22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2O ŞUBAT 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab a cumhuriyet.com.tr 11 Rum lider, tarihi Kıbns görüşmelerinin ilk gününde masaya kabul edilemez taleplerle oturdu Papadopulos: TürklergitsinREŞATAKAR LEFKOŞA - Kıbns'ta 22 Mart'a kadar sürmesi öngörülen tarihi mü- zakere sürecinin ilk gününde, Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyetı (KKTC) Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Güney Kıbrıs Rum Yönetımi (GKRY) lıderi Tasos Papadopulos yoğun olarak Türk göçmenlerin du- rumu ve 1963-74 yıllannda saldın- ya ve zarara uğrayan Kıbnslı Türk- lerin tazmini konulannı tartıştı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Kıbns Özel Temsilcı- si Ah/aro De Soto gözetimınde Ba- rış Gücü kontrolündekı Lefkoşa Uluslararası Havaalaıu'na yakın kon- ferans merkezinde başlayan dünkü • Rum lider Papadopulos, Lefkoşa'daki tarihi zirvenin ilk gününde Denktaş'a, adaya yerleşen tüm Türk vatandaşlannın geri gönderilmelerini ve referandumda oy kullanmamalannı Önerdi. Denktaş'ın yanıtı ise "Gönderemeyiz, çünkü onlar vatandaşımız!" oldu. görüşmeye Denktaş, Başbakan Meh- met AB Talat, Dışişleri Bakanı Ser- dar Denktaş, Cumhurbaşkanlığı Müsteşan Ergün Olgun, Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Aytuğ Plümer ve KKTC VVashington Temsilcisi Osman Ertuğ katıldı. Rum heyeti ıse Papadopulos, Dip- lomatik Ofıs Direktörü TasosTztonis, BM Temsilcisi Andreas Mavroyian- nis ve Avrupa Konseyi Temsilcisi Nicos Emiliou'dan oluştu. Iki saat- ten fazla süren görüşmede Papado- pulos, önemli bir konuyu gündeme getirerek KKTC vatandaşlığı kaza- nan Türk göçmenlerin geri gönde- rilmesini talep etti. Papadopulos, AB hukukuna aykı- n olduğu gerekçesiyle bu kişilenn re- ferandumda oy kullanmamalannı da istedi. Rum lidenn gerginlik yaratma- ya yönelik talebi karşısında Türk ta- rafı "Talebiniz anayasamıza aykın- dır. Onlan gönderemeyiz, çünkü bi- zim vatandaşımızdır" dedı. Bunun üzerine Papadopulos bir adım ilen giderek "Öyleyse anayasanızı değiş- tirin" karşılığını verdi. 'AB normlanna aykın' Papadopulos görüşmede Annan Planı' nın, Türkler açısından en has- sas noktalannı gündeme getirerek bunlann Avrupa Bırlıği (AB) norm- larına aykırı olduğunu iddıa ettı. Denktaş. Cumhurryet'e verdiği özel demeçte, Rum tarafının, kuzeydeki Rum sayısının sınırlandınlması. iki kesimhlik, Türkiye'nin etkın garan- JVashington 'KKTCyi tanırız'demiş MURATtLEM ATİNA - Kıbns'ta taraflar dün görüşmelere başlarken ABD'nin, Rum tarafına "Uzlaşmacı olmazsamz Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'ni tanınz" uyansında bulundugu öne sürüldü. Yunan Kathimerini gazetesinin haberinde, New York görüşmeleri öncesinde yapılan uyannın Birleşmiş Milletler (BM) kaynaklan tarafından özellikle sızdınldığı belirtildi. New York merkezli bilgilere göre ABD'li yetkililer Rum yönetimini görüşmelerde uzlaşmacı olmalan yönünde uyararak "aksi halde KKTC'yi tanıyabitiriz" mesajı gönderdı. Washington yönetimi bu politikayı Atina'ya da net bir şekilde ileterek Rum kesimine bu konuda baskı yapılmasını istedi. Rum yönetimi. bu gelişmelerin ardından geçen hafta New York'ta yapılan görüşmelerde ısrarcı olmayarak müzakerelere başlanmasını kabul etti. Dün taraflar masaya otururken Washington yönetimi bir kez daha çözüm sürecine güçlü destek vermeyi sürdüreceğini bildirdi. New York'ta Kıbns'ta BM gözetiminde yapılan yöntem görüşmelerinde sürece ağırhğını koyan Washington, Lefkoşa'daki içeriğe ilişkin müzakerelere de üst düzeyde rol oynamayı sürdüreceği sinyalleri veriyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucber, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbns çabalanna güçlü ve olumlu destek vereceklerini kaydetti. Boucher, AB'nin süreçteki rolüne ilişkin bir soruya karşılık, geçen haftaki görüşmelerde bu konunun tanımlandığına işaret ederek u Blz AB'nin Kıbns'ta oynayaeak bir rolü bulunduğuna inaıuyoruz. Bu konu analiz edildi. tarumlandı ve biz bundan memnunuz'"diye konuştu. HP'LÎHALUKKOÇ 'Türkiye Annan y a teslimy ANKARA(CumhuriyetBürosu)-Hükü- metin Kıbns politikasına parlamento içi ve dışındaki muhalefet partıleri tepki gös- terdi. CHP'li Koç, dün TBMM'de düzenledi- ği basm toplantısında Türk tarafının *ka- derini Annan'ın elineteslim ederek edilgen bir pozisyonda kaderini beklediğini'' ifade ederken, 3 Kasım seçimlerinin ardından hükümetin "zikzaktarçizen" bir Kıbns po- litikası izlediğini söyledi. Hükümetin dış polirika anlayışının, "ABD'den talimat al- ma ve söz venne" şeklinde olduğunu dile getiren Koç, "AB'ye uyum sağlama mak- yajı altmda kaderini kendi eiinde tutama- yanbir Türkiye. Bu toMoyu ibredeizlemek gerekryor" dedi. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, dün MHP Genel Merkezi'nde biraraya gel- di. Ecevit burada yaptığı konuşmada, "Rum- lar, öteden beri Kıbns'ta Türkkri tasfiyeet- meplanıiçinde.Şimdibunuyasalyotta yap- maya çalışjyorlar. KKTC'yi yoketmeyeyö- nelikciddigirişimlervar. "dedi. Bahçeh ise "AKP yönetimüıin uyguladığı politikalar- la meclis karariançeuşmektedir.* diye ko- nuştu. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ise, partisinin GÎK toplantısı'nda yaptığı açıklamada, dış politikada, mahcubiyetin söz konusu olmayacağını ifade ederet, ma- sada ısrarlı, ve kararlı olma gereğinin bu- lunduğunu kaydetti. KKTC'nin Ankara Büyükelçisi AhmetZekiBulunçda Annan Planı'nın Türkler'in çıkarlannı koruya- cak nitelikten uzak olduğunu ifade etti. B M Genel Sekreteri'nin Kıbns Özel Temsilcisi De Soto gözetiminde gerçekleşen görüşme sonrasında, Denktaş ile Papadopulos'un hafta içi her gün saat 0930'da bir araya gelmeleri kararlaşünldı. (AP) tisi ve mülk konulannda itirazlan olduğunu belirterek her frrsatta ön- lerine AB normlannın konulduğu- nu söyledi. Denktaş. bu yaklaşımın yarüış olduğunu belırtirken AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Gün- ter Verheugen'ın "Kimse bizinı ar- karruza saklanmasm" şeklındekı me- sajını anımsattı. Denktaş "Görüşmede siz nder is- tediniz" sorumuz üzerine, "Kıbns Türk halkuun 1963-74 döneminde- ki zarannm tespit edflmesiiçin bir ko- misyonkuruumsıruistedik'" diyerek şunlan söyledi: "Bizim isteğimiz, kendi insanımızın 1963-74 dönemin- de Rum saldınlan sonucunda uğra- dığızararuı tespiti ve banşa giderken her şeyin bilinmesidir. Biz, insanlann kavgalı banşmasını istemiyoruz. Bu nedenle de önerimizin değer- lendirilmesini talep ediyoruz." "Peki Papadopulos bu isteği nasıl karşıladı?" Denktaş'a göre Papa- dopulos ilk anda Annan Planı'na sanldı ve "Plandaböyleşeyleryok'' dedi. Denktaş, planda tazminatlar konusunun yer aldığma dikkat çe- kerek bunun 1963 sonrasındaki dö- nemi de kapsadığını belirtti. Gö- rüşmede Türk tarafının ortaya koy- duğu bir diğer görüş ise 2 eşit ku- rucu halkın varlığının tanınmasıy- la ilgiliydi. Türk tarafi "Varüacâk anlaşmada iki eşit halka ve bunla- nn nzası ile ohıştunuacak ortaku- ğa" vurgu yapılmasını istedi. Görüşme sonrasında Denktaş ile Papadopulos"un hafta içi her gün sa- at 09.30'da Lefkoşa Konferans Mer- kezi'nde bir araya gelmelen karar- laştınldı. Gerek görülürse lıderierin hafta sonlan da görüşebilecekleri- nı belırten De Soto, ilk görüşmenin çok yapıcı geçtiğini ve liderlerin iyi niyet çerçevesinde görüşmelere baş- ladığını söylemekle yetindi. Talat'ın evîne bombah saldtn LEFKOŞA (Cumhuriyet) - Kıbns sorununa kalıcı bir çözüm bulunmasını amaçlayan görüş- melenn başlamasına saatler kala, KKTC Baş- bakanı MehmetABTalat'ın Girne'deki Mersin Caddesi üzerinde bulunan evine bombah sal- dın düzenlenmesi sert tepkilere yol açtı. Sabah 01 3O'da gerçekleşen zaman ayarlı ol- duğu bildirilen bombah saldınnın arkasında kimlenn olduğu araştmhrken Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş saldınyı kınadı. Bombah saldı- n büyük maddi hasara neden olurken Talat'a komşu binada ikamet eden 51 yaşındaki Der- \iş Canayakm, yüzünden hafif yaralandı. Ta- lat "ın evinin zemin katında bulunan eşi Oya Talat'a ait tahlil laboratuvan saldından büyiik zarar görürken çevredeki evlerin de camlan kı- nldı. Radyo ve televizyonlarda bunun bir pro- vokasyon olabileceğine dikkat çekildı. Eskı KKTC Başbakanı Dr. Derviş Eroğ- hı'nun, 2000'deki cumhurbaşkanlığı seçimle- • KKTC Başbakanı'nın yara almadan kurtulduğu bombah saldırı, barış sürecine indirilmiş bir darbe olarak nitelendirildi. ri öncesinde benzeri bir saldınya uğradığı anımsatılırken KKTC tarihinde bombah sal- dınlann daha çok çözüm yanhlannı hedef seçtiği anlaşılıyor. 'Hedef, banş yanlılanna korku vermek' Kuzey Kıbns'ın tanınmış politikacılanndan, eski Lefkoşa milletvekili Alpay Durduran, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada. 1989 ve 1992 yıllannda olmak üzere 2 kez bombah saldınya, bir kez de silahlı saldınya uğradığı- nı anımsatarak güvenlik önlemlerinin yeter- sizliğinden şikâyet ettı. Kıbns'ta banş karşıtı güçlerin. kritik dönemlerde bombah saldın yo- lunu seçtığini ve ana hedefin banş yanlılanna korku vermek olduğunu savunan Durduran, "Avrupa ailesine girdiğimizde bunlardan kur- tulmayı ümit ediyoruz" dedi. Önceki akşam Kıbns TV'deki canh yayın programına katıldıktan sonra evine giden ve bir süre sonra da şiddetli patlama ile uyanıp soka- ğa fırlayan Talat, saldınyı kınarken bunun Kıb- ns Türk halkına yönelik bir saldın olduğunu söyledi. Talat. "Bu bir tehdhse başanh oiması mümkün değUdir" derken üzüntüsünü dile ge- tiren Rauf Denktaş şöyle konuştu: "Tarihi bir müzakerenin başlangKinagidece- ğimiz sabah, memleketin başbakannun evinin önüne bomba atılması üzücüdür. Ona buna bomba atacaklanna, şiddete başvuracaklanna, küfredeceklerine, görüşmeleri i\i takip etsinkr. Annan Planı'nın ne demek olduğunu, eğer de- ğiştiremezsek i> i anlasınlar \e günü gekliğinde elfcrini \icdanlanna koyaraksandığa gıtsmler." AB müktesebaü Kıbns'ta zavıflıalka A\HAN ŞtMŞEK ANK\RA- Türkiye. Kıbns müza- kerelerinin "enzayıfhalkası'' olan. "çö- zümün Aviııpa Birtigi (AB) hukuku- na nasıldahil edüecegi" sorusuna tat- minkar bir yanıt alamıyor. Annan Planı'nda öngörülen "dolaşnn, yer- leşün ve mülktvet özgürlüklerine iüş- kinsırurlamalar''.ABninkurucuan- laşmalannda yeralan temel özgürlük- lerle çelışıyor. Kıbns'ın AB'ye katı- lımı anlaşması, üye ülkelerin parla- mentolannda onaylandığı için çözü- mün katıhm anlaşmasına nasıl ekle- neceği, bunun 1 Mayıs'a yetişip ye- tişmeyeceği sorusu da yanıt beİdi- yor. AB Komisyonu ve bazı üye ülke- ler, Türkıye'ye bu konularda sorun çıkmayacağı taahhütlerini iletirken, konunun teknik aynntılannı henüz netleştiremediler. Dışişleri Bakanı Abduüah Gül, AB Dönem Başkanı İrlanda'nın Dışişleri Bakanı Brian Cowen ile dün bu konuda kısa bir de- ğerlendirme yaparak, Ankara'nın ta- leplerini iletti. Hindistan, Afganis- tan ve Pakistan ziyaretleri dönüşün- de teknik amaçlı olarak Ankara'ya uğ- rayan Covven, Esenboğa Havalima- nı'nda Dışişleri Bakanı Gül üe bir ara- ya geldi. Daha önce AB Troykasıy- la Esenboğa'ya uğrayacağı belirti- len Cowen, Troyka'nın diğer üyele- rinin ayn bir uçakla ülkelerine dön- meleri nedenıyle Gül ile yalnız gö- rüştü. Kıbns'ta dün başlayan müza- kere sürecinin en hassas konusunu, vanlacak çözümün AB hukukuna (müktesebat) ne şekilde dahil edile- ceği oluşturuyor. Müzakerelerde ze- min olarak kabul edilen Annan pla- nı, Türk kesimi için güvence oluştu- VERHEUCEN: RUMLARIN ELEŞTİRİLERİ DOCRU DECİL Dış Haberter Servisi - A\Tupa Birhği'nin Genişlemeden Sorumlu üyesi Günter Verheugen, Rumlann Annan Planı'na eleştirilerinin doğru olmadığını söyledi. KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş, müzakere süreci çerçevesinde adada bulunan Verheugen'i kabul etti. Verheugen, Denktaş ile çok ilginç, dostça ve yapıcı görüştüklerini söyleyerek müzakere sürecinin bazı Verheugen görüşmelerde düşünceliydi noktalannı ele aldıklannı kaydetti. Verheugen şöyle devam etti: "Saym Denktaş'v yapıcı tavTinı sürdürmesi yönünde cesaredendirdim. AB'nin de çabalara destek olacağı sözünü verdnn." Denktaş da Verheugen ile derogasyonlar (istisnalar) konusunu ve derogasyonlann nasıl AB temel hukukunun bir parçası olacağı konusunu ele aldıklannı söyledi. Verheugen, Alman Deutschlandradio'ya verdiği demeçteyse, Kıbns'ın yeni alacağı biçün konusunda Rum tarafının eleştirilerinin doğru olmadığını anlattı. Rumlann Annan Planı'na yaptığı "Gerçek birieşmeyi sağlamıyor. iki otonom devlet yasalaşırsa bölünme olur" biçimindeki eleştirilerine ilişkin Verheugen şu yanıtı verdi: "Hayır, ö\1e değU Biz de, BM de böyle bir çözümü kabul etmryoruz, Pİanın ne getirdiği açıkhğa kavıışturulnıah, beüd de Federal Alman dinJevicüere Almama örneğnie açıklanmah. Burada, iki bölgeli federal cumhuriyet, ortak bir de\ let olacak. Bölgeler geniş haklara sahip olacak, ancak haklar kurulacak ortak devletten daha az olacak. Bu devlet aynı zamanda uluslararası taahhüderin tutulmasından sorumlu olacak, AB'de olduğu gibL" Verheugen, Türkiye'nin siyasi iradesi sayesinde adanın birleşmesi fırsahnın yükseldiğini belirtti. racak şekilde "serbest dolaşım, yer- leşim ve mülkryet özgürtüklerinin" belirli sürelerde sınırlanmasını ön- görüyor. Bu sınırlamalann (derogas- yon) geçerli olabilmesi için. AB hu- kukunun temel anlaşmalan arasında yer bulması gerekiyor. Ancak bu te- mel anlaşmalar arasında yer alan Kıb- ns'ın AB'ye katıhm anlaşması, bu gi- bi sınırlamalar olmadan AB üyesi ül- kelerin parlamentolannda kabul edil- miş bulunuyor. AB'li yetkililer, ka- nlım anlaşmasında öngörüldüğü şek- liyle, bir "ek protokol" ile yeni dü- zenlemelerin anlaşmaya eklenebıle- ceğini belirtiyorlar. Ancak bunun ye-., nıden tüm üye ülke parlamentolann- da onay gerektirip gerektirmediği. 1 Mayıs'ayerişip yetişmeyeceği gibi ko- nular belirsLzliğini koruyor. Cözümün AB hukukuna dahil edil- mesi konusunda bir diğer endişeyi ıse, Annan planında öngörülen sınır- lamalann (derogasyonlar), AB mük- tesebatı ile çehşmesının yaratabıle- ceği sonuçlar oluşturuyor. AB mük- tesebatı olarak adlandınlan AB hu- kuku, temel anlaşmalar, yönergeler ve uygulama direktıflennden oluşu- yor. Hiyerarşik sınırlama ıçerisınde, kurucu anlaşmalar ve karılım anlaş- malannın da yer aldığı temel anlaş- malaren üstte yer alıyor. Dolaşım, yer- leşim ve mülkiyet özgürlükleri, AB'nin kurucu anlaşmalannda bulu- nan alan temel özgürlükler arasında yer alıyor. Annan planında öngörü- len sınırlamalar ve güvencelerin ge- çerlilik kazanabihnesi için, bunlann da AB binncil hukukunda (primary law) yer bulması gerekiyor. Bu sağ- lanamazsa, 1 Mayıs sonrası Rumke- siminden sınırlamalar hakkında Av- rupa Adalet Divanı'nda ^temelözgür- lüİdereavtanoMuğu" gerekçesiyle da- va açılabilecek. \e burüar çözümde öngörülen sınırlamalan aşındırabi- lecek. ^ BIÇAKSIRTI EROL MANİSALI AB'nin 2004 Programı ve Türkiye Aralık sonunda AB, dış ticaret politikalan ve uy- gulamalanna ilişkin olarak 2004 yılının programını be- lirledi. AB'nin bölge ve dünya ticaretinde etkinliği- nin arttınlmasına yönelik önemli öğeler bu program- da yer almaktadır. Türkiye ile ilgili olarak da ilginç nok- talar bulunuyor. 1) Ticaret Savunma Araçlan (Trade Defence Inst- ruments) ile, kelimelerle oynayarak korumanın (pro- tection) yerine, savunma (defence) sözcüğü koy- muşlar. Bu sözcüğü Türkiye, Mısır ya da Ukrayna kul- lansa bir anlam taşıyabilirdi. AB'nin benimsemesi il- ginç. AB dış ticaret fazlası olan ve en fazla "korumacı önlemleralan" durumda iken, "savunma" sözcüğü- nü kullanması psikolojik bir savaştır. AB 2004 yılında dış ticarette koruma önlemlerini sistemli bir biçimde arttırma egiliminde. 2004 prog- ramında "AB sanayiinin korunması için" gereken ye- ni önlemlerin alınacağı vurgulanıyor. İfade, "sanayiin çıkarlarının korunması" olarak yerli yerine oturtuluyor. Liberalizm ve serbest tica- retin yerine korumacılık öne çıkıyor. 2) 1 Mayıs 2004'te AB'ye alınacak 10 adayın tica- ri uyumu ile ilgili çalışmalara devam edileceği belir- tiliyor. AB'nin Amerika, Kanada ve Japonya ile yap- tığı ikili ticaret anlaşmalanna 10 ülkenin uyum çalış- malanndan söz edilirken, 1995'te gümrük birliğine "alman" Türkiye'nin "uyumundan" hâlâ söz edilmi- yor. Çünkü Türkiye ileride de içeri alınmayacak. - Türkiye gümrük birliğine alındığına göre 15 tam üye gibi, 3. ülkelerie imzalanan ikili ticaret anlaşma- lanndan yararlanması gerekmez miydi? Gümrük bir- liğine Türkiye niçin girmiştir? Imalat sanayii ürünle- rinin ve diğer alanlardaki ürünterin serbest dolaşımın- dan yarartanmak için. - Aynen 6 Mart 1995'te gümrük birliği belgesinin imzalanmasından sonra I.K.V. yetkililerinin savunduk- lan gibi; "AB, ticaret anlaşmalan yaptıkça Türkiye de bundan otomatik olarak yararlanacaktır" diye seminerterde benim yanımda oturan I.K.V. başkan ve yardımcılannın ifade ettikleri gibi. - Ben de sürekli olarak, "Türkiye'nin bundan ya- rarlandınlmayacağını, gümrük birliği içine Türki- ye'nin girmesinin sadece Türkiye'yi bağladığını" söylemiştim. Ben haklı çıktım. Çünkü bunlardan ya- rarlanmak için tam üye olmak gerekirdi. Tam üye ol- madan gümrük birliğine girmek demek Türkiye'nin tek taraflı bağlanması demekti. Anlaşma zaten bu- nun için yapıldı. AB'nin aralık ayında yayımlanan 2004 ticaret prog- ramında bu nedenle, "Türkiye'nin gümrük birliği ile tek yanlı bağlanarak bir arka bahçe yapıldığı" açık bir biçimde ortaya konmaktadır. 6 Mart 1995'te güm- rük birliği için lobi yapıp imzalatanlar, Türkiye'nin nasıl bir hilkat garibesi durumuna sokulduğunu ya göremiyorlardı, ya da görmek istemiyorlardı. Özel statüye doğru... 3) AB'nin 2004 ticaret programında Türkiye ile il- gili ilginç bir nokta da gümrük birliğinin derinleştiril- mesi ile ilgili; programda, Türkiye ile olan ilişkilerde "gümrük birliğinin tanma, hizmetlere ve kamu ala- nına da genişletilmesine devam edilecektir" deni- yor. Gümrük birliğinin sanayideki etkilerini gördük. 1.1. 1996'dan sonra sanayimizde gümrük birliği yüzün- den şu sonuçlar doğdu; - Imalat sanayiinde dış ticaret açığımız hızla bü- yüdü. - Yerli sanayicinin yerini çokuluslu şirketler alma- ya başladı. - llaçta, gıdada, deride, mobilyada, elektronikte ve diğer alanlarda yabancı şirketler iç piyasadaki pay- lannı hızla arttırdılar. - Imalat sanayiinde birim üretimde dış girdi payı yüzde 32'den yüzde 55'e çıktı. AB, 2004 ticaret programı ile sanayideki bütün bu olumsuz sonuçlann tanm, hizmetler ve kamusal ala- na da yayılmasını istiyor. AB'nin 2004 programı, onun Türkiye politikasını ortaya koymaktadır. 1) Türkiye, ticaret politikalarında da diğer adaylar- dan tamamen soyutlanmaktadır; özel bir statüye doğru götürülmektedir. 2) AB, gümrük birliği ile tek yanlı bağladığı Türki- ye'yi sadece sanayi alanında değil tarım, hizmetler ve kamusal alanlarda da tamamen denetimi altına almak istiyor ve bunu 2004 programına koyuyor. 3) AB kendisi korumacı bir politika izlerken, Tür- kiye'nin kapılannı her alanda AB'ye açarak çokulus- lu şirketlerin denetiminin yaygınlaştınlması amacını güdüyor. Bütün bu gerçekler ortada iken biz hâlâ neyi, ne- leri tartışıyoruz?.. AB üyelik görüşmelerine başlama tarihi verecek mi vermeyecek mi? Verse ne olacak; 10,20 ya da 30 yıl görüşmeleri sürdürürken artık ile- ride "görüşülecek bir şey kalmayacak". AB sanayiden tanma, siyasetten eğitime şirketle- ri ve diğer kurumlan ile tamamen egemen olacak. 1995'ten bugüne kadar ulusal sanayinin başına ge- lenler her alana yayılacak. Içimizdeki Danimarka bütün bu gerçekleri gizle- mek için görüşme tarihi verildi-verilmedi tartışması ile davul tozu ve biraz da minare gölgesi pazariıyor. Minare gölgesi ifadesi bugün "mecazi" anlamının yanında galiba gerçek anlamı ile yerli yerine oturu- yor. Gayri milli sermaye çevreleri ile köktendincile- rin rttifakı bunu göstermiyor mu? www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali EMİRDÂĞ ASLİYE HUKUK RÂKİMLİĞİ'NDEN 2003 660 Esas 2003 920 Karar Davacı Bekır Karagöz %ekılı Av O Semra Donmaz tarafından davahlar Ayşe Aydtn ve Şakır Şahın aleyh- lerine açılan 06 PKZ 25 plakalı Kıa marka aracın sa- tışı ile ,\nkara ılı, Polatlı ilçesı. Zafer Mahallesı 1472 ada 8 parsel sayılı taşınmazın satışlannda muvazaa olduğundan bahısle "Muvazaa Nedenıyle Satışın Ip- talı" yönünde açılan davanın mahkememızin yetkı- sizlığı nedeniyle, dosya ve eklerinın karar kesmleşti- ğınde Polatlı Aslıye Hukuk Mahkemesıne gönderil- mesıne karar verilmiş. ışbu karar özeti davalılardan Ayşe Aydm'a tebliğ edılememış. tebligata yarar açık adresı dahı tespit edılememıştır. Mahkememıze aıt ışbu karar özetının Türkiye'de yayımianan gazetelerden bınsınde ılanına karar veril- miştır Işbu ılanm gazetede yayımlandığı tarihten iti- baren 15 gün tebliğ edilmış sayılacağı hususu ılanen tebliğ olunur. Basın: 6712
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear