25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MART 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 17 KULE CANBAZI SUNAYAKEV Bisikletten düşençocukocukluğumdabenim için tstanbulüç şey demekti: Oyuncak, Kız Kulesi ve beyazbir gemi. îstanbul'u ilkkez, okula başlayacağım yılın yazında ctdüm. Babamın "Uyan oğlum, geldik" esiyle gözkrimi açtığımda, rengârenk ışık- ıı gözümü aldı otobüsün ön camından. Türk iknlerinde Beyoğlu'nun neon ışıklanm kar- ımda görûnce. kötü aile olduğumuzu san- lım. Sonradan öğrendim ki, orası Harem >ogan'ymış!.. tstanbul'da doğmadım. Doğmamış olmak la bir avantajdır benim gözümde. Çünkü îs- anbul'da doğanlar, denizde olup, denizden nabersiz balık gibidirler. Ben ısebir çocuğun panayırda denizkızına bakması gibi baktun Istanbul'a!.. lstanbul"dan gelen saç maşası, gece lambası, pikap, ayakkabı çekeceği, mey- ve sıkacağı!.. Eşyalarda sevdim İstanbul'u önce. Kadınlar matinesinde izlediğim Tüık filmlerinde Istanbul'un sokaklannı, ağaçla- nnı, otomobil plakalannı ezberledim. Yedi yaşında, yirmi gün süren lstanbul tatili sıra- sında çektığüniz fotoğraflan, annem, Trab- zon'a döndüğümüzde bir albüme koyup ge- len tüm misafirlere gösterirdı. Öyle ki, yal- nızca fotoğraflara bakmak için gelenler bile vardı evımize. Albümün sayfalan çevrildik- çe, bir örnekgiydirildiğim ağabeyimin yanın- da poz veren ben de, bir filmin başrol oyun- cusu olarak görürdüm kendimi. Fotoğraflar Emirgân Korusu, Boğaz, Adalar, Rumelihi- san gibı Türk filmlerinde görmeye ahştığı- mızyerlerde çekilmişti. Fotoğraflar arasında- ki en komik sahne de, Büyükadada eşek üs- tünde poz veren uzun boylu babamuı, yere değen ayaklanydı. Böylesi bir albümde yer almayanlann "lstanbul" sözcüğününbüyü- sünü anlayamayacağına inanıyorum., istanbul'da görülen tlmsahın sırrı Kimler gelip geçmedi ki Istanbul'dan!?.. Coğrafya'nın kurucusu kabul edilen Stra- bon, "Coğrafya" adlı kitabında, Istanbul'da timsah gördüğünden bahseder. Gördüğü yer de, Kalamış Koyu'dur!.. Eee, koskoca Stra- bon bu, "gördüm" diyorsa doğrudur, ama timsahda,lstanbul'da yaşayan bir hayvan de- ğildir!? Nedir öyleyse bu işin sırn? Bu sorunun yanıtını Trabzon'daki Ayasof- ya Kilisesi'nin doğuya bakan duvannda bu- luruz; bu duvarda kesici bir aletle çizilen ge- mi resimleri vardır. Gemi mimansinın tarihi konusunda uzman bir Amerikah bilım insa- m yaptığı çalışma sonunda, gemi resimleri- nin Akdeniz uygarlıklanna ait olduğunu ve de doğru olarak çizildiğini söyler. Resimler- den biri de, bir Mısır kalyonudur!.. Bu bilgi bizleri alır, Mısırlı denızcilerin tarihini ince- lemeye götürür, orada şunu öğreniriz; Mısır- lı denizciler uğradıklan her kıyıyakutsal say- dıklan timsah yumurtalan bırakırlardı! Stra- bon'un gördüğü, o yumurtalardan çıkan tim- sahlardan biri olsa gerek!.. Biz bu konuda, Mısırhlann Istanbul'a geldiğini söyleyebili- riz yalnızca; çünkü Trabzon Limaru'na giden bir Mısır kalyonu tstanbul'dan geçecektir el- bette. Trabzon'daki Ayasofya Kilisesi'nin duva- nnda bir Viking kalyonunun resmı de vardu-! Öyleyse, Karadeniz'e akan nehirleri takip e- den Vikingler'in tstanbul'a geldiğini düşüne- biliriz!? Bu düşüncemizı haklı çıkaranbelge- ler Bizans kaynaklannda çıkarkarşımıza. Vi- kingler 9. ve 10. yüzyülarda birkaç kez ku- şatırlar istanbul'u. Sonunda, bir Viking bir- liği sarayın "özel muhaftzı" olarak tstan- bul'dakalır. Ayasofya Kilisesi'nin birincika- tındaki korkuluk üstüne yazılı "Halvdan" sözcüğü de, bubirlikteki bir Viking'in adı ol- sa gerek! 'Blnmek Ister mlsln?' Göç etmeden önce iki kez tatile gelmiştim Istanbul'a. Birinde Harem'de oturan akraba- lanmızda, diğerinde ise Çemberlitaş'taki Er- zurum Oteli'nde kalmıştık. Sultanahmet'te iş yapmayı kafasına koyan ve başanlı bir ter- zi olan babamın yanında îstanbul'a yerleş- mek üzere adım attığımda on yaşmdaydun. Harem'deki Nuhkuyusu Sokağı'ndaydı evi- miz. llk gün eşyalan yerleştirme telaşındaki annem, ağabeyim ve benim ayak altında do- laşmayıp, sokağa çıkmamızı söyledi. Arka- daşlık kurmakta benden daha becerikli olan ağabeyim, köşebaşında toplanmış bir grup çocuğun yanına giderken, ben, duvara yas- lanmış beyaz bir bisikleti seyre daldım. Yaz güneşi ne de güzel parhyordu zilinde! Birden arkamda duyduğum sesle irkildim. "Binmek ister misin?" Annemin dizlerine oturtup, sa- n saçlannı taramayı düşlediği Ömercik tam karşımda duruyor ve ben ona siyah, kıvırcık saçlanmla ağzım bir kanş açık bakıyordum! lstanbul'daki ilk arkadaşım olan ve dostlu- ğumuz bugün de devam eden ömercik'in bi- sikletiyle, Harem setüstünden Salacak'a ka- dar pedal çevirdiğim yaz, îstanbul'da yaşadı- ğım en güzel mevsimdi. Evlerin arasından bir görünür, birkaybolurdu lstanbul. Bukent- te oturulacaken güzel yer benim için, Harem setüstündeki evlerden biridir. Çünkü o evler- den birinin penceresinden baktığınızda, tari- hi yanmada, Galatave Kız Kulesi gözünüzün önündedir. Bu büyülü manzaraya bakmak için gözümü yoldan ayırdığımdan, iki de bir düşerdim, acemisi olduğum bisikletten. O Kız Kulesi ki, yıllar sonra şu dizeleri yaza- caktun onun için. Çocuğunu asma köprûde sallayaıt bir annedir İstanbul ki onun içi süt dolu biberonudur Kız Kulesi soğusun diye suya tutulan. Türkiye Yazarlar Sendikası bugün Lüleburgaz'da Dünya Şiir Günü 'nde dörtbiryan 'şiir' Kültür Servisi- 'Dünya Şiir Günü'nü Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS)üye- si şairler Lülebur- gaz'da kutluyorlar. TYS'nin'Dünya Şi- ir Günü' izlencesi bu yıl, sendikanınkurulu- şunun 30. yıh kutlama- lan kapsamında, Lüle- burgaz'daki Kepirtepe Köy Enstitüsü'nün bahçesıne 500 kızıl- çam fidamnın dikil- mesiyle başlayacak. Daha sonra Lüle- burgaz Kültür Merke- zi'nde saat 14.00'te yapılacak şiir dinleti- sinde Arif Damar, Aydın Hatipoğlu, Ay- ten Mutlu, Cengiz Bektaş, Egemen Ber- köz, Enver Ercan, Gûlsüm Cengiz, Ha- san Akarsu, H. Hüse- vin Yalvaç, Hüseyin Haydar, Mehmet Ba- ıaran, Mehrizat, Me- isa Gürpınar, Müs- lüm Çelik, Nevzat Çe- lik. Nurullah Can, Osman Bozkurt, Tur- gay Fişekçi, Dğur Ha- cıhanefioğlu, Yaşar Miraç ve Zeynep Ali- ye Kendi şiirlerinin yaıu sv- Taya^amayan şairlerimizden debiıer şiir okuyacaklar. Etkinlikte, 69 şairin katıl- dığı 'Demokrasi için bir di- ze' kampanyası kapsamında oluşturulan şiir de okunacak ve basına dağıtılacak. PEN İstanbul da Uluslararası PEN Türkiye Mertezi 'Dünya Şiir Gü- nj'nâbugün 14.00'teItalyan Kültir Merkezi Konser Sa- lcnvı'nda kutluyor. 'Dünya Şiir Gûnü Büyük ünya Şiir Günü Büyük Ödülü' usta şaiı Ülkü Tameı'e, Uluslararası PEN Türkiye Merkezi'nin İtalyan Kültür Merkezi Konser Salonu'nda düzenlediği toplantıda verilecek. Ödülü'nün Ülkö Tamer'e verileceği, Gülsen Tun- cer'in sunacağı toplantıda Ahmet Oktay, Bedrettin Aykın, Orhan Alkaya. Re- fik Durbaş ve Sennur Se- zer'in yanı su-a; Yeşim Ağa- oğlu, Nihat Ateş, Yılmaz Arslan, Kadir Aydemir, Sa- lih Aydemir, Şeref Birsel, Emel trtem, Metin Kayga- lak, Zeynep Köylfl, Didem Madak gibi son dönem şair- lerimiz de şiirlerini okuya- caklar. Toplantıya TYS Başkanı Cengiz Bektaş bir iletiyle katıhrken; Tajık Günersel, Aslı Ön- gören, Mümtaz Se- vinç ve Gonca Ko- nuklar da yaşama- yan ünlü şairlerimi- zin şiirlerini seslen- direcekler. Rıfat II- gaz'ın oğlu Aydın Ilgaz da usta şairin bir şürini okuyacak. Vedat Sakman ile Selçuk Yöntem'in 'Birkaç - Şiir - Bir- kaç Şarkı' başlıklı izlencelerinin yam sıra, Sema bır mini dinleti, Yaşar N. Eyûboğlu, Duygu Kızılgün ve Z«ynep Sezal Yalçın üçlüsü de bir dans ve panto- mim gösterisi suna- caklar. Antalya Büyükşe- hır Belediyesi ve An- talya Kültür Sanat Vakfı'nın bugün saat 15.00'te Antalya Kültür Merkezi'nde düzenledikleri 'Dün- ya Şiir Günü' izlen- cesinde, 8. Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü'nü kazanan Güven Turan ödülü- nü alacak. Geçen yılın ödülünü alan Necmi Z«ka ile eleştirmen Mustafa Şerif Onaran'ın da katılacaklan törende 'Dünya Şiir Günü" bildirisi romancı Celal Hafifbilek taraftndan okunacak. Törende, Antalya Devlet Tiyatrosu Sanatçılan, Altın Portakal Şiir Ödülü'nü alan sekiz şairin şiirlerinin yanı sıra dünya şiirinden de ör- nekler okurken, gitar sanatçı- sı ve Akdeniz Üniversitesi öğretim görevlisi Dursun Oner ile arkadaşlan bir din- leti sunacaklar. Güneş Karabuda'nın sergisi 11 Nisan'a dekYapı Kredi Sermet Çifter Salono'nda. Elli yıldır dolaşıyor ülkeden ülkeye Kültür Servisi - Vietnam savâşı, Şili darbesi, Endo- nezya soykınmı, Afrika sö- mürgelerinin özgürlük sa- vaşlan, 68 Paris'i gibi izleri silinmeyecek olaylara tanık- lık etme fırsatını yakala- mak... 40 yıldır lsveç'te yaşayan, 50 yıldır olaylan. anlan, portreleri kamerası ve fotoğraf makine- siyle. çoğu zaman farklı bakış açılanyla ölümsüzleştiren Gü- neş Karabuda'nın 1954-2004 arasında dünyanın dört bir ya- nında çektiği sanatçı portreleri ve diğer fo- ' toğrafları 'Güneş'in j Dünyası, Güneş Ka- i_ _ rabuda Fotoğraflan "~ (1954-2004)' sergisınde bir araya geliyor. 11 Nisan'a kadar Yapı Kredi Kültür Merkezi Ser- met Çifter Salonu'nda süre- cek sergideki 200 kadar fo- toğrafta, Küba'dan Paris'e, Şili'den Hindistan'a, Mek- ke'den Bolivya'ya, Filipin- ler'den Kırgızistan'a kadar pek çok ülke ve olay; Yaşar Kemal'den Haldun Ta- ner'e, Pablo Nenıda'dan Cengiz Aytmatov'a, Abidin Dino'dan tsmet Inönü'ye, Brigitte Bardot dan Tür- kan Şoray'a kadar portreler yer alıyor. C-/ zun süredir îsveç'te yaşayan Güneş Karabuda 50 yıldır dünyanın her yerinde olaylan, anlan, portreleri kamerası ve fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştiriyor. Yaşar Kemal, "Güneş'i elli yıldır tanınm. Onu ön- ce fotoğrafçı olarak tanı- dım, sonra da kamera- man... Bu elli yılda Güneş şaşırtıcı bir bizla dünyayı dolaştı, filmler yaptı. En- donezya'da bir milyon kişi öldürülürken Güneş ora- daydı. Şili'de Allende öldü- rülürken o oradaydı. Dofar gerillalan Arabistan'da çarpışırken Güneş gene oradaydı. Güneş'in mace- ralan saymakla bitmez. Güneş elli yıldır dünyanın her yerindeydi" diyerekta- rumlıyor Karabuda'yı. Sanatçı, Küba Dev- rimi'nin ardından ada- ya gittiğinde çektiği "fotograflarda Küba toplumunun yaşadığı degişimi; 1956-60 ara- sındaki Paris fotograf- , lannda, 2. Dünya Sa- ' vaşı'nın yaralannı sa- ran bir toplumun din- • ginliğiniyansıttı. 1960 ____J darbesinin en yoğun döneminde çektiği 'Cemal Gürsel - Alparslan Türkeş' fotoğrafi ve 'Dofar Bağımsızuk Savaşı, Muskat & Oman' (1970) gibi çalış- malanndayakıntarihin fark- lı bir bakışla belgelenebile- ceğini gösterdi. (0 212 252 47 00) EStNTtLER ZEYNEP ORAL Antakya'dan... TRT Genel Müdüriüğü'nde 13 kadın yön«ticinin işine son verilmesi, AKP'nin kadınlara karşı aynm- cılığının, aşağılayıcı zihniyetinin bir halkası daha olarak icraatlanna, kadını çalışma hakkından ve toplumsal yaşamdan uzaklaştırma anlayışlarına eklendi. Daha önce Devlet Su tşleri'rKİed« aynı uy- gulamaya gitmişlerdi. Gemi azıya alınca, görecek- siniz, gerisi çorap söküğü gibi gelecek... Elbet biz sesimizi yükseltmediğimiz, karşı durmadığımız sü- rece! ••• Seçim furyasıyia birlikte yaşadığırmz gürültü ve görüntü kirliliği sizi de rahatsızetmiyor mu? Bu is- rafa, kâğıt, kumaş, naylon, emek israfına ötketen- miyor musunuz? Harcanan paralara acımıyor mu- sunuz? Ağaçlara, taşa toprağa bile afış asılması- na, tarihi, kültürel btrikimlerin üzerinin arsızca gü- lümseyenlerin yüzteriyie örtülmesine kızmıyor mu- sunuz? Çamaştr ipine bayrak niyetine dizilmiş o propaganda süslerinin yolları kaplaması, yerlerde sürüklenmesi, insana nefes alma olanağı tanıma- ması sizleri de boğmuyor mu? ••• Türkiye'de il merkezi bazındaseçilmiştek kadın belediye başkanı Iris Şentürk'ün kenti Antak- ya'daydım. Orada, lstanbul ve Adana'da tanık ol- duğum bu görüntü ve ses kirienmesi yoktu neyse ki. Onun yerine Iris Şentürk'ün Antakya'yı bir dün- ya kültür kentine, turizm merkezine dönüştürme çabası, yöresinde yaşam standardını yükseltme çabası, kente mimari kimliğini, tarihi ve kültürel kimliğini kazandırma yolunda atılmış adımlar var- dı. Bu çabalar, bu adımlar, uygulamalar ve IrisŞen- türk'ün kişiliği, üslubu başka biryazının konusu ol- duğundan burada yeniden betirtmiyorum. Antakya'nın binlerce yıllık birikimini, uygarlıklar zincirinin gözle görülür elle tutulur izterini, üç tek tannlı dinin bir arada hoşgörüyle yaşamasını bu kö- şeye sığdırmak olanaksız. Zaten Kerime Şen- türk'ün 'Ezan, Çan, Hazzan' belgeselinı izlediyse- niz biliyorsunuz demektir. (Kaçıranlara müjde: önümüzdeki haftalarda altı bölümlük bu belgesel TRT Infte yeniden yayımlanacak.) Anadolu'da gıttiğim sayısız kent, sinema tiyat- rosuzluktan yakınır. Antakyalı gençler bu açıdan şanslı. Üç yıl Önce açılan Antakya Şehir Tiyatrosu, cep tiyatrosu ve üç açıkhava amfitiyatrosuyla, sa- nat galerisine dönüştürülen eski belediye binasıy- la, dört sinemayla (biri dört cep sinemasını içeren bir kompleks) Istanbul'la aynı zamanda izledikleri fılmlerle, sanatsal etkinliklerie iç içeler. Kent kimliği Yüz, iki yüz yıllık taş, kerpiç, ahşap evlerin şim- di teker teker restore edilmesi, Ulu Cami Meyda- nı'nınyeniden düzenlenmesi, Uzun Çarşı'ntn ekJen geçmesi, cami, kiltse, havrayı banndıran üçgenin temizlenip, anndınlıp yüceltilmesi... Sivil mimarinin tümözelliklerinin(örneğinkuştakalanveFanusta- kalannın muhteşem taş işçiliğinin) gün ışığına çı- kanlması... Roma döneminden kalma taş yollar 83'ten sonra ANAP'ın insaat furyası zamanında betonla örtülmüş. Şimdi o yolların tek tek eski gö- rünümüne kavuşturulması, binlerce yıllıktaş döşe- melerin ortaya çıkması... Kent kimliğini ortaya çıkaran bir başka uygula- ma: Antakya, dünyanın sayılı değerdeki Mozaik Müzesi'ni banndınyor. (Tunustan sonra dünyada ikinci deniyor.) Muhteşem bir uygulamadan söz etmedengeçe- meyeceğim: Ülkemizin her yerinde beton yığınından oluşan o korkunç görüntülü trafolar, Antakya'da, rengâ- renk mozaik resimleriylekaplı. Müzedekiterin kop- yaları. Bunlar ışıkvetarih bilinci saçıyor. Güzel Sa- natlar Lisesi'nin öğretmen ve öğrencileri, müzede- ki ünlü mozaik panoları, bu beton yığınlanna işle- miş. Ustalar Kent kimliğine, tarih ve kültür mirasınasahip çık- mada belediye başkanından 'sokaktaki adama' herkes bilinçli. Bu bilincin dışında ilışkilere bir de hoşgörü egemen. Insanlar içinde iki insandan söz etmeden geçe- meyeceğim. Ikisine de Harbiye'de rastladım. Yılmaz Büyükaşık, 1900'lerin başından beri ko- za ipeği üretimi yapan bir ailenin oğlu. Aile, doku- macılığı Ermeni ustalardan öğrenmiş. O gün bu- gün aile koza yetiştiriciliği, ipek üretimi ve el do- kumacılığını sürdürüyor. Yılmaz Büyükaşık, ailenin en küçüğü olarak sürdürüyor dede mesleğini... Taş işçisi, taş sanatçısı, taş emekçisi, heykeltı- raş Apdullah Usta (Apdullah özalp) ise on yaşın- da ilkokulu bitirdıği gün, dedesınin babasının ya- nında başlamış taşa biçim vermeye, can verme- ye. Dedeler hattatmış, kitaplan çoğaltmak için, ta- şa yazariamnış; Fransızlar, matbu kitaptan çok, taş kalıplara meraklanıp taş kahpları almaya başlayın- ca işler değişmiş. "Taşın paraya dönüşmesi böyle oldu" diyor. Apdullah Usta ilkokul sonrası hiç okuta gitme- miş ama, 40 yıldır kendi deyişiyle 'taşla oynuyor". Bu oyunun sonunda tek katlı köy evi ve bahçesi, Platon, Aristo, Sokrates, Diyonisos, Kibele ve daha nice gerçek ya da mitolojik ya da düş gücü- nün kahramanlarıyla dolmuş. Dünyanın her yerin- den, en çok daJaponya'dan, Almanya'dan, Ame- rika'dan gelip alıyoriar eserterini. Değişim rüzgânnı yakalamış Iris Şentürk'ün An- takya'sı, hızta bir dünya kenti olmayolunda, habe- riniz ola... Z6ynep@zeyneporal.com Faks:(0212)25716 50 BUGUN • CRRde 19.30'da 'Azerbaycan Mugam Gecesi'. (0 212 232 98 30) • YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZt'nde 16.00'da Yurdanur Salman'ın yöneteceği 'Çeviri Semineri: Yazın Mettnleri' konulu kitap-lık Atölyesi. (0 212 252 47 00) • YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ TURKCELL BİNASI'nda saat 17.00'de 'Güneş Karabuda Belgeselleri'nin gösterimi. (0 212 252 47 00) • BtLGt ÜNTVERSİTESİDOLAPDERE KAMPUSU'nda 14.30 ve 19.00'da'Lumiere Kardeşler; Ük Filmler', 16.30'da 'Para', 21 30'da 'Bir Kadın Meselesi' filmlenrun gösterimi. (0 212 293 5010)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear