22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 AĞUSTOS 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JV LJ l_j J. LJ JA kultur(2 cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Vali Mustafa Kara, Batı Karaderiîz'in tarihine, kültürüne, doğasınâ ve geleceğine sahip çıkıyor Kastamony'dan göçeden yokAtalanmızın kim bilir hangi dene- yimlerinden süzerek dillendirdikleri sözleri arasında özellikle yöneticıle- rin enkorktuklan şu olsa gerek: "Ge- len gideni aratır..." Kastamonu Valisi Mustafa Kara ile buluşmamızdabu sözü anımsama- nuzın nedeni, önceki Vali Enis Ye- ter'di... Sadece kent merkezindeki 40 'ı aşkın tarihi konağın restorasyo- nu bile bu tür kültürel hizmetlerin ka- mu yönetiminde ne kadar zor olduğu- nu bilenleriçin 'efsane' gibidir... Mustafa Kara, işte bu efsanenin, va- lilik için 'mucize' değil olağan bir 'kamu görevi' olduğunu, hem 'yeni projeleri'yle hem de devraldığı ça- lışmalan sonuçlandırmasındaki ka- rarlılığıyla, şimdiden kanıtlıyor. He- nüz bir buçuk yıllık Kastamonu vali- liğine sığdırdıklan, söze başlarken anımsadığımız atasözünü geçersiz kı- lıyor... Cerl dönü; başladı Öğretmen Evi babçesinin bakım- lı çimleri üzerinde özenle düzenlen- miş masada, ünJü 'etJi ekmek' sofra- ya geldiği gibi biriyor... Arkadaşımız Hayri Arslan'Ja, sorulanmıza geç- meye gerek kalmadan, neyi merak ediyorsak aynntılanyla \'e heyecanla anlatıyor. 7000 yıllık tarihsel birikimJeri, Kü- re \ e Ilgaz Milii ParkJarı ile ödüllen- dirilmiş çok özeJ doğası ve Batı Ka- radeniz kıyılannın kültür ve uygarhk merkezi verleşmeleriyle Kastamonu, acaba hâlâ Türkiye'nin en fazla göç veren illerinden biri mi° "Kesinlikle hayır!" diyor Musta- fa Kara ve hemen ekJiyor: "Son yıl- lardaki en büyük başanmız budur. Kasramonulular artık memleketle- rinde kalıp; sosyal ve ekonomik ya- şamlannı güçlendirerek sürdüre- bilmenin umudunu ve olanaklarını yakaladılar. Hatta diyebilirim ki 'geri dönüş" bile başladı..." Bu yaşamsal umudun önde gelen 'hedef'ı, Kastamonu'nun bir kültür, tarih, eğifim, bilim ve turizm ili ol- ması. Hemen tüm proje ve yatınm- lar bu hedefe yönelik. "Kastamo- nu'da sanayi istemiyoruz" diyen Mustafa Kara, özellikle doğanın ve geleneksel değerlerin turizmle bu- luşturulmasını sağlayan çalışmala- rın, geleceği de aydınlatan ilk sonuç- lannı şöyle özetliyor. "2002 yılında Uimize gelen ziya- CUMHURİYET DEVRİMİNİN TANIKLARI Mimar Vedat Tek'in imzasını taşıyan Kastamonu Hükümet Binası ve meydanı (üstte). Atatürk'ün şapka ve kıyafet devrimi için balkonunda konuşma yaptığı, Inebolu'daki Türkocağı Binası (yanda). retçi sayısı 14 bin idi; 2004 yılında bu rakam 94 bine çıktı. Önümüzde- ki 5 yılda ise 500 bin ziyaretçiyi ağırlamak üzere çalışıyoruz." Bu hedefe ulaşabilmek için önce- likli projeler arasında tnebolu'nun yeniden, tarihteki "ticaret limam" işlevine kavuşturulması var. Bu sağ- lanır da aynı limandan dışalım ve dışsatım başlatılırsa ekonomik po- tansiyel olarak turizm tek başına kal- mayacak. Buna, yıllardır uçaklannı bekleyen ve altyapısı büyük oranda tamamlanmış 'Kastamonu Hava- alanı'nın hizmete girmesi de eklene- bilirse, Batı Karadeniz bölgesüıi tu- tan olmayacak. Çünkü Kastamonu, sakinliği, din- ginliği ve tüm çekicilikleriyle 'bilim ve kültür turizmi' için de eşi bulun- maz değerlere sahip. Valilik, bunu da göz önüne alarak "ormanı vağmala- madan 1 . ağaçlann arasında, 'Mahal- li İdareler Kongre Merkezi'ni ger- çekleştiriyor. Sadece yerel yönetimle- rin değil; akademik ve yönetsel her türlü geniş katılımlı çalışma için öy- lesine 'bereketli' bir merkez olmaya aday ki; burada 'toplanan'lar mutla- ka en yararh düşünceleri ve kararlan üretecekler. Çünkü doğa ve kültür il- ham kaynaklan olacak. Nitekım ÇEKÜL'ün de katkılanyla birkaç yıl önce başlatılan 'Doğa-Kül- tür Köyü Açık Hava Müzesi' aynı amaçlatamamlanmak üzere... Benzer şekilde Arkeoloji Müzesi bölgenin binlerce yıllık geçmişini tanıtacak. Yine önceki yıl restorasyonu tamam- lanan '40 OdalT da bütün bunlarla buluşmak isteyenler için en anlamlı 'konak'lama merkezi olmaya aday... Paflagonya'dan inebolu'ya Vali Mustafa Kara, Atatürk'ün Kastamonu'ya verdiği değeri tanıtan çalışmalannı da heyecanla anlatıyor. Cumhuriyet döneminin cefakâr mi- man Vedat Tek'in imzasını taşıyan Hükümet Konağı binası, bir 'Ata- türk ve Kastamonu' müzesi gibi... Ulu Önder'in ziyaretlerini belgeleyen ve törensel anlann dışındaki gündelik yaşam içtenliklerini yansıtan fotoğ- raflan, tarihi koridorlarda sergileni- yor. Ata'nın Kastamonu'ya sevgisi bo- şuna değil... Örneğin, ilin güzel yerleşmeler- rinden Eflani'nin adı, bölgenin antik çağda 'Paflagonya' olmasmdan geli- yor. Paflagonya'nın cengâverleri Tro- ya savaşlannda, oralara kadar gide- rek Anadolu 'yu savunan kahramanlar arasında yer almışlar... Mitolojideki bu vatanseverlik, Çanakkale ve ardın- dan Kurruluş Savaşlanmızda da des- tanlaşıyor... Çanakkale'deki 251 bin şehidimizden 94 bini Kastamonulu... îstanbul'dan Kuvayı Milhye güçle- rine göndenlen yardımın, Inebolu'dan Anadolu'ya sevkıyatı da kusaktan ku- şağaanlatılan bir masal gibi... 'tnebo- lu Mavnacılan'ndan teslim ahnan si- lahlann ve askeri malzemenin kağnı kollannı çeken 'Şerife Bacı'lar, 'Ha- lime Çavuş'lar, 'Necibe Nine'ler ta- rafiııdan Ankara'ya ulaştınlması, sa- vaşın kazanılmasında o denli önemli ki Inebolu, 1924'te TBMM karanyla ilk 'tstiklal Madalyalı ilçe'miz olu- yor... Ulusal bağımsızlığımızın bu kahra- manlığına, Atatürk'ün en önemli ar- mağanı ise 'Şapka ve Kıyafet Devri- mi'ni 1925'te Kastamonu'da yapma- sı... Vali Mustafa Kara, Gazi'nin bal- kona çıkarak halkı 'şapkası'yla se- lamladığı Inebolu'daki 'Türk Ocağı Binası'nın onanm ihalesini yaptığım anlatınca sözü kültürel mirasa getiri- yoruz. Kentteki 'Yücebıyıklar Konağı', restorasyonlara eklenen son örnekler- den bıri... Çiftehamam'ın onarım projesi tamamlanmış ve Koruma Ku- rulu'ndan onay bekliyor. Daday'daki 'Köpekçioğlu Konağı' da Valilikçe kurtanlan kültür varlıklan arasında... Hayri Arslan. aynı zamanda bir •Paflagonyalr olarak bütün bunlan hayranlıkla dinlerken not almayı bıra- kıp diyor ki: "Sayın Valim. Cide'yi de bu uygarhk kampanyanızın programına alın..." Çünkü Rıfat Ilgaz'ın Cide'de doğup büyüdüğü ve eserlerini bir kısrrunı yazdığı 'iki katlı ahşap ev' neredeyse yıkılmak üzere... Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu önemli mirasımızı koruma sözü ise yıllardır yazışmalar dosyasın- dasararıpsoluyor... KARŞIFESTİVAL! RARISARflfiKmJrmm I I I %trmrn 1 1 %P mf 1 1www.barisarock.org 'Dünden Bugüne Galata' sürüyor • 'Istanbul Yaya Sergileri'nin ikincisi ise 16 Eylül'de Tünel - Karaköy hattında açılacak. BUIOTŞUZMJK tiZlEMİ ÇAMUR 01INNSTYL0 GEVENDE ISIGIN YANSIMASI fHTİYAC MOLASI KESMEŞEKER KOMABERLİM OBİEKTİF RUŞENAKAR TİBFT AĞIRTAN YALAN 28AGUST0SPI •5.ELEMENT BABIŞAKARSÜ •BÜLENTORTAÇGİL •CATAfAlOUE FALSEIN TRUTH •GÖKAIPBAYKAI KARAGÜHE$ j JLIl!İIJHJJ SİY/kSfYABEND SOUL SACRIFICE TÜRGÜTBERKES YASARKÜRT YiaTIKUÇURTMA Y01GE7ER StNEMA: THE WALL • KAPLUMBAGALAR DA UÇAR • BELGESEL FİLMLER • MSA FİLMLER TİVATRO: MAHŞERİ CÜMBUŞ TİYATRO SPORU • GÜNEY TİYATRO • TİYATRO ANKA ATÖLyE: "İĞNE DEUĞİ" FOTOĞRAF MAKINESİ- FOTOMARATON • BAR1Ş İÇİN 1000TURNA RİTM/RESİM • SAVAŞA KARŞ! SES ÇIKAR • KARİKATÜR • SOHBET TOPLANTILARI Kültür Servisi - Os- manlı Bankası Müze- si'nin Istanbul'un tarihsel dokusundan güzel bir dö- nemine ışık tutan 'Dün- den Bügüne Galata' ta- sansı sürüyor. Bu çerçevede Osmanlı Bankası Müzesi'nde yer alan 'Dünden Bugüne Galata' sergisi, 22 Ekim'e dek uzatıhrken, 16 Eylül'de Tünel - Kara- köy hattında 'tstanbul Yaya SergUeri' nin ikin- cisi açılacak. Tasanrun bu ayağı, aynı zamanda bilgı merkezi olarak da donatı - lacak. Osmanlı Banka^ Müzesi de serginin içen- ğiyle ilgili kapsamlı bil- gi almak isteyenlere hizmet verecek. Galata'nın geçirdiği de|işim süreci 'Dünden Bugüne Galata' sergisinde projeksiyonlar, 360 derecelikpanora- mik fotoğraflar, cardandırma ve pa- nolarla anlatılıyor. Sergilenen yapıt- lar arasında Ceneviz döneminden kal- ma iki mezar taşının da yer aldığı 'Dünden Bugüne Galata' sergisinin küratörlüğünü Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Edhem Eldem. tasarımını ise Bülent Erkmen yaptı. 'tstanbul Ya- ya Sergisi 2'nin küratörlüğünü de Fulya Erdemci ve Emre Baykal ya- pıyorlar. Sergiye, ülkemiz ve yurtdı- şından 19 sanatçı ve mimar, ağırlıklı olarak 'büyük ölçekli tasarılarla' katılıyorlar. Birincisi 2002 yılında Ni- şantaşı'nda gerçekleştirilen sergiyle, kültür etkinliklerinin daha çok seyir- ciye seslenmesi, kentin yenilikçi, ön- cü konumunu güçlendirmesi ve bu ko- numa uluslararası bir boyut katılması amaçlanıyor. Bu sergiye karılan sanat- çı ve mimarlar ise HalukAkakçe, Lo- ris Cecchini (Italya), Ingar Dragset (Norveç), Michael Elmgreen (Dani- marka), Ayşe Erkmen (Türkiye), Carmela Gross (Brezilya), Ömer Ali Kazma (Türkiye), John Körmeling (Hollanda), Callum Morton (Avust- ralya), Kemal Önsoy (Türkiye), Eb- ru Özseçen (Türkiye), Karin Sander (Almanya), Eve Sussman (Amerika), Fuat Şahinler - Murat Şahinler - Ayten Başdemir ve Yakup Çetinka- ya (Türkiye), Canan Tolon (Türki- ye), Hale Tenger (Türkiye) ve Auke De Vries (Hollanda). (0 212 334 22 70 / >VVVH>. obmuze.com, obmuzelotto- manbank.com) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Kirlenmenin AnatomisL. Geçen haftaki 'Eskimeye' Aday Tiyatro Adaylanna başlıklı yazımın bir yerinde şöyle de- miştim; "...sanat adına çok ağır sonuçlar doğu- rabilen biryanılgı ise, daha konservatuvartarda- ki öğrenimlerini tamamlamadan dizı çalışmalan- na başlayan, böylece de ileride tiyatro yapmala- nnı çoğu kez olanaksız kılacak ölçüde kirlenen öğrencilerin, kendilerini tiyatrocu saymalan ve böyle tanıtmakta hiçbir sakınca da görmemele- ridir. Oysa bu durumda ortada sadece bir tiyat- ro yalanı vardır..." Bence dizilerden kaynaklanan kirlenme, doğ- rudan tiyatro sanatçılığının özüne yönelik ve ti- yatro sanatçısı olmak isteyen kişinin bu isteğini -kendisi ilk başta farkına bile varmaksızın- daha kaynağ/nda olanaksız kılan bir kirlenmedir. Bu da, özellikle bizim televizyonlarımızda gösterilen dizilerin çok büyük çoğunluğunun dünyaya ve ül- kenin yaşamına bakma biçimiyle çok yakından ilintilidir. Bu bağlamda önemli olan, nasıl birdün- yanın çıkış noktası alındığıdır. Bir dizinin vakit geçirtme, sürükleyici olma, seyirciyi düşünmesi yolunda fazla zorlamama gibi amaçlara erişebil- mesi için, çıkış noktası aldığı dünyayı, yaşamla- rı, o yaşamlar içersindeki ilişkileri vb. çarpıtma- sı, hangi kesimde olursa olsun, öyle yaşanma- yan hayatlan yaşanıyormuş gibi göstermesi ön- koşul mudur? Yabancı dizilere bu gözle baktığı- mızda karşımıza çıkan temel fark, şu oluyor: Günlük hayatta, toplumsal ve bireysel düzlem- lerde yaşananlar, aslında yaşanmadıklan gibi de- ğil, fakat yaşandıkları haller içersinde mizah, öv- gü, yergi veya abartma konusu yapılıyor. Başka deyişle, insanlığın durumlan o dizilerde de -olum- lu veya olumsuz yanlarıyla- seyircileri derin dü- şüncelere ve hesaplaşmalara zorlayacak söy- lemlerle değil, sürükleyici, eğlendirici, dinlendi- rici üsluplarla yansıtılıyor. Ancak, diyelim bir or- ta sınıf ailenin yaşamı şu ya da bu yönleriyle ele alınmışsa, söz konusu dizide karşımıza o ülke- de orta sınıftan gelme bir aile hangi koşullar çer- çevesinde yaşamaktaysa, yine o koşullar içersin- de çıkıyor ve komedi ya da abartma öğeleri, bu gerçeklik temelinde harekete geçiriliyor. Buna karşılık, seyirciyi ekran başına çekebilmek ama- cıyla o ailenin ıçinde yaşamadığı koşullar, sahip olmadığı ve olamayacağı beklentilervb. sergilen- miyor. Bizim dizilerimiz bağlamında en olumsuz fark, kendini çoğunlukla işte bu noktada gösteriyor. Ekranlardaki bizim orta sınıf ailelerimiz, bir yer- lerinden mutlaka fire veriyor. Çoğu kez bu fire, kendini daha içmekân düzenlemeleriyle göste- riyor. Ülke nüfusunun ezici çoğunluğunu oluştu- ran orta sınıfın gerçek yaşam koşulları hakkında -çekimlerden önce- her türlü masabaşı çalışma- sı abes görüldüğünden, orta sınıftan gelme aile- ler dizilerimizde genellikle gelir düzeyleriyle ters orantılı içmekânlarda yaşatıhyor. Bu ailelere di- zilerde yakıştırılan beklentiler de gerçekler doğ- rultusunda değil, fakat aynı ekranlarda her gün gördüğümüz reklamlar doğrultusunda gelişiyor. Kapitalizmin ve tüketim ekonomisi modelinin Ba- tı'da eskiden beri en eleştirilen yanlarından biri olan yapay gereksinimler uyandırma stratejisi, bizim dizilerimizde sanki başarıdan başarıya ko- şuyor. Bütün bunların -dizilerin özü gereği- hiç- bir toplumsal eleştiriye hedef olmaksızın sergi- lenmesi ise, söz konusu çarpıklıkların ve çarpıt- maların ekranlarda karşımıza toplumsal bağlam- da birer olması gereken veya birer doğal hedef niteliğiyle çıkmasına, kitlelerde ise geniş ölçüde benimsenmesine yol açıyor. Bu durumda yeniden tiyatro sanatçısına döner- sek, her şeyden önce sanatçı kimliğiyle ona dü- şenin.var olan karşısında eleştirel tutum almak ol- duğunu bir temel ilke niteliğiyle saptamamız ge- rekir. Yani tiyatro insanı olmayı salt oyunculukla sınırlamayan birtiyatrocuyadüşen, bugünkü du- rum karşısında, her ne kadar göze ve kulağa ilk anda çözümsüz bir çelişki gibi geliyorsa da, yu- karıdaki türden dizilerde rol alıp küpünü doldur- mak değil, fakat yapacağı tiyatro ile o dizileri eleştirmek olmak gerekir! Kendisine tiyatro sa- natçısı diyen kişi, bunu yapacak yerde, hangi gerekçeyle olursa olsun, andığım türden diziler- de rol almak peşinde koşuyorsa, tiyatroya hiz- met etmesini olanaksız kılacak ölçüde kirlenmiş demektir. Çünkü o, bundan böyle artık düzeni- nin sanatsal eleştirmeni değil, fakat emrindeki sanatsal onaylayıcısı ve oyuncusu olacaktır; da- ha da açıkçası, böyle bir "tiyatrocu", o düzenin halkla ilişkiler örgütlenmesinin bir tür animatörü olmaktan ileri gidemeyecektir. e-posta: ahmetcemal; superonline.com acem20(?j hotmail.com Mermer Heykel Sempozyumu BALIKEStR (AA) - '8. Uluslararası Prokonnesos Mermer Heykel Sempozyumu', Balıkesir'in Marmara ilçesine bağlı Saraylar beldesinde başladı. Saraylar Belediye Başkanı Güner Yavuz, yaptığı açıklamada, Mimar Sinan Üniversitesi ile ortaklaşa gerçekleştirilen sempozyuma, 2 Hollandalı, 2 îtalyan, 1 Japon, 1 Bulgar ve 4 Türk olmak üzere 8 heykeltıraşın katıldığını bildirdi. Uluslararası nitelikteki sempozyumla, farldı dünya kültürlerinin kaynaşmasuıın sağlandığına işaret eden Yavuz, mermeriyle ünlü Saraylar beldesini, heykellerle dolu bir müze haline getireceklerini sözlerine ekledi. Sempozyum, 21 Ağustos'ta tamamlanacak. BUGÜN • ENKA AÇIKHAVA TİYATROSU'nda 21.15'te 'tçimdeki Deniz' adh filmin gösterimi. (0 212 276 22 14) • NÂZIM HtKMET KÜLTÜR MERKEZt nde 21.15'te 'Yağma Anılan: Toplumsal Kıyım' adh filmin gösterimi. (0 216 449 06 89)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear