24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 MART 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Rast Levent Özübek: ‘‘Kara Kuvvetleri Komutanı olayından hemen önce AB Türkiye temsilcisinin, TSK üzerinde hükümet denetiminin artırılmasını istemesi bir rastlantıydı herhalde!’ Ya ğ m u r E k i m IMF’den bir uyarı daha gelmiş... “Uyduramazsan, uydururlar gülüm!” 1923’TE Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla kurulan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Çelik Gülersoy’un yönetiminde kültür ve sanatla da özdeşleşmiş kamusal yapıda özel bir kurumken Recep Tayip Erdoğan’ın yerel ve genel iktidarları döneminde başına gelmedik kalmadı. Erdoğan, İstanbul’a belediye başkanı olunca kurumun işlettiği tesisleri geri alarak buralarda içkiyi yasakladı. Başbakan olunca da yöneticileri hakkında dava açıldı. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Aybay’ın anlattıkları ile Turing özelinde yaşanan olaylar karşısında Türkiye’nin geleceğindeki karanlık tabloyu çok açık bir şekilde görebiliyorsunuz. İlk aşamada kimliği belirsiz bir muhbirin, ihbar mektubu üzerine İçişleri Bakanlığı müfettişleri Turing’de inceleme başlatıyor. Müfettişler, yaşamı DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Utanmak Erdemdir!.. Tayyip Bey, hafta sonu AKP ilçe kongrelerinde yine esip savurdu... O ne öfke, o ne hışım!.. Öncelikle medyayı hedef aldı. Her zamanki gibi isim vermeden, genelleyerek verdi veriştirdi: ‘‘Aynada kendilerine baksınlar’’ dedi, ‘‘Medya olarak gazetelerini, televizyonlarını iktidara bir tehdit unsuru olarak kullanmasınlar’’ da dedi!.. Sonra, ihaleleri ‘‘Ali Dibo düzeniyle’’ yani ‘‘bütünüyle’’ götüren AKP’lileri eleştirenleri haşladı: ‘‘Ne olmuş yani 10, 15, 20 veya 50 milyarlık ihale almışsa, AK Partili bu ülkenin evladı değil mi? Eline, diline dursun ya, insaf’’ bile dedi!.. Hatay’da tek başına 169 ihaleyi götüren AKP’li eski Gençlik Kolları Başkanı bu hesaba göre ne kadar ‘‘aldı’’ acaba?!.. Bence, Tayyip Bey’in ‘‘en vurucu fırçası’’ çocuğuna iş isteyen zavallı yurttaşa büyük bir öfke patlamasıyla söyledikleriydi: Bana bireysel sorununu getirme.. Genel sorunlarını söyle!!! Ne yapsaydı adamcağız, Büyük Ortadoğu Projesi’nde Diyarbakır’ın yıldız olma durumunu mu, yoksa İran’ın nükleer silah üretmesi sorununu mu sorsaydı?.. Ey mantık, geldiysen üç defa vur!.. ??? Tayyip Bey’in ‘‘fırçası’’ndan hemen iki gün sonra Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2005 Aralık ayı itibarıyla işsizlik oranlarını açıkladı. Okurken yüreğim acıdı. Bu içler acısı tablo, Türkiye’nin nasıl bir karanlığa, ne denli ağır bir köleliğe doğru koşar adım götürüldüğünü tüm çıplaklığı ile gösteriyordu... Buyurun okuyun, bakalım siz ne düşüneceksiniz: Geçen aralık ayı itibarıyla resmi işsizlik oranı 11.2’ye çıktı. Bu ayda istihdam edilen çalışan sayısı tam 596 bin kişi azaldı.. Aynı dönemde işsiz sayısı 2 milyon 702 bin kişiye yükseldi.. İş bulmaktan ümidini kesen yani iş aramayan 2 milyon 12 bin kişi de eklendiğinde, işsizlik oranı yüzde 18.1’e, toplam işsiz sayısı ise 4 milyon 714 bine çıkıyor.. Türkiye’de istihdam edilen 21 milyon 332 bin kişinin neredeyse yarısının, yüzde 48’inin ise kayıt dışı çalıştığı belirlendi. AKP’li Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu’nun Meclis’te bir soru önergesine verdiği yanıta göre ise Türkiye’de 2000 yılında yüzde 6.5 olan işsizlik oranının AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılı sonunda yüzde 10.3’e, 2005 sonunda ise rekor düzeye çıkarak yüzde 11.2’ye ulaştığı anlaşıldı.. Başesgioğlu’nun yanıtında TÜİK’in yaptığı çalışmalara göre 2004 itibarıyla Türkiye’de açlık sınırı altında 909 bin, yoksulluk sınırı altında ise 17 milyon 991 bin kişi bulunduğu ifade edildi.. İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, böylesine içler acısı bir tablonun tam göbeğinde, oğluna iş isteyen bir yurttaşa alay eder gibi, ‘‘Genel sorunlarını getir’’ diyebildi... Utanmaz mısınız?.. ??? Bitmedi!.. Daha iki gün önce Cavit Çağlar’ın şirketleri Sifaş ve Polylen, talep daralması, maliyet artışı ve değerli YTL nedeniyle tam 3.500 işçisini bir ay ücretsiz izne çıkarma kararı aldı. Çağlar bir de uyarıda bulundu: Bu iş dalga dalga büyüyecek. Sadece biz üretimi tamamen durdurursak 30 bin kişi sokakta kalır. Bizi başkaları da izler, bu sayı yüz binlere gider!.. Durum Çağlar’ın sözlerini doğruluyor. Tekstil sektöründe şimdiden 200 bine yakın insan işinden oldu. Ülkenin en büyük sektörü can çekişiyor. Aslında yanlış bir benzetme yaptım; can çekişen aslında ülkenin ta kendisi!.. Biliyor musunuz, bu ülkede artık patatesin bile mafyası var!.. Boşluk en kolay ve en ürpertici yoldan dolduruluyor!.. Şiddet, gasp, kapkaç, cinayet köykent dinlemeden katlanarak artıyor. Şimdi söyleyin bakalım: Açlık sınırının altındaki 909 bin kişiyle işinden olan 200 bin tekstil işçisi acaba ne yapıyor, yaşamını nasıl sürdürüyor?.. Yoksulluk sınırı altında yaşayan 18 milyon insanı hiç saymıyorum!.. e posta: umitzileli?gmail.com Turing büyük sadelik içinde geçen ve mal varlığını vakfeden merhum Çelik Gülersoy’u da zan altında bırakan bir rapor düzenliyor. İkinci aşamada İçişleri Bakanlığı, Turing’in fahri görev yapan Yönetim Kurulu üyelerini, kurumun otomobillerinde çok benzin yakıldığı gibi gerekçelerle suçlayıp Savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Üçüncü aşamada, yöneticiler hakkında ceza davaları açılınca İçişleri Bakanlığı, kurumun yönetimine bakanlık tarafından belirlenmiş kişilerden oluşan bir ‘‘geçici heyet’’ atıyor. Görevi ‘‘kayyım’’lıkla sınırlı olan heyet, yetkisini aşarak bir kalemde 75 yeni üye kaydı yapıyor. Böylece genel kuruldaki dengeler değiştirilmek isteniyor. Erdoğan, AB’nin “ana dil” dayatmasına tepki göstermiş. “Ana dilini al git” deseydi! Bergama Erol Uyar: ‘‘Yasalarımıza göre devlet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından doğan tazminatları, ihlale neden olan kamu görevlisine rücu edebiliyor. Bu durumda başta Recep Tayip Erdoğan olmak üzere, Bergama’da kanunsuz işletme izni veren, kararnamelere, izinlere, sahte lisanslara imza atan herkese 945 bin Avro ile muhtemel 3.6 milyon Avro’nun rücu edilmesi gerekir. Bu konuda kamuoyu baskısı oluşturulmalı; yargı harekete geçmelidir.” Bu arada Anayasa Mahkemesi, yönetim kurulu yerine bakanlığın geçici heyet atamasına ilişkin Dernekler Yasası hükmünü iptal ediyor. Fakat, İçişleri Bakanlığı yüksek yargı içtihatlarına rağmen ‘‘bu hüküm geriye doğru yürümez’’ diyerek Turing’den elini çekmiyor. Nisan 2006’da tüzük gereği iki yılda bir yapılması gereken olağan genel kurul toplantısı yaklaşıyor. Ne var ki, ‘‘bizim görevimiz kıyamete kadar devam eder’’ mantığı ile hareket edenlerin, genel kurul gündemine seçim maddesini koymayacağı dillendiriliyor. İçişleri Bakanlığı’nın tutumuna karşı yapılan başvurular da adli mekanizmanın akıl almaz yavaşlığından dolayı bir türlü sonuçlanamıyor. Sonuçta, koskoca Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu herkesin gözü önünde yıkılıyor, yok ediliyor. Aynen Türkiye gibi. SESSİZ SEDASIZ (!) YTÜ’deki namaz, nafile namazı mıydı? VE Final... Yıldız Teknik Üniversitesi, İslamcı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile protokol imzaladı. Davutpaşa Yerleşkesi’ndeki tarihi yapıların tümünü belediye restore edecek. Bu yapılar arasında minaresi ‘‘tarihi’’, kendisi ‘‘eski’’ küçük bir cami var. Bu bakımdan Fen Edebiyat Fakültesi önünde İslamcı öğrencilerin kıldığı namaz, ‘‘nafile namazı’’ değil. Rektör Durul Ören’in, İnşaat Daire Başkanlığı’na getirdiği Recai Hacıoğlu, AKP’den milletvekilliği adaylığına soyunmuştu. Rektör Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com yardımcılarından birinin eşi, AKP’den belediye meclis üyesi. Bir başka rektör yardımcısının ‘‘mütedeyyin’’ kimliğini üniversitede bilmeyen yok. Tarihi Davutpaşa Kışlası’nı belediyenin baştan aşağıya restore etmesi belki 50 yıllık iş. Ama eski caminin boya ve badanasını yapmak, içine iki halı koymak birkaç günlük iş. Yap boz oyunundaki parçaları birleştirmek için üstün zekâlı olmaya gerek yok; algılamak yeter. Biz buradayız. Kapımız herkese açık; her zaman bekleriz. Eğitimde şiddeti de nereden çıkardınız; kafanızı kırarım sizin yanınıza gelirsem! Ücretsiz Ders Kitabı Üzerine FEHMİ ENGİNALP MEB üç yıldır ilköğretim ders kitaplarını ücretsiz dağıtıyor. Önümüzdeki öğretim yılında lise ders kitaplarını da ücretsiz dağıtacağını söylüyor. Ücretsiz kitap dağıtma işi perakendeci, toptancı esnafından başka herkesin yararına, ki hiç kimse bu konuya eğilmiyor. Kitabı kim dağıtıyor, neden dağıtıyor? Bu işten kimler yararlanıyor? Bunun bedelini kim ödüyor? Bunlar kimsenin umurunda değil. Kabaca bir hesap yapalım: Şu an ilköğretimdeki öğrenci sayısı 11 milyon. Her öğrenciye çalışma kitapları da dahil ortalama 10 kitap verildiği düşünülürse toplam sayı 110 milyonun üstünde. Devlet her yıl 200 trilyon (eski parayla) dolayında bir para ödüyor bu iş için. Üç yıldır toplam ödenen para 600 trilyon (eski parayla). İlköğretim parasız ve zorunlu. Devletin kitap dağıtması anlaşılır bir şey. Ancak bir işçi çocuğu ile işverenin çocuğuna ücretsiz kitap verilmesi hangi mantığın sonucu? Bu sosyal adaletin gereği mi oluyor acaba? Niçin gereksinmesi olan ailelere değil de herkese ücretsiz kitap? Sonuçta bunun bedelini tüm toplum kesimleri ödemiyor mu? İşin başka bir yönü şu: Her yıl, her ile değişik kitap dağıtılıyor. Dağıtılan kitabın ömrü 1 yıl. Yıl sonu 110 milyon kitap çöpe atılıyor. Hangi bütçe, hangi devlet dayanabilir bu israfa? Nerde görülmüş bir kitabın bir yıl okunduktan sonra çöpe atıldığı? Eskiden toplam kitabın yüzde 4045’i yayınevleri tarafından basılır ve satılırdı. Geri kalanını öğrenci velisi, eşinden, dostundan alır ya da eski kitap satan yerlerden temin ederdi. Böylece bir kitap 45 yıl kullanılırdı. Ya şimdi? Yepyeni, kapağı açılmamış kitaplar SEKA’ya gidiyor. Hoş onlar da para vermiyor ya!.. Oysa bu proje ortaya atıldığında ciltli, dikişli, sağlam kitaplar verilecekti, emanet yöntemiyle. Kitaplar yıl sonunda toplanacak, zimmetle bir başka çocuğa verilecekti. Terimsel olarak bakıldığında bu uygulamanın bizim (bu işin satışını yapanlar) zararımıza olacağını bile bile bu projeye olumlu baktık. Öyle ya, israf önlenecek, ormanlarımız kurtulacak, ülke ekonomisi zarar görmeyecekti... Ya şimdi? Bu israf kaç orman yangınına bedel? Orman yangınlarını görünce nasıl içimiz yanardı. Oysa ondan daha büyük bela olan bu dolaylı katliama kimse bir şey demiyor. Neden? İktidar için büyük bir siyasi propaganda. Öyle ya, 11 milyon öğrenciye yaranacak. Aileleri ile birlikte ortalama 40 milyon insan en azından... Az propaganda mı bu? Muhalefet, halkı karşımıza alırız diye susuyor, sesini çıkaramıyor. Ne bir öneri, ne bir proje sunabiliyor halka. Büyük yayınevleri memnun. Devlete toplu olarak kitap satıyor. Dertsiz, zahmetsiz para kazanıyor. Ya bin bir zorlukla süpermarketlere karşı direnmeye çalışan kahraman kitapçılarımız, kırtasiyecilerimiz? Bakmakla yükümlü oldukları insanlar? Bunlar sahipsiz. Şimdi 500 bin kişiye ulaşan bu esnaf ne yapacak? Yapacağı tek şey, dükkânı kapatmak! Başka umarı varsa söyleyin. Mahallede, sokakta küçük birer kültür evi konumunda olan bu kitapçılar kapanacakmış, kapansın!.. Bu iktidarın umurunda mı? Bir tarafta halktan yana söylemler, bir yanda büyük sermayeye hizmet. Bir yanda serbest piyasa ekonomisine övgüler, bir yanda büyük bir alanı tekelleştirmek düşüncesi. En büyük tekel de kendisi. Kim ne yapar, nasıl yapar, nasıl denetlenir bu alan? Kimse bir şey bilmiyor, bilemez de. Kapalı bir alan... Şimdi başımıza bir de lise ders kitaplarının ücretsiz dağıtımı işi çıkıyor. Aşağı yukarı 3.5 milyonluk bir öğrenci topluluğu. Her öğrenci için yine ortalama on kitap düşünün. Endüstri meslek liseleri (EML) için meslek kitaplarını da buna ekleyin. Liselerde genellikle ÖSS yapıldığı için lise öğrencileri tüm kitaplarını alır, diğer sınıflarda ise her öğrenci her kitabı almaz. Lise 3’te ana derslerin dışında öğrenci pek kitap almaz. Hele EML öğrencilerinin pek çoğu, çoğu kitabı almaz. Şimdi sen tut devlet olarak tüm lise öğrencilerine tüm kitaplarını ver! Milyonlarca kitap... Ama sayfaları bile açılmayacak kitaplar... Bu işin hiç mantığı var mı? Yazık, çok yazık!.. İlköğretimde bir öğrencinin kitap toplam tutarı 1520 YTL dolayında. Bu insanlarımıza çok hoş geliyor, ücretsiz aldı ya!.. Öyle ki bir veliden katkı payı, diploma parası, temizlik gideri, spor parası vb. adlarda bir sürü para talep edilmekte, veli bunları vermekte zorlansa bile sesini çıkarmamakta ama ücretsiz kitap dağıtımı konusunda hükümete teşekkür etmektedir. Hükümet de kaz gelecek yerden tavuk esirgememektedir. Şimdi lise öğrencilerine de kitap verilirse yılda 100 trilyon sokağa atılacaktır. Ediyor yılda 300 trilyon. Bu parayla eğitim alanına yatırım yapılmış olsa, eğitim sorunları biraz hafiflemiş olmaz mı?.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Açık turun1 cu renk. 2/ Kokulu tohu 2 mu hamur iş 3 lerinde ve rakıcılıkta kul 4 lanılan bitki... 5 Tavlada ‘‘üç’’ 6 sayısı. 3/ Bir 7 şeyin fiyatını artırma... Ka 8 dınlar hama 9 mında hizmet 1 2 3 4 5 6 7 8 9 eden ve müşterileri 1 P İ T A H A Y A yıkayan kadın. 4/ UMAM İ Alışılmış olandan 2 O V A İ D AM büyük. 5/ Dövülmüş 3 M E R A et, bulgur ve soğan 4 E Z O G E L İ N T A N GO L la yapılan ızgara 5 L köfte... İlkel bir si 6 O D H A M A S İ U Ç Y A R M lah. 6/ Yağmur suyu 7 nun biriktiği çukur 8 İ B İ B İ K A B yer... Din adamları 9 T A M U İ C R A nın simgesi sayılan başlık. 7/ Akıl... Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulunmayan nitelik. 8/ İşaret olarak yere dikilen çubuk... Tanrıtanımaz. 9/ Soyundan gelinen kimse... Kesme aracı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kirli sarı renk. 2/ Temel, esas.... Gökcisimlerini gözetleme. 3/ Kızıldeniz’de ve Basra Körfezi’nde kullanılan bir çeşit tekne... Radyum elementinin simgesi. 4/ ‘‘Kakım’’ da denilen kürk hayvanı... Bir renk... İlkel benlik. 5/ Başıboş hayvan... Mahkeme sonucunu gösteren resmi belge. 6/ Gövde yapısı. 7/ Alacak ya da borç. 8/ Isıyla ilgili, termik... Ticaret malı. 9/ Rütbesiz asker... Cimri. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear