22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19TEMMUZ2005SALİ +CUMHURİYET SAYFA DİZt Mayıs ayında gelen radyasyonlu bulut için önlem alınmasında geç kalmıştık Çayıiçirmemeliydik ralık ayında Rize'den topladığım toprak, deniz suyu, <çeşitli gıda ürünleri normale göre kirli, ancak halk sağlığını tehdit cek boyutlarda değildi. Piyasadan toplanan, halkımızın içtiği çaylar ise sağlık için tehdit edici boyutlarda kirliydi. Doğu Karadeniz yöresi ağırlıklı halkımızın çok yönlü etkilendiği kesin mayıs ayında gelen ve yağmurla yükünü boşaltan radyasyon yüklü bıüuta yönelik önlem ahnmasında, uyan için çok geç kalmıştık. Şükran Soner BELGELERLE ÇERNOBİL YALANLARI erlin Belediye Laboratuvan uzmanlannın verdikleri teknik bilgiler çerçevesinde ortaya çıkan tabloda, alınanradyoaktifmaddelerin türüne göre birkaç yıl ile 15-20 yü sonrası için kanser arüş sayüan kaçınılmazdı. Ancak Ali Savaşeri ile birükte bu tür işlevi olmayan bir sansasyon haberler yerine, kamuoyunun dikkatini çaya yöneltmeye, bile bile bütün Türkiye'de piyasada satılan yüksek oranlı radyasyon içeren çaylan içirtmemek için uyan yaymlan yapmaya karar verdik. B Berlin Belediyesi Laboratuvan bilim uzmanlan, ne olup bittiği konusunda bügi sahibi olama- dıklan Karadeniz'i öğrenme merakı ile de, kendilerine danı- şarak Berlin'e götürdüğüm, Ri- ze'den toprak, deniz suyu, bahk, gı- da ürünleri ve Türkiye piyasalann- dan çay ömeklerini bir gecede araş- nnp ertesi sabah sonuçlar üzerinde değerlendirme yapmak üzere, aynı zamanda Berlin Çernobil Önlem Al- ma Komitesi üyesi, Berlin Nükleer Tıp Hastanesi Başhekimi çocukluk arkadaşım Dr. Ali Savaşeri ile beni, tahlil sonuçlan yanında Karade- niz'in haritalannın bulunduğu bir masaya oturttular. Özeüe tahlil so- nuçlannın kafalannda kırru soru işa- retleri bıraktığı ile söze girdüeT. Ka- radeniz'e yönelik bulut hareketleri ve radyasyonun nehirlerle akışına yönelik ellerinde bilimsel hiçbir bul- gu yoktu. Yine de bilimsel tahmin- lerle Çernobil bölgesin<ien geçen akarsularla Karadeniz'e çok yuksek oranlar- da radyasyonlu suyun aktığı tartışılmazdı. 26 Nisan'da yaşanan ilk patlamanın ardın- dan, uzun bir süre Karadeniz'in çok fazla ALtULVt Cumhuriyei, Araltkl986 kirlenmiş olması gerekiyordu. Benim aralık ayının ilk gününden götürdüğüm Rizeden alınmış suyun temiz çıkmasmı açıklayabüı- yorlardı. Karadeniz dünyanın en derin dip sulan olan bir özelliğe sahipti. Çemobil'den çok yüksek oranlarda yayüan radyoaktif maddelerden iyot 131, kendi kendıne yan- lanma, yok olma süresi birkaç ayla sınırh ol- duğundan zaten aralık ayı örnekleri içinde olmayacaktı. Karadeniz ve Ri- ze sahilleri ne kadar kirlenmiş olursa olsun, dibe çökme sayesinde uzun ömürlü radyoaktif maddeler anlamın- da da temizlenmişti. Sadece su değil, hamsi bahklan da aralık ayında temiz çıkmıştı. Toprak Çemobil'den gelmiş cesium türleri ile kendi normallerine göre kirli, ancak Londra ve Alman- ya'nın o tarihteki ölçümlerine göre yan yanya az, uzun kalıcı kirlenmiş- ti. Bu da çok büyük bir bulutun, yo- ğun kirlenmenin olmadığının göster- gesi sayılabüirdi. Tabii bu kirlilik oranındaki bir topraktan, mevsimin bitki örtüsüne yansıyan yüksek oranlı kirlenmeler yoktu. Gerçi bitkilerde de normale göre bir iki kaüna çıkabi- len kirlilik sonuçlan vardı. Sağlık için tehdit boyutlannda değildi. Yine de mayıs ayında getirilmiş örnekler söz konusu olsaydı, büemedikleri, ama pek çok katı kirlilik sonucu alın- mış olacağının da altını çiziyorlardı. Topraktaki kirlilik oranı, bulutun geldiği ta- rihlerdeki yüzeysel kirlenme bağlanülı bitkı örtüsünde çok daha yüksek oranlı bir kirlili- ğin kaçınılmaz sonucu sayılabüirdi. Radyasyon kafaları kmştırdı U zmanlar grubunun kafalannda net açüdaması olmayan durum, çay sonuçlan idi. Daha önce Al- man piyasasmdan alınmış ürün- lerde 60 bin bekerele varan radyasyo- nu saptamışlardı. Türkiye, paket am- balajlanna rağmen ortada üıracat ol- madığı ve bu sonuçlann Türkiye'yi bağlamadığmı savlamıştı. Şimdi de bizim Türk piyasasından, pek çok ili- mizden götürdüğümüz, değişik marka çaylann hepsinde, bu ortalamanın ya- nsına varan oranlarda, 30 bin bekerel • civannda radyasyon çıkmıştı. Uzman- lar bunun nasıl olabildiğini, bu kadar yüksek radyasyonun bir tek çayda gö- rülmesini tam açüdayamıyorlardı. He- men çay bitkisinin yetişmesine, işlen- mesine üişkin aynntı bilgi istediler. BÖLCEPE YOĞUNLAŞT1 Ben daha, "Üretim, ağırtkh mayıs sür- günü yapraklanyla ohır. Hele de ihraç edilen kauteii çayiar bu sürgünlerden işknir." diye söze girmiştim ki labora- tuvar başkanı sözümü kesti: "AnlaşüdL Mayıs aymda bitki örtüsü üzerinde yo- ğun bir kirlenme olmuş. Ama nasü? Toprakta kahcı knünk bu kadar yük- sek değfl kL Bizim saptavamadığımız çok büyük bir bulut gitmiş olamaz kL." Haritalar önümde, refleks olarak büdiklerimi anlattım: "Çaytoplama mevsnninde, hele o tarihlerde çok fazla yağmur yağar. Doğu Karadeniz'in dik dağlannı aşamayan buhıtlar. kümeler ohışturarak geri dönüp yeniden yağ- mura yol açariar~" YAĞMURLA AKTI Aldüdan bilgüerden, bilim merakı içinde çok memnun olduklanm ifade eden cümlelerle araya giriyorlardı: "Demek ki küçük de olsa, bizim bflme- diğnniz, ana buhıüardan kopan bir ya da birkaç parça Doğu Karadeniz'e gel- miş. Dağîan aşamadığı için radyasyon yükü yoğunlaşnuş. Yağmurla yüksek oranlarda yörenin üzerine akmış. CM- duğu gibi işlenen çay ürününde bu yü- zeyden gelen yoğun kuienmeji saptryo- ruz." Sonrasını ben tamlayabüiyorum. Çünkü yıllardır ügüendiğim, inceleme konusu yaptığun çay ürününde, stoklar sorununu ve üretim anlayışını çok iyi biliyordum. îhraç edüen çaylarda üretimin ağırlüdı yapüdıgı, kaliteîun de üstün olduğu mayıs sürgününün yeğlendiğini, iç piyasada ise depolarda kahnış üd üç yülık çaylarla ortalama yan yanya bir harmanlama yön- teminin kuUanıldıgmı anlatıyordum... Çayda ihracat kargaşas*|Ottmn, Tenat' C-.aı, r feöentl ALrtaKva \ Cumhuriyet, Ocak 1993 Hükümetve suç ortakiarı O andaki bilgilerimle Çay-Kur'un haber- siz olarak çok kirli çayı üretimde kul- lanmış olabileceğini, söz konusu so- nuçlann yaratılmış olduğunu düşünü- yordum. Sonraki ve bugünkü bilgilerimle ise durum hâlâ netleşmiş değil. Gerçi radyas- yonlu çay hesaplaşmasında bürokrasiden bir tek Çay-Kur Genel Müdürü Talatar kurban edilip görevden ahndı. Ancak en küçük bir fıkirleri ohnadan mı bu tablo ortaya çıktı. Yoksa hükümetin talimatıyla mı bile bile rad- yasyonlu çaylar işlendi... Dönemin sorumlu- lan kamuoyunda radyasyonlu çaym piyasaya sürühnesini savunurlarken sanki bilimsel ge- rekçelerle eski çaylarla yeni çaylan harman- layıp radayson oranlannı uygun ölçümleTe düşürdüklerini savlamışlardı. Onlara göre 30 bin bekerelin altmda kalan, piyasada satılan çaylar, çay bardağına yansıyan radyasyon mıktarlan ile halk sağlığını tehdit edeT doz- larda değildi. SÖzün özü Çay-Kur yönetimi bilmeden olsa da hükümet bilerek halka rad- yasyonlu çaylan içirdi. Aylar süren bu tartış- maya yeniden dönmek üzeTe biz yine Alman uzmanlann sonuç değerlendirmelerüıe bir göz atalım... Artık emin olduklan yan bulut hareketlerine bağlı olarak bütün Türkiye'nin degil, ama mayıs ayı için Doğu Karadeniz'in önemli bir kirlenmeye hedef olduğu sonucu- na varmışlardı. Aslında deniz ve o aylarda balıklarda onlara göre çok daha büyük, ama saptanmamış kirlenmeler söz konusuydu. Anımsayacaksınız, Karadeniz'i zengin ülke- lerin sanayinin çöp merkezi olarak kullanma- sma yol açan, varüler skandah da var. Bu de- nizinradyoaktif,kimyasal dolu atık varüler çöplüğü olarak kullanümasuıa yol açan dip sulan, aylar geçtiginde, Çemobil'den gelen büyük kkliliğı de dibe çekmiş, yüzey temiz- lenmişti. Uzmanlar özetle mayıs aymda çok yönlü bir kirlüığin gündeme geldiğini, bu ta- rihten sonra sonuçlannın, ancak bölgede Çernobil öncesi ve sonrası yapılacak kanser taramalan karşüaştırmalan üe öğrenüebüe- ceğini anlattılar. Tabii piyasada satılan yük- sek radyasyonlu çaylann derhal toplatılması gerekiyordu.. KANSER ARTIŞI KAÇINILMAZ Uzman olmadığım için, "Kötünün iyisi bir tablo" diye düşünüyordum ki... Evine döndü- ğümüzde Ali'nin ağzını bıçak açmadıgının ayınmına vardmı. Kısaca, havadan, gıdadan, her şeyden alınmış ek radyoaktivitelerle yöre insanlannda önemli bir kanser artışının kaçı- nümaz olduğunu düşünüyordu. Türkiye'deki buluttan habersiz, eylül ayında gazetemizde yayımlanmış söyleşide söylediği gibi asla Çernobü ya da kaçuıümaz kanser hastalığı- nnı bir bk ayrüamayacagını ammsattı. Ancak Çernobü öncesi üe sonrası istatistüd karşı- laştırmalar sağlıklı yapüırsa Çernobü'deki radyoaktif maddelerin türlerine göre, birkaç yıldan, 15-20 yü sonrasına yansıyacak, genç insanlarda da önemli kanser artışlannın gö- rüleceğini beürtti. O gece cammızın süantı- sından yemeğe çüanadüc. Kara kara düşün- dük. Ali'nin önerisi doğrultusunda, moral bozmaktan başka bir işe yaramayacak "kan- ser aruşı olacak" türünden şom ağızhlık, san- sasyon habercilüc yaymı yapmamaya karar verdüc. Halkımız radyasyonlu çayı içmeye devam ediyordu. Sağlığı tehdit eden bu çay- lann içümesini önleyecek bir yayında karar küdık... SÜRECEK Hatice Cancı: Sorumlularyargılansın. SEVDİKLERİNİ KAYBEDEN CANCI VE KENANOĞLU: 'Sesimizi duyan olmadr ÖMERŞAN RİZE - KaradenızlüeT, yıllarca "kanserden ölüyoruz" diyerek seslenni duyurmaya çalıştı- lar... Sesleri h'eryükseldiğinde siyasilerin "Kan- serin tek sorumlusu Çernobil" değil yanıtıyla karşılaştüar. Artvin'in Kemalpaşabeldesine bağh Çamur- lu köyünde oturan Hatice Cancı da hem baba- sım, hem de annesini üa yü arayla kanser ne- deniyle kaybetti. 26 Nisan 1986'da Çernobü patlaması yaşarurken babası fabrikada, annesi tarlada çahşıyordu. "Annetn değil sigara ve iç- ki, hazıryi>ecekve içecekkribilekullannıaz; ta- mamendoğalvekendiyetiştirdiği ürünkrle sof- rasuu kurardı" diyen Cancı, çayda radyasyon olmadığını "kanıüamak'* içinekranlardaçay içen yetkilılen hıç unutmuyor. O gün eşuıe "içiç,bi- raz radyasyondan bir şe> olmaz" diyerek takı- lan babası ise yüreğınde halen yara... îstanbul Süreyyapaşa ve Rıze Devlet Hasta- nesı'nde 2.5 yü süren tedavinin ardından 2 Ekim 1994'te akciğerkanserindenyaşamını>ıtirenba- ba AK Cancı, ölmeden önce "Radyasyon da adann öldüriryormuş" diyordu... Aradan 2 yıl geçmemişti ki Hatice Cancı, bu kez annesi Havva Cana'nın akciğer kanserine yakalandığını öğrendi. Annesi de Rize SSK Hastanesi'nde 7 ay tedavi gördü. Ancak 18 Ekım 1996 günü Havva Cancı da eşiyle aynı so- nu paylaştı. Cancı, "Bizlerin ne olacağı belli de- ğü. Hastaneye gitmekten korkuyorum, \iicu- dumda en ufak bir shike çıkügmda psikolojik o4araketköeni>\)rum" diyor. Bölgede kanserva- kalanrun Çeraobü'den kaynaklanmadığı açüc- lamalan karşısuıda Cancı tepkisini şöyle dıle getiriyor: "Çernobil insanlan öldürüyor. Kan- ser bunca yüdır kuluçka dönemindeydi, şundi paÜamanoktasmagekkTopluötümleriönlernek için en azından bölgede acilen kanser taraması yapdarak,tedavimerkezioluşturulmah.Sorum- huaryargdanmah_ Busaatten sonra özür dile- mek bir anlam ifade etmeyecek." URANYUM İ$LİYORDU BİZİ İÇTEN IÇE' Çernobile karşı bir dizi eylem yapan Rizeli Yümaz Kenanoğhı da aüesindenbirden çok ki- şiyi kansere kurban verenlerden. Geçen yıl ku- ru bir öksürükle başlamış annesi Hüsniye Ke- nanoğlu'nun rahatsızlığı... Aylarca doktora gö- türmüşler ancak bir teşhis konamamış. En son Istanbul'da götürdükleri bir hastanede akciğer kanseri teşbisi konmuş ve 1-2 yıl ömür biçil- miş... Ancak 6 ay sonra bu yüm Mart aymda Hüsniye Kenanoğlu yaşamını vitırdi. "Bizden uzak bir divarda. Ölümü yakışura- mıyoruz,kabuDenenüyoruz öldüğünü. Annem öldü di>«mht)rum. Başka bir yerde şu an. Nor- mal bir ölüm değildi çünkü" diyor. Kenanoğlu, kısa süre sonrateyzesi AyşeMamati'ıün de ak- ciğer kanseri olduğunu öğrenıyor. "En yetküi ağızlann çıkıp 'radyasyon yok' demelerine kat- lananuyorum. Radyasyonu gözk göremrvx)rsu- nuz kL dokunamıyor, parmakla gösteremiyor- sunuz'aha ışte burada" di\«! Amabirsabahuya- myorsunuz ki; kanser yüreğnüzi sarmış." Kenanoğlu, kazadan sonra yağmurla birük- te çamuryağdığını anlatıyor: "Çamuryağıyor- du, uranyum iştiyordu biziiçteniçe. Yetkililerin du\arsızhğı,ençokdagü\'endiğimizbiliminsan- lanmızve a\dın di\i ebakoğuruz insanlar duyar- sız kahvflrdu buna. Biz de enmizden geldiğînce örgütknerek tepkimizigösteriyor, insanlan du- yarh olmaya ve dikkatlerini çekmeye çahşıyor- duk,Imzakampanyalan. >ürü>üş- kr, açıklamakr \upuk. Radyas- yonluçaylanngörnülmesne kar- şı çıkûk. CMüyoruz. dedik ve bu güne geklik. Hâlâ aynı duyar- sızhkvevurdumduymazlık. Ya- şama bakar gibi balalnuyor ölü- me. Çernobil asıl şimdi etkisini göstenneyebaşbyor.Doğum- lardaveölumlerdeÇerno- bfl'in yaydığı radyasyon parçahyorbizLDurma- dıkbugünekadar. Çer- nobfl,onunetkOerive sorumlulann yakasuu bırak- mayacağızT' Yılmaz Kenanoğlu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear