01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 EKİM 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 İrtica Türker Ercan: ‘‘İsmet İnönü, ne güzel söylemiş: İrticadan beslenenler, irticayı daima ret ve inkâr ederler.’’ Ya ğ m u r E k i m BushErdoğan görüşmesinde PKK yokmuş... ‘‘Koordinatör var!’’ BAŞBAKAN’IN ‘‘PKK’ye karşı durup dururken operasyon yapmayız’’ açıklamasının aksine Genelkurmay Başkanı, PKK’ye karşı operasyonların durmayacağını bildirdi ve malum çevrelerin dillendirdiği ‘‘ateşkes’’in muhatabının Türk Silahlı Kuvvetleri olmadığını, olamayacağını belirtti. Anlayana sivrisinek saz! Anlamayanlar emekli Deniz Kurmay Albay Reşit Çağın’a kulak verebilir: ‘‘Bulunduğu makamı hak etme konusunda kendisi de kuşku duyuyor olmalı ki, iki de bir ‘Ben bu ülkenin Başbakanıyım’ diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın dört yıldır yaptığı gaflar bini aşsa da, bu sonuncusu ‘PKK’ye karşı durup dururken operasyon yapmayız’ sözü ülkenin bekası ve insan hayatıyla ilgili olması bakımından son derece hazindir.Öncelikle ülke ordusu savaşıyormuşçasına ‘PKK ateşkes ilan etti’ gibi GÖRÜŞ ALİ BULUNMAZ Ateşkes! bir ifadeyi kabullenmek ve kullanmak son derece yanlıştır. Bunların siyasi sözcülüğüne soyunan hainlerin sık sık ‘taraflar silahları bırakmalıdır’ şeklindeki söylemleriyle kabul ettirmeye çalıştıkları gibi, bu katil sürüsü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eşiti ya da muhatabı değildir. Ülkenin toprağına göz diken, emperyalistlerin maşası çapulcular, o ülkenin bekasından sorumlu ordusuyla asla bir tutulamaz. Böyle bir yasadışı örgütün beyanını ciddiye alıp ona göre tavır belirlemek de, ciddi bir devletin kabul edebileceği bir yöntem olamaz. Bu cinayet şebekesinin yaptıklarını yok sayıp, ateşkes ilanına(!) göre davranmak, ona tabi ve teslim olmak anlamına gelmez mi? Adı Türk Silahlı Mehmet Ali Şahin: ‘‘İrticanın üzerine gidiyoruz.’’ Kucaklaşmak için mi? Şekil Erol İşisağ: ‘‘Cumhurbaşkanı: İrtica var. Başbakan: İrtica yok. Sonuç: İrtica yok şeklinde vardır.’’ Kuvvetleri olan bir kurum, silahını bırakır ve ‘Madem onlar ateş kesti, ben de bugüne kadar yaptıklarını bir kalemde silip, takibi, tespiti ve tesirsiz hale getirmeyi durduruyorum’ diyebilir mi? Hele ‘tepki görürüm’ endişesiyle şehit ailelerine başsağlığı dilemekten çekinen bir başbakan, onların yiten canlarını, sönen ocaklarını ve yanan yüreklerini hiçe sayarak, teröristlerin daha önce de denenmiş samimiyetsiz ve inandırıcılıktan yoksun beyanını ciddiye alıp nasıl böyle bir beyanda bulunabilir. Hainlere hak ettikleri cezayı vermek için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevini kesintisiz sürdürmesi nasıl ‘durup dururken operasyon’ olarak nitelendirilebilir? İnisiyatif devlette değil de teröristte mi olacak? 30 yıllık sabıka yok sayılıp temiz bir sayfa mı açılacak? Nihayet böyle bir başbakan başımızda daha ne kadar kalacak? Ulusalcılık ve Faşizm Anlaşılmadığı ya da anlaşılmak istenmediği için, bıkıp usanmadan tekrarlamakta yarar var. Bir süredir devam eden ulusalcılık, yükselen milliyetçilik ve faşizm tartışmalarında, belirli ve bilinçli yönlendirmeler yapılıyor. Türkiye’de özellikle son dönemde, kavramları gerçek anlamlarından uzaklaştırarak, yeni ve içi boş (içini, herkesin istediği gibi doldurduğu) kavramlar yaratmak moda oldu. Elbette ulusalcılık da bundan payını aldı. Sonda söylenecek olanı başta söyleyerek daha kolay ilerleyebiliriz belki. Ahmet Taner Kışlalı, ulusalcılık (ulusun yararını savunan milliyetçilik) için, Siyasal Sistemler adlı kitabının 118. sayfasında şöyle diyor: Ulusalcılık, ‘‘toplumdaki bir kesimin başka bir kesimi sömürmesini gözden saklamak ve kolaylaştırmak amacıyla kullanıldığında tutucudur; ama ona, o toplumun başka toplumlar veya başka toplumların içindeki bir kesim tarafından sömürülmesine karşı başvurulduğunda ilericidir’’. Bu bağlamda sapla samanı birbirinden ayırmak gerekmektedir. Ulusalcılık, dünya literatürüne Fransız Devrimi ile ulus bilincinden doğarak girmiş ve günümüze kadar gelmiş bir kavramdır. Türkiye’de ise, Osmanlı’nın yıkılışıyla; ümmetten ulusa geçişle birlikte serpilmiş ve gündelik yaşamın içinde yer almıştır. Ayrıca ulusalcılık, Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı sayesinde kazanılanları imleyen bir kavram olarak, yakın tarihimizde önemli bir yere de sahiptir. Bununla birlikte ulusalcılıkla eşdeğer görülen, aşırı (kör) milliyetçilik ya da faşizm, İkinci Dünya Savaşı öncesinde İtalya ve Almanya’da beliren bir sistemdir. İtalya’da aynı adla, Almanya’da ise Nasyonal Sosyalizm (Nazizm) adıyla; ama aynı işlevle boy vermiştir. Öyle ki, gerek faşizm gerekse nasyonal sosyalizm, ırk ayrımcılığına dayalı; bir ırkı (saf İtalyan ve saf Alman ırkını) diğer ırklardan (güncel deyimle ‘‘öteki’’lerden) üstün gören ve ‘‘öteki’’leri sistematik biçimde yok etmeyi içeren rejimlerdir. Aynı zamanda, Roma İmparatorluğu mirasını sahiplenerek yayılmacı eğilimleri de esas alan bir altyapıya sahiptirler. Kısacası kör milliyetçilikte, ‘‘biz ve onlar’’ ayrımı ön plana çıkmaktadır. ??? Günümüzde Avrupa ve Türk basınında ‘‘Türkiye’de yükselen ulusalcılık...’’ ifadesiyle başlayan cümlelere çok sık rastlıyoruz. Bir anlamda, ulusalcılık bilinçli şekilde, Avrupa’nın geçmişindeki kör milliyetçilikle eşanlamlı kullanılıyor. Kuşkulu bir durum yaratan da bu, çünkü kimi ‘‘aydınlarımız’’ bu tür bir benzetmeye veya yakıştırmaya destek vererek kamplaşma yaratıyor. Çokkültürlü zemininden (pek çok kültürün bir arada yaşadığı ulus bilinciyle yoğrulan/benzemezliklerin yerine, ortaklıkların gündeme geldiği anlayıştan) uzaklaştırılıp, çokkültürcü bir söylem geliştirilerek farklılıklara atıf yapılmasıyla ulusalcılık, kör milliyetçiğe (faşizme) dönüştürülüyor. Böylece çekişmeler ve gerilimlerin yaşanmasına elverişli bir ortam yaratılmış oluyor. Bazılarının elinde silahı, satırı, bombasıyla; mahkeme kapılarında, meydanlarda, kısacası yaşamımızın her anında ‘‘ben Türk milliyetçisiyim’’ biçimindeki ifadeyle ortaya çıkışının, ulusalcılıkla ne kadar örtüştüğü tartışılabileceği gibi; ‘‘ben demokratım, özgürlüklerden yanayım’’ diyerek insanları birbirine düşüren eylem ve söylemlerde bulunanların/bunları destekleyenlerin de ne kadar özgürlük ve demokrasi yanlısı oldukları uzun uzun düşünülebilir. Ulusalcılıkla faşizmi bir ve aynı şeylermiş gibi göstermek, görmek/görmek istemek de kimilerinin işine geliyor sanki. Bu doğrultuda yönlendirici tartışmalar açmak ve yürütmek de, ne yazık ki olağan sayılıyor. Komutanlar İzzet Özdamar: ‘‘İmamları ‘onlar bu memleketin evladı değil mi?’ diye koruyan AKP’liler, komutanlara niye tepki gösteriyorlar. Komutanlar da bu memleketin evladı değil mi?’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Avrupa Parlamentosu’nun yeni raporu AVRUPA Parlamentosu’nun Türkiye hakkında bundan sonra hazırlayacağı ilk raporun ilk ipuçlarını Reha Bavbek ele geçirmiş. Taslak raporun ön taslağı şöyle: ‘‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Padişahı 4. Murat’ın koyduğu içki yasağının insan haklarına aykırı olduğunu kabul etmesi. İsmet Paşa’nın delege olarak Lozan’a gönderilmesinin bir hata olduğunun itirafı ile Lozan Antlaşması hükümlerinin Batılı ülkeler görüşüne göre değiştirilmesi için çalışmalar başlatılması. Türk erkeklerinin cüppe giyerek ve sarık takarak dolaşmasının yasalaştırılması. Tekke ve zaviyelerin kapatılması hakkındaki yasanın iptal edilerek tarikatların birer sivil toplum kuruluşu olarak tescil edilmesi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Atatürk ilkelerine bağlılığının sona erdirilmesini sağlayacak her türlü önlemin alınması. Avrupa Parlamentosu’nun her görüşünü içtenlikle kabul edecek yeni bir Cumhurbaşkanı seçilmesi. Kıbrıs’taki Türk askerinin derhal geri çekilerek adada İngiliz, Fransız, Amerikan ve İsrail üslerinin kurulmasının desteklenmesi. Fethullah Efendi’nin Türkiye’ye dönmesini sağlayacak şartların gerçekleştirilmesi.’’ behicak?yahoo.com.tr Ateş Akif Kökçe: ‘‘İmralı’dan ateşkes kararı çıkmış. Orman yangınlarının zamanı geçtikten sonra mı?’’ ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Papa ‘Anadolu’dan Seçilmeli... ‘‘Hıristiyanlar ve Müslüman medyamızda da 16. Benediclar her türlü tahammülsüzlüğe tus’a ve tüm Batılı hayranlarına karşı birlikte hareket etmeyi öğ bu gerçeğin anımsatılmaması renmelidirler.’’ hazin deği midir? Papa 16. Benedictus’un bu Örneğin Mevlanamızın ‘‘Aycümlesi günlerdir dillerde... nı dili konuşanlar değil, aynı duyMüslüman ülkelerin temsilci guları paylaşanlar anlaşabilirlerini 25 Eylül 2006 günü yarım ler’’ dediği orta çağda, Avrusaatliğine Vatikan’a çağırdığın pa’da ‘‘engizisyon’’ yaşanırken; da, Hz. Muhammed’le ilgili ‘‘Anadolu Hıristiyanları’’ ile ‘‘rencide’’ edici sözlerinden ötü ‘‘Anadolu Müslümanları’’ hep rü İslam âleminden özür dileye ‘‘aynı duygular’’ı paylaştılar. O ceğini umanlar yanıldılar. Sade kadar ki bu duygular, ortak türce 5 dakikalık konuşmasındaki külere, ortak şarkılara bile döbu kadarcık ‘‘nasihat’’ ise nere nüştü... deyse çerçevelenip duvarlara Papa, ne bu türküleri bilir ne asılacak!.. de bu şarkıları. Hatta, iki dinden O kadar ki AB Başmüzakere insanların aynı kent şöyle durcimiz Devlet Bakanı Ali Baba sun, aynı mahalleyi, aynı semti, can da geçen hafta İtalya’da de aynı sokağı, yan yana evleri, gümiş ki: ‘‘Papa’nın talihsiz keli nümüzde de aynı apartmanın melerini düzeltme çabalarını ka dairelerini paylaştıklarını emibul ettik.’’ (Milliyet29 Eylül niz ki dedesinden bile işitme2006) miştir. Demek ki Babacan ve ‘‘kabul Evet, mademki ‘‘tahammül ettik’’ dedikleri kimlerse, bun etmek’’, Hıristiyanlarla Müslüdan böyle ‘‘Hıristiyanlara ta manların ‘‘birlikte yaşama külhammül etme’’yi Papa’nın ‘‘bir türü’’ne kavuşmalarıyla sağlalikte davranın’’ demesi sayesinnacak; o zaman, önde öğrenecekler! celikle ‘‘Papa’’laOysa, Ali Babacan demerın ‘‘bu gelenekten liydi ki: ‘‘Ama zaten gelmeleri’’nde yarar biz bunu biliyoruz; var... Anadolu’da yüzlerEğer Vatikan’da, ce yıldır hep bera‘‘Anadolu Hıristiyanber yaşadık; dahaları’’ arasından yüksı birlikte uygarlıkselen bir din adamı lar yarattık; birlikotururabilseydi; şunte kültürler ürettik ları ‘‘bilen’’ bir ruhaAsıl ‘Avrupalı Hıristini lider olacaktı: yanlar’ın hiç yaşamaAnadolu’da değişik dıkları bu ‘Anadolu dinlerden ‘‘hemşekardeşliği’nden ders ri’’ler birbirlerinin düalmaları gerekmiyor ğünlerine giderler, mu?’’ bayramlarını kutlarAslında Baba St. Nicholas (Noel Baba) lar; yaslarını ve secan’dan da önce Bir Anadolu bilgesi.. vinçlerini paylaşırPapa’nın davetilar; hastalıklarında ne katılan, Türkiye’nin Vatikan yardımlaşma, sağlıklarında datemsilcisi Osman Durak keşke yanışma içinde yaşarlar... bunları söyleyebilseydi... BöyAnadolu çarşılarında değişik lece Türkiye’nin, oradaki diğer dinlerden esnaf, birlikte ticaret 20 Müslüman ülkeden ‘‘tarihsel yaptıkları gibi ortaklıklar bile farkı’’nı da göstermiş olurdu... oluşturmuşlar; birlikte kazanıp Örneğin Arabistan Müslü birlikte ‘‘bereket’’ yaratmışlarmanları da Hıristiyanlarla bera dır... ber yaşamayı bilemediler. İki İşte sadece bunları gösterebildinden insanların çağlar boyu mek için bile, Papa’nın Türkiye ‘‘hemşeri’’liklerini ‘‘sadece Ana ziyaretini mutlaka sağlamak gedolu kentlerindeki ortak yaşan rekiyor. Örneğin Nevşehir’de, mışlıklar’’ın yaratabildiğini, Va cami ile kilisenin değil yan yatikan’dan dünyaya ‘‘anımsat na, ‘‘aynı bina’’da bulunduğunu; mak’’ ne kadar da etkili olurdu... bir kapısından ‘‘cami bölümü’’ne, diğerinden de ‘‘kilise bö‘Kimlikli duruş’ gerek lümü’’ne girildiğini anlatmak Ne var ki Papa’ya bunları söy yetmez... leyebilmek için ‘‘din bilinci’’ Hele Antakya’da, kent tarihinyetmez; asıl ‘‘tarih ve uygarlık deki sevilen bir Hıristiyan mabilinci’’ gerekir. Geçmişimizin rangozun adını taşıyan ‘‘Habibi ‘‘farklı kültürel ve toplumsal bi Neccar Camisi’’ni ziyaret ederikimleri’’ni içtenlikle sahiple bilirse; en etkili ‘‘tahammül eğinerek, güçlü bir özgüven duygu timi’’ni de almış olmaz mı?.. suyla ‘‘kimlikli duruş’’a dönüşBöylesine bir sevgi ve saygı türebilmek gerekir. yüklü birlikteliğin ‘‘insanlığın Hadi diyelim ki Vatikan tem evrensel bilinci’’ne taşınabilmesilcimiz ile AB Başmüzakere si için, artık ‘‘Papalar Anadocimiz ‘‘diplomatik çekingenlik’’ lu’dan seçilmeli’’... içindeydiler. Peki, Papa’nın aynı çağrısına geniş yer veren ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Ekim www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Brezil1 ya’da yaygın olan ve Vudu 2 dinine benze 3 yen bir inanç ve büyücülük 4 anlayışı. 2/ 5 Alçak enlem 6 lerde esen 7 düzenli rüzgâr... Kayak. 8 3/ Üzerine 9 yazı yazılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tabaklanmış ceylan 1 H İ B A K U Ş A derisi... Hayvanların bağlandığı gölgelik. 2 A L A B O R İ N A Ş OM 4/ Şöhret... Çok yi 3 Ş A R A P Z AM T E nelendiğinden usanç 4 E V R verici bir durum alan 5 M E T A N E T A N A L O J İ söz. 5/ Çanakkale 6 A A V K İ R İ K yöresine özgü, çeşit 7 li sebzelerle hazırla 8 A R A M İ S L A nan türlü yemeği. 6/ 9 S İ T E A D E N İyi huylu kimse... Sıvas’ın bir ilçesi. 7/ Uluslararası alanda mal taşımacılığında kullanılan büyük kamyon... Yersiz söz ya da davranış. 8/ İsviçre’de bir kanton... Soyundan gelinen kimse. 9/ Yunanlı tarihçi Ksenephon’un ‘‘Onbinlerin Dönüşü’’nü konu alan ünlü yapıtı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzda yetişen ve kurutulmuş yaprakları enfiye gibi burna çekilen ya da emilen bir ot. 2/ Adana’nın bir ilçesi... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 3/ Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı... Bir şeyi düşünmeye gerek duymadan hep aynı biçimde yapmak alışkanlığı. 4/ Eli işe yatkın, becerikli... Uzun bacaklı ve çekik karınlı bir köpek. 5/ İki kuzulu koyun... Tanrı. 6/ Divan şiirinin ölçüsü... Tantal elementinin simgesi. 7/ Gazetecilik dilinde uydurma habere verilen ad. 8/ Mezbaha. 9/ Bir öğretim kurumu... Gümüşbalığının küçüğü. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 BİZİM GAZETE CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear