25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ2005SALI HABERLER DUNYADABUGUN ALİ StBMEN Yatağan Skandalı Yatağan'da olanları izliyorsunuzdur sanırım. Olay, neresinden bakarsanız bakın, tam bir skan- dal olduğu kadar Türkiye'deki tipik çarpıklıkla- nn da göstergesi. Yatağan'da termik santralın doğrudan tehdit ettiği 42 bin kişi yaşıyor. Insanlar ve doğa tehdit altında. Muğla Tabip Odası verilerine göre sant- ralın faaliyette bulunduğu 20 yıl içinde bölgeye saçtığı zararlı atıklar şöyle: 4 milyon 770 bin ton kükürtdioksit, 3 milyon 276 bin ton azot oksit, 94 bin 500 karbon monoksit, 409 bin 500 ton katı partikül, 312 bin 500 ton hidrokarbon, 713 bin 106 ton kül. Aslında gelişmede şaşılacak bir yön yok. Bü- tün bu olacaklar önceden biliniyordu, yetkililer ve kamuoyu uyarılmıştı. Ama hızlı nüfus artışının etkisiyle sıkışmış Tür- kiye'de politikacı günü kurtarmaya yönelik ön- lemler peşinde olduğundan ve yalanı şiar edin- diğinden, eskimiş teknolojiyle enerji üretmek yo- lunu tutmaktan başka çare görmüyor, işsizliğe karşı önlem aldığını söyleyip, yöre insanına iş bu- luyorum derken, onu ölümcül etkilerin kucağı- na atıyordu. Işin ilginç yönü, tehditten doğrudan etkilene- cek olan bölge halkı da kendilerini uyaranlan, sol- cu eksantrik çevreciler olarak yorumluyor, ölüm kusan santralı yapanlara daha çok kulak ve des- tek veriyor, hatta ilk seçimde oylanyla sandık- tan onlan çıkarıyordu. Tıpkı Karadeniz Sahil Yolu olayında olduğu gi- bi... • • • Kabul etmemiz gerekir ki insanımız, doğanın talan edilmesine, sağlık koşullarının ayaklar al- tna alınmasına karşı duyarsız. Yanlış yatınmın ya- rardan çok zarar getirdiğini anlamak istemiyor, bu konuda kendisini uyaranlara, kulak vereceği yerde, kızıyor, tepki gösteriyor. Karadeniz Sahil Yolu'nun proje yanlışlıklarını, arpalık konumunu eleştirenlere Karadenizliler tepki gösterdiler, onlara oy vermeyeceklerini açıkladılar ve de vermediler. Şimdi meydana ge- len tahribatı görünce yakınmaya başladılar. Ama nafile! Kimden kime şekvacı olacakları da ayrı bir ko- nu, çünkü kendi bilinçsizlikleri, bencillikleri, kı- sa vadeli çıkar düşkünlükleri doğurdu bu sonu- cu.. Yatağan'da olduğu gibi. O bilinçsizlik yüzündendir ki, termik santrala filtre konması için on yıldan fazla beklendi. Ni- hayet 1996'da açılan filtre ihalesini kazanan Al- man firma iki yılda takmayı taahhüt ettiği filtre sis- temini, beş yılda bitirdi, idare bunun üzerine ta- lep edilen 35 milyon Avro'yu ödemeyi kabul et- medi, iş daha önce varılan anlaşma gereği tah- kime gitti, uzadı, sistem monte edilmedi ve çev- re kirlenmesi ile insan zehirlenmesi sürdü. Türkiye'nin hiçbir derde deva olmayan yargı sisteminin sonucu olarak, artık insanımıza ne- redeyse bir yüksek temyiz mercii gibi görünen AlHM'ye gidenlerin davaları kazanmaya başla- ması üzerine, bu kararlardan yola çıkarak, içer- de de yeni yeni davalar açılması bekleniyor. • • • Şimdi olaylara daha yakından bakalım ve Tür- kiye'nin içinde bulunduğu durumun tipik send- romlannı saptayalım. Türkiye; hızlı nüfus artışı ve büyüyen enerji ih- tiyacı dolayısıyla, bütün diğer azgelişmişler gibi çağı geçmiş teknolojiyi sakıncalannı bile bile kul- lanmaktadır. Çevre kirliliği ile ilgili olarak politikacı, sürekli yalan söylemektedir. Olay, ister güneyde Yata- ğan'da termik santraldan kaynaklansın, ister ku- zeyde radyasyonlu çaydan.. sonuç fark etme- mekte, her olayda yalan söylenmekte, tehlike gör- mezden gelinmektedir. Ustelik de, sandıktan çıkmış politikacı iledarbeyle gelmiş diktatör ara- sında yalancılık açısından fark yoktur. Politikacının yalancılığı ve eyyamcılığı, halkın eyyamcılığı ve vurdumduymazlığı ile desteklen- mekte, tehlike kafaya dank edene kadar, gerçek- leri gösterenler, bırakın destek bulmayı sürekli suç- lanmaktadırlar. Türkiye'de demokrasi kültürü ve devlet yapı- sı, insan sağlığını tehdit eden bir santralın çalış- masını engellemeye muktedir değildir. Türk halkı, kendi vurdumduymazlığının da so- nucu olan durumun düzeltilmesi için, kendi me- kanizması içinde başvuru kaynaklannı tükettiğin- den Avrupa Mahkemesi'ne gitmekte ve Türk Devleti'nin "Yazıktır Türkhalkına.. sağlığı ile oy- namayın!" diyemediği olayda, bunu elin kefere- sinin mahkemesi söyleyebilmektedir. Kendi aymazlığıyla, kendi sistemini kurup otur- tamayan bir halk elin keferesinden medet um- makta, sonra aynı kişilere "Beriı neden kendin- le es/f saymıyorsun" diye kızmaktadır. Durum hazindir. asirmen@cumhuriyet.com.tr 1. yridon güzeöikl erdemterinle büyük hayna minnet ve hasretl^ afflyonm. Mc)6Kı6rwı IflUlcyi annesMn biıicik kızı TÜÜNZANBAKOĞLU Irak İçişleri Bakanı Sulag, Türkiye'nin de katılacağı toplantıda Kandil Dağı'nın ele alınacağını söyledi ABD, PKK'yi görüşecekHaber Merkezi - Irak içişleri Baka- ru Beyan Bagr Sulag, Türkiye-Irak sı- nınnın Iraklı Kürtlerin denetiminde olduğunu belirterek "Suıırötesi operas- yon.Irakparlamentosunun iznine bağ- hdır" dedi. Sulag, Kandil Dağı'nda konuşlanan terör örgütü PKK'nin kamplanna yönelik önümüzdeki gün- lerde Washington'da toplantı yapıla- cağını ve toplantıya Irak, Türkiye ile ABD yetkililerinin katılacağını söyle- di. Iran içişleri Bakanı Abdulvahid Musavi Lari PKK için Türkiye'yle iş- birliği yapabileceklerini açıkladı. Irak"a Komşu Ülkeler İçişleri Ba- kanlan 2. Toplantısı, Yüksek Düzeyli Memurlar Toplanüsı ile dün Istanbul 'da başlarken toplantı için Türkiye'ye ge- len Sulag, önemli açıklamalarda bulun- du. Sulag, Iraklı gazetecilerle Türki- ye'den AA ve TRT'nin katıldığı basın toplantısında, "Kuzeylrak'tabannan 'Sımr ötesi operasyon enfyi harekeî değil' WASHEVGTON (AA) - ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, PKK'ye yö- nelik sınır ötesi bir operasyonun yapılacak en iyi hareket olmadığını savunarâk "PKK sadece Türkiye'nin değil, ABD'nin deprob- femi" dedi. Fried, Türk ordusunun Irak'a mü- dahalesinin kanşıklık yaratabileceğini bu- nun istenmeyen sonuçlar doğurabileceğini belirtri. Fried, "Türidye'nin, PKK'nin terö- rist bir örgüt olduğu yönündeki turumunu paylaşryoruz. Askeribir gerginliğin eniyi ey- kınyohıoklugunuduşünrnüyorunrdedi Fn- ed, PKK'nin sadece "Türkiye'nin probtemi" olarak görülmediğini, terörist örgütün, Irak ve Türkiye'de faaliyet gösterdiği için ABD'nin de problemi olduğunu söyledi. vesonzamanbrdasakfanlannıartnran terör örgütü PKK'ye karşı bir hareket planınızvarmT şeklındeki soruya "Biz her zaman Türk miDetiyle ve Türk hü- kümetiyle beraberiz. Türkiye'ye karşı terörü kabul etmiyoruz. Burada bunu Sayın İçişleri Bakânı'yla görüşeceğB" yanınnı verdi. Bir gazetecinin, "Kan- dfl Dağı'nda konuşlanan terör örgütü- nün kamplanna yönelik bir hareket planlanmn buhınup bulunmadığT yö- nündeki sorusu üzerine de konuk ba- kan, önümüzdeki günlerde Washing- ton'da yapılacak ve Irak, Türkiye ile ABD yetkililerinin katılacağı toplan- tıda konunun görüşüleceğini söyledi. NTVyekonuşan Sulag, Türkiye'nin muhtemel bir suıır ötesi operasyonu- na sıcak bakmadığını ve böyle bir operasyon izninin parlamentoya ait olduğunu söyledi. "PKKyadahertür- lü terörist örgüte karşı işbirfiğme ha- anz. Bu konuda birbirimize yanhm- cı olmamız lazurT dıyen Iraklı bakan, "Irak'ta seçümiş bir hükümet vartnr. Türkiye'ııin sınır ötesi operasyonuna pariamento karar verir. tzin parla- mentonun karanna bağlıdır" dedi. Konuk bakanın Türk hükümeti ve ABD ile PKK konusunu görüştükle- rini, ancak bu görüşmelere Iraklı Kürt- lerin de katılması gerektigini söyleme- si ise dikkat çektı. Sınırlan peşmergelerin koruyacağı- nı belirten Iraklı bakan. "Merkezi hü- kümetin güvenlik güçlerinin sayısı sınır- lan kontroi etmekiçin yeterti degil" de- di. "Erbfl\eSüleymaniyegibibölgeler- de merkezi hükümetin asker ve polisi yok. Kontroi Kürtierdedir. Biz smuia ilgili toplantılara Türkiye ve ABD'nin yanı sıra Kürtlerin de kaahnasnn öne- receğiz'' diyen Sulag, sınır güvenliği ko- nusunda Mesud Barzani ve Irak Kür- distanı içişleri Bakanı ile sık sık görüş- tüğünü belirtri. Sulag, AssociatedPress'e verdiği de- meçte de Suriye'yi, direnişçilerin sırnr- lanndan Irak'a geçmesini önlemek için ciddi adımlar atmamakla suçladı. İran'daPKKkampıyok' Iran içişleri Bakanı Lari de PKK ko- nusunda Türkiye'yle işbirliğine gide- bileceklerini söyledi. NTV'ye konuşan Lari, PKK'ye yönelik işbirligine açık olduklannı kaydederek "Iran'da bir PKK kampı ya da oluşumu yoktur, biz bunu tamamen engelledik. Kuzey Irak'taki Kürt federasyt)n ve PKKifiş- kisini de desteklemrvoruz." dedi. Hikmet Fidan'ın öldürülmesinde yer, yöntem ve strateji, kuşkulan geçmişteki infazlara odaklıyor KONGRA GEL'de 'derin' cinayeller MEHMET FARAÇ Kürt hareketinin tüm legal örgütlenme- leri içinde yer alan, Hikmet Fidan'ın he- def şaşırtma amacıyla Hızbullah'ın en etkin olduğu Bağlar semtinde, Hizbullah yöntemiyle öldürülmesi, dikkatleri, örgüt içinde 100'den fazla infaz gerçekleştirdi- ği iddıa edilen ve "derin PKK" olarak ni- telendirilen "özel kuweder"e çekiyor. Eylemin Musa Anter cinayetine benzer- liği ise şaşırtıyor. Osman Öcalan'ın yapılandırdığı PWD'nin Türkiye koordinatörü olduğu ileri sürülen Fidan, Güneydoğu'da Kürt örgütlenmeleri içinde şiddete karşı biri ola- rak tanınıyor. Ancak bugün PKK'ye mal edilen cinayetlerin tek kurbanı o sayılmı- yor. Orgütün Avrupa'da en tanınan isim- lerinden bıri olan Engin Sincer ile HaKt Sofı, HajTettin Aydnı (örgütün kasası), kardeşi Surertin Âydın, Mahmut Arda, Sema Yıldız, Aydın Şahin, Sevim AdıbeJ- li, Sedat Bayraktar, Levent Buker, Mus- tafa Yay«y, Doktor RodiDemirkapı, Mus- tafa Günaydın, MuratBayun, FarukBoz- kurt,BerzanDürre,NazimeAdtürk,Yü- cel Zeydan, Mehmet Emin Unay, Rah- man Şen, Mamosta Osman (Osman Ho- ca), Helat Soran. Erdal Üaslan, Salih Ta- toğlu, Fatoş Saglamgöz, Muhammed As- lan, Cemal Polat, Murat Yücel, sevgilisi FıKz Yerlikaya ve HüseyinMorsümbül'ün de örgüt içi infazın kurbanı olduklan öne sürülüyor. AbduHah Öcalan'ın "Suriye ajanı ola- bilir" diye suçladığı, "Kemâle Sor" ola- rak bilinen PWDTi Salah Nuri ve Sipan Rojhılat cinayetlerinde de adres olarak PKK gösteriliyor. Derlenen bilgilere göre, Fidan öldü- rülmeden önce birkaç kez Kuzey Irak'a gidip geliyor. Güneydoğu'da ise PWDTi olduğu belirtilen Veysi adlı biriyle görü- şüyor. Ancak bu kışi PKK'liler tarafin- dan dövülerek ajanlığa zorlanıyor. Fidan bu kişi tarafindan Kızıltepe'den Diyarba- kır'a getirilip otele yerleştiriliyor ve üçün- cü bir kişiyle birlikte yemek yiyor. Fidan bir gün sonra Veysi ile telefonla konuş- masının ardından otele gelen iki kişi ta- rafindan Bağlar'a götürülüyor. Öcalan'ın Kemalizmi referans göste- rerek yaptığı açıklamalar PKK içinde şaşkınlık yaratırken örgüte ve silahlı mü- cadeleye karşı çıkanlann tepkilerine yol açıyor. Bu tepkiler örgütte PWD gibi bö- lünmeler yaratıyor. PKK içindeki şahin kanat ise silahlı mücadeleyi örgütün si- ÎĞNELÎ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN yasallaşma amacı için bir dayatma ola- rak benimsiyor, Öcalan konseptinin dış- lanmasına ciddi tepki gösteriyor. Bu tepki bazen örgüt içinde "özeJkuv- veder" olarak adlandınlan ve kent mer- kezlerinde de uçlan bulunan tetikçilerin saldınlanyla dışa vuruyor. kiyi gösteren PWD'nin yöneticilerinden KaniYıbnaz, KONGRA GEUin 3. kong- resinde kapsamlı bir tasfıye sürecinin ka- rarlaşrınldıgını. bunu Murat Karayılan, DuranKalkan ve Cemfl Bayık'ın hızla uy- gulamaya koyduğunu öne sürüyor. Yıl- maz, "3. koDgredeki bütün değerlendir- KDNGRA GEL'de bclimme süıerten. muhakfler mfcıara ka^ı kamuoyu ûiuşnüuyor Öcalan'dan 'vurun' emri! • Cumhuriyet 2 Eylül2004'te vayımladığı haberdePKK liderinin muhaliflere yönelik sert tavrını duyurmuştu. Fidan'ın öldürüldüğü yerin bir dönem Hizbullah'ın kurtanlmış bölgesi Bağlar semti olması dikkat çekiyor. Cinayetin yöntemi de Hizbullah'a benziyor. Tetik- çiler, Fidan'ı arkadan kafasına susturu- culu tabancayla tek kurşun sıkarak öldü- rüyor. Fidan'ın öldürülmesine en serttep- meler, örgütü cinayet işlemey e moth e et- mekve ona göre düzenleme- görevlendir- meyapmaktanibarettir" diyor. Yılmaz'ın bundan sonraki sözleri ise kafa kanştın- yor: "Tetiği çekenler farkmda obun olma- sın, geçmişte Hizbullah'ın oynadığı role bu halkm evtaüannıve olanaklannı sürmek- tedirler. O dönemdeAflah için tetikçeken- ler yurtseverleri kadetnıektey di Şimdi de büyük bir ihtimalle tetiği çeken özel kuv- vederden veya yerel kadroiardan seçilen gençler, inandırdarak ellerini asla yıkay a- mayacaklan bir kana bulaşün>orlar." Fidan cinayetindeki strateji Musa An- ter cinayetiyle de benzerlik taşıyor. PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan'a göre An- ter, önceden tanıdığı ve PKK'ye dönmek için kendısiyle konuşmak istediği belir- tilen Cemil Işık"la görüşmeye giderken Seyrantepe'de öldürülüyor. Fidan ailesi- ne göre ise babalan hiç istemediği halde Diyarbakır"a çağnlarak \-uruluyor. PKK, 20 yıldır eylemleriyle son iki yıldır ise örgüt içi infazlanyla tartışüıyor. Örgüte atfedilen derin kavTamlar ise yan- daşlar ve muhalifler arasında kaos yara- tıyor. HADEP hareketinin eskı kurmay- lan. "KürthareketinitekeUndetutmakis- teyenlerin, muhaliflere yaşam hakkı tanı- madığuu" söyleyerek tetikçilerin adresi- ni veriyor. "Cinayedersürer mi" sorusu- na ise "Buölümdenbaşkalandaçokders çıkanr" yanıtını vermekle yetiniyorlar. KAÇIRILANER KırandVyi bırakmak için koşul ileri sürüyorlar DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - PKK'nin üst düzey yöneticilerinden Murat Karayılan, Tunceli'de kaçmlan Jandarma Er Coşkun Kırandi'yi bırakmaya hazu" olduklannı açıkladı. Mezopotamya Haber Ajansı'na (MHA) açıklama yapan Karayılan, Kırandi'nin serbest buakılması için Türkiye'de bir grup siyasi parti ve sivil toplum örgütünün yaptığı talepleri dikkate aldıklannı söyledi. Kendilerinin er Kırandi'yi serbest bırakmak istediklerini belirten Karayılan, bunun için uygun bir zemin oluşturulması gerektigini savundu. Ancak Tunceli'deki operasyonlann durması halinde Kırandi'nin brrakılacağrnı belirten Karayılan, çağn sahibi kurum ve kuruluşların bir komisyon kurarak bölgeye gitmesini istedi. Güvence almadan Kırandi'yi serbest bırakamayacaklannı söyleyen Karayılan, er Kırandi'yi ancak güven duyacaklan kurum ve kuruluşlara teslim edebileceklerini belirtti. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr HAYRİYEEKf 1BÛ-2004 Ecevit'in Vahdettin hain değildi" değerlendirmesi Süleyman Demi- rel'den veto yedi. Demirel'in açıkla- ması, bizim bilmediğimiz devlet kod- lannı mı ifade ediyor. Demirel'in ga- zetelere yansıyan açıklaması şöyle: "Türkiye'de ilk defa, bilinenlere ay- kın bir şey söyleniyor. Ben böyle bir beyanı muhakeme edemiyorum." Sözlerinin buraya kadannı datartışa- biliriz, ancak Demirel'in bundan son- raki cümleleri daha dikkat çekici: "Ancak tarihtekibazı kişilerhakkın- da, alışılagelmiş kanaatlerin dışın- daki beyanlaryadırganır. Sayın Ece- vit'in beyanı yadırgatıcı birbeyandır. Türkiye böyle bir beyanı kaldıracak durumda değildir." Demirel, dene- yimli bir devlet adamı. Vahdettin'in "hain" olmadığı yönündeki değer- lendirmeyi Türkiye'nin katdıramaya- cağını ifade ediyor. • • • Vahdettin hain miydi, değil miydi tar- tışmasını bir yana bırakarak Demi- rel'in değerlendirmesine dönmek is- 'Ülke Böyle Bir Beyanı Kaldırmaz' tiyorum. vahdettin'in hain olmadığı de- ğerlendirmesini kaldıramayacak olan Türkiye ile Demirel neyi kastediyor? Sonuç olarak Cumhuriyet değerieri- ne bağlılığı şüphe götürmeyecek, devletin güvenilir ve inanılır siyaset- çilerinden Bülent Ecevit, kendi görü- şü doğrultusunda bir değerlendirme yapıyor. Türkiye'nin neyi kaldınp ne- yi kaldıramayacağını bizlerden daha iyi bilir. Ancak demek ki onun da bil- mediği bazı şeyler bulunuyor. Ecevit'in değerlendirmesi; Süley- man Demirel'e ya da başka insanla- ra göre yanlış sayılabilir. Bu bir değer- lendirme farkı sayılabilir. Buraya ka- dar her şey normal kabul editebilir. An- cak Demirel diyor ki: "Bu konuda ilk defa, bilinenlere aykın bir şey söyle- niyor... Türkiye böyle bir beyanı kal- dıracak durumda değildir." • • • Vahdettin'e ilişkin farklı değerlen- dirmeyi ilk kez Bülent Ecevit söyle- miyor. Araştırmacılar, tarihçiler arasın- da Ecevit gibi düşünenlerin bulun- duğunu biliyoruz. Onlar zaten daha önce, "ilkdefa bilineneaykın" olan- lan söylemişlerdi. Farklı olan, Bülent Ecevit gibi uzun yıllar Başbakanlık yapmış bir devlet adamının böyle bir değerlendirmede bulunması. Süleyman Demirel'in bu sözleri in- sanda merak uyandınyor. Acaba, dev- letin üst düzeyinde yöneticilik yapan yöneticilerin bazı söylememesi gere- ken konular mı bulunuyor? Onlann söylememesi gerekenleri belirten kır- mızı kitaplar mı var? • • • Bu tartışmayı dramatik hale geti- ren Atatürk'ün Nutuk'taki sözleri. Atatürk Nutuk'ta şunlan söylemişti: "Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceği- ni tahayyül ettiği deni tedbirteraraş- tırmakta... "Yani Atatürk açıkça Vah- dettin'in soysuz ve alçak olduğunu be- lirtiyor. • • • KurtuluşSavaşı'nın önderinin bu de- ğerlendirmesi, büyük bir olasılıkla gerçeğe en yakın olanı. Çünkü o ola- yın birinci elden tanığı. Onun değer- lendirmeleri tabii ki çok büyük ağır- lık taşır. Buna da bir diyeceğimiz ola- maz. Atatürk'ün değerlendirmesi ta- rihçiler için önemlidir. Siyasetçiler için önemlidir. Bizler için önemlidir. Vahdettin'i böyle değerlendirme- yenler arasında Atatürkçülüğü tartı- şılamayacak isimler de bulunuyor. Orneğin Bülent Ecevit'in Atatürkçü- lüğü tartışılabilir mi? Ondan şüphe du- yulabilir mi? Ancak bu konuda Ata- türk'le aynı doğrultuda düşünmedi- ğini söylüyor. Belki de aradan geçen zaman içinde daha sakin bir değer- lendirme yaptığını düşünüyor. Ecevit'in Vahdettin üzerine yazdık- larından ve söylediklerinden sonra yapılan şu değerlendirmeye ne de- meli: "Böyle bir ortamda bunu dile getirmekAtatürkçülüğe de ihanettir. Asıl hain Ecevit'tir." • • • "Hain " sözcüğü, dünyada ve ülke- mizde çok sık kullanılır. Çoğu zaman da ipin ucu kaçar. Vahdettin üzerine yapılan bu tartışma yeni değil. Buna bir tarafindan da Ecevit katıldı. Dü- şünceleri ve değerlendirmesi yanlış olabilir. Ama Ecevit'e "hain" demek de hain sözcüğünü rasgele kullanma- nın dikkat çekici örneklerinden birisi sayılmaz mı? Bu tartışma içinde en dikkat çeki- ci değerlendirme Süleyman Demi- rel'inkiydi. "Türkiye bunu kaldırmaz." Hangi Türkiye, kim? Demirel'in mut- laka bir bildiği vardır. Onun bildikle- rinin çoğunu bizler bilmiyoruz. İlginç...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear