29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 OCAK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\^ U J_j J_ U J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 İİUYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Antikçağın tanığı 'Uluburun II Batığı' ile eski İzmir kayıkları artık 'su yüzünde' olacak Denizlerintarihsel tanıklarıGeçmişin 'uygarlık tanıkları' de- nince akla ister istcmez hep 'mimar- lık ürünieri' geliyor. Antik kentler- den tarihsel dokulara kadar, binyılla- rın yapı sanatı ve yerleşme örnekle- rınden elde kalanlar, 'yaratıcı aklın ve hünerli ellerin' çağlar ıçindeki serüvenini belgeliyor... Yapıların yanı sıra özellikle ev eş- yaları, takılar, araç-gereçler, giysiler ve artık 'sanayi nıirasr olarak ko- runmaya alınan eski makineler de bu büyük serüvenin belgeleri... Tarihin aynı derinliklerinde geli- şen 'denizcilik' yaşamının tanıkla- rıysa en ılkel sallardan başlayıp yel- kenlilere, kalyonlara ve buharlı gemi- lere dek ulaşan su taşıtlan... Öncele- ri taşımada kullanıldılar; yüzyıllar ilerledıkçe denızaşırı fetihlerın, dün- yayı değiştiren keşiflerin, koloni kentler kurulmasının, korsanhkların ve nıce büyük savaşların kahraman- ları oldular. Bıınlar arasında yıne çağlar boyu dcniz altında kalan 'batıklar', o dö- nemlerın ticaret ve siyasal yaşamına ışık tutan hazıneler olarak su altı ar- keolojısinin gözbebekleri... Kıyı kentlerınin denizle ilişkilerini zengin- leştıren 'kayıklar' da aynı kentlerin geçmiş- teki kültürel yaşamlarının artık kartpostallar- da kalan simgeleri... Tarihl 'algılanır' kılmak İşte bu mirasın özgiin örneklerini yeııiden canlandırmak, böylece bugünkü ve gelecek kuşaklara tarihsel bilinçlerini geliştirmelerı ıçın 'geçmişi algılama' olanağını da armağan etnıek amacıyla bir grup 'Anadolu sevdalı- sı' heyecan verici bir çaba içinde... Adlarını '360 Derece Tarih Araştırma GrubıT (360- TAG) olarak belirleyen ve ar- keologların yanı sıra gemicilerden müzisyen- lere, balıkçılardan siyasetbılimcilere kadar değişik meslek ve uzmanhklardan üyelerın - oluşturduğu grup, ilk projcleri arasında İzmir j Tarih ve Sanat Müzesi'ne 'Trireme Tekne- |si'nikazandırdı... ' Ardından 'Uluburun-II Batığı'nı yenıden yaratmaya başladıktan sonra şimdı de yine Iz- mir'de Kordonboyu'na 'İzmir Kayıklarını' armağan edıyor. Önce bu nazlı ve zarıf kayıkların öyküsünü dinleyelim. 360-TAG adına projeyi yöneten arkeolog Osınan Erkurt anlatıyor: "Tüm projelerimizde anıaç, tarihin masalsı algı- lanışına da alternatifler sunmak. Canlan- dırmalar için edindiğimiz bilgi vc deneyim- leri akademik çevrelerle de paylaşıyor ve kanıuoyuna sunuyoruz. Bu anlamda İzmir Kayıkları projesi, denizcilik geleneğinin yok olmaya yüz tutmuş tekne tipleriyle çağ- daş toplumu yeniden tanıştıracak. İlk İz- mir kayığı da Ocak (2005) başında suya iniyor." Proje kapsamında, başı kıçı bir, dar ve uzun, jr B yelken ve kürek seyri yapabilen eski tekneler, tarihı İzmir fotoğratlarından yararlanılarak inşa edılıyor. Bu yolla sivıl kaptan yetiştiren okulların öğrencileriyle İzmir halkının deniz sevgileriniart- tırmaya da Uluburun-II, 3 bin 200 vıl önceki tekniklevapılıyor... katkıda bulu- - tskenderiye (Mısır) - İrapetra (Girit) - İrak- lion (Girit) - Rodos - Bodrum... Böylesi bir coğrafyayı kucaklayan batıktan çıkan buluntular 'Mikenliler, Nübyeliler, Ke- nanlılaı, Kıbrıslılar, Mısırlılar, nulacak. 'Kordel- yo'dan Pasa- port'a İzmir Kayıkları Projesi'nin kapsamı içinde bir belgesel film de var. Osman Erkurt diyor kı: "Bu film, İzmir Kayıklan'nın yeniden yapım süreciyle bugünü geçmişten model- lenmiş haliyle dünü ve ko- *' nunun evrensel boyutuyla tüm zamanları içeren deniz insanlarını ve deniz şehri İz- mir'i anlatacak." Uluburun-II Batığı Grubun diğer bir anlamlı projesı de 'Ulubu- run-II'... Bilınen en eski deniz batığı; aynı za- manda bilinen en eski ticaret gemisi önıeklerin- den. .. Rotasından ötürü 'açık deniz' teknele- rının de öncüsü... 1984 yılında başlayan ve 22 bin 400'den faz- la dalış gerçekleştirilen antik teknenin 3300 yıl önce ızlediği bu rota bakın nasıl: Kaş - Anamur - Girne (Kıbrıs) - Mersin - Ras El Basit (Su- riye) - Lazkiye (Suriye) - Trablus (Lübnan) - Beyrut (Lübnan) - Hayta (İsrail) - Tel Aviv (İsrail) - Aşkelon (İsrail) - Port Said (Mısır) Kassitler' ve 'Asurlular'ın ti- caret ve yaşanı kültürleri hakkında bılgiler veriyor. Bu özelhğıyle ve çoğu ba- kırla kalay- dan oluşan yüküyle Tunç Çağı'nı da sımgeli- yor. Kraliçe Nefertiti'nın kraliyet mührunden dev anforalara, Kıbrıs çömlekle- rınden Miken kaplarına, fildışinden kehribara ve en değerli mücevherleıden dönemin savaş aletlenne kadar tam 20.000 parça, geminin bat- masıyla birlikte 3 bin 300 yıllık biruykuya dal- mıştı. Gemi ve taşıdığı sırlar bu uykudan 1982 yılındaki ilk dalışlarla uyandı. Şimdı de 360-TAG soruyor: "Günümüzden üç bin-dört bin sene önce denizciler nasıl se- yir yapıyorlardı?" Yanıtınıysa şöyle veriyor: "Önce sakin su- larda seyrettiler. Yüzen herhangi bir şeyle, kütüklerle belki derilerle. Önce kürek, ar- dından yelken. Yelkenin keşfiyle denizciler ilk kez kendi güçlerinden, kölelerinden ve hayvanlarından başka bir güç kullanmış ol- dular; rüzgârı. Bu keşif yüzy ılları, binyılla- rı aştı, en kolay ve ucuz ulaşını şeklini oluş- turdu. İnsanları, kültürleri, yükleri, aşkları taşıdı uzaklara..." İşte, eski denizcılerin hikâ- ir zamanlar "kıyı" onlarla vardı... Şimdi yeniden var olacak... (solda). Kordelyo'dan Pasaport'a eski sevdalarıyla yeniden buluşacak olan İzmir kayığı (üstte). yesi böyle başladı; Mısır'dan Mezopotamya'ya ve Anadolu'ya kadar... Uluburun-I I buluntuları, 20 yıl boyunca arke- olojı ve bılım dünyasını heyecanlandırdı. Ge- mıyle ılgili şaşırtıcı bilgıler sadece taşıdığı yü- küyle sınırlı değıldi. Taşıdığı stratejik ve farklı kültürlere ait yüklerle lÖ 1300'lerde Akdenız'de düzenli ticaret yapıldığının ipuçlarını veriyordu. Tunç Çağı gemılerı, Akdenız'de daıresel rotalar izlıyordu. Bu rotaysa yaklaşık l .700 mıl uzun- luğundaydı... Şubatta yeniden denizde... Urla'da geçen nisan (2004) ayında tıpkı yapı- mına başlanan Uluburun-II teknesi, döneminin tekniklerıne sadık kalınarak inşa edıliyor. Bu tekniğin en özgün yanı olan "ahşapların çivi kullanılmadan birbirlerine bağlanması", tek- neyi inceleyecek herkeste bınyılların ustalığına hayranlık uyandıracak. Yine aynı döncme uygun olarak sadece 'yel- ken'le sefere çıkacak olan 15 m. boyundaki an- tik tekneye 40 yaşındakı bir 'Tırhandil' yar- dımcı olmak üzere eşlik edecek. 12 Şubat 2005'te tstanbul'daki bir denizcilik fuarına 'denizden gidecek' şekilde yapımı sü- ren Uluburun, izleyen mayıs ayındaki Marma- ris Deniz Festivali'ne de katıldıktan sonra bili- nen antik rotası olan 'Doğu Akdeniz seyahati- ne' başlayacak... Hemen tüm eski lımanların geçmişini oranın ınsanlarına anımsattıktan son- ra da tarihsel seferinı tamamlayarak Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin nhtımına bağlana- cak... 360-TAG'ın bu anlamlı, özverili ve heyecan verici projeleri, Anadolu uygarlıklarına ve özel- likle "denizlerin büyülü tarihine" yakınlık du- yanlardan ilgi ve destek bekliyor. (tletişım: info@~i60derece.info) YARINDAN iTlBAREN GÖSTERİMDE Gönül Yarası 'nın galası yapıldı AYÇA TEZER Yavuz Turgul'un, gösterimde oldu- ğu dönemlerde büyük ilgi gören 'Eşkı- ya' filmindeıı sekiz yıl sonra çektiği ilk film olan 'Gönül Yarası'nın galası ön- ceki akşam yapıldı. Lütfi Kırdar Kong- re ve Sergi Sarayı'nda yapılan galaya filmin yapımcısı ve oyuncularının ya- nı sıra sinema dünyasının ünlü adları da katıldı. Yarından itibaren gösterime gi- recek olan "Gönül Yarası", Türk sine- masının önde gelen sanatçılarından Şe- ner Şen'in ödüllü filmi "Eşkıya"dan sonraki ilk filmi olmasıyla da dikkat çektı "Gönül Yarası" ekibi Eğitim Gönüllüleri'yle birlikte Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek filmin gala geliri- nı Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vak- fı'na bağışladı. On yıl boyunca vakfın etkinliklerine destek veren büyük bağışçı ve katılım- cıların davet edildiği gala Arçelik, Aygaz Fiat-Tofaş, Ford Otosan ve Opet'in spon- sorluğuyla gerçekleştirildi. Gecenin açı- Yapımcıhğını Mine Vargı, Ömer Vargı ve IYlustafa Oğuz'un üstlendiği, Yavuz Turgul'un yazıp yönettiği filmde, Şener Şen, Meltem Cumbul ve Tinıuçin Esen rol alıyor. lış konuşmasını yapan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Yönetim Kurulu Baş- kanı Prof. Dr. Süha Sevük, bu projenin eğitimin önemine inanan ve daha aydın- lık bir geleceği destekleyen herkes için gıırıır verici olduğu kadar, örnek göste- rilen bir buluşnıa olduğunu da dile getir- di. Sevük konuşmasının ardından gece- ye destek veren sponsorlara plaketlerini sundu. Yapımcılığını Mine Vargı, Ömer Vargı ve Mustafa Oğuz'un üstlendiği, Yavuz Turgul'un yazıp yönettiği Gönül Yarasf nda başlıca rolleri Şener Şen, Meltem Cumbul, Timuçin Esen, Gü- ven Kıraç, Devin Çınar, Sümer Til- maç, Erdal Tosun ve Ecenaz Kızıitan oynuyor. Film, tüm yaşamını Doğu Anadolu'nun uzak köylerınde geçirmiş bir öğretmenin emekli olduktan sonra döndüğü tstanbul'da taksi şöförlüğü ya- parken, bir pavyonda türkü söyleyen bir kadınla karşılaştıktan sonra yaşadıkla- rını anlatıyor.â Sergi 8-18 Ocak tarihlerinde Sabahat Denizhan Sanat Merkezi 'nde Beş sanatçının 4 Buluşma'sı • Resimlerin yanı sıra seramik ve cam heykellerin de yer aldığı karma sergiye Mine Arasan, Solmaz Aksoy, Özlem Özer, Mehmet Tekirdağ ve Engin Turgut yapıtlarıyla katılıyor. Kültür Servisi - Mine Ara- san, Solmaz Aksoy, Özlem Öz- er, Mehmet Tekirdağ ve Engin Turgut'un bir araya gelerek oluşturduklan 'Buluşma' ser- gisi 8-18 Ocak tarihleri arasın- da Sabahat Denizhan Kültür Sa- nat Merkezi'nde görülebilir. Karma sergide resimlerin yanı sıra seramik ve cam heykeller de yer alıyor. Mine Arasan ken- dine özgü bir üslup geliştirmiş. Bîr ;iir tutkunu lç dünyasını, hayata bakışını duygusal, şiirsel ve sımgesel bir anlatımla dile getiriyor. Solmaz Aksoy'un bir şiir tutkunu oldu- ğunu biliyor muydunuz?.. Özel- likle Edip Cansever onun en çok mola aldığı istasyonlardan birisi... Ressamın tablolarında, eşsiz bir renk armonisi, tatlı bir melodi, stilize edilmiş bir figü- re, küçük bir lekeye eşlik edi- yorsa burada şiir sevgisinin pa- yı olmadığını kim düşünebilir?.. Resimlerinde hep o bir bitme- mişlik duygusu egemendir, şiir de böyle değil midir zaten?. Özlem Özer özgün ve işlevsel cam, seramik sanat objeleri j^a- parken, geçmişin ru- hunu mu sevindiriyor bilemiyoruz.. fakat dokunduğu her şeye hayat verdiği besbel- li... tşte bu bağlamda sanatçının yaratıcı düş dünyası kadını çeşme- ye de dönüştürür, av- luyada... Belki de sa- natçunızın elleri 'sa- natsal bir forma' dö- nüşmüş de biz göre- miyoruzdur kim bi- lir'?.. Mehmet Tekir- dağ hem senarist hem öykücü hem ressam hem de bir ney ustası. Mehmet Tekirdağ'ın suluboya resimlerinde zarafet ve ışık yan yana gelmiş. Duygu yüklü sezgisiyle sulubo- ya bir hayatın nefesini üflüyor kâğıtların üzerine... Engin Tur- gut ise resimleri için şunları söylüyor "Resimlerimdeşiir- lerimin dilini ve müziğini ya- kalamak miimkün. Benim resmim, resmin kurallarının dışında, resmin kurallarına pek sığmayabilir. Fakat yaptı- ğım resimlerimin bir dili ol- madığını da kim söyleyebi- Mine Arasan'ın sergide yer alan bir yapıtı. lir?.. Kelebeklerin rengini ve melek dilini kullanıyorum re- sim yaparken, iyimser oluyo- rum, hayta oluyorum, rüsva oluyorum, bir aşkın gülümse- yişi oluyorum.. fakat yine de 'söyleyemem kayıkların bir bö- cek gibi gül ya da yasemin kok- tuğunu'..." Sabahat Denizhan Kültür Sa- nat Evı. Balmumcu Mahallesi Ruhi Bağdadi Sokak No: 2 Or- taköv / htanhul)* ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bip Başyapıt: 'Antik Yunan Uygarlığı... Evrensel Basım Yayın, Isviçreli araştırmacı And- re Bonnard'ın 'Insan ve Tragedya' adlı ünlü eseri- ni yayınladığı sıralarda, aynı araştırmacının üç cilt- lik dev eseri 'Antik Yunan Uygarlığı'nm da yayıne- vince basıma hazırlanmakta olduğunun müjdesini vermişti. Verimine her zaman saygı duyduğum bir yayın kuruluşu olmasına karşın, Evrensel Basım Yayın'ın bu müjdesini o günlerde, kuşkuyla olmasa bile, ha- fiften - hani, ya herhangi bir engelle karşılaşılırsa! gibilerinden! - bir yürek çarpıntısıyla karşıladığımı itiraf etmeliyim. Ama artık ne kuşlulara, ne de çar- pıntılara gerek var. Çünkü Andre Bonnard'ın antik- çağ Yunan uygarlığı üzerine kaleme alınmış en te- mel eserlerden biri olan 'Antik Yunan Uygarlığı', ar- tık nefis bir baskıyla ve Kerem Kurtgözü'nün her bakımdan örnek alınması gereken çevirisiyle eli- mizde. Böyle eserlerin çevirisine tanış olanlar ya da konunun uzmanları, bu tür araştırmaların başka dil- lere aktarılması bağlamında kavramları ve terimle- ri doğru kullanmanın ne denli önem taşıdığını, ve kavramsal düşüncenin henüz yeterince kök salma- dığı ortamlarda da bu işin ne kadar çetin olduğu- nu çok iyi bilirler. Kerem Kurtgözü, 'Antik Yunan Uygarlığı'nda bu çok zor işin üstesinden gerçekten hakkıyla gelmiş. 'Antik Yunan Uygarlığı' için biraz yukarıda 'ar- tık...elimizde.' diye bir söylem kullandım. Ama bir başka bakımdan bunun ne ölçüde böyle olduğu, ya da böyle bir başyapıtın kitapçılarda ne ölçüde ken- dine yakışır bir yer bulduğu epey tartışılabilir. Zira çok şık bir kutu içersinde satışa sunulan ve her ki- tapçı vitrini için başlı başına bir süsleme sayılabi- lecek bu eserin vitrinlerde görünmesiyle kaybol- ması, neredeyse bir oldu. Çok kısa bir sürede 'An- tik Yunan Uygarlığı' da kimi benzerleri gibi, kitapçı dükkânlarının iç kısımlarında, ait olduğu - ve ancak özellikle ilgilenenlerin bulabilecekleri - seksiyonda- ki yerini aldı. Bu durum, aslında kültüre ve kültürümüze ne ya- zık ki bize özgü bir yanlış bakış açısının yeni bir gös- tergesinden başka bir şey değil. Çünkü biz, onyıl- lardır kendi kültürümüze ve onun geçmişine sen- tezci değil, fakat ayıklayıcı ve ayrımcı bir bakış açı- sıylaeğilmekteyiz. Bugün kendi kültürünün köken- lerini Mezopotamya'da aramakta ve bulmakta hiç- bir sakınca görmeyen Avrupa'nın aksine, bizim kül- türe bakış açımız bağlamında en önem taşıyan nok- ta, sanki ne olduğumuzu değil, fakat ne olmadığı- mızı iyi saptamak! Böyle bir bakış açısı doğrultu- sunda, 'Antik Yunan Uygarlığı' gibi bir başyapıt da, ancak Yunan uygarlık tarihi ile ilişki kurmak isteyen- leri birıncil olarak ilgilendirecektir! Bu anlayış, aynı zamanda kendi kültür tarihimi- ze değgin bakış açımızdaki gaflet noktasını belirle- mektedir. Çünkü en canlı köklerini Homeros'ta bu- lan, 'lliada' ve 'Oysseia' ile tragedyalar çağına, oradan trajik düşüncenin doruk noktaları olan Aiskhhilos, Sofokles ve Euripides ile modern Ba- tı düşüncesiyle köprülen kuran antik Yunan kültü- rü ve uygarlığı, gerek coğrafya, gerekse toplumsal bağlamda Anadolu'nun ve Ege'nin kültürel geçmi- şinden de bağımsız düşünülemeyecek bir bütün- dür. Aynı durum, bugün 'Anadolu kültürü' diye ad- landırdığımız kültürel bütün için de geçerlidir. Yani Anadolu kültürü diye bir olguyu da Yunan kültürü- nün öncesinden ve sonrasından bağımsız, yapay bir yalıtılmışlık içersinde üretken kılabilmek, ola- naksızdır. Değerli bilim adamımız Taner Timur, 'Antik Yu- nan Uygarlığı' için kaleme aldığı önsözünde:'... Yok- sa geri kalmışlığın eziklikleh içinde hep ileriye bak- ma telaşımız, bizlere tarihi referanslarımızı tama- men unutturdu mu? Yoksa XIX. yüzyılın yarattığı ki- mi saplantılarımız, sadece geleceği değil, geçmişi görmemizi de mi engelliyor?' diye sorduktan son- ra, şöyle bir saptamaya ve soruya da yer vermiş : "Yunan Antikitesi'nden 'tarihi referanslarımız' ola- rak söz etmem kuşkusuz birçok okuyucuma garip gelecektir. Etnik vurgulu bir kültür egemenliğinin neredeyse Türk olmayan her şeyi 'öteki' olarak damgaladığı birortamda böyle biriddia elbetteki şa- şırtıcıdır. Fakat, yanlış mıdır?" Evet, yanlış mıdır? e-posta: ahmetcemalcisuperonline.com acem20(" hotmail.com Genç foto muhabîrlerine çagrı • Kültür Servisi - World Press Photo, genç foto muhabirlerini ve belgesel fotoğrafçılan Amsterdam'da düzenlenecek Master Class seminerine çağırıyor. Türkiye başvurulan 1 Şubat'a kadar Fotoğraf Vakfı'na yapılacak olan ve World Press Photo Foundation'ın (WPPH) 1994 yılından beri düzenlediği Joop Swart Master Class seminerlerine bu yıl da farklı ülkelerden çok sayıda fotoğrafçı portfolyalarıyla başvuracak. 30 yaşın altında foto muhabiri ve belgesel fotoğraflarına açık olan Master Class'a seçilen 12 fotoğrafçı, nisan ayında açıklanacak. Kasım ayında yapılacak seminer, haber ve belgesel fotoğrafın dili, etik ve teknik sorunlannı içerecek. Bugün • AKBANK KÜLTİJR SANAT MERKEZİ'nde saat 20.00'de 'Rob van Bavel Trio' konseri. (0 212 252 35 00) M OKAN ÜNİVERSİTESİ konferans salonunda saat 13.30'da 'Sunay Akın' söyleşisi. (0 216 325 4H_ 18) • MİMAR StNAN GÜZEL SANATLAR ÜNtVERSİTESİ'nde saat 19.30'da 'A. Adnan Saygun'u Anma' konseri. (0 212 252 16 00) M NARDIS JAZZ CLUB'ta saat 21 30- 00.30'da 'Group Passiflora' konseri. (0 212 244 63 27) • İJMRANİYE KÜLTÜR MERKEZİ sinema salonunda saat 14.00-16.00'da konuşmacı Niyazi Fırat Eres, konu 'Kişisel Gelişimde Sporun Etkisi' semineri. (0 216 443 56 00) • YENİ MELEK GÖSTERİ MERKEZİ'nde saat 21.00'de 'Kıraç konseri. (0 212 244 97 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear