28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 2006 ÇARŞAMBA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y B Y Y Y Y Y Y Y 17 13 15 15 22 20 13 21 13 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y Y Y Y 17 15 16 16 17 14 20 19 25 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB Y PB PB PB PB Y Y Y 28 28 26 26 24 23 16 17 16 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı çok bulutlu, Marmara’nın güney ve doğusu, Ege, Batı ve Orta Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzey ve batısı, Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu yağmur ve sağanak, yurdun güney kesimlerinde gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı güney bölgelerde biraz artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y 5 Helsinki Y 9 Stockholm Y 10 Londra Y 17 Amsterdam Y 18 Brüksel Y 17 Paris Y 18 Bonn PB 18 Münih B 21 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB B Y B PB B Y Y PB 18 14 20 15 16 14 22 18 18 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y A PB Y PB Y Y Y Y 5 27 6 24 26 21 20 34 30 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada rumlu Üyesi Olli Rehn, ‘‘toplantının ‘verimli ve çoook faydalı’ geçtiğini’’ açıkladılar. Brüksel’den gelen haberlere bakarak; acaba hangi konularda, örneğin Kıbrıs konusunda mı, örneğin 301 konusunda mı, örneğin Fransa’nın Türkiye’ye takındığı tavrı olumsuz bulduğu için mi, hangi temel sorunda toplantının ‘‘çoook faydalı ve verimli’’ geçtiğini söyleyebiliriz? Bakana mı, haberlere mi, basın toplantısındaki açıklamalara mı inanacağız? Çoook faydalı geçti ise Olli Rehn’in, hatta dönem başkanı Finlandiya ile gelecek dönemde başkanlığı üstlenecek Almanya’nın Kıbrıs’la ilgili önkoşul dayatmaları hangi anlama geliyor? Finlandiya Kıbrıs’ta ‘‘nihai çözüm’’ getirmeyecek, ama Rumları rahatlatacak bir plan hazırladı. Ayrıntıları taraflar evet deyinceye kadar açıklanmayacak. Ama herhalde kapalı toplantılarda Türkiye (örneğin Magosa ve Maraş’ı elden çıkaran, limanlarımızı Güney Kıbrıs’a açan) planın içeriğiyle ilgili bilgiler alıyor, hatta ilke olarak bu plana evet diyor ki; Bakan Gül, planla ilgili kimi ek koşullar öne sürüyor: Kıbrıs limanlarının denetimi AB’de değil, BM’de olsun. Ercan Havaalanı uluslararası uçuşlara açılsın. Ticaret tüzüğü yeniden düzenlensin gibi... ??? Fakat çoook yararlı geçen toplantıda Olli Rehn ve ötekiler, planı ‘‘çözüme açılan son pencere’’ diye tanımladılar. ‘‘Son çare’’ olduğunu söyleyerek planı görüşmeyi kabul etmemizi dayattıkları gibi; (bu hükümetin de dolaylı ifadelerle şapka çıkardığı, AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ne) Güney Kıbrıs’a Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını açmasını öncelikle ivedi olarak kabul etmesi koşulunda direndiklerini de bir kez daha altını çizerek açıkladılar. Türkiye, Kıbrıs sorununun BM çerçevesinde çözümlenmesinden yana tavır koyarken troyka AB sorunu olduğunda ısrar ediyor. Dışişleri Bakanı 301 sorunuyla ilgili ‘‘gerekenleri yapacaklarını’’ söylüyor; bu söylem AB’yi tatmin etmiyor. AB, sorunu ivedilikle ve öncelikle ya değiştirerek veya kaldırarak çözmemizde direniyor. Fransa’nın son davranışından Türkiye’nin büyük üzüntü duyduğunu troykaya vurgulayan Bakan Gül’e; AB dışişleri bakanlarının aynı tonda olmasa bile Fransız davranışını kınadıklarını, yersiz ve anlamsız buldukları söylediklerine dair tek bir satır, bir cümle veya paragraf göze çarpmadı toplantıyla ilgili haberlerde! Bunlar ‘‘verimli ve çoook faydalı’’ sonuçlarsa, sorun yok! ??? Bu bilgiler dışında daha neleri bilmiyoruz, zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkması olasıdır ama, şu gün troyka ile Türkiye arasındaki görüşmelerin ‘‘verimli ve çoook faydalı’’ geçtiğini söyleyebilmek için insanın ancak AKP’li Dışişleri Bakanı Gül olması gerekir. Ama aylardır öne sürdükleri dayatmalardan, koşullardan bir milim geri adım atmadıklarını troyka toplantısıyla bir kez daha doğruladılar. Ha, evet bizim bakanın neşeli görünmesi, toplantının ‘‘verimli ve çoook yararlı’’ geçtiğini söylemesi; AB’nin Türkiye ile müzakerelere devam edeceğini kulağına fısıldamış olmalarına dayanıyor ise bu tutumları aceleci olmadıklarından kaynaklanıyor. Üyeliğimize karşı olduklarını sindire sindire Sarkozy’nin deyimiyle bizi ‘‘komşu ülke’’ konumuna getirinceye kadar önlerinde en az 15, bilemediniz 20 yıl var. AB ve ABD çevrelerinde ‘‘munis çocuk’’ sıfatına hak kazanan, AKP adına iktidarda kalmalarının önkoşulu gördükleri bu çevrelerin husumetini çekmemeyi temel politika yapan ve nihayet önümüzdeki yıllarda iktidarda kalmayacağını bilen Gül... ...Çok kullandığı sözcükle ‘‘şüphesiz’’ haklı. Bu süreçte, kim öle kim kala. Gül, tartışmalı maddenin gerekirse yeniden ele alınabileceğini söyledi Yayınevine 301’den suçlama 301’de değişiklik sinyali ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye’nin önündeki iki seçimin AB sürecini olumsuz etkilemeyeceğini söyledi. Gül, Türkiye’de siyasetçilerin, yazar ve düşünürlerin de gücünü Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarıyla tüketmemesi gerektiğini savundu. Lüksemburg’da AB Troykası ile yaptığı görüşmelerin ardından önceki gece Ankara’ya dönüşünde, uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, Cumhurbaşkanlığı seçiminin yaklaşmakta olduğunun hatırlatılması üzerine, ‘‘Bunun tarihi ve kuralları belli. Henüz vakit var. Bu konu günü geldiğinde konuşulur.Ancak bu konuda söyleyeceğim sadece şudur: Eğer enerjimizi bu işe harcarsak Türkiye’ye ve Türk halkına yazık olur.’’ Gül, Cumhurbaşkanlığı tartışmaları nedeniyle Türkiye’nin içine kapandığı bir döneme girilip girilmeyeceği sorusu üzerine sözlerini şöyle sür ADALET BAKANI ÇİÇEK: 301. MADDE DEĞİŞMEZ DEĞİL ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TCY’nin 301. maddesiyle ilgili tartışmalar sırasında söz konusu maddenin değiştirilmesine gerek olmadığını, içtihat kararlarının beklenmesi gerektiğini belirten Adalet Bakanı Cemil Çiçek, dün farklı konuştu. Çiçek, 301. maddenin ‘‘değişmez’’ olmadığını söyledi. TBMM’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Çiçek, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün 301. maddenin değişebileceği dürdü: ‘‘Her türlü tartışmanın bu kadar açık ve şeffaf yapıldığı bir ülkede içe kapanmak düşünülemez.’’ 301. maddenin değiştirilmesi konusunda uygulamaya bakılacağını, değişikliğe gerek duyulursa gerekenin yapılacağını belirten Gül, uygulamanın ne kadar bekleneceği sorusuna ise “Bilemiyorum, bu konuda bir şey söylersem doğru söylemiş olmam’’ karşılığını verdi. Lüksemburg’da AB Troykası ile yaptığı görüşmenin daha önceki göyönündeki açıklamasının anımsatılması üzerine, tartışmanın baştan beri ‘‘301. madde değişsin, değişmesin’’ biçiminde doğru olmayan bir noktada götürüldüğünü söyledi. 301. maddenin ‘‘değişmez madde’’ olmadığını belirten Çiçek şu görüşleri dile getirdi: ‘‘301. maddeyle ilgili tartışma siyaseten yapıldı, hukuken yapılmadı. Bizim yaptığımız değişiklik, yine AB ile anlaşarak çıkmıştır. O zaman AB’nin buna herhangi bir itirazı olmadı.’’ var, ama bunlara dürüstçe mi, yoksa kötü niyetle mi yaklaşıyoruz, önemli olan bu’’ diye konuştu. Gül, açıklamalarından Finlandiya’nın Kıbrıs konusundaki önerilerine Türkiye’nin olumlu yaklaştığı sonucu çıkarılıp çıkarılamayacağı sorusuna, ‘‘Biz yapıcı davranıyoruz, karşı tarafın yapıcı davranıp davranmadığını göreceğiz’’ karşılığını verdi. Gül, ‘‘Kıbrıslı Türkleri azınlık durumuna düşürücü bir plan hiçbir zaman kabul edilmeyecek’’ dedi. Chomsky’nin kitabı yargıç karşısında İstanbul Haber Servisi ABD’li ünlü filozof ve dilbilimci Noam Chomsky ve Edward S. Herman’ın ‘Kitle Medyasının Ekonomi Politiği: Rızanın İmalatı’ adlı kitabını yayımladıkları için haklarında dava açılan Aram Yayınevi sahibi Fatih Taş, editör Lütfi Taylan Tosun ile çevirmenler Ömer Faruk Kurhan ve Ender Abaoğlu’nun yargılanmasına başlandı. Sanık avukatları, gölgelerle savaştıklarını belirterek kitabı yargılanan yazarlara savunma hakkının tanınmadığını ifade ettiler. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya TCK’nin 301. maddesindeki ‘Türklüğü ve Cumhuriyeti alenen aşağılamak’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek’ suçlarından 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan sanıklar katıldı. Sanıklar, yazarların düşüncelerinden yayınevi ve çevirmenlerin sorumlu tutulamayacağını dile getirdi. Avukat Özcan Kılıç, kitapta ABD’nin yaptığı yasadışı oparasyonların, katliamların anlatıldığını belirterek “4 kişinin TCK’nin 301. ve 216. maddelerinden yargılanması garip değil mi?” dedi. Avukat İnan Yılmaz davanın amacının yayıncılık faaliyetini engellemek olduğunu ifade etti. rüşmelerden farklı bir havada gerçekleştiğini kaydeden Gül, ‘‘Daha önceleri yaptığımız toplantılar kavgalı dövüşlü oluyordu. Bu kez en rahat toplantılardan birisi oldu. Bunun onlar da biz de farkındayız. İlk defa Türkiye ve AB iki ortak gibi, birbirine önem vererek bir araya geldi’’ dedi. Gül, ‘‘AB ile tren kazası önlendi diyebilir miyiz’’ şeklindeki bir soruyu yanıtlarken de, ‘‘Ben hiçbir zaman tren kazası demedim. Sıkıntılar hâlâ AHMET KAYA CEZASI RTÜK radyo susturdu İstanbul Haber Servisi Anadolu’nun Sesi Radyosu, Ahmet Kaya’nın “Gururla Bakıyorum Dünyaya” şarkısı ve cezaevi operasyonlarıyla ilgili yayınları nedeniyle RTÜK tarafından durduruldu. Diyarbakır’da 3 kişinin öldüğü olaylara ilişkin programları nedeniyle savunması istenen radyo bir kez daha yayın durdurma cezası alırsa tamamen kapatılacak. RTÜK, bazı programlarında “toplumun şiddete, etnik ayrımcılığa sevk edildiğini” ve “halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep ve bölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığın tahrik edildiğini” ileri sürerek Anadolu’nun Sesi’ne 15 Eylül 2004’te 30 gün yayın durdurma cezası verdi. Radyonun başvurusu üzerine Ankara 12. İdare Mahkemesi, dava sonuçlanıncaya kadar kapatma cezasının yürütmesini durdurdu. 26 Aralık 2005’te davayı karara bağlayan mahkeme, RTÜK’ü haklı buldu. RTÜK, bu karar üzerine, radyonun 17 Ekim 2006’dan itibaren bir ay yayınına ara vermesine karar verdi. RTÜK’ün gerekçeleri arasında Ahmet Kaya’nın şarkısındaki “Bizler gider, biner gider, biner ölürüz. Cana cana, döne döne yine geliriz vay canım. Biz dostu da, düşmanı da elbet biliriz.Vurulup düşenler canım, darda kalmasın ey gülüm” sözleri yer aldı. Radyonun, Hayata Dönüş operasyonlarına ilişkin dönemin Adalet Bakanı’nı eleştirdiği ve tutukluların ifadelerine yer verildiği “Halkın Sesi” programında da suç unsuru olduğu kaydedildi. Fransa’ya tepki Kamran İnan da nişanı iade etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in ardından eski bakanlardan Kamran İnan da ‘‘Legion d’Honneur’’ nişanını Fransa’ya iade etti. Edinilen bilgiye göre İnan, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand tarafından kendisine verilen nişanı, ekinde bir mektupla Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği’ne iletti. İnan mektubunda, ‘‘Fransız Parlamentosu’nun ve hükümetinin memleketime karşı aldığı düşmanca kararlardan sonra, daha önce Cumhurbaşkanınız François Mitterrand’ın bana verdiği Legion d’Honneur nişanını muhafaza edemeyeceğimden ilişikte size iade ediyorum’’ dedi. Başbakan’a Mersin’de yumurta attıkları iddiasıyla 9 sanığın yargılandığı dava sonuçlandı. (AA) Başbakan’a yumurtaya hapis MERSİN (AA) Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Mersin’deki açılış töreni sırasında yumurta attıkları iddiasıyla 9 sanığın 13 yıl 4’er ay hapis cezası istemiyle yargılandığı dava sonuçlandı. Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz yargılanan 9 sanıktan 2’si 1 yıl 2 ay 15’er, 7’si ise 11 ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırıldı. Duruşmaya, tutuksuz sanıklar İlknur Çevik, Mahir Mansuroğlu, Serkan Sağır, Ufuk Kurtulmaz, Şenol Yalçınkaya ile sanık avukatları Ender Büyükçulha ve Hakan Kendirli hazır bulundu. Ramazan Tunç, Ozan Gül, İbrahim Polat ve Okay Kınık ise mazeret bildirerek katılmadı. Halkevi üyesi oldukları belirtilen sanıklardan Mahir Mansuroğlu ve Okay Kınık, ‘‘Başbakan Erdoğan’a karşı, görevinden dolayı hakaret’’ suçundan dolayı TCK’nin 125. maddesine göre 1 yıl 2 ay 15’er gün hapis cezasına çarptırıldı. Kararda sanıkların, daha önceden sabıkalı oldukları belirtilerek, ‘‘suç işlemekte kararlı tutum ve davranışlarda bulundukları’’ vurgulandı. Diğer sanıklar, İlknur Çevik, Serkan Sağır, Ufuk Kurtulmaz, Şenol Yalçınkaya, Ramazan Tunç, Ozan Gül ve İbrahim Polat ise 11 ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, verilen hapis cezasının 2 yıldan az olması, adli sicil kayıtlarına göre sanıkların suç tarihinden önce 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması, bazılarının öğrenci olmaları ve tekrar suç işlemeyecekleri konusunda kanaat oluşması nedeniyle 7 sanığın cezalarını tecil etti. Halkevleri Genel Sekreteri ve sanık avukatlarından Büyükçulha, mahkeme çıkışında yaptığı açıklamada, kararı hukuki bulmadıklarını söyledi. Müvekkilerinin hakaret suçundan cezalandırıldığını ifade eden Büyükçulha, ‘‘Bir ülkede, Başbakan da olsa herkesin eleştiriye açık olması gerektiğini düşünüyoruz.Türkiye’de demokratik hak ve özgürlükler varlığını sürdürecekse, demokrasi adına birazcık umudumuz varsa cezalandırmak yerine bu eleştirileri korumamız gerektiğini düşünüyoruz’’ dedi. Büyükçulha, Mersin’de 11 Şubat’ta, müvekkillerinin değil, Erdoğan’ın, bir vatandaşa sarf ettiği sözler nedeniyle suç işlediğini öne sürdü. Türkiye’den anlayış istedi! 5 yıldızlı tatillerini savundu Zebari: ABD ve Irak operasyon yapamaz ? Baştarafı 1. Sayfada Cüppeli Ahmet Hoca: Rabbim gez dedi Haber Merkezi Malta’da bikinili kadınların arasında yüzen fotoğraflarının ortaya çıkmasıyla cemaatten büyük tepki gören Cüppeli Ahmet Hoca, cemaat içindeki huzursuzluğu vaazlarla düzeltmeye çalışıyor. Cemaate yakınlığıyla bilinen Lalegül FM, önceki gün Cüppeli Hoca’nın banttan bir vaazını yayımladı. Cüppeli, vaazında cemaatine seslenerek görüntülere açıklama getirmeye çalıştı. Cüppeli, Malta’dan Alpler’e kadar uzanan beş yıldızlı tatillerini vaazında şu ifadelerle savundu: ‘‘Rabbim, dünyayı dolaşmayanı, dağa taşa bakmayanı sevme diyor. Eski harabelere bakılmasını emrediyor. Yıkık viran ülkelere, kültürel bölgelere gidilmesini emrediyor. Cahilliğin, kültürsüzlüğün lüzumu yok. ‘Dağda ne işin var, derede ne işin var?’ diyorlar. Müslümanın her yerde işi var, ama Müslümanca işi var.’’ Irak hükümeti ve bölgesel Kürt yönetiminin baskısının PKK’ye ateşkes sağlattığını savunan Zebari, Irak topraklarında Türkiye’nin zararına olacak unsurları barındırmaktan kaçındıklarını ileri sürdü. Zebari, PKK sorununun çözümü için askeri müdahaleden ziyade ‘‘diyalog yolunun’’ tercih edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Zebari, Türkiye ile Irak arasında krize yol açan Mahmur Kampı’nın ise kapatılmayacağını belirtti ve ‘‘Herkes şunu bilmelidir ki, Irak hükümeti, tek bir mülteciyi dahi çıkarmayacaktır. Bu, alınan resmi bir karardır. Ancak geldikleri topraklara dönmek isterlerse yardımcı olabiliriz’’ diye konuştu. ‘Kimsede araba yokken bizde vardı’ Cüppeli, jetski üzerindeki görüntülerini ise ‘‘Her teknolojiden istifade ederiz.Ama Müslüman gibi yaşarız’’ diyerek savundu. Müritlerinden topladığı paralarla lüks bir yaşam süren Cüppeli, servetinin kaynağını açıklarken şu ifadeleri kullandı: ‘‘Kimsede araba yokken bizde vardı. Babam Balkanlar’ın demir piyasasına hükmederdi. Biz çarıksız köyden gelmedik. 1980 model Mercedes’imizle şoförümüzle ders almaya giderdik.’’ Türkiye’ye ‘çocuğa işkence’ cezası AİHM, 1999’da polis karakolunda işkence gördüğü doktor raporuyla belirlenen Halil Okkalı’ya ‘çocuğun korunması için önlem alınmadığı’ gerekçesiyle 10 bin Avro ödenmesine karar verdi STRASBOURG (ANKA) İşvereni tarafından hırsızlıkla suçlanan 12 yaşındaki çırağa yapılan işkence, Türkiye’ye pahalıya mal oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) sonuçlanan 5 davada Türkiye toplam 92 bin Avro’yu (165 bin YTL) ödemeye mahkum edildi. Türkiye, 12 yaşındayken işkence gören Halil İbrahim Okkalı’ya 13 bin 500 Avro ödeyecek. İzmir’de yaşayan Okkalı’nın 12 yaşındayken çırak olarak çalıştığı garajın sahibi tarafından 275 dolar çaldığı iddiası ile götürüldüğü polis karakolunda işkenceye uğradığı gerekçesiyle 1999 yılında yaptığı başvuru üzerine açılan dava sonuçlandı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkenceyi yasaklayan 3’üncü maddesinin ihlal edildiğini, bir çoğunun korunması için önlem alınmadığını belirten mahkeme, işkence gördüğü doktor raporu ile belgelenen Okkalı’ya 10 bin Avro tazminat, 3 bin 500 Avro mahkeme masrafları için toplam 13 bin 500 Avro’nun ödenmesini hükmetti. AİHM’nin karara bağladığı diğer bir davada PKK üyesi olduğu gerekçesiyle 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan anne Sultan Öner, kendisinin ve iki çocuğunun gözaltında kaldıkları sürede dövüldükleri iddiasıyla açtığı davada da Türkiye mahkeme masrafları olarak toplam 28 bin Avro (51,500 YTL) ödemeye mahkum oldu. Halen Bursa Cezaevi’nde 19 yıllık hapis cezasını çekmekte olan Sabahattin Göçmen’in 2001’de yaptığı başvuru üzerine açılan davada Türkiye’nin AİHS’nin işkence ve adil yargılanma gibi konulara ilişkin çeşitli maddelerini ihlal ettiği kararına varıldı. Bunun üzerine AİHM, Türkiye’nin tazminat ve mahkeme masrafları olarak toplam 22 bin Avro’yu (40 bin YTL) ödemesini kararlaştırdı. AİHM ayrıca kamulaştırma bedellerinin ödenmesindeki gecikmelerden dolayı açılan Öz ve Başpınar davalarını da karara bağladı. Bu iki davada mülkiyet hakkının ihlal edildiği kanısına varan mahkeme, Türkiye’yi 28 bin 583 Avro (52 bin 500 YTL) ödemeye mahkum etti. TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI (19962006) SEVGİLİ ABLAMIZ Dr. FÜSUN SAYEK’i kaybettik. Acımız Büyüktür. ‘Çıplaklar en rahat Çarşamba’da gezer’ Cüppeli vaazında, denizde bikinili kadınlar arasında yüzerken çekilmiş fotoğraflarını ise şu sözlerle açıklamaya çalıştı: ‘‘Memlekette giyim kuşam özgürlüğü var. Peçe yasak ama çarşaf yasak denmiyor. Çıplaklar en iyi Çarşamba’da gezer. Çünkü Çarşamba’da çıplaklara bakılmaz. Öyle kurtarılmış bölge falan varsa bana haber verin.’’ Tüm meslektaşlarımızın, yakınlarının ve sevenlerinin başı sağolsun. İZMİR TABİP ODASI CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear