24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Hükümet, yenisini yapmak yerine özel sektörden hastane ve okul binaları kiralayacak GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Y eni rant kapısı yolda FIRAT KOZOK Hamas Dersleri Filistin seçimlerini Hamas’ın kazanması üzerine alevlenen tartışmalar bizim için de önemli derslerle dolu diye düşünüyorum. Solun öğrenmesi gereken... Hamas dinci bir hareket, solun ondan öğrenecek neyi olabilir denebilir. Burada dersler özel olarak Hamas’a değil, genel olarak bir siyasi düşüncenin kitlelerle buluşma dinamiklerine ilişkin. Hamas’ın güçlenmesinin tek nedeni silahlı direniş değil. Aksine, bu direnişi sürdürebilmek için gerekli mali ve insan kaynaklarını bulmasına olanak veren toplumsal etkinlikleri, Hamas’ın Müslüman olmayan Filistinlilerden bile oy almasında da büyük rol oynadı. Oslo süreci başladığından beri, Filistin Yönetimi ve onun dümenindeki FKÖ, Filistin halkının yaşam koşullarını iyileştirmekte kullanmak üzere Avrupa ve Arap dünyasından mali yardım alıyorlardı. Arafat öldükten, Abbas iktidara geldikten sonra ABD’de Filistin Yönetimi’ne mali yardım yapmaya başladı. ABD yardımı geçen yıl 380 milyon doları geçiyordu. Ancak bu yardım paraları en iyi niyetli ifadeyle FKÖ liderliği ve kadroları tarafından beceriksizce ziyan edildi, daha gerçekçi bir ifadeyle talan edildi; FKÖ yolsuzlukları dillere destan hale geldi, Filistin Yönetimi de mali açıdan çökme noktasına geldi. Hamas bu süreçte devreye girdi, halkın günlük yaşamında, ‘‘yaşam alanları’’ içinde, günlük yaşamı kolaylaştırıcı bir işlev üstlendi. Sağlık hizmetlerinden cenazelerin kaldırılmasına, yoksul çocuklara eğitim gereçleri sağlamaya, konut sorununun çözülmesine katkıda bulunmaya kadar birçok alanda, Dünya Bankası’nın bile takdirini kazanan bir profesyonellikle çalışarak, kendini halkın yaşamının vazgeçilmez bir parçası haline getirdi. Solun bu süreçten çıkarması gereken ders bence çok açık: İddialı toplantılar yaparak ‘‘durumu’’ tartışmaya, ‘‘gösteri toplumunda’’ profil yükseltmeye başlamadan, siyasi programları halkın gözüne sokmaya, sandıkta buna destek istemeye kalkmadan önce, yaşam alanlarında sorun çözücü, işlevsel, vazgeçilemez toplumsal bir yer edinmeye çalışmak gerekiyor. Latin Amerika deneyleri de bu gözlemi destekler nitelikte. ANKARA Eğitim ve sağlığın sorunları gün geçtikçe büyürken AKP iktidarı, çözümü ‘‘kiracılıkta’’ buldu. Buna göre, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı, önümüzdeki günlerde okul ve hastane olarak kullanılması amacıyla bina kiralamak için ihaleye çıkacak. Devlet, özel sektöre okul ve hastane yapması için başta arazi tahsisi olmak üzere çeşitli kolaylıklar sağlayacak. Sendikalar uygulamayı ‘‘yeni rant kapısı’’ olarak değerlendiriyor. AKP iktidarı eğitim ve sağlık alanlarının özelleştirilmesi noktasında yeni bir adım daha atıyor. Bugüne ka ? Hükümet, önümüzdeki haftalarda özel sektörden okul ve hastane kiralamak için ihaleye çıkacak. Özel girişimci, okul ve hastane binası yapması için teşvik edilecek. Gereksinim duyulan yerlerdeki ‘uygun’ binalar kiralanacak. Hükümet, yeni ‘kira zenginleri’ oluşturacak. dar, sağlıkta sigortalıların özel hastanelerde muayene olmasının yolunu açan, eğitimde de özel okula gidenlere teşvik planını gündeme getiren hükümet, yeni iki uygulamada da devleti kiracı konumuna düşürecek. Geçen yıl Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in gündeme getirdiği, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da yeşil ışık yaktığı uygulamaya göre, hastane ya da okul olabilecek binalar belirli bir süreliğine sahibinden kiralanacak. Bunun yanı sıra özel sektör, okul ve hastane binası yapma konusunda desteklenecek. Bu noktada özel yatırımcıya başta arazi tahsisi olmak üzere önemli kolaylıklar sağlanacak. EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, ‘‘Pazarlamacı, piyasacı devlet, tüccar devlet, kiracı devlete dönüşüyor. Ben her şeyi pazarlayacağım diyen Başbakan, bu yolla kamu kaynaklarını bir biçimde pazarlamış, piyasalaştırmış oluyor’’ dedi. Uygulamanın, ‘‘yeni rant kapıları açmak’’ anlamına geldiğini vurgulayan Dinçer, ‘‘Bunlar palyatif çözümler. Bunlarla eğitimin sorunları çözülemez. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir uygulama yoktur. Devletin görevi kendi okullarını yapmaktır’’ dedi. Devletin, binaları hangi şartlarda kiralayacağının da önemli olduğuna dikkat çeken Dinçer, ‘‘Ha özel okullara öğrenci pazarlayarak buralara para aktarıyorsunuz, ha vatandaşa ‘Bina yap, kiralayalım’ diyorsunuz. Kamuya ait kurumlar var. Kamunun binaları var. Özel sektöre devrediliyor, satışa çıkarılıyor. Bunları satmasınlar, bakanlığa devretsinler, okul yapsınlar’’ dedi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Köksal Aydın da devletin bu tür uygulamalarla kamusal yükümlülüklerinden uzaklaşmaya çalıştığını söyledi. Aydın, ‘‘Bu tür uygulamalarla özel sektöre ‘Ne yaparsan yap, sonuçta zarar etmeyeceksin’ teminatı veriliyor. Ticari faaliyetleri garanti altına alınmaya çalışılıyor’’ dedi. Büyük kentlerdeki birçok sağlık ocağının kiralık binalarda hizmet verdiğini anımsatan Aydın, ‘‘Ancak hastanelerin yaptırılıp Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi hiçbir şekilde sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmaz’’ diye konuştu. Aydın, uygulamayla devletin kaynaklarının israf edileceğini belirtti. CHP’li Sevigen, oğlu pastörize yumurta üretimi yapan Maliye Bakanı’na sert eleştiriler yöneltti ‘Unakıtan yumurtaakıtan oldu’ ? CHP’li Mehmet Sevigen: Türkiye, en talihsiz Maliye Bakanı ile karşı karşıya. Çünkü el attığı her şeyin altından mutlaka ülkeye zarar veren durumlar ortaya çıkıyor. İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Türkiye’nin en talihsiz Maliye Bakanı ile karşı karşıya olduğunu, çünkü el attığı her şeyin altında mutlaka ülkeye zarar veren durumlar ortaya çıktığını söyledi. CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem ile CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, dün kuş gribi sonrası gündeme gelen pastörize yumurta ve ticareti ile ilgili CHP İstanbul il binasında bir basın toplantısı düzenledi. Maliye Bakanı Unakıtan’ın oğlunun üretimini yaptığı pastörize yumurtalarla ilgili, ‘‘Önce Unakıtan’dı, sonra mısırakıtan oldu, şimdi yumurtaakıtan. Arkadan ne olacak merak ediyoruz. Sayın Bakan’ın elini değdirdiği her yeri ‘kırmızı alarm şeridi’ olarak görüyorum’’ dedi. rakıyor’’dedi. Sevigen, Unakıtan’ı ‘‘kendine özgü af çıkaran, kaçak arsalar üzerine villalar yapan, Ofer’le gizli toplantılar yapan bir Maliye Bakanı ve külhanbeyi’’ olarak nitelendirdi. Bu arada, Sevigen, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in yanıtlaması istemiyle pastörize yumurta üreticiliği yönetmeliği ile ilgili bir soru önergesi sundu. Sevigen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın malvarlığı ile ilgili olarak da şunları söyledi: ‘‘Malvarlığı sorunu, Türkiye’nin son yıllarda Tansu Çiller, Mesut Yılmaz’la birlikte kanayan yarası oldu. Solda malvarlığı tartışmaları gündeme gelmez, çünkü sol devleti, milleti için çalışır. Sağda aşiretçilik, yandaşlık, particilik anlayışı olduğu için bunların gündeme gelmesi normaldir.’’ UNAKITAN: SİT ALANI DEĞİLDİ Bakandan geç gelen villa savunması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, kendisine ait 2 villanın da bulunduğu İstanbulÇamlıca’daki imar planı değişikliğiyle ilgili olarak günler sonra açıklama yaptı. Unakıtan bölgenin daha sonra sit alanı ilan edildiğini savundu. Koruma Kurulu tarafından alınan bir karar vesile edilerek hakkında gerçeğe aykırı ve çirkin yakıştırmalar içeren yayınlar yapıldığını öne süren Unakıtan, konuyla ilgili haberlerin de gerçeklerle bağdaşmadığını savundu. Söz konusu imar planının şahsına özel bir plan olmadığını iddia eden Maliye Bakanı, şunları kaydetti: ‘‘Ben ve ailem, yakın bir zamanda Çamlıca’ya yerleşmiş değiliz. Bahse konu yerde 23 yıldır ikamet etmekteyiz. Söz konusu gayrimenkulü iktisap ettiğimiz 19811982 yılında bölge doğal sit alanı olmadığı gibi o zaman geçerli olan imar planına göre de yüzde 25 inşaat izni bulunmaktaydı. Buna göre, bu arsa üzerine 4 villa ya da 16 daireli bina inşaatı yapma hakkı bulunmaktaydı. Ancak ben bunun yerine sadece ruhsatlı tek bir ev yaptırdım. Bunun yanına 8 yıl önce de ikincisini yaptırdım. Sonradan burası 1991’de doğal sit alanı ilan edilmiş ve 1998’de de sit alanının sınırları genişletilmiştir. Görüldüğü üzere, konutumu yaptırırken ve ikamet ederken bölge doğal sit alanı değildir, sonradan doğal sit alanı ilan edilmiştir. Sonuç olarak da bölgenin imar planları geçersiz hale gelmiştir.’’ Demokrasi havarilerine... ABD’nin bölgedeki varlığının demokratik gelişmelere yol açacağını düşünerek Büyük Ortadoğu Projesi’ni destekleyen ‘‘demokrasi havarilerinin’’ de özelde Hamas’ın, genelde bölgede siyasal İslamın yükselmesinden, daha çok geç olmadan, almaları gereken dersler var. ABD bölgeye ‘‘demokrasi getirmeye’’ başladığından bu yana, aksi yönde gelişmeler hızlandı. Bölgede yapılan seçimlere şöyle bir bakmak yeterli. Lübnan’da Hizbullah, Mısır’da Müslüman Kardeşler, İran’da Ahmedinecad, Irak’ta dinci partiler ama özellikle Şii bloku içinde en büyük grubu oluşturan Muktada El Sadr ve en son Filistin’de Hamas. Üstelik, bir Jarusalem Post yorumunun işaret ettiği gibi Hamas’ın ‘‘yaşam alanlarında’’ sivil etkinliklerle güçlenmiş bir örgüt olması, benzer özelliklere sahip ‘Müslüman Kardeşler’in ve Hizbullah’ın meşruiyet iddialarını daha da güçlendiren bir gelişme. Bu eleştirilere karşı, ‘‘Demokrasi bu, bir dahaki sefere seçimleri bir başkası kazanır’’, anlayışına sığınmak da olanaklı değil. Birincisi, iktidara ‘‘yaşam alanlarından’’ gelen hareketler toplumsal dönüşümü kolaylıkla hızlandırır, kimi zaman fiziki baskı uygulamaya bile gerek kalmadan, ahlaki ve kültürel baskılarla karşıt görüşleri susturabilir, savunucularına yaşam hakkı tanımayabilirler. İkincisi siyasal İslamın yükselmesi, bir ulus devleti ayakta tutacak birleştirici bir dalganın yükselmesi anlamına gelmiyor. Aksine, dalga daha baştan farklı akımların ve mezheplerin varlığının getirdiği uzlaştırılamaz gerginliklerle birlikte yükseliyor. Kimi yerde etnisite ve mezhep örtüştüğünden, başka gerginlikler de ekleniyor, bu çelişkiler çorbasına. Böylece SünniŞii, Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Arap, Acem, Kürt, Türk, tüm kimlikler birbirleriye vatandaşlık gibi bir birleştirici öğe olmadan etkileşim içine girerek bölgede ulusal yapılanmaların, var olan devletlerin zeminini kemiriyor. ABD planlarına direnişi zayıflatıyor. Condaleezza Rice, ‘‘Gelişmeler bizi hazırlıksız yakaladı’’... bölgedeki ‘‘ABD diplomatları Filistin halkının nabzını ölçmekte başarılı olamadılar’’ diyormuş (Wall Street Journal 30/01). Ya, ABD Dışişleri tümüyle salaklardan oluşuyor ya da gündemlerinde demokratikleşmeden başka bir proje var. Bana birinci olasılık gerçekçi gelmiyor. İkinci olasılık ise siyasal İslamın yükselmesiyle, ulusalcılığın imha edilmesi, herkesin herkesle çatıştığı, dışardan kolaylıkla ‘‘dengelenebilecek’’ bir siyasi coğrafyanın amaçlandığını düşündürüyor. İki durumda da bu süreçten uzak durmakta yarar var. Umalım ki Türkiye’yi yönetenler içinde, süreci gereken kuşkuculukla okuyabilecek kadar akıllı, halkını korumayı öne alacak kadar erdemli siyasetçiler bulunsun? Çok mu iyimserim? ergin.yildizoglu?gmail.com CHP İl Başkanı Şinasi Öktem ve Mehmet Sevigen toplantıda ‘Unakıtan pastörize yumurtaları’ ile bir omlet yaparak gazetecilere sundu. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) Soru işareti Öktem ve Sevigen toplantıda ‘‘Unakıtan pastörize yumurtaları’’ ile bir omlet yaparak omleti gazetecilere sundu. Sevigen, ‘‘Unakıtan pastörize yumurtaları’’nı gazetecilere göstererek ‘‘Türkiye, en talihsiz Maliye Bakanı ile karşı karşıya. Çünkü el attığı her şeyin altında mutlaka ülkeye zarar veren durumlar ortaya çıkıyor. Uyum yasaları gerekçe gösterilerek pastörize yumurta üreticiliği yapıldı. Bunu yapanlardan biri Sayın Unakıtan’ın oğlu. Bu da akıllarda soru işareti bı ‘Temiz toplum’ etkinliği Yurttaş Girişimi, İpekçi’nin ölüm yıldönümünde Hadi Çaman Tiyatrosu’nda düzenleyeceği etkinliğe katılım çağrısı yaptı Haber Merkezi Yurttaş Girişimi, ‘‘1 Şubat Yurttaş Günü’’ dolayısıyla ‘‘çetelerden arınmış çağdaş bir hukuk devleti ve temiz toplum’’ için etkinlik düzenleyecek. Nişantaşı’ndaki Hadi Çaman Tiyatrosu’nda bugün saat 20.00’de düzenlenecek olan etkinlikle ‘‘faili meçhul’’ cinayetlere dikkat çekilerek ‘‘devlet içindeki cinayet şebekelerinin açığa çıkarılması’’ istenecek. Konuya ilişkin Yurttaş Girişimi’nden yapılan açıklamada, ‘‘Abdi İpekçi’nin 1 Şubat 1979’da öldürülmesinin üzerinden 26 yıl, 1 Şubat 1997’de Susurluk karanlığına karşı ‘Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık’ eyleminin başlamasının üzerinden 9 yıl geçti. Kesin kanıtlara, tanıklara ve resmi raporlara karşın, devlet içinde yuvalandığı ve korunduğu anlaşılan çeteler açığa çıkarılamadı, dağıtılamadı, hesap sorulamadı. Ülkemizin en iyi evlatlarının yaşamlarına mal olmuş yüzlerce faili meçhulü gerçekleştiren soğuk savaş döneminden kalmış bu yapının uzantıları, son olarak Şemdinli’de görüldüğü üzere hâlâ işbaşında ve hâlâ korunuyor’’ denildi. Etkinliğe katılım çağrısının yapıldığı açıklamada, etkinliğin ardından Abdi İpekçi anıtının önünde anma töreni düzenleneceği ifade edildi. ‘Özel düzenleme yapılmadı’ Bu kapsamda Üsküdar ilçesinde plansız kalan BüyükKüçük Çamlıca Doğal Sit Alanı’na ilişkin olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı’nın, 1998’de belediye meclisine sunulduğunu kaydeden Unakıtan, nâzım imar planı analitik etütleri ve kurum görüşlerinin 2004’te güncellenerek plan kararlarının oluşturulduğunu bildirdi. Unakıtan, bunların 6 Nisan 2005 tarihli yazı ile İstanbul 3 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na (KTVK) iletildiğini belirtti.Bakan Unakıtan açıklamasında, 1991’den itibaren başlayan planlama prosedürünün ancak tamamlanabildiğini, bunun genel bir plan olduğunu, binlerce konutu ilgilendirdiğini ve sadece şahsına ait parselle ilgili özel düzenleme içermediğini belirtti. Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), kuruluşunun 10. yılını çeşitli etkinliklerle kutluyor. Türkiye’de sosyalist hareketin son yıllarda önemli temsilcilerinden birisi oldu ÖDP. Partinin Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, ‘‘Ülkemizdeki sosyalist harekette bir partinin 10 yıl varlığını sürdürebilmesi az rastlanan bir olay. Bu açıdan ÖDP’nin 10. yılına ulaşmasını sosyalist hareketin bir kazancı olarak görebiliriz’’ diyor. ÖDP kurulalı 10 yıl oldu. Yaşadığımız son 40 yılı hatırlarsak, ne çok sosyalist partinin kapatıldığını, parti yöneticilerinin cezaevlerinde ömür tükettiklerini görürüz. Tabii, ÖDP kendisini sosyalist olarak tanımlayan tek parti değil. Emeğin Partisi (EMEP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP), İşçi Partisi (İP) adlarını hemen sayabileceğim partiler. ??? ÖDP’nin diğer sosyalist parti ve akımlardan farklı olan yanı, değişik sosyalist gelenekten gelen insanların ortak buluşma noktası olabil ÖDP’nin On Yılı mesiydi. Bağımsız sosyalistler de ÖDP’yi bir umut olarak gördüler. ÖDP, savunduğu sosyalizm anlayışını ‘‘özgürlükçü sosyalizm’’ diye tanımladı. Özgürlükçü sosyalizm tanımı yaşanmış sosyalizm deneylerinin yeni bir anlayışla değerlendirilmesiydi. 20. yüzyıl boyunca insanlığın önüne önemli bir seçenek olarak çıkan sosyalizm deneyi, yüzyılın sonuna gelindiğinde bir kriz içine girdi. Sosyalist ülkelerin çoğu deneylerinin başarısız olduğunu söyleyerek kapitalizme geri döndüler. Yüzyılın başında umut olan bir ideoloji, uygulamadaki başarısızlıklar nedeniyle yüzyılın sonunda etkisini kaybetti. ÖDP işte bu umutsuzluk ve çaresizlik rüzgârlarının estiği ortamda kuruldu. Sosyalistler sayıca çok kalabalık olmasalar da düşünce ve siyaset dünyasında önemli bir ağırlığa sahiptiler. ÖDP kuruluş yıllarında bir umut yarattı. 1999 seçimlerinde aldığı 250 bin civarındaki oy da bugün bakıldığında bir başarı olarak görülebilir. Çünkü 3 Kasım 2002 seçimlerinde bu sayının azaldığını göreceğiz. ??? Sonuç olarak, sosyalist hareket Türkiye İşçi Partisi’nin 1965 seçimlerinde aldığı yüzde 2.8 oy dışında seçim sandıklarında pek bir başarı gösteremedi. Ülkemizdeki sosyalist hareket hiçbir zaman güçlü bir işçi hareketiyle birlikte olmadı. Aslında Türkiye’de güçlü bir işçi hareketi olduğu da söylenemez. 1516 Haziran işçi direnişi, tarihimizdeki ender büyüklükteki kitle hareketlerinden biridir. Sosyalistlerin, bu açıdan baktığımız zaman tarihi pek parlak değil. Ancak 1960’lardan günümüze sosyalistler, ülkemizin kültür ve düşün dünyasında bir ağırlık oluşturdular. Özellikle 1960’lı ve 1970’li yıllar bu açıdan dikkat çekici yıllar olarak sayılabilir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sosyalizme yönelik ilgiyi ve eğilimi iyice azalttı. Sosyalistler zaten çok uzun yıllar askeri darbelerin, iktidar baskılarının da hedefi oldukları için hep marjinal olmaya itilmişlerdi. Bu iki gelişme sosyalistleri iyice kıyılara itti. ??? ÖDP’yi değerlendirirken bütün bu gerçekleri de dikkate almak gerekiyor. ÖDP, kurulduğu günden bu yana gayretli, kararlı, umutlu bir grup insanın özel çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalıştı. İlk kurulduğu yıllarda ve 1999 seçimlerinde partiye ilgi daha fazlaydı. Büyük şehirlerde, aydınlar arasında önemli bir destek kazanmıştı. Bu destekle gücü yettiğince, toplumsal muhalefet içinde bir rol oynadı. Susurluk kazasına karşı yürütülen ‘‘Bir dakika karanlık’’ eylemi başta olmak üzere, birçok önemli muhalefet hareketinin önünde ÖDP’liler yer aldılar. ??? Bugün geldiğimiz nokta, Türkiye’de sosyalistler açısından pek parlak görünmüyor. ÖDP de bu sürecin etkisiyle eski gücünde değil. Aslında yalnızca sosyalistler değil sosyal demokratlar da bir düşüş içinde. Son anketlerde sağ oylar yüzde 80 civarında görülüyor, sol oyların toplamı ise yüzde 20’yi bile bulmuyor. Güney Amerika’da bazı benzer süreçlerden geçen ülkelerde güçlü bir sol rüzgâr esiyor. ABD emperyalizmine ve militarist diktatörlüklere karşı mücadele eden Brezilya, Arjantin, Venezüella, Meksika, Bolivya, Şili gibi ülkelerin sosyalistleri önemli başarılar kazandılar. Onlara bakıp hayıflanıyoruz. Bizim neyimiz eksik diye düşünüp duruyoruz. Neden Türkiye’de sol, milliyetçiliğin, otoriter devletçiliğin ve militarizmin dar çerçevesini kırıp evrensel bir dil tutturamıyor? Gerçekten bizim neyimiz eksik? Dünkü yazım teknik bir hata nedeniyle tekrar yayımlanmıştır. Özür dileriz. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear