Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2004 SALI
14 LJİV kuttur@ cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DÎKMEN GÜRÜN
sezon,yeni beklentilerYeni tiyatro sezonu başhyor. Öde-
neklı ve özel tiyatrolar dünden bu-
gîine eksilmeyen, tam tersüıe, gide-
rek çığ gibi büyüyen sorunlarla bir-
likte açmaya hazırlanıyorlar perde-
lerini... Sadece büyükler mi? Ço-
cuklar için de oyunlara son rötuşlar
yapılıyor.
Birkaç gün önce, bir öğrencım 64
yıllık bir Türk Tîyatrosu Dergisf ge-
tirdi. Tesadüfen buhnuş sokakta bir
tablanın iistünde sergilenen yığınla
eski/yeni dergi arasından... Artık sa-
haflar da tarih oluyor... Neler yok ki
o incecikderginin içinde. Refik Ah-
met Sevengil, Reşat Nuri Güntekin
imzalı yazılar, çeviriler, oynayan
oyunlanndistribüsyonlan: Dram Ti-
yatrosu'nda Kalderon'un 'HayatBir
Rüyadır'ı. Komedi Tiyatrosu'nda
bir Fransız komedisi 'Sözün Kısası'.
Ikisinin de oyuncu kadrosu inanıl-
maz... Komedide Vasfi R. Zobu, Mu-
ammerKaraca, Refik Arduman,Sa-
it Köknar, Reşit Baran. Hab'de Piş-
kin, Şevkiye May, Muazzez Arçay...
Diğerınde de H. Kemal Gürmen,
Zihni Rona, Mahmut Morah, Nec-
det M. Ayral, Talat ArtemeL, Sami
Ayanoglu, Hadi Hün, Reşit A. Gür-
zap, Cahit Irgat, Suavi Tedü, Ne\in
Akkaya, Perihan Yanal. . Bu oyun-
lardan geriye ne kaldı acaba? Fo-
toğraflar, yazılar, eğer tutulduysa re-
ji notlan, eleştiriler?
Tiyatro arşlvl
Kapsamlı bir Türk Tiyatro Arşi-
vi'nin bu güne kadar oluşturulma-
mış olması üzücü ve düşündürücü.
Bir bilgi-belge merkezinin henüz
yapılanamaması şaşırtıcı. Bugün,
Türk tiyatrosunda geriye dönük ola-
rak her tür belgeye ulaşmak imkân-
sız denecek kadar zor. Bir süre özen-
le korunan dokümanlar ne yazık ki,
izlenmediği için, zamanla savrulup
gitmiş... Halbuki, Türk tiyatrosu-
nun dünü öylesine titizlikle korun-
ması gereken bir dönem ki... Ne ti-
yatro binalan kahnış geriye ne bir
şey... Geçen gün HadiÇaman'lako-
nuşuyorduk; 'Kulis' dergisiyle tiyat-
romuza yıllarca hizmet etmiş olan
kinci Kanun 1940 tarihli 'Türk Tiyatrosu' dergisi yine insanın aklına
Türk Tiyatro Arşivi'nin büyük eksikliğini getiriyor. Düşündürüyor.
Dergide geniş yer verilen 'Bizde Çocuk Tiyatrosu' başlıklı yazı ise
çocuk tiyatrosunun ne zaman ve nasıl başladığını anlatıyor. Bugün,
çocuk tiyatrosu da üzerinde titizlikle durulması gereken açık uçlu, o
denli hassas, kınlgan bir alan.
bir canlı tarih sevgili Agop Ayvsa.
'Kulis'in yanı sıra pek çok belge
vardır Ayvaz Bey'in kütüphanesin-
de. Cağaloğlu'nda o küçücük mat-
baadan kimler gelip geçmezdi ki
Haldun Tanerden Metin And'a...
Şimdi, Agop Ayvaz'ın 'Kuüs'lerine
Türk tiyatrosu adına sahip çıkılma-
sı, belgelerinin, fotoğraflannın özen-
le korunması, en azından Tiyatro
Müzesi'nde Agop Ayvaz adına bir
köşe aynlması gerekmez mi? Hadi
Çaman, yanılmıyorsam geçen yıl
Kültür Bakanlığı ile bu konuyu gö-
rüştüğünü belirtti. tnanıyorum ki ar-
tık çok yaşlanmış olan Agop Ayvaz
böyle bir girişimden mutluluk duya-
caktır. Iş ki fazla geç kalınmasın...
Türk Tiyatro Arşivi ve Türk Tiyat-
ro Müzesi hayatiyet kazanması ge-
reken çok önemli iki alan.
çocuk tiyatrosu
Elimdeki 1 tkici Kanun 1940 ta-
rihli 'TürkTiyatiDSu' dergisine bak-
maya devam ediyorum. 'Bizde Ço-
cuk Tiyatrosu ve 'Efe Ali" başlıklı
yazı dikkatimi çekiyor: Imza sahi-
bi Macide Macid. Bizde çocuk ti-
yatrosunun hangi tarihte ve nasıl
başladığını anlatıyor yazı. Son yıl-
larda aynı özen, aynı ciddi yaklaşım
gösteriliyor mu çocuk tiyatrosuna,
tartışılır (istisnalar kaideyi bozmaz).
Asluıda, çocuk tiyatrosu da titizlik-
le üzerinde durulması gereken açık
uçlu ve o denli hassas, kınlgan bir
alan.
Macide Macid'in yazısını kısalta-
rak aktarryorum: "1935'te dram, ko-
medi, operet diye muhtelif janrlar-
da temsiDervenneyebaşlayan İstan-
bul Şehir Tiyatrolan bir belediye ti-
yatrosundan beklenen vazifeleri nef-
sinde cemetmiş bulunuyordu. Tiyat-
ronun henüz devledeştirihnemiş ol-
duğu memleketierde, biihassa bizde
seyirciyetiyatronunher çeşidini ve-
ren ŞehirThatrolandır.Bu,ilerdeku-
rulacak ideal tiyatronun ideal seyir-
cifcrini hazuiamak yolunda elzem
olan bir harekettir. Böyleolduğu için
'Tiyatro' ketimesinin ihtiva ettiği ma-
nayıetrafiyle gözeterek çahşmasıla-
zungelir. Dram, komedi ve operet
olarak a>Tilanjanrlann yanında ek-
sikliği hissedilen bir janr 'çocuk ti-
yatrosu'ydu. Bu mevzu üzerinde du-
ran ve yürüyen milletfcrin azhğı da
göz önünde bulundurulacak olursa
bu teşebbüsün ehenımiyetive güçlü-
ğü çabuk anlaşıhr. Sonra, bizde bu-
nun büsbütünlüzumuvardır. Tiyat-
ro külrürünü, çekirdekten yetişen
yaruıın tiyatro seyircilerine vermek,
bu yüksek zevki aşılamak... 'Tem-
sil' namıyla görmüş oldukian der-
me çarma şeyleri organize edilmiş
birşeküde küçücükdimagtannanak-
şetmekJ'
İlk oyunlar
1935 yılında sanatçı M. Kemal
Küçük çocuk tiyatrosu çalışmala-
nnı başlatır. "Bizde çocuk tiyatro-
su bu kültürlü tiyatro adamımızm
adımiyla başladığı için aynca bir
mazhariyet taşır." İlk çocuk oyu-
nunu da yine M. Kemal Küçük ya-
zar, 'Çocuklara tlk Tîyatro Dersi'
"Bizde oynanan çocukpr> esleri eğ-
lendiriciveöğretici ohnuşlardın- M.
Kemal Küçük'ün bizde ilk çocuk
piyesi olan 'Çocuklara İlk Tiyatro
Dersı' adh eseri baştan aşağı bu-
na nüsaldir. Ekrem Reşid'in La-
fonten Babası'da bu şeküdedir."
1935-1940 yıllan arasında Kemal
Küçük'ün yanı sıra Afif Obay, Ha-
lit Fahri Ozansoy, Ekrem Reşit Rey;
Mümtaz Zeki, Ragıp Tok, Sami
Ayanoğlu'nun oyunlan oynanır.
Bu oyunlann müzikleri Fehrni Ege,
Cemal Reşit Rey, FuatTürkoğlu ve
Müfit Hasan tarafından yapılmış-
tır. Mümtaz Zeki tarafindan yazıl-
mış olan 'Efe Ali'nin bir özelliği
çocuk tiyatrosunun onuncu eseri ol-
masıdır. Oyunun müziklerini ya-
pan Müfit Hasan Imşir'in sözleri
de aynca dikkat çekicidir: "Bu ne-
vi piyeslerdeld müziklerin gayesi
çocuğa yavaş yavaş musiki kültü-
rii aşılamak ve oniarı operalan,
klasik eseıieri zevkle dinlemeye
ahşûrmak değil midir? Bunun için
piyese çocuğu alakadar edecek mü-
tenevvi (çeşitü) müzikler koymak
ve bunlann arasma tek tük, daha
ziyade klasiğe kaçan, müzikparça-
lan süaşürmak icab eder."
Umalım yeni sezon çocuk, bü-
yük hepimiz için doyurucu geç-
sin...
Dostlan Kerim Afşar'ı tüm yaşamını geçirdiği, birçok kahramana can verdiği sahnede andılar
Insan sıcakhğırun simgesiydi.•.ISENAÇALİDİS
Önceki gün, takvim 26 Eylül pazan, saat
20.00'yi gösterdiğinde tüm sevenleri Ke-
rim Afşar'ı anmak için Aksanat Kültür Mer-
kezi'nde toplanmışlardı.
Salon tıka basa dolmuştu, kapıda kalan iz-
leyicilerin ağzından dökülen cümle şuydu:
"Biz Kerim Afşar'ı anmak için buraya gel-
dik.Ne olursa olsunbiz bueddnUğekatümak
istiyoruz".
Kapıda kalanlardan özür dileyen Esin Af-
şar onlan kırmamak için salonun kenarla-
nna ve sahne önüne de seyirci alınmasını
sağladı.
Sahnenin bir köşesinde siyah-beyaz bir Ke-
rim Afşar fotoğrafı duruyor.. masada yanan
bir mum ve yanda duran bir koltuk... Sah-
nede siyah bir piyano ve bir kürsü...
tbrahim Demirel'in hazırladığı ve Kerim
Afşar'ın kendi ağzından anlattığı yaşamöy-
küsü perdeden yansıtıldı. Etkinlik boyunca
salonda Afşar'ın perdeden yansıyan gülen
bir fotoğrafı vardı. Önce kızı Pmar A^arBu-
lutbabasını anlattı. Sonra Kerim Afşar'la iki
kez Ofelya'da oynayan AylaAlgan çıktı sah-
neye. Algan "Kerim'den çok şey öğrendim.
Kerim'i düşününceiki şey gehyor akhma, bir
Tevfik Fikret'in lazkardeşi için yazdığık
Kız
Kardeşim' şiiri; bir de Yunus Emre'nin 'Aşık
öldü diye salah verirler, ölen o bir hayvan-
dn", aşıklar ölmez' dizeleri.
"Doğmadan yaşamaya baslamak'
Ardından, yakın dostu Ilhan Selçuk bir
konuşma yaptı. Selçuk, sözlerine: " Çok
sevdiğiın bir insandı. Gene de sevdiğim in-
sandır. Çünkü artık insanlar doğmadan ön-
ce yaşamaya başhyorlar. Öldükten sonra da
yaşryorlar. Dünya değişti artık. Esldden in-
sanlar doğmadan öncesinibilmezlerdi, kitap
yoktu, yazı yokru, tarih yoktu ve bir karan-
hğa doğariardı. Aradan zaman geçti, insan
arük doğmadan önceyaşamaya başhyor. Ki-
minle yaşamaya başhyor dediğimiz zaman,
diyelim ki taş devrindeki insanla ya da Be-
ethoven'le,Napolyon'laveinsanhğın tümüy-
le. Yani yalnız babasmı değil, belki tahhli ise
dedesini, annesini, amcasını görmekle kal-
mryor, belki onlardan daha yakın olarak di-
yelim ki GogoPla, Tolstoy'la birükte yaşa-
maya başhyor" diye başladı.
"Kendisidc öldükten sonra dosdanyla bir-
. erim Afşar
için düzenlenen ve
Zekai
Müftüoğlu'nun
sunduğu gecede
kızı Pınar Afşar
Bulut, Ayla Algan,
îlhan Selçuk,
Sönmez Atasoy ve
Müşfik Kenter
geçen yıl
kaybettiğimiz
sanatçıyı anlattılar.
Tuncer Tezcan,
Melike Demirağ ve
Esin Afşar ise usta
oyuncunun
sevdiği şarkılan
ve türküleri
seslendirdiler.
Kkteyaşamaanı sürdürüyor. ŞimdiKerim bu-
rada ve bizimle büükte yaşamasmı sürdü-
rüyor. Ben Kerim'i çok severdim. Pınl pınl
bir insan, Tann ona yakışıkhhğı, güzelhği
bahşetmiş. O da yetmez. Her yakışıkfa erkek,
her güzel kadm sevilmez. Nemruttur, kötü-
dür, basittir ve sevilecek bir kişiliği yok-
tur;ama öyle insanlar \ ardır ki onlann hüc-
relerinden taşan ve karşısuıdaki insana yan-
sıyan böyle sıcakhğı, içtenUgi, sevgjsi, dost-
luğu vardır; o insanlarla birükte yaşamak,
o insanlarla dostluk etmekinsan için mudu-
luktur" diyen Ilhan Selçuk sözlerine şöyle
devam etti: "ŞnndiKerim'idüşündüğümüz-
de nereye koyacağız; sanatçı olarak, tiyatro-
cuolarak,yetenekleri olağanüstü,aviuzaman-
da bunun okulundan gectiği için de bilinçli.
Ama başka tiyatro oyunculan yok mu, var-
dır; dümada vardır, Fransa'da,Anıerika*da
geçmişte ve bugün de çok tiyatro oyuncusu
\ar. Kerim'i nereye koyacağız, nasıl sevece-
ğiz; o kendi kendisini bir yeriere koymuş.
Onun anlammı kavTayabflmemiz için de, bi-
zim doğmadan önce yaşamaya başlamamız
gerekiyor.''
Kerim'in yakın çe\Tesindeki canı gibi se\-
diği insanlann dışında üç büyük sevgilı-
sinin; Mustafa Kemal Atatürk, Muhsin Er-
ruğrul ve Nâzım Hikmet olduğunu anlatan
Selçuk konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
"Çünkü o, kendi benhğinin oluşmasmda,
Kerim'in Kerim Afşar olmasında, kılavıız,
rehber, önder ve insan olarak onlan kabul
etmişti. Kerim Afşar, Nâzım'dan şürler okur-
du, ne zaman okurdu, her yerde okurdu; ra-
kı sofrasmda okurdu, durup dururken okur-
du. Kerim Afşar Muhsin Erruğrul'u sever-
di Muhsin Ertuğrul khn, Türktiyatrosunun
büyük kurucusu. 1923'teki AtatürkdeMİmiy-
le Türldye'de büyük birtiyatrohareketi baş-
hyor. Ondan öncesi de var elbette. Padişah
devrinde de tiyatro var ama Türk tiyatrosu
1923 devrimiyle kuruldu. 1923 devrimi ne-
dir, Aydınlanma devTİmidir. 1917 de bu- dev-
rimdir arkadaşlar. Ahn terinin devrimidir.
Bakmayın şimdi gündemden çıküğma. İn-
sanın ahnteri ve beyin teri kutsaldır. Bunun
ikisi de Kerim'de vardı."
Geceye katılan Ankara Devlet Opera ve
Balesi'nden bariton Tuncer Tercan sazı eş-
liğinde Kerim Afşar'ın sevdiği türküleri ses-
lendirdi.
Türküler, garkılar ve şllrlerle...
Afşar'la aynı sahneyi paylaşma fırsatı bu-
lan De\let Tiyatrosu oyuncularından Sönmez
Atasoy usta oyuncu ile bütünleşen 'AnnabeJ-
le' şiirini okudu. Atasoy "Kerim abivi ilk kez
GergedanveAndorraoyunlanndaizlemiştim.
8 yıl sonra Atatürk Kültür Merkezi'nde oyun-
cu olarak karşısma çıknuşom. Annabelle şiiri-
ni ilkkez radyoda Kerim Abi okumuştu ve bü-
tün kadınlann hayranuğuu kazanmışu. Ma-
alesefKerimAbi'nin kendi seslendirdiği 'Ana-
belle' şiirini bulamadık. O şiiri ben seslendire-
cegun"
Geceye Kazakistan'da olduğu için katılama-
yan Yüdız Kenter'in yolladığı telgrafta şunlar
yazılıydı: "Orada olamadığım için çok üzgü-
nüm. Kazakistan yollannda aklım ve yüreğun
Esm ve Kerim Afşar'la."
Daha sonra, Afşar'ın son yönetriği 'Göğe
Açılan Pencere' oyunundan kendi kamerasıy-
la çektiği bölümler gösterildi.
MelikeDemirağ; Yıhnaz Güney ve Kerim Af-
şar'la birlikte 1974 yılında çevirdikleri 'Arka-
daş' filmiyle aynı adı taşıyan parçayı seslen-
dirdi.
Usta oyuncunun konservatuvardan arkada-
şı Müşfik Kenter Kerim Afşar'la ilk tanışma-
lannın yanı sıra ondan nasıl çalışılması gerek-
tiğini öğrendiğini söyledi. Kenter, Nazım Hik-
met'in 'Salkun Söğüt' ve aynı zamanda öğret-
menleri olan Cahit Külebimn 'Hikaye' şiiri-
ni okudu.
Gecede Esm Afşar 'Tuna'ya Dair', 'Anlata-
mıyorum', 'SanşınBirKurt' ve 'DramaKöp-
rüsü"nü söylerken gecenin sunuculuğunu üst-
lenen Zekai Müftüoğlu da 'Kurtuluş Savaşı
Destanı"nı seslendirdi. Afşar'a Uskan Çe-
lebi, Arzu Topuz, ve Asugül Ayas eşlik etti.
Afşar, seslendirdiği parçalarm kendisi için
özel bir yeri ve hikayesi olduğunu belirtti.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Fırtmada
Yüzer bin, iki yüz ellişer bin, beşer yüz bin bası-
lan kitaplar fırtınasında bazı kitaplar da sessiz seda-
sız, ağırbaşlı, kendi koşelerinde söyleyeceklerini söy-
leyip duruyor.
Oğuz Cebeci'nin Psikanalitik Edebiyat Kuramı'nı
(Ithaki Yayınlan) yeni bitirdim. Bu eseri Ahmet Oktay
salık vermişti. Birçok değerii kitabı, son sıralarda, hep
Ahmet Oktay haber veriyor.
Handan Inci'nin Roman ve Mekân'ını da(Arma Ya-
yınlan) o önermişti. Ahmet Oktay uslanmaz bir kitap
kurdu...
Psikanalitik Edebiyat Kuramı, birdisiplin kitabı. Hiç
şüphesiz bilimsel göndergeleri ağır basıyor. Cebeci;
Freud, Jurtg, Klein, Kramer gibi kaynak kişilerin gö-
rüşlennden, bılgılendirmelennden yolaçıkarak, bizi 'rû-
yaVaalıpgötürüyor.
Oyleyken, kitap da, git git sanatın, edebiyatın ko-
yaklanna çıkageliyor.
Yırmi yedi yaşında bir kadın rüyasında balkonlu
evi, düğünü, hizmetçileri, eve yaklaşan Cadillac ara-
balan, vb. görmüş. Kramer bu rüyayı "tercüme" edi-
yor. Rüyanın tercümesini bize aktaran Oğuz Cebeci,
bu aktanmıyla bende bir rüya tercümesi romanı yaz-
ma isteği uyandırdı.
Oğuz Cebeci'nin kaleme getirdiklerinden çok şey
öğrendim. Freud'dan bu yana dünyada olup biten-
leri.
Yazar, burnu büyük bir üsluba hiç mi hiç gönül in-
dirmemiş. Psikanalatik Edebiyat Kuramı, benim gibi
iddiasız okuriann gerçekten tat alabileceği bir çalış-
ma.
Sait Faik'e, Yaşar Kemal'e, Ortıan Pamuk'a ay-
nlmış sayfalarda gündelik değerlendirişlerin enikonu
dışında kalmayı yeğlemış yorumlar söz konusu, eleş-
tirel saptayımlar da diyebilirim.
Yazariarımız bu soydan çalışmalannda örneklen-
dirmeleri ne yazık ki edebiyatımızdan pek seçmez-
ler. Oğuz Cebeci, hem dünya edebiyatının, hem da
Türk edebiyatının verimlerinden yararianmış.
Psikanalitik Edebiyat Kuramı, benim bir romanımı,
Solmaz Hanım, Kimsesiz Okuriar Için'i çözümleyen
bölümle sona eriyor.
Oğuz Cebeci, yıllar önce de yazıp çizdikJerimi çö-
zümleyen-yorumlayan uzun bir yazı kaleme almıştı.
0 zaman tanışmıyorduk. Bu yazısından çok etkilen-
miştim.
Solmaz Hanım, Kimsesiz Okurlar İçin çözümleme-
si ise, romancının pek de bilincinde olmadığı gölge-
li alanlara kadar yayılıp gitmiş. Diyebilirim ki, roman-
cı, kendi romanından yola çıkılmış yeni bir anlatıyla
yüz yüze geliyor.
Fakat dönüp dolaşıp "rüya tercümesi"ne gelece-
ğim. Bu özlü kitabın hayranlıkla okuduğum bölümü...
Roman ve Mekân'a gelince, Handan Inci'nin ese-
ri bir de alt başlık taşıyor: "Türk Romanında Ev". Bu
çalışma, Tanzimat dönemi romanlanndan -hemen
hemen- günümüze, romancılanmtzın eve yaklaşım-
lannı ırdeliyor.
Alafranga evin öne çıkışıyla göçen konak, II. Ab-
dülhamid döneminde evin birdenbire 'kaçış', 'sığı-
nak' mekânı oluşu, Meşrutiyet'ten sonra konağın
büsbütün yıkılışı ve apartmanın dünyası, Cumhuriyet
döneminde "Modem Ev", nihayet evden kaçış yazar-
lan, romanlan, yâni Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Te-
zer Özlü...
Roman ve Mekan'ın bölümlerini böyle özetleyebi-
lirim.
Ahmet Mithat Efendi den Halid Ziya'ya, Eylül'den
Tutunamayanlar'a, altmışa yakın romanda ev, za-
manlar, değişimler, dönüşümler içinde değerlendiril-
miş. Üzerinde durulacak, tartışılacak gözlemlerle.
Bir zamanlar, gençliğimde, bir iki konak yazısı da
ben yazmaya çalışmıştım. Biri Papirüs dergisinde,
ikisi Yeni Dergi'de yayımlanmıştı. Handan Inci'nin bü-
yük emeğini okurken o yazılan ve yıllan anımsadım.
Edebiyatımızın edebiyatla banşık olduğu, edebiyat öte-
sine koşuştuımadığı yıllar...
Bana öyle geldi ki, Roman ve Mekan, o yılların ça-
basına çok önem veımiş bir yazann kaleminden çık-
ma.
Ustam Ahmet Oktay'dan yeni kitap önerileri bek-
lediğimi söyteyerek noktalıyorum bu yazıyı.
Öneriler:
Kitap / Sultanlar Kentine Yolculuk, Salomon Schwe-
igger, S. Türkis Noyan'ın çevirisı, Kitap Yayınevi,
2004.
Sınırlı renk armonisi
• Kültür Servisi - Türk resminin her
kuşaktan temsilcilerini sanatseverlerle
buluşturan Evin Sanat Galerisi, Nesrin
Sağlam'ın dördüncü kişisel sergisine ev
sahipliği yapıyor. Mimar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü
mezunu, genç kuşak temsilcilerinden
Sağlam'ın sergisi 30 Eylül-21 Ekim tarihleri
arasında sanatseverler tarafından
gezilebilecek. Nesnelliğin öznellikle
uyumunu yalın ve içe dönük bir anlatımLa
birleştirerek aktaran Nesrin Sağlam, kendi
kuşağı içinde özgün yorumuyla dikkat
çekiyor. Sınırlı renk armonisi ve orta tonlann
hâkim olduğu yapıtlannda sanatçı, desenini
fırça vuruşlarıyla destekliyor.
(0 212 265 81 58)
Yeni bir tasarım ve içerik
• ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm
Bakanlığı. 2003'te ara verdiği yayın
çahşmalanna, yeni bir tasanm ve içerikle
çıkardığı 12 kitapla yeniden başladı.
Bakanhğın yeni yayın politikasının, herhangi
bir yayınevinin misyonunu üstlenmek veya
herhangi bir boşluğu doldurmak ve yapılan
başvurulan değerlendirip yayımlamak
olmadığı belirtildi. Tekrar baskısı yapılacak
yapıtlardan ise Türk kültüründe ve
edebiyatında seçkin yeri olan ancak özel
yayınevlerince bütçesi yüksek bulunduğu veya
ticari olmadığı için basılmayan yapıtlar tercih
edilecek. Bakanhğın yayımladığı yeni
yapıtlann bazılan şöyle: 'Eski Türk Edebiyah-
Makaleler' (Prof. Dr. Tunca Kortantamer),
'Modena Devlet Arşivi'ndeki Osmanlı
Devleti'ne tlişkin Belgeler' (Nevin Özkan),
'Türk Romanında Destan Etkisi' (Muharrem
Kaya), 'Ben Bir İnsan... Nâzım Hikmet'e
Armağan Oyun' (Mustafa Şerif Onaran ve
Rüştü Asyalı).