24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA 6 HABERLER DPT ihaleye ilişkin dosyayı ÖİB’ye geri gönderecek. Tartışmalı ihalenin iptal edilmesi bekleniyor AVRUPA GÜRAY ÖZ Galataport’a Şener vetosu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Planlama Kurulu’nun (YPK) sekreteryasını yürüten Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT), Galataport ihalesine ilişkin YPK’de bekleyen dosyayı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) iade edeceği öğrenildi. ÖİB’nin bağlı bulunduğu Maliye Bakanı Kemal Unakıtan projeyle ilgili birkaç günde karar verileceğini belirtti. ÖİB’nin projeyle ilgili iptal kararı vererek yeni bir ihale süreci başlatması bekleniyor. Alınan bilgiye göre, DPT tarafından iade kararına ilişkin yazı yazıldı, ancak henüz karar ÖİB’ye ulaşmadı. Danıştay 6. Dairesi, İstanbul Salıpazarı bölgesinde kruvaziyer yat limanı yapımına (Galataport Projesi) imkân tanıyan imar planındaki değişikliğin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca onaylanmasına ilişkin işlemin yürütmesini 5 Ocak 2006’da durdurmuştu. Bunun üzerine ihale ile ilgili son kararı verecek YPK’nin sekreteryasını yapan DPT’nin bağlı bulundu İran ABD Türkiye Büyük bir olasılıkla ilk taslakları 11 Eylül’den önce hazırlanmış olan Ortadoğu’da enerji kaynaklarını denetim altına alma planında yeni bir aşamanın yaklaştığı anlaşılıyor. Sırada İran var. Bu kez gerekçe, İran’ın nükleer silah üretme niyetidir. Ama biz biliyoruz ki ABD ile İran arasındaki husumet, İran Şahı’nın devrildiği yıllara kadar uzanır. İran Şahı’nın kişiliğinde sağlam bir müttefik bulan ABD, Humeyni dönemiyle birlikte bu ülkedeki her şeyini yitirdi. Afganistan da Irak da etraftan dolaşmadır. Hedef İran’dır. ABD’nin ‘‘şer ülkeleri’’ sıralamasında başta gelir. ??? İran’ın Avrupa ülkeleriyle, Rusya ve Çin’le iyi ilişkileri işi zorlaştırdı. Şimdi işaretler, Avrupa ülkelerinin gönüllü gönülsüz bir ABD planına sessiz kalabileceklerini gösteriyor. Çin ve Rusya’yla pazarlık biraz daha zordur. ABD’nin İran’la ilgili planlarında Türkiye de önemli bir yer tutuyor. İran bizim yüzyıllardır savaşmadığımız komşumuzdur. Şimdi cadı kazanı ateşe kondu. Zaman, ateşi harlandırma zamanı. Bu nedenle sürekli odun taşınıyor. Bizi korkutan ise ABD’nin Türkiye’yi İran’a saldırıda sıçrama tahtası yapmak niyetidir. Türkiye’nin en azından lojistik destek merkezi olabileceğini düşünüyorlar. Irak’a saldırıda bulamadıkları desteği bu kez bulacaklarından emindirler. Emindirler, çünkü bu kez konuyu Meclis’e getirmeden halletmek yolunu tutacaklardır. Halkın tepkisini ise dikkate almayabileceklerini düşünüyorlar. Evdeki hesap böyledir. Çarşı belli olmaz. ??? ABD’nin işini fazlasıyla kolaylaştıran da İran yönetimidir. Doğalgaz ve petrol zengini İran, hiç ihtiyacı olmadığı halde ve nükleer enerjinin her yerde terk edildiği bir dönemde nükleer santral kurmaktan söz ediyor. Nükleer silah peşinde olduğu yönündeki iddiaları güçlendiriyor. İran, nükleer silah üretmeme konusunda bağlayıcı anlaşmalara imza atmış bir ülkedir. İran’ın nükleer silah peşine düşmesinin başlıca nedeni, İsrail’in hem bu anlaşmaları imzalamaması, hem de nükleer silah sahibi olduğuna dair güçlü kanıtlardır. Tüm bu gelişmeler tehlikeyi arttırıyor. Parçalanmış Irak’tan sonra İran’a yapılacak bir saldırı, bölgedeki kaosu daha da derinleştirecektir. Ateş çemberine düşmek üzereyiz. ??? Türkiye’de İran konusunda kafaların karışık olması bir ölçüde doğaldır. İran, rejimini Türkiye’ye de ihraç etmek için epeyce çaba harcamıştır. Başta Mumcu olmak üzere pek çok cinayetin zanlısı da İran’dır. Öte yandan, ABD her geçen gün bölgede etkinliğini arttırmakta ve Büyük Ortadoğu Projesi’ni adım adım gerçekleştirmektedir. Üstelik Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ‘‘sekretarya’’lığını üstlenmiştir. ‘‘Aktif rollere’’ soyunmaya niyetli AKP iktidarı, dehşetli bir belayı ülkemizin başına saracak kadar pervasız görünüyor. Çünkü politikalarına yön veren ‘‘temel içgüdü’’ pervasızlıktır. Oysa yapılması gereken, nükleer güç sahibi ülkelerin sayısının arttırılmaması yönündeki anlaşmaların uygulanması, nükleer silahların sıfırlanması talebine güç vermektir; anlaşmalara imza atmayan ve nükleer silah sahibi olduğu yönünde güçlü kanıtlar bulunan İsrail’in bu silahlardan arındırılmasını savunmaktır. Bir saldırıya destek olmak ise günahların en büyüğü olacaktır. Ateş çemberine düşmemenin başka yolu var mı? ? Devlet Bakanı Şener’e bağlı DPT’nin, İsrailli işadamı Ofer ile Global Menkul Kıymetler’in sahibi Kutman’ın ortaklığındaki Royal Caribbean konsorsiyumuna 49 yıllığına ihale edilen Galataport’a ilişkin dosyayı ÖİB’ye iade edeceği öğrenildi. Maliye Bakanı Unakıtan “Birkaç gün içinde karar vereceğiz” dedi. Konsorsiyumun yerli ortaklarından Çeçen İnşaat’ın sahibi Çeçen ‘‘İhale bir an önce iptal edilirse bizi de sevindirecek. Projeden soğuduk, artık bu proje ile ilgilenmeyeceğiz’’ dedi. ğu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, ihalenin imzaya açılmasına onay vermeyeceğini açıklamıştı. Danıştay’daki davayı açan Şehir Plancıları Odası’nın Başkanı Erhan Demirdizen, ‘‘Anayasanın kıyılarla ilgili hükmü çok açık. Bu imar düzenlemesi anayasaya aykırı, projenin de bu haliyle derhal iptal edilmesi gerekir’’ diye konuştu. ÖİB’ye bağlı Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ), KaraköySalıpazarı mevkiindeki 1.2 kilometrelik rıhtım ve sahil şeridinin kruvaziyer liman, oteller, alışveriş merkezleri yapılmak üzere 49 yıllığına YapİşletDevret (YİD) ihalesine çıkardı. İhaleye en yüksek teklif, 3 milyar 538 milyon Avro (4.3 milyar dolar) ile İsrailli işadamı Sami Ofer ile Global Menkul Kıymetler’in sahibi Mehmet Kutman’ın ortaklığındaki Royal Caribbean konsorsiyumundan gelirken, bu grubun teklifinde ödemenin yüzde 80’inin projenin son 16 yılında yapılacağı ortaya çıktı. Türkiye limandan yılda 4 milyon Avro (49 yılda 196 milyon Avro) kazanırken, yapılacak projeye OferKutman ortaklığının verdiği 3.5 milyar Avroluk teklifin bugünkü değeri de 193 milyon Avro’ya geldiği, ayrıca ihale şartnamesine göre, projede yer alan yapıların işlevi değiştirilebileceği, konut yapılabileceği, taşınmazlar ortaklık adına kaydettirilerek projenin süresinin 149 yıla uzatılabileceği de anlaşıldı. Projenin ihale sürecinde Ofer ailesinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile görüşmeleri de CHP’nin verdiği gensoruya konu oldu. Unakıtan’a bağlı ÖİB, ihaleyi bağlı olduğu Maliye Bakanı aracılığıyla son kararın alınması üzerine Başbakan Erdoğan başkanlığındaki Yüksek Planlama Kurulu’na (YPK) gönderdi. YPK’nin sekreteryasını yapan ve Şener’e bağlı bulunan DPT, projeyi uzun süredir bekletiyordu. ‘Daha iyi teklif buluruz’ İhalenin ÖİB’ye geri gönderildiği yönünde haberlerin gelmesi üzerine, Meclis’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan ÖİB’nin bağlı bulunduğu Maliye Bakanı Unakıtan, ‘‘Bir kaç gün içerisinde ÖİB ile toplantıları yaparız, ona göre kararı açıklarız’’ dedi. İhaleye en yüksek teklifi veren Royal Caribbean konsorsiyumu ortaklarından Mehmet Kutman’ın önceki günkü ‘‘kararlarını gözden geçireceklerine’’ ilişkin açıklamalarının anımsatılması üzerine Unakıtan ‘‘Biz de ‘Daha iyi teklif buluruz’ deriz’’ diye konuştu. Royal Caribbean konsorsiyumunun yerli ortaklarından Çeçen İnşaat’ın sahibi İbrahim Çeçen ise ‘‘İhale bir an önce iptal edilirse bizi de sevindirecek’’ dedi. Çeçen ihalenin kamuoyunda yarattığı sansasyon nedeniyle rahatsız olduklarını belirterek ‘‘Artık bu açıklamadan sonra iptal edilirse memnun olacağız. Projeden soğuduk, artık bu proje ile ilgilenmeyeceğiz’’ diye konuştu. RC’nin ortakları arasında Fenerbahçe’nin 2. Başkanı Nihat Özdemir’in sahibi olduğu Limak da yer alırken, ihaleye diğer teklifleri Tepe Akfen ortaklığı ile Fiba konsorsiyumu vermişti. Dilekçe gönderdi Kitap Türkçede Öcalan yeniden yargılama istedi İSTANBUL (AA) Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarından İrfan Dündar, müvekkilinin yeniden yargılanmaya ilişkin dilekçesini, bu konuda yetkili olan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndererek başvuruda bulunduğunu açıkladı. Abdullah Öcalan’ın avukatı İrfan Dündar, beraberinde avukat İbrahim Bilmez ve Özcan Kılıç’la birlikte Taksim Hill Oteli’nde düzenlediği basın toplantısında, ‘‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Öcalan hakkında dosyanın yeniden açılması veya yeniden yargılanması yönünde karar aldığını’’ dile getirdi. Aksoy’un Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki anıt mezarı başında toplanan sevenleri, Cumhuriyet gazetesini havaya kaldırarak ‘‘Türkiye kıskaçta’’ manşetini gösterdiler. Aksoy’un mezarı başına da çiçeklerle birlikte Cumhuriyet gazetesi bırakıldı. (Fotoğraf: KORAY AVCI) Meyer: Liberal demokrasi çıkmazda BARIŞ DOSTER Merkez solda bir grup akademisyen, sendikacı, aydın ve çoğunluğu eski CHP’li bazı siyasetçilerin öncülüğünde ‘‘liberal sol parti’’ arayışları hızlanırken sosyal demokrasi hakkındaki uzmanlığıyla bilinen ve Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Parti Meclisi Temel İlkeler Komisyonu Başkanı olan Prof. Thomas Meyer’in sosyal demokrasiye yeni açılımlar getirdiği çalışması büyük yankı uyandırdı. Meyer, iyice merkeze kayan sosyal demokratları uyararak, liberal demokrasi anlayışının çıkmazda olduğunu, mutlak bir mülkiyet hakkının, eşit özgürlük temel hakkına ters olduğunu belirtti. SPD’nin yan kuruluşu Friedrich Ebert Vakfı’nın katkıları, SODEV’in izniyle Agora Kitaplığı’nca basılan ‘‘Sosyal Demokrasinin Geleceği’’ adlı kitapta Meyer, sosyal demokrasinin çıkış noktasının, liberalizmin çözülemeyen bazı sorunları olduğunu anlattı. Meyer, şu noktaya işaret etti: ‘‘Mülksüz kişi, yaşamını güvenceye almak için, özgürlüğünü üçüncü kişiye bırakmak zorunda kaldığında, sorun çıkar. Ama liberal kuram bu sorunu yadsır. Bu yüzden mülksüzler, özgürlük şansları bakımından mülk sahiplerine bağımlıdırlar. Bu nedenle mutlak mülkiyet hakkı, eşit özgürlük temel hakkına terstir. Sosyal demokrasi, özel mülkiyet hakkını, bütün ilgililerin eşit özgürlüğü koşuluyla sınırlandırmak suretiyle bu açmazı ortadan kaldırır.’’ Prof. Muammer Aksoy anıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bahçelievler’deki evine giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Prof. Dr. Muammer Aksoy, ölümünün 16. yılında gömütü başında anıldı. Soğuk havaya karşın çok sayıda kişinin katıldığı törende konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Türkiye’de bugün Aksoy ve Uğur Mumcu’nun yazdığı ‘‘siyasetcemaatticaret üçgeninin’’ egemen olduğunu söylerken, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Aksoy gibi bir aydın ve Atatürkçünün kolay yetişmeyeceğini dile getirdi. 31 Ocak 1990’da katledilen yazarımız Aksoy, Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki anıt mezarı başında anıldı. Törene, CHP Genel Sekreteri Sav, Ankara İl Başkanı Hakkı Süha Okay, Anakent Belediye Meclisi CHP Grup Başkanı Yaşar Çatak, İl Genel Meclisi Başkanı Utku Önsel, Ankara İl Sekreteri Sait Beyhan Çıngı, CHP il ve ilçe örgütlerinin yanı sıra Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özok, Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Türk Hukuk Kurumu Başkanı Erkan Yücel ve Aksoy’un eşi Ülkü Aksoy ile Muammer Aksoy’un kurucu başkanlığını yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Ankara CUMOK katıldı. ADD Genel Sekreteri Hüseyin Emre Altınışık, Aksoy’un 50 aydınla birlikte kurduğu ADD’nin bugün Türkiye’nin her yerinde ve Avrupa’da örgütlü, Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük demokratik kitle örgütü olduğunu söyledi. Türk Hukuk Kurumu Başkanı Yücel de Aksoy’un, düşünceleriyle yaşamaya devam ettiğini vurguladı. Ankara Barosu Başkanı Coşar, ‘‘Aksoy’u 16 yıl boyunca hep özledik. Bugünün Türkiyesi’nde eksikliğini daha çok hissediyoruz’’ dedi. TBB Başkanı Özok, Aksoy ile 4 yıl Türk Hukuk Kurumu’nda çalışmanın mutluluğunu ve erdemini yaşadığını belirtti. eposta: guray.oz?cumhuriyet.com.tr ‘Yasal süreyi kaçırmayalım’ Dosyanın yeniden açılmasının Türk hukukunda karşılığı olmadığını ifade eden avukat İrfan Dündar, ‘‘Yeniden yargılanma konusunda ise yasal engel var. Bununla ilgili TBMM’de düzenleme yapılması gerekiyor. Müvekkilimiz, yeniden yargılanmaya ilişkin dilekçesini, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndererek başvurusunu yapmış durumda, ‘yasal süreyi kaçırmayalım’ diye. Biz de avukatları olarak, bu konuda yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeniden yargılanmanın yapılması yönündeki başvurumuzu yapacağız’’ diye konuştu. HAVAİŞ SENDİKASI BAŞKANI ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL BAŞKANI ERTUĞRUL KAZANCI: 2006 yılı ulusalcı dirilişe tanık olacak İstanbul Haber Servisi Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı, tam bağımsızlık anlayışını savunmak amacıyla ulusalcı güçlerin bir araya gelmeye başladığını belirterek ‘‘2006 yılı ulusalcı dirilişe tanık olacak’’ dedi. Ertuğrul Kazancı, 2005 yılının Kurtuluş Savaşı ile elde edilen ve devrimlerle pekiştirilen ilkelerin zedelenişini hızlandırdığını anlatarak ‘‘Tam bağımsızlık’’ ile ‘‘Uluslararası eşitlik’’ ilkeleri temellerinin sarsıldığını ve ülkenin WashingtonBrüksel ekseninin buyurganlığı altında ‘‘Düveli Muazzama’’ya bağımlı stratejik uydu konumuna düşürüldüğünü vurguladı. Kazancı, Türkiye’nin, yarım yüzyıldır siyasal iktidarlar eliyle ‘‘halkçıdevletçi’’ zeminden iyice çıkarılarak neoliberalizme açık pazar ortamı hazırlayan ülke konumuna düşürüldüğünü kaydetti. ADD Başkanı Ertuğrul Kazancı şöyle devam etti: ‘‘KİT’leri peşkeş çeken, vatan topraklarını yabancıya tapu eden, şeriat modelleri üreten, hurafe ve safsatalar sıralayan, ABABD kulluğundan medet uman, ErmeniRum savlarına hoşgörüyle bakan yaklaşımlar 2005 yılının Türkiye’de saptanır olaylarıdır. Mozaik kavramıyla ulusallığa karşıtlık, Kemalizme dil uzatanlara sessiz kalış, Irak Türkmenleri ve Kıbrıs için gereken ulusal politikalara sırt çeviriş, kamu görevlilerine ilişkin görevden alma ve sürgünler, sağlık hizmetlerinde daraltma, diğer olumsuz tablolardır.’’ ‘Amaçları THY’de kadrolaşmak’ SİBEL BAHÇETEPE ADD Başkanı Kazancı. Erdoğan’ın aksi yöndeki sözlerine karşın sivil toplum örgütleri ve siyaset bilimciler seçim barajının indirilmesini istiyor ‘Yüzde 10’luk baraj seçmene saygısızlık’ İstanbul Haber Servisi Başbakanın aksi yöndeki tüm sözlerine karşın, kamuoyunda 2006 yılında erken seçime yönelik beklentinin artması, seçim barajı tartışmalarını da gündeme getirdi. AKP, CHP ve DYP yüzde 10’luk seçim barajının devamından yana tavır koyarken, sivil toplum örgütleri ve siyaset bilimciler barajın indirilmesini istediler. SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı) Başkanı Aydın Cıngı, seçimler sonucunda amaçlananın, ‘‘temsilde adalet ve yönetimde istikrar’’ olduğunu belirterek, bu iki ilkeden birinin çiğnenmesinin, sistemde bozulmaya neden olduğunu vurguladı. Cıngı, ‘‘Hiçbir demokratik ülkede seçmen iradesinin yüzde 46’sını dışlayan bir seçim sistemi yoktur. Seçmenlerin neredeyse yarısının, sistemden dışlandıklarını düşündükleri bir seçim sistemiyle, amaçlandığı varsayılan ‘yönetimde istikrarı’ sağlamak da ülke bütünlüğünü korumak da olanaksızdır’’ diye konuştu. Ülke barajının yüzde 5’e, seçilme yaşının da 25’e indirilmesini öneren Cıngı, partilerin ittifak yapabilmelerinin ve ortak liste çıkarmalarının önünün açılmasını, partilerde üyelerle yapılan önseçimin zorunlu hale getirilmesini, seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını ve seçmenlere tercih hakkı tanınmasını istedi. Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Deniz Tansi de barajın yüzde 5 olması gerektiğine işaret ederek ‘‘Türkiye’de seçimlerden sonra sürekli bir meşruiyet krizi yaşanıyor. Meşruiyet krizi, son seçimlerde olduğu gibi parlamentoda temsil krizi ile birleşince, ortaya çıkan tablo ürkütücü oluyor’’ dedi. Seçmenlerin yarısının temsil edilmediği bir sistemin savunulamayacağını anlatan Tansi, ‘‘2002 seçimlerinde olduğu gibi, toplam kayıtlı seçmenin dörtte birinin oyunu alan bir parti, TBMM’de anayasal çoğunluk elde ediyorsa sistem tıkanır. Etnik partileri TBMM’ye sokmamanın yolu, barajı yükseltmek değildir. Tutarlı olmak ve bu tür partilerin kurulmasına izin vermemek gerekir. Cumhuriyetin güçlü olmadığı yerde demokrasi yaşayamaz’’ diye konuştu. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Tarık Oğuzlu ise seçmenlerin, meşruiyeti sorgulanmayan, temsil krizi yaşamayan bir Meclis arayışında olduklarına dikkat çekerek ‘‘Tek başına iktidar olup da ülkeyi çok kötü yönetenler olduğu gibi, ülkeyi başarıyla yöneten koalisyon hükümetleri de görülmüştür’’ dedi. Yüksek seçim barajı ve tek parti iktidarının her zaman istikrar getirmediğinin altını çizen Oğuzlu, İtalya’yı yıllarca başarıyla yöneten koalisyon hükümetleri olduğunu anımsattı. Oğuzlu, şöyle devam etti: ‘‘Demokrasilerde önemli olan kurumlar ve politikacıların kafa yapısıdır, demokratik kurallara uyma yönündeki bilinçleridir. Eğer baraj makul bir düzeye, mesela yüzde 5’e düşerse, büyük, güçlü partiler Meclis’e girer. Merkez sağ ve solun tek adreste toplanmasının yolu açılır.’’ Türk Hava Yolları’nın (THY) görevde 25 yılını dolduran 355 personelini emekliliğe sevketmesi kadrolaşma iddialarını gündeme getirdi. Kurumun basın danışmanı Ali Genç, emeklilik uygulamasının şirket politikası olduğunu açıkladı. Havaİş Sendikası Başkanı Atilla Ayçin ise 2006 yılında 23 yeni uçak alınacağını anımsatarak ‘‘asıl niyetin kadrolaşmak’’ olduğunu söyledi. THY yönetimi ‘‘verimliliğin arttırılması ve fiyat rekabeti’’ gerekçeleriyle 355 çalışanı emekliye sevketti. Zorunlu emeklilikle karşı karşıya kalan çalışanlardan henüz 40’lı yaşlarda olanlar da bulunuyor. Emeklilik listesinde teknik personel, yolcu hizmetleri çalışanları ile uçak teknisyenlerinin yanı sıra 44 ‘‘kabin amiri’’ ve 11 ‘‘dispeçe’’ (uçuş hareket uzmanı) de bulunuyor. Kabin amirlerinin çoğu deneyimli görevlilerden oluşuyor. Kurumun basın danışmanı Genç, görevde 25 yılını dolduran personelin emekli edilmesinin şirket politikası olduğunu söyledi. Zorunlu emekliliğin olmadığını ileri süren Genç, kadrolaşma iddialarını şöyle yanıtladı: ‘‘THY verimliliğin arttırılması, fiyat rekabetinin sürdürülebilmesi, işletmenin yaşatılabilmesi için personel değişikliğine gidiyor. Zorunluluk yok. Ayrıca emekliliğe ayrılacak bayan personel sayısı sadece 43’tür.’’ Havaİş Sendikası Başkanı Ayçin, zorunlu emekliliğin yasal bir yanının bulunmadığını ve bunun AKP’nin kadrolaşma isteğinin sonucu olduğunu söyledi. Emekli edileceklerin yaş ortalamasının 43 olduğunu ifade eden Ayçin konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘‘Uçuş görevlilerinin emeklilik yaş sınırının 50 olmasına rağmen THY’de emekli edilenler arasında 40’lı yaşlarda olanlar bile var. Hükümet genç emekliliği ortadan kaldırmak için emeklilik yaşını 5860 yaptı. Buna rağmen bir taraftan yaş yükseltilmek isteniyor, bir taraftan erken emeklilik oluyor.’’ CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear