25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Sen Ey Demokrasü' En güzel tanımlama bu: "Alaturka Demokra- si". Bir kitap adı, ama elli yıldır sürdürdüğümüz birtutuma en yakışan söz! Elli yıldır dillerde, ya- zılarda demokrasi sözcüğü, içi doldurulama- yan, ne olduğu anlaşılamayan, doğrusu ya an- laşılması, benimsenmesi de pek istenmeyen... Eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğ- lu "Alaturka Demokrasi" (Arkadaş Yayınlan) ad- lı kitabının önsözünde diyor ki: "Çağdaş demokrasilerde, demokrasiyi yok etme özgürlüğü yoktur. Demokrasinin sağladı- ğı olanaklardan yarartanarak onu araç gibi kul- lanıp (takıyye yoluyla) amaçlarına ulaşanların sadece kendi ülkelerine değil, tüm insanlığa verdikleri zararlar, acı deneyimlerle öğrenildiği için, yoktur." Kanadoğlu, "hukuka karşı hile" yoluyla nasıl iktidaragelindiğini ayrıntılanylaanlatmış... Mes- lek yaşamında karşılaştığı "hile" örneklerini bir birsergilemiş... Yıllann deneyimli savcısı, hukuk- çusu olarak hukuk yollarının nasıl ustalıkla kul- lanıldığını... Bugün Başbakanlıkkoltuğundaotu- rarak ülkeyi yöneten Tayyip Erdoğan ın, yasal bir üyesi bile olmadığı bir partinin nasıl genel baş- kanı sayıldığını; sonra türlü hukuk engellerini us- taca aşarak önce milletvekili, daha sonra baş- bakan olduğunu bir masal gibi tarih yaprakları- nasunmuş. llgiyleokunması gereken bir kitap... Son günlerde çok önemli belgesel yapıtlar çıktı. Birkaçını okurlanma duyurmakta yarargö- rüyorum: Cahit Kayra'nın "SevrDosyası"(Bü- ke Yayınları). Erol Bilbilik'in "Amerikan Kuşat- ması"(Otopsi Yayını), Prof. Çetin Yetkin'in "Ser- best Fırka Olayı" (Otopsi Yayını), Mustafa Ra- gıp'ın "Ittihat Terakki Tarihinde Perde Arkası" (Örgün Yayını)... Herbirinin üstünde uzun uzun durmakgerek... Bir kez ele alınınca sonuna kadar okumak, not- laralarak, ilgili parçalan işaretleyerek... Bilmiyo- rum. okurlarımın çoğu bu kitaplan okudular mı, gördüler mi? Bakıyorum dergilere, gazetelere, yakın tarihimizin çoğunlukla sır dolu gerçekle- rini anlatan bu yaprtlan değerlendiren yazılara pek rastlamıyorum. Bunca emek, bunca çalışma herhalde boşluğa uçmuyordur! Gazeteci Mustafa Ragıp'ın güvenilir bir tanık olarak yazdığı "Ittihat Terakki" olayı sürükleyici bir roman gibi... Enver'ler, Talat'lar, Yakup Ce- mil'ler, her biri bir roman kahramanı... Bu anı- lardan yararlanarak etkileyici filmler neden çev- rilmez? örneğin bir Yakup Cemil olayı başlıba- şına bir serüvendir. Çetin Yetkin'in belgesel "Serbest Fırka"s\ da dünden bugüne ışık tutan bir belge, sağlam kaynaklara dayanan bir yapıt... Atatürk'ün ül- kede gerçek bir demokrasi yaratmak çabası... Ama boşa çıkmış bir çaba!.. Yetmiş yıl geçmiş, demokrasinin temelini bileatmış sayılamayız. Ka- nadoğlu'nun "Alaturka Demokrasi"s\ demokra- si arayışımızın, ama bir türlü bu güzel sonuca varamayışımızın öyküsü değil mi? Evet, pek çoğumuz ülke yönetiminde etkin olan kişileri, görüşleri, tutumları, arayışlan gere- ği gibi bilmiyoruz. öğrenmiyoruz, belki öğren- mek de istemiyoruz! Yalan yanlış yazılar, söylem- ler, dedikodular yakın geçmişimizi bambaşka bir kılığa, bir niteliğe sokuyor! Işte tanıklar, işte belgeler, işte apaçık tarih olayları... Geçmişi iyi bilmeyen bugünü anlaya- bilir mi? Sık sık çıkmazlara sapıp yanlışlıklara dü- şüyorsak, suç biraz da bizlerin, okumak, anla- mak, öğrenmektense günübirlik yaşamayı sev- memizin, yani tembelliğimizin!.. Yolsuzluklarla Mücadele! Yolsuzluklarla mücadelede, yargmın etkinliğini arttırmak için yeni kurumlara, işbirliğine ve en önemlisi eşgüdüme gereksinim olduğu, öykünülen Avrupa Birliği'nde başanya bu şekilde ulaşıldığı birçok kez açıklanıp anlatılmasına rağmen gereği yapılmamıştır. Sabih KANADOĞLU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı 31 . 03.2004 günlü basında yer alan( 1) "Uluslararası Şef- fafhk Orgütü'nce (Trans- parency Intemational)" dü- zenlenen "2004 Küresel YofcuzJukRaponTnagöre, Türkiye'ninşef- faflık listesinde 64'üncü sıradan 77'nci sı- raya gerilediği haberi, ne gereği gibi tartı- şıldı ve ne de yolsuzluklara alıştınlmış top- lumun ilgisini ve tepkisini çekebildi. Sıralamadaki gerilemenin, yurttaş olarak duyulması gereken bireysel üzüntünün ya- nında ulusal itibanmıza verdiği zarara rağ- men, toplumun böylesine tepkisiz kalması- nın nedenleri, ancak umutsuzluk ve umar- sızhk olabilir. Aynı rapora ekli "GJobal YolsuzhıkBaro- metresi" adını taşıyan anket, Türk halkının yolsuzluklarla mücadele konusundaki ka- ramsarlığını açıkça ortaya koymaktadır. An- kete katılanlann yüzde 56.6'sı yolsuzlukla- nn artacağı. yüzde 12 'si ise gerileyeceği dü- şüncesindedir. Toplumu açıklanan karamsarlığa iten ne- denleri belirleyip irdelemekte, kuşkusuz çö- züm için yarar bulunmaktadır. Yinelemek pahasına(2) vurgulamak gerekırse; yolsuz- İukJar. uygıın ortam bulduklannda gelişır ve çoğalırlar. Bu uygun ortam, şeffaflığa yer vermeyen yüriitmenın, denetim yollan tıkan- mış yasamanın, bağımsız olmayan etkısiz ve güçsüz yargmın, işlerinden uzaklaşmış ve sahiplerinin ekonomik çıkarlanna yön- lendirildiği için özgürlüğünü kaybetmiş ba- sının bulunduğu ortamdır. Bu ortamdan çıkabilmenin ve yolsuzluk- larla mücadelenin önceliklı koşulu ise cid- di, samimi. inandıncı, objektif ve şeffaf bir siyasi iradenın varlığıdır. Ülkemizde bu nitelikleri taşıyan bir siya- sı irade var mıdır? Siyasi irade gücünü, söyleminden değil yaptıklanndan alır. "Yolsuzluklara, damanndan girdik" \ e- ya "Hoıtumculann önünii kestik" söylem- İerinden sonra. anılan sıralamada Türki- ye'nin ön sıralarda yer alması yerine, geri- lemesi karşısında; söylem dışında. bu yol- da yapılan bir şeyin olmadığı ortadadır. Kaldı ki. siyasi iktidar ve mensuplan ta- rafından geçen bir yıl içinde yapılanlar. ik- tidann söylemiyle de tam bir çelişki oluş- turmaktadır. Devlet yönetiminde sorumluluk yükle- nenlerin. ticaretle bağlan kesilmemiştir. Iş- sizliğin gıderek arttığı ve asgari ücretin ya- şayabilme sınınnın çok altında kaldığı bir ortamda geçinemediğinden bahisle, ortak ol- duğu şirketlere bir yenisini eklemekten çe- kinmeyen ve bu şirketlenn dağıtımını yap- tı|ı ürünlerin reklamını da üstlenen devlet adamlarımız vardır. Çıkanlan yasalarla bağlantılı şirketlenn vergı borçlan silinmekte, vergi suçlan ba- ğışlanmakta, bağışlananlann bu rür suçlan izleyecek bakanlıkta birinci derecede so- rumlu olmasında da sakınca görülmemek- tedir. Yine iktidar partisinin örgüt kademe- lerinde görev alanlann, devlet ihalelerine ka- tılmalan ve üst üste ihale kazanmalan ola- ğan sayılmakta ve bu yöndeki haberlere ses- siz kahnmaktadır. Çağdaş demokrasinin geçerli olduğu şef- faf toplumlarda, bu rür ilişkilere, yöntem- lere ve kişilere kesinlikle yer verilmediği bi- lirunelidir. Yasamanın denetim yollanndaki tıkanık- lıklar olduğu gibi sürdürülmektedir. Bu bağ- lamda yasama dokunulmazlığına dokunul- mamış, buna neden olarak, yargıya duyu- lan güvensizlik gösterilmiştir. Oysa, yargmın bağımsızhğını ve güçlü olmasını sağlamak görevi yasama organı- na aittir. Görevleri gereği yargmın bağım- sızlığı için anayasanın 140 4.144ve 159'un- cu maddelerinde gerekli değışiklikleri yap- mayanlann, yargının güçlü olması için büt- çeden alacağı parayı arttırmayanlann, yar- gıya güvenmediklerini söylemeye haklan yoktur. Aynca güvensizlik söyleminin asıl gerekçesinin, dokunulmazlıklar sınırlandı- nldığında ortaya çıkacak soruşturulma kor- kusu olduğu, kamuoyunun ortak düşünce- sidir. Haklannda soruşturma veya kovuşturma- ya başlanmış, dava açılmış birçok kişinin, parti listelerinde seçilecek sıralarda aday gösterilerek yasama dokunulmazlığına ka- vuşturulması, siyasi iradenin bu konudaki düşünce ve kararinın açık bir kanıtı değil mi- dir^ "Meclis Soruşturması"nı düzenleyen ana- yasanın 100'üncü maddesinde gerekli de- ğişiklikler yapılmamıştır. Görevde olan ve- ya görevden aynlmış başbakan yahut bakan- İann, görevlerinden doğan veya görevle- riyle ilgili işlem veya eylemlennin soruş- turulmasının (ve yürürlükteki yasalarda ön- görülmüş suç tipine uygun olduğu ithamı ile Yüce Divan'a sevk edilmelerinin), yolsuz- luklarla mücadelede taşıdığı önem sürekli göz ardı edilmiştir. ınandıncılığını ve etkin- liğini kaybeden Meclis soruşrurması kuru- munun, yargısal niteliğine uygun biçimde yeniden düzenlenmesi için hiçbir çalışma ya- pılmamış, bu şekliyle alınacak kararlann siyasi hesaplaşma, öç alma, gözdağı verme veya hedef saptırma olarak algılanması ola- sılığına açık kapı bırakılmıştır. Yolsuzluklarla mücadelede, yargının et- kinliğini arttırmak için yeni kurumlara, iş- birliğine ve en önemlisi eşgüdüme gerek- sinim olduğu, öykünülen A\Tupa Birliği'nde başanya bu şekilde ulaşıldığı birçok kez açıklanıp anlatılmasına rağmen, gereğı ya- pılmamıştır. Savcılıklar arasında eşgüdümü sağlaya- cak biçimde, Yargıtay Cumhuriyet Başsav- cılığf nı Türkiye Cumhuriyet Başsavcılığı olarak anayasal bir laırum haline dönüşrü- recek taslak, kurulan komisyonda unutul- maya terk edilmiş; adli kolluğun kurulma- sı ve Mali Suçlan Araştırma Kurulu (MA- SAK) ile işbirliği yapması yoluna gidilme- yerek etkin mücadele kapısı kapatılmıştır. Basın özgürlüğünün sağlanması için cid- di bir adım atılmamış. medyanın kartelleş- mesi ve holding sahiplerinin çıkarlannın sözcüsü olması önlenememişrir. Bu koşullar altmda asıl şaşırtıcı olan, dün- ya şeffaflık sıralamasında sadece 13 basa- mak gerilememizdir. Siyasi iradenin sadece söylemle yetinme- si durumunda, ülkemizi gelecek yıl daha ka- ranlık bir tablo beklemektedir. Türk halkının, umutsuzluk ve umarsızlık yılgınlığından kurtulup yolsuzluklarla bir- likte yaşamak ve anılmak istemediğini, si- yasi iradeye anlatmasının ve onu bu yolda zorlamasının zamanı gelmiştir, hatta geçmek- tedir... (1) Bkz. Cumhurivet, 31.03.2004 (2)Bkz. Cumhuriyet 14.06.2003 •Yolsuz- luklarla Sanal Mücadele " başlıklı yazımız. İnsan, Kendisini Yok EdecekL Orhan TEZ Yiik. Mühendis Nature dergisinin yayınına gö- re yapılan araştırmalann bulgu- lan, küresel ısınmanın etkisiy- le 2050 yılına kadar bir milyon canlı türünün neslinin tukenece- ğini ortaya koyuyor, bugünden başlayarak çok ciddi önlemler alınmazsa, ikinci 50 yıl, yani gelecek yüzyıla kalmadan dün- ya, insan için yaşanamaz duru- ma gelecek. Küresel ısınma, kabaca sera gazlannın artması; yüzdeleri ve gazlann adlannı bir yana bıra- kırsak fosil yakıt kullanımı, or- manlann yok edilmesi. yogun tanm. yakıt sızıntılanndan kay- naklanan metan gazı, soğutucu- lar, iç patlamalı motorlar ve kent- leşmeden kaynaklanmaktadır. Sera gazlanru en çok üreten iki ülke olan ABD ve Rusya, küre- sel ısınmayla ilgili uluslararası Kyoto Anlaşması'nı imzalama- yarak ekonomilerini kurtardı- lar! Dünyanın en çok kazanan ül- kesi olmaktan vazgeçmek işle- rine gelmedi. Dünya eğer, kıtlık sorunlanyla karşı karşıya kala- cak olursa, işte bu hırsın azgın- lığı, bizlere bir buğday tanesini milyonlarca dolara satıp küresel- leşmenin cilveleşmesini yerine getirecek, sonuçta büyük şırket ya da ülkeler kendilerini koru- muş olacaklar! Ama insan bu önlenemeyen ve ne yazık ki her gün tırmanan sahip olma güdü- sünün bedelini canıyla ödeye- cek... Bir insan yaşamı için ta- nm, sanayi ve enerji üretimi için kullanılması da eklenince, gerek- li olan su miktarı yıllık 1000 metreküp. Bir ton tahıl ürehnek için ise 1000 ton suya gereksi- nim var. Öyleyse ne duruyorsu- nuz dev şirketler, hemen su kay- naklannı özelleştırmeye başla- yın! Sizi yok edecek rakibiniz yok! Yalnız, kendimızi ak ka- şık sanmayalım, bu sütte hepi- mizin parmağı var! Eski PENCERE Bir Ulke Nasıl Soyulup Çökertilir?.. Kemal Derviş yerel seçim sonuçlarına baka- rak Baykal yönetiminden ayrıldı. Melih Aşık diyor ki: "- O (Kemal Derviş) bugüne dek sol adına bir tek cümle söylememiş olsa da 'solcu' sıfatını ta- şıyor, CHP'den çok AKP'yi alkışlıyor olsa da CHP 'li sayılıyor ve partinin altını oymaya devam ediyor..." (Milliyet, 14 Nisan 2004) Derviş'i, Amerika'dan, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit -Başbakanken- çağırmıştı.. Derviş geldi. 58'inci Hükümette IMF programının uygulama- sını yürüttü... Sonra CHP'ye geçti. Derviş'li ve Baykal'lı CHP, hem genel seçim- lerde, hem yerel seçimlerde ayvayı yedi. Çünkü halk 2001 ekonomik kriziyle birlikte uygulanan IMF programlarında varını yoğunu yitirmişti. • Devletin Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu uzman- ları bir rapor hazırladılar. Ne diyorlar?.. • "IMF ekonomik, sosyal ve siyasal kurumla- nmızın tamamını etki altına almtş adeta devlet içinde bir devlet konumuna girmiştir. • Halkın yoksulluğa sürüklenmesi, devletin güçsüz düşmesi, milletin kendine duyduğu öz- güvenin kaybolmaya başlaması, ahlak çökün- tüsünün derinleşmesi, gelirdağılımının hızla bo- zulması, ekonomik ve sosyal problemlerin çö- zümünün yabancı kuruluşlara devredilmesi ne- deniyle alternatif bir modele ihtiyaç vardır. • Devlet, iç borçlanma senetlehnin sağladığı enflasyonun çok üstündeki yüksek faizler, ser- maye hareketlerinin liberalizasyonu nedeniyle yurtdışındaki sermayedarlara olağanüstü bir gelir kaynağı yaratmıştır. • Ortalama olarak yüzde 20'lerde seyreden ve 1990 'lann sonlannda olduğu gibiyüzde 40 'la- ra varan getihler dış dünyaya net kaynak akta- nmına neden olmuştur. • Kambiyo denetıminin neredeyse ortadan kal- dmlması yurtdışına çok büyük kaynak transfe- rine neden oldu. Son 20 yılda bu rakamın 200 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor. • Borçlann tasfiyesi yerine borç riski yönetil- meye çalışılıyor. Kamu maliye sistemi zayıflatı- lıyor. Daraltıcı para ve maliye polıtıkalannda sos- yal boyut bulunmuyor. Politikalar siyasal ege- menlik haklarını sınırlayıcı boyutlar içehyor." • Devlet görevlilerinin raporu tüyler ürpertici bir -sömürünün de değil- soygunun boyutlarını ser- giliyor... Peki, bu tezgâhın başında kim var?.. Derviş mi var?.. Yok canım, bu düzende Derviş'in esamisi çar- kın bir dişlisi olmaktan öte değil.. Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu, devlet adına ülkenin nasıl ketempereye getirildiğini en yetki- li kurum olarak açıklamak zorunda... Bu politika değil.. Gerçeği saptama!.. • AKP üstlendiği iktidarda IMF politikalarını sür- dürüyor... Alternatif siyaseti yok... AKP'nin derdi başka!.. Peki, CHP ne yapıyor?.. indirimle veriyoruz! LdtLı (rrvnt. mnjı «e rodaig» f-nnl» hjnç) r-nn, diferseniz GARANTİ *«>**»'v*»^ c^«nıte««Mlenharl*tetefon, sadecebir! Bekohızroetmefkezi I U N M U L U ^ U İ AYAV beko cor: tr BAKIRKOY 3.AİLE MAHKEMESt'NDEN 2003 1013 2004 199 Bakırköy l.Sulh Hu- kuk Mahkemesi 'nce ve- rılen 1970 701 Esas, 1971 50 Karar sayılı .17.1.1978 tarihh karar ile Istanbul Eyüp mer- kez defterdar vapur is- kelesı c: 27, s: 33 h: 4'de kayıth Mustafa Ay- şe Hafıze oğlu. 1.4.1949 d.lu Alı Nu- rettin Alan'm hacir altı- na alınarak kendisine vasi tayin edilen Musta- fa Ayşe Hafıze kızı 3.8.1935 d.lu ablasıGü- lören Kılıç'ın vasilik görevınin devamına 12.3.2004 tarihinde ka- rar verilmıştır. Ilan olu- nur. 25.3.2004 Basın: 16587 BEYKOZ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004 159 Sevinç ^eşilbaş vekili tarafından Eyüp Yeşil- baş'ın gaıpliğine karar verilmesi için açılan da- va sebebıyle; Davacı vekilince İs- tanbul ili, Beykoz ilçesi. Paşabahçe Mahallesi. cilt No: 12. aile sıra no: 181,sırano: I4'de nüfiı- sa kayıth Eyüp Yeşil- baş'ın 23.09.1998 tarı- hinden itibaren kendi- sinden 5 yıldır hiçbir haber alınamadığından bahisle hakkında gaiplık kararı verilmesi talep edilmiş olmakla; bu şa- hıs hakkında bilgi ve görgüsü bulunan kişile- rin duruşma günü olan 22.09 2004" saat: 09.50 de mahkememize bildirmeleri. aksi halde Eyüp Yeşilbaş'ın mah- kememizde gaipliğine karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 05.03.2004 Basın: 16567
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear