23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3AYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ2005SALI 14 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL En güzel dizibizim diziZamanım denk geldiğinde, 'Ak- sam Haberieri' kuşağının öncesin- ce ve sonrasında yer alan 5-6 dizi filmi aynı gün içınde izleyebiliyo- lum. Çoğnnlukla aynı anda birka- çmı idare etmecesine... Dizi düşmanlan, böyle 'seviye- sz' bir merakı 'benim gibi biri'ne riç yakıştıramadıklannı ifade edi- jorlar. Ekranda hayvanlann birbi- nni yiyişini izlemekten hoşlanan 'belgeselsever'ler ise kendi seçim- lerinin 'eğitki' yanını vurgulayarak üste çıkıyorlar. Televizyon seyret- meyi bütünüyle reddetmiş 'seçkm' ve 'seçkind' kişilerin gözüne hiç görünmesem daha iyi... Bir de diziler konusundaki uz- manlığımı ciddiye alıp danışanlar var. "Birüdtanesiııekararveripiz- leyelim diyoruz. En iyfleri hangOe- ri?" Dizının ıyısı kötüsü olmaz. Dizi dizidir. tnsanoglunu -toplum yaşamına geçti geçeh- hep ilgilen- diımiş olan aşk, para, onur, kin, töre, kıskançlık, ihanet, kandırma- ca, cinayet, intikam, yoksulluk, zenginlik gibi konulann çevresin- de dönen, sakız gibi çekiştirilip uzatılan, sırf bu yüzden de sonun- da keçiboynuzu tadı veren öykü- ler! Ekranda canlandırılan öyküyü, 'meraköğesfni ayakta tutarak ilginç kilma yolunda ise 'kurmaca' tarihi boyunca oluşturulmuş yöntemler- den en 'suyuçıkanbmş' olanlar kul- lanılır: Kötü rastlantüann birbirini iz- lemesi, 'geçmişte' işlenmiş 'günah', 'gerçeğin' ortaya çıkmasının kaza, hastalık, bellek yitirme gibi beklen- medık olaylar nedeniyle geciktiril- mesi, kadınlann bebek bekledikle- rini gizlemeleri, ana karnındaki ço- cuğun -genellikle 'merdivendeıı düş- me' yoluyla- yitirilışı ya da gızlıce doğurulup büyütûlüşü, birbirinden ayn düşmüş ana-babalar ve çocuk- lar, birbirini seven gençlerin kardeş olduklaruun anlaşılması, evli erkek- lerin kendilerini bekâr, zenginlerin kendilerini yoksul, yoksullann da zengin olarak tanıtması, gördüğünü ya da işittiğini yanlış anlama, zo- runlu ya da isteğe bağh olarak ya- lan söyleme, çocuk ya da kız kaçırt- malar, ev/dükkan/ambar yakmalar, T,elevizyonda aynı saatte gösterilen dizilerin hepsini birden izlemek istediğinizde, sistemli bir 'zaplama' tekniği uygulamanız gerekir. Böylece, günün yorgunluğunu atarken biryandan da belleğinizi ve hayal dünyanızı zenginleştirir, dizi izleyiciliğindenfarklı bir tat ahrsınız. tehdıt, şantaj, ıftıra ve bunlarla 'eşiş- levB' başka bir dolu dolantı öğesi... Sonra 'doianb'lann görsel düzeyde allanıp pullanışı: Güzel kızlar, deli- kanlılar, komik ya da dramatik aile büyükleri, sevimli hizmetkârlar, se- vimsiz tetikçiler, sapıklar; trafık ka- zası, gasp, tecavüz, intihar, hastane- hapishane sahneleri, kalabalık aile ye- meklerinin yendiği, malikânelerin havuzlu bahçelerinde bungun anla- nn yaşandığı sahneler... Bir de, di- zıde bir 'uzam'dan ya da 'zaman'dan bir başkasına geçildiğini göstermek için 'kes'-'yapışör' yöntemiyle iki da- kikada bir yinelenen 'ev' görüntüle- ri ve *vapur geçme' sahneleri... 'Vapur geçme' sahneleri 'Vapur geçme' sahnesini ilk kez 'ÇocukiarDuymasın'da izlediğim- de, Meltem'in, herTann'nın günü, psikoloğunu görmek için Kadıköy tarafına geçtiğıru sanmıştım. Çün- kü ekranda gösterilen 'Paşababçe Vapuru', benim için teknık bir gös- terge değil, 'gerçek' bir varlıktır. Is- tanbul'un sağladığı 'denizyoluyla ulaşım' mutluluğunun simgesi ol- ması yanında, 'Turan Emekaz Va- puru' ile ilk sefere çıktıklan yıl- lardaki Kadıköy yolculanndan, o dönemin düşünme, konuşma, gi- yiniş, davranış biçimlerinden 'ya- digâr'dır. Nasıl dizi izlediğimi ar- tık anlamış bulunuyorsunuz. Açık- çası -bir-iki önemli spor karşılaş- ması ve eski Yeşilçam filmleri dı- şında- televizyonda sunulan he- men her şeyde 'pazaıiamacf sami- miyetsizliği ile karşı karşıyaymı- şun gibi geliyor. Yorucu bir günün akşamını ve gecesini 'ekran' tara- fından güdülenerek geçirmeye yo- kum doğrusu. Peki diziler ve ara- daki reklamlar farklı mı? Bunun ya- nıtı izleyene bağlı... Kendı adıma konuşayım; reklam aralanna başka kanallardaki dizi- leri de sıkıştırdığım için reklam iz- leme oranım epeyce düşüyor. Da- hası, birkaç diziyi aynı anda sey- redince, odaklanma/izleme edimi de farklılaşıyor. Böylece, belleği- nizi ve hayal dünyanızı zenginleş- tiren, size özel bir dizi izleme de- neyimine ulaşılabiliyor. Istanbul manzaraları Söz gelimi, 'KurşunYaraa'nı iki sezon boyunca, Ayvalık'ı Bod- rum yerine koyarak, bir yandan 'Çökertme türküsü' hatınna, bir yandan da dizının çevre, giysi ve takı tasanmındaki başansuıın ta- dını çıkararak izlemenin keyfi baş- kaydı. 'Çemberimde Gül Oya'yı unu- tuhnaz kılan ise 12 Eylül dönemi- ne getirdiği yorum yanında, dün- ya güzeli eski bir köşkün nostal- jik görüntüleri ve otuz yıl öncesi- nin giyim kuşam biçiminin tamı tamına yansıtılışı... Pek çok dizi- de yer alan Istanbul görüntüleri yoluyla, zaman içinde değiştiğin- den yakmdığımız 'megakent'in -özellikle de Boğaz'ın- benzersiz güzelliğinin her anının belgelen- mesi de az şey mi? Ya, sistemli 'zaplama' yoluyla -hayalinizde- aynı anda hem Beykoz'un, hem Ta- rabya'nın, hem Cihangir'in hava- sını soluyabilmeye ne demeli? Son yıllarda, gördüğümüz ya da gör- mediğimiz birçok Anadolu kenti- nin gizemli ve her zaman çarpıcı görüntüleri de dizi filmler yoluy- la sergilenegelmekte... Gündelik düzeyde 'onana'/'sa- kinkştirid' işlev taşıyan dizi film- lerden birine adanabilmem için önkoşul, doğal ki yine de 'oyun- culann çeldciliği'.. . Ancak dızılerdeki duruşlanyla, başrollerdeki oyuncular kadar yan rollerdekiler de önem kazanıyor. 'tstanbul Masalı' oyunculuk açı- sından başanlıdır. Ama benim fa- vorim Esma'nın ablası Çiçek'tir... Üstelik babası Şoför Cemal'i Al- tan Erkekli, annesini de Vahide Gördüm 'dizilerdeki unutulmaz karakterler' arasına koymuşken... 'BüyükYalan' dizisinin 'anne' fi- gürü Hülya Darcan da bu tür bir çekim alanı oluşturmuştur kendi- ne. Tıpkı 'Asmalı Konak'ta Selda Alkor'unyaptığı gibi... SuzanAk- soy'suz ve ŞerifSezer'siz ve neşe- li/buruk pavyon şarkıcısı Emi- ne'siz olaydı tadı nasıl da azalırdı 'ÇemberimdeGül Oya'nın... 'Aş- ka Sürgün'de ise Dilan ile Züan' ın 'berbat' ağabeylerini canlandıran oyuncuya ne demeli? Ama ille de 'Yabancı Damat'ın 'dehşetengiz' yorumculan, Erdal Ozyağcüar ve Sumru Yavnıcuk. Adalar Festivali'nin ikinci günü etkinlikleri kapsamında buluşma yeri bu kez Aya Yorgi Kilisesi'nin önündeki alandı Aya YorgTde müzik, doğa ve tarilı 'Komşu Köyün Delisi' Anadolu da ANKARA (AA) - Ankara Devlet Tiyatrosu'nun ödüllü oyunlanndan 'Komşu Köyün Detisi', Anadolu'nun çeşitli il ve ilçelerinde sahnelenecek. Üstün Dökmen'in yazdığı, Ergun Uçucu'nun yönettiği oyun, yaz sezonu etkinlikleri çerçevesinde 22 Temmuz'da Çankın'da, 23-24 Temmuz'da Kastamonu'da, 25 Temmuz'da Boyabat'ta, 26 Temmuz'da Sinop'ta, 27 Temmuz'da Samsun'da, 29 Temmuz'da Çarşamba'da, 30 Temmuz'da Fatsa'da, 31 Temmuz'da Ordu'da, 1 AğuGtos'ta Giresun'da, 2-3 Ağustos'ta Trabzon'da oynanacak. 2.Sanatve Edebiyat Günleri DİDİM (AA) - Didim Belediyesi, Akköy Kütüphanesi, Edebiyatçılar Derneği ve Didim Turizm îşletmeciler Derneği'nce bu yıl iküıcisi düzenlenen Sanat ve Edebiyat Günleri, 22-25 Temmuz'da yapılacak. Bu yılki etkinliklere Arap Yazarlar Birliği'nden Suriyeli şair Salih Al Rahhal, Filistinli yazar Mahmud Muhammed Ali Es-Said ve Filistin doğumlu Semir Ahmed Berşeli de katılacak. Onur konuğunun şair ve yazar Cevat Çapan'ın olacağı bu yılki etkinlikler 4 gün sürecek. • 2. Uluslararası tstanbul Adalar Festivali'nde Erkan Oğur, Ismail Demircioğlu ikilisi, ut ve bağlamalan ile bizleri büyülü bir mekânda tanhi bir türkü yolculuğuna çıkardılar. ÖZLEMYÜZAK Gün batımı yaklaşıyor. Güneş iyice alçalmış, acele etmeliyiz. Ki- mileri Yücetepe'nin aşağısındaki geniş meydanda toplamp sıraya girmiş, kendilerini tepeye ulaştı- racak minibüsün gelmesini bekli- yor, kimileri ise yürüyerek tırma- nışa geçmiş bile. Biz, adalarda her ne olursa olsun motorlu taşıta bin- meyi reddeden eski adalılar ola- rak tırmanışa doğru yöneliyoruz. Uluslararası Istanbul Adalar Fes- tivali'nin ikinci günü etkinlikleri kapsamında buluşma yeri bukez Aya Yorgi Kilisesi'nin önündeki alan. MS 984 yılında yapüan bir manastır Aya Yorgi. Büyükada'nın en yüksek tepesinde (203 metre) kurulu. Yüzyıllardan beri Hıristiyanı, Müslümanı, Yahudisi, insanlann dertlerine derman ara- mak için hrmandığı, adaklar adadığı, mum- lar diktiği kutsal mekân. 20 yıl öncesine ka- dar bu kadar düzgün yolu bile yoktu. Insan- lar taşlı, eğri büğrü patika yoldan tırmanırlar- dı. Hatta adaklan yerine gelen kimileri, ayak- lannın kesilmesine, çizilmesine aldırmadan ya- hn ayak yürürdü. Kilisenin yanında şimdi hal- ka kapalı olan bir de eski ayazma vardı. Aya Yorgi Kilisesi'nin bulunduğu tepenin en önem- li özelliklerinden biri îstanbul'un en güzel manzaralanndan birine sahip ohnası. îşte, yaklaşık 20 dakıkalık bir tırmamştan sonra bu büyülü mekâna ulaştığımızda bizi ilk kar- şılayan ağustos böceklerinin seranatlan eşli- Adalar Festivali'nde Erkan Oğur ile Ismail Demircioğhı'nun konseri de vanh. ğinde, kızıl-turuncu dev bir portakal şekline bürünerek yerini gelişkin bir yanm aya bırak- maya hazırlanan güneş oluyor. Kilisenin önün- deki genişçe düzlüğe koltuklar sıralanmış, sahne hazu-lanmış. Dinleyicilerin önemli bir kısmı Istanbul'dan gelen müzik tutkunlan. Milattan sonra 10. yüzyılda yapüan kilisenin dış duvarlan, bu kez, Anadolu'nun ve Trak- ya'nın tarih boyunca süregelen kendine özgü türküleriyle çuılıyor. Festivali düzenleyenler- den Can Öroğlu'nun en öndeki koltuklardan birine oturttuğu kilisenin papazı da müziğin ntmine tempo tutuyor. Erkan Oğur ve Ismail Demircioğlu Erkan Oğur ve İsmail Demircioğlu ikilisi ut ve saz ile bizleri 16. yüzyılın Pir Sultan Ab- dal'mdan Erzurumnefesleri'ne, Elazığ havalanna, Selanik tür- külerine sürüklüyor. Ermeni bir genç kızla Türk gencinin acıklı öyküsünün anlatıldığı türkü me- kâna ayn bir anlam katıyor. Erkan Oğur dünyaca sevilen perdesiz gitannın yanı sıra ut, tambur, cümbüş gibi geleneksel çalgılan da büyük ustalıkla ça- lan, çeşitli müzik dilleri arasm- da kolaylıkla dolaşan çok yönlü bir müzisyenimiz. Onun tınılan- nı kendi albümlerinden, 'Bir Ömürlük Misalir', 'Eşkıya' ve 'Yaa'nıra' filmlerinin müzikle- rinden, B. Ortaçgil ile çalışma- lanndan ve yıllardır misafir ola- rak yer aldığı birçok yapımdan tanıyoruz. îsmail Demircioğlu RuhiAyan- gil'in Türk Müziği Orkestra ve Korosu'nda, Timur Selçuk ve Sarper Özsan'ın çahştırdığı Ru- hi Su Korosu'nda söyledi. 'Tür- külerimiz' ve 'Sırdaş Türküsü' albümlerinden sonra en son 'Na- sibolsa' albümünü yaptı. Erkan Oğur ve Ismail Demircioğlu'nun birlikte yaptıklan albümleri ise 'Gülün Kokusu' ile 'Anadolu Beşik' Yurtiçinde sayısız şehirde, yurtdışında Or- ta Avrupa şehirleri, Ingiltere, Belçika gibi ül- kelerde çalan ikili Anadolu türkülerini ken- dilerine has üsluplanyla seslendinyorlar. Oğur, repertuvarlanndaki türkülen "Arkeolojiktür- küler, üpkı bizim gibi" diye tanımlıyor. Ayak- lanmızm altmda Marmara; Heybeli, Burgaz, Kınalı, karşıda boylu boyunca îstanbul'un ışıklan. Gece kentin tüm çirkinliklerini giz- liyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslarara- rası Adalar Festivali adalardaki yerel birim- lerin, sivil toplum kuruluşlannın bir araya gelmesiyle yaşama geçen başanlı bir etkin- lik. Bu yılki tema 'çokkültürlülük'. Bu top- raklar üzerinde uzun yıllar boyu banş içinde yaşamış farklı kültürlerin sesleri, müzikleri, söyleşileriyle gerçek bir festival ruhunu yansıtıyor. YAZIODASI SELİMİLERİ Beyoğlu'nda... (1) "Beyoğlu'nda Altmış Yıl" da diyebilirdim. Çünkü, Ziya Osman Saba, "MesutlnsanlarFo- toğrafhanesi"ri\, o güzel öyküyü 1944'te yaz- mış; doğumumdan tam beş yıl önce. Hikâyenin anlatıcısı -usul usul fark ederiz ki, Ziya Osman'ın kendisidir-, Yüksekkaldırım'a gelmiş, eski kitap satan dükkânları görmüştür. Eski yeni, gönlü zaten bütün kitaplara açıktır. Köprü'den geçmiştir. îstanbul'un denizleri kirlenmemiş; kimse de bu denizlerin günün bi- rinde kirleneceğini düşünmüyor. Ziya Osman te- miz havayı ciğerlerine çeker. Işte şimdi Yüksekkaldırım'dadır. Tünel'e çı- kar. Vakti boldur. Tünel'den, bugünün göstermelik tramvayla- nna benzemeyen, Istanbul tramvayı gibi tram- vaylar kalkmaktadır. Onlar artık Ara Güler'in eş- siz güzellikteki bir fotoğrafında, Çelik Güler- soy'un bireserinde... Caddedeki kalabalık, gerçi bugünün tuhaf, lümpenle bohem arası kalabalığına pek benze- memektedir ama, görünüm yine de pek iç açı- cı değil: Varlıklı azınlığın yanı başında orta hal- liler, güç bela geçinenler var. Fakat 'şair' herkesi "mesut" görmek iste- mektedir. O kadar ki, yalınayak çocukiar bile ge- lecekten bir şeyler umdukları için mutlu gibidir- ler. Şair de onlar için mutlu gelecekler umar, di- ler. Mağazaların vitrinlerinde -'vitrin' sözcüğü pek yerleşmemiş, şair 'camekân' demeyi yeğ- liyor- möbleler, göze hoş görünsün diye, birbi- rinden ilginç dekoriarla sunulmaktadın Kimisinde sözümona şömine yanmakta, ki- misinde birabajurdan pembe ışıltılar yağmak- ta. Her biri roman söyler, öyküler söyler. Bir başkasında perdelerin yan açık durduğu pen- cere gerisinde kar taneleri dökülüyor... Bu türden masum dekorlaryıllarca sürmüş ola- cak ki, bazılarını ben de hayranhk duyarak ha- tırlıyorum. Yapaylıklannadiyecek yoktu. Gelge- lelim o yapaylık adeta sanata dönüşürdü. Keşke, diyorum bugün, o vitrinlerin fotoğraf- ları çekilseydi, geçmişe kanşan hayatımız bel- gelenirdi. Sonra, israf ekonomisinden ne kadar uzaktık: Bu dekorlar ancak üç dört ayda bir, san- ki mevsimden mevsime değişir, yaz dekoru, güz dekoru, kış dekoru olup çıkardı. Ziya Osman Saba'nın gördüğü Beyoğlu, ku- yumcusundan kuruyemişçisine, kürkçüsünden ayakkabıcısına, bütün o çeşit çeşit alışveriş bi- rimleriyle, renkli, lükse kucak açmış bir yerdir. Çocukluğumda, Tevfik Amca'yla Servet Yenge Kıbns'tan gelirler; Beyoğlu'naçıkıldı mı, Servet Yenge, "Paris de böyleymiş"derdi. Pa- ris acaba öyle miydi?.. Mağazalar "saadet satmaktadır". "Adeta bü- tün bu mağazalar, bütün şu insanlara, saadet satıyorlar" diyor Ziya Osman. Saadet satmak!: Daha önce hiç duymamıştım. Bir köşede de, "ta Vefa'dan getirilmiş boza şişeleri"... Nihayet fotoğrafhanelerin önünden geçilir. Tıpkı camekân gibi, fotoğrafhane de yerli ye- rinde; 'fotoğraf stüdyosu' olup çıkmamış. Her birinin adları sonradan hikâyelere, ro- man lara geçecek bu fotoğrafhaneler efsanele- rini bir süre de siyah-beyaz Türk fılmlerinde ko- rumuşlardı: Gelinle damat fotoğrafhaneden çı- karlar,filminmutsuz kadın oyuncusu, birden göz- leri yaşararak, onlara bakar. Gelinle damat süs- lü gelin arabasına binerler ve otomobil hızla gi- der... Oysa henüz o günlere gelinmemiştir. Tam ter- sine, henüz, fotoğrafhanelerin edebiyatımızda iz bırakmış efsanesi örülmekte. Incelikler, duyarlıklar şairi Ziya Osman Saba "Mesut InsanlarFotoğrafhanesi"n\ka.\emege- tirmekte. Kaleme getirirken bütün iyilik özlemleriyle do- nanmış. İnsanlann bütün fotoğrafçılara yalnız mutlu anlarını yasatmak için poz verdiklerini söylüyor. Başkalannın mutluluğu, bütünüyle mutlu bir dünya belki biz mutsuzlara da iyi gelecek. Bel- ki biz mutsuzlar, mutlu bir dünyanın olduğuna, olabileceğine inansak biraz daha huzur duya- bileceğiz. Şair gülümser. Önerilen Kitap /Mesut InsanlarFotoğrafhanesi, Ziya Os- man Saba'nın bütün öyküleri, Alkım Yayınevi, 2003. Imzasız bir Manet tablosu • CENOVA (AFP) - Isviçreli bir antika koleksiyoncusu elindeki imzasız bir tablonun ünlü izlenimci ressam Edouard Manet'inin çalışması olduğunu ileri sürüyor. Jules Petroz, Cenova'da bir bit pazarından aldığı pastel boya tabloyu yırtmca altmda imzasız bir yağlı boya bulmuş. Tabloyu Cenova müzelerine gösteren Petroz yerel müzelerden tam bir yanıt alamayınca, tabloyu dünyamn ünlü Manet koleksiyonculanna ve müzelerine göstermiş. Tablonun bir Manet çalışması olduğu kanıtlanamamasına karşın, Petroz tabloyu satması için birçok öneri aldığım söylüyor. En büyük mühür koleksiyonu • GAZİANTEP (AA) - Dünyanın en büyük mühür koleksiyonunu oluşturan, tannlar, krallar, mitolojik figürler, hayvanlar, Roma imparatorlan ve imparatoriçelerinin betimlemelerinin bulunduğu 100 bin mühür Gaziantep Mozaik Müzesi'nde sergileniyor. Erken Roma Imparatorluk dönemi mühürcülük sanatının (Gliptik) en büyük koleksiyonunu oluşturan Zeugma mühür baskılan, dönemin siyası, ekonomik, kültürel ve etnografik özellikleri hakkında bilgiler veriyor. Bulunan mühür baskılan, Antakya'dan Çin'e uzanan Ipek Yolu'nun Zeugma'dan geçmesi ve ticaretin oldukça gelişmiş olması nedeniyle, kentin ticaret ve haberleşmedeki yoğunluğunu gözler önüne seriyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear