26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 NİSAN 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 İhraç Celil Aydemir: ‘‘Bir savcı meslekten ihraç edilmiş. İhraç, sözlüğe göre üretim fazlası malın yurt dışına satışı anlamını da taşıyor. Merakımı yenemiyorum; aynı üründen yurdumuzda acaba daha ne kadar vardır?’’ Ya ğ m u r E k i m Belçika, teröristlerle işbirliği yapmış... ‘‘Brüksel kriteridir!’’ GÖRÜŞ YÜKSEL PAZARKAYA Sosyal Güvenlik Yasası geçmiş... Artık ilk büroyu mezarlıklarda kurarlar! Anıl Öcal: ‘‘Özel danışmanın Amerikalarda kuburlu, sifonlu benzetmeleri için Başbakan manevi tazminat davası açacak mı diye bekledim, açmadı. Ben, vatandaş olarak ulusal onurum zedelendi diye dava açabilir miyim?’’ Dava İSTANBUL Barosu’nun eski başkanlarından avukat Turgut Kazan dostumuza hak vermemek elde değil. 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın Van’daki davası sürecinde savcı hakkında suç duyurusu yapan Kazan, ‘‘Şemdinli iddianamesi’’ sürecinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı çete kurmakla suçlayıcı ifadeleri nedeniyle aynı savcının meslekten ihraç edilme kararını çok ağır bulduğunu söyleyip ‘‘Ölçüyü tutturamıyoruz’’ diyor. Çok doğru... ‘‘Cumhuriyetçi’’ bilinen kimi çevreler de aynı görüşü savunuyor; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun savcıya kınama, aylıktan kesme gibi ‘‘hafif’’ cezalar vermek yerine en ‘‘ağır’’ cezayı seçip meslekten ihraç kararı almasını ‘‘eldeki son yargı bağımsızlığı kırıntısını da mahvetmek’’ olarak yorumluyor. Bu da doğru... Ama bazen doğrular, kâğıt üstünde kalmaya mahkum oluyor ve dolayısıyla hayatın gerçeğine uymuyor. Üstelik herkes kendine göre bir ‘‘doğru’’ tutturmuş giderken. Eğer birileri siyasette ‘‘oyun’’u kurallarına göre oynamıyorsa, demokrasinin kural ve kurumları tümüyle işlemiyor ve işletilmiyorsa, sizin de kendinizi savunmak için kuralları zorlayarak dahi olsa uygulanmasını talep etme hakkınız doğuyor. Bu bakımdan dayanağı olmayan iddialarla çok ağır bir suçlamaya maruz bırakılan Kara Kuvvetleri Komutanı’na Genelkurmay’ın sahip çıkmasını ve Ölçü Genelkurmay Genel Sekreterliği’nin de komutanı suçlayan çevreler hakkında demokrasinin kuralları içinde kalınarak ‘‘makam, statü ve konumları ne olursa olsun’’ işlem yapılmasını talep etmesini içinize sindirmeniz ve böyle bir ‘‘talep’’ gündeme getirilmeden ‘‘sistem’’in kendini niye işletmediğini sorgulamanız da gerekiyor. Savcının meslekten ihraç edilmesi üzerine, cumhuriyete ve demokrasiye gerçekten inananlar ‘‘Bundan sonra hangi savcı, rütbeli hangi asker hakkında korkmadan işlem başlatabilir’’ sorusunu sormak yerine, ‘‘Bundan sonra savcılar, rütbeli bir asker hakkında işlem başlatabilmek için, siyasete alet olmasınlar, dedikodu düzeyindeki söylentilerle yola çıkmasınlar’’ denilmesini bekliyor. Bugün 23 Nisan... Ulusal Egemenlik Bayramı. Hangi egemenlik, hangi demokrasi? Ölçü ne? Yaramaza Kendi Belası Yeter 1865 yılında Viyana’da TürkçeAlmancaFransızca olarak yayımlanan bir Türk atasözleri kitabında yer alıyor başlıktaki söz. 24 Nisan yaramaz bir tarih oldu çıktı, bu atasözü de o tarihi her anlamda karşılar oldu. Ancak yaramazın kendi belasını Türkiye’ye yıkmak istemesi bir sorun oluşturuyor. Yaklaşık kırk bin üyeli Almanya Ermeni Kilisesi Başpiskoposu Karekin Bekçiyan ile Harald Biskup’un, bu yaramaz tarihin 90. yılında yaptığı ve Kölner Stadtanzeiger gazetesinin 2324 Nisan 2005 günlü hafta sonu sayısında, ikinci sayfada yer alan önemli söyleşinin bizim basına yansıtıldığını görmedim ya da gözümden kaçtı. Aynı tarihin 91. yıldönümü dolayısıyla Sayın Karekin Bekçiyan’ın söylediklerini Cumhuriyet okurlarıyla paylaşmak istedim. Gerçekten daha önce Türk basınında yansıtılmamışsa, bu konuşmada dile gelen iki önemli noktanın bilinmesi gerekir. Birinci olarak, konuşmanın son tümcesinde Sayın Bekçiyan’ın dile getirdiği ve konuşma metnine başlık yapılan gerçeği yansıtmak isterim: ‘‘Hiçbir düşmanlık ebediyen sürmez.’’ Bu başlığı görünce, ne iyi, nihayet karşı taraftan aklı başında bir söz, diye düşündüm ve konuşmanın bütününü hemen okudum. Ama bu tümcenin yer aldığı, ‘‘Bir barışma için hangi şansı görüyorsunuz’’ sorusuna verdiği yanıt, yine bilinen teraneyi içeriyordu ne yazık: ‘‘Türkiye yadsımayı daha fazla sürdürmezse her şey mümkün. Halklarımızın şimdiden birbiriyle fazla bir sorunu yok, hükümetlerdedir sorun. Ama hiçbir düşmanlık ebediyen sürmez.’’ Yine de iş bu tümcenin içeriğiyle kalsa, belki diyalog isteğine inanacaksınız. Ama bu konuşmada bir ikinci önemli ifade var ki o her türlü diyaloğu baştan çıkmaza sürüyor: ‘‘Yalnızca manevi tazminat yeterli değildir.’’ Evet, bu tümce, aslında özellikle Ermeni diyasporasının, şimdi Erivan’da işbaşında bulunan Taşnak hükümetiyle eşgüdüm ve dayanışım içinde, artlarına Hıristiyan dünyayı da alarak, varmak istedikleri hedefi açık seçik ifade ediyor: ‘‘Türkiye’nin, soykırım suçunu nihayet kabul edip Ermenilerden özür dilemesini bekliyoruz. Tabii geride kalan evlerin ve arazilerin iade ya da tazmin edilmesi üzerine de konuşmak gerek. Yalnızca manevi tazminat yeterli değildir.’’ Bu ifadeye, Cumhuriyet gazetesinde yer alan üç haberin başlıklarından bakınca (‘‘Hedefleri büyük Ermeni devleti projesi’’, 25 Kasım 2005; ‘‘Ermeniler iki bankaya dava açtı’’, 15 Ocak 2006; ‘‘Türkiye’den toprak talebi’’, 29 Ocak 2006), anlamı da iyice somutlaşıyor. Burada bilim ya da insanlık yaftasını takınan işbirlikçilerimize söyleyecek bir sözüm yok. Ama Osmanlı’nın kurduğu ve Kaymakam Kemal Bey’in haksız idam kararının çıktığı mahkemeden, işgal altındaki İstanbul’da İngilizlerin kurduğu mahkemeden, Lozan’dan ve de 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nden sonra, tehcirde Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya ve hatta Amerika’nın dahli konusunda günden güne sayısız belgenin ortaya çıkmasından, giderek olaylarda kendi rollerini ayan beyan gösteren belgelerin art arda bulunup Türkçeye de çevrilmesinde sonra, Ermenistan ve bütün Ermenilerle diyaloğu ve barışı gönülden dileyen Türk halkı için, Sayın Karekin Bekçiyan gibi, önemli şahsiyetlerin de dile getirdikleri, maddi tazminat ve toprak talebi gibi düşünceler, Ermeni sözcülerinin düşmanlığı sürdürmelerinden başka bir işe yaramaz. Bunu sürdürmek için, sözde romancıymış, bilimciymiş, bizim cenahtan kişilerin soykırım desteklerine de lütfen kanmayın. Zaten akıllı Batı, bu gibileri kullandıktan sonra, sırası geldiğinde, sizin yaptığınıza bizde ihanet denir, diyerek elinin tersiyle masadan silip atar. Geçmişte bunun örnekleri vardır. Biz, her şeye karşın Sayın Bekçiyan’ın, bilgece bir söz olan ‘‘Ama hiçbir düşmanlık edebiyen sürmez’’ tümcesinden aldığımız manevi destekle, barış yolunda her fırsatı değerlendireceğiz mutlaka. SESSİZ SEDASIZ (!) Yazardan korkan Gazipaşa Kaymakamı ANTALYA Gazipaşa’da geçen hafta bir kitap şenliği düzenleniyor. Şenliğe yazar Aydoğan Yavaşlı ile katılan mizah yazarı arkadaşımız Cihan Demirci’nin izlenimleri şöyle: ‘‘Gazipaşa, genç ve dinamik belediye başkanı Cemburak Özgenç sayesinde ilk kez, evet ilk kez bir kitap ve kültür şenliği ile tanıştı. Şenlik kapsamında okullarda söyleşi ve imza günü yapılması planlanmıştı fakat belediyenin tüm izin başvurularına rağmen tıpkı Karadeniz Ereğli’sinde geçen ay olduğu gibi Gazipaşa’da da kaymakam ve ilçe milli eğitim Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Akif Kökçe: ‘‘Cumhuriyetin yatırımları yok pahasına satılıyor. Tasfiye nedeniyle zararına satışlar!’’ Tasfiye müdürü tarafından bu girişim engellendi. Belediye ve esnaf kitap bağışı yapınca yazarlar sadece bir okula girip ve çocuklara fazla yaklaşmadan kısa bir söyleşiyle okulu terk ettiler; ne de olsa yazar dediğin tamamen ‘tehlikeli madde’ olmuştu AKP iktidarının ellerinde gün be gün erimekte olan Türkiye Cumhuriyeti’nde! Ancak her türlü engellemeye karşın, birbirinden aydınlık yüzlü Gazipaşalılar, yazardan ve kitaptan korkan idarecilere inat üç gün boyunca fuar alanını doldurdular.’’ Lütfen çimlere basmayınız, yeraltına zehirli varil gömmeyiniz! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kentler çocuklarındır Her yıl 22 Nisan’da ‘‘Dünya’nın yaş günü’’nü tüm insanlıkla birlikte kutluyoruz... 23 Nisan’da da TBMM’nin 1920’deki kuruluş sevincini ‘‘çocuklarımız’’la paylaşıyoruz... 1970’ten bu yana, Birleşmiş Milletler (BM) içindeki 174 ülkeden 12 bin kuruluşun katılımıyla gerçekleşen ‘‘Dünya Günü’’ kutlamalarına ülkemizde, 1990’dan beri ÇEKÜL Vakfı önderlik ediyor. BM çağrılarında, bu evrensel şenliğin amacı özetle şöyle belirtiliyor: ‘‘Kamuoyu ilgisinin doğal dengeyi bozan politika ve tutumlara çekilmesi, çevreye duyarlı ve korumacı her türlü davranış biçiminin, yılda bir kez küresel bir etkinlikte buluşarak, çabaların geniş kapsamlı ve kalıcı kılınması...’’ Nitekim 2005 yılındaki Dünya Günü’nün teması: ‘‘Çocuklarımızı ve Geleceğimizi Koruyalım’’dı. BM’nin 20052015 dönemini kapsayan uluslararası ‘‘Yaşam İçin Su’’ kampanyasına destek olarak, özellikle çocuk sağlığı ve su ilişkisine ağırlık verilmişti... Çünkü, ‘‘su’’ artık her zaman ‘‘saf ve temiz’’ akamıyor. Dünyanın çoğunluğunu temsil eden ‘‘kalkınmakta olan ülkeler’’de her gün 3 bin 900 çocuk ‘‘kirli su’’ nedeniyle gazetelere manşet olmadan sessizce ölüyor. Yüzde 12’si beş yaşın altında bebekler olmak üzere 1.3 milyon çocuk her yıl ishal nedeniyle ‘‘yaşama erkenden veda’’ ediyor. Her yıl 3 milyon ve her hafta 30 bin insan ‘‘önlenebilecek kirli sudan gelen hastalıklar’’ yüzünden ölüyor. Ülkemizde ise 2003 yılı verilerine göre her yıl yaklaşık 3 bin çocuk ishalden ölüyor... Sağlıklı içme suyuna ulaşabilen nüfusumuzun oranı yüzde 69; yeterli kanalizasyon hizmetine ulaşan nüfusun oranı ise yüzde 85... Bu demek oluyor ki, ülkemizde en az 10 milyon kişi kirli su kaynaklı hastalık riskiyle baş başa... İşte bu nedenlerle yine 2005 yılında Uluslararası Dünya Günü Ağı’ndan yapılan açıklamada; ‘‘Doğal kaynakları ve biyolojik çeşitliliği korumakta gösterdiğimiz çabalarda karşımıza çıkarılan engellere rağmen, kimse çocuklarımızı onlara zarar verecek etmenlerden uzak tutmamız gerektiği gerçeğine karşı duramaz. Bu gerçek karşısında doğal sınırları zorlanan dünyamızdaki herkesi, çocuklarımıza sağlıklı bir çevre oluşturmak için çabaya davet ediyoruz...’’ denilmişti... Kültür elçileri Şimdi, 2006’nın 22 Nisan’ını ÇEKÜL’ün ‘‘Kentler Çocuklarındır’’ projesiyle kutlarken, 23 Nisan coşkumuzu da aynı seslenişin kazanımlarıyla yaşıyoruz... Bu proje için önce, 20032004 yıllarında UNESCO desteğindeki ‘‘Kentler Çocuklarındır Kültürel Eğitim Çalışmaları’’ gerçekleştirildi. ÇEKÜL’ün 1998 yılından beri sürdürmekte olduğu ‘‘7 Bölge 7 Kent Projesi’’yle de buluşturularak sürdürülen çalışmalar kapsamında; ‘‘çocukların kentlilik bilincinin ve kültürel kimlik duygusunun gelişmesi, yaşadıkları kentin kültürel zenginliğinin farkına varmaları’’ amaçlandı. Çocukların yaşadıkları kenti görerek ve hissederek tanımaları için müze, ören yeri gezileri, kentin yaşlıları ile sohbetler, el sanatları atölyelerini tanımalarla zenginleştirilmiş bir program uygulandı. Böylece, çalışmalara katılan çocukların, kentlerinin birer ‘‘Kültür Elçisi’’ olmaları amaçlandı. 2005’te de sürdürülen etkinlikler sonucunda, 7 Bölgedeki 7 Kent’te, yani Akseki, Birgi, Kastamonu, Kemaliye, Midyat, Mudanya, Talas’ta toplam 105 çocuğumuz artık kentlerinin kültür elçileri... ÇEKÜL, bu eğitim programının yaygınlaştırılarak, ulusal çapta gereksinim duyulan ‘‘çocuklara yönelik kültürel eğitim uygulamalarının çekirdeği’’ni oluşturmak istiyor. Aynı proje için hazırlanan ‘‘Kültürel Eğitim Kılavuzu’’ndan yararlanarak, ‘‘Kentler Çocuklarındır Kültürel Eğitim Programı’’nı siz de kentinizde uygulayabilirsiniz. Buna karar verdiğinizde ise ÇEKÜL ile bağlantıya geçebilir ya da programı kendiniz uygulayıp sonuçlarını bildirerek bu anlamlı ‘‘ulusal uygarlık seferberliği’’ne katkıda bulunabilirsiniz... Dünyamızın yaş günü ve çocuklarımızla birlikte kucakladığımız ‘‘Ulusal Egemenlik’’ bayramımız kutlu olsun... ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir ülkenin yabancılarca 1 sömürülme 2 sine aracılık 3 eden kimse. 2/ Başlıca, te 4 mel niteliğin 5 de olan... 6 Leylak rengi, 7 açık mor. 3/ Bir ilimiz... 8 Fiziksel ya da 9 kimyasal bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dış etkenin etkisiyle hayvanların yer de 1 I S K A R M O Z E T E N ğiştirmesi. 4/ Bir 2 S A A T renk... Tombul bir 3 K A P L A N M E Ş İ F fındık türü. 5/ Can 4 A T L A S A S İ T A N E Yücel’in bir şiir kita 5 R T O L S bı. 6/ Erzurum’un 6 M E N Ş A L A K bir ilçesi... Cıva ele 7 O T mentinin simgesi. 7/ 8 Z E M İ N K İ P İçine ok konulan 9 N E F E S P O torba ya da kılıf... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 8/ Yemişlerin yenen bölümü... Açık, belli. 9/ Kapitalist rejimde üretim araçlarına sahip olması nedeniyle egemen sınıf konumunda olan toplumsal sınıf. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Birçok ülkede kuruntu, stres ve uykusuzluk ilacı olarak kullanılan bir tür karabiber... Eski dilde yedi sayısı. 2/ Japonya’da bir kent... İskambilde koz. 3/ Dünyanın tek kuyruksuz kedi cinsinin adı... Yol yapımında kullanılan bir makine. 4/ Polonya’nın plaka imi... Kimi ülkelerde yarı askeri siyasal örgütlere verilen ad. 5/ Bir şeyin oyuk durumda bulunan iç bölümü. 6/ Yozgat ilinde ünlü bir höyük... Tuzağa düşürülen şey. 7/ Afyon’un bir ilçesi... Avuç içi. 8/ İspanyolların sevinç ünlemi... Sağır ve dilsiz. 9/ Eski dilde gizli şey, sır... ‘‘Sen bir sultansın / Canlar içinde cansın’’ (Yunus Emre). CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear