23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 TEMMUZ 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SÖZ OKURUN 9 Fikret Dağlıoğlu posta@cumhuriyet. com. tr Fax:0 212 513 90 98 'Hakkm kötüye kııllaıulmasi" '°" ce Ç HP S ayın Adalet Bakanı. 1950'lere geri dö- nüyor: Muhalefet, yani CHP, muhalefet göreviniya da hakkmı "kötüyekuflanıyor''muş! Hukukta şu iki ka\Tam var ki, muz gibi, "ne niyetineyersen,oohıyor'': Birincisi "kamudü- zeni", ikincisi "hakkın kötüye kuDanıbnasr ya da eski sözcüklerle "hakkın suiistimalT Bunlarla ilgili kitaplar dolusu. bir yığın söy- lenmiş, yazıhp-çizilmiş laf var. Burada bun- lann hepsine değinmek bile olanaksız. Yal- nız şu sayın bakanın sözünü ettiği "kotüye kul- lanma" ile ilgili birkaç anımsatma yapalım: 1) Bir görüşe göre hak varsa vardır ve kul- lanılır. Bu kullanımın iyısi kötüsü olmaz: Ba- na göre, muhalefet yapmak haksa, bunun her tür kullanımı caizdir. 2) Başka bir görüşe göre, hakkın strf baş- kasını rahatsız etmek, taciz etmek için kulla- nılması kötüye kullanmadır. Kendısine hiçbir yarar sağlamadığı halde "sırfgaynizrareden'' hak kullanımı "sunstimaTdir. Bu göriiş de mu- halefet görevine uymaz; çünkü muhalefetin asü görevi, ıktıdarı rahatsız etmektir. 3) Kökleşmiş gibi görünen bir başka görüş de bir hakkın, tanınmasına gerekçe olan sosyal iş- levinden (fonksiyonundan) saptınlacak şekilde kullanılması görüşüdür. Bunun bir anlatımı da "dürüstlük kuralına aykın kullanımdır". Bu görüşten de muhalefetin eylemleri ile il- gili olumsuz bir sonuç çıkarmak olanaksız- dır. Çünkü dürüstiükUkesi denilen ilkenin sı- nırlan belli oknadığı gibi, buna dayanak ya- pılan bir suçlamada, muhalefet de iktidara, ay- nı suçlamayı yapabilir. Bundan da bir sonuç çıkmaz. Doğrusu şudur: Siyasette, 50 yıl ön- ceki çekişmelerde kullanılanbu kaypak ve içe- riği belirsiz kavram ve terimler yeniden "si- yasal tedavüle" sokulmamalıdır. Bu tür suç- lamalar ciddi gerekçelerle destekJenmezse, arkası boş ve koflaflardan ibarettir. Muhale- fet hakkında söylenecek ciddi birtakım eleş- tiriler varsa, bunlan böyle boş ve dayanaksız laflarla değil, ciddi bir siyaset adamına yakı- şan söz ve gerekçelerle yapmak gerekir. goreve Aydın AYBAY Okul içindeokulolurmu?Tstanbul Büyükçekmece Esenyurt lCumhurıyet llköğretim Okulu, 1927 yılında Esenyurt îlkokulu olarak kurulmuş. Cumhunyetımızle yaşıt bir okuldur. Kurulduğu yıllarda Esenyurt 300 nüfuslu küçük bir köy ıken bugün 300 bın nüfuslu büyükçe bir beldedır. Son yirmi yıldan ben çok hızlı göç alan Esenyurfta artan nüfus nedenıy- le okul gereksınımı had safhadadır. Imar planlan ıncelendığınde halenbır- çok yerınde okul yapılacak genış alan- lan da mevcuttur. Okul gereksınımını karşılamak ıçın bu alanlardakı yenı ve MEB'ın "tipproje"sıne uygun okullar yapılması gerekırken okullann bahçe- lerine i *özelprDJe"lerle gecekondu ya- par gibi okul kondular yapmak sorun- lan çözmek bir yana, okullann bahçe alanlannı küçültmesi yanında görünü- mü de ciddi bir bıçimde bozmaktadır. Böyle bir uygulama ile ne yazık kı Esenyurt Curnhuriyet îlköğretim Oku- lu da karşı karşıyadır. Şöyle kı, bundan yaklaşık üç ay önce Hilmi Nakipoğhı adlı hayırsever (!) bir \-atandas ile Esen- yurt Belediye Başkanlığı arasında kar- şılıklı yapümış bır protokol gereğince okulumuzun bahçesinin tam ortasında "özel proje" ile bağımsız bir okul ya- pılmak istendıği, hatta okulun adının tapuya işleneceği, kesinlikle değıştın- lemeyeceğı koşulunu protokol madde- lerinden (Mad: 6/a ve 9.) öğrendim. Ayrıca ınşaat bittikten sonra birkaç metre yalanında kalan okul bınamızın yıkılacağını da öğrenmiş oldum. Ön- celikle; çocuğu bu okulda okuyan bır veli olarak okulumuzun, "Cumhuri- yeüeözdeşleşmişadnun", başka bır şah- sa ait okul adı ile gölgelenebüeceğıni düşündüm ve üzüldüm. Başka bır şey daha düşündüm: Esenyurfta bunca boş arsa varken neden okullann bahçesine göz dikiliyoT? Çünkü, benzeri durum hemen yanı başımızda, Rıfaz Ilgaz tl- köğretım Okulu'nun bahçesinde de ya- pılmaktadır. Bu iki okulun seçılmesi bence manidardır. Neden başka okul- lar değil de bu iki okulun bahçeleri se- çildi? Bu kaygımı yetkililer iyi düşün- sünler ve cevabını versinler. MuzıafferAKTUNA lş işten geçmeden Curnhuriyet rejimini sindireme- yen, Atatürkve de\Tİmlerinin karşıtı bu takıyyeci zihniyetin Ata- türk ve fedakâr Türk halkı sayesinde elde edilen çağdaş kazanımlara, insan- ca kazanımlara karşı kör bir cesaret- le yürüttüğü çalışmalan birbirimize saymaya gerek yok. Atatürk ve Curnhuriyet karşıtlannın yaptıklan bu işler hepimizi şaşırtmak- ta. mantığımızı yormaktadır. Ancak ben şaşırmamızı yadırgıyorum. Geç- mişte yapılanlan unutup şu an yapı- lanlara şaşınyoruz, onlann bu işleri ya- parken ne kadar rahat olduklannı gö- remiyoruz. Bu zihniyet, biz kendi içi- mizde anlaşmazlığa düşüp. kendimiz- le uğraşıp, meydanı boş bıraktığımız sürece sesini her zaman duyuracaktır. Buna hiç şaşırmamahyız. Önemli olan bir şeylerin ters gittiğinin farkına var- mamızdır. Curnhuriyet kendine yö- nelen saldınlar karşısında, onu tam anlamıyla koruyan insanlar olmadık- ça kendi kendini koruyamaz. Bütün bu olumsuzlukların karşısın- da kendini ülkesine karşı sorumlu his- seden, duyarlı olan, "böyle gftmeıne- B* diyen aydınlığrn bütün koruyucu- lannın, karanlığın düşmanlannın tek ve etkili bir hareket olarak bir araya gelebilmesi dileğiyle! Serkan KABAKÇI AMAÇLARINE? Esenyurt halkı, bunca boş arsa varken neden okullannın bahçesine göz dikildiğini soruyor ve eküyor: Amaç okulun CumhuriyetJe özdeşleşmiş adının değiştirilmesi mi? ELEŞTlRİLER • Bazen eleştiri ile "tahammülsüzlüğü" birbirine kanştınyoruz galiba, 18 Haziran tarihh Cumhuriyet'in "Söz Okurun" sayfasındaki Vblkan Üstüner imzalı yazıda; A. tlhan ı eleştiren yazılann tahammülsüzlük olarak gösterihneye çalışılması da bir "tahammülsüzlük'" örneği değil midir? Bilindiği kadan ile tahammülsüzlük. kendi görüş ve düşüncelenne karşıt gördüğü eylem ve söylemlere ani tepkı göstermektir. Eleştiri ıse başkalanna aıt fikir ve görüşlenn yanlışlık ve olumsuzluklannın ileri sürülerek doğru ve yerinde olduğuna inandıklannı savunmaktır sanınm. Örneğin: a) A. tlhan Cumhuriyet'te yazmaya başladığı tarihten bu güne kadarki yazılannm birini İ. İnönü'yü (hadi küfür demeyelim) kötülemeye ayırmış ise diğerini, aydınlanma dönemimizin yüz akı Köy Enstitüleri ile dünya klasiklerinin dilimize kazandınlmasının gereksizliğine hatta yanlışlığına; ayırması; aynca, Arapça, Farsça ve Türkçe kanşımı, halkın büyük çoğunluğunca anlaşılamayan ve saray dili olarak kabul edilen "Osmanhca"nın terk edilerek Anadolu halkının konuştuğu öztürkçenin yaygınlaştınlması için ulu önder Atatürk'ün bizzat talimatlan ile ve kendisinin başöğretmenliğinde başlatılan dil devrimine karşıtlığını, temcıt pilavı gibi yinelemesinin eleştiri konusu yapıhnası eğer tahammülsüzlük ise eleştiri nasıl olur acaba? M. Necdet Özalp • Sayın Oral Çahşlar, milliyetçi ve mukaddesatçılann misyonerliği tehlike olarak gördüklerini ilen sürüyor. Bu bir yakıştırmadan ibarettir. Öyle olsaydı iktidardaki mukaddesatçı hükumet bu misyonerleri derhal derdest edip memleketlerine göndermez miydi? Bu tehlikeyi görmek için biraz yurt sevgisini, bıraz da tarih bilgisı yeter. "Misyonerlik korkusunun nereden kaynaklandığını anlamakta güçlük çekerim" diyor Sayın Çahşlar. Acaba Tarsus Amerikan Koleji'nde sadece ABD tarihi mi öğretiliyordu? Henüz geç sayılmaz. Açsın 19. yüzyıl Osmanlı tarihini. misyonerlerin Balkanlar'da, Anadolu'da faaliyetlerini okusun, Mustafa Kemal'in nutkunu da kaynak kitap olarak özellikle tavsiye ediyomm. Erol Turgut • 10 Temmuz tarihli Curnhuriyet gaze- tesinin "Pazar EkTnin 4. sayfasmda yer alan ve "Nobel adayı dört banş kadmı" baş- lığını taşıyan Berat Günçıkan ve Özgür Erbaş imzalı haberden öğreniyoruz kı, bu yıl Nobel Banş Ödülü'ne aday gösterile- cek 1000 kadımn arasında Türkiye'den 4 kadm da varmış. Haberin yazarları ve Curnhuriyet gazetesi bu kadınlan "Nobel adayı dört banş kadını" olarak sunuyor! Bu banş kadınlanf!) kimler peki? Leyla Zana, Ayşe Düzkan, Pervin Buldan, Mü- esserGüneş. Nobel Banş Ödülü'nün nasıl politikbir içeriğe sahip olduğu biliniyor. Dolayısıy- la, Türkiye'nin her türlü dış müdahaleye açık bir toplum haline getirihneye çalışıl- dığı ve bu amaçla aynlıkçı terörün yeni- den körüklendiği bir dönemde Nobel Ba- nş Ödülü'ne aynlıkçı hareketin şakşakçı- sı ve destekçisi 4 kadının aday gösterilme- sinde aslmda şaşılacak bir şey yok. Şaşır- tıcı olan bu insanlann Nobel'e aday gös- terihnesi değil, Curnhuriyet gazetesinin bu kadınlan "Banş Kadını" olarak sun- ması. Selahattin Erol Harem-selamlık istemiyoruz... Beyoğlu Belediyesi tarafından başanlı öğ- rencilere yönelik düzenlenen Kefken Yaz Kampı konusunda. Atatürk'ün çağdaş düşünce sistemini benimsemiş bız lise öğrencileri olarak sesimizi sizin aracılığınızla duyurmak istiyoruz. Bir ülkenin gençleri nasıl yetiştirilirse kendi- lerinden sonra gelecek olan nesillere de o şekil- de bir düşünce sistemi bırakırlar. Bir çocuk na- sıl annesine. babasına ve çevresine özeniyorsa; bir genç de çevresinde ne görürse farkında ohna- dan beynine zorla sokulmak istenilen birtakım düşünceler dehlizine girebilir. Yaz kampına önce erkeklerin, ardmdan kızla- nn gitmesı; yani ayn ayn gıdilmesi 'neden?' so- rusunun yanıtının mutlak bir gerçeğe dayandı- ğım gösteriyor bizlere. Biz bu sorunun yanıtını anyoruz. Bu zihniyetle yeşiştirilen gençlik olsa olsa. ancak karşı cinsle iletişım kuramayan, onu bir insan olarak değil de karşı cüısten cinsel bir obje olarak gören ve maalesef yaş ile yetişkinli- ği, yaş ile olgunluğu kanştıran bir toplum oluş- turur. Biz böyle bir sistem istemiyoruz, biz böyle bir sistem içerisinde yetişmek istemiyoruz. Cstelik örnek alamaya çalıştığımız Avrupa ülkeleri bu ka- dar ilerideyken... Dinsel duygulann, tensel ya- saklara dönüşüp üstelik bunu açıkça harem-se- lamlık şeklinde bize yaşatıhnasını istemiyoruz. Bu yaklaşımda hükümetin eğitim - öğretim sistemine ve dolayısıyla bu sistemin şah taşı olan Atatürk gençlerine karşı nasıl duygular besledi- ğini ve nasıl duygular empoze etmeye çalıştığı- nı açıkça anlıyor ve şiddetle kınıyoruz. Umuyoruz bu kısık sesimiz sizin aracılığınız- la bir çığhğa dönüşür. BEYOĞLU'NDANBİR GRUP A TA TÜRKÇÜ GENÇ u O Curnhuriyet, sayfalarım CUMOK'lara açıyor. "Söz Okurun " sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilereyer vereceğiz. CUMOK'lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katküarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlev üstleneceklerine inamyoruz. ADD ve ÇYDD'nin varoluşlarını hızlandıracak iletişim ağının Söz Okurun " sayfasmda gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu asmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta@cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu/İSTANBUL Faks: 0212 513 90 98 Bu iktidann unsurlan ülkemizin yavaş yavaş emperyalist egemenliği altına gir- mesi için adeta kendi aralannda yanşmakta- dırlar. Bizler ne yapıyoruz? Curnhuriyet gaze- tesinde haberler, yorumlar ve köşe yazarlan- nın önemle dile getirdikleri "Atatürk'ün laik, demokrarikve özgür iilkesielden gktiyor" çağ- nlan dışında bir kıpırdanma görünmüyor. Gün- den güne de umutsuzluğa düşüyoruz. Ancak Sayın BedriBavkam'ın "Yurtsever Hareketi" öncülüğüne katılımın çıg gibi çoğalması biz- lere heyecan kattı. Sayın Oktay Akbal "Önce CHP, Göreve" başlıklı yazısında (5 Temmuz 2005 Curnhuriyet Evet/Hayırköşesinde) önem- li bir konuya değiniyor. "Kaç kere yaaldı, söy- lendi, uçurumun kenanna getirihniş bu ülke- de sağlam bir güç, bir büükteUk yaratmak gö- revi en başta Atatürk ün partisine düşüyor di- ye! Ama ne gördük, CHP toplumda böyle bir güç oluşturmak yerine, kendi içinde parçalan- ma, dağdma sürecine girmiş duruma duştü. Par- tiden aynlmalar, kopmalar, atmalar, sürüp gi- diyor." Yıllardır bizler de bu görüşü aynen paylaşmaktayız. Milyonlarca insanın oyunu alan CHP'nin hiç mi sorumluluğu yokrur? CHP anlamsız parti iç çekişmelerine son verip güçlenmeli- dir. Sayın Akbal, yazısına şöyle devam ediyor: "AKP'nin tehükeli durumuna karşı CHP, DSP, SHP, tP vb. demokrasi yanbsı partilerle, sen- dikalarla, derneklerle belö bir çizgkle anlaşmak karşıdevrimci bir iktidara karşı çıkmakgerek- bdir.«" Sayın Akbal' ın bu çağnsına uyacak bir sorumlu yok mudur? tsmet ÖZH4N Ilımlı tslam!T lımlı Islam nedir ve niçin önerilir? Islamı 1 tarife gerek yok. Ilımlı kelimesi sözlükte "Aynhğa kaçmayan, ölçülü" diye tarif ediliyor. Ilımlı Islamla ıstenen ise anlam itibanyla "Sa- ğa sola kanşma, bulduğuna şükref demek oluyor. Bu önerinin arkasında elbette sömürü (çıkar) gerçeği gizlidir. Curnhuriyet okurlan bunu bi- lirler. Vahşi kapitalizmin yaşam koşulu, sö- mürü düzeninin devamına bağhdır. Bu da sö- mürülen insanlann beyinsel gelişmesini, dün- ya olaylanna bakışıru perdeleyip uyanışını ön- lemekle sağlanır. Teknoloji ve gelişen bilim sayesinde küçü- len dünyada insanlann uyanışını önlemenin en geçerli olanı inanç sömürüsüdür. Asırlar- dan ben süregelen dini telkinlenn şartlandu*- dığı beyinleri ninnilerle uyutmaktır. Bu gerçeği gören ulu önder Atatürkkördüğü- mü çözerek kendi ulusunu bu zincirden kurtar- mış ve sömürülen esir milletlere de örnek olmuş. Avrupa Birliği'nin teorisyenleri "Türkh'eAtatürk öğretisini terketmeli'' diyorlar. ABD de "Türki- ye'nin üımlı Islamla diğerMüslüman ülkeiereör- nek olmasınT ıstemektedır. Öbür yanda da vah- şi kapitalizmin değirmenine su taşıyan George Soros, ayağının çamuruyla ülkemize gelerek kir- li izler bırakmaya çalışıyor ve utanmadan "Ata- türk mirasını reddedin. laiklikte fazla ileri gftti- niz. Ilımh Islam en Kisidir. AKP iyi \oldadır ve destekliyorum" demektedir. Ilımlı Islam önerisinin arkasındaki gerçek ni- yet, insanlan uyutarak mevcut sömürü düze- ninin devamını sağlamaktır. Yazık ki Atatürk Türkiyesi de Islam ülkelerine örnek gösterilip kalkan olarak kullanılmak istenmektedir. Ne yaptığım bilemeden buna alet olarak güncel ya- şam peşinde koşanlar, tarihe bir karaleke ola- rak geçeceklerini unutmamahdu-. H. Esat YAVUZTÜRK Heybeliada DenizKavukçuoglu'nun 06 Temmuz 2005 günkü yazısında anlattığı, Heybehada'da şortla dolaşan kızlara, "apteslerimizibozuyorsu- nuz" gerekçesif!) ile çarşaflı kadınlarca yapılan tükürük saldınsrnı dehşet ve üzünrüyle okuduk. Ka\-ukçuoğlu, bu yaz Adalar Belediyesi'nce Üsküdar Belediyesi'ne %erilen Değirmenburnu Plajı işletmeciliğinin ortaya çıkardığı toplu na- mazlan, yüksek sesle okunan ilah' ileri de çarpı- cı tümcelerle açıkhyor.Yazının devamındaki ifa- deler bizde bazı sorulan çağnşhrdı. Heybeliada- lılar bütün bu olanlan dehşet içinde izliyorlar- mış! Bu tür tepkisizliği anlamak, kabullenmek mümkün değil. Bu vurdumduymazlık nedir? Tepkisiz toplumu anlatmak için bundan daha çarpıcı bir örnek olabilir mi? Olaya "hoşgörü" bağlamında yaklaşıyorlarsa, bu da bize on yıl önce başlayan gösterilerde üni- versite kapılannda eylem yapan türbanlı öğren- cilere "özgüriük" adına destek veren mini etek- li kızlann yaptıklannı hatırlattı. Bu tür irticai hamlelerde(! ) hemencecık sorulan. "Hepimiz Müslüman değil miyiz" sorusuna refleks hızıy- la verilen "euiamdünBalT şeklindeki yanıtın da artık daha dikkatli kullanılması gerekmiyor mu? Kavukçuoğlu, AKP'li Üsküdar Belediye Baş- kanı'nın olaylara ilişkin yanıtını bekliyor. Hiç kuş- kusu olmasın! tnanç özgürlüğü eksenindeki ta- kıyye kenanına bir yenisi katılır. Yalandan kim ölmüş ki? AysdSükı Ergüney
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear