek Yüzlü Yabancı/Stranger With Angelic Faces’ adlı sergiye İstanbul Beyoğlu’ndaki sanat galerisinde yer veriyor. Akbank Sanat’ın ve Art Council of England’ın desteğiyle gerçekleştirilen serginin ikincisine Türkiye’den Ergin Çavuşoğlu, Ali. M. Demirel, Denizhan Özer, Seza Paker, Neriman Polat, Pınar Yolaçan, İngiltere’den Dryden Goodwin, Simon Faithfull, Shoana Illingworth, Paul Eachus, Rachel Lowe, Harold Offey katılıyor. ‘Yabancılık’ kavramını, ‘yabancı olma hallerini’ ele alıyor bu küratöryel tasarı çerçevesinde. Bu serginin Londra’da yapılandan bazı farklılıkları var, belki de bir açıdan ‘mekânın değişiminin etkisi, süreç içinde ilerleyen tasarılar’ da göz önüne alınırsa ‘kendi içinde özgün ilişkiler barındıran yeni bir sergi’ demek mümkün. Serginin küratörü Levent Çalıkoğlu, birbirini yakından tanımayan 13 sanatçı ve yapıtları arasında oluşan bağdan, serginin temasının temel bir kavram oluşuyla ilgi çekici açılımların ortaya çıkışından söz ediyor sergiyi anlatırken. erver Demirtaş’ın örneklerini doğadan aldığı son dönem çalışmalarına yer verdiği kişisel sergisi, 30 Mayıs’a dek Galeri Binyıl’da. Bir başka deyişle doğadan esinlendiği, ancak ‘‘hareketli yaşam taklitlerine dönüşmüş motorlu sistemleri’’ne de yer veriyor bu sergisinde sanatçı. Demirtaş, yaptığı düzenlemeler yanında videoyu farklı bir kullanım aracı olarak da kullanıyor bazı yapıtlarında. ‘Münevver’ adlı videokurgu çalışması, ‘Korse’ adlı üç boyutlu işi ilgi çekici sergide yer alan yapıtlarına iki örnek sadece. Seda Yörüker, Demirtaş’ın sanatını anlatıyor bir yazısında: ...‘‘Hız ve hareketin dinamizminin kendini ürkütücü bir durağanlığa bıraktığı noktada makineler ne kadar şiirsel olabilir ve onlar şiirsel olduğu ölçüde ne kadar ironiye yaklaşırlar? Mekanizm ile estetik ve daha da ötesi kavramsal sorgulamalar arasında doğrudan ilişki kuran bir sanatçı olarak Server Demirtaş, sanatında öteden beri hareketle durağanlık arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Hareketle durağanlığın Demirtaş’ın sanatına girişi şüphesiz onun makinelerle tanıştığı dönemde doruk noktasına ulaşıyor, ancak onun bu iki olguyu sanatında sorunsallaştırması daha da geriye; akademiden mezun olduğu dönemde tuval resmini bırakıp üç boyutlu malzemeyle gerçekleştirdiği yerleştirmelere dek uzanıyor. Tuborg Roxy Müzik Günleri ? Kültür Servisi Türkiye’nin farklı bölgelerinden genç müzisyenlerin seslerini geniş kitlelere duyurma imkânı bulduğu ‘Tuborg Roxy Müzik Günleri’nin 11’incisi düzenlendi. ‘Müzik her zaman her yerde’ sloganıyla gerçekleşen ‘11. Tuborg Roxy Müzik Günleri’nde Eskişehirli Yeni Harman topluluğu birinci, Ankara’dan Soulitary ikinci ve İzmirli topluluk Makine üçüncü oldu. Jüri özel ödülünün Onor Bumbum adlı topluluk alırken Ankara’dan katılan Girly Fashion topluluğu Roxy Özel Ödülü’ne layık görüldü. İzmir’den katılan ve üçüncü olan Makine grubu aynı zamanda ‘Yüxexes’ ödülünü aldı. Birinci olan Yeni Harman topluluğu ise Tuborg Özel Ödülü’nün sahibi oldu. Birinci olan topluluk aynı zamanda Tuborg’un 18 Haziran’da gerçekleştireceği Alive 3 Açılış Festivali’nde ülkemizdeki en büyük rock toplulukları ile aynı sahneyi paylaşma olanağını da kazandı. Makinebeden kaynaşması LE FİGARO: TÜRK YÖNETMENİN TEKNİĞİ HAYRANLIK UYANDIRIYOR Cannes, Ceylan’ı unutmadı VECDİ SAYAR CANNES 59. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Nuri Bilge Ceylan’ın ‘‘İklimler’’ adlı filmi sinema eleştirmenlerinden olumlu not aldı. Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi “İklimler”, Cannes Film Festivali’nde sinema eleştirmenleri ile yazarları için gösterildi. ‘‘Uzak’’ filmiyle iki yıl önce Cannes’da Jüri Özel Ödülü kazanan Nuri Bilge Ceylan’ın son filmini Le Figaro gazetesi, ‘‘ince ve duygusal’’ olarak niteledi. Gazete, ‘‘Türk yönetmenin hayranlık uyandıran bir tekniği olduğu’’ yorumunu yaptı. Liberation gazetesinde çıkan eleştiride, filmin görüntüleri için ‘‘mükemmel ve parlak’’ ifadeleri kullanıldı. Gazete, filmin çekiminde kullanılan özel tekniği de övdü. Nuri Bilge Ceylan, Liberation gazetesine verdiği demeçte, filmdeki oyuncuların ailesi ve yakın arkadaşları olduğunu belirterek bu kişilerle daha rahat ve istediği gibi filmler yaptığını söyledi. Ceylan, ‘‘Mükemmele yaklaşmak için, çekim sırasında dijital teknikle, filmin bölümlerini istediğim kadar fazla çektim. Ancak daha sonra elimde fazla malzeme ol duğu için bunların montajı da uzun sürdü’’ diye konuştu. Başrolü, eşi Ebru Ceylan (Bahar) ile paylaşan Nuri Bilge Ceylan (İsa), ‘‘İklimler’’de, aralarında belli bir yaş farkı olan sevgilisiyle gittikleri tatilde ayrılmaya karar veren bir üniversite öğretim üyesini canlandırıyor. Ayrılığın ardından iki sevgilinin kırılganlıklarını anlatan film, İsa’nın bencil ve hükmeden, aynı zamanda umutsuz ve yalnız insan tiplemesi üzerinde duruyor. Türkiye’den Belma Baş’ın ‘‘Poyraz’’ filmi de diğer 10 filmle birlikte kısa metrajlı filmler dalında yarışıyor. Öyle görünüyor ki Server Demirtaş’ın sanatında, tuvalden mukavva, PVC gibi hazır yapım malzemelerine geçişin ve ardından da makinelerin mekanik şiirselliğine varışın izini sürmek mümkün. Ancak dikkat çekici olan sanatçının bu süreçte kullanmış olduğu her iki malzeme dilinin de onun mekân ve zamanla olan hesaplaşmasını ortaya çıkarması. İşte bu noktada malzemesi her ne olursa olsun Server Demirtaş’ın sanatının bir tür hareketmekân ve dolayısıyla devinim olguları üzerine temellendiğini vurgulamak yerinde olacaktır. Bugüne gelindiğinde ise Demirtaş, resmi terk edip hazır malzemeye dönmekle başlayan ilk, makineler ‘‘yapmak’’la devam eden ikinci sanatsal kırılmasına yeni bir kırılma noktası ekliyor gibi gözüküyor. Sanatçı bu kez bedenin mekân ve hareketle olan ilişkisini sorguluyor: Beden, makineden daha mı az tekinsiz? Server Demirtaş, beden ile makine arasına kalın bir mesafe çizerek bunlar arasında bir öncelik ilişkisi kurmuyor aksine baştan beri sanatında büyük bir yer kaplayan mekanik estetiğin alanına bu kez bedeni dahil ederek işe başlıyor; Demirtaş, bu son sergisinde deyim yerindeyse makineyle bedenin tedirgin ediciliğini kaynaştırıyor.’’ UNESCOITI Dünya Kongresi Manila’da ? Kültür Servisi Filipinler’in başkenti Manila’da 31’incisi düzenlenecek olan UNESCOITI Dünya Kongresi’ne Türkiye adına, heyet başkanı olarak tiyatro eleştirmeni, dramaturg Emre Erdem katılıyor. Çok sayıda ülkeden kültür bakanının sunuş yapacağı liderler platformunun yanı sıra, Manila, Dünya Tiyatro Olimpiyatları’na da başkentlik ediyor. 2229 Mayıs tarihleri arasında Genel Kurul, kolokyumlar, paneller ve performansların yanı sıra Uluslararası Üniversitelerarası Tiyatro Buluşması’na da yer verilecek. Heyet Başkanı olarak görev alan Emre Erdem’in, Yunanistan ITI Başkanı Christina Babou Pagourelli ile birlikte tasarladığı ‘Çokkültürlü Tiyatro Buluşması’ da, dünyaca ünlü tiyatro bilimci, eleştirmen, oyuncu, yönetmen ve tiyatro yazarlarının katılımıyla İstanbul ve Atina’da dönüşümlü olarak gerçekleştirilecek. Erdem, kongreye TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla katılıyor. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear