25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 ŞUBAT 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur<a cumhuriyet.com.tr 19 KULE CANBAZI SUNAYAKEN Mezanna oyuncakla gidin G izlemek gibi bir niyetim asla ol- madı; evet, benim de kovboy ta- bancasıyla çekilmiş bir fotoğra- fım var. Kemeri ve kılıfı da olan tabanca- y: Istanbuldan getıren de babamdır. l»60'lı yıllann her babası gibi o da oğlu- nı kovboy tabancası almıştır. Sadece bana na 0 Benden bir yaş büyük ve en güzel, en yLkın oyun arkadaşım olan ağabeyime de b r tane getirmişti. Ağabeyim, tabancasıy- lakovboy filmlerinin aktörlerini kıskandı- racak poz verirken, ben, sanki bir yolcuya bılet uzatan gişe memuru gibi çıkmışun fctoğrafta, kovboy tabancası o denli aykı- nduruyor elimde. Gülüyonım gülmesine aına zoraki bir tebessüm yüzümdeki, fo- toğrafı çeken babam üzülmesin, kovboy ta^ancasını sevdiğimi sansın diye!.. Sokaklarda oynarken, tabancamı bir ar- kadaşıma verir, Kızılderili olurdnm. Bu oyunun adı bile "Kızıldericilik" değil, "kovboyculuk"tur. Çünkü, erkek çocuk- lar çoğunlukla kovboy olmayı tercih eder- ler. Ama ben, odasının duvanna dergiler- den kestiği Kızılderili resimlerini asan Ta- ner dayımın etkisiyle, saçlanma tavuk tü/leri takar, kendi yaptığım ok ve yayım- la tüm kovboylara meydan okurdum. •Çoculclara selam olsun' Çocuklar, sokaklarda kovboyculuk oy- narlarken, o sırada yanlanndan geçen in- sanlann neler düşündüğünü merak etmez- ler. O insanlardan birine, Musa Baran'a kulak veriyoruz: "Bir gün sokaklarda ço- cukların oyunlarını araştırıvordum. Kovboyculuk dışında hiçbir oyun göre- medim desem yalan değil. Üzüntülü ve dargın yürürken duvarın ardından mi- nik bir kovboy bozuntusu çıkıverdi, ba- na fermana yaptı ve tabanca tuttu, kor- kuttu. Hem kendime, hem de ona gül- düm. Ardından da derin derin düşün- celere daldım. Kovboyculuk, gangster- lik, karate gibi sinemadan kapma oyun- ları yadırgadım durdum." Selçuk'taki Efes Müzesi'nin de müdür- lüğünü yapmış olan arkeolog Musa Baran, doğduğu yer olan Bademler Köyü'nde bir oyuncak müzesi kurar. Daha doğrusu, bu güzel insan, köydeki çalışma odasında ço- cuklann kendi yaptıkları oyuncaklardan bir sergi hazırlar. 2003 yılının 14 Ocak gü- nü dünyadan aynlan Musa Baran'ın köy mezarlığındaki kabrini ziyarete giderken, bir gemi yaptım kâğıttan. Çocuk oyunlan ve oyuncaklar üzerine araştırmalar yapan bu bilim insanının mezanna bir çiçekten çok oyuncak yakışır, diye düşündüm. Kâ- ğıttan bir uçaİc, gemi ya da fınldakla gidin erc arttırma Şu kadar kı art : sa&$ isteyenin alacağtna bundan başka paraya çevinne le fazla bedelle alıcı ç Musa Baran'ın yanına. Tahtadan, çamur- dan yapacağımız bir oyuncak da olabilir, ama mutlaka ellerimizden çıkan bir oyun- cak olsun. Ben, bu düşüncemin bir gele- neğe dönüşmesini dileyerek bıraktım kâ- ğıt gemimi, "Musa Baran" adlı okyanu- sa... Izmir'e bağlı Bademler Köyü'ne gittiği- nizde, mezarlığı ziyaret etmeden sakın ay- nlmayın. Bir Alevi köyü olan Bademler'in camisi olmadığı gibi, mezarlığındaki taş- larda da dua dilenilmediğini göreceksiniz. Siz, içinizden gelirse dua edebilırsiniz, a- ma bilin ki mezarlarda yatan insanlardan hiçbiri sizi buna zorlarruyor, "Ruhuna Fa- tiha" diye bir anımsatmada bulunmuyor. Örneğin, Musa Baran'ın mezar taşında şu yazılıdır: "Dostlara merhaba, çocukla- ra selam olsun." 'Kütüphane Carbls' Beyni gibi yüzü de aydınlık olan köy muhtan Mahmut Oral'la beraber mezar- lığı gezerken, bir mezann üstüne konulan mermerden yapılmış kitaba takıldı gözüm! Mezann taşında şu yazıhydı: "Kitap sır- daşım, kitap dostum, ne bir yuvam var ne de bir eşim, kütüphaneciliktir sade- ce işim, kimseye muhtaç olmadan ani- dengittim!" Mahmut Oral şaşkınhğımı anlamış ola- cak ki, köyde bir kütüphane olduğunu söy- ledi. Mezarda yatan Mustafa Dikmen, kü- tüphaneye yıllarca emek vermiş, memur- luk yapmış, köydeki sayısız kitapseverden biri! 1986 yıhnda, elli yaşında ölen Dik- men'in lakabı olan "Kütüphane Garbis" mezartaşının arka yüzüne yazılı!.. Gar- bis, Vefa'da top oynamış eski bir futbolcu- nun adıdır. Mustafa Dikmen öylesine hay- ranmış ki bu futbolcuya, köy halkı onu bu lakapla çağınrmış! Mezar taşlarında "Palet", "îmam", "Angarya Dayı" gibi adlara rastlayınca bir kat daha artıyor şaşkınlığım. Mahmut Oral bir kez daha yetişiyor imdadıma: "Sunay Bey, biz mezartaşlanna orada yatan insanımızın hayattayken köyümü- zün tiyatrosunda oynadığı roldeki adı- nı da yazarız!" Bademler Köyü'nün bir tiyatro salonu olduğunu biliyordum ama, mezar taşlan- na tiyatro oyunlanndaki kahramanlann adım yazmak!.. Eminim ki, bu davramşın dünyada bir eşi benzeri yoktur. Bağımsızlık savaşımızın kahramanlann- dan Mustafa Anorak, 1927 yılında Ba- demler Köyü'ne öğretmen olarak atanır. Genç öğretmen, 1933 yılında, öğrencile- riyle hazırladığı oyunu köyün meydamn- da sahneler. Köylülerin gönlünde o gün tutuşan tiyatro ateşi hiç sönmeden günü- müze dek taşınır. Bademler Köyü halkı, 1969'da kavuştuklan tiyatro salonuna des- tek veren Yüdız ve Müşfik Kenter kar- deşlerin adlannı saygıyla anıyorlar. Bademler Köyü halkı 'Susuz Yazda Bademler Köyü mezarlığını ziyaret etti- ğim o günden beri, "Susuz Yaz" filmine rastlamak arzusuyla geziniyorum televiz- yon kanallannda. 1963'te, yönetmenliği- ni Metin Erksan'ın yaptığı bu ünlü film Bademler Köyü'nde çekilmiştir. Köy hal- kından birçok insan filmin karelerinde boy göstermektedir. Daha önce elbette izledim Susuz Yaz'ı... Ama, filmin Bademler Köyü'nde çekildi- ğini bilmiyordum. Daha da önemlisi, kö- yün mezarlığını henüz gezmemiştim. O filmdeki insanların mezarlan arasın- da dolaştım, hepsinin güzel anılarına say- gıyla şiirler okudum. Ah, bir de Susuz Yaz'ın siyah beyaz ka- relerinde yüzlerini görebilsem! ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Yaşamak... Yaş Almak Yaşlanmak... Bundan birkaç yıl önceydi. Tam 15 Şubat saba- hıydı. Ha bire telefon çalıp duruyordu. Telefonla- ra yanıt yetiştirme arasında yazı yazmaya uğraşı- yordum... öğlen oldu. Bir telefon daha... "Burası Cumhuriyet Dergi" diyordu tatlı bir ses. "önümüzdeki hafta ellinci yaşla, olgunluk çağıyla ilgili bir sayı hazırlıyoruz..." (O zaman Cumhuri- yet'te değil, başka bir gazetede çalışıyordum.) Ve benden de bu konuda bir yazı istiyorlardı. Elliden sonrasına nazikçe "olgunluk" deniyordu anlaşı- lan! Ah Cumhuriyet Dergi, bunu bana yapmayacak- tın. Hele bugün! Sabahtan beri, ellinci yaşı, "ya- nmyüzyıir unutmaya çalışırken... Bunu demedim elbet. Peki, yazanm dedim... Çalışma tempomda, günlük yaşama ritmimde yaş düşünmeye pek fırsat olmuyor. (Elbet yaş gü- nüm değilse, günlerden 15 Şubat değilse! Neyse ki o da yılda bir kez oluyor!) Herkes gibi ben de yaşımı unutuyorum. Kimi zaman çıkarma yaparak yaşımı bulmam gerekiyor. Ama elbet anımsatanlar oluyor: örneğin benim yaşıtım sandığım biri, "abla", "teyze"dediğinde... Karşımdaki yaşlı başlı adam "Biz Sanat Dergisi'yle büyüdük" dediğinde... önümdeki genç, annesin- den, dedesinden selam getirdiğinde... O gün Cumhuriyet Dergi'ye verdiğim yanıtla bu- günkü düşüncelerim arasında fark yok. Sevinçliysem, keyifliysem, yüreğim pır pır edi- yorsa, iyi, yarartı, güzel bir şeyler yaptığıma, yaz- dığıma inanıyorsam, yakınlanmı, sevdiklerimi mut- lu kılıyorsam, ülkemin geleceğinden umutluysam, 18 yaşımda hissediyorum kendimi. Bunların tersi oluyorsa, 98! Bir ses, bir söz, bir bakış, bir satır, bir tavır, bir gazete haberi, bir okur tepkisi, yaşımı bir uçtan ötekine savurabiliyor. Bu savrulmada, geçmişe değil, geleceğe bak- maya çalışıyorum. Yaşamak, yaş almak ya da yaşlanmak... Hangi sözcüğü seçerseniz seçin, yılların bana kattığı iki değişimin bilincindeyim. Birincisi: Seçicilik. Yaşamın her alanını kapsa- yan bir seçicilik... Okuyacağım kitabı, izleyece- ğim tiyatroyu, filmi, konseri, sergiyi, kuracağım dostluğu, ilişkiyi, gideceğim yeri, katılacağım top- lantıyı, yazacağım yazıyı, ilgi alanlarımı, yaşayaca- ğım anlan daha birtitizlikle özenle seçiyorum. Ikinci değişim: Çoook gençken, ben de çoğu in- san gibi herkes beni sevsin isterdim. Başkalarının benim hakkımdaki düşünceleri çok önemliymiş gibi gelirdi. Yıllar ilerledikçe, bu tasalar ortadan kalkıyor. Kendi iç hesaplaşmam ve sorgulamam daha ağır basıyor. Bu iki nokta bir araya gelince, beraberinde öz- gürlüğü de getiriyor. Evet, galiba yaşlandıkça insan daha özgür olu- yor... Galiba değil, öyle. Sevgili okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda, ben Senegal'de bir yerierde olacağım. Hem bu köşe- yi boş bırakmamak, hem de yaş günümü sizlerie kutlamakistedim... P. S: Bu yazıyı yazdıktan 48 saat sonra hava ko- şulları nedeniyle hâlâ Yeşilköy'deyim. Senegal ufukta küçüldükçe küçülmekte... zeynepc zeyneporal.com Faks:(0 212)257 16 50 PERA PALAS'TA MÜZAYEDE Abidin Dino'nun 'Eller' adlı yapıtı 600 milyon liradan satışa sunulacak. Koleksiyon tutkunlarına Kültür Ser\isi - Pera Müzayede Evi'nin 'Koleksiyoncular Kulübü' açık artırmalannın ikincisi bugün 14.00'te Istanbul Pera Palas Oteli'nde yapılacak. Toplam 645 yapıtın sunulacağı açık artırmanın 'Eski Evraklar, Mektuplar, Belgeler, Fotoğraf ve Kartpostallar' bölümündeki 110 yapıt arasında Fikret Adil Koleksiyonu'ndan parçalar da bulunuyor. 146 parçalık 'Güzel Sanatlar' bölümünde Ali Atmaca, Aliye Berger, Sabri Berkel, Salvador Dali. Abidin Dino, Zeki Faik İzer, Henri Matisse, Münif Fehim ve Fahri Sümer'in tablo ve özgün baskılan yer alıyor. 'Eski Nadir Gravürler ve Taşbaskısı Resimler' bölümünde Allom, Bartlett, Brindesi, Lewis, Melling, Preziosi, Van Mour vb.'den 100 yapıt sunuluyor. 'Baskısı Tükenmiş, Eski, Nadir ve tmzaü Kitaplar' bölümündeki 227 yapıtın arasında Azra Erhat, Mehmet Akif Ersoy ve Ümit Yaşar Oğuzcan'ın imzalı kitaplanyla, Türkiye, Osmanlı împaratorluğu ve îstanbul üzerine kitaplar da var. Açık artırmanın 'Antika ve Dekoratif Objeler' ile 'Antika Haritalar' bölümlerindeyse toplam 62 değerli parça sunuluyor. (0 212 253 80 80) Yitirdiğimiz şair Ömer Nida bir aydınlanma savaşçısıydı 'Yarın Biz Konuşacağız!' ÖNER CÎRAVOĞLU Evet! "Yarın Biz Konuşaca- ğız!" Onun yaşamını ve özlem- lerini, anılar kitabının adı olan bu üç sözcük özetlemektedir. Şiirden denemeye, resim sa- natından taşlama ve kuramsal yazılara tüm çahşmalannın ar- dında "Yarın biz konuşacağız" savı yer alır. Halkın içinden gelen, öğren- diği ne varsa halkıyla birlikte bi- riktiren bir sanatçının 75 yıllık ömrü boyunca aydınlanma sava- şımında bilgeleştiğine tanık olu- yoruz. Türkiye Işçi Partisi'nin ilk üyelerinden oluşu, işçi tiyatrosu kurma yolundaki çabalan, 'Gerçek Sanat' adlı derginin yayın kurulunda kadim arkada- şı Güngör Gençay'la bırlikte y- er alması bunu doğruluyor. îlk şiir kitabı 'Iskeledeki Işık' (1958) 1940'h yıllann şiir dün- yası içinde yer aldı. Ardından 'Bir Sürgün Mavi' ile 'ikinci yeni' akımına koşut, ancak öz- gün bir şiire yöneldi. Bu eğilirni 1965 'lere kadar sürdürdü... (Ör- nekse 'Dolaydan Yazılmış 9 Numaralı Aşk Bildirisidir' ad- lı şiir ilk kez 1966'daTtP'inya- yın organı olan avuç içi kadar bir gazetede, Trabzon'da Attila Aşut'un yönetünindeki Sömü- rücülüğe Karşı Savaş'ta ya- yımlanmıştır.) Bu eğilim, onun tüm şiirleri- nin toplandığı 'Kum' adlı kitap- ta görülebilir. Toplu şiirlerden sonra Ömer Nida, kendisinin 'gülmece koşuk' diye tanımla- dığı yergisel bir anlayışa doğru yöneldi. Bu doğrulruda 'Padi- şahlar Taşlaması' (1996), 'Aşk Kunıltayı' (1996) yayımlandı. Son şiirleri ise 'Dikenler de Ok- şanır' (1996) adıyla toplandı. Ömer Nida'nın son şiiri: Fasl-ı Ayva Her şeyimle doya doya yaşadım biraz eksik biraz fazla, güzel şarkılar söyledim mi uzun kimi kısa, çok makamlar uydurdum bugün Fasl-ı Ayva'da sıra. hepsi de uçup girti geri gelmez bir daha. arkamda dostlanm beni anımsayacak kuşkusuz onlar da gidecek zamanla ne ei emeğim ne göz nurum ne de resmim kalacak duvarda. (Güzel Yazılar, Kasım-Aralık, 2003) Aşk Kurultayı, 1991 yılında İlhan Selçuk, Mehmed Ke- mal, Konur Ertop, Ataol Beh- ramoğlu, Alpay Kabacalı, Ay- dm Boysan ve Burhan Köse- oğlu'ndan oluşan seçici kurul- ca Neyzen Tevfik Yergi ve Taş- lama Yanşması'nın birincilik ödülüne değer bulundu. Ömer Nida'nın bu çok yönlü sanatçı kimliği, onun resim ve tiyatro çalışmalanna da yansımıştır. Pek bilinmeyen 'çilingir sofra- sı' kültürü ise ancak 1998 yılın- da kitaplaşmıştır: 'Içki', 'Mey- hane', 'Çilingir Sofrası'... Fotoğraf çekme tutkusunun ürünleri ise onun çok yakını olan ve şimdi aramızda bulun- mayan mimar Şener Özler'in beğenisiyle gün ışığına çıkma- yı bekliyordu. CKK'de yaptığı etkinllkler 1983'te Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün kuruluşunu ilk kut- layanlardan birisi de Ömer Ni- da olmuşru. Birkaç yıl sonra CKK Kadıköy Temsilciliği is- kelede bir dizi etkinlik ve imza günü düzenlemişti. îlk gün Fa- zıl Hüsnü Dağlarca, Demir Özlü, Leyla Erbil vardı... İmza günü için ona bir grup arkada- şıyla öneri götürdüğümde he- men işe koyuldu. O sırada Gün- gör Gençay'la birlikte yayımla- dıklan Gerçek Sanat adlı dergi- nin adını kullanarak etkinlik du- yurulanna 'Gerçek Sanatçılar imza Günü' diye başlık atmış- tım. Çocuklar gibi sevindiğini bugün gibi anımsıyorum. Aynı sevinci Güzel Yazılar'ın geçen sayısını hazırlarken bir- likte yine yaşadık. Ondan Tür- kiye Yazarlar Sendikası Yayın Yürütme Kurulu adına şiir iste- dim. Gönderdiği şiirler yine yer- gisel birhavadaydı. Dergi çıkın- ca Bostancı'da kahve içerek kut- layacaktık. Günlerin hayhuyu içinde hep ertelendi. Nereden bilecektim Ömer Ni- da'nın son şiirlerini yayımladı- ğımızı! Şair Ömer Nida 'yı 11 Şubat Çarşamba günüyitirdik. Yıllıklar ve almanaklar 'Eski'de • Kültür Servisi - Gazetemizin 31 Aralık tarihli sayısında yer alan FBI'ın ABD'ye "almanakla girenlerin dikkatle izlenmesi gerektiği" talimatına haber olarak yer vermesi; f;azetemizin imtiyaz sahibi ve yazan Ihan Selçuk'un ertesi günkü yazısında bu konuya değinmesi üzerine Eski dergisi, şubat sayısını bu konuya ayırdı. Bu haber ve yazıdan yola çıkarak almanak ve edebiyat yılhklannın önemine değinen dergide Demirtaş Ceyhun'un konuyla ilgili ayrıntılı yazısının yanı sıra Yüksel Pazarkaya. Afşar Timuçin, Kemal Gündüzalp, Temel Demirer, Abdullah Şevki ve Ersan Erçelik de gerek FBI'ın uygulamasını, gerekse yıllıklann birikim ve toplumsal bellek oluşturmadaki yerini tartışıyorlar. Derginin bu sayısında Veysel Çolaİc, Osman Çutsay. Güray Öz. Seyyit Nezir, Yasemin Yazıcı, Deniz Dalkıran gibi yazarlann yazılan da bulunuyor. BUGUN • YAPI KREDİ VEDAT NEDİM TÖR MÜZESİ'nde 15.00'te Oktay Belü'nin katıldığı 'Urartu: Savaş ve Estetik' söyleşisi. (0 212 473 04 44) • YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZt nde 16.00'da 'Kitap-bk Atölyesi Çeviri Semineri: Yazım Metinleri', konuşmacı: Yurdanur Salman. (0 212 473 04 44) • BİLGİ ÜNÎVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 14.30da 'Camdan Kalp', 16.30'da 'Korku Ruhu Kemirir', 19.00'da 'Sadece Beni Sev', 21.30'da 'Lizbon Öyküsü'. (0 212 293 5010) M TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 11.00 de Orhan Kurt'un oynattığı 'Karagöz'. (0 212 293 12 W) BAĞIMSIZ FİLMLEfi FESTİVALPNDE BU6ÜN • AFM l'de 11.00'de 'Başlangıç Günü', 12.30'da 'Tüm Gerçek Kızlar', 15.00'te 'Özgür RadikaUer', 19.00'da 'Eski, Yeni...', 21.30'da 'Son Dakika', 24.00'te 'Garez'. • AFM 2 de 11.00'de 'Gök Başımıza Düşecek', 13 OO'te 'Rouen'deki', 15.30'da 'Şirket', 19 30da 'Cehennem Kıskacı', 22.00'de -Beden Şarkısı', 00.30'da 'Fausto 5.0'. • AFM 3te 18.30'da 'Belleville'de Randevu', 21.00 de 'Çaylak Kasaplar'. (0216 556 98 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear