14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 ARALIK 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Soran, yabancı doktorların Amerika’da ünlü yapılıp hasta çekmek için yem olarak kullanıldığını söyledi 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ‘ABD tedavi pazarlıyor’ ŞULE KÖKTÜRK Kapalı Kapılar Arkasında Kıbrıs Üstüne Pazarlık... Başbakan, Kıbrıs’tan ödün üstüne ödün isteyen AB’nin,Türkiye ile görüşmeleri askıya alma girişimi karşısında, kendi kamuoyunu sakinleştirmek amacı ile olmalı, önceki gün “B”, “C” planlarının da hazır olduğunu söylüyordu. Dün sabah, Helsinki ve Brüksel’den gelen haberlerden öğrendik ki, adı konulmamış bir yeni öneri ile Türkiye, AB’nin kapısını bir kez daha çalarak, Ercan Havaalanı’nın uluslararası trafiğe ve Mağusa Limanı’nın doğrudan ticarete açılması halinde, bir alan ve Akdeniz’de bir limanını Rumlara açabileceğini söylemiştir. Brüksel’de toplanan AB üyesi ülkelerin büyükelçilerinden oluşan Daimi Temsilciler Komitesi’nden gelen ilk yorumlar, Rumların Ankara’dan daha fazla istek ve beklentileri olduğunu aktarırken; Abdullah Gül imzalı bu mektupla, hükümet, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni doğrudan tanımaya hazır olduğunu bildiren bir emrivaki paketini açmıştır. Bu yeni öneri ile “Türkiye’nin Kıbrıs konusunda 1974’ten beri ısrarla sürdürdüğü stratejiyi de bozmaktadır”. Böylesine yaşamsal bir karar alırken, AKP Hükümeti Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kıbrıs’la ilgili olarak aldığı kararları, yeniden gözden geçirme gereğini duymamıştır. Dahası Dışişleri Bakanı, Brüksel’deki AB Ülkesi Üyeler Daimi Temsilcileri “COROPER” toplantısının gündemine yetiştirdiği mektubundan, Meclis Dışişleri Komisyonu’nu da, parlamentodaki partileri, CHP, Anavatan ve DYP’nin genel başkanlarını da bilgilendirmeye tenezzül bile etmemiştir! Türkiye kökenli, ABD’de ünlenmiş doktorlar, basının yoğun ilgisi yanı sıra, yurttaşlardan da büyük ilgi görüyor. Yurttaşlar, onları basından takip etmekle kalmıyor, önemli bir hastalık söz konusu olduğunda, eğer ekonomik durumları da iyiyse, tedavi olmak için atlayıp uçağa tutuyorlar ABD’nin yolunu. Ancak, ABD Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Özlem Soran’ın söyledikleri, ABD’deki pazarlama stratejilerinin, bizi nasıl sağlık turisti yaptığını ortaya koyuyor. Özlem Soran, çeşitli ülkelerden gelen hekimlerin ABD’de bazı merkezlerde yetiştirilip, basın yoluyla da ünlü hale getirilip, ABD’ye sağlık turisti çekmek için kullanıldığını söylüyor. Soran, yurttaşları pazarlama tekniklerine karşı uyararak, “Asıl soru, bu ünlü yapılan doktor, benim ülkemdeki doktorlardan daha mı iyidir?” diyor. Doç. Dr. Özlem Soran, yaklaşık 8 Yıldır Pittsburgh Üniversitesi’nde Kardiyoloji Bölümü’nde görev yapı BD Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Özlem Soran çeşitli ülkelerden gelen hekimlerin ABD’de bazı merkezlerde yetiştirilip, basın yoluyla da ünlü hale getirilip, ABD’ye sağlık turisti çekmek için kullanıldığını söyledi. Soran, hastaların ve doktorların yurtdışında tedavi konusunda bilinçlenmeleri gerektiğini vurguladı. A yor. Aynı zamanda, Epidemiyoloji doçentliği bulunan Özlem Soran, kronik kalp yetmezliği hastalarında kullanılan tedavilerle ilgili çalışmaları bulunuyor. Soran, Antalya’da gerçekleştirilen Türk Kardiyoloji Derneği 22. Ulusal Kongresi’nde yurtdışına hasta çıkışı ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Türkiye’de, balon, stent uygulamaları ve bypass cerrahisi gibi operasyonların artık oturmuş rutin uygulamalar olduğunu ve hastaların yurtdışına gitmesinin gerekmediğini belirten Özlem Soran, hastaların bu konuda daha bilinçli olması gerektiğini vurgulayarak “Öncelikle hekim olarak bizim bilinçlenmemiz gerekiyor” dedi. Soran, yurtdışına gidiş sebebi ile ilgili olarak 800 hasta üzerinde bir çalışma yaptığını ifade ederek araştırması ile ilgili şu bilgileri verdi: “Hastaların yüzde 70’i yurtdışına, ‘daha iyi tedavi alma oranının yüksek olduğunu düşündüğü’ için gidiyor. Dünyada bypass cerrahisine giren hastaların ölüm oranları verilerine baktığımızda, yüzde 3 ile yüzde 1’in altındadır. Ülkemizdeki oranlar da aynı.” Sağlık turizmi pazarlaması Amerika’da bazı merkezlerde yetiştirildikten sonra, ülkelerinde de basın yoluyla ünlü hale getirilen hekimlerin ise ABD’ye çeşitli ülkelerden sağlık turisti çekmek için kullanıldığını ifade eden Soran, “Bu bir pazarlama tekniği. Eğer elimizde iyi bir ürün varsa ve siz bunun pazarlamasını yapıyorsanız siz suçlu olmamalısınız. Ama alıcı olarak ben bilinçli değilsem ben suçluyum” dedi. Sağlığın milyon dolarlarla ifade edilen bir sektör olduğuna işaret eden Özlem Soran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Amerika’da olsun ya da başka ülkelerden olsun birtakım insanlar yetiştirilir. Diyelim ki ben sağlık endüstrisi yaratmak istiyorum. Sağlık sektörünün iyi gelişmediği birkaç ülkeye gidip araştırma yaparım. Bu araştırmalar sonucunda, şu kadar hasta bu ülkeden şu nedenlerle şu ülkelere gidiyor, şu kadar para harcıyor. Bunu tespit ettikten sonra, bu ülkenin orijininden çıkan, örneğin Çin’den, Pakistan’dan, Hindistan’dan, Türk ya da Arap bir doktor alır, bunları merkezimde isim haline getiririm. İsmi basın aracılığı ile büyütürüm, arkasından o ismi kendi ülkesinde de büyütürüm. Bu isim kötü müdür, kesinlikle değildir. Ben kötü bir doktoru alıp kendi adımı kötü duruma düşürmem. Ama, hastaların dikkat etmesi gereken nokta şu, bu ünlü yapılan doktor, benim ülkemdeki doktorlardan daha mı iyidir? Oradaki hastanenin amacı ekipler yaratmaktır. Gidip böyle merkezlere baktığınızda, mutlaka Çin’den, Hindistan’dan, Pakistan’dan bir doktor vardır. Çünkü benim insanım oraya gittiği zaman, kendi ülkesinden bir insana gitmek istiyor, yakın bir insan arıyorsunuz, bu da kendi ülkenizden biri oluyor. Kendi ülkenizden bir insan varsa orda plan örtüşüyor. Sonuçta bu ekipleri yaratınca, o ülkelerdeki insanları çekiyor.” Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Sema Güneri ise ABD’de yetişmiş ve iyi olan doktorların, Türkiye’den ABD’ye giden hastalara yardımcı olabileceklerini belirterek, “Ben bu misyonla, art niyetle yetiştirildiklerini sanmıyorum. Muğla’dan gelen bir hastanın, Muğlalı bir doktora gitmesi gibi bir şey bu. Ayrıca eskisi kadar yurtdışına giden hasta sayısı da fazla değil” dedi. Abdullah Bey 1995’te demişti ki.. GAZİOSMANPAŞA Amerikan Retina Cemiyeti’nin ödülü tüm dünyada yalnızca 12 kişiye veriliyor Prof. Öncel’e ‘Yüksek onur’ 7 yıl önce başlanan hastane inşaatı bir türlü tamamlanamıyor. (Fotoğraf: SELİN GÖRGÜNER) İstanbul Haber Servisi Gözün retina bölümü konusunda uzman Prof. Dr. Murat Öncel, Eylül 2006’da Amerika’da yapılan “Retina Toplantısı”nda, Amerikan Retina Cemiyeti tarafından “Yüksek Onur Ödülü”ne değer görüldü. Bu yıl 12 kişiye verilen ödülü alan ilk Türk göz doktoru olan Prof. Dr. Murat Öncel, 2003 yı BD Retina Cemiyeti’nin ‘Retina Oscar’ı ve ‘Onur Ödülü’ne sahip olan Prof. Dr. Öncel bu yıl da tüm dünyada 12 kişiye verilen ‘Yüksek Onur Ödülü’ne layık görüldü. A lında, Amerikan Retina Cemiyeti tarafından “Onur Ödülü”ne, 20042005 yılarında da yine aynı cemiyet tarafından, Retina Oscar Ödülü’ne değer görülmüştü. Murat Öncel, “Bir Türk doktoru tarafından, ‘Yüksek Onur Ödülü’ alınması onur verici bir hadisedir” dedi. Halen, Yeditepe Üniversitesi Göz Hastanesi’nin direktörlüğünü yapan Murat Öncel, önümüzdeki gün lerde resmi açılışı yapılacak olan hastane ile ilgili olarak, şunları söyledi: “Türkiye’deki göz hastaneleri ile değil Amerika’daki göz hastaneleri ile yarışabilecek, hatta onlardan da daha iyi durumda denilebilecek bir hastane. Amerika’da bile, son teknoloji ürünü bu kadar cihazın bir arada bulunduğu bir merkez yok.” Bitmeyen bir hastane öyküsü İstanbul Haber Servisi İstanbul’un en kalabalık ilçesi Gaziosmanpaşa’da Karayolları Mahallesi’nde yapımına 7 yıl önce başlanan 300 yataklı devlet hastanesi, hakkında açılan yolsuzluk davaları nedeniyle tamamlanamıyor. Yurttaşlar, hastanenin bir an önce hizmete girmesini beklediklerini anlatarak “yetkililer, bu hastanenin durumuyla neden ilgilenmiyor? Hastaneye yapılan harcamanın hesabının sorulmasını ve hastanenin tamamlanmasını istiyoruz” dediler. Gaziosmanpaşa ilçesinin Sultançiftliği semtinde yalnızca 35 yataklı küçük bir devlet hastanesi bulunuyor. İlçede yeni bir hastane inşaatı, yılan hikâyesine döndü. 2002 yılında AKP’nin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Yenice İnşaat firmasının, hastanenin yapımı için 7.6 trilyon lira fazla para aldığı ve hastaneyi taahhüt ettiği süre olan 2 yılda bitirmedikleri gerekçesiyle firma aleyhine dava açtı. Böylece hastane inşaatı da devam eden dava nedeniyle yarım kaldı. 300 yatak kapasiteli hastanenin 2002’de bitirilmiş olması gerekirken aradan geçen zamana karşın inşaatın ancak yüzde 30’u tamamlanabildi. Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Gaziosmanpaşa Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü “Belediye Başkanımız Erhan Erol, beraberindeki bir heyetle birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a bu yılın ilk aylarında hastanenin bir an önce tamamlanması yönündeki taleplerini iletti. Sağlık Bakanlığı’nın talimatıyla İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden heyetler inceleme yaptı ayrıca müteahhit firmalarla aradaki sorun çözüldü denilmesine karşın hastanenin inşaatı bir türlü bitirilemiyor. Hastanenin inşaatına tekrar ne zaman başlanır, ne zaman tamamlanır, bu konuda herhangi bir bilgi sahibi değiliz. 1 milyon 200 bin nüfusuyla İstanbul’un en kalabalık ilçesi olan Gaziosmanpaşa ilçesinin Sultançiftliği Mahallesi’nde 35 yatak kapasiteli hastane dışında devlet hastanesi yok. Başbakan ve Sağlık Bakanı’nın bilgisi dahilinde olaya seyirci kalınıyor” diye konuştu. Adlarının yazılmasını istemeyen yurttaşlar ise yöneticilerin bölge halkının sorunlarını umursamadığını, yalnızca seçimden seçime vatandaşın hakkının, durumunun anımsandığını belirterek şöyle devam ettiler: “Burada da kesin bir rant söz konusudur, mağdur olan yine ilçe halkıdır. Hastanenin bir an önce tamamlanmasını istiyoruz” dedi. Hastane inşaatının son durumuna ilişkin görüşlerine başvurduğumuz İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ise konuyla ilgili sorularımıza yanıt vermedi. Sarı nokta hastalığında gelişme Prof. Dr. Murat Öncel, dünyada göz hastalıkları tedavisi ile ilgili son gelişmeler konusunda da bilgi verdi. Yaşlılığa bağlı sarı nokta hastalığında yeni gelişmeler olduğunu ifade eden Öncel, göz içine enjekte ile yapılan tedaviler için geliştirilen yeni bir ilacın, uygulanan hastaların yüzde 30’nda görmede artış sağladığını açıkladı. Prof. Dr. Öncel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eskiden yapılan tedaviler ile hastaların mevcut görmelerini ancak koruyabiliyorduk ya da daha kötüye gidişi durdurabiliyorduk. Ama geçen sene ABD’de yeni bir ilaç çıktı. Bu ilacın kullanıldığı hastaların yüzde 30’unda görmede artış da gözlendi. Bu ilaç henüz Avrupa’da sadece İsviçre’de onaylandı. Fakat bu ilacın, benzeri olan bir ilaç ABD, Avrupa ve Türkiye’de göz tedavisinde kullanılabiliyor. Ve sonuçları yeni çıkan ilaca çok yakındır. Göz içine ilaç enjekte edilmesi ile yapılan bir tedavidir, ayda bir veya 1.5 ayda bir göz içine enjeksiyonu tekrarlamak gerekebiliyor. Bu hastalığın hiçbir şekilde tedavisi yok. Yapılan hastaların yüzde 30’unda biraz artış söz konusu. Bazı hastalarda hiçbir artış olmuyor. Yüzde 70’inde hiçbir değişme olmuyor.” Çok kısa olarak geçmişe, 8 Mart 1995’e dönelim. O gün yapılan TBMM toplantısında Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını imzalamış olmasını eleştirmek için söz alan Refah Partili Abdullah Gül, eli ile başkanlık kürsüsünün arkasında yazılı olan “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazısını göstererek “Halka sormadan böyle bir karara nasıl imza atarsınız?” demiyor muydu? Uluslararası anlaşmalar, hükümetlerce imzalanır ama; parlamento onaylamazsa geçersiz sayılır. Sayın Gül’ün imzaladığı tanıma mektubunu AB organları kabul ettiği anda, Mağusa Limanı Rum hükümetinin denetimine girmiş olacaktır. Dahası Türkiye, Rum hükümetini tanıdığı için KKTC’nin varlığının üstüne, bir de “iptal” damgası mı konulacaktır? O limanın adadaki Türk Barış Gücü’nün lojistik kapısı olduğunu kaç kez yazdım. O kapıyı Silahlı Kuvvetler’e kapatırken Hükümet, Milli Güvenlik Kurulu’nu da devre dışı bırakmakta olduğunun farkında değil midir? Bu öneri ile Rum hükümetinin ada üstündeki geniş otoritesine “evet” mi denmektedir? Ve özellikle KKTC’nin tüzelkişiliği, açık olarak mı yazılmıştır? Yoksa Kuzey Kıbrıs türünden bir söylem ile Papadopulos’u gücendirmeme önlemleri mi alınmıştır? Bay Gül’ün mektubunun içeriğini, öyle yabancı ajans haberlerinden değil, aslından okumadan bu soruları da yanıtlamak mümkün değildir. Bizim Başbakanımızın da, Dışişleri Bakanımızın da aldırış bile etmediği o uluslararası egemenlik hakları üstündeki titizliği, sözü geçen mektupta “Ercan Havaalanı” deyimini görür görmez reddeden Rumlar göstermiştir. Rum tarafı, KKTC’deki bu havaalanı için yapılan öneriye “evet” derlerse, öylelikle Kuzey’deki devletin varlığını, dolaylı olarak bile kabul etmiş olmaktan korkmaktadır. Ya halkın planı? Bu ince farkı ayırt edemeyen AKP Hükümeti’nin yeni önerisinin, Türk halkı tarafından sindirilebilmesi için, kimi çevrelerde hızla başlatılan özel çabalı kampanyanın, iktidar partisi içinde bile karşıtlarının olacağının ilk işaretini Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger’in çekinceler içeren açıklaması ortaya koyuyor. Erdoğan Gül ikilisinin kapalı kapılar arkasında pişirip kotardığı bu yeni önerinin, Başbakan’ın sözünü ettiği “B” planı olduğu söylenilebilir. Başbakan cebinde AB kapısını illa ki açacak bir de “C” planından bahsediyordu. Muhalefet partileri, parlamento içinde ve dışında olmalarına bakılmadan bu önemli konuda bir araya gelebilir, arkalarına sivil toplum örgütlerini de almayı başarırlarsa, AKP’nin sonunu da ülke gündemine getirecek asıl plan ortaya çıkmış olur. Sanatla buluştular Küçükçekmece Belediyesi 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü dolayısıyla Halkalı Kültür Merkezi’nde “Engelsiz Sanat Gecesi’’ düzenledi. Geceye katılan konuklar, tekerlekli sandalyede yaşamlarını sürdüren Hacivat ve Karagöz tarafından kırık karanfil dağıtılarak karşılandı. Halkın yoğun ilgi gösterdiği gece, 5 yaşında başakların arasında koşmak isterken başak biçme makinesine kollarını kaptıran 20 yaşındaki Ay şe Işık’ın fırçasıyla hayat verdiği renklerden oluşan “Ayak İzi” resim sergisinin açılışı ile başladı. Belediye Başkanı Aziz Yeniay programda yaptığı konuşmada, engelli yurttaşların her zaman yanında ve destekçisi olduğunu belirtti. Yeniay, kısa bir süre sonra “Engelliler Rehabilitasyon Merkezi”nin hizmete açılacağının müjdesini verdi. Küçükçekmece Belediyesi Özürlüler Tiyatro Grubu’nun “Şaka Şaka” adlı oyunuyla devam eden gecede, dünyada, Türkiye’de ve Küçükçekmece’de başarılı olmuş engellilerin kısa başarı öykülerinin anlatıldığı sinevizyon gösterisine de yer verildi. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Yıllardır televizyon programları karşısında saatler geçiriyoruz. Zaping yaptığınızda karşınıza sıklıkla silahlar, silahlı çatışmalar çıkıyor ya da futbol, bir de dizilerde her biri 3–4 günlük sakalları ile öfkeli, kavgacı, keskin tavırlı genç adamlar. Bir de ünlü ekran yıldızlarımız var. Onlarla ilgili dedikodular, flörtler, onların aşkları, ilişkileri, ihanetleri önemli yer tutuyor. Paneller var, açık oturumlar, ünlüler ile söyleşiler. Şu onlarca TV kanalının ne tür ne etkin bir eğitim aracı olabileceğini düşünmekten kendini alamaz insan. Benim eğitimi 4 yılın altında kalmış, dogmalara yakın aydınlanmaya uzak, durmaksızın aldatılan sevgili halkım için televizyonlar ne yararlı ne etkili rol oynayabilirlerdi. Sağlık alanına bir göz atacak olsak neler var onlara duyurulacak. Benim ilgi alanım olan kas hastalıkları çoğunlukla genetik kaynaklıdır. Genetik geçişler birbirinden farklıdır. Dominant (başat), resesif (çekinik), sex linked (cinsiyete bağlı) çeşitleri var. Resesif geçişlerde yurdumuzda yüzde 21’lere varan akraba evliliğinin önemli rolü vardır. Bunu halkıma güzel örneklerle anlatmak ne ka TV’de Bilim ve Sağlık Programları dar doğru ne kadar yararlı olurdu. Hastaların hazırladıkları sitelerde birbirleri ile haberleştiklerine tanık oluyorum. Akraba evliliği üzerinde tartışıyorlar. Kafaları ne kadar karışık nasıl netlikten uzak bu masum insancıkların “Dinimiz izin veriyorsa akraba evliliğini nasıl sorumlu tutarız” diyenler var. “Ama bilim söylüyormuş” diye karşıt görüş belirtenler var. Peygamberimize atfedilen “Akrabanızla evlenebilirsiniz ama bazı sonuçlara razı olacaksınız” gibi ifadeler var. Sakıp Sabancı’nın bana “Hocam, bize hiç kimse bir şey söylemedi ki teyzemizin kızı ile evlendik” deyişini hatırlıyorum. Çok yineledim; tansiyon yüksekliğini gerektiği gibi kontrol ettiren çok az insan tanıyorum. Tansiyon yüksekliği olan bir insanın ilacını sürekli olarak alması ve kontrollerden geçmesi gerektiği bir türlü öğrenilemiyor ve uygulanamıyor. Bir hastalığın tedavisi olmadığını da anlamıyor ve kabul edemiyor benim halkım. Almanya’da, Amerika’da bu tedavi yok mu diye soruyor ve arayışlarını sürdürüyor. Böylece şarlatanca ve bilim dışı uygulamalara kendini teslim ediyor. Bunlar ne güzel anlatılabilir TV kanallarında ve insanlar yinelenen programlarla ikna edilebilir. Oysa ne oluyor, TV’ler para karşılığında sağlık programları yapıyorlar. Bunlar da çok defa bir hastanenin bir sağlık merkezinin propagandasına yarıyor. En işe yarar en gerekli şeyler yansıtılmıyor. Ama canım futbol varken bunlara vakit ayrılır mı? Saatler süren futbol tartışmaları ve yorumları yapılmalı. Birer kültür insanı oldukları açık Hıncal ve Haşmet ikilisinin 90 dakikası 190 dakikaya çıkarılmalı. Ama halkın bilgilenmesi, bilinçlenmesi gibi en lüzumlu şeyleri öğrenmesine boş vermeli. Japonya’da bir salon dolusu halktan insanlarla birlikte olmuştum. Konu kalıtımsal hastalıklar ve genetik idi. O halkın soruları ile ortaya çıkan bilgisine şaşırıp kalmıştım. Hep diyorum ya Atatürk’ün bıraktığı akıl, bilim mirasını bizden önce Japonlar kapıp götürmüşler. coskunoz@superonline.com ‘BİRLİKTE BÜYÜYELİM’ Bebelac’tan yeni mamalar İstanbul Haber Servisi Bebek maması firması Bebelac, “Birlikte Büyüyelim” kampanyası kapsamında çıkardığı “Bebelac Öğünlerim” serisine yeni ürünler ekledi. Bebeklerin kahvaltısı için hazırlanan “Peynir Pekmezli” ve “İrmikli Ballı” karışım ile gece beslenmesi için “Armutlu Muhallebi” ve “8 Tahıllı Elmalı” adlı dört yeni mama, vitamin ve mineral içeriği ile besin değeri oldukça yüksek ürünler arasında yerini aldı. CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear