24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2006 CUMA 4 HABERLER Maliye Bakanlığı’nın, pastörize yumurtada KDV’yi yüzde 18’den yüzde 8’e düşürdüğü ortaya çıktı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Hepimiz Çeteyiz Be Abicim!’ Gazete ve televizyonlardaki yolsuzluk, haksız kazanç, kaçak villa, beyan edilmeyen veya yanlış beyan edilen malvarlıkları, mafya, İddaa’da şike haberleri umuru adiyeden oldu. İnsanlar bunlara artık şaşırmıyorlar. Bu arada en ilginç olay da yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık haberlerinin reytingi en yüksek olanlar arasında yer alması. Herkes bunları ilgiyle izliyor, ‘‘Biliyor musun neler olmuş..’’ diye birbirlerine anlatıyor, ama bir tepki gösterip harekete geçmiyor... Bu tepkisizliği, salt ‘‘Böyle gelmiş, böyle gider’’ zihniyetine bağlamak yanlıştır. Söz konusu edilginliğin başka nedenleri de var. Çeteler ve yolsuzluklar karşısındaki bigânelik, uygulamanın yaygınlığındadır. Maliye Bakanı’nın, Çamlıca’daki ruhsatsız villasına yeterince tepki gösterilmemesine şaşıranlar, Tayyip Bey’in ruhsatsız binasıyla, belki de betahsis o yüzden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanmış olduğunu unutanlardır. İstanbulluların çoğunluğu kaçak binalarda otur muyor mu?. ??? ‘‘Kimler çete, kimin işinde yolsuzluk var’’ diye sormaya başlar ve çevrenize dikkatle kulak verirseniz, bir koro halinde verilen ‘‘Hepimiz çeteyiz be abicim’’ yanıtını duyarsınız. Türkiye’de işinde, vergisinde, konutunda yamuğu olmayan vatandaş yok değildir, tabii ki vardır, ama onlar sistem dışı istisnalardır ve istisnalar, bilindiği gibi kaideyi bozmazlar. Türkiye’de düzen, üretim üzerine oturmaz. Bırakın emeğin kutsal olduğu bir yönetimi, söz konusu olan emeğin sömürüldüğü, ama bazı kuralları olan bir kapitalist düzen bile değildir. Sömürü düzenine savaş açmış olan solun, yıllardır talep görmemesinin nedeni de budur. Söz konusu düzen sömürü değil, avanta ve talan düzeni olduğuna göre, sömürüye karşı açılan savaş da yanlış bir savaştır. Toplumun bir zamanlar oluşturduğu, gelişmiş ülkelere oranla yoksul birikimini, ülkenin taşını toprağını, suyunu, havasını doğal zenginliğini talan eden, ortaya çıkan ranttan nemalananların düzeninde, kitabına uydurulmuş her şey mubahtır. Konut sorununu gecekondu, vergi sorununu kayıt dışı ekonomiyle çözen kişi için ne sosyal konut, ne vergi adaleti bir anlam taşır. Daracık Karadeniz şeridinin Trabzon havalisinde 3 milyon kaçak silahın bulunması, vatandaşın, devletin uhdesinde olan güvenliği sağlama işini de kendi başına çözdüğünün göstergesidir. Avanta ve talan kültürü yüksek bir eğitim düzeyi gerektirmediğinden, eğitim eşitliğinin de bir anlamı kalmaz. ??? Bu sistem bir yandan ülkenin bütün kaynaklarını kemirerek pekişirken sürmesini sağlayacak kimi mekanizmalara ve ilkelere de ihtiyaç duyar. Birinci ilke, herkesin tabii ki eşit olmayan ölçüde, talan veya avantadan pay almasıdır. Gecekondu kurumundan tutun, bugün artık kaynakları tükendiği için uygulanamayan erken emekliliğe kadar, birçok uygulama bu ilkenin doğrultusunda çıkarılmıştır. Yeşil kart uygulaması da aynı doğrultuda ele alınmalıdır. Hatta, dünya fiyatlarının üzerinde üretim yapan çiftçiye yıllardır aktarılmış olan kaynak da, aynı çerçeve içinde kabul edilebilir. Gerçi küreselleşme bütün kurumları yıkarken bu düzeni de temelinden sarsmakta, talan ve avanta toplumunun bireylerini başka odakların çıkarları doğrultusunda başka bir disipline doğru yöneltmektedir. Ama toplum bunu henüz fark etmiş değildir. Kısacası, herkesin yamukluğu, azalarak da olsa henüz sürmekte, faniler bunu ebediyen sürecek bir rüya olarak görmektedirler. Düzenin etiği, talan ve avanta olunca, kendine uygun estetiği de ‘‘ulan be!’’ olacaktır tabii ki. Durum böyle olunca da ne etik olarak yolsuzluk tepki görecektir ne de estetik olarak ‘‘ulan be!’’... Hatta bütün bunlar takdirle karşılanacak, geniş topluluk her iki alandaki önderlerini ‘‘Aşk olsun vallahi!’’ diye takdirle alkışlayacaktır. Üzgünüm!.. Unakıtan oğluna çalışıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kemal Unakıtan’ın başında bulunduğu Maliye Bakanlığı’nın, Bakan’ın oğlu Abdullah Unakıtan’ın üretip sattığı pastörize yumurtada, Katma Değer Vergisi’ni (KDV) yüzde 18’den yüzde 8’e düşürdüğü ortaya çıktı. Bakanlar Kurulu’nun 2004 sonunda yayımladığı kararnameye göre, pastörize yumurtanın KDV’si yumurtanın KDV’si seviyesine çekilirken benzer ilişki içindeki kuru çayaçık çay, taze sebze meyvedondurulmuş sebze meyve gibi ürünlerde indirim yapılmaması dikkat çekti. Hükümet daha önce de Unakıtan’ın oğlunun mısırları için ithalat vergisinde indirime gitmişti. Bakanlar Kurulu’nun, 29 Aralık 2004 sayılı Resmi Gazete’de yer alarak yürürlüğe giren 27 Aralık 2004 tarih ve 2004/8301 sayılı kararnamesiyle, 1 Ocak 2005’ten itibaren likit ve ? Daha önce Unakıtan’ın oğlunun mısırları için ithalat vergisinde indirim yapan hükümet bu kez de oğul Unakıtan’a, üretip sattığı pastörize yumurtada önemli bir KDV avantajı yarattı. Daha önce yüzde 8 KDV’ye tabi olan temel gıda maddeleri arasında yumurtaya yer verilirken, bir kararnameyle yumurtanın yanına, parantez içinde ‘‘likit ve pastörize olanlar dahil’’ ibaresi eklendi. pastörize olan yumurtanın yüzde 18 olan KDV’sinin yüzde 8’e indirildiği ortaya çıktı. Daha önce yüzde 8 KDV’ye tabi olan temel gıda maddeleri arasında yumurtaya yer verilirken, 2004/8301 sayılı kararnameyle yumurtanın yanına, parantez içinde ‘‘likit ve pastörize olanlar dahil’’ ibaresi eklendi. Böylece Kemal Unakıtan’ın oğluna çok önemli bir KDV avantajı sağlanmış oldu. karmaşık bir olay olduğunu belirterek ‘‘Bunu en iyi kullanan da AKP hükümeti oluyor. Vatandaşı kandırıyorlar. Bir el çabukluğu ile başka mal ve hizmetlerle ilgili KDV kararnamesine ‘likit ve pastörize yumurta’ dahil ibaresi parantez içinde eklenivermiş! Likit ve pastörize yumurtadaki KDV’nin yüzde 18’den 8’e indirilmesi demek, fiyatının yüzde 10 aşağı çekilmesi anlamına geliyor. Böyle olunca, pastörize yumurtanın pazarlama gücü ve kârlılığı da artacak’’ diye konuştu. Prof. Kızılot, şöyle devam etti: ‘‘Maliye Bakanı, vergi olayının patronu. Oğlunun ve kızının yaptığı işle, fabrikalarının ürettiği ürünle ilgili KDV oranını, parantez içinde bir hüküm koyarak, 10 puan aşağı çekerse, bu doğru olmaz. Bu yapılırken ‘işçinin ve memurun vergi oranı indirilmeyecek’ demek hiç doğru olmaz. Bunlar pırlantacıların ve pastörize yumurtacıların hükümeti. Türkiye bu gelişmeleri ibretle izliyor’’ dedi. Hükümetin, pastörize yumurtanın KDV’sini yumurtanın KDV’si olan yüzde 8 oranına indirirken, benzer ilişki içindeki ürünlerde bir düzenleme yapmaması da ayrıca dikkati çekti. Kuru çayın paketlenmiş satışında KDV yüzde 8, buna karşın açık ve dökme olarak satışında ise yüzde 18. Kristal ve kesme şekerde yüzde 8 ora nında, likit şeker yüzde 18 oranında KDV’ye tabi tutuluyor. Aynı şekilde sebze ve meyvelerin tazesi, konservesi yüzde 8 iken, dondurulmuşu yüzde 18 KDV oranına tabi. Mısır ithalatı ‘Halkı kandırıyorlar’ Pastörize yumurtadaki KDV indirimini Hürriyet gazetesindeki köşesine taşıyan vergi uzmanı Prof. Şükrü Kızılot, vergi konusunun çok teknik ve ÇAMLICA’DAKİ KAÇAK VİLLA İĞNELİ FIRÇA ZAFER Meclis’te ‘imar suçu’ itirafı OKTAY EKİNCİ Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan, sahip olduğu AB Gıda Sanayii aracılığıyla 2003 Ağustos ayında 4 bin ton çerezlik mısırı ithal etmiş, ancak ithalatın hemen ardından alınan iki kararla mısır ithalatından alınan gümrük vergisi yüzde 35’ten önce yüzde 45’e, sonra da yüzde 70’e çıkarılmıştı.Unakıtan’ın oğlunun ithalat yaptığı dönemde 220230 bin lira olan mısırın kilosu, vergi oranlarının arttırılmasıyla 310 bin liraya çıkmış, kiloda 90 bin lira farkla, oğul Unakıtan’ın 4 bin ton mısırdan 360 milyar lira kâr ettiği tahmin edilmişti. Pastörize yumurtadaki KDV oranı indirimi, hükümetin, TEMOÇİN ‘‘yandaş ve yakınları’’ kollamaya dönük geçmişteki diğer vukuatlarını da gündeme getirdi. Değerli taşlar Hükümet, 31 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5228 sayılı yasayla, KDV Yasası’nda bir değişiklik yaparak ‘‘elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci’’ gibi değerli taşların satışında uygulanan KDV’yi de kaldırmıştı. Değişikliğin, Başbakan Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla tanınan bazı kuyumcular için yapıldığı ileri sürülmüştü. Değerli taşların satışından KDV alınmazken, cetvel, silgi, öğrenci yurtları, gazete kâğıdı, yumurta, sebze meyve gibi mal ve hizmetlerden yüzde 8, huzurevleri, okul önlüğü, sofra tuzu, kefen bezi, lokantada yenilen yemekten ise yüzde 18 oranında KDV alınıyor. Vergide adaletsizliğin ölçüsü olarak kabul edilen KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı, AKP hükümeti döneminde yüzde 74’e çıkarak rekor düzeyine erişmişti. asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘Unakıtan hedef şaşırtıyor’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Malvarlığına ilişkin iddiaları partisinin merkez yönetim kurulu toplantısında değerlendiren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın tapusuz ve ruhsatsız evde oturduğu yönündeki iddiasının ‘‘mesnetsiz’’ olduğunu söyledi. Unakıtan’ın hedef şaşırtmak için bu yönde açıklamalar yaptığını anlatan Baykal, oturduğu kooperatif evlerinde Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de oturduğuna dikkat çekti. İş Bankası’ndaki hisseleriyle ilgili iddialara da açıklık getiren Baykal, bankada şu anda 90 bin YTL’lik hissesi olduğunu bildirdi. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında CHP tarafından verilen gensoru önergesinin, Meclis’teki AKP çoğunluğunun oylarıyla gündeme alınmayacağı zaten belliydi. ‘‘Parti disiplini’’ne bağımlı parlamenter demokrasi, “lider egemenliğine’’ bağımlı parti demokrasisi ve en adi suçlar için bile geçerli olan ‘‘dokunulmazlık’’ güvencesi, gensoru gerekçesi ne olursa olsun, sonunda bir kez daha ‘‘ülke çıkarı yerine siyasal erk’’in gözetildiği bir ‘‘TBMM iradesi’’ yarattı... Böylesi bir ‘‘içtenliksiz’’ demokraside yine böylesi ‘‘kayırmacı’’ sonuçların alınacağı sayısız deneyimle de bilindiğine göre muhalefetin ‘‘gensoru’’ları acaba ne işe yarıyor? Sorunun akla uygun tek yanıtı; ‘‘Hiç değilse gerçeklerin ortaya çıkması; halktan gizlenen ne varsa Meclis kürsüsünden açıklanması...’’ Amaç bununla sınırlı olunca, gündeme alınamayacak bile olsa, gensoru önergelerinin ‘‘yanıtları bile suç’’ olabilecek açık ve belgeli tutumları içermesi gerekmez mi? Bu nedenle CHP’nin de Maliye Bakanı hakkındaki gensorusunda, ‘‘Galataport ihalesi’’ gibi yargının zaten gereğini yaptığı bir konuyu ‘‘medyatik’’ yönüyle işlemek yerine, özellikle ‘‘kaçak inşaat’’ gibi yasalarda açıkça ‘‘suç’’ sayılan tutumların sorgulanması daha ‘‘yararlı’’ olmaz mıydı? Nitekim Kemal Unakıtan, muhalefetin imar suçları karşısındaki bu ‘‘çekingenliği’’nden doyasıya yararlandı. Gensoru kap samında olmasa bile sözü Çamlıca’daki kaçak villasına getirdi. Kendi izinsiz yapısını ‘‘kendi bahçesi’’nde yaptığını, ancak CHP liderinin ‘‘Angora Evleri’’ndeki villasına ait tapunun bile bulunmadığını söyledi... Oysa Baykal’ın villası bir kooperatif eviydi ve ortada ‘‘imar planlarına aykırı, ruhsatsız inşaat’’ yoktu. Unakıtan ise ‘‘kendi bahçesi’’nde bile olsa, yasal ‘‘imar haklarını aşan’’ ve bu nedenle ruhsatsız yapılan her türlü inşaatın imar yasasına göre ‘‘cezalandırılması gereken suç’’ olduğunu belli ki önemsemeyen, bu nedenle de gensoru konusu bile yapmayan CHP’nin karşısında adeta ‘‘hukuk kahramanı’’ gibiydi... Sözün kısası, gensoru oturumu, siyaset tarihimize şu gerçeğin bir kez daha açığa çıkmasıyla geçiyor: Türkiye’yi yöneten ve yönetmeye aday olan siyasal kadrolar, ister muhafazakâr, ister liberal, ister sosyal demokrat olsunlar, ‘‘kente karşı suç’’ konusunda ortak bir duyarsızlık içindeler... Toplum yararını gözeten imar disiplininin en önemli ‘‘uygarlık göstergesi’’ ve gelecek kuşaklara karşı ‘‘yurttaşlık görevi’’ olduğunu; buna aykırı davranmanın toplumsal hakları da gasp etmek anlamına geldiğini, hâlâ önemsemiyorlar... Acaba hangi gelişmiş ülkenin bakanı, üstelik Meclis kürsüsünde ‘‘Ben kaçak yapımı kendi bahçemde yaptım’’ diyebilir? Hangi ülkenin muhalefeti de asıl bunu ‘‘gensoru’’ konusu yapacağı yerde, bu önemli sorgulama olanağını sadece ‘‘söylentiler’’le kullanabilir?.. zafertemocin@postamatik.com Kaçak villa büyümeyi bekliyor Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, imar hakkı yüzde 6’dan yüzde 20’ye çıktığı için yıkımın ardından daha büyük bir villa inşa edebilecek de bulunan Çamlıca’da yüzde 6’lık yapılaşma oranını Üsküdar BelediMaliye Bakanı Kemal Unakıtan, yesi’nin, plan değişikliği yaparak hakkında üç kez yıkım kararı buluyüzde 20’ye çıkarmasıyla başlamışnan Çamlıca’daki kaçak villasını, tı. Plan, önce İstanbul Büyükşehir ‘‘yerine daha büyük bir yapı yapBelediye Meclisi’nde, sonra da 3 mak’’ için yıkmaya hazırlanıyor. No’lu Tabiat Varlıklarını Koruma Mimarlar Odası Genel Başkanı OkKurulu’nda onaylanmıştı. Hatta kutay Ekinci, bölgenin dinginliği ve rul üyeleri Ahmet Turgut ve Mehdoğal dokusuna sahip çıkmet Cevahir Türk’ün de plamak için Bakan Unakıtan’ı na muhalefet ettikleri ge? Maliye Bakanı’nın Çamlıca’da SİT plan değişikliğine karşı darekçesiyle görev yerlerinin alanında yer alan kaçak villası yıkımı bekliyor. va açmaya çağırdı. değiştirildiği iddia edilmişBodrumi Camii Çıkmazı’nda yer alan Maliye Bakanı Unakıti. Bu gelişmeler, UnakıUnakıtan’ın sarı ve beyaz renkli iki villası şu tan’ın, Üsküdar Küçük tan’ın villaları da bu bölgean boş, pencere ve kapıları ise sökülmüş. Çamlıca’da SİT alanında de olduğu için planda yapıyer alan kaçak villası yıkılan değişiklik, ‘‘Villa kaçak mı bekliyor. Bodrumi Camii Çıkma kullanmak için yıkacağını belirte olmaktan kurtuldu’’ şeklinde yozı’nda yer alan Unakıtan’ın sarı ve rek ‘‘Çamlıca’da oturmak bir ayrı rumlanmıştı. Oysa, bir SİT alanına beyaz renkli iki villası şu an boş, pen calıktır. Bir Çamlıca sakinine yakı dair yapılan imar planı değişikliği, cere ve kapıları sökülmüş halde bek şan, bölgenin dinginliği ve doğal do inşaat oranlarını arttırsa bile ‘‘imar liyor. ‘‘Oturduğum villa deprem kusuna sahip çıkmaktır. Bakan, top affı’’ anlamına gelmiyor. Bu nedenden zarar gördü. Ben zaten ikisini de luma örnek olmak ve Çamlıca’yı ko le Unakıtan’ın binası için 3 kez alıyıkacağım’’ diyen Unakıtan, AKP’li rumak için bu imar planının iptali nan yıkım kararları hâlâ geçerli buÜsküdar Belediyesi’nce hazırlanan için dava açmalı’’ dedi. lunuyor. Bölgeye ait yeni plan ise ve tartışmalara neden olan imar plaBakan Unakıtan’ın, kaçak villa sadece yeni ruhsat alınacak binalanı değişikliği kapsamında 2 bin 210 sını yasal hale getirmesi tartışma rın daha büyük ve daha fazla sayımetrekarelik arsasına, 330 metreka ları, büyük bir kısmı SİT alanı için da yapılmalarına olanak yaratıyor. GÖKÇE UYGUN relik oturumda inşaat yapabilecek. Yani Bakan Unakıtan, halen kaçak durumda olan villasını yıkarsa, imar hakkının yüzde 6’dan yüzde 20’ye çıkması nedeniyle daha büyük bir villa inşa edebilecek. Ekinci, Unakıtan’ın villasını, kaçak yapısındaki suçu ortadan kaldırmak için değil, arsasındaki rantı sonuna dek Bakanlık: Özel uygulama değil Öte yandan Maliye Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, likit ve pastörize yumurta için özel amaçlı bir KDV indirimi yapılmadığı, 2004’te yapılan düzenlemeyle bu ürünlerin KDV’sinin tabii yumurtaya eşitlendiği bildirildi. Açıklamada, 29 Aralık 2004’te Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameyle temel ihtiyaç maddelerine uygulanmakta olan KDV oranının indirildiği, bunun dar ve orta gelirli yurttaşları koruyan bir düzenleme olduğu ileri sürüldü. Açıklamada ‘‘Tek bir amaç için kararname çıkarılmamıştır. Yapılan düzenleme ile yüzlerce mal ve hizmette KDV indirilmiştir’’ denildi. Yetiştirme yurdunda dayak iddiası ? BURSA (AA) Barındıkları Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bağlı Eşrefiler Kız Yetiştirme Yurdu’ndan kaçan ve Şehirlerarası Otobüs Terminali’nde bekleyen Ş.T. (15) ile D.U’nun (15) davranışlarından şüphelenen jandarma ekipleri, kız çocuklarının ifadesine başvurdu. Kaldıkları yurtta şiddete maruz kaldıklarını, yurt görevlilerinin kendilerini dövdüklerini öne sürdükleri belirtilen Ş.T. ve D.U’nun, bu yüzden yurttan kaçtıklarını söyledikleri iddia edildi. Bursa Valiliği’nin, Ş.T. ve D.U’nun iddiaları üzerine soruşturma başlattığı bildirildi. Bursa Sosyal Hizmetler İl Müdürü Şaban Kander de yaptığı yazılı açıklamada, dayak iddialarını yalanladı. KBYB ayrımcılığa yol açacak ? İstanbul Haber Servisi EğitimSen Basın Yayın Sekreteri Sayım Gültekin, öğretmenlerin kademe yükselmesi için yapılan ‘‘Kariyer Basamaklarında Yükselme Sınavı’’nın (KBYS) öğretmenler arasında ayrımcılığa yol açacağına dikkat çekti. Gültekin, ‘‘Bu yasanın geriye çekilmesi konusunda ısrarlı olacağız’’ dedi. Benim Tarsuslu olduğumu bilirsiniz. Ortaokul eğitimimin bir bölümünü de Tarsus Amerikan Koleji’nde yaptım. Liseyi ise Tarsus Lisesi’nde okudum. Benim çocukluğumu geçirdiğim 1950’li yıllarda Tarsus bir taşra kasabası sayılırdı. İşte böyle bir yerde, Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelmiş iyi halli ailelerin çocukları bu okulda okurlardı. Tarsus Amerikan Koleji’nin giriş sınavları zorlu geçerdi. Bizim girdiğimiz 1958 yılında 1000’e yakın adayın katıldığı sınav sonucu 25 civarında öğrenci sınavı kazanmıştı. Koleje Tarsus’tan iki öğrenci girebilmiştik. Tarsus Amerikan Koleji o yıllarda ülkemizin en seçkin okullarından biriydi. ??? Elimde bir kitap bulunuyor. Cevdet Naci Gülalp’ın anıları. Sağlık ve Eğitim Vakfı’nca (SEV) yayımlanan kitabın adı ‘‘TAC’lı Yıllar’’. Cevdet Ağabeyimiz, 19401947 tarihleri arasında öğrenim gördüğü okulu ve yine okulun geçmiş tarihini anlatıyor. Kitabı kendi tarihimin de bir parçası olduğu için merak ve ilgiyle okudum. Son yıllarda bazı çevrelerin ‘‘misyo Tarsus Amerikan Koleji ve Misyonerlik ner okulu’’ suçlamaları nedeniyle gündeme gelen bu okullar için birkaç şey söylemek farz haline geldi. Bir sitede okuduğum şu cümleyi size de aktarıyorum: ‘‘Zeynep Oral gibi bütün eğitimi misyoner okullarında ve yurtdışında geçmiş bir karanlık aydın olabilir olsa olsa.’’ Zeynep Oral, İzmir Amerikan Koleji mezunu. Onun demokrat ve özgürlükçü tutumundan rahatsız olan çevreler, okuduğu okulu da bir suçlama vesilesi yapmaktan hoşlanıyorlar. ??? Tarsus Amerikan Koleji, İzmir Amerikan Koleji ve Üsküdar Amerikan Koleji, Amerikan Board Vakfı tarafından kurulmuş okullar. Bu okulların kuruluş amacı misyonerlik ve kurucuları da gerçekten misyonerler. Amerikalı misyonerler, Anadolu’da yaşayan Ermenileri ‘‘Protestan’’ mezhebine çekebilmek amacıyla bu okulları kuruyorlar. O yıllarda Ermeniler milyonlarla ifade edilebilecek bir nüfusa sahip. Söz konusu üç okulla sınırlı olmayan onlarca okul Anadolu’nun dört bir yanında 1850’li yıllardan itibaren eğitime başlar. Ermenilerin Anadolu’daki varlıklarının 1915’lerden itibaren yok sayılacak bir sayıya inmesi ve Cumhuriyet’in kurulmasının ve Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun da etkisiyle Amerikan misyoner okulları büyük ölçüde kapandılar. Geriye Board okulları ve İstanbul’da Robert Kolej kaldı. Amerikan Board Vakfı da 1965 yılında Türkiye’den çekilmeye karar verince, bu okulların yönetimini, okulun mezunları tarafından kurulan laik bir kuruluş olan SEV’e bıraktı. O tarihten bu yana bu üç okul ve Gaziantep’teki Amerikan Hastanesi SEV tarafından yönetiliyor. ??? Türkiye’ye misyonerlik için gelip bütün kaderini ve birikimini bu okullarla birleştirerek kendilerini Türkiye’nin bir parçası sayan idealist Amerikalıların gayreti sayesinde bu okullar bugünlere gelebildiler. ‘‘TAC’lı Yıllar’’ bu insanların, bu okullarda okuyan ve daha sonra ülkemizin kalkınmasına, gelişmesine hizmet etmiş yüzlerce aydının nasıl yetiştiğinin öyküsünü anlatıyor. Size kendi kuşağımdan ve tanıdıklarımdan bir liste verirsem bu okullarda yetişen insanlar üzerine bir kanaate varabilirsiniz. Profesörler Mustafa Aysan, İlter Turan, Eres Söylemez, Uygur Kocabaşoğlu, Hikmet Pekcan, Atilla Yaprak, Kemali Saybaşılı. Gazeteci, siyasetçi, iş insanı Uluç Gürkan, İstemihan Talay, Zeynep Oral, Necef Uğurlu, Nilgün Cerrahoğlu, İpek Çalışlar, Mete Akyol, Togay Bayatlı, Çiğdem Kömürcüoğlu, Ahmet Turan Altıner, Cengiz Çandar, Ayşe Arman, Lütfi Suyolcu, Şevket Sabancı, Özdemir Sabancı aklıma gelen bazı isimler. Bunun yanında büyükelçi, genel müdür, milletvekili, iş insanı olan o kadar çok mezun bulunuyor ki. Daha da önemlisi bu okullarda dünyayı anlamak ve öğrenmek olanağı bulduğumuzu, daha küçücük yaşlarda dünyayı izleyebildiğimizi söyleyebilirim. Eskilerin bir sözü vardır: ‘‘Okumak cehli giderir, ancak insanlık öğretmez.’’ O yüzden insanın bir okulda okumuş olması tek başına bir şey ifade etmez. Her okuldan iyiler ve kötüler yetişebilir. Bu okullarda okumanın yararı, yerel bir kültürün sınırlarını aşabilme olanağı yaratmasıdır. Zeynep Oral’ın tutarlı bir aydın olarak yetişmesinde İzmir’deki okulunun da bence mutlaka bir artısı olmuştur. O yerel bakış açısını aşabilmiş, geniş ufuklu bir yerden dünyaya bakabiliyor olduğu için, bazı içe kapanmacıların ‘‘misyoner mektebinden’’ suçlamasını da normal karşılıyorum. Tarsus Amerikan Koleji’ne 1948 yılında bir Cumhuriyet gazetesi ilanıyla edebiyat öğretmeni olan ve daha dün 88 yaşına basan Haydar Göfer hocamızdan güzel Türkçe ve ileri ufuklara bakan bir bakış açısı kazandık. Misyonerlik iddiasına en çok o kızıyor. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear