28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2006 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Ceza yasalarında değişiklik öngören yasa önerisi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi Medyanın İflası Şu günlerde, hemen herkes AKP’nin AB politikasının iflasından söz ediyor. AKP’nin AB politikası, eğer Türkiye’nin AB tam üyeliğini amaçlamış olsaydı, iflas etmiş sayılabilirdi. Çünkü daha Ekim 2004’te yayımlanan metin, bu işin olmayacağını açıkça gösteriyordu. Ama bu konuda uyarılan Tayyip Erdoğan kulak asmadı, 17 Aralık 2004 belgesini kabul etti. O belge açıkça Türkiye’nin resmi amaçlarının yaşama geçirilmeyeceğini ifade ediyordu. Yine de, Erdoğan’ın politikasının o zaman iflas ettiğini söylemek yanlıştır. Çünkü, o sıralarda Erdoğan’ın hedeflediği AB’ye girmek değil, yalnızca, ne pahasına olursa olsun, müzakere tarihi almaktı. Böylelikle, Türk halkına Batı’yı işaret ederek Doğu’ya gitme politikasını yürütmesi, arkasına aldığı destek ve Türkiye’yi AB’ye ulaştıracak lider görüntüsüyle, ülke içindeki dengeleri kendi lehine çevirmesi mümkün olacaktı. Bir süre için oldu da. Erdoğan’ın göz boyama politikasını kendi başına başarması için medyanın da desteğine ihtiyacı vardı. Medya büyük ölçüde ona bu desteği verdi. ??? Aşağıdaki satırlar, Yılmaz Özdil’in 6 Aralık 2006 tarihli yazısından alınmıştır. Bakınız ne diyor Y. Özdil müzakere tarihinin saptandığı 3 Ekim 2005’in ertesi günü, medyamızın önde gelenlerinin yazdıkları hakkında: “ ‘Merhaba Avrupa’ demiş biri. En büyük puntolarla, ‘Cumhuriyetin ilanından sonra en büyük adımımızı attık, yepyeni bir çağın başlangıcı bu’ diye eklemiş. Öbürü, ‘Kapılar açıldı’ demiş. Alt başlığını çok sevdim: ‘İki defa Viyana kapılarından döndüğümüz Avrupa’ya bu defa çıkmamak üzere girdik.’ Biz ise (Sabah) ‘Avrupa’nın Ay Yıldızı’ manşetini uygun görmüşüz. Bize göre de bu hadise ‘milat’mış. ‘Dimdik durduk’ diyen de olmuş. ‘Kıbrıs’ın sorun olmadığı ortaya çıktı. En büyük desteği Yunanistan ve Rum kesimi verdi’ diyen de olmuş. Bir diğeri Türkiye’yi boş vermiş, direkt Başbakan’ın hakkını teslim etmiş... ‘Her şey ona kısmet oldu.’ ‘Merhaba Avrupa’ başlığını atan, ‘Bundan sonra hayatımız nasıl değişecek?’ diye bir bilgi kutusu koymuş. Madde madde sıralamış... ‘İşsizlik bitecek, kokladığımız hava, içtiğimiz su daha temiz olacak. Açıkta yiyecek satılmayacak. Otoyollar yapılacak. Köyler cazip hale gelecek. Cadde üzerindeki evlerin pencereleri ses getirmez hale getirilecek. Şehirlerin altyapısı tamamlanacak. Hastane kuyrukları bitecek. Her öğrenci yabancı dil öğrenecek. Sadece kadın ve çocuk hakları değil, hayvan hakları da gelişecek. Tarlalarda otlayan hayvanlar rahatsız olmasın diye, şehirlerarası yollara akustik ses duvarları çekilecek...’ Yazılarına çok güldüğüm bir ağabeyimiz, ‘Zaferdir bu... Kompleksli ahmakların 3 Ekim’e kafaları ermiyor’ demiş.....” ??? Yılmaz Özdil, küçük darbelerle bir medyanın iflasını çok açık ve gülünç bir şekilde dile getiriyordu. Çarşamba gecesi Kanal Türk’te “5. Boyut” programının yöneticisi Merdan Yanardağ bunları dile getirdi. Söz Özdil’in yazılarına çok güldüğünü söylediği ağabey’in, “Kompleksli ahmakların kafası 3 Ekim’i almaz...” satırlarına gelince güldüm. Gazeteciler okurlarını ancak bu kadar aldatabilir veya ahmak yerine koyup hakaret edebilirlerdi. Ama üstelemedim, sadece; Herhalde kastedilen ahmaklardan biri benim, kimin ahmak olduğunu izleyicilerin takdirine bırakırım, demekle yetindim. Sonra düşündüm, sözlerim yanlış anlaşılabilirdi. Bu yazıları yazanların, başlıkları atanların arasında ahmaklar olsa bile, kesinlikle çoğunluğu ahmak değildi. Ne mi idiler? İzninizle, onu bulmayı size bırakıyor. “Dinozor, Kemalist, ulusalcı ahmak” olarak yoluma onurla devam ediyorum. Medyasının çoğunluğunun iflasını Avrupa göstermemiş olsaydı, Türk kamuoyu kendiliğinden saptayabilecek miydi acaba? Ne dersiniz?.. Cezada ‘erteleme’ dönemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ceza sistemine “uzlaşma, dava açılmasının ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının ertelenmesi” uygulamalarını getiren ceza yasalarında değişiklik öngören yasa önerisi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Buna göre, 1 yıla kadar hapis cezasını gerektiren şikâyete bağlı suçlarda, uzlaşma yoluna gidilebilecek ya da dava açılmayabilecek. Yasa önerisi özetle şu düzenlemeleri öngörüyor: ? Fuhuş amacıyla kişileri ülkeye sokan veya ülke dışına çıkaranlara, 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ve 10 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali veya mala zarar verme suçu halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmayacak. Tutuklama kararı verilecek ? TBMM’de kabul edilen düzenlemede kapkaç, tutuklama kararı verilecek suçların kapsamına alındı. Ceza sisteminde sürekli örtülü af olarak nitelendirilen düzenlemeyle, 1 yıla kadar hapis cezası gerektiren şikâyete bağlı suçlarda cumhuriyet savcısı kamu davası açmayı 5 yıl süreyle erteleyebilecek. Hâkim, şikâyete bağlı suçlarda, sanığa yüklenen suçtan dolayı yargılama sonunda hükmolunan cezanın, 1 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması durumunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilecek. suçların kapsamına, “silahla kasten yaralama, hırsızlık ve yağma” suçları da alınacak. Buna göre kapkaç suçluları da tutuklanabilecek. ? Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, 1 yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlardan dolayı kamu davasını açmayı 5 yıl süreyle erteleyebilecek. Buna göre, basit yaralama, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz, tehdit, konut ve işyeri dokunulmazlığı, hakaret, haberleşmenin gizliliğini ihlal, bedelsiz senedi kullanma da dahil olmak üzere TCY’deki 23 suçta dava açılması ertelenebilecek. ? Hâkim, şikâyete bağlı suçlarda, sanığa yüklenen suçtan dolayı yargılama sonunda hükmolunan cezanın, 1 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması durumunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilecek. Bu durumda sanık 5 yıl süreyle denetime tabi tutulacak. Bu süre içinde sanık yeni bir suç işlemez ve yükümlülüklerine uygun davranırsa davanın düşmesine karar verilecek. Aile içi şiddet suçları hariç kasten yaralama, taksirle yaralama, konut dokunulmazlığının ihlali, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması, ticari sır, bankacılık veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması suçlarında uzlaşma sistemi uygulanabilecek. Tarafların uzlaşması durumunda dava açılmayacak. Şikâyete bağlı olsa bile etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda uzlaştırma yoluna gidilmeyecek. ? TCY’nin “hak ve yetkilerin kötüye kullanılması” ve “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet” hükümleri hariç, cezanın infazı nın tamamlanmasından sonra 3 yıl geçmesi, bu sürede yeni bir suç işlememesi ve iyi halli olma konusunda kanaat oluşturması halinde, kişi yasaklanmış haklarını geri isteyebilecek. ? Kasten yaralamanın, vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olunması halinde verilecek 3 yıla kadar ceza, kırık veya çıkığın hayati fonksiyonlardaki etkisine göre yarı oranında artırılacak. ? Uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarında, kişinin tedavi olmayı kabul etmesi ve “denetimli serbestlik tedbirinin” gereklerine uygun davranması halinde, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçlarından, hakkında ceza verilmeyecek. ? Çağrıldığı halde gelmeyen sanık, tanık, bilirkişi, mağdur veya şikâyetçinin zorla getirilmesine karar verilebilecek. C UMHURBAŞKANLIĞI DDK: İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN T İRAJ YALANLARI İşsizlik rakamları birbirini tutmuyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK), Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR) tarafından yayımlanan istatistiklerin birbirini tutmadığını, aynı raporda aynı konuyla ilgili olarak çok farklı sayıların verildiğini vurguladı. DDK, 1 milyon dolayında yabancı kaçak işçinin iş piyasasında yer aldığına işaret etti. DDK’nin, İŞKUR’un 2003, 2004, 2005 yılları eylem ve işlemlerinin araştırılıp denetlenmesine ilişkin raporu Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde açıklandı. Raporda, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2005 yılı Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) sonuçlarına yer verilerek, Doğu Karadeniz’in yüzde 65.4 ile en yüksek, Güneydoğu Anadolu’nun ise yüzde 37.2 ile en düşük işgücüne katılım oranına sahip olduğu belirtildi. Raporda, İŞKUR tarafından yayımlanan faaliyet raporları, aylık istatistik bültenleri, istatistik yıllıkları, genel kurul çalışma raporlarında yer alan istatistiklerin birbirini tutmadığına işaret edildi. Raporda, işsizlik rakamları ile ilgili bilgi verilirken, vasıfsız işsizlerin oranının yüzde 34.14 olduğu kaydedildi. Raporda, 2005 yılı itibarıyla İŞKUR’a kayıtlı 881 bin 261 işsizden, 310 bin 241’inin Marmara Bölgesi’nde (yüzde 35.2) ve 139 bin 965’inin İç Anadolu Bölgesi’nde (yüzde 15.9) bulunduğu belirtildi. Zaman denetimden kaçıyor ? ABC Tiraj Denetleme Kurulu, bazı gazete ve dergilerin açıkladıkları satış rakamlarının gerçeği yansıtmadığını belirtti. Kurul Başkanı Yiğit Şardan, “Bizden tiraj denetimi isteyen bütün basın kurumlarına tiraj denetimi yapıyoruz. Şu zamana kadar denetleyemediğimiz tek kurum Zaman gazetesidir” dedi. İstanbul Haber Servisi Kamuoyunda satılan ve dağıtılan bazı gazete ile dergilerin satış rakamlarının gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. ABC Başkanı Yiğit Şardan, “Bizden tiraj denetimi isteyen bütün basın kurumlarına tiraj denetimi yapıyoruz. Şu zamana kadar denetleyemediğimiz tek kurum Zaman gazetesidir” dedi. Zaman gazetesinin gerçek satışının da 1520 bin olduğu belirtildi. ABC Tiraj Denetleme Kurulu dün Reklamcılar Derneği’nde düzenlediği basın toplantısıyla, gazetelerin şaibeli tiraj açıklamaları ve tiraj denetlenme yöntemleri hakkında bilgi verdiler. ABC Başkanı Yiğit Şardan kesinleşmiş tiraj sonuçlarının reklamverenlere daha kısa sürede ulaşması için tiraj denetiminin artık her ay yapılacağını belirterek “Gazete ve dergilerin tirajlarıyla ilgili şaibeler var. 12 büyük gazete ve 67 derginin tiraj değerlendirmesini yapıyoruz. Bu değerlendirmeler kesinlikle güvenilir. Yanılma payları çok küçük tutuluyor. Değerlendirmemiz dışında kalan gazete ve dergilerin tiraj açıklamalarının güvenilirlikleri şüpheli” diye konuştu. ABC yöneticisi Ayşegül Modu ise tiraj değerlendirmesi yapılırken basım ve ücretsiz dağıtımların tiraj olarak hesaplanmadığını ifade ederek “Okurun bedel ödeyerek satın aldığı gazete ve dergiler tirajı belirler. Bunun dışında kalan dağıtımlar tiraja dahil olmaz. Bu açıdan ABC dünya standartlarında bir kriter getirdi” dedi. Gazetecilerin konuyla ilgili soruları üzerine Zaman gazetesi tarafından açıklanan tirajın güvenilir olmadığını belirten Yiğit Şardan, “Zaman gazetesi kendi tirajını açıklıyor. Bizden tiraj denetimi isteyen bütün basın kurumlarına tiraj denetimi yapıyoruz. Ama şu zamana kadar denetleyemediğimiz tek kurum Zaman gazetesidir” dedi. ABC yöneticileri, “Yaptığımız tespitler sonucu Zaman gazetesinin toplam bayi dağıtımının 1520 bin civarında olduğunu görüyoruz. Bu rakam nadir olarak 30 bine ulaşıyor. Açıklanan rakamlara baktığımızda ise 650 binlerden bahsediliyor. Biz bedava dağıtımları tiraj kabul etmiyoruz” görüşüne yer verdiler. namikzafer@yahoo.com Tütengil’in katledilişinin 27. yılı İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil , 27. ölüm yıldönümünde Zincirlikuyu’daki mezarı başında törenle anıldı. Törene, Tütengil’in kızı Deniz Mazlum Tütengil, oğlu Kaya Tütengil, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, İÜ İktisat Fakültesi öğrencileri, öğretim üyeleri, İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti üyeleri katıldı. Törende konuşan İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti Başkanı Vahap Adıyaman, Tütengil’in Türkiye’nin geleceğine yönelik sorunlarına çözüm üreten bir hoca olduğunu söyledi. Eski öğrencilerinden Kemal Homak ise, “Tütengil herkese öğretmenlik yapabilseydi bu ülke bu hale gelmezdi” diye konuştu.Prof. Dr. Tütengil, 1979 yılının 7 Aralık sabahı saat 07.45’te Levent’teki Sülün Sokak’ta bulunan İETT durağında, silahlı dört kişi tarafından katledilmişti. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) asirmen?cumhuriyet.com.tr Vicdani retçi Halil Savda tutuklandı ? İstanbul Haber Servisi İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi, vicdani retçi Halil Savda Çorlu Askeri Mahkemesi tarafından tutuklandı. Askeri Yargıtay 3. Dairesi’nin, 13 Ağustos tarihinde, Halil Savda ile ilgili mahkumiyet kararının “Suç vasfı ve eksik soruşturma yönünden isabetsizlik ve yasaya aykırı bulunan mahkumiyet hükmünün 353 sayılı kanunun 221/1 maddesi uyarınca sanık müdafinin temyizine atfen ve resen bozulmasına” karar vermesi nedeniyle dava yeniden görülüyor. Çağdaş Tuzla yayın hayatında ? İstanbul Haber Servisi AKP’li Tuzla Belediyesi tarafından mühürlenen Çağdaş Tuzla gazetesi, İstanbul 7. İdari Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararının ardından yayın hayatına tekrar başladı. Gazete, Tuzla Belediyesi’nin halka ücretsiz dağıttığı ve Medeni Kanun yerine şer’i hükümleri öneren “Delilleriyle Aile İlmihali” kitabı, Belediye Başkanı Mehmet Demirci’nin 10 yıllık SSK primlerini hukuka aykırı olarak geriye dönük ve belediye kasasından ödetmesi gibi haberler yayımlamıştı. Siz bu yazıyı okuduğunuz zaman Orhan Pamuk Nobel Ödülü’ne ilişkin konuşmasını yapmış olacak. Ancak ne yazık ki benim bu konuşmayı, bu yazıda değerlendirme şansım bulunmuyor, çünkü bu yazı konuşmadan evvel yazılıp gazeteye teslim edilmek zorunda. Bu hafta ülkemize tarihimizdeki en büyük ödüllerden birisi gelecek. Türkiye, yazarı Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış ülkeler safına girmiş olacak. Bu onuru bize kazandıran Orhan Pamuk tartışması da tabii ki bitmeyecek. Yine de bu hafta gelin bu ödülün, bu büyük ödülün kıvancını yaşayalım; öfkeleri, tepkileri bir yana bırakalım. Orhan Pamuk çok uzun zamandır bir dünya edebiyatçısıydı. Dünyanın neresine gitsek en çok tanınan Türklerden birisinin Orhan (Pamuk) olduğunu duyuyorduk, görüyorduk. Geçen ay Çin seyahatimiz sırasında 2006 yılında en iyi yabancı romancı olarak Orhan Pamuk’un seçildiği Orhan Pamuk, Nobel ve Siyaset… ni duyduğumuzda koltuklarımız kabarmıştı. ??? Orhan Pamuk arkadaşım, o nedenle birçok kişiden daha iyi tanıyorum onu. O büyük yaratıcılığını, hep ülkesinde sürdürmek isteyen, en çok da kendi ülkesinde sevilmek isteyen bir yazar. Bazılarının sandığı gibi kendisini yurtdışında beğendirmek asıl hedefi olmadı hiçbir zaman. Zaten asıl ününü önce kendi ülkesinde Türkiye’de kazandı. Romanları önce Türkiye’de satış rekorları kırdı ve bu nedenle dünyanın ilgisini çekti. Orhan Pamuk üzerine yapılan tartışmalarda onun Irak savaşına karşı çıkmadığı, eleştirmediği yönünde açıklamalar yapıldı, yazılar yazıldı. Halbuki ilk günden itibaren Orhan’ın savaşa ve müdahaleye karşı çıktığını biliyorum. Bu konuda yazılar da yazdı. Size bir örnek olduğu için geçen yıl, üstelik ABD’de yaptığı bir konuşmadan bir bölüm aktarmak istiyorum. Bu konuşmayı yaptığında Nobel Edebiyat Ödülü’nü de almamıştı: “Bu vahşi ve zalim harp Amerika ile Batı’nın utancıdır. Kendimizi sorgulamamız lazım. Demokrasi ve düşünce özgürlüğü adına kültürleri ve dinleri lekelemek, zalimce ülkeleri bombalamak hangi mantığa sığar? Dünyanın benim tarafımdaki yarısı bunca ölümden sonra daha demokratik olmadı. Irak’a karşı savaşta 100 bine yakın insanın vicdansızca kıyılması ne barışı getirdi ne de demokrasiyi. Aksine Batı’ya karşı milliyetçi öfkeyi ateşledi. Şimdi Ortadoğu’da demokrasi ve laiklik için mücadele veren küçük bir azınlık için işler daha da zorlaşmaya başladı. Irak savaşı ABD ve Batı için utançtır.” Merak edenler için aktardım. Orhan Pamuk, bir edebiyatçı olarak siyasi konulara fazla dalmak istemediğini her zaman dile getirir. Ancak yine hepimiz biliyoruz ki birçok kritik olayda Orhan tutum almakta tereddüt etmedi. Özgür Gündem “Susurlukçular” tarafından havaya uçurulduğunda elinde Özgür Gündem Beyoğlu sokaklarında gazete sattı. 1996 ve 1999 yılındaki ölüm oruçlarında başından itibaren duyarlı davrandı. Sorunun çözümü için hepimizden çok gayret edenler arasında Orhan Pamuk vardı. Birlikte o olaylar sırasında büyük üzüntüler yaşadık. Daha birçok konuda tepki göstermesi gerektiği zaman hiç duraksamadı. Batı ülkelerinde yabancı düşmanlığı ve yoksullara yapılanlar konusunda da tutum aldı. ABD’de yaptığı bir konuşmada şunları söyledi: “Yoksul ülkelerden ekonomik ve acı Ayasofya’da eylem davası ? İstanbul Haber Servisi Papa’nın Türkiye’yi ziyareti öncesinde Ayasofya Müzesi’nde eylem yaptıkları için gözaltına alınan 25 kişinin, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacağı bildirildi. İddianamede 25 zanlının 1.5 ile 3’er yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. Erdoğan 73 ülke gezdi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin aylık yayın organı “Türkiye Bülteni” dergisindeki derlemeye göre, Başbakan Tayyip Erdoğan, 4 yılda 73 ülkeye 154 ziyaret gerçekleştirdi. Erdoğan’ın en çok ziyaret ettiği ülkelerin başında Belçika (10), ABD (8) ve Almanya (8) geliyor. masız baskılar nedeniyle Kuzey’e veya Batı’ya sığınan göçmenlerin bir kısmı zengin ülkelerde daha acımasız ırkçılığa muhatap kalıyorlar. Modern insanların ekmek ve su gibi gördüğü düşünce ve ifade özgürlükleri evrensel insan haklarıdır. Bu haklar milliyetçi duygular, moral hassasiyet ve daha da kötüsü iş ve askeri yararlar hesabına kullanılmamalıdır. Zorlanmadıkça politik konular içine giren birisi değildim. Ancak duyduğum baskı ve zulüm hikâyeleriyle bu dünyanın içine suçluluk ve dayanışma duygularıyla çekildim. Aynı zamanda kendimi korumak gerektiğini ve hiçbir şey yapmadan sadece güzel romanlar yazmam gerektiğini de düşündüm.” ??? Orhan Pamuk, yaratıcılığının, büyük romancılığının en büyük ödülünü hepimiz adına almak için Stockholm’de. Türkçenin bu büyük ustasına, sevgili arkadaşıma başarılar diliyorum. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear