26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 NİSAN 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ‘Hayır!’ diyebilmek! Ah kavaklar! İyi insan Yücel Çağlar uyardı: Ankara’da kavakları yeniden kesmeye başlamışlar. Birilerinin gözleri kararmış yine; Milli Egemenlik Parkı’nda, Paris Caddesi’nde, Sıhhiye’de kavaklar yerle bir edilmiş... Anadolu’ya Türklerle birlikte geldiği bilinen kavakların köküne kibrit suyu ekilmesi, bundan birkaç yıl önce valiliğin çıkardığı ve hiçbir bilimsel temele dayanmayan ‘‘Kavaklar alerji yapıyor, kesilsin’’ genelgesi ile başlamıştı. O dönemde araştırmış, Ankara Tıp Fakültesi’nin özel olarak hazırladığı raporları açıklamış, kavağın suçlu olmadığını kanıtlamaya çalışmıştık. Ne çare! Kavaklar devriliyor bir bir, acımasız cahillik yıkılamıyor bir türlü, dimdik ayakta... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Öğretmen anketi Anadolu Eğitim Sendikası’nın düzenlediği ve Ankara, İzmir, İstanbul, Zonguldak, Mersin, Adıyaman, Bolu ile İzmit’te toplam 3 bin 680 öğretmenin katıldığı anketten sonuçlar: Soru: Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Yanıtlar: Yalnız öğretmen maaşıyla (yüzde 27.52). Eşimin, ailemin katkısıyla (yüzde 31.45). Özel dersle veya dershanede çalışarak (yüzde 20.88). Öğretmenlik dışı ek iş yapıyorum (yüzde 20.15). Soru: Yapılan ek ders zammını nasıl buluyorsunuz? Yanıtlar: Çok iyi (yüzde 4.84). İdare eder (yüzde 8.06). Komik (yüzde 39.52). Kopan yaygaraya değmedi (yüzde 47.58). Soru: Hüseyin Çelik’i bakan olarak nasıl buluyorsunuz? Yanıtlar: Başarılı (yüzde 6.41). Vasat (yüzde 11.54). Başarısız (yüzde 82.05). Bizim çocuk Kullan onu. Yerlerde süründür. Pazarla... Paspas yap, çekecek yap, portmanto yap... Sil onu, giy onu, as onu... Çat orda, çat burada, çat kapı arkasında süpür onu. Faraşla, çek sifonu gitsin. Kredisine faiz bindir, istersen sıfırla. At onu, tut onu, şekere kat onu. Minareden at onu, in aşağı, tut onu. Büyüksün, bilirsin, ‘‘Bizim çocuklar’’dandır. O etti, sen eyleme. Cahilliğine say, yap bir kıyak... Canım canım amcam benim, ellerinden, hürmetle... Cumhuriyet okurlarının düzenlediği ‘‘Türkiye İçin Seçenek Var, İzmir İktisat Kongresi’’nin sonuç bildirgesinden: ‘‘Antiemperyalist, ulusal bağımsızlık hedefini ve bu ulusal bağımsızlık içinde toplumsal özgürlükleri öne çıkaran, emekten yana, geniş halk kesimlerinin arzu ve çıkarlarını gözeten, aydınlanmacı tavırlardan yana olan ve ‘Artık yeter, neoliberal dünyaya hayır!’ diyen kongre katılımcıları...’’ Yandık, bittik, kül olduk demeyi iş edinen karamsar kesimlere bu küçücük paragraf yeter de artar bile... ‘Silvio’yu Vurmak!’ ROMA ‘‘Berlusconi fenomeni’’ karşısında İtalyanların tepkisi, birbirine taban tabana zıt çeşitlilik gösteriyor. Kimi ‘‘winner’’ başarı abidesi olarak gördükleri İtalya’nın bu en zengin adamının tüm kusurlarını bağışlıyor, ona sonsuz hayranlık besliyor, onunla gurur duyuyor... Seçmenlerin dörtte biri, bu yüzden hâlâ Belusconi ile özdeşleşen ‘‘Forza Italia’’ya oy veriyor. ‘‘Forza Italia’’ partisi ülkenin bir numaralı siyasi gücü olmaya devam ediyor. Başbakan’ın liderliğindeki ‘‘Özgürlük Evi ittifakı’’ da, seçmenlerin yarısının güvenini koruyor. ‘Ailenin delisine’ isyan! İtalya’nın diğer yarısı, bu eksantrik işadamı siyasetçiye bir biçimde ailenin ‘‘baş belası’’ gözüyle bakıyor. Her ailede bir ‘‘deli amca’’ vardır ya, öyle. Olmadık yerlerde, olmadık zamanlarda suluzevzek çıkışlar; münasebetsiz işler yapar. Nerde, ne zaman başınızı belaya sokacağını bilemez, saçmalıklarından bunalırsınız. Atsanız, atamaz, satsanız, satamazsınız. Katlanmaktan başka çareniz yoktur. 2. İtalya’nın durumu, Berlusconi’nin iktidarda bulunduğu son beş yıl içinde böyleydi. ‘‘Deli amcayı’’ başlarından ilk vesilede savuşturmayı, def etmeyi umuyor; 910 Nisan seçimlerini bunun için fırsat kolluyorlardı. Amaçlarına ulaşamadılar. ‘‘Deli amcadan’’ kurtulamadıkları gibi; karşılarında yenilgiyle baş edemeyen, iyiden iyiye ‘‘dellenmiş’’, ‘‘zıvanadan çıkmış bir amca’’ buldular. ‘‘Repubblica’’ gazetesinin internette açtığı ‘‘forum’’ sitesi, 2. İtalya’nın bu çaresizliğini ortaya koyuyor. Foruma yazanlar arasında kimi bir ‘‘iç savaş’’ olasılığından bahsediyor; kimi sandıktaki seçim sonuçlarını ‘‘hile şike’’ iddialarıyla tersyüz etmeye çalışan Berlusconi’ye karşı ‘‘meydanlara dökülmeyi’’ teklif ediyor. Kimi de artık her türlü ‘‘tahammül sınırının aşıldığını’’; merkez solun iktidarı devralamaması halinde ‘‘tası tarağı toplayıp, ülkeyi terk etmeye hazırlandığını’’ belirtiyor. Üç biraderler İşçilerin, memurların, çalışanların sosyal güvenlik hakkı ‘‘geleceğe dönük’’ sınırlanıyor, kısıtlanıyor, hatta kaldırılıyor. AKP’nin ‘‘sosyal güvenliği budama reformu’’na birkaç tutarlı sendika dışında karşı duran yok. Özellikle de işçi konfederasyonları... ‘‘Gık’’ çıkmıyor onlardan. Herkes biliyor ki, konfederasyonlar iktidarla çoktan uzlaştılar ama, rol gereği sahte bir karşıtlık içindeler. CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi: ‘‘Sosyal güvenlik ile ilgili kanun tasarısına oranla çok daha sıradan bir olay için Fransa’da işçiler ve üniversite öğrencileri demokratik haklarını kullanarak hükümete geri adım attırdılar. Bizim sendikalar ise bırakın demokratik haklarını kullanmayı, iktidara teslim oldular. Sendikacılar kendi çocuklarına ihanet ediyorlar. Kendi çocuklarının yüzüne ileride nasıl bakacaklar?’’ İlişmeyin, kızmayın işçi konfederasyonlarına. Biri horluyor, biri parti kuruyor, öbürü zaten ruhunu iktidara teslim etmiş halde... Bir ses var Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Harp Akademileri konferasında yaptığı konuşmanın bir bölümü vardı ki, kamuoyuna hemen hiç yansımadı. ‘‘Günümüzde küresel eşitsizliğin ileri boyutlarda olduğunu ve ciddi bir eleştiri gerekçesi oluşturduğunu da gözden uzak tutamayız. Böyle bir ortamda, küresel sosyal adalet konularına gerekli çözümleri üretebilecek yaklaşımların hızla etkin kılınması gerekliliktir’’ diyerek bir küreselleşme eleştirisi yapıyordu Sezer: ‘‘İnsanoğlu, bilgisiyle yakaladığı gelişim çizgisini barışçı, hoşgörülü ve duygudaşlığı önemseyen bir felsefeye bağlayabildiği ölçüde evrimini sağlıklı biçimde sürdürecektir. Bu alanda alınabilecek yol, küreselleşmenin geleceği açısından belirleyici olacaktır.’’ Uygarlığın tepelendiği, kullanılmaya hazırcılığın, boyun eğmeciliğin doruğa ulaştığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Sezer’in ‘‘bağımsızlıkçı, özgürlükçü, insancı’’ sesi, hiç olmazsa özlemlerimizi diri tutuyor içimizde... Kurtuluş beyazperdede 2. İtalya kısacası ‘‘isyanları oynuyor’’. Berlusconi üzerinde birbiri arkasına çevrilen filmler, İtalya’nın bu ruh haline ayna tutuyor. Önümüzdeki günlerde vizyona girmesi beklenen bir filmin adı mesela: ‘‘Shooting Silvio!’’ İngilizcede hem ‘‘filme almak, çekmek’’ hem de ‘‘vurmak, öldürmek’’ anlamına gelen ‘‘shooting’’ sözcüğünü çift anlamlı olarak kullanan, 31 yaşındaki genç yönetmen, bir ‘‘hukuk öğrencisi’’. Çekimi yeni sona eren ‘‘Ho ammazzato Berlusconi’’ (Berlusconi’yi Öldürdüm) isimli filmin başlığı ise açık. Muradını gayet dolaysız, açık seçik anlatıyor. 600 bin Avro gibi ufak, mütevazı bir bütçeyle çekilen filmin güz başında vizyona girmesi gerekiyor. Kampanya sırasında vizyona giren ve haftalardır en çok izlenen filmler listesinden inmeyen ünlü yönetmen Nanni Moretti’nin ‘‘Caimano Timsah’’ı (Timsah Berlusconi) ise, her gün bir başka köşe yazısına malzeme sağlıyor. ‘‘Repubblica’’da örneğin dün gene böyle bir yazı vardı. ‘‘Taraftarlarını rejime karşı ayaklandıran’’, ‘‘Caimano Berlusconi’’ye gönderme yapan yazı; ‘‘iki İtalya’nın meydanlara dökülmesiyle’’ sonuçlanabilecek gerginliğin ancak Ciampi tarafından önlenebileceğini; İtalyan Cumhurbaşkanı’nın gerekirse Berlusconi’den ‘‘istifa talebinde’’ bulunması gerektiğini belirtiyordu. İki Oyun Bir Konuşma PERİHAN ERGUN Son hafta ve günlerin gündemini kapsayan, okullarda şiddet, kurgulanmış PKK terörü, Başbakanlık Başdanışmanı C. Zapsu’nun herzeleri her Türkiye gönüllüsü gibi bende de uyku durak bırakmadı. Karabasanlarla kuşattı. Resmi hiçbir sıfatı bulunmayan Başdanışman, Başbakan’ı ve Dışişleri’ni temsilen, bozulan akortları ayarlamak amacıyla gittiği ABD’de Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nı kastederek, ‘‘Bu adamı kullanın! Çukura (kanalizasyon) atmayın!” diyebiliyor. Dünyada M. Kemal’in Başkomutanlığında yedi düvele karşı Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’nı vererek devlet kuran bu tek ulus bu aşağılamaları kabul edebilir mi? Devletin başı bunu nasıl sineye çeker? Çok şükür hep ‘‘İyi ki varsınız!’’ dediğimiz Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademileri Konferansı’nda yaptığı çok sayfalı, içerikli, uzun konuşmasında önemli açıklamalarla gaflet ve dalalet içinde olanlara almaları gereken dersleri verdi. Konuşmanın ana ekseninde ‘‘Atatürk devrimlerinin hareket noktasında laiklik ilkesi yatmakta ve devrimlerin temel taşını bu ilke oluşturmaktadır. Laiklikten verilecek en küçük ödün, Atatürk devrimlerini yörüngesinden saptırarak yok olması sonucunu doğurabilecektir’’ uyarısında bulundu. İdari makamlara, özel ve tüzelkişilere görevlerini hatırlattı. Sağ olsun!.. İşte beynimde ve ruhumda onulmaz yaralar açan bu duygular içindeyken, iki tiyatro oyununa çağrıldım. Birincisi, Sadri Alışık Tiyatrosu’nda sahnelenen, Cengiz Aytmatov’un romanının uygulaması ‘‘Selvi Boylum, Alyazmalım’’dı. Doğrusu romanını okuduğum, Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin üçlüsünün seyredenlerde yarattığı hayranlığın Alışık’ın Küçük Sahnesi’nde de oluşabileceğini hiç ummamıştım.. çünkü, film Asya bozkırlarının görüntüsüyle çevrilmişti; tiyatro salonuna girdiğimizde sahnenin iki yanında anlamını veremediğim yapı iskeleleriyle karşılaştım. Eski birikimlerimin etkisinde, oyunu izlemeye başladım. Oyunun her tablosunda en küçüğünden başrole kadar titiz ve çarpıcı ürünü gördüm. Sahne ve iskele trapezlerindeki hünerli gösterim bana filmi aratmadı. Bu dar mekânda ortaya konan oyun, tam bir sanat ürünüydü. Annede Gülsen Tuncer, Asya’da İpek Tuzcuoğlu diğer rollerdeki Menderes Samancı, başrol İlyas’ta Kerem Alışık, ona karşıt roldeki delikanlı çok başarılıydılar. Kerem bu oyunda da çok iyiydi. Giderek, Sadri Alışık olmada. Bu da doğal, genlerinden gelen yetenek. Sadri’den olma, Çolpan’dan doğma, Attilâ İlhan gibi bir dayıya sahiplik yetmez mi? Oyundan büyük bir haz aldım ve davete teşekkürle ayrıldım. Çağrının ikincisi, sevgili öğrencim Cem Özer’den geldi. Eşi gelinlerimin hası saydığım baştan sona yetenekli Nurgül Yeşilçay’la birlikte oynadığı ‘‘Sen Olmasan’’ yapıtıydı. Beş on tabloyla sergilenmesi gereken oyunu karı koca sadece iki kişi, nefes kesen bir dinamizm, sayısız tiplemelerle tiyatro sanatının tüm niteliklerini vererek sadece iki bölüme sığdırdılar. Toplumun, ailenin, sevginin, nefretin, aşkın, kıskançlıkların, iyi kötü, eleştirel tüm niteliklerini nasıl bu denli oluşturduklarını anlatamam. Özetle oyun harikaydı. Öğrencim Cem, Nurgül’ün eşliğinde tekrar övüncüm oldu. Birbirlerine çok yakışan Cem’le tatlının tatlısı Nurgül’e ömür boyu mutluluk, oğulları Nejat’a sağlık dileklerimle büyük usta Hadi Çaman’ın tiyatrosundan iyimserlik yüklenerek ayrıldım. Karabasanlı şu günlerimizde, Sayın Cumhurbaşkanımızın bildiri niteliğindeki konuşması ve bu iki oyun, bana karamsarlığa düşmememizi ve vatandaşlık görevlerimizi tekrar hatırlattı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Ve Beyaz Saray protokolu... ‘‘Belirsizlik’’, ‘‘gerginlik’’, ‘‘karmaşa’’... oylamadan nerdeyse bir hafta sonra Çizme’nin içinde bulunduğu tablo; bir Avrupa ülkesinden çok Ukrayna’yı andırıyor. Dost sohbetlerinde bir ‘‘sağ darbeden’’ bahsedenler bile çıkıyor. ABD Başkanı Bush’un, seçim sonuçlarını kutlamak için Prodi’ye bir telefonu dahi çok görmesi, bu bağlamda altı çizilerek gündeme getiriliyor. Yasaklı olduğu dönemde Erdoğan’ı Beyaz Saray’da ‘‘başbakan’’ gibi ağırlayan Başkan Bush, Prodi’nin seçim zaferini tanımak ve kendisini kutlamak için; Berlusconi’den işaret bekliyor. İtalyan Başbakanı’nın sonuçları bizzat tanıması; Beyaz Saray’ın ‘‘kutlama mesajı’’ için ‘‘olmazsa olmaz şart’’mış. Washington’dan gelen açıklamalar böyle. Başkan Bush ‘‘yasaklı Erdoğan’’a çıkardığı muameleyi, Prodi’ye de çıkarsa, Berlusconi’yi sandıkta alaşağı eden sol ittifak liderini Washington’a buyur etse; olmadı bir ‘‘Alo!’’ dese... Berlusconi sayfası çevrilecek. Ama Washington belli ki bu sayfayı çevirmek istemiyor ve Prodi’yi ‘‘bekleme listesine alıyor’’! Chirac’tan, Merkel’e... belli başlı tüm Avrupa liderleri Çizme’deki sandık sonuçlarını tanıyor ve sırayla merkez solun liderini tebrik ediyorlar. Bush etmiyor. ‘‘Beyaz Saray protokolu’’ işte böyle bir şey. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com Eşim, Babamız Elek. Y. Müh. ERDAL DİKMEN'i 14.04.2006 tarihinde yitirdik. Cenazesi 15.04.2006 Cumartesi günü (bugün) öğle namazını takiben Ataköy 5. Kısım Camii'nden kaldırılacaktır. Eşi: Bilge Dikmen Çocukları: Yalım, Ayfer, Koray, Yasemin, Aylin, Lütfi Torunları: Yankı, İlke TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Nisan www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bilginin gözlem, dene 1 me ya da duyular yoluyla elde 2 edilebileceğini 3 ileri süren öğre 4 ti. 2/ Çayırlarda yetişen ve 5 hayvanlara ye 6 dirilen küçük bir bitki... Sat 7 rançta bir taş. 8 3/ İlkel benlik... 9 Lor peynirine verilen bir başka ad. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Türk müziğinde bir 1 B A Z L A M A U usul... Demiryolu. 5/ 2 U Z O T O R A Y Özenli, düzgün... KeD A R A nar süsü. 6/ Tepkili 3 R İ S K K A R uçak... Ayakla vuruş. 7/ 4 U Y A R I İlaç... Kötülük, fena 5 K A M A R İ L L A lık... ‘‘Bir çıkarma 6 D OO A S A N ya başlar bohçamız 7 G E Y İ K ME dan / Lavanta çiçeği 8 A E S F A D O kokan kederleri’’ 9 M İ D A S K E F (A.M. Dıranas). 8/ Kitap getirmemiş peygamber... Diyarbakır’ın eski adı. 9/ Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerden meydana gelen eski bir biçimi... Hatay ilinde bir ırmak. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erkekte üreme sisteminin gelişmesini yönlendiren bir dizi hormonun ortak adı. 2/ Fas’ın plaka imi... Erkekliğini gidermek, iğdiş etmek. 3/ Bütün maymun türlerini içine alan memeliler takımı... Bir gösterme sıfatı. 4/ İslam hukukuna göre, dul bir kadının yeniden evlenmesi için beklemesi gereken süre... Pamuk kozası. 5/ Endonezya’nın plaka imi... Bir cetvel türü. 6/ Bir İngiliz uzunluk ölçüsü birimi... Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl. 7/ Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte... Eski dilde su. 8/ Genelev işleten kadın... Kaş ilçesinin karşısındaki Yunan adası. 9/ İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuk ya da çocuklar. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear