26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 ŞUBAT 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Kemal Abi Fırsatlar ülkesinde bir ‘‘Kemal Abi” nasıl olunur ve vergi kaçakçılığından kaçak villaya kadar neler yapılır türü akla gelen tüm soruların yanıtı www.kemalabi.com’da. Ya ğ m u r E k i m Unakıtan kaçak villalarını yıkacakmış... ‘‘Acaba kimin sırtına!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Kimse Unakıtan’a, villa yaptığın yer ‘SİT’ tir diyemiyor! Oscar Kemal Tek: ‘‘Mal varlığını açıklamamak için her türlü rolü kesenler de ‘Kıvırma Oscarı’na aday gösterilmeli.” İSLAMCI AKP iktidarı, üç yıl önce kamu yönetiminde ‘‘reform’’ yapmaya kalkışmış ancak amacına ulaşamamıştı. Şimdi üniter devlet yapısını değiştirmeye yönelik başka bir çaba gündemde. Meclis’ten ‘‘Kalkınma Ajansları” kurulmasına yönelik yasayı geçirdiler. Konuyu, İstanbul Barosu Başkanı avukat Kazım Kolcuoğlu açıklıyor: ‘‘İktidar, tasarının Meclis’e gönderilmesi sırasında birimlerin adından ‘bölge’ sözcüğünü kaldırmıştır. Bunu yapmakla ‘bölgesel yönetim’ ve ‘eyalet sistemi’ tartışmalarını önlemek istemiştir. Ancak bölge sözcüğünün çıkarılması tasarının ‘bölgesel yönetim sistemi’ni öngörmesini önlememiştir. Bu sonuca varılmasına neden olan göstergeler şunlardır: Kurulan birimler tüzel kişilik sahibidir. Ama ne özel ne de kamu tüzel kişisi olarak adlandırılmıştır. Ayrıca belirtilmedikçe kuruluşun çalışmaları özel hükümlere bağlanmıştır. Kurulan birimlerin görevi bölgeye yabancı yatırım çekmektir. Buna karşın yasa, kurduğu ajanslara öyle yetkiler vermektedir ki, bu kamu kaynaklı yetkiler ancak memurlar eliyle görülebilecek türden yetkilerdir: Yatırımcı, ajansın ileride kuracağı ‘tek durak ofisleri’ne başvuruda bulunduğunda bu başvuru devlet makamına yapılmış sayılacaktır. Ajans gelirlerinin bir bölümü ulusal vergi gelirleri toplamından ayrılacak paydan sağlanacaktır. Ajanslarda halen kamu kuruluşlarında çalışan memurlar görev alabileceklerdir. Yasanın genel gerekçesinde belirtildiği üzere Ajanslar ajanslar bölgenin ‘kalkınma planı’nı hazırlayacak kuruluşlardır. Bölge kalkınma planı hem hazırlanışı hem de uygulanması bakımından tartışmasız bir kamu görevidir. Kamu görevinin kamu tüzel kişiliği sahibi olmayan bir ajans tarafından görülmesi yasal olarak olanak dışıdır, hem de kamunun var oluş nedenlerine aykırıdır. Kalkınma Ajansı Yasası hiçbir tartışmaya olanak vermeyecek şekilde ‘dış kaynaklı’ bir metindir. Bölge ekonomileri yabancı finansman yatırımına odaklı mutlak bir serbestleşmeye kavuşturulmakta; ülke genelinde sınıfsal, toplumsal, iktisadi ve siyasi yapılar bir çatışma içinde ‘dağılma’ sürecine sokulmaktadır. Bu kanun dev şirketlerin sömürgeci yayılmalarını kolaylaştıracak niteliktedir ve ulus devletimizin, üniter devletimizin yapısı ile çelişmektedir.” Zemheride Yürek Isıtan İşler Kars, iki tepe üzerine kurulmuş eski yerleşmelerimizdendir. Karadağ’a, Kura Nehri’nin önemli kolu olan Kars Çayı’nın öteki yakasına Kars Kalesi ile eşit yükseklikte Barış Anıtı dikiliyor. Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’nun dediği gibi; ‘‘Barışın yeşermesine izin vermeyen, kardeşliği dışlayan, kan ve intikam kokan heykeller yapmışlar’’. AKP’li Belediye Başkanı N. Alibeyoğlu, son dönemin iyi heykeltıraşı Mehmet Aksoy’a Barış Heykeli yaptırıyor. Tam 30 metre yüksekliğinde. Bu sanatçı, Cumhuriyetimizin yüz aklarından biridir. Murat Karayalçın döneminde Ankara’ya heykeller yaptırmıştı. Sonra 1994’te İ. Melih Gökçek seçimleri kapınca ilk iş olarak heykellere tükürmüş ve toplatmıştı. Çıplakmış! Gökçek tahrik oluyormuş. Cumhuriyetin başkentine seçtiğiniz belediye başkanı heykelle tahrik oluyordu. Eh, ne de olsa dini bütün zattır. Her türlü çıplak ya da cinsi latif görüntü, bu türleri tahrik ediyor. Hayat biraz da ironidir. Gün gelir, başka bir AKP’li, aynı heykeltıraşa Barış Anıtı yaptırır. Ve o da çıplak insan heykelidir. Adamı adam eden biraz da yetiştiği çevredir. Seni kutluyorum Sevgili Naif Alibeyoğlu. Seni kutluyor, gıpta ile izliyor, eh biraz da kıskanıyorum. Seni de seviyorum, sana suyunu veren Kars’ı da... Ne de olsa ‘‘analar adam eder adamı’’... Sen de Kars anana yakışıyorsun çocuk. SESSİZ SEDASIZ (!) Karadeniz Teknik, yüzde 87 başarısız! KARADENİZ Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde; iktisat, uluslararası ilişkiler, ekonometri ve çalışma ekonomisi bölümlerinden toplam 980 öğrenci Prof. Dr. Kenan Çelik’ten uluslararası iktisat dersi alıyor. Bu öğrencilerden 753’ü final sınavına giriyor. Sınavda 624 öğrenci başarısız oluyor. Ders geçme oranı yüzde 17; öğrencilerin yüzde 83’ü, öğrenci deyimi ile çakmış bulunuyor. Böylesi bir tablo karşısında öğrencileri tembellikle suçlamak mümkün mü? Eğer öteki derslerde Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Bezirgân Mehmet Akçay: ‘‘Atillâ İlhan’ı özlemle anarken Sisler Bulvarı’ndan esinlenerek: Hiçbir din bezirgânına hiçbir surette güven yoktur/ bilirim bildiririm/ artık bu milletten.” Süreç Akif Kökçe: ‘‘Kıbrıs’ta açılım süreci başlamış. Güney için açılım, kuzey için saçılım!” de aynı oranda başarısızlık söz konusu ise evet. Ama bu durumunda bile dönüp Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde neler oluyor diye sormak gerek. Neyse ki üniversitede böyle bir sorun yok; bu boyutta bir başarısızlık sadece Prof. Dr. Çelik’in dersinde yaşanıyor. Peki niye? Bu sorunun en doğru yanıtını hiç kuşkusuz Rektör Prof. Dr. İbrahim Özen ve Dekan Prof. Dr. Kamil Yazıcı verebilir. Acaba sorun, bu derse özel uygulanmakta olan sınav yöntemi ve puan hesaplaması formüllerinden kaynaklanıyor olabilir mi? Mehmet Aksoy Diyor ki: ‘‘İnsanlığa karşı işlenen tüm cürümler, suçlar, yapılan katliamlar, çekilen tüm acılar, insanlık vicdanında, ilahi vicdanda kanayan bir yaradır. Orada, hafızada saklı durmaktadır. Ve bugün hâlâ hafızalarda vicdanın gözyaşları akmaktadır... Böyle acılı bir Azeri ananın ağıtı: ‘Silahları yandırın arşa kalksın tütsüsü Her obada her bir yerde bayram etsin sulh sözü Ben anayım bu sözünde yerin göğün hakkı var Sulha gelin ey insanlar yoksa dünya mahfola’ Bu söze kulak vererek insan olma yolunda birbirimize el uzatalım, el verelim. Kin, nefret, şiddet, kan, intikam, düşmanlık kavramlarıyla çocuklarımızı besleyip doyurmayalım. Onların çocuk kalplerini ağırlaştırmayalım, onları insan olmaya özendirelim. Sevgiyle besleyip sevgiyle doyuralım. Kalpleri barışa kanat çırpsın, tüy kadar hafif olsun. İnsan olma yolunda yalnız kalpleri tüyden hafif olanlar yürüyebilir. Ben bu duygu ve düşüncelerle bu heykele başladım.’’ Artık futbol maçı sonuçları şöyle verilecek: 10 biz kazandık, karşı takımdan bir kişiyi öldürdük! Hem Baş Açık Hem Karma MERİÇ VELİDEDEOĞLU Kadınların başları açık olarak erkeklerle birlikte saf tutup namaz kılmaları dinci basından, kimi din adamlarından, Diyanet’ten gelen yer yer ağır eleştirilerle karşılandı. Olumlu ya da olumsuz görüşlerin ortak noktası, bu konuyla ilgili kesin bir bilginin, ayrıntılı bir betimlemenin Kuran’da yer almamış olmasıydı. Namazla ilgili düzenlemelerin gelenekle oluştuğu da yine ortak kanıydı ki, kimi tartışmacılar buradan hareketle ibadet yönteminin çağın koşullarına uygun bir duruma getirilmesini önerdiler. Ama tartışmalar alevlenerek yürüdü; başı açık karma namazın Hıristiyanlıktaki ‘‘Protestan Reformu’’na benzediği ileri sürüldü; hemen ardından bu Reform’un uzantısı olan ve ekonomik boyutunu oluşturan ‘‘Protestan Ahlakı’’na geçildi; böylece konu, anamalcılığın (kapitalizm) ilk adımı olarak görülen ve çok çalışıp azla yetinmeyi kabul eden ‘‘Protestan iş ahlakı’’na odaklaştırıldı; dahası örnek reformcu olarak nitelendirilip Fethullah Gülen’e dek uzanıp dayatıldı. Oysa olay, dinin uygulama alanında sınırlı bir değişiklik girişimiydi. Ne ‘‘Protestan Reformu’’nun dinsel boyutunun temeli olan, kutsal kitabın ve ibadetin ulusal dille okunup yapılması ne de tümüyle kutsal kitaba dönülüp bunun dışındaki dogma ve yaptırımların yadsınması söz konusuydu. Dinin ‘‘inanç’’ bölümüne yönelik herhangi bir yenileme yoktu, ibadetin de özüne dokunmayan bir düzenlemeye gidilmişti. Ve bu ilk değildi, ibadette değişiklik 78 yıl önce de ciddi bir biçimde gündeme getirilmişti. 1928 yılının haziran ayında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi çerçevesinde Prof. Fuat Köprülü başkanlığında türlü dallardaki bilim adamlarından oluşan bir komisyon, ‘‘1928 Dini Islah Proje ve Beyannamesi’’ adı altında bir bildiri yayımlar. Bildiri ibadetin dilinde, biçiminde, görünümünde, niteliğinde ve düşünsel boyutunda oldukça köklü dönüşümler önerir. İlkin ibadetin oturularak yapılması, bunun için ibadet yerlerine sıralar konması, temiz ayakkabılarla girilmesi istenir; bunun ibadete ilişkin bir sağlık koşulu olduğu belirtilir. Ardından ibadetin dilinin Türkçe olması önerilir; ayetlerin, duaların, hutbelerin Türkçelerinin kabul edilmesi dile getirilir. Daha sonra ibadette dinsel müziğin gerekliliğine işaret edilir; son olarak da hutbeleri din bilginlerinin vermeleri istenir, bunların felsefi içerikte olması da önerilir. Ayrıca din edebiyatı ve felsefesi oluşturularak, İslam dininin insansal yüzünü ortaya çıkaracak araştırmaların yapılması sağlanmalıdır denir. Bildirinin içeriği özetle böyle; yayımlandığı dönemde bugünkü gibi bir fırtına kopmaz; geleneksel İslamdan ağır bir eleştiri gelmez, ama bildirideki öneriler de uygulanmaz. Bunun nedeni üzerine ileri sürülenlerin ortak noktası ‘‘zamansız ve mevsimsiz’’ olduğu görüşüdür (*). Yine de bu bildiri kimi değişimlerin gündeme gelmesini tetikler, örneğin hutbe Türkçeleştirilir, ezan Türkçe okunmaya başlar, 1932’de Türkçe Kuran Süleymaniye Camisi’nde okunur. Yine bu bildirinin yansıması olarak eğitimde Batı felsefesine ağırlık verilir; İslam tarihiyle sınırlandırılan dini tarih anlayışı yerine bilimsel tarih öğretimine geçilir. Görülüyor ki devlet din kurumuna hiçbir müdahalede bulunmadan dinin çevresini önemli ölçüde daraltıp laik yönetim anlayışını sürdürme yolunu seçmiştir. Bu bildirinin ilk sıradaki isteği olan oturarak ibadetin yapılması gerçekleşseydi, karma ibadetin yolu da açılabilirdi. Laik bir ülkede yaşayan, kadınerkek eşitliğini benimsemiş çağdaş ve inançlı (mümin) kadınların, dinde kimi arayışlar içinde olması doğal karşılanmalı, bu durum dinin yaşamını sürdürmesi için gerekli görülmelidir. (*) Salih Ural, Saçak Dergisi, Sayı 33. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kafkasya 1530’larda Korkunç İvan saldırdı Tataristan’a, yaklaşık 500 yıldır asimilasyon ve yok etme politikasına karşın Kazan ve Tataristan destanlar yazarak geldi bu güne.. 1800’lerden sonra Romanov’lar Rus Çarlığı’nın hedefi haline getirdi Kafkasya’yı. 1830’larda Dağıstan’da Şeyh Şamil’in başlattığı gerilla harbi 1860’ta bitti. 19. yüzyıl boyunca Çerkez göçleri zaman zaman kitlesellik kazandı. Eli silah tutan Kuzey Kafkasyalılar (Dağıstanlı, Çeçen, İnguş, Kabartay, Gürcü, Lezgi, Oset vb.) savaşa katıldılar, yurtlukları için ayakta öldüler. Koruyamadıkları kadınlar ve küçük bebeleri gemilere yükleyerek Anadolu’ya göç ettirdiler. Bir kısmı Karadeniz’in deli dalgalarında yok olurken bir kısmı Anadolu’nun çeşitli yerlerine yerleştirildiler. Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ta ve hatta Mısır’da tutunmaya çalıştılar. Bir kısmı da İstanbul’da cami avlusunda sahip beklerken Osmanlı sarayına cariye, halayık oldular. Kafkasya’daki o yangın, o gün bugündür aralıksız yanmakta. Yiğitleri onur, erdem timsali bağımsızlık uğruna bilerek, severek ölebilmekteler. Tolstoy’un dediği gibi Ruslar ‘‘Kafkasya’yı ezdiler, ama erdemi öğrendiler’’. O yangın izleri ve alttan tutuşmalar hâlâ Abhazya’da, Çeçenistan’da, Dağıstan’da, Ağdam’da, Suşa’da, Zengazur’da, Karabağ’da yeniden yeniden alevlenip hem kendini hem etrafını yalımakta. Sesim çıkmasa da, çıkamasa da her yangında yüreğim, aklım sizinle yanmakta... Kafkasya’da barış olsa, otokton halklar hançeri sadece folklorda hoş bir figür olarak kullansa.... Eline, aklına sağlık Aksoy, cesaretli çıkışınla bin yaşa Alibeyoğlu... gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 73 79 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com İLAN ZEYTİNBURNU 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2005/23 Davalı AVNİ KARAASLAN, Bahçelievler Mah., 3 Sk., No: 11, TaşköprüKastamonu adresinde iken, ikametgâhı meçhul. Davacı Zehra Karaaslan tarafından, davalı Avni Karaaslan aleyhine mehkememize açılan boşanma davasının açık yargılaması sırasında, davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün davalının adresi meçhul bulunduğundan ilanen tebliğine karar verilmiştir. Mahkememize ait 2005/23 esas sayılı dava dosyasının duruşma günü olan 06.03.2006 tarihinde saat: 10.30’daki duruşmasında hazır bulunmanız, hazır bulunmadığınız takdirde, kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, temsil ettirmediğiniz ve duruşmaya gelmediğiniz takdirde, yargılamaya yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceği hususunda, dava dilekçesi ve duruşma gününün ilandan itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. 25.11.2005 (Basın: 3815) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Günümüzde 1 İran İslam Cumhuriye2 ti’nin resmi mezhebi. 2/ 3 Heybe, yaygı, 4 kolan, kuşak 5 gibi şeylerin 6 yapımında kullanılan bir 7 dokuma türü... 8 Sergen. 3/ Söz, lakırdı... Eski 9 den ‘‘pastoral’’ anla1 2 3 4 5 6 7 8 9 mında kullanılan söz 1 K İ E V S K İ İ cük. 4/ Okyanusya’da 2 A MM E U L A Ç ve Güney Amerika’da R İ Y A L E yetişen büyük bir or 3 R A 4 S U Ç K U N L man ağacı. 5/ İstek, aİ T maç... Bir İngiliz 5 K İ R E N N A N H A R uzunluk ölçüsü birimi. 6 İ S A S İ L A P A 6/ Tuzağa düşürülen 7 şey... İçe dert olan şey. 8 A L E K O Y A N 7/ Bir sayı... Rütbe ya 9 N E Y T R E N D da kıdemce küçük olan asker... Bestelenmiş her tür şiire Batı’da verilen ad. 8/ Ayakkabı kalıbının çapı... Küçük erkek kardeş. 9/ Bir yerde öteden beri olagelen davranış. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İstanbul’un eski adlarından biri. 2/ Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş... Kısa yazı. 3/ İki kulplu ve dibi sivri antik testi... Bir nota. 4/ Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası... Sert ve fazla kızarmayan bir domates türü. 5/ Alışverişte satıcının alıcıya yaptığı indirim... Çölden esen rüzgâr. 6/ Utanç duyma... Bir çalgı. 7/ İçinde katı bir madde erimiş bulunan sıvı... İsrail’in plaka imi. 8/ 28 Ocak’ta başlayan bir fırtına. 9/ Kabadayı... Eskiden mest üzerine giyilen sarı pabuç. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear