23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
- * 0 TEMMUZ 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ Laiklik için Donkişotça savaş A ziz Nesin'in bu yobazlara göre cayır cayır yakılmasını ge- rektiren suçu ne gülmece yazarhğıdır, ne keskin dilli olu- şudur, ne gözünü daldan budaktan esirgemez örgütçü ay- dın kışiliği ve ne de solculuğudur aslında. Suçu, ateıst ol- dugunu ilk kez yüksek sesle söylemesi ve ateistlerin hak- lanıu yüksek sesle savunan ülkemizdeki ilk kişi oluşudur, hiç kuşku yok ki. tnsanın kendi gerçeğinin bilincine ancak dinsel tabulardan da annarak din eleştirisiyle kavuşabile- ceğını, dın eleştinsini yapamamış bir toplumun çağdaşla- şabılmesinin olanaksızlığını açık açık dille getinnesidir. Gerektiğınde Islamiyeti eleştinnekten bıle çekinmemesı- dir. Örneğin, demokratikleşebilmenin ancak laik düzenle sağlanacağını çok iyi bildiğinden TCK'deki 163. madde- nin kaldınlmaması için sözcüğün tam anlamıyla Donki- şotça savaşım vermesidir. 12 Eylül döneminde bile, bir yandan kelle koltukta kapı kapı dolaşarak arkadaşlanyla "özgürlük dilekçeleri", "hak dilekçeleri" hazırlarken, bir yandan da "inanç özgüriüğünün" salt tek tannlı dinlere özgü bir hak olmadığını vurgulayarak, komünistlerin ve ateistlerin de örgütlenmeleri için "demokrasi platformla- n" oluşturmaya çalışmasıdır. "Köktendincilik" üzerine uluslararası seminerler düzenlemeye kalkışmasıdır. Azız Nesın, tam anlamıyla bir entelektüeldi gerçekten de. Her gûn biraz daha postmodernleşen bu dünyada doğru buldu- ğu, güzel bulduğu, doğru ve güzel olduğuna inandığı her şeyi, gözünü daldan budaktan sakınmadan ve şuncacık bir parçasını kendisine saklamadan halkına yüksek sesle du- yuran çağımıza yakışır bir modern aydındı. Sürekli de, yaptıklanyla yetinmez daha güzeli, daha doğruyu arardı. Öykü ve romanlanm bıle, nice beğenihniş, alkışlanmış, hatta birkaç baskı da yapmış olsa, biraz kusurlu bulunca, gözünü kırpmadan değiştiriverirdı hemen. Örneğin. 1957 yılında çıkmış "Gol Krah Sait Hopsayit" adlı romanının ilk baskısı mce önce tükendiğı halde, artık beğenmediği için dokuz yıl sonra 1966'da bile basmak isteyen yayımcı- sma "Gözden geçireceğiın" diyerek izin vermemış ve üzerinde tekrar çalışarak ancak 1970 yılında "GolKrah" adıyla yeniden yayunlatmıştır. Ne var ki, bu yeni şeklini de beğenmediği için, 9O'lı yıllarda bile "Içime sinmiyor, yeni baş- tan yazaeağım bunu" derdi sık sık. Gene, "Güvercin Kakalan" adlı öyküsünü de, yıllar sonra "Bu öykü bu hanyte rezatet Na- sıl obnuş da beğenip yayımlamışım?" diyerek beğenmemiş, yeni baştan yazmıştı üstelik bu kez "Tebefleş" adıyla. tlginçtir, öykünün bu şekliyle yayırnlanmasından tam 5 yıl sonra bir gün Çatalca'da karşılaştığı bir okuru sevinçle boynuna sanlıp, öykülerini çok beğendiğini. hele hele yıllar önce okuduğu "Güvercin Ka- kalan" adlı öyküsünü hâlâ unutamadığını söylediği halde, öyküyü daha sonraki yıllarda da "TebeDeş" adıyla ve bu yeni şekliyle ya- yımlamayı sürdürmüştür ilk şeklini beğenmedi- ği için. Gene, belkı yazar olarak adını bile daha önce duymadığı Salman Rüştü'nün "Şeytan Ayetleri" adlı romanını da, salt düşünceyi açık- lama özgürlüğünü savunmak içm cebinden üc- retmı ödeyerek Türkçeye çevirtip, yayımlat- maya çalışmıştı. Yani, bu yobazlann asıl amacının, Aziz Nesın'i yahıız ortadan kaldır- mak değil, özgürlük ve demokrasi adına kelle- sini koparsan ilkelennden ödün vermeyen, hal- kının mutlu yannlara ancak laik ve sosyalist bir düzenle kavuşabıleceğine yürekten manan bu kişiliğinden dolayı Sıvas'ta 37 yoldaşıyla bırlikte, geride bir mezan bile kalmamacası- na cayır cayır yakarak kül etmek olduğundan galiba gerçekten kuşku duyulmasa gerektir... r ayıncıyla ilginç diyalog ogün topluca evi- ne gittiğimizde de, oluru almış söyleşirken Yal- çın Balcı'nın, damdan dü- şercesine yaptığı, "Bütün IdtaplannızıAJ). Yaymcdık olarak rotatifle elB bin, yüz bin basıp, bütûn ülkede kitapçılarla birlikte gazete bayi- lerinde, tütüncükr- de saüşa sunahm, şa- yet anlaşırsak da he- men yarın size birkaç mflyarlira avans veretim" • şeklindeki oldukça çekici önerisi karşısında da, gerçek- ten bir an bile duraksamamış, sadece "Yayımcımdan memnu- num" demişti Azız Bey. Yalçın Balcı, yayıncısının kitaplarmı olsa olsa en çok üç beş bin adet basabi- leceğıni, dolayısıyla aldığı paranın da bu rakamlara göre belirleneceğını, oy- sa kendılennin yüz bin basacağını söy- leyip yıneleyerek, üstelik verilecek avan- sın miktannı da habıre arttuıp diret- miş de dıretmişti ama, olanaksız cay- dıramamıştı Aziz Bey'i. "Yayımcımdan memnunum" demiş, başka bir şey dememış- tı doğrusu. Lakın, gene de bu parlak öneri- inin etkisinde kalmış ki demek; "Hazırlamak- ta olduğum yenibir kitabun var, isterseniz onu da size vereyim öyfcyse" demişti en sonunda, sanki biraz da bunca ısrara daha fazla daya- namamış gibi. Ne ki, hemen ardından da; "Ama bu kitabun üç beş binden fazla satmaz, sakın ola ki yüz bin fîlan basmaya kalkmaya- sınızha..." dıye eklemışti bılgiçbilgıç. Yalçm Balcı, "Niçin? Nereden bitiyorsunuz satmaya- cağuu daha yayımlanmadan?" diye sorunca da biraz öfkelı öfkeli: "Bir öykü kitabı fdan değil kL. Gazeteler- de, dergüerdeçıkmışyazdarunı topladım. Çık- mış yaalardan oluşan kitaplar pek fazla sat- maz" diye açıklamalarda bulunmuştu. "Lüt- fen_BariişünizekanşınayınAzizBey" demiş- ti Yalçın Balcı, gene öfkeli öfkeli. "Kitap sat- mak bizim işimiz. Hangi kitabın saüp. hangi kitabın satmayacağuıa biz karar veririz, siz ne kanşıyorsunuz?" Ama, Azız Bey de artık si- nirlenmeye başlamıştı, nasıl unuturum? " Yahu_ Benden iyimi bileceksiniz?-" demiş- ti dikleşerek. "Bunca yıldır sakah BabıâlTde ağartük, hangi kitabuı saüp hangi kitabuı sat- mayacağmı benden daha iyi mi bileceksiniz? Bu tür kitaplar satmaz işte... Çıkmış yazüann derlendiği deneme kitaplaru taş çadasa üç beş bin satar ancak bu ülkede»" Nitekım, kıtabını bırkaç yüz bin basacak- lanna aklı ıyice yatmış demek, gerçekten A.D. Yayınları arasında ertesi yıl 1995 yazı sonun- da, Aziz Nesin'in böyle gazete ve dergüerde çıkmış yazılanndan derlendiği bir kitabı de- ğil, "Aziz Nesin'in Aziz Nesin'den Seçtikleri" alt başlığıyla "Sizin Memlekette Eşek Yok mu?" adıyla öykülennden seçtiği bir öykü ki- tabı yayımlanmıştı ve birkaç ay gibi kısa bir sürede tam 250 bin adet satmıştı. Menderes döneminde iktidarla iyigeçinenyazarlar onore edüirken hükümeti eleştirenlere hayatûndan ediliyordu Nesinboyun eğmedi I lginçtir, edebiyat dünyamızda yazarlanmı- zın geçim için yayınctlık yapma geleneği- ni ilk başlatan yazar da galiba Azız Ne- sin'dir. Gerçi, yayıncılığın ülkemızde hâlâ büyük sermaye için çekici, kârlı bir iş sayılmama- sı yüzünden yazarlarımızın özellikle ilk kıtapla- nnı kendi olanaklanyla yayımlamalan geleneği de oldukça eskidir. Hatta arkadaş gruplannın bir araya gelip birik- tirdikleri cep harçlıklanyla yayıne\i kurmalannın geçmişi, günümüze ulaşmış belgelerden çıkara- bildiğimiz kadanyla, ta 19. yüzyılın sonlanna ka- dar da inmektedir. Örneğin, Hüseyin CahitYalçm, Edebiyat Anılan'nda, Senetı Fünun dergisınde çı- kan şiirlerini, öykülerini kitap halınde ya\Tmlaya- bihnek için arkadaşlanna "Edebh-at-ı Cedide Kü- tüphanesi" adı alnndabiryayıneM kurmalannı öner- diği zaman, bu buluşunu Te\ük Fikret ve Meb- metRauf un coşkuyla karşıladıklarmı yazmakta- dır. Nitekim, Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi 1899 yılında, Hüseyin Cahıt'in Servetı Fünun dergi- sinde yavimlanmış öykülerinden derlediği "Ha- yat-ıMuhayyel"i ilk kitap olarak çıkarmıştır. tkin- cı kitap ıse İ900'de çıkan Tevfık Fıkret'in "Ru- babs Şikeste"sidir (Kınk Saz). Hüseyın Cahit, amlannda bu olayı anlanrken de. "Hayat-ıMuhay- yei'in saüşından biriken para\i Fikret'c ödünç \er- dim. O da Rubab-ı Şikeste'yi basünk C daha çok saûldL ArOk bütün güçlük yenihniştL Arkadaşla- ra da yiireWüik gekü ve yayınlar birbirini izteme- ye başladı" diye yazmaktadır. MATBAALAR KURAN BASIYOR Gerçekten de, ilk kitabmı nafakasından kese- rek çıkarmamış yazar sayısı, sanırız iki elin par- maklannı bile doldurmasa gerektir edebiyatunız- da. Ikinci Meşrutiyet'in ilanının ardından, 1909 yıhnda tstanbul'da genelhkle Ermenilerin ve Acem- lerin sahip olduğu tam 90 matbaa ve 128 kütüp- hane (yayınevi) kurulmuşsa da, bunlar dini kitap- lar yayımlamaktadırlar daha çok. Çünkü, o tari- he kadar hem bütün kitaplar "Tabıhane-i Amire" denilen devlet matbaasında basıhnaktadır. hem 1859'dan beri de dışarda basılmış Kuranlann, Şi- ilerce değiştirildiği suçlamasıyla Osmanh toprak- lanna sokulması yasaklanmıştır. Bu yasak önce îran'dan getirilen Kuranlar için uygulanırken, za- manla daha da genişletilmiş ve Kazan'da, hatta Ka- hıre'de, El Ezher'de basılmış Kuranlar bile sokuJ- maz olmuştur. Öyle ki, Tabıhane-i Amire'de bas- tınlacak Kuranlann denetlenmesi için de "Tedkik- i Mushaf-i Şerif" adıyla bir komisyon bile kurul- muştur. Sık sık da arama yapılmakta ve yurda ka- çak girmiş Kuranlar toplaülıp yakılmaktadır. Sul- tan IL Abdülhamid'ın tahttan ındirilmesinin ge- rekçeleri arasmda "Şülerce basünlmış vej^ hata- h da olsa bir Kuran'm yakümasına izin vermesT de suçlanndan biri olarak gösterilmiştir. Yani, 1909'larda da gerek matbaalar, gerekse kütüpha- neler için Kuran bastırmak kârlı bir iştir. ÖĞRETMENLER YAYINEVINDE 1919'lardan sonra ise, Mualhm Ahmet Halit Kitabevi vb. şeklindeki adlanndan da anlaşılaca- ğı gibi, yayınevlerini de artık muallimler (öğret- menler) kurmaktadırlar sanki. Edebiyat-ı Cedide'ci- ler gibi, genç yazarlann çıkardığı dergilerin za- manla kitap yayımına başlayarak bir *yayınevi" haline dönüşmesi geleneği Cumhuriyet dönemin- de de sürdürülrnüştür kuşkusuz. Üstelik, hem si- yasal koşullardaki, hem bash tekniklerindeki ge- lişmelerle ya>imlanan dergi sayısı da artmıştır, doğal olarak. Örneğin, 19. yüzyılda sadece tek dergi, Serve- ti Fünun, îkinci Meşrutiyet döneminde de Omer Seyfettin "Genç Kalemler"i ıle YusufAkçura'nm "Türk Yurdu" yayımlanmışken, Mütareke yılla- Aziz Nesin'i öyle çok özlüyorum ki.» İDEMIRTAS CEYHUN A mat / \ kur l l k u s matör yazar coşkusuyla öykülerini yayımlamak için yayınevi kurmak veya edebiyat anlayışını kamuoyuna tanıtlamak tut- una kapılıp dergi çıkarmaya kalkışmak şöyle dursun, ge- çimini sağlamak amacıyla yayıncılık yapan ilk yazanmız da Aziz Nesin'dir, galiba. Çünkü, yazarlann telif ücretleriyle ka- nnlannı doyurabilmeleri o günlerde de olanaksızdır... Edebiyat- çılar için yapılabilecek tek yan iş ise gene gazeteciliktir. Fakat, bir gazetede iş bulabilmek de, tıpkı bugünkü gibi iktidarlann iz- nine bağlıdır. 1952'lerde Aziz Nesin'in Akbaba'da takma adlar- la yazabilmesi için Yusuf Ziya Ortaç, önce Istanbul valisinden, ardından da Başbakan Menderes'ten izin almış. nnda bile 4 yeni dergi çıkmıştır birden. Gerçi bu sayı, Rauf Mutiuay hocanın saptamalarına göre Cumhuriyetın ilk yıllannda, kültür devrinıi ve abecenin değışmesi gibi nedenlerle yeniden iki- ye inmişse de, yayımlanan dergi sayısı 1930-40 arasında 14'e; 1940-50 arasında 17'ye; 1950-60 arasında 20'ye, 1960-70 arasmda da 24'e kadar çıkmışOr. Gerçekten de, dergi çıkarmamış yaza- nmız hiç yok gibidir sanki. Örneğin, Necip Fazü Kısakürek 1936'da Ağaç'ı. 1943'te Büyük Do- ğu'yu; Orhan Seyfı Orhon 1927'de Güneş'i, 1941'de Çınaraltı'm; Kenan Huhısi 1928'de Me- şale'yı; Orhan Veü 1949'da Yaprak'ı, Behçet Ke- mal Çağiar Şadırvan'ı; Eöip Canse\w 1951 'de Nokta'yı; Vedat GünyoL Orhan Burian'la birlik- te 1952'de önce Ufuklar, sonra Yeni Ufuklar'ı; Peyami Safa 1953'te Türk Düşüncesi'ni; Memet Fuat 1964'te Yeni Dergi'yi çıkarmıştır. Bu dergi- lerden kimileri de yazarlannın ürünlerini kitaplaş- tumak için zamanla yayınevi haline dönüşmüş- tür, bilındiğı gibi. Örneğin, genç şair YaşarNabi'nin, arkadaşlan Sabri Esat ve Nahh Sun ile birlikte Cumhuriye- tin onuncu yılında Atatürk devrimlerine katkıda bulunmak amacıyla çıkarmaya başladığı ve daha sonra tek başına sürdürdüğü Varlık dergisi, 1946 yılmda Cahit Sıtkı Tarancı'nın CHP ödülünü ka- zanması üzerine "Otuzbeş Yaş" adlı şiir kitabmı çıkararak yayımcılığa da başlamış ve zamanla ül- kenin önemli yaymevlerinden biri ohnuştur. Ge- ne, CHP'nin 1938 yılında açtığı öykü yanşmasın- da birincilik ödülünü kazanmış Salim Şengfl'ın hem 1947'de çıkarmaya başladığı Seçılmış Hıkâyeler hem de 1957'de çıkarmaya başladığı Dost dergi- leri; Hüsamettin Bozok'un 1950'de yayımlama- ğa başladığı Yeditepe ve Naimlîrali'nin 1952'de çıkarmaya başladığı Yenilik dergileri de, bilindi- ği gibi yazarlanmn ürünlerini de kitaplaştıran ya- yınevleri haline dönmüşlerdir zamanla. TEK YAZARLIK YETMİYOR Ne var ki, amatör yazar coşkusuyla öykülerini yayımlamak için yayınevı kurmak veya edebiyat anlayışını kamuoyuna tanıtlamak tutkusuna kapı- lıp dergi çıkarmaya kalkışmak şöyle dursun, salt para kazanmak, geçimini sağlamak amacıyla ya- yıncılık yapan ilk yazannız da Aziz Nesin'dir, ga- liba. Çünkü, yazarlann telif ücretleriyle çoluk ço- cuklannın nafakalanm sağlamalan, hatta kann- larmı doyurabilmeleri o günlerde de kuşkusuz olanaksızdır... Edebiyatçılar için yapılabüecek tek yan iş ise, gene gazetecıliktir. Fakat, bir gazetede iş bulabilmek de, tıpkı bugünkü gibi iktidarlann iznine bağlıdır, kişinin hükümetin şimşeğini üze- rine çekmemiş ohnası gerekmektedir. Orneğm, 1952'lerde bile Aziz Nesin'in Akbaba'da takma adlarla gülmece öyküleri yazabibnesi için Yusuf Ziya Ortaç, önce Istanbul valisine, ardından Baş- bakan Menderes'e telefon ederek haber verip izin almışür, amlannda anlattığına göre. îkndarların dü- men suyundaki yazarlara gazetecüik dışında, mil- lervekilliğı, Anadolu Ajansı'nda, Basın Yayın'da genel müdürlük, yönetim kurulu üyeliği, yurtdı- şında ataşeük, eğiüm müfettişhğı, büyükelçüik gi- bi olanaklarda sunuhnaktadır elbette. Örneğm, Yfch- ya Kemal ile Yakup Kadri büyükelçi yapümıştir. Reşat Nuri ve Cahit Kükbi uzun yıllar yurtdışın- da eğitim müfettişi olarak görevlendirilmişlerdir. Hüseyin Rahmi, Sadri Ertem, Halide Edip, Aka Gündüz, Memduh Şevket, Faruk Nafiz, Orhan Sej-fi, YusufZiya,AhmetKutsi,KemakttinKamu, tbrahim Alaattin, Samet Ağaoğhı \ b. kâh o par- tiden kâh bu partiden değişık dönemlerde millet- vekıli seçihnişler, sıcak sudan soğuk suya sok- mamışlardır ellerini. Oysa, aynı günlerde iktidar- lann dümen suyuna girmeyen yazarlara sözcüğün tam anlamıyla zindan edilmektedir dünya, bilin- diği gibi. Örneğin, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Kemal Tahir hapishane hapishane süründürül- müştür vıllarca. SaitFaik'ın bile, daha sonra "Bir- takım Insanlar" adıyla yayımlanan, "Medar-ı MaişetMotoru" adh romanı komünizm propagan- dası yapmakla suçlanıp toplanhnıştır. Aziz Nesin'in neredeyse bütün ömrü, iktidar sözcülerince daha çıktığı günden itibaren Meclis kürsülerinden lanet- lenmiş ve çoğu sayısına basımevindeyken el konul- muş, SabahattinAK ile birhkte çıkardıklan "Mar- ko Paşa" gazetesindeki yazılanndan dolayı ya polisten kaçmakla, ya emniyet müdürlüklerinde, karakollarda, veya tutukevlerinde geçmektedir. Sabahattin Ali barbarca bir cinayetle kim vurduya getirilıp öldürülmüştür tam o günlerde. YAYINCILAR CESARET EDEMEDİ 'Geriye Kalan h borç harçla bastırdı 1946'lardan sonra ülkenin üstüne karabasan gibi çökmüş Soğuk Savaş'ın da gizli yönergeleriyle, artık Istanbul'da oturmalanna bıle izin verilmeyip köşe bucak sürülürlerken, bir yandan da sinsice yöntemlerle kitaplannın basılması yasaklanan, hiçbir yayınevinin kitaplarmı yayımlamaya cesaret edemediği ilerici yazarlann ensesinde gerçekten boza pişirihnektedir. Bunedenle, 1945- 46'larda yayımlanmış bir iki broşürü saymazsak, Azız Nesin de "Geri> f e Kalan" adlı ilk kitabmı 1948 yılında çaresiz kendisi bastırmıştır borç harçla. Ama ne dağıtabılmiştir ne de bir gazetede ilanını yayımlatarak okurlara duyurabihniştir. Kemal Tahir de kendisi gibidir. 1950 afriyla güya özgürlüğe kavuşmuştur, ama o tanhe kadar gazetelerde takma adlarla tefrika edildığı zaman büyük yankılar uyandırmış öykü ve romanlanm yayımlatacak yayınevi bulamamaktadır. Çaresiz, dostu Asaf Ertekin ın Istanbul Matbaası'nda "Marü Yajinlan" adıyla borç harç yayımlamaya çahşmaktadır kitaplarmı. Gerçi 1955'lerde Yusuf Ziya Ortaç, Akbaba dergisi adına kitaplannı yayımlamaya başlamamış da değildir Aziz Nesin'in. Ama, ola kı hem gene Başbakan Menderes'ten izin almış olmasınm sinsi baskısmdan, galiba hem de aldığı ücretten memnun değildir. Çünkü, daha yayımlanan ilk kitaplan "ltKu>Tuğu", "Yepetaş/YedekParça", "Kadın Olan Erkeğin Habralan" okurlann büyük ilgisiyle karşılanıp hsa sürede yeni baskılar yapmıştır. Hemen ardmdan da "Yepetaş"taki "Fil Hamdi" adh öyküsüyle Italya'da 1956 Uluslararası Altın Palmiye Gülmece Ödülü'nü kazanmca, firsat bu fırsattır deyip Kemal Tahir'le el ele vererek "Düşün Yaymevi" adıyla, hem kendılerinin hem başkalaraun kitaplanm yayımlamak üzere bir yaymevi kurmuşlardır birlikte. Gerçekten, Düşün Yaymevi anımsadığım kadanyla Orhan Kemal'ın. Cevdet Kudret'in, galiba Orhan Duru'nun da kitabmı yayımlamıştır. Ancak, 1958 yıhnda Aziz Nesin, artık her nedense yayınevini Kemal Tahir'e bırakarak ortaklıktan aynlmış, bu kez Ühan Selçuk ve Turhan Selçuk kardeşlerle "Karikatür Yaymevi" adıyla yeni bir yayınevi kurmuştur ama. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear