26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Günlük Işık İşgüden: ‘‘Süleyman Demirel dün ‘Bana, sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz’ demişti; bugün ‘Devlet suç işlemez’ diyor. Değişen bir şey yok; Dün dündür, bugün bugündür.’’ Ya ğ m u r E k i m Başbakan şirket hisseleri için ‘‘Lanet olsun’’ demiş... ‘‘Darısı siyaset hislerinin başına!’’ ESKİLER ‘‘Takke düştü, kel göründü’’ demişler. Bir bildikleri varmış, boşuna dememişler. Tıp Kurumu’ndan Dr. Mehmet Altınok ve Dr. Ali Rıza Üçer, ‘‘Biz demiştik’’ diyorlar: ‘‘Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası ve Türk Eczacılar Birliği arasında 14 Aralık 2004’te imzalanan Kamu İlaç Alım Protokolü’nün SSK’nin avantajlı ilaç alım modelini yok ederek, büyük kamusal zarara yol açacağını daha protokol imzalanmadan defalarca dile getirmiştik. Söylediklerimizin birer birer doğrulanmasından dolayı üzgünüz. Protokolü imzalayan taraflar hızlarını alamayarak bu uygulamayla kamunun yıllık 1 katrilyon lira kârı olacağını, SSK’nin tasfiyesiyle gelen maliyetin 400 trilyon lirayı aşmayacağını, bu nedenle hem ilaç kuyruklarının biteceğini hem de her yıl 600 trilyon liranın üzerinde tasarruf yapılacağını DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Türkiye’deki cirit oyunlarına İran da katılacakmış. Zaten Türkiye’de cirit atmıyorlar mı? Suç Zehra Top: ‘‘Geçen hafta malvarlığını açıklamanın suç olduğunu söyleyen Başbakan bu hafta açıklama yapınca suç işlemiş olmuyor mu?’’ müjdelemişlerdi. SSK ilaç alım modelinin gümüş tepsi içinde ulus ötesi ilaç şirketlerinin hâkim olduğu piyasaya sunulması karşılığında sağlanan devede kulak iskonto için Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın ‘Bundan tüm taraflar kazançlı çıktı’ sözleri kulaklarımızda hâlâ. Ankara’da beş yıldızlı bir otelde imzalanan protokolün ardından ulus ötesi ilaç şirketlerinin gazetelere verdiği tam sayfa teşekkür ilanları aslında kamu ilaç alım protokolünün kamunun yararına mı yoksa bu şirketlerin yararına mı olduğunu ayan beyan ortaya çıkarmıştı. 2005 yılı Türkiye verileri perakende satışlarda yani eczane satışlarında ilaç pazarımızın yüzde Takke düştü 50’ye yakın bir büyümeyle 6 katrilyon liradan 9 katrilyon liraya sıçradığını gösteriyor. 9 katrilyon liralık ilaç harcamasına hastanelerde gerçekleştirilen ilaç harcamaları dahil değildir. 2005 yılı verileri 600 trilyon lira kamusal tasarruf sağlanacağı masalının gerçeklerle ilgisi olmadığını, bırakın kamusal bir tasarruf sağlamayı 3 katrilyon liraya yakın bir zararın ortaya çıktığını gözler önüne seriyor. SSK’nin resmi istatistiklerine göre 2005 yılı toplam sağlık harcaması 7.67 katrilyon lira, toplam ilaç harcaması 3.55 katrilyon lira. Kurumun 2004 sağlık harcaması 6.63 katrilyon lira, ilaç harcaması 2.68 katrilyon liraydı. SSK’nin ilaç harcamaları bir yılda yüzde 32’den fazla arttı ve bazı ilaçlarda yüzde 1400 oranında zarara uğradı.’’ Takke düştü; kelin merhemi olsa başına sürecek! Lanet Olsun!.. Ben geçen hafta boşuna utanmışım... Köşedeki saksıya boşu boşuna gözlerimi dikmişim... Hiç yoktan yere gözlerimi sımsıkı yummuş, kulaklarımı tıkamış, evin içinde nafile turlar atmışım... Aslında tüm utancımı, üzüntümü bu haftaya saklamalıymışım!.. Tayyip Bey, önceki gün malvarlığını Başbakanlık internet sitesi aracılığıyla açıkladı. AKP Grup Toplantısı’nda da malvarlığını açıkladığını açıkladı! Bir koşu internete girip siteyi tıklayanlar, Tayyip Bey’in malvarlığı açıklamasından hiçbir şey anlamadılar! Şaka yapmıyorum; televizyonların TBMM’de mikrofon uzattığı AKP’liler bile şaşkındı. Bir milletvekili aynen şöyle dedi: Ben daha çok zannediyordum!.. Ben, açıklanan bir malvarlığının daha da derin bir giz perdesinin ardında kaldığına ilk kez tanık oluyorum! Tabii, hakkını yememek lazım; Tansu Çiller de malvarlığını açıklarken anneannesinin yastık altındaki çıkını ile babasının emekli ikramiyesini yıllar içinde nasıl değerlendirip milyonlarca dolara ulaştırdığını anlatmış, kimse bir şey anlamamıştı!.. Koca ekonomistler saatlerce hesap yapmış, işin içinden çıkamamıştı!.. ??? Tayyip Bey’in durumu ise içler acısı!.. 2001’de malvarlığı davasında yargılanırken mahkemeye verdiği bildirimle bugünkü açıklama karşılaştırıldığında koşar adım yoksullaştığı, büyük zarara uğradığı açıkça görülüyor!.. Zaten kendisi de grup toplantısında ‘‘Şu anda sadece maaşlıyım’’ diyerek bu acıklı durumu dosta düşmana ilan etti!.. Gerçekten acıklı bir tablo; öncelikle 2001’e kadar jet hızıyla 100 YTL’den 40 bin YTL’ye ve 500 YTL’den 10 bin YTL’ye fırlayan iki arsası, aradan geçen beş yıl içinde beş kuruş bile artmamış. Şu şanssızlığa bakın... Neyse ki Ülker durumu kurtarmış; Ülker ürünlerini dağıtan üç şirkette 2001’de toplam 121 milyar TL değerde yüzde 12’şerlik hisseye sahip olan Tayyip Bey, beş yıl sonra bu hisseleri, ‘‘Lanet olsun’’ diyerek tam 1 trilyon 200 milyar liraya satmış. Maazallah, ya bu hisseler de arsalar gibi yerinde saysaydı, düşünsenize Başbakan’ın durumunu... Tayyip Bey’in son bildiriminde ilaç kabilinden bir tek gayrimenkule de rastlanmıyor! Üsküdar’da zamanında göğsünü gere gere ‘‘kaçak’’ olduğunu açıkladığı ev, Rize’deki konak bildirimde yer almıyor. Başbakanlık düzeltmeni, pardon sözcüsü Akif Beki ona da bir açıklık getirdi, ‘‘O evlerde başkalarının da hissesi bulunduğu için gösterilmedi’’. Yaa, işte böyle!.. Tayyip Bey’in büyükşehir belediye başkanı olduğu dönemde verdiği bildirimle bugünü de kısaca karşılaştıralım: 1994’te toplam servet 5 bin 110 YTL, yani 141 bin 160 dolar. 2006’da toplam servet 1 milyon 670 bin YTL, yani 1 milyon 260 bin dolar... Tayyip Bey’in varlığı, 11 yılda tam 9 kat artmış görünüyor. Ama benim kafam hâlâ karışık; üç şirketteki hisselerini 1 milyon 260 bin dolara satan Tayyip Bey’in diğer tüm malvarlığı bu durumda sıfırlanmış oluyor!.. Yani Ülker olmasa durum tam anlamıyla iflas!.. Bu bildirim, tarihe geçecek bir belge! Ama eksik... Çocuklarının mal bildirimi yok! ‘‘Sen ne diyorsun, onları hâlâ Remzi Gür Amcaları bursla okutuyor’’ diyorsanız, bu kez de ‘‘Tayyip Bey bu kadar servetle hâlâ çocuklarını elin bursuyla mı okutuyor, ayıptır’’ diye sorar münafıklar!.. ??? Tayyip Bey, grup toplantısında lanet okuduğu sıralarda, çok yakınlarda bir yerde bir dava sonuçlanıyordu... Genelkurmay Askeri Mahkemesi, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, Oramiral İlhami Erdil’i ‘‘haksız mal edinme’’ suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Bitmedi; haksız edindiği ve eşiyle kızının üzerine kayıtlı iki daireye el konulmasına karar verdi. Bitmedi; Erdil, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden de çıkarıldı, amiral rütbesi geri alındı. Erdil’in tabancası, kılıcı ve diploması da alınacak... Buna ne denir? Talihin cilvesi denir! Tarih baba, zaman zaman öylesine ayarlamalar yapar ki şaşar kalırsınız... Lanet olsun! Yine yüzüm kızardı, ısrarla köşedeki saksıya bakmaya başladım!.. e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Süleyman Takkeci’den Kemal Yamak’a ARAŞTIRMACIyazar Muzaffer Ayhan Kara, CHP’nin kuruluşundan beri başında kim olursa olsun; Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü, Bülent Ecevit; ABD tarafından benimsenmediğini vurguladıktan sonra partinin 12 Mart döneminde kapatılmak istendiğini, 12 Eylül döneminde de kapatıldığını anımsatıyor. Kara, daha sonra sözü 12 Eylül döneminin ünlü savcılarından Süleyman Takkeci’nin yıllar sonra yaptığı ‘‘Bana kalsa bütün CHP milletvekillerini, belki 50’si60’ı hariç hepsini hapse atacaktım’’ açıklamasına ve emekli Orgeneral Kemal Yamak’ın yeni yayımlanan anılarındaki Özel Harp Dairesi’nin çalışmalarına ve CHP içindeki bağlantılarına getiriyor: ‘‘Yamak’ın, CHP’deki isimleri de açıklamaya ahlaken sorumluluğu vardır. Aksi takdirde, müfteri duruma düşer. Yamak’ın açıklamaları CHP’yi küçük düşürmeye yöneliktir. Çünkü Özel Harp Dairesi, bir dönem içinde şaibelidir. O şaibeyi CHP’ye de bulaştırmak ise ancak bir dış gücün başvurabileceği hareket tarzıdır. CHP Genel Merkezi’nin Kemal Yamak aleyhine ceza ve tazminat davası açıp açmayacağını kamuoyu merak etmektedir. Yoksa, sakın Süleyman Takkeci’nin, tutuklamaktan hariç tutacağını belirttiği 5060 milletvekili Kemal Yamak’ın sözünü ettiği milletvekilleri olmasın?’’ Baba Ali Durmaz: ‘‘Kemal Abi’nin oğlunun piyasaya sürdüğü ürünlerin altında ‘Babam sağ olsun’ yazıyor mudur!’’ Hizmet Akif Kökçe: ‘‘Emperyalizme karşı ulusal düzeyde birlik olamayan kitleler, uluslararası düzeyde emperyalist provokasyonların hizmetinde.’’ Batı’da Papazdan Başbakan Var mı? ALPASLAN BERKTAY Bir 24 Ocak daha geçti. Uğur Mumcu ve daha nice, takvim oluşturacak kadar çok Cumhuriyet şehitleri.. O ve öbürleri, Cumhuriyet düşmanlarınca öldürüldüler. Ama gün, ağlaşma değil düşünme günüdür. Mumcu konuşabilseydi, ‘‘Beni bırakın, Türkiye Cumhuriyeti’ni konuşun!’’ derdi. Bugün manzarai umumiye ne? O, ‘‘bağımsız Türkiye’’yi savunuyordu. Bugünkü durum ne, Türkiye bağımsız mı? Osmanlı’nın ‘‘Avrupa’nın hasta adamı’’ olduğu günlerde bile yaşanmayan bir olay Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşandı. Dünya Bankası, bir görevlisini Türkiye Cumhuriyeti hükümetine bakan olarak atadı! Başbakan Ecevit, ‘‘zevahir’’i kurtarmak için ‘‘Onu biz istedik; ekonomi uzmanı olarak geldi’’ dediyse de Dünya Bankası Başkanı Wolfensohn, ‘‘Onu biz ve bakan olarak yolladık’’ diye özellikle düzeltti. Bush, ‘‘Ya benimlesin ya da karşımdasın!’’ diye dünyaya meydan okuyarak Afganistan’a hotbehot saldırdığında, bu ‘‘ekonomi uzmanı’’, ‘‘Kayıtsız şartsız destek!’’ diye sipsivri bir çıkış yaparak gerçek kimliğini ortaya koydu. DSP’ye girdi ve 15 IMF yasasını 15 günde, üzerinde ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur’’ yazılı çatının altında, hiç kimsenin gıkı çıkmadan geçirdi! O Meclis, Meclis olalı böyle bir ültimatom yememişti! Egemenlik kayıtsız şartsız kimindi ve demokrasi bu muydu? Bu Dünya Bankası görevlisi, Derviş, 3’lü koalisyonun büyük ortağını da, sonraki Hüsamettin Özkan’lı, İsmail Cem’li ‘‘troyka’’yı da darmadağın ettikten sonra, Atatürk’ün partisine yöneliyor. Başkan, ‘‘Bizim Kemal yüzde 6 oy getirecek’’ diyorsa da o oyları götürüyor; misyonunu da tamamlayıp sahneden kayboluyor. Bush bu kez Irak’a saldırıyor. Orada kitle imha silahları ortaya çıkaramıyorsa da, burada eksik olmasınlar yeni destekçiler bulmakta zorlanmıyor. TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan ve Sakıp Sabancı, ‘‘ABD’yi Irak’ta yalnız bırakamayız’’ demekte gecikmiyor. Ya AKP Başkanı? Daha ortada hiçbir resmi sıfatı yok iken, ilk iş, Bush’un, Schröder’in ayağına gidip iki kişilik görüşmelerde saygılarını, bağlılığını sunuyor! Neler veriyor, belli değil... ‘‘Gidin derlerse gideriz, gitmeyin derlerse gitmeyiz’’ diyerek, o da kestirmeden, Irak saldırısını destekliyor. Wolfowitz’den, Türk askerine karşı destek istiyor. Yardımcısı da Coni’ler Türk askerinin başına çuval geçirdiğinde, ‘‘Rumsfeld haklı!’’, ‘‘Wolfowitz haklı!’’ diyor, işkence resimleri açıklandığında ‘‘Demokrasinin zaferi!’’ diye alkışlıyor. Tezkere Meclis’ten geçirilemeyince, Kuzey Irak’ta ABD’ye destek gizlice sağlanıyor. ‘‘Kırmızı Çizgi’’ diye bir şey kalmıyor. Saldırgana sağlanan desteklerin hangi birini saymalı! Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin başında, açıkça ‘‘Ben laik değilim’’ diyen, imamdan bir başbakan var; CIA çiftliğindeki ‘‘dünya imamı’’nın çömezi ‘‘Türkiye imamı’’.. ‘‘Ben değiştim’’ diyorsa da imam kafası çok özel, apayrı bir kafadır, değişmez, sorgulamaz, sadece ezberlediğini yineler durur. Kasaba kurnazlığını akıllılık sanar. O kafayı, ‘‘Ağaç yaşken eğilir’’ deyip küçük yaştan Kuran kurslarında, imam okullarında biçimlendirip kalıplaştırıyorlar. Bu yüzden Öğretim Birliği Yasası’nı çiğneyip seri halinde ürettikleri imam ordularıyla devlet kadrolarını doldurdular. ‘‘Ben değiştim’’ diyen Başbakan’ın değişmediği, devletin her kademesine, bakanlıklara dek doldurduğu imam çıkışlılardan belli.. Şimdi sıra üniversitelerde.. Bilimsel düşünebilmek için bilimsel şüphecilik gerekir. Şüphecilik ise imam kafasına göre ‘‘küfür’’! ‘‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!’’ denilmiş, bilimsel düşüncenin bayraktarlığını yapmış bir ülkede, emperyalizm, ortaçağ karanlıklarını hortlatabilecek mi? İlerisi kapalı olan emperyalizm, akla, bilime saldırmak, ‘‘Tarih bitti’’ demek zorunda... Biten, kendisi! Sevrci Batı’nın, Kopenhag’ın kriterleri ise nalıncı keseri.. İkiyüzlü.. AB’nin Türkiye Temsilcisi Kretchmer, ‘‘Batı’da hangi ülkede asker eğitimle ilgilenir?’’ diyor. Aslında, askerin kişiliğinde karşı çıktığı, 28 Şubat’ta sahip çıkılan ve Batı’nın kendisinden başkasına layık görmediği bilimsel eğitimdir. Peki ama, Batı’da hangi ülkede papazdan başbakan vardır, devletin içi papazlarla doldurulmuştur, zorunlu din dersleri vardır? Sevrci Batı’nın istediği, çağdaş ve uygar bir Türkiye değil, pazaryeri bir Türkiye’dir! Emperyalizm, Lozan’ın rövanşını oynuyor! Başarabilecek mi? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Sudan aşırı 1 derecede korkma. 2/ ‘‘Oyun, 2 hile, tuzak’’ anlamında argo 3 sözcük. 3/ Sat 4 rançta özel bir 5 hareket... Kaba, biçimsiz. 4/ 6 Üst yanı açık 7 boru... Kötü, 8 fena. 5/ Bir spor turnuva 9 sında sonucu belirle1 2 3 4 5 6 7 8 9 yen karşılaşma... 1 T A T A R C I K İran’da tarihi bir kent. 2 A L A R A S Ü T 6/ Bir sayı... Osmanlı 3 N A Ş S U R U donanmasında kullaL İ T R E R nılmış, çektiri türün 4 S A R A N den bir savaş gemisi. 7/ 5 I R A K E T A ‘‘Sövgü’’ anlamında 6 K O M A R D AMA S K O argo sözcük. 8/ Eklen 7 miş, katılmış parça... 8 R O E C E L İ Hitit. 9/ Bir elçiliğe 9 A S İ T A N E S bağlı uzman... At, eşek, katır gibi hayvanların damağında, ön dişlerinin arkasında meydana gelen şişkinlik. 1959 ..... Afganistan’da katledilen Sevgili Arkadaşımız UFUK AYDIN Seni unutmayacağız. AydanTezcan Öztürk YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yükseklik korkusu. 2/ Porselen yapımında kullanılan bir tür beyaz ve gevrek kil... Lantan elementinin simgesi. 3/ Çiçek durumundaki sapları çiğ olarak yenen otsu bir bitki... Giyeceklerde takım. 4/ ‘‘Çıktım yücesine seyran eyledim/Gördüm kuğulu göller perişan’’ (Karacaoğlan)... Edirne yöresinde yaşayan Romanların 5 Mayıs’ta kutladıkları geleneksel bahar eğlencelerine verilen ad. 5/ Tuzak, kapan... Yezidiler tarafından hac yeri sayılan, Musul kenti yakınındaki vadi. 6/ Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte... Bir nota. 7/ ‘‘Kuşdili, hasalban’’ gibi adlar da verilen ve baharat olarak kullanılan bir bitki. 8/ Bir yerde oturma... Tellür elementinin simgesi. 9/ Zehir... Şiddetli, zorlu. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear