28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 2006 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Urfa’da 1995’ten beri süren kazıda ilk kez bir insan figürüne rastlandığı açıklandı DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Göbeklitepe’ de önemli buluntular ARİF FARAÇ Karşı Duruş Hakkı Son günlerde en çok tartışılan konulardan biri de, aydınların ya da yurttaşların genel doğru kabul edilen görüşlere aykırı tutum ve davranışları. Aykırı görüşlerin özgürce açıklanabilmesi demokratik toplumların temel yapı taşlarından. Ama son günlerde Fransa örneğinde görüldüğü gibi, demokrasinin en gelişkin olduğu toplumlarda bile kimi zaman toplumsal histeriler ya da günlük çıkarlar öne çıkabiliyor ve demokrasinin yara almasına neden olan sonuçlar doğuyor. Ünlü sözdür, demokrasinin ortaya çıkardığı sakıncaları giderecek olan yine demokrasidir, denmiştir. Ancak kimi zaman demokrasiye bu fırsat verilmeden baskı yöntemlerine ya da yasalarına başvurularak aykırı sesler susturulmaya, toplum tek tip düşünce ve davranış biçimlerine zorlanmaya çalışılıyor. Özellikle de ulusal duyarlıkların öne çıktığı dönemlerde demokrasiyi geriye atacak böylesi davranışlar yaygın kabul de görüyor. ??? Söz Fransa’dan açılmışken, 1960’ta Cezayir’in giriştiği Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında olanları anımsamanın yeridir. Savaş bütün sıcaklığıyla sürerken, yükseköğrenimini bitiren her Fransız genci doğrudan askere alınıyor ve Cezayir’e, savaşa gönderiliyordu. Cezayir’in bağımsızlığını savunan aydınlar ise hükümetin baskı yasalarına direniyorlardı. Tam da o günlerde ülkenin önde gelen yazar ve düşünürlerinden JeanPaul Sartre, (sonradan 1964’te kendisine Nobel Edebiyat Ödülü verildi, ancak Sartre bu ödülü reddetti) ‘‘İtaatsizlik Hakkı Bildirisi’’ni kaleme alarak ülkenin önde gelen basın organlarında yayımladı. Bu bildiride, Fransız gençleri Cezayir’deki savaşa katılmamak için ‘‘itaatsizlik’’e çağrılıyordu. Yasalara karşı itaatsizliğe! Birçok Fransız genci, bu çağrıya uyarak başka ülkelere sığındı. Bu arada bildirinin yazarı Sartre da, ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı. Ancak bu karar, Fransa Devlet Başkanı de Gaulle’den tarihe geçecek bir gerekçeyle geri döndü: ‘‘Sartre demek, Fransa demektir! Fransa tutuklanabilir mi?’’ demişti, ünlü devlet başkanı. Bu konuda olduğu gibi, pek çok başka konuda da ‘‘Fransa’nın vicdanı’’ olarak kabul gördü Sartre. Bütün yeryüzünde aydın sorumluluğunun simgelerinden biri oldu. ‘‘Söylediklerinizin hiçbirinde sizinle aynı düşüncede değilim; ancak, onları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım’’ diyen Voltaire’in ülkesine elbet böylesi yakışırdı. ??? Yeniden günümüze dönersek, Fransa Ulusal Meclisi’nin kabul ettiği yasa, ne denli demokrasi dışıysa, buna gösterilecek tepkilerin demokrasi içinde olması da o denli önemli. Kimi aydınlarımız, aydın olmayı, gelip geçici küresel rüzgârlardan yararlanma, ahlak dışı sayılabilecek çıkar ilişkilerine dönüştürme yolunu seçmişlerse bu onların sorunudur. Aydın, doğru bildiği yolda tek başına gidebilen insandır. Ama o doğru bildiği şeyin ülkesi ve insanlık için de doğru olduğuna inandığı için öyle davranır. Kimi aydınlarımızın karşı duruşlu tavırlarına bakarken bu içtenlik ölçütünü gözden ırak tutmamalıyız. Kimi zaman kimin kime ne öğreteceği belli olmuyor. Bakarsınız, tarihin bu döneminde aykırı görüşlü insanlarımıza, aydınlarımıza göstereceğimiz demokrasi yanlısı tavırlarla, bizler Fransa’ya ve dünyaya demokrasi dersi veririz. Adana’da perdeyi ‘Deli Dumrul’açtı SAV AŞ KÜRKLÜ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Devlet Tiyatrosu yeni dönemi dün akşam Güngör Dilmen’in oyunuyla açtı. Bu dönem, “Eşeğin Gölgesi” ve “La Nonna – Babaannem Yüz Yaşında” adlı oyunların yanı sıra, “Büyük Miras” ve “Sokak Kedisi Marilu” adlı çocuk oyunlarıyla da Adanalı tiyatroseverlerin gönlünü fethetmeye çalışacaklarını ve ADT’nin yeni sezona üç oyunla başlamasının yanı sıra, bu yıl 9. kez düzenlenecek olan “Devlet Tiyatroları Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali”ne hazırlandığını da belirten ADT Müdür Vekili Murat Volkan Benli, şunları söyledi: “Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçılarından, son yılların başarılı yönetmeni Hakan Çimenser’in yönettiği ‘Deli Dumrul’u Adanalı tiyatroseverlerin beğeneceğinden kuşkumuz yok. Yine bu ay içinde tiyatromuzun ustalarından Haldun Taner’in yazdığı, Devlet Tiyatrosu sanatçısı Halil Akarsu’nun yönettiği, ‘Eşeğin Gölgesi’ adlı politik komedinin ardından Roberto Cossa’nın yazdığı, yine Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı Tayfun Eraslan’ın sahnelediği ‘La Nonna’ adlı kara komediyle tiyatroseverin karşısında olacağız.” Adanalı sanatseverleri bu dönem de ADT sahnesi önüne beklediklerini söyleyen Benli, ‘Deli Dumrul’ ile 16 Kasım’da Diyarbakır’da başlayacak olan “Orhan Asena Tiyatro Festivali”nin açılışını yapacaklarını da sözlerine ekledi. ŞANLIURFA Şanlıurfa’da, dünyanın en eski tapınma amaçlı kalıntılarının bulunduğu Göbeklitepe kazısında neolitik dönem dikilitaşları üzerinde, kafası olmayan insan figürü, akbaba, akrep, yılan ve bazı yırtıcı kuş kabartmalarına rastlandı. Göbeklitepe Kazıları Bilimsel Başkanı ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde (DAI) görevli arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt, 1995’te başlanan kazının daha uzun yıllar süreceğini belirterek, ‘‘Göbeklitepe’nin 11 bin yıl öncesine ait avcıtoplayıcı insanlarca oluşturulan bir tapınak merkezi’’ olduğunu söyledi. Neolitik dönem için düşünülen modelleri bugüne ulaştıran Göbeklitepe’nin, üretime geçiş aşamasına yakın son avcı toplulukların anıtsal mimarilerini, gelişkin simgesel dünyalarını ve bu dönem için beklenmedik düzeye ulaşmış bir kültürü bugüne ulaştırdığını aktaran Schmidt, yer altında 30 metre çapında yuvarlak ve oval planlı yapıların bulunduğunu sözlerine ekledi. EOLİTİK ÇAĞ YAPILARI Doç. Dr. Schmidt, bu yapıların içindeki dikilitaşlar üzerine kabartma tekniğiyle yapılmış hayvan motifleri ve soyut simgelerin, bir tür haberleşme sisteminin kalıntıları olduğunu söyledi. Doç. Dr. Schmidt, şu bilgileri verdi: ‘‘Göbeklitepe’nin anıtsal yapıları, onu yapan neolitik dönem insanlarınca bilinçli olarak doldurulmuş. O dönemde yaşayan insanlar, avcıtoplayıcı yaşamda kendileri için önemli olan inanışlarını, simge dünyalarını bozmadan, üzerini kapatarak terk etmişler. Bu nedenle buluntular özelliklerini yitirmeden günümüze ulaşabilmiş.’’ Göbeklitepe’de bu yıl bulunan N ? Kazı Başkanı Doç. Dr. Klaus Schmidt, ‘Göbeklitepe’nin 11 bin yıl öncesine ait avcıtoplayıcı insanlarca oluşturulan bir tapınak merkezi’’ olduğunu söyledi. yaklaşık 5 metre yüksekliğindeki dikilitaşların yüzeyinde yer alan hayvan figürlerinin farklı özelliklere sahip olduğunu ve o dönemin bekçiliğini betimliyor olabileceğini belirten Schmidt, burada ilk kez raslanan insan figürünün benzerinin ise daha önce Çatalhöyük’te gün yüzüne çıkarıldığını bildirdi. ATALHÖYÜK İLE BENZERLİK Çatalhöyük’ün aslında Göbeklitepe’den 2 bin yıl daha genç olduğunu vurgulayan Schmidt, bilgileri bağlantılı hale getirdiklerinde figürlerin iki toplum arasında avcıtoplayıcılıktan yerleşik yaşama geçişi anlattığını belirtti. Göbeklitepe kazısının, insanlık tarihinin anlaşılması açısından önem taşıdığına dikkat çeken Schmidt, şöyle devam etti: ‘‘Bu yıl neolitik döneme ait dikilitaşlar üzerinde, kafası olmayan insan figürü, akbaba, akrep, yılan ve bazı yırtıcı kuş kabartmalarına raslandı. 12 yıllık kazı süresince ilk kez bir insan figürüne rastladık. Bu önemli bir gelişme, buluntular kazıların geleceği adına önemli ipuçları veriyor.’’ Ç turgay@fisekci.com 120 sanatçı yerine 60 sanatçıyla çalışıyorlar Antalya Senfoni’de kadro sıkıntısı GÜRSU KUNT ANTALYA Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, sezonu yeniliklerle açtı. Ancak yıllardır süren sorunlarda bu yıl da bir değişiklik yok. Yönetmelik gereği, 120 kişiden kurulu olması gereken senfoni orkestrasının üye sayısı sadece 60. Bunun da şimdilik 33’ü kadrolu. Yönetmelik, en az 16 birinci keman, 14 ikinci keman, 12 viyola, 10 viyolonsel ve 8 kontrbas sanatçısı olması gerektiğini söylerken Antalya’da 10 birinci keman, 8 ikinci keman, 6 viyola, 6 viyolonsel, 3 de kontrbas sanatçısı bulunuyor. Senfoni orkestrasına 7 yıl aradan sonra ilk kez bu yıl için 4 keman sanatçısı kadrosu daha ayrıldı. Ancak bu sayının da orkestranın gereksinimini karşılamadığı belirtildi. Üç büyük kentte senfoni orkestraları 120 kişiden kuruluyken Antalya’da sözleşmeli ya da dışarıdan gelen sanatçılarla ancak 60’a ulaşabildiklerini belirten Antalya Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü Burak Bayder, ‘‘120 kişilik senfoni orkestralarında, sanatçıların dinlenme hakları oluyor. Ancak bizde öyle değil. Ayrıca yine 120 kişilik orkestralar için yazılmış yapıtlar, Antalya’da 60 sanatçıyla seslendirilmeye çalışılıyor’’ diye konuştu. Kentteki salon sıkıntısı nedeniyle geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da konserlerini AKM’de veren Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, devam eden maddi sıkıntılar nedeniyle Aspendos Antik Tiyatro’da konser vermeme kararı aldı. Sezonu 6 Ekim’de Şef Yalçın Adıgüzel’in yönettiği konserle açan Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, yıl boyunca 31 konser verecek. BİR YILDA 31 KONSER Sezon Barış Manço Kültür Merkezi’nde açılacak Bursa Devlet Tiyatrosu’nda onarım çalışmaları sürüyor BURSA (Cumhuriyet) Bursa Devlet Tiyatrosu’ndaki (BDT) onarım çalışmaları bir türlü bitirilemedi. Tiyatro Müdürü Ömer Naci Topçu, çalışmaların aralık ayında tamamlanmasını beklediklerini söyledi. EKİZİ YENİ 11 OYUN Topcu, tiyatroda sezonun kapanmasının ardından başlayan onarım çalışmalarının yeni sezona kadar tamamlanmasının planlandığını, ancak tavana yerleştirilen ses düzeninin gecikecek olması nedeniyle çalışmaların yaklaşık 6 hafta kadar uzadığını belirtti. Çalışmaların yürütülmesinde herhangi bir ödenek sıkıntısı yaşanmadığını söyleyen Topçu, yeni sezona 8’i yeni olmak üzere 11 oyunla hazırlandıklarını belirterek çocuklara yönelik tasarılarının da olduğunu bildirdi. Ekiplerin, tiyatrodaki S onarım nedeniyle çalışmalarını büyük özveriyle yürüttüklerini belirten Topçu, ‘‘Sezona, Barış Manço Kültür Merkezi’nde ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ adlı oyunla başlayacağız. Ayrıca ‘Siyah Çoraplılar’, ‘Tatlı Kaçık’ ve ‘Ay Carmela’ da oyunlarımız arasında’’ dedi. Çocuk ve gençlerin eğitiminde tiyatronun büyük rolü bulunduğuna değinen Topcu, şöyle devam etti: ‘‘Türkiye’de, özellikle çocuk ve gençlik tiyatrolarıyla ilgili genel bir açık olduğunu düşünüyorum. Özel çocuk tiyatroları, çoğunlukla ticari kaygı yaşıyor. Bu kaygı, sahnelenen oyunlara da yansıyor. Çok iyi çocuk tiyatroları yapan ekipler de var, haklarını yememek lazım. Devlet Tiyatroları da kaliteli çocuk oyunları sahneliyor. Bizler de yeni sezonda çocuklara ve gençlere yönelik önemli tasarıları hayata geçirmeyi planlıyoruz.’’ CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear