25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MART 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 19 î3 s tspanya 'naı yeni Başbakanı Zapatero olmuş... Terorizme karşı Zapaterorizm! - Abdullah Gül, göstermelik temel atmış... "Ne de olsa Erbakan'ın öârencisi!" Gül yanakBir devlet büyüğü aldığı gayrimenkulleri dokuz ay sonra aynı fıyata sattı ya, Izmir'den Yılmaz Bayazrtoğlu: "Adatnın biri sabah 100 liraya aldığı domatesi elinde kalmasın diye akşam yine 100 liraya satıyormuş. Kansına vaziyeti anlatmış. Kansı 'Domatesi alırsın 100'e, satarsın 100'e. O kadar yorulacağına evinde otursan da kannın gül gibi ^ L yanağını öpsene' g P deyivermiş." *~ Meşhur Cumhuriyet'teki "Kıbns'ı verip tarihe geçecek" başlığını A gören Şiar Yalçın: • "Evet ama bewal-i V çah-ı Zemzem gibi *• geçecek. Hani şu, meşhur olmak için Zemzem kuyusuna işeyen Arap gibi!" ski CHP'Iİ Tarhan Erdem kamuoyu araş- tırmacısı olarak işinibiliyorve gerçekten iyi yapıyor. Daha önce halkın yüzde 75'inin türbana sıcak baktığını araştınp bulan Tar- han Erdem, yerel seçime dokuz gün kala açıkladığı ve Istanbul, Ankara, Izmir'i kapsayan son araştırma- sında AKP'nin oy oranını yüzde 58.2 olarak sapta- mış bulunuyor. Bu oran türbana sıcak bakanlann oranının altın- da kalmakla biriikte 1954 seçimlerinde Adnan Men- deres'in başkanlığındaki Demokrat Parti'nin aldığı yüzde 57.6'lık oyu geride bırakıyor. Bu nedenle araştırma şirketi sahibi Tarhan Er- dem'in "araştırmacı-yazar" olarak bağlı olduğu medya grubundan bir gazete bu araştırmanın baş- lığını "Menderes rekoru" olarak atmış bulunuyor. Recep Tayyip inşallah, Adnan Menderes'in 50 yıllık rekorunu kırar; Adnan Menderes'in "küçük Amerika" hayalini gerçekleştirir. Gidişat Memleketin bütün beklentisi bu! Peki Recep Tayyip yüzde 58.2'lik bu başanyı na- sıl yakaladı? Bunu da aynı medya grubunun yönet- menlerinden biri açıklıyor: Uluslararası Para Fonu'nun karaıiannı kararlılıkla uyguladı, enflasyonu düşürdü, fatzi indirdi. Türban konusunda bildiğini okumadı, uzlaşma yoluna gitti. AB üyeliği için samimi bir politika izledi. Kürt soru- nunda birleştirici bir siyaset izledi. Böyle bir tablo çizebiliyoriar ve halkın yüzde 58.2'sini buna inandırabiliyorlar. Aziz Nesin, oranlan tutturamamış olsan da sen ne büyük öngörü sahibi bir adamsın! Bu ülkede birileri sanki başka bir dünyada yaşı- yor! Kutlamak gerek. Evet enflasyon düştü ama kâğıt üzerinde. Çünkü halkın cebinde para kalmadı; piyasalarda yaprak kı- mıldamıyor. Borsa dedikleri piyasa ise yabancı spe- külatöriere teslim oldu. Çokuluslu senmaye istediği an borsayı ve dolayısıyla Türkiye ekonomisini 24 saat içinde batıracak gücü elde etti. Türban bir vi- rüs gibi devletin her kademesine yayıldı; sokaklar- da gösteri yapılmıyorsa bunun nedenini sağır sul- tan bile biliyor. AB ile yürütülen "samimi" politikanın boyutu gerçekten çok fazla samimi oldu. Türkiye, tarihinde hiç bu kadar köşeye sıkıştınlmamış, tes- lim alınmamıştı. Kıbns elden çıkanlıyor. Yarın Çanak- kale Boğazı'ndan Ege'ye çıkamayacağız. Kürt so- runundaki birleştirici siyasetin karşılığını ise sınınmız- da bir Kürt devletinin kurulmakta olmasıyla alıyoruz. Ve bu koşullarda Recep Tayyip, Adnan Menderes'in rekorunu kınyor. Elbiriiğiyle, işbiriiği ile bindirildik bir alamete götürülüyoruz bir yere! Para Akrf Kökçe: "Parayı üdyalılar icat etmiş. lyi ama; ayakbastı parasını, başlık parasını, bıçak parasını, kan parasını, hava parasını, harç parasını da biz icat ettik! SESSÎZSEDASIZ0 Çanakkale Destanı yeniden yazılıyor Devtet Demir Yollan'nın trenlerde üc- retsiz dağıttığı aylık kültür dergısi "Rail Life"'ın Mart sayısını Haydarpaşa Ga- n'ndaki TCDD Danışması'ndan almış Tuncay Özgün... Derginin yedi sayfası "18 Mart Çanakkale Destanfna aynl- mış. Tuncay özgün yazıyı okuduğunda özenle hazırlandığını görmüş: "Çanakkale Savaşlanndaki bazı ay- nntılara bıle yer verilmiş. Ingiliz, Fransız komutanlannın isimleri, rütbeleri bir bir sayılmış, muharebelerden, düşman zırhlı gemilerinın uzun isimlerine kadar değinilmiş... Hatta o yıllarda saltanatı çoktan sona ermiş olan "SuKan II. Ab- dülhamit Han'ın adını yazıdageçirebil- mek için zafer sağlayan tahkimatın c- nun eseri olduğu da yazılmış. Ve tabii, Atatürk'ten de söz edilmiş. Yedi sayfalık yazıda, 'llk çıkarma gü- nü Mustafa Kemal Bey 17. Piyade Ala- yı'nı Conkbayın'na zamanında yetiştire- rek Karaçimen Tepesi'nin düş- manın eline geçmesını önledı' denilmış. Hepsi bu. Mustafa Ke- J - mal Paşa'nın Çanakkale'de bütün yaptığı bir alay askeri zamanında Conk- bayın'nayetıştinmek! Çanakkale Sava- şı'nda Atatürk'ün yeri ancak bu kadar... Hatırlayacaksınız, TRT'ye genel mü- dür yapılan Şenol Demiröz de Çanak- kale belgeselinde Atatürk'e hıç yer ver- memişti..." Çanakkale destanı gerçekten yeni- den yazılıyor... Ama Atatürksüz olarak.... Dün TRT'de, bugün TCDD'de... En so- nunda sıra TC'ye gelecek herhalde! Yüksek Yerilim Hattı Kadınlann sadece ANLAŞILMAK istediklerini nedense biz erkekler hiç ANLAYAMIYORUZ! erdincutku(âyahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Nevruz'da 'Sırıtan Gülüşler'... Bugün 21 Mart... Yanı "nev- ruz"... Sadece baharın ılk günü değil, tüm kuzey yanmkürede yaşayan- laı için de "yeni gün", ya da "do- ğanınyılbaşıa'*... Güney yanmküre yazdan kışa geçerken, kuzeyin uygarlıklar dünyasında sadece kutuplara ve ekvatora uzak olanlar bahan kar- şılıyorlar... Bu nedenle de "nevruz"u ve değerinı örneğın ne Arabistan çöllerinde 365 gün kavrulanlar biliyor, ne de buzdağlan arasında 6 ay geceyi, 6 ay gündüzü hep "aJacakaranhk" içinde tanıyan- lar.. Denebüir ki nevruz, yeryüzü- nün güneşle yaptığı yaşamsal sözleşmennı sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe de akan çok özel ve çok ayncalıklı bir kazanımı... Ve sadece, aralannda Anado- hTrnın da bulunduğu. "bahann ne olduğunu bflenlerin ve duyum- sayanlarur bayramı... Kıp bilmeyen, yaa bflmez Azerüerde, doğum tarihleri bi- linemeyen yaşlılann o çok özel günleri de nevruzda yapılır... Biz de öyle yapardık, annemin ve ba- bamın doğumlannı 21 Mart'ta kutlardık... Her 21 Mart'ta, sanki yeniden doğmuş gibi olmalannın nedenı de zaten o gün yaşadıklan birlik- giuTlerini kutluyordu... Bu bahann'yfizteıf Bunlan düşününce, şimdi de bu 21 Mart'ta dört bir yanımızı sarmalamış "gülen insanlara" da- ha bir garip bakar oldum... Bahann ve yenı yüın bu ılk gü- nünde, duvarlarda, direklerde, duraklarda, otobüslerin üzerlenn- de, her boy ilanlarda ve gözün gö- rebildiği tüm yerlerde, bize "gü- lerek etini uzatan" adaylarla bir- likteyiz.. Bazılan da kollannı kal- dırmış, gözümüze kadar sokmak- talar... Ama onlar, nevruzu kutlamak için değı], "seçmemiz" için gülü- yorlar... Bu nedenle de yüzlerin- dekı o parlak dişli gülüşlerinin, yüreklerindeki nevruzu değil, "kafalanndaki hesaplan" yan- sıttığı, aynı resimlerin çoğunda sanla açıkça "smüyor" mu?... Dilersenız, 24 saat gülen ağız- lannı kapatıp, sadece gözlerine bakın. bunu siz de göreceksinız... Bakışlannda bile bahan yakala- dıklannız azınlıkta kalacak; ür- küp kaçtıklannız ise çoğunJukta olacak.. Bahan hakedenler Adaylara tüm resimlerinde zor- la "çnz" dedirten kuralı kim koy- du bilemem... Sanki en çok gülen, oylann da en çoğunu mu ala- cak?... Ömür boyu bahan böyle karşılasınlar.. telıkten çok, bahann getirdiği canhlık ve yaşama sevinciydi... Damarlarındaki kanlar ne ka- dar yorgun akarsa aksın, ağaçlar- daı firlayan çıçeklerin karşısında bir başka umut bağlardı yürekle- rinı.. Sanki hiç durmayacakmış- çasna hızlanan kalp atışlannı yi- ne o yorgun ama görmüş geçir- mi; sesleriyle Azeri şarküanna eşlık ettiklerinde, biz de yerimiz- de Juramaz, calar, söyler, kalfap oynar, bar tutardık... ^e hiç unutmam, annem de her seferinde derdi ki; •-İt de >-aya (yaza) çıkü; ama ye<Mği ayazı birce (sadece) kendi- Kimbılir, nevruza kadar nice tan tersi günler yaşamışlardı; ni- ce rorluklara göğüs germişlerdi... Aca şımdi o "kış" ayazlannı so- racbile yoktu; ve, herkes neşe ve gürkükler içinde, sadece "yeni 0>'sa, benim bildiğim Anado- lu insanı, sürekli gülenden pek hoşlanmaz... Çünkü Anadolu uy- garhklannın birikimlerinde insa- nın "her türlü haü" vardır... Sü- reklı "çok muthı" görünene, ya- nı annemin dedığı gıbı "k^m kahruucekmeden" yaza güle oy- naya çıkmış gıbı görünene, gü- ven duyuhnaz, sözüne pek ina- nılmaz... Bu nedenle, hazır 21 Mart da gelmişken, siz de bahann kutsal işaretlerinden yararlanarak seçı- minizi yapın... Kentlerimiz ve he- pimiz, ne çektıksek hep "soitan gülüşlerden" çekmedık mı?... Yüreğifleyüzü aynı anda gülen ve aynı anda ağlayanlarm nevru- zunu candan kutJuyorum- On- lar, bahan çoktan hakettüerveen sevdflderiyle biriikteyenigünü do- yasrva yaşaanlar_ oekinci 'i cumhuriyetcom.tr KİM KİME DLM DUMA BEHIÇAK behicak o turk.net ÇÎZGÎLİK KÂMtL MASARACl kamilmasaraciia mynet.com HARBt SEMtHPOROY semihporoy<fi yahoo.com KEDt LEVO APTÜÜKA aptullı hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 21 Mart nuw.mumtaz-arikan.com IRKAYIRIMfNA MR$/ YURUYUŞ.. 196S'rE BUGÜN, AMBÜJKALl Z£NCİ LİDEG £>n MAftTtM İ.UTHEB KIM&, AL/IBA'MA' EYALETİN- DE Si/e /^aoTTESTö yaeijYüşü SAÇLATTMIÇ- Tt. IİZK /tneiMlf^/1 K4GŞ( DÜZENLEMEN SU rü/eürûş, seuut* K-eNTtYLE SÜNEYDEKÎ MONT&OKHERY AISAG/NPA YAPlLIYOROU(70 Km') • VALIYE SUNULMAK UZE/SS B/R B/i.- D/ftı OE 7XŞ(X4M yÜKUJ>'ÜŞÇ.ÜLE&/ Sıy/ 4H VE SEyAZLARDAN OLUŞAN 8E$SıN KİŞl Yİ BULMAKTAYP/. AMAÇ, BEyAZLAGA -TANl- NAN HAKLLAe.tM AYMEN SİYAHLABA DA UY- GUlANMASINI j OKUL/ OT&BÜS, TZJVALEr VB. &İ8I AYIRIMLARtN HAL.DIB/LMA<£tNt SAĞLA- MA<TI.. Yanda, M.Lut-her AZıng(çapka~ sız}, bu yüniyüeun ön cafında ö ü i PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Umut 'Gerçek'le Başlar Istanbul-Ankara arasında işleyen bazı trenlerin lo- kantalannda son zamanlarda alkollü içki servisi ya- pılmadığına ilişkin duyumlar alıyorum. Garsonlar, al- kollü içki isteyen müşterilere, "Elimizde stok bitti", "Geçici bir sûre için veremiyoruz" türünden gerek- çeler ileri sürüyorlarmış. Bunlar gerçekten de talihsiz rastlantılar mıdır yoksa merkezden verilen bir emrin "alıştıra alıştıra" yürürlüğe sokulması mıdır, bilemiyo- rum. Fakat kesin olan bir şey varsa, o da AKP hükü- metinin, AKP'li beled'ıyelerin ve kamu kuruluşlannın AKP'Iİ yöneticilerinin bu "alıştıra alıştıra uygulama" yöntemine sıkça başvurduklandır. Geçen pazartesi günü Yalova-Yenikapı arasında sefer yapan İDO (Istanbul Deniz Otobüsleri) feribotun- dayız. Tıklım tıklım dolu "ön salon "un duvarlannayer- leştirilmiş televizyon ekranlannda bir sinema filmi gös- teriliyor. Feribot hareket etti. Denizci çocuğu oldu- ğumdan ve küçük yaşlanmdan bu yana birçok deniz yolculuğu yaptığımdan bilirim, hareket sırasında yol- cular heyecanlanırlar ve gemi tam yol alana kadar dik- katlerini pervanelerin gittikçe hızlanarak dönmesinin neden olduğu sarsınüya verirler. Uçak kalkışlannda da böyle değil midir? • • • Feribotun hareket ettiği anda televizyon ekranlann- daki görüntüler de değişti. Yeni film bir doğa belge- seli, fakat nedense sessiz. Acaba ben mi duymuyo- rum, diye kulak kesiliyorum. Ses yavaş yavaş yükse- liyor, yabancı bir dil... Yalova-Yenikapı arasında işle- yen, yolculannın neredeyse tümü Türk olan bir gemi- de televizyon niçin yabancı dilde yayın yapsın? Ses iyice duyulacak kadar yükselince bu yabancı dilin Arapça olduğunu anlıyoruz. İDO'nun görevlileri bize Arapça dinletmeye niyetliler. Çevreme bakıyorum, yolculann sözünü ettiğim kalkış heyecanlan geçmiş, gozlerini ekranlara dikmişler, kelebekli, böcekli görün- tüleri izliyorlar. Duyduklan dilin Türkçe olmadığını an- lamamış olmalan olanak dışı. Fakat hiçbir tepki gös- termiyorlar. En ilkel orman kabilelerinde bile var olan, belirteyici olan "dil aidiyeti" feribottaki o insanlar, bi- zim insanlanmız için yok sanki. Kendimı daha fazla tutamıyorum, ayağa kalkıp, televizyon yayınının yö- netitdiği büfeye gidiyorum, "Burasj Arabistan mı? Utanmıyor musunuz?" diye bağırmaya başlıyorum. Genç görevliler hiç de zekice olmayan bakışlarla ba- na bakıyorlar. "Kesin şuyayını!" diyorum. Kesiyorlar. Ayağa kalkmama, büfeye gitmeme, avaz avaz ba- ğırmama tanık olan ön salon yolculan yerime otura- na kadar anlamaz gözlerle beni süzüyorlar. Çoğunun davranışımı onaylamadığı yüzlerinden belli. Birbirie- riyle fısıldaşıyorlar, "Bu adam niye bu kadar öfkelen- di?" gibisinden... Anlamıyorlar. • • • Saytn Tarhan Erdem'in Istanbul, Ankara ve Izmir illerine yönelik seçim araştırmasının sonuçlan muha- lefet partilerinin tepkisiyle karşılaştı. Tüm benzer an- ketlerde olduğu gibi bu araştırmanın sonuçlannda da belli oranlarda sapmalar olması doğaldır. Fakat bu so- nuçlann sapma olasılığını içermesine karşın seçmen- de var olan eğilimi yansıtmadığını söyleyebilir miyiz? 28 Mart günü sandık başına gidip yerel yöneticile- ri seçecek olanlar sonuçta Yalova-Yenikapı feribo- tunda kendilerine izletilen Arapça belgesele hiç itira- zı olmayan, olsa bile bunu dillendirmeyen, dillendir- mekten kaçınan, ürkek, dolayısıyla size, bize uyma- yan, içimize sindiremeyeceğimiz bir hayata alıştınlma- ya hazır olan o "ön salon yolculan"d\r. Kendi hayatlanmızı korumak için vereceğimiz, ver- mek zorunda olduğumuz siyasal savaşımımızda ba- şanlı olabilmek, tarihi bir noktada bizden yana dön- dürebilmek için bugün b'ızim azınlıkta, "ön salon yol- culan"n\n ise çoğunlukta olduğu gerçeğini kabullen- mek durumundayız. Tarih de bize gücünü "ger- çe/c"ten almayan kavgalann hep hüsranla sonuçlan- dığını göstermiyor mu? öyleyse önce gerçekçi olmak, "Nerede yanlış yaptık" sorusuna gerçekçi yanrtlar vermek zorundayız. Ancak o zaman yapılması gere- kenleri yapabilir, yeniden toparlanabilir, güçlenebiliriz. Işte o zaman 28 Mart seçimleri de yalnızca bir "ye- nilgi" olarak değil, bizi düzlüğe çıkaracak yolda bir "kavsak" olarak geçertarihin kayıtlanna. Çünkü umut her zaman "gerçekle başlar. e-posta:dkavukcuoglu@ superonline.com Faks:0212-234 68 73 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Bazı yöre- lerimizde, özellikle Konya'dakıy- malı pideye verilen ad. 2/ izmir'inSefe- rihisar ilçe- sinde, ünlü bu" antik kent... En küçük sos- yolojik birim. 3/ I. Dünya Savaşı'nda lngıliz- lerle birükte savaşan Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlere verilen ad... Güzel kokulu olan şey. 4/ Bir değış tokuşta üs- 6 te verilen şey... Gü- neyAfrikaCumhuri- 8 yetı'ninplakaişareti. 9 5/ Üzeri ekmek kınnhsıyla kaplanmış yiyecekler için kullanılan sözcük... Hz. Muhammed'i övmek ve ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside. 6/Bir renk... Suyun dibinde süniklenerek çekilen balık ağı. 7/Matem... Ekvator bölgelerinde yetişen bir mey\ e ağacı. 8/Gizli görevli... Ulaştırma. 9/Ce- viz içi ve salçayla yapılan bir tür meze. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Yunan abecesinde bir harf... Halk dilinde ba- deme verilen ad. 2/ "Ölür ise — ölür / Canlar öle- si değil" (Yunus Emre)... "Maun" da denilen bü- yük bir ağaç. 3/ Kurtuluş Savaşı sonrasında An- kara hükümeti ile Itilaf devletleri arasında ünza- lanan antlaşma... Bir şeyin doğru olduğunu belirt- mek için yapılan işaret. 4/Hedefi vurma... Olum- suzluk belirten bir önek. 5/ Kripton elementinin simgesi... Eski Mısır'da güneş tannsı. 6/ Akmı şiddeti kiloamperin kısa yazılışı... Yaratıcısının adı bilinmeyen yapıt. II Sözsüz oyun... Tirsi ba- lığına \erilen bir başka ad. 8/Vücuttaki AIDS vi- rüsünü saptamakta kullanılan test... Bir meyve. 9/ Alışverişte durgunluk... KanşJc renkli.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear