28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2006 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y B Y PB PB PB PB PB Y 18 20 21 19 21 21 23 22 18 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y B PB PB Y Y PB PB PB 19 23 22 20 18 20 19 17 24 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B PB PB 27 26 24 26 22 22 16 16 15 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeybatısı ile Kütahya çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde biraz azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y Y Y Y Y Y Y 12 13 14 16 17 16 17 18 17 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y B Y B PB Y B Y Y 19 22 19 20 23 21 22 22 16 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y PB PB PB PB Y PB B PB 11 22 4 26 18 18 20 29 28 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ‘‘Dışarıda bayram / Bayram bize mahrem / Sultanım, biçarem / Doldur içelim’’. Kırgınlıkların, kavgaların geride bırakılmasını öğütlediği söylenen bayramsal kuralı köşe yazılarında, siyaset adamlarının mesajlarında bırakarak gerçeğe dönelim. Bayram iyimserliğini yansıtan kimi gazete haberlerine göz atalım. Hürriyet’in Ankara ekindeki manşet; ‘‘Ankara Valiliği vatandaşların Ramazan Bayramı’nı ‘huzur ve güven içinde’ geçirmesi için çeşitli önlemler aldı’’ diyor ve alışveriş merkezlerinden mezarlıklara kadar önlemler sıralıyor. Anlı şanlı Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kudretli başkanı Melih Gökçek’in önlemlerine gelince; EGO ve ASKİ ekipleri nöbetçi ekip bulunduracakmış, Gıda ve Çevre Sağlığı ekipleri denetimlerini sürdüreceklermiş. Yani?.. Güncel yaşamda zaten yapılması gereken denetimler halka bayramda bir özellik diye yutturulmaya çalışılıyor. ??? Ankara Valisi her gün Çankaya’daki kenti tepeden gören ikametgâhından makamına hangi yoldan gidiyor ve dönüyor acaba? Atatürk Bulvarı’ndan mı? Olanaksız. Bugün trafiğe açık, ama yarın trafiğe kapatılıp kapatılmayacağı bilinmeyen yollar önceden valiliğe bildirilmiyorsa her sabah insanlarımızın çektiği ıstırabı vali beyefendi de çekiyor demektir. Ankara Valiliği, bayramı halkımızın ‘‘huzur ve güven içinde’’ geçirmesini sağlayacak onca önlem aldığını açıklarken yağmurlu, çamurlu şu günlerde hangi yolun kapalı, hangisinin açık olacağını, örneğin Kızılay’dan Çankaya’ya nasıl gidileceğini gösteren kent haritaları dağıtsaydı çook daha yararlı bir görevi yerine getirmiş olacaktı! Ziyarete giden bir heyetle birlikte Köşk’e çıkan Melih Gökçek’e Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Ankara yollarını altüst eden düzenlemelere neden kış başında giriştiğini sormuş. Gökçek sanki çok ‘‘makul’’ bir açıklamaymış gibi, ‘‘Esenboğa yolunu yaptık, ekipmanlarla araçları orada kullandık. Kent yollarına ancak sıra geldi’’ diye yanıtlamış. Gökçek’in ‘‘makul’’ bulduğu uygulama; Atatürk Bulvarı’nın Meclis hizasından Cinnah’ı da içine alarak Çankaya’ya çıkan bölümünü geçilmez hale getirdi. Her adım delik deşik. Bir başka açıklaması daha var: ‘‘Şimdi sıkıntı çekiyormuş halk, ama yapılanlar sona erdiği zaman rahat edecekmiş!’’ Oysa, yöneticinin başlıca görevi, halka rahatsızlık vermeden görevi başarmak! Gökçek’in, belediyenin bütün olanaklarını seferber ederek Başbakan’a Esenboğa Havaalanı yolunu şu kadar ayda bitireceği vaadini gerçekleştirme uğruna kent insanını trafik sefili yapma hakkı yok. ??? Yeni çıkan bir modelle yalakalık ikiye ayrılıyor. Doğrudan yalakalıklardoğrudan olmayan yollardan yalakalıklar! İşte örnek: Nobel ödülünü alan roman yazarını kutlamaması bir ara sorgulamaya dönüştürülmeye çalışılan Çankaya’nın; Ankara bulvarlarını işkence aracına dönüştüren belediyeye dönük eleştirileri sütunlarda yer almıyor; ama RTE’yi hastanede ziyarete gitmediği üzerine senaryolar düzenleniyor, dolaylı yalakalık örneği eleştiriler yazılıyor. Genelkurmay Başkanı gitmiş, Baykal, Ağar gitmiş; (attığı her adımın sağlam bir gerekçesi olan) Cumhurbaşkanı Sezer gitmeyerek yanlış yapmış! Yazarı da, üstelik meslek yaşamı yanlışlarla dolu, iadei itibar kuralıyla mesleğe avdet eden biri. Vay benim köse sakalım! Kaçakçılıkla suçlanan müsteşar vekili hakkındaki soruşturma engelleniyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY İşte ihbar mektubu İLHAN TAŞCI ANKARA Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’e bağlı gümrüklerdeki kaçakçılık olaylarını ortaya çıkaranlar görevden alınırken ‘‘kaçakçılığa yardımla’’ suçlanan Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin’in yargı kararı olmaksızın Tüzmen’in ‘‘aklamasıyla’’ soruşturulması engelleniyor. Şahin, hakkındaki kaçakçılık raporunun ‘‘Cumhuriyet’te yer almaması yönünde önlem’’ almadığı gerekçesiyle eski Teftiş Kurulu Başkanı Erdener Demirağ’a kınama cezası vererek de bürokraside bir ilke imza attı. Başbakanlık Teftiş Kurulu’na yaptığı ihbarla kaçakçılığın ortaya çıkmasını sağlayan ‘‘Aziz Eren’’ adlı bir yurttaşın 10 Ekim’de Başbakanlık ve Gümrük Teftiş Kurulu’na gönderdiği yeni ihbar mektubunun gümrüklerde yaşananlarda etkili olduğu belirtiliyor. İhbar mektubunda, Şahin ve gümrük bürokratlarının yanı sıra Kürşad Tüzmen’in de parasal çıkar sağladığı iddialarına yer verilirken rakamsal dökümleri de gösterildi. Daha önceki ihbarlarının ‘‘doğru’’ çıkması nedeniyle Eren’in yeni ihbarı da incelenmek üzere, Gümrük Teftiş Kurulu’nca işleme konuldu. Gümrük Teftiş Kurulu Başkanı Demirağ’ın görevden alınmasında bu mektubu işleme koymasının etkili olduğu belirtiliyor. Eren’in daha önce Başbakanlık ve gümrüğe yaptığı 2 ihbar sonucunda, Kaçakçılıkla Mücadele Yasası kapsamında bir soruşturma raporu, iki tane de ek soruşturma raporu düzenlenmişti. Eren’in ihbarının ardından hazırlanan raporlarda Şahin de ‘‘kaçakçılığa yardım’’ ile suçlanmıştı. Müsteşar vekili hakkında ‘‘inceleme’’ yapan Tüzmen, Şahin’in ‘‘suçsuz’’ olduğu sonucuna vararak soruşturulmasına izin vermemişti. Şahin, yargı kararıyla aklanma olanağını da yitirdi. Şahin’in akaryakıt kaçakçılığına yardımla suçlandığına ilişkin rapor hazırlanarak başsavcılığa gönderildiğini ilk kez Cumhuriyet, okurlarına duyurmuştu. Şahin’in hakkındaki bu raporu, başsavcılığa gönderen Demirağ’a konunun ‘‘Cumhuriyet’te yer almaması yönünde tedbir’’ almadığı gerekçesiyle kınama cezası vermesi bir ilk olarak kayıtlara geçmişti. ‘Tüzmen engelledi’ CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Tüzmen’in kaçakçılık olayının sağlıklı sorgulanmasını engellediğine işaret ederek ‘‘Oysa Bakanın yapması gereken Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu devreye sokmasıdır. Kendisi ve atadığı kişilerle ilgili yolsuzluk söylemleri nedeniyle işi ortaya çıkaranları cezalandırarak, onları sindirerek, dosyayı kapatmaya çalışıyor’’ dedi. Tüzmen’in konuyu Başbakanlık Teftiş Kurulu’na aktarmamasının nedenini olayın daha da büyümesini önleme çabası olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, ‘‘Bakanın yaptığı, olayların büyümemesi ve kapatılması için bir hamledir. Bu olay kapanmayacak. Önümüzdeki komisyon görüşmeleri sürecinde bakana bunların hesabı sorulacak. Sayın Başbakan, ‘Yolsuzlukların üzerine gideceğiz, damardan girdik’ diyor. İşte önlerinde somut örnek. Rapora bağlanmış kaçakçılık olayı var, Gümrük Müsteşar Vekili’nin odasında yüz yüze yapılan görüşmeler var. Sayın Başbakan’ın da bu konudaki sessizliğini sürdürmesi gerçekten ilginç’’ diye konuştu. Erdener Demirağ’a Cumhuriyet’in haberlerini engelleyemediği gerekçesiyle ceza verilmesini eleştiren Kılıçdaroğlu, ‘‘Kurul başkanına böyle bir suçlama yöneltilemez. Basını engelleyemedin diye ceza verilmesi, başlı başına bir suçtur’’ diye konuştu. Türkiye’ye dönen işçilerin baş ve yüzlerinde yaralar bulunduğu, bir kısmının zor yürüdüğü görüldü. (AA) İşçilerden ‘ölenler oldu’ iddiası Haber Merkezi Kazakistan’da bir petrol şantiyesinde Kazak ve Türk işçiler arasındaki kavgada yaralanan Türk işçilelerden 396’sı 3 ayrı kafile halinde yurda döndü. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan bazı işçiler, birkaç Türk işçinin öldüğünü iddia ederek, geride kalan arkadaşlarının yaşamından endişe duyduklarını dile getirdiler. Bazı işçiler de havalimanı çıkışında kendilerini bekleyen firma yetkililerine saldırdı; polis olay çıkmasını güçlükle önledi. Vatan Hastanesi’nde kontrolden geçirilen işçilerden 41’i tedavi altına alınırken, diğer işçiler taburcu edildi. Büyükelçi yalanladı Türkiye’nin Almatı Büyükelçisi Taner Seben, olayın ciddiyetini herkesin kabul ettiğini belirterek ‘‘Ancak şu kadar ölü varmış gibi aslı olmadık dedi kodularla kimse olayı bir TürkKazak husumeti varmışa doğru çekmesin’’ dedi. Seben, ölü olduğu konusunda kendilerine bilgi ulaşmadığını, bir büyükelçilik heyetinin bölgede olduğunu belirterek ‘‘Böyle bir olay olsa nasıl saklanabilir, kim saklayabilir ki?’’ diye konuştu. Seben, bölgede güvenliğin sağlandığını, ancak ENKA’nın tam güvenlik sağlanıncaya dek işbaşı yapmayacağını söyledi. üye olmasını istediklerini duyurdu, belgeye bağladı. Bir ek daha yaptı: Kıbrıs ve Ege koşulu! Dönemin Başbakanı Ecevit, buna itiraz etti. ‘‘Olmaz, bu koşullarda biz Helsinki zirvesinde yokuz’’ dedi. Finlandiya Başbakanı Paavo Lipponen, Ecevit’e özetle şu mektubu yazdı: ‘‘Bugün Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti’yle ilişkilerinde yeni bir yola girmiştir. Türkiye’ye diğer adaylarla aynı koşullarla aday devlet statüsünü oybirliğiyle sunma kararı aldığımızı size bildirmekten büyük memnuniyet duymaktayım. Avrupa Konseyi’nde bu mektuba ek taslağı müzakere ettiğimizde, herhangi bir itirazla karşılaşmadan taslağın 12. maddesinde Kopenhag kriterlerinden farklı yeni bir kriter sunmamaktayız... Ortaklığa giriş bugünkü konsey kararları temel alınarak düzenlenecektir. Dördüncü paragraftaki 2004 tarihi Lahey Adalet Divanı yoluyla anlaşmazlıkların çözümü için son tarih değildir...’’ ??? Yukarıdaki mektup özetle iki şey söylüyor: 1 Türkiye’den Kopenhag kriterleri dışında yeni bir istemde bulunmayacağız. 2 Kıbrıs ve Ege sorunlarının çözümü Türkiye’nin AB’ye girişinde önkoşul değildir. Bu mektup o günlerde tartışıldı. Bugünkü sorunların temeli olabileceği söylendi. Bunlar ayrı konu. Ancak 1999’da Kıbrıs’ın önkoşul olmayacağını söyleyen Finlandiya bugün AB’nin dönem başkanı. Aynı Finlandiya bugün Türkiye’ye Kıbrıs’la ilgili bir ‘‘çözüm belgesi’’ dayatıyor. Finlandiya’nın hazırlığının tümüyle arkasında olduğunu söyleyen AB de Türkiye’ye demokratik bir seçenek sunuyor: ‘‘Kıbrıs konusu mutlaka çözülmeli. Elimizde elle tutulur tek belge Finlandiya önerisidir...’’ Finlandiya’nın önerisi 3 temel istemden oluşuyor: 1 Maraş’ı Rumlara verin. 2 Magosa Limanı’nı AB’ye verin. 3 Türkiye, tüm liman ve havaalanlarını Rumlara açsın. Bunların karşılığında KKTC, izolasyondan kurtarılacak. Bu, izolasyondan kurtarıp KKTC’nin ‘finişini’ hazırlamak demek. Tam ‘Fin’işi! ??? Kasım ayının ilk haftasında Fin önerileri daha yoğun tartışılacak. 89 Kasım’da Türkiye ile ilgili ilerleme raporunun açıklanması bekleniyor. Eğer Türkiye ve KKTC, Fin işini kabul ederse rapor Türkiye için daha ‘‘güzel’’ olacak. Etmezse raporda beklenti yer alacak. AKP hükümetiyle Talat hareketi ilk defa derin bir ayrılık içine giriyor. Hükümet, Fin önerileri ilk sızdığında ‘‘kabul edilemez’’ dedi. Bir süre sonra ‘‘müzakere edilebilir’’ buldu. Ardından da ‘‘bazı değişikliklerle olabilir’’ görüşünü benimsedi. KKTC’de ise daha farklı bir hava esiyor. Fin işine bakan yok. Talat ve ekibi ‘‘Ercan Havaalanı’nın yer almadığı bir belge çözüm olamaz’’ diyor; KKTC’nin Türkiye’nin AB sürecine malzeme yapılmamasını istiyor. Fin önerileri bizde ilk, ‘fin’girdemeyi çağrıştırmıştı. AKP’nin başlattığı satranç sürerse ‘fin’ sözcüğünün önüne ek gerekebilir: Defin! ankcum?cumhuriyet.com.tr Papa’dan diyalog çağrısı VATİKAN (AA) Yaptığı açıklamalarla İslam dünyasının tepkisini çeken Papa 16’ncı Benediktus, yayımladığı bayram mesajıyla Hıristiyan ve Müslüman dünyası arasında diyalog kurulması çağrısında bulundu. Geleneksel pazar ayininde bir konuşma yapan Papa, ‘‘Irak’tan her gün sadece Şii, Sünni veya Hıristiyan oldukları için vahşice öldürülen insanların haberleri geliyor’’ dedi. ‘Terörün dini gerekçesi olamaz’ ? Baştarafı 1. Sayfada IŞIL ÖZGENTÜRK terek modern toplumlarda aile bağlarının yeterince korunmadığını ifade etti. Bayramlarda birlik ve kardeşliğin yaşandığına dikkat çeken Bardakoğlu, “Bayramlar eğer gönlümüzdeki sevgiyi, cebimizdeki malvarlığını başkalarıyla paylaşabiliyorsak güzel’’ diye konuştu. Bardakoğlu, İsra Suresi’nin insanlara öğ rettiği temel ahlak ilkelerinden birinin de “cimrilik ve savurganlığın zararları’’ olduğunu kaydederek surede ayrıca ailelerin çocuklarının geleceğini garanti altına almalarının da öğütlendiğini anlattı. İsra Suresi’nde zinanın kötülüklerine de dikkat çekildiğini ifade eden Bardakoğlu, zinanın en büyük günahlardan sayıldığını kaydetti. Bardakoğlu, “Hiçbir şekilde Allah’ın verdiği cana kıymayın’’ ayetiyle de canın kutsallığına işaret edildiğini anlatarak “Terörün ve şiddetin hiçbir dini gerekçesi olamaz’’ dedi. Bardakoğlu, Müslümanların görevinin şiddete alet olmamak, kavga olan yerde insanları barıştırmak olduğunu dile getirdi. Bardakoğlu, helal kazancın de ğerine de dikkat çekerek haramla elde edilen servetin hesap verilemeyecek servet olduğunu söyledi. Verilen sözlerin yerine getirilmesinin önemine de işaret eden Bardakoğlu, “Müslüman demek, sözüne ve davranışlarına güvenilen insan demek’’ dedi. Bardakoğlu, “birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşama” temennisinde bulundu. ‘Nerede O Eski Bayramlar’ Muhabbetinden Sıkıldım ? Baştarafı Arka Sayfada Habertürk Yönetim Kurulu Başkanı, Basın Kulübü programında gazetecilik yaşamını ve ilişkilerini anlattı Ufuk Güldemir: Benim esas aşkım Cumhuriyet İstanbul Haber Servisi Habertürk Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Güldemir, katıldığı Basın Kulübü programında gazeteciliğini, çalıştığı kurumlardaki genel yayın yönetmenliğini ve patronlarla ilişkisini anlattı. Mesleğe fotomuhabiri olarak başlayan ve uzun süre Cumhuriyet’in Washington temsilciliğini yürüten Güldemir, “Benim esas aşkım Cumhuriyet... Hepimizin yapması gereken Cumhuriyet’e destek vermek, bu gazete bizim baba ocağımız” dedi. Güldemir, Habertürk Yayın Yönetmeni Melih Meriç’in sunduğu Basın Kulübü programında gazetecilerin, hastalığı ve meslek hayatıyla ilgili sorularını yanıtladı. Güldemir, Murat Ongun’un “Sizin İlhan Selçuk ve Hasan Cemal’le iyi ilişkileriniz olduğunu biliyorum. Hasan Cemal’in ‘Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim’ kitabı çıktığında eyvah şimdi kimin tarafını tutacağız diye bir tedirginlik yaşadınız mı” sorusuna “Olmadı, çünkü benim esas aşkım Cumhuriyet. Üç beş yıl sonra Hasan Ağabey’in Cumhuriyet’le iyi ilişkileri olacağına, olması gerektiğine inanıyorum. Ben nasıl İlhan Ağabey’den randevu alıp gittiysem, kendisine saygılarımı ifade ettim. Ben bir gün Hasan Ağabey’in de gidip İlhan Ağabey’den randevu alacağını, ‘İlhan Ağabey’ diyeceğini düşünüyorum. Sonuçta bir tane Cumhuriyet var. Hepimizin yapması gereken Cumhuriyet’e destek vermek, bu gazete bizim baba ocağımız. Belli zamanda, belli savrulmalar olabilir. Ama bu Cumhuriyet gazetesi gibi koca bir kültürün içinde kim bilir kaçıncı savrulma? Önemli değil, bu savrulmalar tedavi olunur, tekrar Cumhuriyet’e destek verilir. Cumhuriyet’in yaşaması için elimizden gelen her şey yapılır. Ben Hasan Cemal’in de bu duygularda olduğunu, olması gerektiğini düşünüyorum” diye yanıt verdi. Güldemir’e gazetemizle ilgili yöneltilen sorular ve Güldemir’in yanıtları şöyle: Melih Meriç: Size teşhis konulduğu gün Cumhuriyet’e gittiniz. Onu öğrendiniz ve oraya gittiniz. Cumhuriyet bu kadar mı önemli sizin için? Ben Cumhuriyet’te Habertürk’ten daha çok bulundum, Cumhuriyet çok önemli. Cumhuriyet bizim kültürümüzün şekillendiği yer. Hayatımın önemli bir bölümü geçti. Evet o gün randevum vardı ve bozmadım, benim için çok çok önemli bir görüşmeydi. Melih Meriç: Aslında bu tümörle ilgili teşhis konulduğu zaman sizin meslekte de, davranışlarda da kendinize özgü bir yolunuz, stiliniz var. Ve ne yapar diye merak edersiniz, çünkü ortalama bir tavır değildir o, kendinize ait bir üslubunuz var. Nasıl tepki vereceğinizi birçok kimse merak etti. Ciddi bir teşhis geliyor önünüze ve siz aslında gayet sağlığınıza dikkat ederek yaşıyorsunuz, sigara, içki kullanmıyorsunuz yıllarca falan... O gün beni aradınız; “3 tane şey söyleyeceğim sana. İlhan Ağabey yemeğe gelecek uygun bir zamanda programlayın. Cumhuriyet gazetesinin bir şeyi olacak aman hassas olalım, bir de bu arada teşhis konuldu, şöyle de bir şey oldu” dediniz. Bunu birinci sıraya koymadınız. O günler neler yaşadınız? Böyle bir hastalık insanın direncini kırmaz mı? Yani anında normal bir şeymiş gibi davranmak, nasıl oluyor?. Bilmiyorum, belki de kişilikle ilgili. Bunu da mücadele edilmesi gereken yeni bir engel olarak gördüm. Ben bunu nasıl olsa yenerim diye düşündüm. O an bunu Cumhuriyet’te olmaktan daha önemsiz gördüm. Reha Muhtar: Ufuk, meslek hayatında çok zikzakların oldu. Hep başarılı bir çizgi, ama hep senin o ayrıksı kişiliğinin senin de deyiminle zaman zaman inatçı kişiliğinin de sonucunda hep zikzaklar oldu. Senin beş parasız olduğun bir dönemin var. Sen Washington’da kalıyorsun, o sırada Cumhuriyet çok kötü günler yaşıyor, Cumhuriyet gazetesi batma noktasına kadar geliyor ve sen Türkiye’ye geliyorsun, cebinde beş para yok. Cumhuriyet gazetesi yardımcı oldu gene... Leyla Umar: Ben burada kesiyorum, ben onları Sedat Ergin’le Cumhuriyet’te çalışırken, ikisi de bütün gün birbirini atlatmak için uğraşırdı, sonra akşam nasıl içerlerdi... O paralar batırdı sizi... Reha Muhtar: Gazetecilik yaparken yeter artık yapamıyorum dediğin anlar olmuştur. Olmadı mı? Hayır asla olmadı. Sadece şu an oldu. Cumhuriyet gazetesi o parasızlık halinde bile sahip çıktı. Sadece kızımın dişi kırılmıştı, onu yaptıracak paramız yoktu. O an dedim ki; bundan sonra ben ailemi hiçbir zaman paraya muhtaç etmeyeceğim. ABD’de kararı verdim, Türkiye’ye döndük. Ama gazeteci olarak, gazetecilik dışında hiçbir şey düşünmedim. ‘Gazeteci iyi yaşamalı’ Güldemir, Erdoğan Aktaş’ın “Gazetecilikten zengin olunur mu” sorusunu da özetle şöyle yanıtladı: “Zengin gazeteci olmayacağını biliyorum. Zaten zengin olmak isteyen adam yola gazeteci olarak çıkmaz. Ben zengin olmak için gazeteci olmadım ki iyi gazeteci olmak için zengin olmak zorunda kaldım. Geçen gün birisi hatırlattı, bir patronla görüşmemde biraz uçukça bir rakam istemişim, daha sonra bana nedenini sormuş o kişi, ben de demişim ki, ben bu kadar uçuk bir rakam istiyorum, bana bunu vermelisin ki, daha sonra beni işten atmakta zorlanmalısın.Yani kendimi güvence altına almak için istemişim. Atarsan canı yansın, onun için istemişim. İyi para kazanmak ayakta kalmak için bir savunma mekanizmasıdır. Gazeteci iyi yaşamalı, evi, arabası olmalı, günlük kaygıları olmamalı.” Altımızdaki araba çok hassas, yumuşacık yollara uygun yapılmış.. manevra yeteneği bizim hayal gücümüzün çok üstünde.. ama biz o güzelim arabayı öyle yollarda sürüyoruz ki, şaşırıyor ve pek çok kazanın sorumlusu oluyor durup dururken. Bu duruma bir de, bizim özellikle erkek vatandaşlarımızın erkeklik içgüdülerine kapılıp hız yapmaları, illa öndekini sollamaları katılıyor ve her şeyin suçlusu Trafik Canavarı ortaya çıkıyor. Aşırı yüklenmiş kamyonları, uykusuz şoförleri şimdilik devre dışı bırakıyorum. Her şey yaşam kalitesiyle ilgili.. bayram öncesi büyük alışveriş merkezlerinde insanlar adeta çıldırmış gibi alışveriş yapıyorlardı; bunu gören biri, Türkiye çok gelişmiş diyebilir. Yapmayın, gelişmişlik yaşam kalitesiyle çok yakından ilgili... Kaldırım yapamayan, bayram tatilinde çalışanlarına fazla mesai vermeyen, ama dizilerde oynayan pek çok yeteneksiz ama kendinden hep söz ettiren oyunculara (!) dizi başı 40 milyar veren televizyon kanallarıyla ünlü bir ülke ne kadar gelişmiş sayılabilir?.. Çok şenlikli bir yazı yazmak istiyordum ama.. bayramda herkes tatildeyken yazı yazmak pek bir zoruma gitti. Aldım başımı gittim... Pek çoğunuz arabayla yola çıktınız, lütfen dikkatli olun, bayram bir kâbusa dönüşmesin. Eşlerini öldürüp intihar ettiler ? MUĞLA / İSTANBUL (Cumhuriyet) Muğla’nın Ortaca ilçesinde yangın ihbarı üzerine bir eve giden itfaiye ekipleri, Alman vatandaşı Klaus Dieter Hadlich ile eşi Güler Hadlich’in cesetlerini buldu. Hadlich’in eşini vurduktan sonra intihar ettiği belirlendi. İstanbul Kartal’da Osman Aydın bir süredir ayrı yaşadığı eşi Yasemin Aydın’ı görmek için kayınvalidesinin evine gitti. Burada eşi ile tartışan Osman Aydın, Yasemin Aydın’ı başına ateş ederek öldürdü. Osman Aydın aynı silahla intihar etti. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear