25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2004 ÇARŞAMB/ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MinVITAZ SOYSAL Temiz Petpol ESKİ gemilerin, hele buharlı yıllardaki şileple- rin köprü üstleri başkatürlü olurdu: Vardiyaza- bitınin ve serdümenin bulunduğu kaptan köş- künde sert ağaçtan kocaman bir dünnen, kıçta- ki büyük dolaba bağlayan donanımın başlangı- cı olarak küçük dümen dolabı, makine dairesi- ne kumandaeden "tirinim tirinim"\\ "telgraf", ası- larak çekilen düdük teli ve bayrak raflan, aşağı yukan hepsi bu. Haritalar bile, hemen arkadakı küçük kamarada olurdu; telsizci ise daha da uzakta. Çağın yeni gemilerinde hepsi birarada: Elekt- ronik dümen araba direksiyonu kadar küçülmüş ve hele "otomatiğe bağlandığı" zaman büsbü- tün gereksizleşmiştir; artık "baş mühendis"de- nen çarkçıbaşı oradadır, makine dairesine ora- dan kumanda eder; telsiz zabiti. maniplesi ve ku- laklığıyla değil, çeşitli bilgisayariarı ve iletişim araçlanylaoradaoturur;gelişmişbütünradarve seyir sistemleri orada toplanmıştır. Kısacaa, ye- ni köprü üstleri gemilerin beynidir. Çağdaş tankerin köprü üs tünde bir levha: Çürük yumurta kokulu hidrojen sülfür gazı- nakarşı uyan. Şu kadar süreteneffüs edilirse gırt- lağı nasıl tahriş edip gözleri nas/l kızartır, hangi sürede uyuklama başlatır, solunumu durdurur, akciğerlerde ödem oluşturur, ne zaman öldürür ve ne yapmalı! Yangınla birlikte petrol taşımacılığının ve özel- likle tanker denizciliğinin büyük tehlikelerinden biri bu. Çağdaş petrol gemisi, zorunlu kılınan çrft cidaıiı gövdesi, yükleme, boşaltma ve seyir sı- rasındaki yeni buluşlanyia bu tehlikeJere karşı bü- tün önlemleri alan, ama aynı zamanda çevre te- mizliğini ön planda tutan gemi demektir. Eski gün- lerin, kirli, yağlı ve pis kokulu "gaz gemisi" de- ğil- Gemiler böyle de, limanlar başka türfü mü? Karadeniz'in kuzeydoğusundaki Rus limanı Novorossiysk'e gırerken açığına ve dolum rıh- tımlarına tankerler yığılmış bir petrol limanıdır orası diye, lekeli, kararmış, hatta kokmuş bir su bekliyorsunuz. Hayır, tam tersi: Liman dışı ne ka- dar temızse, içi de öyle. Çünkü her gün yüz binlerce ham petrolü, ya- ni en kirletici akaryakıtı bıle yükleyen tesislerde her şeyin temiz kalması için gereken tüm önlem- leralınmış. Yalnız petrol bakımından değil, denizdeki do- ğal yaşamın korunması için de. örneğin, gemi- lerin boş gelirken kullandıklan "balast" denen saf- ra suyunun kendi denizlerindeki canlılara zarar verici madde içermemesi için safra suyunun ye- rine Karadeniz suyunun doldurulması istenmek- te ve bu da denenmekte. Rejimler değişse de, sağlam atılmış eğitim te- mellerinin değişmediğini gösteren daha iyi bir ör- nek bulunabilir mi? Bunlan görüp yaşadıkça, Manmara'daki re- zaleti, 10 mıllık mesafede bile basılmış en az beş sintine bulaşığı görmenin utancını, buna göz yuman adamsendeciliği anımsamadan ve üzülmeden edemiyor insan. Geldikleri Gibi... Bugün ülkemizi yönetenler, içeride, dinsel bir kadrolaşmayı gerçekleştirerek laik Cumhuriyet ilkelerini yok edip dinsel bir düzen kurmaya çalışırken, dı- şanda da bu amaçlannın desteklenmesı karşılığmda, AB'ye ve ABD'ye karşı tam bir teslimiyet içerisindedirler. Erol ERTLĞRVLHukukçu A KP yönetimi ıle Türkıye dışa- ndan bakıldığı zaman. bir İslam Devletı gibi görünmeye başla- dı. Bundan bir süre önce ABD Dışişleri Bakanı FotveH, Türkı- ye'yi bir îslam Cumhuriyeti gibi göstermiş- tı. Bazı çe\Teler bu açıldamayı belki de bir dil sürçmesi gibi algıladılar. Bu konu tam unutulmaya başlanmıştt ki bu kez de Alman- ya'nın Dışişleri Bakanı Fiscber, "AKP ikti- darının modern bir İslam anlayışım gerçek- leştirmeye çabşdğmı" söyledi. Böylece an- laşıldı ki Büyük Atarürk iin kurduğu Türki- ye Cumhunyeti Batı tarafindan böyle görü- lüyor ya da böyie görülmek ıstenilıyor Bu- na, Batı'nın ve özellikle de ABD'nın Türkı- ye'ye biçtiği görevin yanında, AKP yöneti- minin de eylemJeri ve davTanışlan ile neden olduğu açıktır. Geçen günlerde. Türkiye'ye gelen ve halkı ı\füs!üman olan ve hatta şen- at ıle yönetilen ülkelenn devlet başkanlannı ve onlann eşlerini izledik. Peygamber so- yundan geldığini bildiğimiz Ürdün Kralı "nın. Sunye Devlet Başkanfnın, şeriatla yönetilen Pakistan Devlet Başkanı'nın, Endonezya Devlet Başkanı'nın eşlerini izledik. En son da, Azerbaycan Devlet Başkanı'nın eşıni iz- ledik. Hepsi de başlan açık, pırıl pınl, cağ- daş. uygar hanımlardı Bir de, bizım Başba- kanımızın, dığer bır yığın bakanlarımızın başlan kapalı, ortaçağı yaşamak ısteyen eş- lerini düşününce ıçimiz acıyla burkuldu. Çağ- daş Türkıye Cumhunyeti böyle bir kadro- nun eline mı düşecektı 9 Bu duruma neden olanlar bundan utanmahdırlar. Kadınlannın başlan bağlı, tslamı bir yaşam biçimi olarak seçen yöneticilen bulunan bır ülkenin AB'ye gırme şansı var mıdır" 7 Anayasamızın. Cumhuriyet'in nıteliklen başlıklı 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuri- yeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan baklanna sayp- h. Atatürk millryetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan. demokratik, laikvesosval bir hukukd«\ietidir" denılmek- tedir. Buradan da açıkça anlaşılacağı gibi Türkiye Cumhunyeti. ne bır İslam cumhuri- yetidir ve ne de devletı yönetenlenn, Türkı- ye'yı ılımlı bir İslam ülkesi yapmak yetkı ve görevlen vardır. Türkiye. bilimi ve aklı yol göstenci yapmış, aydınlanmacı ve çağdaş bır hukuk devletidir. Birileri bunun tersını söy- lese ve yapmaya çalışsa bıle kimsenın gücü bunu değiştırmeye yetmez. Başbakan'ın la- iklik anlayışı bile. onun taşıdığı çarpık düşün- ceyi açıkça ortaya koyuvor. Başbakan, laik- liği, herkesın ınanç özgürlüğünü bır yaşam bi- çimı olarak istedıği gibi yerine getirmesini sağ- layan bır kurum olarak açıklıyor. Oysa ki bu görüş. gerçeklerle bağdaşmayan ve laiklığı çar- pıtan bir görüştür. Laık bır devlette kimse kimsenin inancına kanşmaz ve devlet kimse- nin inancının gerekJennı yenne getirmesini sağlamak görevinde değildir. Gerçekte laik- lik. din karşısında aklın özgürlüğüdür. Türkiye"de böyle bir kadronun yönetımde bulunması, Batı'nın \ e özellikle de ABD'nin işine gelıyor. Böylece ABD, Büyük Ortado- ğu Projesı "nı daha kolay gerçekleştırmek fır- sahnı buluyor. Bu proje ıle ABDnin Türki- ye'ye yüklemek istediğı görev, yayılmacı ve sömürgecı Batı'nın ve özellikle de ABD'nin çıkarlarının bekçiliğinı yapmasıdır. Eğer, Türkıye'de aydınlanmacılar ve Kemalistler gö- rev de olurlarsa ve Atatürkçü düşünce sıste- mi bır yaşam biçırru olursa. bu durum Batının işıne gelmez. Çünkü o zaman Türkiye onur- lu ve tam bağımsızlıkçı bır ülke olur. Ve o za- man Türkıye "yı kullanmak ve sömürmek ola- nağı olamaz. Batı bunu bıldıgı için, sürekli olarak AKP yönetimini destekliyor, her fır- satta yeni ödünler kopanyor ve Türkiye'yi bir îslam ülkesi gibi görmek istiyor. ABD. ya- yılmacı ve sömürgeci emellennı gerçekleş- tinrıek için Kıbns'ta bir üs istiyor. Büyük Ortadoğu Projesi ıçm, Afganistan'a ve Irak'a askergöndermemizi istiyor. Irak'taki son ge- lişmelere baktıkça, orada bulunmamış olma- mızm, uJusal çıkarlanmıza ne denlı uygun düş- tüğü ve ne denli onurlu bir davranış olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Acaba, yakın geçmişte Irak"a mutlaka girmemizi isteyen- ler ve TBMM'nın Irak'a asker göndenlme- mesi yolunda aldığı karan eleştirenler, bugün önJerine bakıp utanıyorlar mı? Bugün ülkemizi yönetenler, içeride, dinsel bir kadrolaşmayı gerçekleştirerek laik Cum- huriyet ilkelerini yok edip dinsel bir düzen kurmaya çalışırken, dışanda da bu amaçla- nnın desteklenmesı karşılığında, AB'ye ve ABD'ye karşı tam bir teslimiyet içerisinde- dirler. Bunun için, Millı GüvenJik Kurulu kararlanna karşın, Kıbns'ta ödünler verıl- miş. Annan Planı koşulsuz kabul edılmiştir. Başbakan. AB"nin Dublin'dekı toplantısına koşa koşa gıtmiş ve Güney Kıbns Rum ke- siminın, Kıbns'ın tümü adına. AB'ye üye yapılmasına tanıklık etmiştir. Daha sonra da, dünya dıploması tarihine altın harflerle ge- çecek bıçimde, "Ne yapaiım, dünya Güney Kıbns'ı kabul edrvor. biz dezorunlu kabul ede- ceğE" demişur. Bu sözlere karşılık, Kıbns Rum kesimındekı gazeteler, "Erdoğan,eflerini kal- dırdı, teslim oldu" başlığını ahnışlardır. "Demir ağlarla neyi ördünüz. yalıuzca laf ördünüz" diyerek Onuncu Yıl Marşı'yla alay eden ve Cumhuriyetimizın ilk on yılın- da yapılan dev devrimleri ve dev ekonomik atılımlan göremeyen Başbakan. vüksek mah- keme yargıçlannın. TBMM tarafindan atan- masmın yollanru arayarak yargıvı denetım al- tına abnak istiyor. Ceza yasamızdaki laıkli- ği koruyan maddelen, ustaca girişımlerle çı- karmaya çalışıyor. YÖK Yasası değişikliği ile eğitim birliği kuralmı yıkarak ımam hatip li- selerinin önünü açmaya çalışıyor. Herkes bi- liyor ki bu liselerde açık bıçimde Cumhun- v et v e Atatürk düşmanlan yetiştinlıyor. An- cak bu gerçeği, kımse açıkça dile getirmek ıstemıyor. AKP bunlan yaparken TBMM'nın başkanı da. kendisıne soru soran gazetecile- re. "şeyini şey ettiğimin şeji" diyerek, temsil ettığı makamın onuruna v e saygmhğına göl- ge düşürüyor. Tüm bunlardan anlaşılıyor ki, kendi çarpık emellen için, ülkemizde bır dü- zen değişikliğini TBMM'deki çoğunluklan- na dayanarak gerçekleştirmeye çalışanlar ve \oırtdışında akıl almaz ödünler vererek tam bir teslimiyet içine girenler bu ulusa yakış- mıyorlar. Içimize sindıremediğimız ve ulu- sumuza yakıştıramadıgımız bu kadrolar, ulu- sumuzun ıstencı ve kararlılığı ile günü gel- dığinde geldikleri gibi gideceklerdir. Atatürk'ün Armağanı: Laik Eğitim... BetÜl BATIR/s-r. Üni. HasanÂH Yücel Eğitim Fakültesi ç ağdaş, laik, demok- ratik birhukuk dev- leti olduğunu ana- yasasında belirten Türki- ye Cumhuriyeti, eğitim sisteminde de çağdaş, la- DijiFest 2004 Dijital Fotoğraf Teknolojileri Fuarı 27 - 30 Mayıs 2004 Dolmabahçe Kültür Merkezi / Beşiktaş 29 Mayıs 20:00 - 24:00 DijiFest Bahar Partisi Dijıtal fotoğrafa ılgı duyan amatör veya profesyonel herkes, Tûrkıye'nin di|rtal fotoğraf teknolojileri* alanındaki ilk fuar/festivalı DijiFest 2004'de buluşuyor Dıa \e kısa fılm gösterilen, özel konserler. tanınmış fotoğraf sanatçıiarı ıle vvorkshop'lar, eğlencelı yarışmalar, en son yenilikler. urün testieri ikincı el panayırı ve daha birçok fırsat Dijifest 2004'te... ' L elonu cl bigisayan, göriintu BeşiKîaş { * ) DijiFest Seminer Takvimi 27Mayıs 17 00 28 Msyıs 13 00-14 15 15 00-1615 17 00-18:15 SanyEricsson ERSCSSON $ Cumhuriyet Hızn. __, „ 1100-12 15 1300-1415 1700-18İ5 38 Mayıs 11 OO-12'5 1300-14-15 1 5 00-16 15 1700-1815 ~ ı --ı Fotoğraf Tsknoloı erı- •jl ]"ia| Dûzeltme Teknı* . V=ırh San;ar- Görse' Yonçfnen <etn& -ctnğra'ı Çekım Tekrfii- en Mjstafa Dorsay -fotojrafçı Ha«lını;de«ı Fotoğrafı Masn Ç6<e-sn Timur Srrt - Saba*] Gazetesı Edıtoru Dıjfal Fotoğ-af Çekım "eknıkler Murat G?-men - Fotogralçı fDfe e Cıjjtai Htoçrtf-Mize Çözûmlsn ^ Murat B o ı k ı - Dyrtal FoIoğratçıliKta Buvük Boyjt Basto Otanaklan Yrt Doç dr Mı'ıh Zafer Arıcai Sualtı Fotoğrafçılığı AJptekn Baloğlu - Fotoğrarg Sıya^ BerarFoto§rafçılıktaOıııalın Yen v ra Doç C- Meîih Zafer Ancan Stud/o fctoğrafçthğı AMurratıım Sönmez - Sanat DîjJîst Foto^ral Maonesı Si' Başar Tunççl - Pfıotoüre Yayın Vonetmenı Pfıoîoshcp'ta Prcfesvonel Pctuş r dlusan - MacL/ne Edıtöru ik, demokratik esaslan be- nimsediğini "öğretimin birJeştirilmesr yasasıyla belirtmiştir. Eğitim, aklın ve bilımın yol göstericiliğinde olma- lıdır. Bugün eğitimde ya- şanan sıkıntılann nedenı, bu ilkelerden ödün veril- mış olmasıdır. Işte laik eğıtımin kuruluşu: 2 Mart 1924 (2 Mart 1340) tarihli bir yasa öne- risi... Öneri. Saruhan Mil- letvekili Vasıf Bey ve on- lara, 57 millervekiline ait. Yasa önerisinin adı **Ög- retimin Birleştirilmesi (Te^d-iTedrisat)''. Tür- kiye Büyük Millet Mec- lisi'nin 3 Mart 1924 ta- rihli oturumunda ele alı- nan bu kanun tekhfinin gerekçesi şöyledir: "Bir milletin kültürvemiDi eği- tim sr\asetinde. miDctin fi- kir \ e duygu bakımından biriigini sağlamak için öğ- retim biriiği en doğru, en bitinıseL en çağdaş ve her yerde yararlan görübnüş bir ilkedir. Bir milJet fert- leri ancak bir türiü eğitim görebilir. İki türlü eğitim bir memlekette iki njrtö insan yetiştirir. Bu ise his ve fikir birliğine ve daya- nışma amaçlaruıa tama- men aykındır. Kanun tek- lifımizin kabulü takdirin- de, Türkiye Cumhuıiyeti dahilinde bütün irfan mü- esseselerinin biricik mer- cii Milli Eğitim Bakanlığı olacaktır. Bu surede bü- tün mesul ve kültürümü- zü his ve kültür biriiği da- hilinde ilerletnıeye mec- bur olan Milli Eğitim Ba- kanhğı müspet ve yekne- sak bir milli eğitim siyase- ti u\ gula> acaktır." Gerekçesi ve kanun tek- lifleri, Meclis'teokunduk- tan sonra. hiçbir itiraz ol- madan tüm maddeler ay- nen kabul edilir. Mustafa Kemal Ata- türk ün. Milh Mücadele sırasında ve daha sonraki >ıllarda, öğretmenlerle ve halk ile yaptığı sohbetle- rinde dile getirdiği öğre- timin birleştirilmesi iste- ği, 3 Mart 1924 tarihinde gerçekleştınlmişti. Böy- lece Türkiye Cumhuriye- tı'nin eğitim sistemi uhı- saL laik. çağdaş, bağımsu ve karma olmuştu. Türki- ye'de bundan sonra tek bir terbiye. tek bir mektep, tek bir öğretim olacaktır. Okullar Milli Eğitim Ba- kanlığı tarafindan denet- lenecektir. Okullarda ak- la dayalı. bılıme dayalı eğitim verilecektı. Kısaca- sı Türk eğitim sıstemı de- mokratıkleşmıştı. Türkiye Cumhunyeti için. Atatürk ilke ve dev - rimlerinin sürekliliğı için önemli olan 3 Mart 1924 yasalan ve devamında ge- lecek çağdaşlaşma hare- ketlennin kalıcılığı eği- timle sağlanacağından, bu yıl 80. yıldönümünü kut- ladığımız öğretim birliği kanununu ve bu kanunu teklif edenlen anmayı bir borç bıliyorum. Kanun önerisinde bulunanlann başında gelen Vasıf Bey (Vasıf Çınar), 1892yılın- da Izmir'de doğmuştur. 1 Haziran 1935 tarihinde Moskova'da elçilik göre- \ indeyken vefat etmiştir. Mezan Cebeci'dedir. Kısa yaşamı süresince. önemli çalışmalarda bu- Iunmuştur. Lise tahsilin- den sonra, arkadaşlan AK Fuad \ e Mustafa Necati beylerle birlikte ellerin- deki bir miktar parayla 1913'te, lise denginde "Özel Şark Mektebi'ni" kurarak burayı ıdare et- mişlerdır. îzmir'in ışgali sırasında, arkadaşı Mustafa Necati, kardeşi Esat ile beraber Kuvayı Milliye'ye katıla- rak Balıkesır'e gitmişler- dir. Burada "Izmir'e Doğ- ru" gazetesini çıkarmış- lardır. Izmir'ın kurtulu- şundan sonra Cumhuri- yet'in ilk milli eğitim mü- dürü olarak. şehrin yeni- den yapılandınlması gö- revini üstlenmıştir. 5 Tem- muz 1923 tarihinde Saru- han mılletvekih seçılmiş- tır. Teklif ettikleri öğreti- min birleştirilmesi yasa tasansı Meclis'te kabul edildikten 3 gün sonra, 6 Mart 1924'te, Milli Eği- tim Bakanı olarak görev- lendirilen Vasıf Çınar. la- ik, çağdaş ve devrimcı kimliğiyle, Atatürk ilke ve devrimlerinin her za- man yanında olmuştur. Burada, oldukça çok ya- pılan bir yanlışı da düzelt- mek ıstiyorum. Vasıf Bey, 1872'de Yemen'de doğ- muş olan Kara lakaplı "Kara YasdT ile kanştınl- makta, Kara Vasıf'ın an- latıidığı paragraflarda pa- rantez arasında Vasıf Çı- nar olarak geçmektedir. Bu iki isım ayrı kışilerdir, dıkkatleri çekmek isterim. Vasıf Çınar'ın. 3 Mart 1924 tarihli kanunlann kabulünden 3 gün sonra Milli Eğitim Bakanlığı 'na atanmış olması bir tesadüf olarak düşünülmemelidir. Çünkü kendısi, bu kanun- lann çıkanlmasında etkin rol oynamıştır. Büyük önderimiz Mus- tafa Kemal Atatürk, "Eği- timdirki bir milleti.ya öz- gür, bağımsız, şanh, yüce bir toplum halinde yaşa- br veya bir miDetiesaretve sefaleteterkeder_" sözüy- le, eğitimin önemini vur- gulamaktadır. Bu eğitim, ulusaldır, çağdaştır, ba- ğımsızdır ve laiktir, akla ve bilüne dayanır. Bu il- keler, 3 Mart 1924 kanun- lan ile kazanılmıştır. Bu kanunların kabul edilişinin 80. yıldönümün- de. bugün kendilerinı say- gryla anarak, eğitim siste- mımizde bu ılkelerin öne- mini bir kez daha düşüne- lim diyorum. Laik eği- tim bize Atatürk'ümüzün armağanıdır, korumayı bi- lelim. Her geçen QÛC. yenne ı;gı çelyasemmerterekîenmektedtı Gürıce1 s«Tnrwr orogramı tçr ıvıv« öi'^est zıyn MENGEN ASLt\T HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2003 94 Esas Davacı Mengen Orman Idaresı tarafindan da\alı flhan Türkmen aleyhuıe açılan alacaJ; davasının açık dunışması sonunda, Davacı dilekçesınde toplam 3.337.905.OO0.-TL ıkı ıhale arasındaki idare zararmın alacağına iliştan da\a dılekçesı ıle duruşma günü tüm ara- malara rağmen davalı Ilhan Türkmen'e teblıg edılemedığı bu kez duruşma günu olan 24.06 2004 günü saat 09.00'da duruşmada hazır bulunması aksı takdırde yargılamaya yokluğunda devam edılerek karar venleceğı hususu ılanen teblıg olunur. Basın- 23635 PENCERE Sakallı Celâl••• Orhan Karaveli yine güzel bir iş yaptı, "bilinme- yen ünlü" Celâl Yalnız'/n yaşamöyküsünü yazdı, ortaya çıkan kitap (Pergamon Yayınları) gerçek bir emek ürünü; titiziik veözenle hazırlanmış yapıt, ın- sanın yüzüne gülüyor... Celâl Yalnız kım?.. Sakalh Celâl!.. Yaşamı, tutumu, hayat biçemi, nükteleriyle dil- den dile dolaşan, ama kim olduğu bılinmeyen Sa- kallı Celâl'in düşündürücü ömrü, insan denen bil- mecenın çözümünde özel bir örnek sayılabılir. • Toplumun seçkin kesiminden gelip 'makamı, ik- bali, şatafatı' horgörmüş Sakallı Celâl'i FikretAdil "nevi şahsına münhasır" (türü kendisine özgü) di- ye tanımlıyor... Yusuf Ziya: "- Celâl" diyor "ben seni Mikelanj 'ın Musa hey- keline benzetiyorum..." Sakallı Celâl'in yanrtı: "- Evet, sadece heykeline!.." Ortaç. bir gün üstada 'Babıâli Yokuşu'nu tırma- nırken rastlıyor, Sakallı Celâl diyor ki: "- Biliyor musun Ziya, eskiden buyokuşu çıkar- ken, şimdi inerkenki kadar yorulmazdım." Sakallı Celâl tüm yaşamını. düşüncesinı nüktey- le vurgulayan türden bir aydın zarafetıyle sürdürü- yor; onu kimi zaman lise müdürü, kımi zaman emekçi (eski adıyia amele), kimı zaman lostromo, kimi zaman Diyojen gibi kıtapsız birfilozof. kimı za- man gemilerde ateşçi, kımi zaman iki ayaklı bir protesto bayrağı ya da başmakinıst kımliğınde gör- mek, tüm yaşam bıçemlerinde dışa yansıyan ben- liğini vurguluyor; gerçekte hayata paranın değil esprinin güzelliğinde bakan Sakallı Celâl'in en doğ- ru çıkan öngörüsü 21 'inci yüzyılın başında dört dörtlük bır 'tam' ile yerli yerine oturdu... Ne demişti üstad: "- Türkıye Doğu 'ya yol alan bir büyük gemidır. Bu geminin içinde Batı 'ya koşanlar var. Ve bız de bunu 'Batılılaşmak' sanıyoruz." • Celâl'e sormuşlar: "- En değersiz insanlar bile hayatta başarı ka- zanırken, sen niçin batıyorsun?.." "- Anlatayım" demiş birköpeği suya atsanız tıp- kıyürür gibi hareketler yaparak yüzer, boğulmaz; çünkü vücut yapısı böyledir; ağzı, burnu, boynu denizaltı kulesi gibidir. Insanoğlunun vücut yapı- sı köpeğinki gibi olmadığından su yüzünde kalma- sı özel bir eğitimi gerektınr. Nice köpekler hayat- ta yüzerken gerekli terbiye ve eğitimi almayan ben boğuluyorum." • Orhan Karaveli'nin kitabı bir 'insan'\ tanıtıyor. Herkese benzemeyen bir ınsanı... Karaveli. bize yaşamı zengınleştırecek renkli bir kımliği dört başı mamur bır kalem çalışmasıyla su- nuyor, dostlarımıza bir dost ekliyor... Sakalh Celâl'in nükteyle vurguladığı felsefe incı- lerinden biri daha: "- Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkün- dür..." Aydınlanma'nın sağladığı 'eğitim'den geçme- miş, ama 'öğretim'm çarkından geçmiş kışıler ıçın bu kadar cuk oturan bir başka özdeyış bulunabi- lir miydi?.. CUMHURİYET KfTAP KULÜBÜ MAYIS AYIETKİNÜKLERİ PANEL "27 Mayıs ve Demokratik Ürünü 61 Anayasası" Oturum Bajkani: Cİİneyt AKAUN Konuşmacılar: Dr. Alev COŞKUN (61 Anayasası Kurucu Meclis Üyesi) niuman ESİIM (Eski MBK Uyesi-1961 Anayasası ve Cağdas Demokrasi Vakfı Başkanı) DOÇ. DP. Oktay UYGUN (İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi) (27 Mayıs 2004 Perşembe Saat: 17.30) W : Cumhurnet kitap Kulfibü (Fransı/ Konsolosluğu'nun >anıı İstiklal Cad. Zatnbak Sok. \o: 4 D: \-l Be\oğlu'lstanbul Tel: 0212 252 38 81 - 82 Etkinükler Koop-C tarafindan dütenlenmektedir. İcretsiz ve herkese açıktır. Kafetenamız pazar dahıl her gun saat 10110 - 21 OU ara>ı açıktır
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear