Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 2005 PA2
8 HABERLERIN DEVAMI
TURKIYE
Istanbul
Edirne
Kocaeli
ÇanakkaJe
Izmir
Manisa
Aydın
Denizfi
Y
PB
Y
PB
PB
PB
PB
PB
10
13
12
13
15
15
17
14
Sinop Y 15 Adana Y 22
Samsun
Trabzon
Giresun
Ankara
Eskişehir
Konya
Sıvas
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
14
17
15
8
7
4
8
Zonguldak Y 11 Antalya PB 23 Kars
Mersin
Diyarbakır
Şanlıurfa
Mardin
Sıırt
Hakkâri
Van
Y
Y
Y
Y
Y
PB
PB
19
19
20
18
20
14
14
PB 11
Butun bolge'enmız
pa-çatı ÇOK bvluîlıı, Mar-
mara nın doğJSU Doğu
Akdenız, Iç Anadolu
Batı ve Orta Karadenız
Doğu Anadolu'nun batı-
sı Guneydoğu Anado-
IÜ Trabzon Giresun,
Gumuşhane ve Baybuıt
çevrelen yağışlı geçe-
cek. hava acakhğı ya-
ğış aJar yerlerde 3 ıla 5
derece azalacak. dığer
yerterde bıraz artacak
DIŞ MERKEZLER
Oslo
Helsınki
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Parıs
Bonn
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
12
12
14
13
15
22
11
14
Münıh Y 19 Zürıh
Berlın
Budapeşte
Madrıd
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atina
Y
PB
Y
PB
PB
Y
PB
PB
1b
13
15
13
12
12
21
18
Y 17 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bışkek
Tıflıs
Kahire
B
B
PB
B
B
B
B
Y
6
22
8
19
15
15
12
24
Y 18
£>•
TaşJ«
Parçalı ftulutiu Sıslı :T^\ Bulutıu k
Çok buiutlu ı Yagmurlu CÎZZ23 Sulu kar ı Goh gurultı
GUIVCELcÜ.\EYT ABCAYt REK
• Baştarafi 1. Sayfada
TRTile RTÜK'ün ilişkisi genel müdürve yöne-
tim kurulu üye adaylannın seçimi ve TRT'deki
kadro düzenlemeleriyle sınırlı.
Mim Kemal Öke'nin (adındaki profesörün) Ye-
r i Şafak >azarı Hayrettin Karaman (adındaki
profesörfej 20-27 Ekim tarihlerinde TRT-1 'de ya-
yımlanan programındaki şeriat övgüleri cumhu-
riyet yasaianna göre suç niteliğinde.
Soruşturma açrlması isteklerine verdiği yanıt-
ta TRT yönetimı yayınlann canlı yapılmasını en-
gel göstehyor.
Rejimin bekçisi savcılar acaba parmaklarınm
ucunu neden oynatmıyor; medya yayınlarını ih-
bar kabul ederek programı yapan ve şeriat tut-
kusuyla konuşan bu kişiler hakkında soruşturma
açmıyor?
Neden, neden, neden?
• • •
Ikinci öykü: Bu öyküde yaşananlar sanki bir si-
nema senaryosu. öyküyü TBMM kürsüsünden
Meclis soruşturması isteyen partinin lideri Deniz
Baykal'm tutanaklara geçen -ne yazık ki med-
yada yer almayan- konuşmasından aktanyoruz:
...7 Ocak 2O05'te özelleştirme Yüksek Kurulu
(ÖYK), Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'na bir yet-
ki veriyor. Bu, 1 katrilyon liraya (800 milyon do-
lara) kadar özelleştirilecek kurumlarla ilgili "iha-
l&ye çıkmadan satış yapılmasına" olanak veren
bir karar. Bir katrilyon lira Türkiye'nin tek başına
çok önemli bir tesisinin özelleştirilme bedelıne
eşit bir sey. Bu yetki kamuoyunun bilgisıne su-
nulmuyor ama bu olanağı -bunca işadamı ara-
sından- birisi öğreniyor.
TÜPRAŞ'ta bu yetkıyi kullanabileceğini düşü-
nüyor. Global Menkul Değerleradlı şirket 28 Şu-
bat 2OO5'te ölB'ye başvurarak TUPRAŞ'a ait
hisse senetlerini belli birfiyattan almaya hazır ol-
duğunu bildiriyor ve serüven başlıyor:
Türk bürokrasi tarihinde bugüne kadar hiç gö-
rülmemjş bir hızla (aynı tarihte) yani 28 Şubat ta-
rihinde OİB tüm işlemleri tamamlayarak bu tale-
be öl Başkanı'nın imzasıyla "olur" yanrtı veriyor.
Müracaat 28 Şubat'ta, olur 28 Şubat'ta!
Bu arada gerekli olan işlemler bir günde yapı-
lıyor. (Aynı gün) ÖİB, konuyu Sermaye Pıyasası
Daire Başkanlığı'na gerekli analizlerin yapılması
arnacıyla intikal ettiriyor. (Aynı gün) Daire analiz-
leri yapıyor. (Aynı gün) Başkan onay veriyor. (Ay-
nı gün) İMKB satışı uygun görüyor. (Aynı gün)
TÜPRAŞ'tan şirketin son durum ortaklık yapısı
ve sermaye dağılım tablosu isteniyor, (aynı gün)
tablo veriliyor.
(Aynı gün) SPK ve İMKB'ye birer yazı yazılarak
satışın 3 Mart 2005'te gerçekleşebileceği bildi-
riliyor. Bütün bunlar bir günde, 28 Şubat günü ka-
muoyunun bilgisi dışında gerçekleşiyor.
Anlı şanlı Israilli Ofer ile buradaki işlerini yürü-
ten ortağı Mehmet Kutman ikilisi, 28 Şubat'ı 1
Mart'a bağlayan gece yansı (Bakan Unakıtan
yalanladı ama) özel bir uçakla Ankara'ya gelip
Maliye Bakanı Kemal Bey'i makamında ziyaret
ediyorlar.
TÜPRAŞ. Koç'a satılınca bir günde Ofer'e sa-
tılan yüzde 14.76'lık hisse "buikiliye" 752 milyon
dolarcık bir kazanç sağlıyor...
Ikili, "kısa günün kârı" söylemini haklı çıkarıyor.
Bızimki ise Yüce Divan'dan kurtulmak için Çan-
kaya'ya kaçmazsa; bu ve daha birçok yolsuzluk-
tan sorumlu olarak hesap vermek için (Maliye
Bakanı ve bazı bürokratlarla) doğru Anayasa
Mahkemesi'ne...
Yasadışı gelir elde edenler paralannı uzmanlaşmış kişileri kullanarak aklıyorlar
Kara para aklamada sınır yok
• Baştarafi 1. Sayfada
Parçalama (structuring)
yöntemi: Eldekı fonu küçük
miktarlara bölüp bunlan banka-
ya yatıracak çok sayıda kişiyi
(smurfleri) her zaman bulmak
mümkün olmayabilir. Bu dunım-
da insan sayısı yerine işlem sayı-
sıru arttırmak suretiyle bildirim-
den kaçınmak mümkün olabilir.
Vergi cennetlert (Kıyı ban-
kacılığı Off-Shore): Kıyı ban-
kacıhğı için, yaptıklan işlemler
ve kurulu olduklan yerler baz
ahnarak çeşıtli tanımlar yapıl-
maktadır. Bunlar özetle: ülke dı-
şından sağlanan fonlann yine ül-
ke dışında kullandınlmasını
amaçlayan ve ülkede bankacılık
sektörü için düzenJenmiş her für-
lü yasa ve yönetmelikJerin dışın-
da kalan bir tür bankacılık, dış-
tan dışa bankacılık, bir tür ser-
best bölge bankacılığı olarak ifa-
de edılebilir. Çok sıkı sır sakJa-
ma ilkesi uygulanmaktadır. Faiz
oranlarmın belirlenmesinde ser-
bestlik söz konusudur. Belli bir
ILkidite, disponibilite oranı uy-
gulanmaması. munzam karşılık
yatınlmaması söz konusudur.
Dolaysız vergi olarak alınan ge-
lir ve kurumlar vergisi kaldınl-
makta veya çok düşük seviyele-
re çekilmektedir.
Paravan-hayali şirketler:
Bu şirketler herhangi bir ticaret
veya imalat faaliyetinde bulun-
mayan ve genellikle sınırötesi
merkezlerde kuruian şirketlerdir.
Bu şırketler sadece kâğıt üzerin-
de vardır (rnasa, kasa, adres kısa
şirketler) ve bunlann kurulma-
sındakı amaç, aynştırma aşama-
sında fon transferlerinin bu şir-
ketler üzerinden geçirilmesi su-
retiyle inceleme ve denetim anın-
da iz sürmeyi zorlaştırmaktır. Sır
saklama yükümJülükleri dolayı-
sıyla ortâklannın dahi öğrenil-
mesinin mümlriin olmadığı bu
şirketleri diğerlennden ayırmak
güçriir. Birçok sınırötesi merkez-
deparavan şirket kurmak için bir-
kaç yüz doiar yeterli oünaktadır.
Oto finans borç yöntemi
(Loan-back): Bu yöntemde
off-shore merkezlerde mevcut fi-
nans kurumlan vasıtasıyla, bura-
lara ulaştınlan kara para sahibi-
ne kredi olarak geri dönmektedir.
Oöviz bürolan: Birçok ülke-
de bulunan ve nakit ağırlıklı ça-
Iışan bu kurumlarda para değiş-
tirilir.
Kumarhane ve casinolar
Casinolar kredi açılması, \r
ade-
sinin uzatılması, kiralık kasa hiz-
meti, çekJerin ciro edılmesi hat-
ta fonlann havale edilmesi gibi
birçok finansal işlemi yapabil-
mektedırler. Aklayıcılar çok bü-
yük mıktarlı nakit parayı casino-
ya yerleştirebilir ve herhangi bir
bildirim yapılmamasını isteyebi-
lirler. Bundan sonra artık para ca-
sino çeklen ile istenildiğı zaman
çekilebilir veya transfer edilebi-
lir. Casinolar için de bildirim yü-
kümlülüğünün bulunabilmesi
nedeniyle bezen kara para bildi-
rim rutarının altında, dikkat çek-
meden fişlere çevTİlebilir.
Hayali ihracat: Değeri çok
düşük veya hiç olmayan bir mal
ihraç edihiîiş gibi gösterilir ve
buna uygun olarak fatura düzen-
lenır. (Bu faturalar ya maluı de-
ğerinı oldukça yüksek gösteren
yanıltıcı fatura olabilir) Örneğin
gerçek değeri 50 bin dolar olan
mal için 500 bin dolar karşılığı
fatura düzenlenmek suretiyle
450 bin dolar ihracat geliriymiş
gibi gösterilebilir ve akJanabilir.
Berin Nadi'yi özlemle andıkCumhuriyet Vakfı Baş-
kanı, gazetemizin eski
imtiyaz sahibi Berin
Nadi, ölümünün 4. yıldönümünde mezarı başında tö-
renle anıldı. Berin Nadi için Edirnekapı Şehitliği'ndedü-
zenlenen anma törenine, ailesi, gazetemiz Genel Yayın
Yönetmeni Ibrahim Yıldız, gazetemiz yazarlanndan Şük-
ran Soner ve gazetemiz çalışanları katıldı. Törende ko-
nuşan Şükran Soner, Cumhuriyet ailesinin içinde yaşa-
mış, Cumhuriyet'i, Ata-
türk ilke ve devrimleri-
ni özümsemiş olan Be-
rin Nadi'nin Cumhuriyet gazetesinin zor dönemlerinde
gazetenin ayakta kalması için çabaladığını anlattı. So-
ner, "Berin Nadi'nin çabaları sonucunda Cumhuriyet
gazetesi, kendisine çok ihtiyaç duyulan bir dönemde
görevini yapmaktadır. Onu sevgi, özlem ve neşesinden
ilham alarak anıyoruz" dedi. (Fotoğraf:KAAN SAĞANAK)
Kitn beni bu hale ge-
tirmiş bilmem. çalışma-
djğım, ış yapmadığını
zamanlar kendimi hep
suçlu hıssedenm. Dolap
beygiri gibi. her an ak-
lımda yapılması gereken
işler, hiç durmadan koş-
turup dururum. Bu huyumu ger-
çekten sevmiyorum ve özellilde
uzım bayram tatillerinde, birazcık
tembellik yapmak ıstıyorum. Iz-
ninizle, şimdi tembellik hakkımı
kullamp yerimi başucu yazanm
HaüJ Cibran a bırakıyorum. Söz
iki bayram arası çok çalışacağım,
şimdi yeni keşfin, tembelliğinpe-
şindeyim:
Gece ve Deli:
"Bon scnİB gibiyinı. gy
AL GÖZÜiVI SEYRETLE şursun?"
IŞIL ÖZGENTÜRK
gy y
karanlık ve çıplak; hayalleri-
min ötesinde yanan parikada
yürüyoruın ve ne zaman aya-
ğım toprağa dokunsa oradan
dev bir meşe ağacı çıkıyor."
"\ö, sen benim gibi değilsin,
ey Deli; çünkü sen hâlâ kumda
bıraktığın ayak izlerinin ne ka-
dar bfiyük olduğunn görmek
için arkana bakarsın."
''Ben senin gibivim ey Gece,
sessiz ve derin: ve yalnızlığımın
ortasında bir beşikte birTann-
ça yatar ve Cennet'te doğan yal-
nızlığımda Cehennem'e doku-
nur."
"Yb. sen benim gibi değilsin,
ey Deli; çünkü sen hâlâ acı kar-
şısında ürperirsin ve uçurumun
şarkısı seni korkurur."
"Ben senin gibiyinı, ey Gece,
vahşi ve korkunç; çünkü kulak-
lanm mağlup uluslann çığhkla-
rı ve yitirilmiş topraklann iç çe-
kişleriyle doludur."
"Vo, sen benim gibi değilsin,
ey Deli, çünkü sen hâlâ kendi
cfice benliğini kendine yoldaş
alının ve dev benliğinle dost
olamazsın."
"Ben senin gibiyinı, ey Gece,
acımasız ve korikutucu; çünkü
bağnm deniıde yanan gemüer-
Tembelliğe övgü
le tutuşur ve dudakJanm ölen
savaşçıların kanjyla ısJanır."
"Yo, sen benim gibi değilsin,
ey Deli, çünkü bâlâ bir iyilik
meleği olma arzusuyla dolusun
ve hâlâ kendinin üsfünde bir ya-
sa olmadın."
"Ben de senin gibiyim, ey Ge-
ce, neşeli ve mutlu; çünkü be-
nim gölgemde ofuranlar saf sa-
rapla sarboş olur ve beni izleye-
rek seviaçle gfinahjşjerjer."
"Yo, sen benim gibi değilsin,
ey Deli, çünkü senin ruhun ye-
di kat giysiyle örtülüdür ve sen
£ vet, biz ikiz karde-
şiz, ey Gece, çünkü sen
evreni görünür kılar-
sın. ben ruhumu."
Büyük arzu:
"Ben burada erkek
kardeşim dağ ile kız
kardeşim denizin ortasında
oruruyorum. Biz üçümüz yal-
nızlıkta biriz ve bizi birbirimi-
ze bağlayan sevgi derin, güçlü
ve gariprir. Harta o kız karde-
şimden daha derin, erkek kar-
deşimden daha güçlü ve benim
deliliğimden daha gariprir.
İlk gri şafak bizi birbirimize
görünür hale getirdiğinden be-
ri sonsuzlnklar ııstıinp
Yunanistan, Kardak krizinde bügiyiABD'den almış
Simitis çok öfkelenmiş
MURAT İLEM
yüreğini elinle rutamazsın."
"Ben senin gibiyim, ey Gece,
sabırlı, rutkulu; çünkü göğsüm-
de, solgun öpüslerin kefenleriy-
le binlerce sevgiü gömülüdür."
"Öyle mi, Deli, sen benim gi-
bi misin? Sen benim gibi olabi-
lir misin? Ve bir ata biner gibi
fırtjnaya binebilir ve bir kılıç
olup şimşeği rutabilir nıisin?"
"Senin gibi, eyGece, senin gi-
bi güçlü ve uluyunı ve tahtım
gözden düşmuş tanrıların yığı-
nı üsfüne kurulu; ve benim
önümden de günier elbisemin
eteğini öpmek için yüzüme hiç
bakmadan geçerler."
"Benim gibi misin, ey karan-
lık yüreğimin çocuğu? \'e be-
nim vabanıl düşüncelerimi dü-
şünür ve boş sözlerimi mi konu-
luklar geçri; ve her ne kadar
pek çok dünvanın doğumunu,
tamamlanmasını ve ölümünü
görnıüş oisak da hâlâ istekli ve
hâlâ genciz.
Genciz ve istekiiyiz ve hâlâ
yalnızız ve terk edilmişiz ve bo-
zulmamış bir şekilde sanlarak
birbirimize uzanmış oisak da
rahatdeğüiz.Ve denetlenen ar-
zu ve gemlenen tutkuyla kira
rahat olabilir? Ateş-tann kız
kardeşimin yatağını ısıtmak
için nereden gelecek? Ve sel-
tannça erkek kardeşimin ateşi-
ni söndürmeye yetecek mi? Ve
yüreğime hükmedecek kadın
kim olacak?
Gecenin sessizliğinde kız kar-
deşim ateş-tanrının bilinmeyen
adını mınldanır ve erkek kar-
deşim uzaklardan soğuk ve ula-
şıimaz tannçaya seslenir. Fakat
ben uykunıda kime seslenece-
ğimi bile bilmiyorunı.
Burada erkek kardeşim dağ
ile kız kardeşim deniz arasında
oruruyorum. Biz üçümüz yal-
nızlıkta biriz ve bizi birbirimi-
ze bağlayan sevgi derin, güçlü
ve gariprir."
Geçmiş bayramınız, pardon ta-
tılinız size yarasın efendım
isilozgenturkıa superonline. com
Eski Yunanistan Başbaka-
nı Kostas Simitis, gelecek
hafta piyasaya çıkacak kita-
bında Kardak ve terör önjütü
PKK hderi Abdullah Oca-
lan ile ilgili krizleri anlattı.
Yunan basmı, Simitis'in
başbakanlık yaptığı 8 yıllık
dönemi anlattığı "1996-
2QQ4Aarahcı Bir Vıınanis-
tan için Siyaset" adlı kita-
bında yer alan Kardak ve Ab-
dullah Öcalan krizleri ile il-
gili bölümleri yayımladı. Da-
ha sonra "Kriz Gecesi" ola-
rak adlandınlan 30 Ocak
1996 tarihinde, Yunan parla-
mentosunda kuracağı hükü-
met için güvenoyu görüşme-
leri yapılırken Türk Silahlı
Kuv\etleri'nde alışılmamış
bir hareketlilik gözlendiği
haberleri gelmeye başladığı-
nı anlatan Simitis, akşam
21.45'te de ABD Başkanı
BU1 Clintonın kendisiyle
göriişmek istediği mesajının
geldiğini yazdı. Clinton ile
telefon görüşmesi yaptıklan-
nı belırten Simitis, daha son-
ra parlamentodaki başbakan-
lık bürosunda ilgili bakanlar
ve Genelkurmay Başkanı
Hristos Liberis ile bir araya
geldiğini kaydetti. Simitis,
Lıberis'in bu toplantıda ge-
rekirse kayalıklann bomba-
lanması ya da bir Türk gemi-
sinin mahmuzlanması için si-
yasi onay i&tedigiiii bellf U'r.
Toplantıda Liberis'e ikinci
Kardak kayalığının Türkler-
ce alınması endişesi taşıdığı
için korunup korunmadığını
sorduğunu da açıklayan Si-
mitis, Lıberis'in bu kayahk-
ta Yunan askeri olmadığı, a-
ma Yunan savaş gemilerinin
pozisyonunun herhangi bir
Türk gemisinin yaklaşmasını
olanaksız kıldığı yamtını ver-
diğini belirtti. Krizin yatış-
ması belirtilerinin görülme-
ye başladığı sırada hükümet
sözcüsü Dimitri Reppas'ın,
zamanın Dışişleri Bakanı
Deniz Baykal'ın ikinci Kar-
dak kayalığının alınd]|ını
ZİYARETİNİ ERTELEDİ
ATtNA (AA) - Yunanistan Başbakanı
Kostas Karamanlis ın. resmen açıklan-
mamakla birlıkte bu ay sonunda gerçek-
leştirmesi beklenen Türkiye ziyaretini er-
telediği öne sürüldü. Yunan Katimerini
gazetesi ve devlet televizyonu NET'in
yayımladığı haberlerde ziyarerin, "Türk
yetkililerin son zamanlardaki yapıcı ol-
mayan nitelikteki açıklamalan" nedeniy-
le süresiz olarak ertelendiği iddia edildi.
açıkladığı bilgisini getirdiği-
ni belirten Simitis, Yunan Si-
lahlı KuvvetJeri 'nın bunu te-
yit edemediğini ve tevidin sa-
at 03.30'da Dışişlen Bakanı
Teodoros Pangalos'u arayan
ABD Dışişlen Bakan Yar-
dımcısı Richard Holbro-
oke'tan geldiğini yazdı.
Türklerin Yunan Silahlı
Ku^etleri'nin burnunun di-
bmde işlennı yâptığım, bu-
nun teyidinin de 4 saat sonra
veABD'den alınmasının ken-
disini çok rahatsız ettiğini an-
latan Simitis, öfkeden kendi-
sini tutamaz hale geldiğini de
yazdı. Liberis'i suçlayan Si-
mitis, daha sonra istifasını is-
tediği komutanm bu talebi
reddetmesi üzerine kendisini
görevden aldıfını da hatırlat-
tı. Kitabında Öcalan'ın Yuna-
nistan'a getirilmesi, sonra da
Kenya Büyükelçiliği'nde
sakJanmasına da değinen Si-
mitis, bunu organize edenle-
re "kesinlikJe yetki verilme-
diğini" vurguladı. Simitis,
"GajTİ meşru bir biçimde
Yunanistan hükümetinin
yerine yetki kullanmaya
kalkıştılar ve ülkenin yasal
hükümetinden daha h i dış
polifika izleyeceğini sanan
bu 'süper vatanseverler' so-
rumsuzluğun doruğuna
çıktılar" ifadesini kullandı.
Ocalan'ın, Atina'nnı kendi-
sine ilişkin resmen açıkladı-
gı tezi hiçe saydığıru da belir-
ten Simitis, "O, arkadaşla-
rıvla beraber Yunanistan
ileTürkiye'yi savaşa sürük-
lemek istivordu" dedi.
GUNDEM MUSTAFA BALBA'
• Baştarafi 1. Sayfada
çıkacak... Ortalığı onlaraydınlatacak, sapsarı bı
aydınlık!
Bayramın ikinci günü Ankara'da tam böyle bi
hava vardı. Yağmur ahmak ıslatandan bir öte
âşık ıslatan hızındaydı. Kestanelersonbaharı kar
şılamış ama, uğurlamak bilmiyordu. Dallar, san-
nın bütün tonlarını yüklenmiş, tonlarca yaprakla
doluydu. Kimi ağaçlann dibindeki yapraklar dal-
lanndakınden daha çoktu. Aman Tannm, bu ağaç
ters mi dönmüş ne!
Salkımsöğütler tam dengede gibi. Yerdeki yap-
raklarla daldakiler sayıya tutuşsa kazananı yok.
Yapraklan çıtırdatıp birınin gövdesine yaslandım.
Hah işte bu da tam sonbahar orkestrası. Yağmu-
run yapraklara dokunuşuyla, rüzgârın yapraklan
sanp sarmalaması arasındaki sesler, yakınlığa gö-
re değişir. Hemen önündeki daldan gelen ses,
tok bir "f;p"tır. Uzaktakıler biraz daha az. Hepsi-
nın kanşımına bir de yerden gelen sesler eklenir.
Her nasılsa dalların arasından sızmış damlalar,
topraktaki yaprağa bir başka dokunur.
Bir orkestrayı, çalanlann tam ortasında dinle-
mekgibi birşey...
• • •
Yaprağının çoğu dökülmüş, dalların ucunda
bayrak gibi saflananlarla teselli bulan ağaçlarsa
bende, hoş bir meyhanenin son müştenlerini çağ-
nştınr.
Dalların, affedersiniz masaların çoğu boş. Do-
lu olanlarsa içtikçe susamış bir toklukla sallanır.
Şarkıların tümü gece yarısı makamına dönmüş-
tür. Uysa da uymasa da, söylenir her masada...
Dut ağacı işte böyleydi. Yapraklan seyrelmiş, in-
ce dalların altında yağmur kesecikleri oluşmuş-
tu. O damla damla yağmurlar, içine ışığı alıp na-
sıl da gece feneri gibi parlarlar.
Ahh düşen yapraklar... öylesine salınarak, rüz-
gârın dümenine tutunup menderesler çizerek in-
er kı aşağı... Belli, ayrılırken biraz da yolluk almış!
Meyhanenin bir müşterisi daha, aklı masalarda
usul usul çekilmiştir.
Kalan dut yaprakJarı, dut yememiş bülbül gibi.
Yağmurla rüzgârdan güzel soğuk meze mi olur!
Arada bir yaprak daha düşer, sendele şarkısı söy-
leyerek:
Sen de le... Sen de leeyy...
Ee masaya akşam oturup, sabah erkenden kal-
karsan, bu şarkı söylenir...
• • •
Bodurağaçlar dut seyri vermez ama, onlann da
havası başkadır. Elini uzatmadan bedenin dalla-
nna yapışır, selamlarlar:
Bizim boyumuz bodur, ama asıl dokunuş bu-
dur...
Dayanamaz dokunursun, elinde parmaklann
kadar sarı yaprakla kollarını yüzüne kaldınrsın.
Bir yaprağı avuçlarına almak kadar sevgi ve so-
rumluluk isteyen bir şey yoktur. Avuçlannı sıkıp
sarsan olmaz, yaprağın ütüsü bozulur. Bıraka-
mazsın... Parmaklannı oynatırken, onlardaavuç-
ların içinde canlı olduklarını gösteren kıpırtılar ve-
rir. Parmaklann mı sana ait, yapraklar mı, bir an
karıştınrsın...
Sonra dallara bakarsın, yaprakların koptuğu
yerlerin hemen dibinde miniminicik, bir gözucu-
nu çağrıştıran tomurcuklar uyur. llkbahar yolcu-
ları. Sefer uzun, sonbaharın şarkılarıyla uyuyup
büyüyecekler. Dokunmaya kıyamazsın.
Yazın ayazı, kışın kan...
Hiç etkilemeyecek onlan...
Yeniden yapraklara dönersin. Daldan koptuk-
lan yerde hafif bir sızı mı var ne!
Sonbahar, som bahar, gitme kal...
Benden de sarı yapraklar al...
ankcum v; cumhuriyet.com.tr
Avcıoğlu: Polfs eğîtîlmell
'Kocandırdöver,
sabret'deniliyor
EMİNE KAPLAN
ANKARA-TBMM
Töre ve Namus Cinayet-
lerım Araşttrma Komis-
yonu'na bilgi veren An-
kara Barosu Kadın Hak-
lan Kurulu Başkanı
MüjdeAvcıoğlu, buko-
nuda güvenlik görevli-
leri ile hâkimJerin eğitil-
mesi gerektiğini söyle-
di. Şiddet gördüğü için
karakola başvuran kadı-
nın "Kocandir döver,
biraz sabret" denilerek
evine gönderildiğıni
kaydeden Avcıoğlu, hâ-
kimlerin yasalara aykın
kararlar verdığini belirt-
ti. Komisyona bilgi ve-
ren Ankara Barosu Ka-
dın Haklan Kurulu Baş-
kanı Müjde Avcıoğlu,
yeni Türk Ceza Yasa-
sı'nda töre cinayetleri-
nın "nitelikli adam öl-
dürme" suçu kapsamı-
na ahndığını, ancak bu-
nun yeterli olmadığmı
söyledi. Bu konuda bi-
linçlendirme için eğitim
çalışması yapılması ge-
rektiğini kaydeden Av-
cıoğlu, şu görüşleri dile
getirdi:
• Toplumsal cinsiyet
eşitliğinin yaygınlaştı-
nlması, şiddetin daha az
orana indirilmesi için de
eğitim çalışmalanna ön-
yor. Şiddet gördüğü için
İcarakola sığınan kadın-
lar. "kocandır döver,
biraz daha sabret" gi-
bi ifadeler kullanılarak
şiddet gördüğü eve geri
gönderilmektedır. Bu
nedenle de polis ve jan-
darmanın eğitihnesi ge-
rekmektedir.
• Kadın Haklan Da-
mşma Merkezi 'ne fiziki
şiddet gördüğü için baş-
vuran bir kadına yardım
edildi, savcılığayönlen-
dirildi. Şiddet uygula-
yan eşe evden uzaklaş-
tırma ve silahının elin-
den alınması karan çı-
kanldı. Ne yazık ki, ko-
ca polis olduğu için hiç
kimse ne silahını alabil-
di ne de evden uzaklaş-
hrabildi ve kadın dayak
yemeye devam etti.
• Aile mahkemeleri
kuruldu. Ancak ne yazık
ki 4320 sayılı Ailenin
Korunması Hakkında
Yasa'yı uygulayan mah-
kemelerdeki hâkimler
de yanlış uygulamalar
yapmakta. yanlış karar-
lar verebilmektedir