Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ2005SALI
HABERLER
DUNYADABUGUN
ALİ StBMEN
Yatağan Skandalı
Yatağan'da olanları izliyorsunuzdur sanırım.
Olay, neresinden bakarsanız bakın, tam bir skan-
dal olduğu kadar Türkiye'deki tipik çarpıklıkla-
nn da göstergesi.
Yatağan'da termik santralın doğrudan tehdit
ettiği 42 bin kişi yaşıyor. Insanlar ve doğa tehdit
altında. Muğla Tabip Odası verilerine göre sant-
ralın faaliyette bulunduğu 20 yıl içinde bölgeye
saçtığı zararlı atıklar şöyle: 4 milyon 770 bin ton
kükürtdioksit, 3 milyon 276 bin ton azot oksit,
94 bin 500 karbon monoksit, 409 bin 500 ton
katı partikül, 312 bin 500 ton hidrokarbon, 713
bin 106 ton kül.
Aslında gelişmede şaşılacak bir yön yok. Bü-
tün bu olacaklar önceden biliniyordu, yetkililer
ve kamuoyu uyarılmıştı.
Ama hızlı nüfus artışının etkisiyle sıkışmış Tür-
kiye'de politikacı günü kurtarmaya yönelik ön-
lemler peşinde olduğundan ve yalanı şiar edin-
diğinden, eskimiş teknolojiyle enerji üretmek yo-
lunu tutmaktan başka çare görmüyor, işsizliğe
karşı önlem aldığını söyleyip, yöre insanına iş bu-
luyorum derken, onu ölümcül etkilerin kucağı-
na atıyordu.
Işin ilginç yönü, tehditten doğrudan etkilene-
cek olan bölge halkı da kendilerini uyaranlan, sol-
cu eksantrik çevreciler olarak yorumluyor, ölüm
kusan santralı yapanlara daha çok kulak ve des-
tek veriyor, hatta ilk seçimde oylanyla sandık-
tan onlan çıkarıyordu.
Tıpkı Karadeniz Sahil Yolu olayında olduğu gi-
bi...
• • •
Kabul etmemiz gerekir ki insanımız, doğanın
talan edilmesine, sağlık koşullarının ayaklar al-
tna alınmasına karşı duyarsız. Yanlış yatınmın ya-
rardan çok zarar getirdiğini anlamak istemiyor,
bu konuda kendisini uyaranlara, kulak vereceği
yerde, kızıyor, tepki gösteriyor.
Karadeniz Sahil Yolu'nun proje yanlışlıklarını,
arpalık konumunu eleştirenlere Karadenizliler
tepki gösterdiler, onlara oy vermeyeceklerini
açıkladılar ve de vermediler. Şimdi meydana ge-
len tahribatı görünce yakınmaya başladılar. Ama
nafile!
Kimden kime şekvacı olacakları da ayrı bir ko-
nu, çünkü kendi bilinçsizlikleri, bencillikleri, kı-
sa vadeli çıkar düşkünlükleri doğurdu bu sonu-
cu.. Yatağan'da olduğu gibi.
O bilinçsizlik yüzündendir ki, termik santrala
filtre konması için on yıldan fazla beklendi. Ni-
hayet 1996'da açılan filtre ihalesini kazanan Al-
man firma iki yılda takmayı taahhüt ettiği filtre sis-
temini, beş yılda bitirdi, idare bunun üzerine ta-
lep edilen 35 milyon Avro'yu ödemeyi kabul et-
medi, iş daha önce varılan anlaşma gereği tah-
kime gitti, uzadı, sistem monte edilmedi ve çev-
re kirlenmesi ile insan zehirlenmesi sürdü.
Türkiye'nin hiçbir derde deva olmayan yargı
sisteminin sonucu olarak, artık insanımıza ne-
redeyse bir yüksek temyiz mercii gibi görünen
AlHM'ye gidenlerin davaları kazanmaya başla-
ması üzerine, bu kararlardan yola çıkarak, içer-
de de yeni yeni davalar açılması bekleniyor.
• • •
Şimdi olaylara daha yakından bakalım ve Tür-
kiye'nin içinde bulunduğu durumun tipik send-
romlannı saptayalım.
Türkiye; hızlı nüfus artışı ve büyüyen enerji ih-
tiyacı dolayısıyla, bütün diğer azgelişmişler gibi
çağı geçmiş teknolojiyi sakıncalannı bile bile kul-
lanmaktadır.
Çevre kirliliği ile ilgili olarak politikacı, sürekli
yalan söylemektedir. Olay, ister güneyde Yata-
ğan'da termik santraldan kaynaklansın, ister ku-
zeyde radyasyonlu çaydan.. sonuç fark etme-
mekte, her olayda yalan söylenmekte, tehlike gör-
mezden gelinmektedir. Ustelik de, sandıktan
çıkmış politikacı iledarbeyle gelmiş diktatör ara-
sında yalancılık açısından fark yoktur.
Politikacının yalancılığı ve eyyamcılığı, halkın
eyyamcılığı ve vurdumduymazlığı ile desteklen-
mekte, tehlike kafaya dank edene kadar, gerçek-
leri gösterenler, bırakın destek bulmayı sürekli suç-
lanmaktadırlar.
Türkiye'de demokrasi kültürü ve devlet yapı-
sı, insan sağlığını tehdit eden bir santralın çalış-
masını engellemeye muktedir değildir.
Türk halkı, kendi vurdumduymazlığının da so-
nucu olan durumun düzeltilmesi için, kendi me-
kanizması içinde başvuru kaynaklannı tükettiğin-
den Avrupa Mahkemesi'ne gitmekte ve Türk
Devleti'nin "Yazıktır Türkhalkına.. sağlığı ile oy-
namayın!" diyemediği olayda, bunu elin kefere-
sinin mahkemesi söyleyebilmektedir.
Kendi aymazlığıyla, kendi sistemini kurup otur-
tamayan bir halk elin keferesinden medet um-
makta, sonra aynı kişilere "Beriı neden kendin-
le es/f saymıyorsun" diye kızmaktadır.
Durum hazindir.
asirmen@cumhuriyet.com.tr
1. yridon
güzeöikl
erdemterinle
büyük hayna
minnet ve hasretl^
afflyonm.
Mc)6Kı6rwı IflUlcyi
annesMn biıicik kızı
TÜÜNZANBAKOĞLU
Irak İçişleri Bakanı Sulag, Türkiye'nin de katılacağı toplantıda Kandil Dağı'nın ele alınacağını söyledi
ABD, PKK'yi görüşecekHaber Merkezi - Irak içişleri Baka-
ru Beyan Bagr Sulag, Türkiye-Irak sı-
nınnın Iraklı Kürtlerin denetiminde
olduğunu belirterek "Suıırötesi operas-
yon.Irakparlamentosunun iznine bağ-
hdır" dedi. Sulag, Kandil Dağı'nda
konuşlanan terör örgütü PKK'nin
kamplanna yönelik önümüzdeki gün-
lerde Washington'da toplantı yapıla-
cağını ve toplantıya Irak, Türkiye ile
ABD yetkililerinin katılacağını söyle-
di. Iran içişleri Bakanı Abdulvahid
Musavi Lari PKK için Türkiye'yle iş-
birliği yapabileceklerini açıkladı.
Irak"a Komşu Ülkeler İçişleri Ba-
kanlan 2. Toplantısı, Yüksek Düzeyli
Memurlar Toplanüsı ile dün Istanbul 'da
başlarken toplantı için Türkiye'ye ge-
len Sulag, önemli açıklamalarda bulun-
du. Sulag, Iraklı gazetecilerle Türki-
ye'den AA ve TRT'nin katıldığı basın
toplantısında, "Kuzeylrak'tabannan
'Sımr ötesi
operasyon
enfyi
harekeî değil'
WASHEVGTON (AA) - ABD Dışişleri
Bakan Yardımcısı Dan Fried, PKK'ye yö-
nelik sınır ötesi bir operasyonun yapılacak
en iyi hareket olmadığını savunarâk "PKK
sadece Türkiye'nin değil, ABD'nin deprob-
femi" dedi. Fried, Türk ordusunun Irak'a mü-
dahalesinin kanşıklık yaratabileceğini bu-
nun istenmeyen sonuçlar doğurabileceğini
belirtri. Fried, "Türidye'nin, PKK'nin terö-
rist bir örgüt olduğu yönündeki turumunu
paylaşryoruz. Askeribir gerginliğin eniyi ey-
kınyohıoklugunuduşünrnüyorunrdedi Fn-
ed, PKK'nin sadece "Türkiye'nin probtemi"
olarak görülmediğini, terörist örgütün, Irak
ve Türkiye'de faaliyet gösterdiği için
ABD'nin de problemi olduğunu söyledi.
vesonzamanbrdasakfanlannıartnran
terör örgütü PKK'ye karşı bir hareket
planınızvarmT şeklındeki soruya "Biz
her zaman Türk miDetiyle ve Türk hü-
kümetiyle beraberiz. Türkiye'ye karşı
terörü kabul etmiyoruz. Burada bunu
Sayın İçişleri Bakânı'yla görüşeceğB"
yanınnı verdi. Bir gazetecinin, "Kan-
dfl Dağı'nda konuşlanan terör örgütü-
nün kamplanna yönelik bir hareket
planlanmn buhınup bulunmadığT yö-
nündeki sorusu üzerine de konuk ba-
kan, önümüzdeki günlerde Washing-
ton'da yapılacak ve Irak, Türkiye ile
ABD yetkililerinin katılacağı toplan-
tıda konunun görüşüleceğini söyledi.
NTVyekonuşan Sulag, Türkiye'nin
muhtemel bir suıır ötesi operasyonu-
na sıcak bakmadığını ve böyle bir
operasyon izninin parlamentoya ait
olduğunu söyledi. "PKKyadahertür-
lü terörist örgüte karşı işbirfiğme ha-
anz. Bu konuda birbirimize yanhm-
cı olmamız lazurT dıyen Iraklı bakan,
"Irak'ta seçümiş bir hükümet vartnr.
Türkiye'ııin sınır ötesi operasyonuna
pariamento karar verir. tzin parla-
mentonun karanna bağlıdır" dedi.
Konuk bakanın Türk hükümeti ve
ABD ile PKK konusunu görüştükle-
rini, ancak bu görüşmelere Iraklı Kürt-
lerin de katılması gerektigini söyleme-
si ise dikkat çektı.
Sınırlan peşmergelerin koruyacağı-
nı belirten Iraklı bakan. "Merkezi hü-
kümetin güvenlik güçlerinin sayısı sınır-
lan kontroi etmekiçin yeterti degil" de-
di. "Erbfl\eSüleymaniyegibibölgeler-
de merkezi hükümetin asker ve polisi
yok. Kontroi Kürtierdedir. Biz smuia
ilgili toplantılara Türkiye ve ABD'nin
yanı sıra Kürtlerin de kaahnasnn öne-
receğiz'' diyen Sulag, sınır güvenliği ko-
nusunda Mesud Barzani ve Irak Kür-
distanı içişleri Bakanı ile sık sık görüş-
tüğünü belirtri.
Sulag, AssociatedPress'e verdiği de-
meçte de Suriye'yi, direnişçilerin sırnr-
lanndan Irak'a geçmesini önlemek için
ciddi adımlar atmamakla suçladı.
İran'daPKKkampıyok'
Iran içişleri Bakanı Lari de PKK ko-
nusunda Türkiye'yle işbirliğine gide-
bileceklerini söyledi. NTV'ye konuşan
Lari, PKK'ye yönelik işbirligine açık
olduklannı kaydederek "Iran'da bir
PKK kampı ya da oluşumu yoktur, biz
bunu tamamen engelledik. Kuzey
Irak'taki Kürt federasyt)n ve PKKifiş-
kisini de desteklemrvoruz." dedi.
Hikmet Fidan'ın öldürülmesinde yer, yöntem ve strateji, kuşkulan geçmişteki infazlara odaklıyor
KONGRA GEL'de 'derin' cinayeller
MEHMET FARAÇ
Kürt hareketinin tüm legal örgütlenme-
leri içinde yer alan, Hikmet Fidan'ın he-
def şaşırtma amacıyla Hızbullah'ın en
etkin olduğu Bağlar semtinde, Hizbullah
yöntemiyle öldürülmesi, dikkatleri, örgüt
içinde 100'den fazla infaz gerçekleştirdi-
ği iddıa edilen ve "derin PKK" olarak ni-
telendirilen "özel kuweder"e çekiyor.
Eylemin Musa Anter cinayetine benzer-
liği ise şaşırtıyor.
Osman Öcalan'ın yapılandırdığı
PWD'nin Türkiye koordinatörü olduğu
ileri sürülen Fidan, Güneydoğu'da Kürt
örgütlenmeleri içinde şiddete karşı biri ola-
rak tanınıyor. Ancak bugün PKK'ye mal
edilen cinayetlerin tek kurbanı o sayılmı-
yor. Orgütün Avrupa'da en tanınan isim-
lerinden bıri olan Engin Sincer ile HaKt
Sofı, HajTettin Aydnı (örgütün kasası),
kardeşi Surertin Âydın, Mahmut Arda,
Sema Yıldız, Aydın Şahin, Sevim AdıbeJ-
li, Sedat Bayraktar, Levent Buker, Mus-
tafa Yay«y, Doktor RodiDemirkapı, Mus-
tafa Günaydın, MuratBayun, FarukBoz-
kurt,BerzanDürre,NazimeAdtürk,Yü-
cel Zeydan, Mehmet Emin Unay, Rah-
man Şen, Mamosta Osman (Osman Ho-
ca), Helat Soran. Erdal Üaslan, Salih Ta-
toğlu, Fatoş Saglamgöz, Muhammed As-
lan, Cemal Polat, Murat Yücel, sevgilisi
FıKz Yerlikaya ve HüseyinMorsümbül'ün
de örgüt içi infazın kurbanı olduklan öne
sürülüyor.
AbduHah Öcalan'ın "Suriye ajanı ola-
bilir" diye suçladığı, "Kemâle Sor" ola-
rak bilinen PWDTi Salah Nuri ve Sipan
Rojhılat cinayetlerinde de adres olarak
PKK gösteriliyor.
Derlenen bilgilere göre, Fidan öldü-
rülmeden önce birkaç kez Kuzey Irak'a
gidip geliyor. Güneydoğu'da ise PWDTi
olduğu belirtilen Veysi adlı biriyle görü-
şüyor. Ancak bu kışi PKK'liler tarafin-
dan dövülerek ajanlığa zorlanıyor. Fidan
bu kişi tarafindan Kızıltepe'den Diyarba-
kır'a getirilip otele yerleştiriliyor ve üçün-
cü bir kişiyle birlikte yemek yiyor. Fidan
bir gün sonra Veysi ile telefonla konuş-
masının ardından otele gelen iki kişi ta-
rafindan Bağlar'a götürülüyor.
Öcalan'ın Kemalizmi referans göste-
rerek yaptığı açıklamalar PKK içinde
şaşkınlık yaratırken örgüte ve silahlı mü-
cadeleye karşı çıkanlann tepkilerine yol
açıyor. Bu tepkiler örgütte PWD gibi bö-
lünmeler yaratıyor. PKK içindeki şahin
kanat ise silahlı mücadeleyi örgütün si-
ÎĞNELÎ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
yasallaşma amacı için bir dayatma ola-
rak benimsiyor, Öcalan konseptinin dış-
lanmasına ciddi tepki gösteriyor.
Bu tepki bazen örgüt içinde "özeJkuv-
veder" olarak adlandınlan ve kent mer-
kezlerinde de uçlan bulunan tetikçilerin
saldınlanyla dışa vuruyor.
kiyi gösteren PWD'nin yöneticilerinden
KaniYıbnaz, KONGRA GEUin 3. kong-
resinde kapsamlı bir tasfıye sürecinin ka-
rarlaşrınldıgını. bunu Murat Karayılan,
DuranKalkan ve Cemfl Bayık'ın hızla uy-
gulamaya koyduğunu öne sürüyor. Yıl-
maz, "3. koDgredeki bütün değerlendir-
KDNGRA GEL'de bclimme süıerten. muhakfler mfcıara ka^ı kamuoyu ûiuşnüuyor
Öcalan'dan 'vurun' emri!
• Cumhuriyet 2
Eylül2004'te
vayımladığı
haberdePKK
liderinin
muhaliflere
yönelik sert
tavrını
duyurmuştu.
Fidan'ın öldürüldüğü yerin bir dönem
Hizbullah'ın kurtanlmış bölgesi Bağlar
semti olması dikkat çekiyor. Cinayetin
yöntemi de Hizbullah'a benziyor. Tetik-
çiler, Fidan'ı arkadan kafasına susturu-
culu tabancayla tek kurşun sıkarak öldü-
rüyor. Fidan'ın öldürülmesine en serttep-
meler, örgütü cinayet işlemey e moth e et-
mekve ona göre düzenleme- görevlendir-
meyapmaktanibarettir" diyor. Yılmaz'ın
bundan sonraki sözleri ise kafa kanştın-
yor: "Tetiği çekenler farkmda obun olma-
sın, geçmişte Hizbullah'ın oynadığı role bu
halkm evtaüannıve olanaklannı sürmek-
tedirler. O dönemdeAflah için tetikçeken-
ler yurtseverleri kadetnıektey di Şimdi de
büyük bir ihtimalle tetiği çeken özel kuv-
vederden veya yerel kadroiardan seçilen
gençler, inandırdarak ellerini asla yıkay a-
mayacaklan bir kana bulaşün>orlar."
Fidan cinayetindeki strateji Musa An-
ter cinayetiyle de benzerlik taşıyor. PKK
itirafçısı Abdulkadir Aygan'a göre An-
ter, önceden tanıdığı ve PKK'ye dönmek
için kendısiyle konuşmak istediği belir-
tilen Cemil Işık"la görüşmeye giderken
Seyrantepe'de öldürülüyor. Fidan ailesi-
ne göre ise babalan hiç istemediği halde
Diyarbakır"a çağnlarak \-uruluyor.
PKK, 20 yıldır eylemleriyle son iki
yıldır ise örgüt içi infazlanyla tartışüıyor.
Örgüte atfedilen derin kavTamlar ise yan-
daşlar ve muhalifler arasında kaos yara-
tıyor. HADEP hareketinin eskı kurmay-
lan. "KürthareketinitekeUndetutmakis-
teyenlerin, muhaliflere yaşam hakkı tanı-
madığuu" söyleyerek tetikçilerin adresi-
ni veriyor. "Cinayedersürer mi" sorusu-
na ise "Buölümdenbaşkalandaçokders
çıkanr" yanıtını vermekle yetiniyorlar.
KAÇIRILANER
KırandVyi
bırakmak
için koşul
ileri
sürüyorlar
DİYARBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu) -
PKK'nin üst düzey
yöneticilerinden Murat
Karayılan, Tunceli'de
kaçmlan Jandarma Er
Coşkun Kırandi'yi
bırakmaya hazu"
olduklannı açıkladı.
Mezopotamya Haber
Ajansı'na (MHA)
açıklama yapan
Karayılan, Kırandi'nin
serbest buakılması için
Türkiye'de bir grup
siyasi parti ve sivil
toplum örgütünün
yaptığı talepleri
dikkate aldıklannı
söyledi. Kendilerinin er
Kırandi'yi serbest
bırakmak istediklerini
belirten Karayılan,
bunun için uygun bir
zemin oluşturulması
gerektigini savundu.
Ancak Tunceli'deki
operasyonlann durması
halinde Kırandi'nin
brrakılacağrnı belirten
Karayılan, çağn sahibi
kurum ve kuruluşların
bir komisyon
kurarak bölgeye
gitmesini istedi.
Güvence almadan
Kırandi'yi serbest
bırakamayacaklannı
söyleyen Karayılan, er
Kırandi'yi ancak güven
duyacaklan kurum ve
kuruluşlara teslim
edebileceklerini
belirtti.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
HAYRİYEEKf
1BÛ-2004
Ecevit'in Vahdettin hain değildi"
değerlendirmesi Süleyman Demi-
rel'den veto yedi. Demirel'in açıkla-
ması, bizim bilmediğimiz devlet kod-
lannı mı ifade ediyor. Demirel'in ga-
zetelere yansıyan açıklaması şöyle:
"Türkiye'de ilk defa, bilinenlere ay-
kın bir şey söyleniyor. Ben böyle bir
beyanı muhakeme edemiyorum."
Sözlerinin buraya kadannı datartışa-
biliriz, ancak Demirel'in bundan son-
raki cümleleri daha dikkat çekici:
"Ancak tarihtekibazı kişilerhakkın-
da, alışılagelmiş kanaatlerin dışın-
daki beyanlaryadırganır. Sayın Ece-
vit'in beyanı yadırgatıcı birbeyandır.
Türkiye böyle bir beyanı kaldıracak
durumda değildir." Demirel, dene-
yimli bir devlet adamı. Vahdettin'in
"hain" olmadığı yönündeki değer-
lendirmeyi Türkiye'nin katdıramaya-
cağını ifade ediyor.
• • •
Vahdettin hain miydi, değil miydi tar-
tışmasını bir yana bırakarak Demi-
rel'in değerlendirmesine dönmek is-
'Ülke Böyle Bir Beyanı Kaldırmaz'
tiyorum. vahdettin'in hain olmadığı de-
ğerlendirmesini kaldıramayacak olan
Türkiye ile Demirel neyi kastediyor?
Sonuç olarak Cumhuriyet değerieri-
ne bağlılığı şüphe götürmeyecek,
devletin güvenilir ve inanılır siyaset-
çilerinden Bülent Ecevit, kendi görü-
şü doğrultusunda bir değerlendirme
yapıyor. Türkiye'nin neyi kaldınp ne-
yi kaldıramayacağını bizlerden daha
iyi bilir. Ancak demek ki onun da bil-
mediği bazı şeyler bulunuyor.
Ecevit'in değerlendirmesi; Süley-
man Demirel'e ya da başka insanla-
ra göre yanlış sayılabilir. Bu bir değer-
lendirme farkı sayılabilir. Buraya ka-
dar her şey normal kabul editebilir. An-
cak Demirel diyor ki: "Bu konuda ilk
defa, bilinenlere aykın bir şey söyle-
niyor... Türkiye böyle bir beyanı kal-
dıracak durumda değildir."
• • •
Vahdettin'e ilişkin farklı değerlen-
dirmeyi ilk kez Bülent Ecevit söyle-
miyor. Araştırmacılar, tarihçiler arasın-
da Ecevit gibi düşünenlerin bulun-
duğunu biliyoruz. Onlar zaten daha
önce, "ilkdefa bilineneaykın" olan-
lan söylemişlerdi. Farklı olan, Bülent
Ecevit gibi uzun yıllar Başbakanlık
yapmış bir devlet adamının böyle bir
değerlendirmede bulunması.
Süleyman Demirel'in bu sözleri in-
sanda merak uyandınyor. Acaba, dev-
letin üst düzeyinde yöneticilik yapan
yöneticilerin bazı söylememesi gere-
ken konular mı bulunuyor? Onlann
söylememesi gerekenleri belirten kır-
mızı kitaplar mı var?
• • •
Bu tartışmayı dramatik hale geti-
ren Atatürk'ün Nutuk'taki sözleri.
Atatürk Nutuk'ta şunlan söylemişti:
"Saltanat ve hilafet mevkiini işgal
eden Vahdettin, mütereddi, şahsını
ve yalnız tahtını temin edebileceği-
ni tahayyül ettiği deni tedbirteraraş-
tırmakta... "Yani Atatürk açıkça Vah-
dettin'in soysuz ve alçak olduğunu be-
lirtiyor.
• • •
KurtuluşSavaşı'nın önderinin bu de-
ğerlendirmesi, büyük bir olasılıkla
gerçeğe en yakın olanı. Çünkü o ola-
yın birinci elden tanığı. Onun değer-
lendirmeleri tabii ki çok büyük ağır-
lık taşır. Buna da bir diyeceğimiz ola-
maz. Atatürk'ün değerlendirmesi ta-
rihçiler için önemlidir. Siyasetçiler için
önemlidir. Bizler için önemlidir.
Vahdettin'i böyle değerlendirme-
yenler arasında Atatürkçülüğü tartı-
şılamayacak isimler de bulunuyor.
Orneğin Bülent Ecevit'in Atatürkçü-
lüğü tartışılabilir mi? Ondan şüphe du-
yulabilir mi? Ancak bu konuda Ata-
türk'le aynı doğrultuda düşünmedi-
ğini söylüyor. Belki de aradan geçen
zaman içinde daha sakin bir değer-
lendirme yaptığını düşünüyor.
Ecevit'in Vahdettin üzerine yazdık-
larından ve söylediklerinden sonra
yapılan şu değerlendirmeye ne de-
meli: "Böyle bir ortamda bunu dile
getirmekAtatürkçülüğe de ihanettir.
Asıl hain Ecevit'tir."
• • •
"Hain " sözcüğü, dünyada ve ülke-
mizde çok sık kullanılır. Çoğu zaman
da ipin ucu kaçar. Vahdettin üzerine
yapılan bu tartışma yeni değil. Buna
bir tarafindan da Ecevit katıldı. Dü-
şünceleri ve değerlendirmesi yanlış
olabilir. Ama Ecevit'e "hain" demek
de hain sözcüğünü rasgele kullanma-
nın dikkat çekici örneklerinden birisi
sayılmaz mı?
Bu tartışma içinde en dikkat çeki-
ci değerlendirme Süleyman Demi-
rel'inkiydi. "Türkiye bunu kaldırmaz."
Hangi Türkiye, kim? Demirel'in mut-
laka bir bildiği vardır. Onun bildikle-
rinin çoğunu bizler bilmiyoruz. İlginç...