Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 MART 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 17
KULE CANBAZI SUNAYAKEV
Bisikletten düşençocukocukluğumdabenim için tstanbulüç
şey demekti: Oyuncak, Kız Kulesi
ve beyazbir gemi. îstanbul'u ilkkez,
okula başlayacağım yılın yazında
ctdüm. Babamın "Uyan oğlum, geldik"
esiyle gözkrimi açtığımda, rengârenk ışık-
ıı gözümü aldı otobüsün ön camından. Türk
iknlerinde Beyoğlu'nun neon ışıklanm kar-
ımda görûnce. kötü aile olduğumuzu san-
lım. Sonradan öğrendim ki, orası Harem
>ogan'ymış!..
tstanbul'da doğmadım. Doğmamış olmak
la bir avantajdır benim gözümde. Çünkü îs-
anbul'da doğanlar, denizde olup, denizden
nabersiz balık gibidirler. Ben ısebir çocuğun
panayırda denizkızına bakması gibi baktun
Istanbul'a!.. lstanbul"dan gelen saç maşası,
gece lambası, pikap, ayakkabı çekeceği, mey-
ve sıkacağı!.. Eşyalarda sevdim İstanbul'u
önce. Kadınlar matinesinde izlediğim Tüık
filmlerinde Istanbul'un sokaklannı, ağaçla-
nnı, otomobil plakalannı ezberledim. Yedi
yaşında, yirmi gün süren lstanbul tatili sıra-
sında çektığüniz fotoğraflan, annem, Trab-
zon'a döndüğümüzde bir albüme koyup ge-
len tüm misafirlere gösterirdı. Öyle ki, yal-
nızca fotoğraflara bakmak için gelenler bile
vardı evımize. Albümün sayfalan çevrildik-
çe, bir örnekgiydirildiğim ağabeyimin yanın-
da poz veren ben de, bir filmin başrol oyun-
cusu olarak görürdüm kendimi. Fotoğraflar
Emirgân Korusu, Boğaz, Adalar, Rumelihi-
san gibı Türk filmlerinde görmeye ahştığı-
mızyerlerde çekilmişti. Fotoğraflar arasında-
ki en komik sahne de, Büyükadada eşek üs-
tünde poz veren uzun boylu babamuı, yere
değen ayaklanydı. Böylesi bir albümde yer
almayanlann "lstanbul" sözcüğününbüyü-
sünü anlayamayacağına inanıyorum.,
istanbul'da görülen tlmsahın sırrı
Kimler gelip geçmedi ki Istanbul'dan!?..
Coğrafya'nın kurucusu kabul edilen Stra-
bon, "Coğrafya" adlı kitabında, Istanbul'da
timsah gördüğünden bahseder. Gördüğü yer
de, Kalamış Koyu'dur!.. Eee, koskoca Stra-
bon bu, "gördüm" diyorsa doğrudur, ama
timsahda,lstanbul'da yaşayan bir hayvan de-
ğildir!? Nedir öyleyse bu işin sırn?
Bu sorunun yanıtını Trabzon'daki Ayasof-
ya Kilisesi'nin doğuya bakan duvannda bu-
luruz; bu duvarda kesici bir aletle çizilen ge-
mi resimleri vardır. Gemi mimansinın tarihi
konusunda uzman bir Amerikah bilım insa-
m yaptığı çalışma sonunda, gemi resimleri-
nin Akdeniz uygarlıklanna ait olduğunu ve
de doğru olarak çizildiğini söyler. Resimler-
den biri de, bir Mısır kalyonudur!.. Bu bilgi
bizleri alır, Mısırlı denızcilerin tarihini ince-
lemeye götürür, orada şunu öğreniriz; Mısır-
lı denizciler uğradıklan her kıyıyakutsal say-
dıklan timsah yumurtalan bırakırlardı! Stra-
bon'un gördüğü, o yumurtalardan çıkan tim-
sahlardan biri olsa gerek!.. Biz bu konuda,
Mısırhlann Istanbul'a geldiğini söyleyebili-
riz yalnızca; çünkü Trabzon Limaru'na giden
bir Mısır kalyonu tstanbul'dan geçecektir el-
bette.
Trabzon'daki Ayasofya Kilisesi'nin duva-
nnda bir Viking kalyonunun resmı de vardu-!
Öyleyse, Karadeniz'e akan nehirleri takip e-
den Vikingler'in tstanbul'a geldiğini düşüne-
biliriz!? Bu düşüncemizı haklı çıkaranbelge-
ler Bizans kaynaklannda çıkarkarşımıza. Vi-
kingler 9. ve 10. yüzyülarda birkaç kez ku-
şatırlar istanbul'u. Sonunda, bir Viking bir-
liği sarayın "özel muhaftzı" olarak tstan-
bul'dakalır. Ayasofya Kilisesi'nin birincika-
tındaki korkuluk üstüne yazılı "Halvdan"
sözcüğü de, bubirlikteki bir Viking'in adı ol-
sa gerek!
'Blnmek Ister mlsln?'
Göç etmeden önce iki kez tatile gelmiştim
Istanbul'a. Birinde Harem'de oturan akraba-
lanmızda, diğerinde ise Çemberlitaş'taki Er-
zurum Oteli'nde kalmıştık. Sultanahmet'te
iş yapmayı kafasına koyan ve başanlı bir ter-
zi olan babamın yanında îstanbul'a yerleş-
mek üzere adım attığımda on yaşmdaydun.
Harem'deki Nuhkuyusu Sokağı'ndaydı evi-
miz. llk gün eşyalan yerleştirme telaşındaki
annem, ağabeyim ve benim ayak altında do-
laşmayıp, sokağa çıkmamızı söyledi. Arka-
daşlık kurmakta benden daha becerikli olan
ağabeyim, köşebaşında toplanmış bir grup
çocuğun yanına giderken, ben, duvara yas-
lanmış beyaz bir bisikleti seyre daldım. Yaz
güneşi ne de güzel parhyordu zilinde! Birden
arkamda duyduğum sesle irkildim. "Binmek
ister misin?" Annemin dizlerine oturtup, sa-
n saçlannı taramayı düşlediği Ömercik tam
karşımda duruyor ve ben ona siyah, kıvırcık
saçlanmla ağzım bir kanş açık bakıyordum!
lstanbul'daki ilk arkadaşım olan ve dostlu-
ğumuz bugün de devam eden ömercik'in bi-
sikletiyle, Harem setüstünden Salacak'a ka-
dar pedal çevirdiğim yaz, îstanbul'da yaşadı-
ğım en güzel mevsimdi. Evlerin arasından
bir görünür, birkaybolurdu lstanbul. Bukent-
te oturulacaken güzel yer benim için, Harem
setüstündeki evlerden biridir. Çünkü o evler-
den birinin penceresinden baktığınızda, tari-
hi yanmada, Galatave Kız Kulesi gözünüzün
önündedir. Bu büyülü manzaraya bakmak
için gözümü yoldan ayırdığımdan, iki de bir
düşerdim, acemisi olduğum bisikletten. O
Kız Kulesi ki, yıllar sonra şu dizeleri yaza-
caktun onun için.
Çocuğunu asma köprûde sallayaıt
bir annedir İstanbul
ki onun
içi süt dolu
biberonudur Kız Kulesi
soğusun diye suya tutulan.
Türkiye Yazarlar Sendikası bugün Lüleburgaz'da
Dünya Şiir Günü 'nde
dörtbiryan 'şiir'
Kültür Servisi-
'Dünya Şiir Günü'nü
Türkiye Yazarlar
Sendikası (TYS)üye-
si şairler Lülebur-
gaz'da kutluyorlar.
TYS'nin'Dünya Şi-
ir Günü' izlencesi bu
yıl, sendikanınkurulu-
şunun 30. yıh kutlama-
lan kapsamında, Lüle-
burgaz'daki Kepirtepe
Köy Enstitüsü'nün
bahçesıne 500 kızıl-
çam fidamnın dikil-
mesiyle başlayacak.
Daha sonra Lüle-
burgaz Kültür Merke-
zi'nde saat 14.00'te
yapılacak şiir dinleti-
sinde Arif Damar,
Aydın Hatipoğlu, Ay-
ten Mutlu, Cengiz
Bektaş, Egemen Ber-
köz, Enver Ercan,
Gûlsüm Cengiz, Ha-
san Akarsu, H. Hüse-
vin Yalvaç, Hüseyin
Haydar, Mehmet Ba-
ıaran, Mehrizat, Me-
isa Gürpınar, Müs-
lüm Çelik, Nevzat Çe-
lik. Nurullah Can,
Osman Bozkurt, Tur-
gay Fişekçi, Dğur Ha-
cıhanefioğlu, Yaşar
Miraç ve Zeynep Ali-
ye Kendi şiirlerinin yaıu sv-
Taya^amayan şairlerimizden
debiıer şiir okuyacaklar.
Etkinlikte, 69 şairin katıl-
dığı 'Demokrasi için bir di-
ze' kampanyası kapsamında
oluşturulan şiir de okunacak
ve basına dağıtılacak.
PEN İstanbul da
Uluslararası PEN Türkiye
Mertezi 'Dünya Şiir Gü-
nj'nâbugün 14.00'teItalyan
Kültir Merkezi Konser Sa-
lcnvı'nda kutluyor.
'Dünya Şiir Gûnü Büyük
ünya Şiir Günü
Büyük Ödülü' usta şaiı
Ülkü Tameı'e, Uluslararası
PEN Türkiye Merkezi'nin
İtalyan Kültür Merkezi Konser
Salonu'nda düzenlediği
toplantıda verilecek.
Ödülü'nün Ülkö Tamer'e
verileceği, Gülsen Tun-
cer'in sunacağı toplantıda
Ahmet Oktay, Bedrettin
Aykın, Orhan Alkaya. Re-
fik Durbaş ve Sennur Se-
zer'in yanı su-a; Yeşim Ağa-
oğlu, Nihat Ateş, Yılmaz
Arslan, Kadir Aydemir, Sa-
lih Aydemir, Şeref Birsel,
Emel trtem, Metin Kayga-
lak, Zeynep Köylfl, Didem
Madak gibi son dönem şair-
lerimiz de şiirlerini okuya-
caklar.
Toplantıya TYS Başkanı
Cengiz Bektaş bir iletiyle
katıhrken; Tajık
Günersel, Aslı Ön-
gören, Mümtaz Se-
vinç ve Gonca Ko-
nuklar da yaşama-
yan ünlü şairlerimi-
zin şiirlerini seslen-
direcekler. Rıfat II-
gaz'ın oğlu Aydın
Ilgaz da usta şairin
bir şürini okuyacak.
Vedat Sakman ile
Selçuk Yöntem'in
'Birkaç - Şiir - Bir-
kaç Şarkı' başlıklı
izlencelerinin yam
sıra, Sema bır mini
dinleti, Yaşar N.
Eyûboğlu, Duygu
Kızılgün ve Z«ynep
Sezal Yalçın üçlüsü
de bir dans ve panto-
mim gösterisi suna-
caklar.
Antalya Büyükşe-
hır Belediyesi ve An-
talya Kültür Sanat
Vakfı'nın bugün saat
15.00'te Antalya
Kültür Merkezi'nde
düzenledikleri 'Dün-
ya Şiir Günü' izlen-
cesinde, 8. Akdeniz
Altın Portakal Şiir
Ödülü'nü kazanan
Güven Turan ödülü-
nü alacak.
Geçen yılın ödülünü alan
Necmi Z«ka ile eleştirmen
Mustafa Şerif Onaran'ın da
katılacaklan törende 'Dünya
Şiir Günü" bildirisi romancı
Celal Hafifbilek taraftndan
okunacak.
Törende, Antalya Devlet
Tiyatrosu Sanatçılan, Altın
Portakal Şiir Ödülü'nü alan
sekiz şairin şiirlerinin yanı
sıra dünya şiirinden de ör-
nekler okurken, gitar sanatçı-
sı ve Akdeniz Üniversitesi
öğretim görevlisi Dursun
Oner ile arkadaşlan bir din-
leti sunacaklar.
Güneş Karabuda'nın sergisi 11 Nisan'a dekYapı Kredi Sermet Çifter Salono'nda.
Elli yıldır dolaşıyor
ülkeden ülkeye
Kültür Servisi - Vietnam
savâşı, Şili darbesi, Endo-
nezya soykınmı, Afrika sö-
mürgelerinin özgürlük sa-
vaşlan, 68 Paris'i gibi izleri
silinmeyecek olaylara tanık-
lık etme fırsatını yakala-
mak...
40 yıldır lsveç'te yaşayan,
50 yıldır olaylan. anlan,
portreleri kamerası
ve fotoğraf makine-
siyle. çoğu zaman
farklı bakış açılanyla
ölümsüzleştiren Gü-
neş Karabuda'nın
1954-2004 arasında
dünyanın dört bir ya-
nında çektiği sanatçı
portreleri ve diğer fo- '
toğrafları 'Güneş'in j
Dünyası, Güneş Ka- i_ _
rabuda Fotoğraflan "~
(1954-2004)' sergisınde bir
araya geliyor.
11 Nisan'a kadar Yapı
Kredi Kültür Merkezi Ser-
met Çifter Salonu'nda süre-
cek sergideki 200 kadar fo-
toğrafta, Küba'dan Paris'e,
Şili'den Hindistan'a, Mek-
ke'den Bolivya'ya, Filipin-
ler'den Kırgızistan'a kadar
pek çok ülke ve olay; Yaşar
Kemal'den Haldun Ta-
ner'e, Pablo Nenıda'dan
Cengiz Aytmatov'a, Abidin
Dino'dan tsmet Inönü'ye,
Brigitte Bardot dan Tür-
kan Şoray'a kadar portreler
yer alıyor.
C-/ zun süredir îsveç'te
yaşayan Güneş Karabuda
50 yıldır dünyanın her
yerinde olaylan, anlan,
portreleri kamerası ve
fotoğraf makinesiyle
ölümsüzleştiriyor.
Yaşar Kemal, "Güneş'i
elli yıldır tanınm. Onu ön-
ce fotoğrafçı olarak tanı-
dım, sonra da kamera-
man... Bu elli yılda Güneş
şaşırtıcı bir bizla dünyayı
dolaştı, filmler yaptı. En-
donezya'da bir milyon kişi
öldürülürken Güneş ora-
daydı. Şili'de Allende öldü-
rülürken o oradaydı. Dofar
gerillalan Arabistan'da
çarpışırken Güneş gene
oradaydı. Güneş'in mace-
ralan saymakla bitmez.
Güneş elli yıldır dünyanın
her yerindeydi" diyerekta-
rumlıyor Karabuda'yı.
Sanatçı, Küba Dev-
rimi'nin ardından ada-
ya gittiğinde çektiği
"fotograflarda Küba
toplumunun yaşadığı
degişimi; 1956-60 ara-
sındaki Paris fotograf-
, lannda, 2. Dünya Sa-
' vaşı'nın yaralannı sa-
ran bir toplumun din-
• ginliğiniyansıttı. 1960
____J darbesinin en yoğun
döneminde çektiği
'Cemal Gürsel - Alparslan
Türkeş' fotoğrafi ve 'Dofar
Bağımsızuk Savaşı, Muskat
& Oman' (1970) gibi çalış-
malanndayakıntarihin fark-
lı bir bakışla belgelenebile-
ceğini gösterdi.
(0 212 252 47 00)
EStNTtLER
ZEYNEP ORAL
Antakya'dan...
TRT Genel Müdüriüğü'nde 13 kadın yön«ticinin
işine son verilmesi, AKP'nin kadınlara karşı aynm-
cılığının, aşağılayıcı zihniyetinin bir halkası daha
olarak icraatlanna, kadını çalışma hakkından ve
toplumsal yaşamdan uzaklaştırma anlayışlarına
eklendi. Daha önce Devlet Su tşleri'rKİed« aynı uy-
gulamaya gitmişlerdi. Gemi azıya alınca, görecek-
siniz, gerisi çorap söküğü gibi gelecek... Elbet biz
sesimizi yükseltmediğimiz, karşı durmadığımız sü-
rece!
•••
Seçim furyasıyia birlikte yaşadığırmz gürültü ve
görüntü kirliliği sizi de rahatsızetmiyor mu? Bu is-
rafa, kâğıt, kumaş, naylon, emek israfına ötketen-
miyor musunuz? Harcanan paralara acımıyor mu-
sunuz? Ağaçlara, taşa toprağa bile afış asılması-
na, tarihi, kültürel btrikimlerin üzerinin arsızca gü-
lümseyenlerin yüzteriyie örtülmesine kızmıyor mu-
sunuz? Çamaştr ipine bayrak niyetine dizilmiş o
propaganda süslerinin yolları kaplaması, yerlerde
sürüklenmesi, insana nefes alma olanağı tanıma-
ması sizleri de boğmuyor mu?
•••
Türkiye'de il merkezi bazındaseçilmiştek kadın
belediye başkanı Iris Şentürk'ün kenti Antak-
ya'daydım. Orada, lstanbul ve Adana'da tanık ol-
duğum bu görüntü ve ses kirienmesi yoktu neyse
ki. Onun yerine Iris Şentürk'ün Antakya'yı bir dün-
ya kültür kentine, turizm merkezine dönüştürme
çabası, yöresinde yaşam standardını yükseltme
çabası, kente mimari kimliğini, tarihi ve kültürel
kimliğini kazandırma yolunda atılmış adımlar var-
dı. Bu çabalar, bu adımlar, uygulamalar ve IrisŞen-
türk'ün kişiliği, üslubu başka biryazının konusu ol-
duğundan burada yeniden betirtmiyorum.
Antakya'nın binlerce yıllık birikimini, uygarlıklar
zincirinin gözle görülür elle tutulur izterini, üç tek
tannlı dinin bir arada hoşgörüyle yaşamasını bu kö-
şeye sığdırmak olanaksız. Zaten Kerime Şen-
türk'ün 'Ezan, Çan, Hazzan' belgeselinı izlediyse-
niz biliyorsunuz demektir. (Kaçıranlara müjde:
önümüzdeki haftalarda altı bölümlük bu belgesel
TRT Infte yeniden yayımlanacak.)
Anadolu'da gıttiğim sayısız kent, sinema tiyat-
rosuzluktan yakınır. Antakyalı gençler bu açıdan
şanslı. Üç yıl Önce açılan Antakya Şehir Tiyatrosu,
cep tiyatrosu ve üç açıkhava amfitiyatrosuyla, sa-
nat galerisine dönüştürülen eski belediye binasıy-
la, dört sinemayla (biri dört cep sinemasını içeren
bir kompleks) Istanbul'la aynı zamanda izledikleri
fılmlerle, sanatsal etkinliklerie iç içeler.
Kent kimliği
Yüz, iki yüz yıllık taş, kerpiç, ahşap evlerin şim-
di teker teker restore edilmesi, Ulu Cami Meyda-
nı'nınyeniden düzenlenmesi, Uzun Çarşı'ntn ekJen
geçmesi, cami, kiltse, havrayı banndıran üçgenin
temizlenip, anndınlıp yüceltilmesi... Sivil mimarinin
tümözelliklerinin(örneğinkuştakalanveFanusta-
kalannın muhteşem taş işçiliğinin) gün ışığına çı-
kanlması... Roma döneminden kalma taş yollar
83'ten sonra ANAP'ın insaat furyası zamanında
betonla örtülmüş. Şimdi o yolların tek tek eski gö-
rünümüne kavuşturulması, binlerce yıllıktaş döşe-
melerin ortaya çıkması...
Kent kimliğini ortaya çıkaran bir başka uygula-
ma: Antakya, dünyanın sayılı değerdeki Mozaik
Müzesi'ni banndınyor. (Tunustan sonra dünyada
ikinci deniyor.)
Muhteşem bir uygulamadan söz etmedengeçe-
meyeceğim:
Ülkemizin her yerinde beton yığınından oluşan
o korkunç görüntülü trafolar, Antakya'da, rengâ-
renk mozaik resimleriylekaplı. Müzedekiterin kop-
yaları. Bunlar ışıkvetarih bilinci saçıyor. Güzel Sa-
natlar Lisesi'nin öğretmen ve öğrencileri, müzede-
ki ünlü mozaik panoları, bu beton yığınlanna işle-
miş.
Ustalar
Kent kimliğine, tarih ve kültür mirasınasahip çık-
mada belediye başkanından 'sokaktaki adama'
herkes bilinçli. Bu bilincin dışında ilışkilere bir de
hoşgörü egemen.
Insanlar içinde iki insandan söz etmeden geçe-
meyeceğim. Ikisine de Harbiye'de rastladım.
Yılmaz Büyükaşık, 1900'lerin başından beri ko-
za ipeği üretimi yapan bir ailenin oğlu. Aile, doku-
macılığı Ermeni ustalardan öğrenmiş. O gün bu-
gün aile koza yetiştiriciliği, ipek üretimi ve el do-
kumacılığını sürdürüyor. Yılmaz Büyükaşık, ailenin
en küçüğü olarak sürdürüyor dede mesleğini...
Taş işçisi, taş sanatçısı, taş emekçisi, heykeltı-
raş Apdullah Usta (Apdullah özalp) ise on yaşın-
da ilkokulu bitirdıği gün, dedesınin babasının ya-
nında başlamış taşa biçim vermeye, can verme-
ye. Dedeler hattatmış, kitaplan çoğaltmak için, ta-
şa yazariamnış; Fransızlar, matbu kitaptan çok, taş
kalıplara meraklanıp taş kahpları almaya başlayın-
ca işler değişmiş. "Taşın paraya dönüşmesi böyle
oldu" diyor.
Apdullah Usta ilkokul sonrası hiç okuta gitme-
miş ama, 40 yıldır kendi deyişiyle 'taşla oynuyor".
Bu oyunun sonunda tek katlı köy evi ve bahçesi,
Platon, Aristo, Sokrates, Diyonisos, Kibele ve
daha nice gerçek ya da mitolojik ya da düş gücü-
nün kahramanlarıyla dolmuş. Dünyanın her yerin-
den, en çok daJaponya'dan, Almanya'dan, Ame-
rika'dan gelip alıyoriar eserterini.
Değişim rüzgânnı yakalamış Iris Şentürk'ün An-
takya'sı, hızta bir dünya kenti olmayolunda, habe-
riniz ola...
Z6ynep@zeyneporal.com
Faks:(0212)25716 50
BUGUN
• CRRde 19.30'da 'Azerbaycan Mugam
Gecesi'. (0 212 232 98 30)
• YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZt'nde
16.00'da Yurdanur Salman'ın yöneteceği
'Çeviri Semineri: Yazın Mettnleri' konulu
kitap-lık Atölyesi. (0 212 252 47 00)
• YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ
TURKCELL BİNASI'nda saat 17.00'de
'Güneş Karabuda Belgeselleri'nin gösterimi.
(0 212 252 47 00)
• BtLGt ÜNTVERSİTESİDOLAPDERE
KAMPUSU'nda 14.30 ve 19.00'da'Lumiere
Kardeşler; Ük Filmler', 16.30'da 'Para',
21 30'da 'Bir Kadın Meselesi' filmlenrun
gösterimi. (0 212 293 5010)