25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 2005 PAZA1 OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Zamanlar Mektup Yazılırdı! "Varfık"\n eski sayılarını karıştırırken karşı- ma çıktı Necati Cumalı'nın yazısı... "ŞairDost- larım" dizisinde Cumalı'nın şiirlerinin bende nasıl bir yakıoiılCbir dostluk uyandırdığını, onu, çocukluğ.urnda erik hırsızlıkları yaptığımız bir semt arkadaşısaydığımı!.. Ama kızmıştı, "Ner- den çıktı buarkadaşlık" diye çıkışmıştı! Bu yaş- tan sonra böyle düşlerle oyalanmanın yanlışlı- ğını!.. Geçmiş.geçip gitmiştir, derler, ama zaman / parçalan capcanlı durur. Belleklerde, kitaplar- * da, gizK duygularımızda... Genç yaşadı, genç öldü Necati Cumalı! Çocuk yaşının duyarlığını hiçyitirmeden, o "nartanesigibi taze" dizele- ri, öyküleri hep yaşayacak... Geçmiş yıllarda, kırklı, ellili yıllarda sanatçı dost- lardan aldığım mektuplar koca bir yığın!. Kim- ler yok kt, Dağlarca'dan Ataç'a, Külebi'den Birsel'e, Onger'den. Aksal'dan Özdemir Asaf a., daha başka dostlara dek!.. Hepsi an- lamlı, hepsi birdönemin, bir sanatçı yaşantısı- nın silinmez izlerıni taşıyor... Bu arada Necati Cumalı'nınkiler!. 1947'deki o tatsız tartışmamızdan dokuz yıl sonra yazdık- larını okuyorum. 22 Nisan 1956'dan: "SaitFaikArmağant'nın 'DeğişikGözle'ye ve- hldiğini bugün ûğrendim. Sevindim tabii. Çok sevdiğim bir hikâyeci adına konulan armağa- nı kazanmak, daha çok sanatinançlanmla bağ- daştığı, beni Sait Faik'in anlayış, zevk, inanç- lanna yaklaştırdığı düşüncesiyle seviniyorum. Çok defa bu gibi konular üzerindeki tartışma- larım da bu bağlılığımla ilgilidirsanıyorum. Se- ninle her zaman konuşmak istediğim bir şey var. 'Değişik Göz\e'deki hikâyelerimde daha belirli bir çizgiye ulaşmışsam, diyebilirim ki bunda, senin tahmin etmediğin bir rolün ol- muştur." Elli yıl öncesi, bir masal gibi gelir. Oysa biz- ler masal insanları değilız, yaşadık, yazdık, ken- dimizi, toplumumuzu, insanımızı anlattık! Her birimiz kendine göre... Cumalı da şiirleriyle, oyunlarıyla, öyküleriyle, denemeleriyle kosko- ca bir kitaplığı doldurmuş bir kişi... Hep didin- miş, uğraşmış, zamanını boşa narcamamış... "Yazını, sanatoryumda okudum. Sevgi, mu- habbet dolu bir yazı. Beni son derece sevin- dirdin, sağ oJ... Hemen heryazını kaçırmadan okuyorum. Geçen günleri düşünerek, gün- günden olgun, ağırbaşlı birinsan olarak geliş- tiğin, öyle beliriyor ki! Maalesefbizim nesilde hâlâ kendini, etrafını hangi ölçülerle ölçüp bi- çeceğini bilmeyen, dedikodudan kurtulama- yan öyle çok kirnse varki!" Sevgili Necati Cumalı'nın mektuplan yazı ev- reninin aynlrnaz bir parçası!. Yalnız onunkiler değil, o 1940*lı, 50'li yılların genç şairlerinin, öy- kücülerinin dostça seslenişleri de öyle... Hep- sini derleyip toplamalı diyorum, hepsi çağdaş edebiyatımızı en gerçek bir aynadan yansıtan uçup gitmez zaman parçaları!.. Bir düzeftme: Perşembe günkü yazımda Si- irt yerine yanlışlıkla Bitlis seçimleri diye yazmı- şım, düzeltirim. O.A. Attilâ İlhan'da Deniz Oktay SONMEZDenizci-Yazar 1 957 Nisan'ında bır cumartesi, dün gibi anımsıyorum ve de o günü hiç mi hiç unutmadım, unutmayacağım. Zor bır kı- şın ardından birden çıkıp gelen ve tüm Is- tanbuTu işgal eden bır ilkbahar. Çamlı- ca eteklerinde iri san gözlü papatyalar beyaz bir firtına olmuş. Bir tatlı riizgâr öğleden sonra kız- lann saçlannda, eteklerinde uçuşmaktadır. Ge- mim, yoksul gemim demirii Miihürdarönlerinde. Yeni bir sefere çıkacağız. Bordamızda bızden de yoksul ve de yorgun küçücük bır tanker. Seferde kullanacağuriLZ yakıtı veriyor gemiye. Ayrıntı bir fantezi ama pınl pınl anımsıyorum. Sankı iri bir kedi yapıştırmış memesini bir kaplaru emziriyor demiştim ıçimden. Sancak bordamızda da başka bir tekne. Gemiye sefer kumanyası getirmiş. İJn. pirinç, yağ, şeker, artık aylar boyu ne yenilip içı- lecekse. Tayfantn nerdeyse tamamı gemide. Ilgi- li arkadaslar kalkış işlemleri için limana gittiler. Ben de aynı servis motoru ıle Kadıköy ıskelesı- ne çıktım. Yanımda fenerci Ereğlili Memed. Elin- de büyücek birkarton kutu. Uzun Çapa Marka ma- kamalannın kutusu. Kitaplar alırdım hep, deniz- de okumak için. Makarna kutusuna kitap doldu- racağız. GemiyeyaJat, kumanya almak gibi bir şey- di bu da yıllar yılı. Hacı Bekir şekercısınin karşı- sındaki Gençlik Kıtabevi'nde Attilâ Ühan, daha yeni çıkmış "Sisler Bulvan"nı imzalıyor. Etrafi- nı o gûnlerde benim yaşlanmda olan gençler, kız- lı eıkekli üniversiteüler çevirmişler. "AflFedersiniz gemimeyetismem gerek" dıyerek buinden sırası- nı nca ettığimı duyunca hemen ilgilenmişti. "De- nizci misin. sefere mi çdayorsun?" diye sormus- tu "Evet, kaptanım, iki saat içinde kalkıyonız. Açıkta,şuraaktademirti>iz". gözlerinde kendi ıç denizlerinden bir riizgâr gezındı. "Ne mutJu adam- sın sen bfliyorrausun"demişti. "Biliyorum** diye cevaplamıstim. "Nereyeyolculuk?" "Casablanca'da fosfat yükleyip, Belçika'da Gfaent'e götüreceğjz." Kıtabını "Okây Sömnez'edenizkrin bütünözgür- lüğü" diye yazarak imzalayıp vermış, "Hadi yo- lun açıkolsıuT demişti eJimi sıkarken. Gözlerin- de de sesinde de gizlı bir hüzün, hiç dinmeyecek bır özlem vardı. Attilâ tlhan'la ve gemide kitabı- nı okurken de "Pia" ile böyle tanışmıştık. Casabalanca'da bizi birkaç saatte yükleyiverdi- ler. Kalkmadan, gıdip limana yakın bıryerde so- ğuk bır şey içip dinlenmiştim. Dönerken nhtım- da Pia"yı gördüm. Ashndakim bilirkimdi, sade- ce bır kız, üstündekı "oyoksul yağmurlak''la zih- nımde Pia olup çıkmıştı. Oydu, onun yûrûyuşü, onungözlenydi. "Pia'yıCasaManca'dafosfat nb- nmında gördüm" diye yazıp bır kart postalamış- tım Attilâ Ilhan'a. Böylece yedi denizde yıllargeçti. Ben bir lima- na ulaşınca, Pia'yı hep rıhtımlar üstünde bir baş- ka limana kalkan gemiye doğru yürürken görü- yordum. Gün geldi bunun, bu peşınde koşmanın, elle tutulacakken kaybedilen bir mutluluk ve her seferyeniden başlayan birarayış, gerçek denizada- mının dünyasına yerleşen bır tutku olduğunu an- ladım. Yıllar, pruvası denizi bir bıçak gibi ikiye ayıran geminin bordasından akıp giden köpûklü sulardı... Biskay'uı, Manş Denizi'nin karakışla- nnda yaşanan karanlık geceler, ama vanlan ilk li- manda içilen ilk biranın köpüğünde unutuluveren onca çıle. Öyle olmasa dünyada bir tek gemici kal- mazmış derlerdi. Her neyse. Denizlerde geçen yıllar, Pia'nın nhnmlannda görünüp kaybolduğu limanlarda eridi gitti Yıllargeçtı Attilâ Ilhan'la dost olmuştuk. De- nizci, ille de kaptan olmayı nasıl istemişti. Daha gençlik yaşlarında gözlerindeki bir görme kıısu- ru nedeniyle nasıl olamadığını ve bunun gemiler, deniz ve denizcılık sevdasını nasıl daha da güç- lendirdiğını ama bu gizli sevdayı nasıl bütün ta- zelliği ile hep içinde sakladığını zaman zaman yeri geldikçe, özellıkle de ben seferlerden dönün- ce yaptığımız sohbetlerde hiç geçmeyen bır sızı- yı yeniden duyar gibi buruklukla anlatır ama he- men de başka bir konuya geçerdi. Gün geldi denızlerden, gemilerden aynldım. Yine göriişüyorduk. "Özlemhx)rmusun" diye so- rardı hep. Posta gemılen ve denizlerimızde toplu taşuna konusunda bır yazım yayımlanmıştı. On- dan alıntılar yaparak konu>u Cumhuriyet'te ye- niden ele almışn. O gün konuşuyorduk ve ben yu- kandaki sorusunu cevapladım Gemiler için. ezi- le büzüle ve ölesiye mahcup. "Her biri alır beni beoden götürür ufkun ötelerine, sonra da beni ba- na getirüier yine" div erek karaladığım bir şeyle- ri gösterince "Gördün mü bak" demişti, "Şiirge- mflerie manüğakafatutarbazea Burada oturur- ken ufkun ötelerinde de olabiliyorsun" Sana özenmek, senden oğrenmek, Atartirk'ü, Kurtuluş Sa\aşı mucizesını % e bu yurdu uısanı- rruzı. denızlen, gemilen, güzeUiklerı ve sevmeyi ögrenmek, tarifsiz bır heyecandı. Onu kıyılan hiç olmayan o bü\ük denize gön- dereli günler oldu. Gittığine bır türlü inanamıyo- rum. "Cumhurh'et"ı elıme alınca her sabah, el- lerim, gözüm ezberlemış, arka sayfadakı yerine bakıyorum. .\rkasından bir sürü yazıldı söylen- di. Gözlerimle gördüm. TeşvikıyeCaddesfndeel- ler üzennde giderken apartmanlardan çıçekler ya- ğıyordu üzerine Yine ne mutlu ki gözümle gör- düm Cumhunyefın 14 Ekim 05 tarihh sayısında NuriKurtcebe'nın çızdığı karikatür bir gerçeği on ikıden \wmustu Atatürk eliru uzatmış, o ünlü şap- kası, bovnuna doladığı atkısı ile karşısında duran Attilâ Ilhan'a "Hoş gcklin çocuk" diyordu. Ben- ce bu sözler onun ıçın hak ettiği bir madalya ve en büyük mutluluk olmuştu. w * Seçme Smavlan Uzerine... Celil ALTIN -Jf V lkemizde ortaöğretim çıkışlı I I gençlerimiz, öğrenımlerini bir \~s üst öğrenim kurumunda sür- dürebilmeleri için ÖSS adı verilen sı- navdan geçiyor. Bu sınavda yeterpu- an alan öğrenciler, kazandıklan öğ- renim kurumuna girebiliyor. Sınavlarda öğrencilere sorulan so- nılar liselenmızin özellikle ilk iki sı- nıfuıdan, daha çoğu da hse birinci sı- nıfkonulanndan çıkanlıyor. Sınav, her dersten bellı sayıda çoktan seçmeli test sorulanyla oluşturuluyor. Bu- günlerde öğretimprogramlannda ya- pılan değişiklıkler smavlara da yan- sıhlıyorsa da bu yansıtma özde de- ğil dışta, sınavlann içeriğini değil bi- çimini değiştiriyor. Bu sınavda öğrencilerin olabildi- ğince çok soruyu doğru yanıtlayabü- meleri içın iki öğretim kaynağı var: Okullar, dershaneler ve özel öğret- menler. Okullann temel görevi, üç yıl boyunca öğretim izlencelerine (müf- redata) göre öğrencilere Türk dili ve edebiyatı derslerinde okuduklannı ve dinlediklerini anlama, anladıkla- nnı sözlü-yazıh anlatmayetisi kazan- dmnak, öteki derslerden edinilen bil- gileri araç olarak kullanıp düşünme- >i öğrctmek; çeşitli sorunlar karşısın- da en doğru yolu bulabilmektir. Ne yazık bugün lise öğretimi bu görevi yeterince yerine getiremiyor. Okutu- lan derslerle öğrenciler öğrendikle- rini ne düşünme aracı olarak kulla- nabiliyor ne de düşündüğünü yazı- lı-sözlü anlatabiliyor. Dershanelerin görevi ise öğreti- lenden düşünceye geçmek değil, yıl- lardan beri biriken ÖSS sorularuun yanında kendi ürettikleriyle lise öğ- rencilerini sait smavlara hazn-lamak- ür, başka bir eğitim kaygısı yok ders- hanelerin. Dershanelerin başlıca işi, çok soru çözebüme becerisi kazan- dırmaktır. Doğrusu, seçme suıavla- nna hazırlamakonusundadershane- ler, okullardan çok çok önde. Ders- haneler bu nitelikleriyie bir çeşit sı- nav okulu. Böylece dershanelerin öğretim yöntemi giderek okullara egemen oldu. Öncelikli amacı çeşit- li derslerden edinilenbilgilerle oluş- turulması gereken soyut düşünce üre- timı, okullann temel görevi olmak- tan uzak kaldı. Bilgilerin belleklere yiikletilerek soruya dönüştürülmesi becerisi. öğrencilerin okullardan çok dershaneleri önemsemelerine neden oldu. Okullar da büyük ölçüde ders- hane yöntemlenne uyum göstermek durumunda kaldı, öğretimden bek- lenen amaç, smav kazanma amacıy- layerdeğiştırdı. Oysa lise sınıflanndakı derslerin öğretimınden beklenen, yükseköğre- timdeki bir biüm dalına hazırlık de- ğildir. Öğrencilere, lise derslerinde- ki bilgüeri belletmek, sorulan soru- lara kitapta yazılı olduğu gibi yanıt vermek de değildir. Lise derslerinde kazandınlan bilgilerden her biri, bir düşünme aracıdır. Bir durum, bır olay, bir sorun karşısında, okunan derslerde yanıo olmayan, hepsinin bı- leşkesiyle ulaşılabilen doğru>ıı bu- labilme gücü kazandırmaknr lise öğ- retimindenamaç. Yükseköğretimde bu düşünce birikimi üstüne konacak bilgilerle belli dallann öğretimi sür- dürülecektir. Ne yazık bugün lisele- rimizde artık dersler, sağuklı düşün- me amacını gerçekleştirecek biçım- de işlenmijor. Bunun danedenı, üni- versıte smavlandır. Sınavlann bel- leğe dayalı, belleklere yığılanlann birbırinden aynmını araşûran nitelik- tekı sorularla oluşturuhnasmdan ile- ri gelıvor. Oysa sağlıklı bir lise kül- türü almış. başka bir deyişle. öğre- nimini bir bilim dalında sürdürecek öğrencıden, sınavlarda sait bılgiye dayalı sorulan doğru yanıtlaması de- ğil, öğrendıklennden ürettıği düşün- ceyie yanıtlayabileceğı sorulara ya- nıt vermesi beklenir. Bu sorunu bir ölçüde olsun çözebilmek içın sınav- larda hiçbir derse dayanmayan, ama bütün derslerin öğretiminden bekle- neni yoklayan sorulann soruhnası düşünülmehdır. Böyle bir tutum, okuuann, dershanelerin sınav kazan- dırmak için öğrencileri bilgi hamalı yapmamn yetmeyeceğini; yararsız. üstelik zararlı bir çaba içinde olduk- larını anlamaları bakımından da önemlıdir. Seçme sınavlannın ama- cı, okullarda kazandınlan bilgilerin oylumunu ölçmek değil, edinilen bil- gilerle vanlmak ıstenen yere yakla- şımı yoklamak olmalıdn-. PENCERE Berin Hanım••• Eski deyişle "harcıâlem" laftır; "zaman ne çabuk geçiyor". Berin Hanım'ı yitireli dört yıl olmuş... Berin Hanım kim?.. Yunus Nadi'nin gelini.. ; CdalSahir'inkızı.. " Nadir Nadi'nin eşi.. Çok önemli sayılması gereken akrabalıklann göl- gesinde bır ömür boyu yaşayan Berin Nadi güneş, ışığına ne zaman çıktı?.. • Binizdeki Cumhuriyet bir 'fıkirgazetesi'dir... Bu gazete Ükirgazetesi' olduğunu unutanlan çarp-« mıştırveçarpar... Geçmişte bu yolda çok olay ve deney var... Peki, bu gazetenin fikri kimın fikri?.. öyküyü herkes biliyor mu?.. Tarihçe ne kadar yi- nelense azdır. Yunus Nadi, 29 Ekim 1923'te Ankara'da, Büyük Millet Meclisi'nde Cumhuriyetin kurulduğunu ilan eder; ama, Istanbul'da haJrfelik devam etmekte, 'Mü- tareke Basını' da 'Babıâli'öe bu yoldaki yayınlannı sürdürmektedir... Mustafa Kemal, Yunus Nadi'ye der ki: - Çocuk, Istanbul'a grt, Pembe Konak'ta Cumhu- riyet'i kur!.. Cumhuriyet gazetesinin çıktığı yıl, halifelik kaldın- lacak, 'öğretim Birliğı Devrimi' hayata geçirilecek- tir... Bu gazete fikir gazetesidir... Hangi fikirdedir?.. Atatürk.. Yunus Nadi.. Nadir Nadi.. Bu üç kişi Cumhunyet gazetesinin hangifikirdeol- duğunu lafügüzafa bırakmadan tarihe yazmışlardır- Nadir Nadi'yi yitirdiğimız zaman Cumhuriyet ga- zetesi birsarsıntı yaşadı. Ancak gazetenin fikrini de-> ğiştirmek isteyenler başan kazanamadılar; Cumhu- riyet bu serüveni pahalı ödedi... Berin Hanım'ın gölgeden ışığa çıkması bu süreç- tedir... Celal Sahir, Atatürk'ün yakınıdır; bu babanın kızı- nın Yunus Nadi'nin gelini, Nadir Nadi'nin eşi olma- sı, kimliğini de saptayan bir tanhsel rastlantı mı?.. Berin Hanım, Nadir Bey'i yrtirdikten sonra gaze- teyi geleceğe fıkriyle ve zikhyle emanet etmek için 'Cumhuriyet Vakfı'nı kurdu. Gölgeden ışığa çıktı.. Vakrf senedinde fikir gazetesinin fikri yazılıdır. • Keşke Berin Hanım yaşasaydı da bugünleri göre- bilseydi. Cumhuriyet Vakfı basının medyalaştığı bir süreç- te, çok olumsuz koşullarda ve zamanda kurulmuş- tu; ama bütün güçlükleri aşarak, duvarian yıkarak ba- şanya ulaştı, gazete yeniden yükseliş sürecine gir- di. Berin Nadi'nin istediği gerçekleşmiştir. Gazetenin sahibi olan Cumhuriyet Vakfı'nın Yöne-I tim Kurulu: Aydın Aybay, Lale Tokuş, Cüneyt Ar-- cayürek, Alev Coşkun, Atilla Coşkun, Şükran So- ner, Erol Erkut, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, Ibrahim Yıldız, Mustafa Balbay, İlhan Selçuk... . Cumhuriyet Vakfı kendisıne bağlı şirketlerin yüz- de 59 hisselerine sahiptir... Berin Nadi'yi sevgiyle, saygıyla, özlemle anıyo- ruz. Sony Ericsson VValkman™* telefonlar WALKMAN"TELEFONLA BULUŞTU müziğin her yerde cebinde Okula giderken, ışten dönerken, tatile çıkarken, hatta uçaktayfcen... Yeni VValkman™ telefonlarla muziğin, hayatının her anında. Sevdığın şarkıları telefonuna kolayca kaydet ve sadece tek bır tuşla dinlemeye başla. FM radyo özellıği ile favori radyo kanallann arasında gezin, müziğin keyfinı dıledığın gibi yaşa. W800i VV55Oİ 1S5 şarkı depolama* 512 MB Memory Stıck Pro Duo 7 " bellek kartı 1 .: _ Ve 2 Megapıksel + Otofokus Szellıklı kamerasıyia gerçek fotoğraf kalıtesı GOkset. ı.langa Gnpm ue Ûmt Sayı VVBOCTye yoHennş yep/en MP3tan * sznfe bukeuıor 65 şarkı depolama* 256 MB danılı bellek Muzığınızı paytasrnanızı sağlayan stereo hopariörler Ve 1 3 Megapıksel kamera Ortak ozellikieri 30 saatin üzennde mOzik dınleme suresı 20 kanal hafızalı RDS lı FM Stereo Radyo UCUS mOdU fS3dece W3tkman ™ Gtejtı&ntr kuHartdiğt rnüsk modu } Mükernmel ses kalıtesı sağlayan özel stereo kulaklık Belleğınızde daha fazla muzık depolamanızı sağlayan AAC formatjnı destekler. www.sonyericsson.com.tr AAC tormat*» kutonorsk ay^ katcsde O orarvnds Oaha ZE\TİNBUR\U 3.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ 2005 68 Tal. Bir borçtan dolayı hacızlı ve aşağıda cıns, mıktar ve kıymetleri yazılı taşınırlar satışa çıkanlmıştır. Bırınci açık artırma 23.11 2005 günü saat 11.00 ile 11.10 arasm- da Topkapı Maltepe cad. OBAKÖY ÎŞ- MERKE2Î TOPKA- PLZ.BLTRNU, adresin- de yapılacak ve o günü kıymetlerin o o60'ına istekh bulunmadıfiı takdirde 28 11 2OO~5 günü aynı yer ve saatte 2. antırma yapılarak satılaca|ı. Şu kadar ki, arttırma bedelinın ma- lın tahmin edılen kıy- metının °n4p"ını hııl- ması ve satış ısteyenın alacağına rüçham olan alacaklının toplamın- dan fazla olması ve bundan başka paraya çevırme ve paylaştır- ma raasranarmı geç- mesinm şart olduğu. mahcuzun satış bedelı üzerinden %18 KDV'nın alıcıya ait olacağı ve satış şartna- mesınin ıcra dosyasın- dan görülebileceği, masrafı verildıği tak- dirde şartnamenın bır örnefinin isteyene gönderilebıleceği. iha- leye iştirak edecekle- rin, satışa konu taşınır- lann muhammen bede- lın o o20'sı nıspetmde temınat yatırmalan ge- rektiğı. fazla bılgi al- mak ısteyenlerın yu- karda yazılı dosya nu- marası ıle dairemize başvunnalan ılan olu- nur. 25.10.2005 Muhammen kıymeti LlRA: 20.000.00 YTL ADEDt: 1 CfNSl, MAHÎYETl VE ÖNEMLİ ÖZEL- LIKLERİ: 34 EMC 08 PLAKALI 2002 MO- DEL MITSUBİSHİ SPACE STAR MAR- KA AR.AÇ VURUĞU KIRIĞI YOK. 4 G18660571 MOTOR NOLU XMOLNDG- 3A2FOO51O8 ŞAŞl NOLU Basıc: 51874 '-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear