22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 MAYIS 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Açların eğitimi Ailelerin yüzde 23'ünün, okulöncesi çocuklann ise yüzde 37.8'inin yoksulluk çektiği bir ülkede eğitimin bugünü-yarını olur mu hiç? Eğit-Der Başkanı Ali Rıza Türkdönmez, işte bu yüzden "Yarın çok geç olacak" diyor: "öncelikle okulöncesindeki çocuklarımızın yeterli gıdayı alamamaları sorunu ele alınmalı, çocuklanmız açlıktan kurtarılmalı. Yeterli proteini, vitamini, minerali, karbonhidratı alamayan bir beden, bir beyin nasıl gelişecek, nasıl büyüyecek? Zekâ alanlan nasıl yeşerip ürün verecek? Bir ülkenin geleceği işte böyle karartılır: Azgelişmiş bedenler, azgelişmiş beyinler, kurak ve çorak zekâ alanlan." Eğit-Der Başkanı, herkesi göreve ve sorumluluk almaya çağırırken merakını da gidermek istiyor: "Olkeyi ve halkı bu hale düşürenler ne diyor acaba?" Bizim bildiğimiz kadarıyla onlar bu tür konuları gaipten gelecek seslere bırakmış durumdalar... Sataşma diizeyi Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenmesi düşünülen Ermeni konferansı nedeniyle ortalık toz duman. Karşılıklı açıklamalar, imza kampanyaları, demeçler gırla... Kimi akademisyenlerin gazetelere, köşe yazılarına yansıyan birbirine sataşma düzeyi bile düşündürücü: "Herbokolog." Bir gözlem: TÜBİTAK'ın bilimsel çalışmalarını örseleyecek, özerkliğini ortadan kaldıracak yasa çıkarken suspus olanlar, her nedense bugün en çok konuşanlar arasında. ISIK KANSU AKP cezasıAmaç, Türk Ceza Yasası'nı yeni- lemek değil ki. Dert belli, tasa de- sen besbelli: Kemal Unakrtan ken- dini nasıl aflatacak; kaçak kurslar- daki yobaz takımı nasıl kurtarıla- cak... O yüzden, CHP'li Orhan Eras- lan'ın Meclis'te yaptığı uyarılaratı- nan yok: "Türk Ceza Yasası'nın 30-40 ka- darmaddesindeAvrupa Bihiğimük- tesebatıyla çelişen hususlar vardı. Bizden de istenen, bu çelişkJlerin gi- derilmesiydi, 30-40 maddelik res- torasyon yapılabilirdi. Bu yapılma- dı, Türk Ceza Yasası çok eskidi, 60'ın üzerinde değişiklik gördü, ye- nisini yapalım' dendi." Ceza yasasının yenisini yapacak- lar, Avrupa'ya benzeyecekler... Pe- ki, Avrupa'da ceza yasasını yap- mak ne kadar zaman alıyor? Orhan Eraslan, ona da örnek veriyor: "Almanya 'da yirmiyılda yapılmış, Fransa'da on sekiz yılda yapılmış, Ispanya 'da yirmi yedi yılda yapılmış, Italyanlar kırkyıla yakındır hâlâ uğ- raşıyohar." Biz ne kadarda yapmışız ceza ya- sasını? Orhan Eraslan hesaplamış: 6 ay 20 günde... Ortaya çıkan yasa nasıl bir şey? Bu soruyu yine Orhan Eraslan'ın konuşmasından biralın- tıyla yanıtlayalım: "Yaralama, ba- sınla ilgili bir suçtan daha az; müs- tehcenlik, devlet güvenliğinden da- ha fazla cezaya çarptınlıyor." Avrupa'ya uyum bahane... AKP, yasayı hep kendine yonttu. Dolayı- sıyla, yeni ceza yasası hık demiş, Aİ<P'nin burnundan düşmüş ola- cak... Sızınti Recep Tayyip Erdoğan, buğday üreticisine 30 bin lira prim desteği verileceğini açıklarken, dikkat ettiniz mi bilmem, "Her çiftçiden maksimum 30 ton alım yapılacaktır. Alınan buğdayın 10 tonunun parası peşin ödenecek, kalanı 30 gün vadeli olacaktır" dedi. Bu ne demek? Hububat Üreticileri Sendikası Kurucu Başkanı Abdullah Buğday kotasına doğru Aysu'ya göre, açıkçası şu demek: "Buğdayda prim desteği uyguianması genel olarak doğru bir politikadır. Ancak maliyetin altında belirlenmeyecek bir fıyatla birlikte olması halinde doğru bir politikadır. Aksi durumda hedef şaşırtıcıdır, aldatmacadan öteye bir şey değildir. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin 30 tonla sınıhanması ve bunun 10 tonunun peşin ödenmesi karan, buğday üreticilerine kota uygulamasının başlangıcıdır. Bu uygulama, malryetlerin altında fıyat beliriemeden sonra üreticilere vurulan yeni bir darbedir. Bunun anlamı TMO'nun piyasayı düzenleme görevinden sapması anlamını taşımaktadır. Bu karar, buğday üreticisini belirsizliğe terk ederek tüccara mahkûm etmekten başka bir işe yaramayacaktır." Anlaşıldı... Bu yıl, yalnız arpa, buğday değil, çiftçinin yoksulluğu da çeç olacak. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL "Emeklilik Sigortalan Yasası": (3) TC Emekli Sandığı Türkiye'de çalışma ve sosyal güvenlik yaşamına atılan ilk adım, 4 Ekim 1926'da yürürlüğe giren 818 sayılı "Borçlar Kanu- nu''dur. Işçi ve işveren ilişkileri, Borçlar Kanunu'nun "Hizmet Ak- di" başlıklı "Onuncu Bölümünde" ve 313 ve 354. maddeleri arasında yer almıştır. Bu bölüm, günümüz çalışma düzeninin temelini oluşturmuştur. On yıl sonra, işçi işveren arasındaki ilişkilerin düzenlenme- si işlevini, Borçlar Kanunu yerine, 16 Haziran 1937 günü yü- rürlüğe giren 3008 sayılı Iş Kanunu üstlenmiştir. 3008 sayılı Iş Kanunu'nun "Sosyal Yardunlar" başlıklı 100. maddesi ile 1937 yılında sosyal güvenlik sisteminin temeli atıl- mıştır. "Iş Hayaünda, 'iş kazalanyla meslelri hastahklan', 'anahk', 'ihtiyarhk', 'işten kalma', 'hastahk' ve 'ölüm' haDerine karşı ya- püacak sosyal yardımlar, devlet tarafindan tanzim ve idare edi- Bıf Denilerek, 1937 yılında günümüzdeki sosyal güvenlik siste- minin oluşturulması sağlanmıştır. 1937 yılında temeli atılan sosyal güvenlik sistemi, 1 Ocak 1946'da yürürlüğe giren 4792 sayılı "İşçi Sigortalan Kurumu Kanunu" ile "Çalışma Bakanhğı'na bağh olmak üzere İşçi Si- gortalan Kunımu" yaşama geçirilmiştir. (*) "llk kilometre taşı, sonradan >ürürlükten kakhnlnuş bu- lunan 8.6.1936 tarih ve 3008 sayılı tş Kanunu'nun (Yedinci Fas- hnda) yer alan hükümlerdlr. İlk sigorta yasası 27.6.1945 tarih ve 4772 sayılı (Iş Kazalanyla Meslek Hastahklan Kanunu)'dur. 5502 sayıh (Hastahk ve Anahk Sigortası Kanunu) 10.1.1950 ta- rihindeü6900 sayıh (Maluüyet, İhtiyarhkve Ölüm Sigortalan Ka- nunu) ise 13.2.1957 tarihide yayımlanmışlardır. "Vashhk Sigor- tası' 6900 sayıh kanundan önce 8.6.1949 tarihinde yayımlanan 5417 sa>ih yasayla düzenlenmiştir. -bugün dahi baa vasalanmız bakımından önem taşır.-" 1965 yılında İşçi Sigortalan Kurumu, yerini Sosyal Sigorta- lar Kurumu na bırakmıştır. Bugün uygulanmakta olan Sosyal Sigortalar Yasası'nın da yerini Emeklilik Sigortalan Yasası'na bırakması tasarlanmaktadır. 17.6.1949 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 5434 sayılı "Tür- kiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu" ile kurulan TC Emekli Sandığı, 1949 yılında İşçi Sigortalan Kurumu'nun ya- nında Türkiye'de sosyal güvenlik sistemindeki yerini almıştır. Bu kurumlara 1972 yılında Bağ-Kur katılmıştır. 5018 sayılı yasanın (IV) sayılı cetvelinde yer alan sosyal gü- venlik kurumlan: SAYILI CETVEL SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI 1- TC Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü 2- Sosval Sigortalar Kurumu Başkanlığı 3- Bag-Kur Genel Müdürlüğü 4- Türkıve tş Kurumu Genel Müdürlüğü 5- Ereğlı Kömur Havzası Amele Bırlıö Bınktırme \e Yardım Sandığı Başkanlığı Emeklilik Sigortalan Yasası ile 5018 sayıb Kamu Mali Yö- netimi ve Kontrol Yasası'na ekli (IV) sayıh cetvelde yer alan ve TC Emekli Sandığı kapsamındaki kamu kurumlannın sos- yal güvencelerini, TC Emekli Sandığı yerine, "Sosyal Güven- lik Kuruınu'' adının verilmesi önerilen yeni kuruma bırakma- sı öngörülmektedir. (*) Kaynak: Mustafa Çenberci: Sosyal SigortalarKanunu Şer- hi, 1977, Sayfa 62/İII ve 64/(5 7). NÜSED Başkanı Prof. Dr. Leziz Onaran, Ingiltere'nin Sellafıeld Thorp nükleer santralındaki sızıntının plütonyum içeriği bakımından 200 nükleer silaha eşit olduğuna ilişkin haberleri okur okumaz bizi aradı. Plütonyumun yanlanma ömrünün 24-25 bin yıl olduğunu anımsattıktan sonra, "Sellafield Nükleer Merkezi zaten sabıkahdır" dedi. Orada meydana gelen kazanın dünya kamuoyundan tam 25 yıl saklandığını, Sellafield'de çalışan erkek işçilerin çocuklannda genel olarak görülen lösemi oluşma yaşının altında kansere yakalandıklannın istatistiki açıdan anlamlı bulunarak Prof. Gardner tarafindan tıp dergilerinde yayımlandığını anlattı ve ekledi: "Son zamanlarda, Türkiye'de batıp batıp yeniden ortaya atılan nükleer santral yapma hevesi, yalnız bizi deği, Akdeniz ülkelerini de sıkıntıya sokmaktadır. Uyanık olmalıyız." KİM KÎME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicak(iı turk.net HARBI SEMtH POROY 6IPAKMAKM2.IM! Ju f semihporoy ı! yahoo.com HAYAT EPİK TÎYATROSU MLSTAFA BİLGÎN hayatepikCa mynet.com ALLAHSIZ L4IKLERE INAT 5U COCV&A KURAN VE YORUMUNU EN DOSRU SEKtLDE KİM ÖSRETtR? BENTJ B E N ! - J ( B E OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGE\Ç k_urgenc(cı yahoo.com İLAN TC lMRA^XI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2004 113 Davacı Hikmet Turan tarafindan davalı Tülay Turan aleyhine mah- kememize açılan boşanma davasının yapılan yargılamasında verilen ara karar gereğince; Davalı Nacı ve Zelıha kızı 19.09.1956 d.lu Tülay Turan'tn rüm aramalara rağmen bulunamadığı, adresinin tespit edılemedıgınden duruşma gününün kendisıne tebliği edilemediğinden gazete ılanı yo- luyla duruşma gününün kendısine teblığı edilmesine karar verilmış- tir. Yeni duruşma günü 09.06.2005, duruşma saati 10.10'dur. Mahke- merruze gelmediği takdırde duruşmanın yapılacağı yokluğunda karar venleceğı hususu ilanen tebhg olunur. 21.04.2005 Basın: 20301 TARIHTE BUGUN MÜMTAZARIKİN 30 Mavıs untM.nuimta3-arikan.com /STANBUL UN (LK BELED/r£ BASKANL 'n' BueÜM, Hfzr& &er, wnH SOLTHN MEHMETUN ĞUYLA İSTANSUL 't/A/(O StGADA KONSTAMrİNOPOLİG) İUC KAO4S1 OLMU$TU. NAStSETTİM HOC4'WN 7CGUMOQ/?{HCflN OLOUGU H/zte eer, iri S"? ÖĞKBNİM GöeMüş, P*HA SON- KAPfLIK Ve MÜDEJSG/SUK yAPMtŞTl. TE MeHMBT'iN HUZU- AUAMELİK TASCAYAM &IR AüABl BİLSİ VB ZBKAS/y- LA VEKIİMCe PAOİŞfiHIN ILĞİS/MI ÇEKMjfTİ. B/£ SÜ/Ze SOHGA DA,İSTXN6W- FBTHeDiCİNCS KADILIK ONA VE&LMİŞTİ. HIZIR. B£Y, BÜ GÖGEI/PE ÖUİMÜ/Ve PEK (Y4SS) KALMtŞTt- OSMAfJU DEVL£Tİ'NC>E, VONZJMAT Oev&'NE K4PAR ŞEKİAT KUBAUARfMA UY6UAJ ÇAUŞAN M4HM&4ELSRB eP£M KACHLAR, AYNt ZAMAHPA BELED/YE /?L£&NE O€ SA- KARCM AY&CH, ASAYİ? t<«- AUIAK ZABrrAS( ONA BAĞUY&İ- GEUSL OLA/ZAtC BEYiMft&ey'NİH ALrtMCri YEIS. ALAN SU GÖ- R£VLİLER.OEAJ A T SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Fransa'da Korkıı Oyu Cumartesi gecesi, dergi almak için Nişantaşı'nda Alaattin ın "harikalar dükkânına" uğradım. Alaattin sordu: "Fransa'da referandum ne olacak?" "Evet'e şans tanıyan yok!" dedim. Dükkândan çıktım, Abdi ipekçi'de bir restorana gir- dim. Masaya oturur oturmaz, listeyi getıren garson da aynı soruyu sordu: "Fransız referandumundan ne sonuç çıkacak?" "Bugün heryerde bu konu konuşuluyor!" dedi gar- son: "Arkanızdaki masada borsacılar var. Avro'nun düşeceğini söylüyorlari" "Ne tuhaf? İlk defa böyle bir şey oluyor!" diye dü- şünmeden edemedim: "AB'deki bir dönemeç, Tün\i- ye 'de ilk kez bu kadar canlı, bu kadar birebir ilgiyle iz- leniyor..." Türkiye'nin AB ile olan "3 Ekim" randevusu tabii bunda bir etken. Ama tek etken değil. Asıl büyük et- ken insanların kaderleri üzerındeki sınırları kaldıran "globalleşme"... Türk insanı da, dünyanın gerisi gibi, "Avro, dolarne olacak?" hesabı yapıyor. Açık denizde bir sal gibi... Fransızlan tereddüte düşüren, ulusal egemenlikle- rinden giderek daha büyük feragat dilimleri isteyen; si- yasi partiler, liderter ve seçmenleri bölen sorun da ay- nı sorun: "Globalleşme". Aramızdayalnız şöyle birfark var: Fransız seçmenlerine söz hakkı tanınıyor! Kural- lan onlar tanımlıyor. Biz tabi oluyoruz. llginç olan, onlar daha çok korkuyor. Kurallan koyan taraf olmalanna rağmen Avrupalılar "globalleşme 6en bizden çok daha fazla korkuyorlar. "Bindik biralame- te gidiyoruz kıyamete" tarzı bir ruh hali içindeler. Hiç unutmuyorum. II. Jean Paul'ün cenazesinde, kuy- rukta 10 saat beklemeyi göze alan insanlann nerden çıktığını sormuştum Romalı bir arkadaşıma. "Bu kadar insan birden bire dindar mı kesildi? Ne- dir bu?" demiştim. "Bunun dinle ilgisi yok!" demişti dostum: "Insanlar tüm Avrupa'yı saran derin bir gü- vensizlikyaşıyor. Açık denizde fırtınaya yakalanmış bir sal gibi tutunacak, sanlacak bir şeyler anyoriar. Bir 'tutkal'a ihtiyaçlan var. Hepsi bu..." Avrupa işte bu "tutkalı" oluşturamıyor. Fransa ve Fransa ile birlikte tüm Avrupa'yı sarsan anayasa krizi bundan kaynaklanıyor. "EskiAvrupa" (Rumsfeld'in ku- laklan çınlasın!) globalleşmenin açtığı "Pandora kutu- sundan" korkuyor: Değişimden, işsizlikten, Avrupa'nın kontrolsüz büyümesinden, göçmenlerden, yabancı- lardan, "Avro"\\e gerileyen yaşam standartlanndaki dü- şüşten, refah devletindeki gediklerden ve sınırtann kalk- masından korkuyorlar. Bu sorunlara inandıncı çözüm üretmekte yetersiz kalan siyasi sınıflara da güven duy- muyorlar. Ermenistan'da iş arayanlar "Outsourcing" denen eğilim (yatınmlann ucuz ham- madde ve işgücü sağlayan ülkelere kaydınlması) ger- çek bir kâbus örneğin. Işsizliğin yükseldiği bir kon- jonktürde, yatınmiann uzak ülkelere kaydınlması on yıllardır güven kozalan içinde yaşayan Avrupalılan çi- leden çıkanyor. Romanya ya da Ermenistan gibi ülke- lerde çalışmak isteyen Fransızlara, bazı şirketlerin ay- da birkaç yüz Avro maaşla iş teklif eder noktaya gel- meleri, deprem" yaratıyor. Bu "derin korku" ve "güvensizlik", geleceğe ilişkin tüm tartışmalan tutsak alıyor ve akılcıhktan uzaklaştı- nyor. "Anayasa" ile hiç ilgisi olmamasına rağmen "Tür- kiye konusunun" bu denli ön plana çıkma nedeni bu. Popülizm ve aşırı uçlann prim yapmasının nedeni de bu. Le Pen'ci faşistlerle komünistler "Hayır" cephe- sinde bu yüzden kader birliği ettiler. Kendi içinde cid- di bir çatlak yaşıyan Sosyalist Parti de "Evet" ve "Ha- y/r"cılar arasında bölündü. Bu satırları okuduğunuzda, referandum sonuçlan belli olacak. Sandıktan beklendiği gibi, "Hayır" çıkar- sa Avrupa, tarihinin en kötü krizine girecek. Ve yöne- tilir olmaktan çıkacak. Kararlar, politikalar, bütçe... her şey donacak. 1 Haziran'da sandık başına gitmesi beklenen Hol- landa'nın "Hayır"\ ve güz başındaki Alman seçimleri- nin depremi de buna eklenirse, durum büsbütün ağır- laşacak. AB, ister istemez derin bir "hesaplaşma" ve "yüzleşmeye" zorlanacak. Avrupa'nın öncelik sıralama- sında Türkiye, en son sıraya inecek. Ve AvrupalHann tüm korkulannın kesiştiği bir platforma dönüşecek. "3 Ekim" üzerindeki olası etkiler, gelecek yazıya... B U L M A C A SEDATYAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/ Çoğunlukla çokbilınenbir ezgiyi ıçeren canlı ve gev- şekyapılıbes- te. 2/ Antal- 4 ya'nın turistik bırılçesL.Es- b dilde ayak. 3/ "Dostlarım —- tutar, düş- man sevinir" (Köroğlu)... Tehlikede olana yapı- lan yardım. 4/Nitelik- le ılgıli bulunan... Yap- ma, etme. 5/ Franz Kafka'nın bir romanı. 6/ Mürekkep hokka- larına konulan ham ıpek... Birnota. 7/Kal- siyum elementinin simgesi... "Ben Mu- sa'yım sen fira\ıın ' îkrarsız şeytan-ı — 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Üçüncü ölmem bu hain Sultan ölür dirilir'". 8/ "ZuTuk" da denilen zehirli bir madde. 9/II. Dünya Savaşı'nın sonlarında Japonlar tarafindan kullanılan intihar uçaklanna verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIVA: 1/Kaynatılarak hastalara içirilen pekmez, yağ ve ba- haratkanşunı. 2/"lşaretler,belirtüer" anlamındaes- kı sözcük... Küçük su kanalı. 3/ Soluk renk... Nazi partisinin hücum kıtasını simgeleyen harfler. 4/ Ra- don elementinin simgesi... Tıp dilinde derinin kan- lanmasına verilen ad. 5/Karşılık beklenilmeden ya- pılan yardım... Nikel elementinin simgesi. 6/ Bir ağaç... Erzurum yöresinde, koyun ve keçilerin yav- rulamasına elli gün kala düzenlenen törenlere veri- len ad. II Saydam tabaka üzerinde çekilen pozitif fo- toğraf... Kimi Türk lehçelennde "ağa" yerine kulla- nılan sözcük. 8/ Donuk renkli otomobıl boyalan için kullanılan sözcük... Eskı ve bilinmeyen bir tarıhı an- latmakta kullanılan deyim sözü. 9/ Yunan mitoloji- sinde çok hızîı koşmasıyla tanınmı? kız.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear