29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
, 8 KASIM20O4PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JhiJvUIlU1VJJ. ekonomi(gcumhuriyet.com.tr 13 Maden İşleri Genel Müdürlüğü 45 ayn madene ait toplam 500 maden sahası için ihaleye çıkacak 2 trilyondolarlıkihalefkonomi Servisi - Yeraltı zengin- likJerinin uluslararası tekellerce iş- lenmeden ülke dışına çıkanlmasına olanak sağlayacagı endişesiyle eleş- tirilen Maden Yasası kapsamında ilk büyük uygulama hayata geçiriliyor. AAnın haberine göre Maden işleri Genel Müdürlüğü, 45 ayn madene ait toplam 500 maden sahasını iha- leye çıkaracak. Maden İşleri Genel Müdürü Ye- ner Cander, 2 trilyon dolar tutarın- da tahmin edilen yeraltı maden kay- Proje üretemedi TOKİ Fon'a takıldı • Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Süzer Grubu'nun borçlan nedeniyle arsalar üzerindeki haczi kaldırmayınca TOKİ 7 aydır proje başlatamadı. ANKARA (AA) - Kamuyu geçen yıl haziran itibanyla 360 milyon dolar zarar ettirdiği ifade edilen Bahçeşehir Projesi'ndeki ortaklığını, MESA- NUROL-SÜZER gruplanyla anlaşarak bıtıren TOKİ, TMSF engeline takıldı.Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Süzer Grubu'nun borçlan nedeniyle arsalar üzerindeki haczi kaldırmayınca TOKİ 7 aydır proje başlatamadı. 7 ay süren görüşme Söz konusu arsa üzerinde 500 trilyon-1 katrilyon liralık gelir paylaşımı esasına dayalı rant projesi uygulamak için hazırlük yapan TOKİ, TMSFnın, Süzer Grubu'nun Kentbank'a borcunun tahsili için Bahçeşehir'deki arsalar üzerinde haciz karan aldırması üzerine uygulamaya geçemedı. Yaklaşık 7 ay süren görüşmeler sonunda TMSFnin, Bahçeşehir'de TOKl'ye bırakılan arsa ve gayrimenkuller üzerindeki haczi kaldırma konusuna olumlu bakma aşamasına geldiği belirtiliyor. • Türkiye'nin yeraltı kaynaklarmın işlenmeden yurtdışına çıkartılmasına kapı araladığı gerekçesiyle tepki çeken Maden Yasası kapsamında, değeri 2 trilyon dolan bulan yeraltı maden kaynaklan için ihaleye çıkılacak. Maden işleri Genel Müdürü Yener Cander, belirlenen sahalarla ilgili olarak açılacak ihalenin en kısa sürede bilgisayar ortamıyla sonuçlandınlacağını söyledi. naklannın yeni ihale edilecek olan sahalarla ilgili programın aynntıla- nnı açıkladı. Maden İşleri Genel Müdürü Cander, alçı taşından altın ve gümüşe, alüminyumdan kurşuna kadar toplam 500 adet sahayı kap- sayan 45 ayn maden türü için ihale hazırlıldannın tamamlandığını ve ilan aşamasına geldiğini bildirdi. 1 mllyar dolara ulaşabillr Maden Kanunu'nda yapılan yeni düzenlemelerin ardından hazırlanan yönetmeliklerin de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na sunulaca- ğını ifade eden Maden İşleri Genel Müdürü Cander, sektörün 600 mil- yon dolar civannda olan maden ih- racahnuı ekim ayı sonu itibanyla l miryar dolara ulaşabileceğini kay- detti. Maden İşleri Genel Müdüriüğü'nün ihale konusu olan madenleri arasında ilk sırayı 117 sahayla kömür alır- ken bunu 70 sahayla krom, 33 sahayla ponza taşı, 23 sahayla feldispat ve 21 sahayla kuvars-kuvarsrt izliyor. Maden kaynaklarmın ekonomiye kazandınlması amacıyla son yılla- nn en büyük boyutlu saha ihalesini gerçekleştirmeye hazırlandıklannı belirten Maden İşleri Genel Müdü- rü Cander, belirlenen sahalarla ilgi- li olarak açılacak ihalenin de en kı- sa sürede bilgisayar ortamıyla so- nuçlandınlacağını söyledi. İlk sırada kömür var Maden İşleri Genel Müdürü Can- der'in verdiği bilgiye göre, Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün ihale konusu olan madenleri arasında ilk sırayı 117 sahay- la kömür alırken bunu 70 sa- hayla krom, 33 sahayla pon- za taşı, 23 sahayla feldispat ve21 sahayla kuvars-kuvarsit izliyor. Maden İşleri Genel Müdür- lüğü 'nün firmalar arasında ihaleye çıkaracağı sahalann madenlere göre dağılımıysa şöyle: "Alün-gümüş, alüminyum, anryant, antimuan, aspes, ba- kır, bakır-çinko, barit-beno- nit, boksit, çinko, demir, diyot- tomit, doiomit, feldispat, 0u- orit, grafit, kalker, kalsedon, kaolen, karbondioksit, IdJ, kö- mür, krom, kurşıın, kuvars kumu, kuvars-kuvarsit, lüle- taşı, mangan, mamezh, mon- toriUonit, nefeilinli siyenit, perlit, ponza, sepioüt, soda, talk, trona, torba, pallastonit, zeolit ve zımpara taşL" Devlet maDarı işgal altnıda Maliye Bakanlığı bürokratı llhamiSöyler'inyaptığı araştırma, Hazine'ye ait taşınmazlar üzerindekiyağmanın boyuûannı ve devletin bu konudayaşadığıyetersizliği ortaya koydu ANKARA (AA) - Devlet mallan- nın korunmasından sorumlu Mali- ye Bakanlığı'nm bir bürokratının yaptığı araştırma, Hazine'ye ait ta- şınmazlann nasıl yağmalandığını, devletin de bu konuda ne kadar ye- tersız kaldığuu gözler önüne serdı. 24 yıldır Maliye Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunan ve halen Personel Genel Müdür Yardımcıh- ğı yapan JDhami Söyler'in, "Devlet Mallarmın Yönetimi ve Kamu FV nansmam Açısından Değeriendnil- mesi" konulu doktora tezı, mülkı- yet anlamında Türkiye'nin yakla- şık yüzde 60'ına sahip bulunan Ha- zine'nın mallanna nasıl sahip çıkı- lamadığını ortaya koydu. Araştırmada devlet mallanna yö- nelik şu tespitler yer ahyor: • Haziran 2004 sonu itibanyla ülkemiz genelinde 15 bin 393 bina, 47 bin 126 arsa, 24 bin 592 arazi, 174 bin 72 tarla, 19 bin 814 bağ- bahçe, 9 bin 45 orman alanı, 7 bin 220 orta malı (kamunun kullanı- mında olan mallar), 3 bin 906 de- niz dolgu alanı, 1106 su ve su ürü- nü alanı, 534 tarih ve kültür alanı, 140 adet de maden ve ocak alanı ol- mak üzere toplam 302 bin 946 adet devlet malı işgal edilmiş durumda bulunuyor. Metrekaresi ortalama 22 bin llra Toplam büyüklüğü 2 milyar 241 milyon 76 bin 612 metrekare olan bu alanlardan devlet, ecri mısil ah- yor. 2004 yıhnda buralardan 50 tril- yon hra ecri misil geliri beklendiği dikkate alındığuıda, işgal edilen bu alanlar için devlete metrekare başı- na yıllık ortalama 22 bin 310 lira ödeniyor. • Kentsel alanda olsun, kırsal alanda olsun orman sımrlan dışına çıkanlmış yerlerde de aynı durum kendisini gösteriyor. Orman Ba- kanlığı, ülkemizde orman vasfını yitirmiş araziler üzerindeki kaçak yapılann sayısım yaklaşık 400 bin olarak veriyor. Bunların altyapılan- nın devletçe sağlanmış olması da bir başka çarpıcı gerçek olarak or- tada duruyor. • Devlet mallannın korunması ile görevli kurum ve kuruluşlar, per- sonel, araç ve gereç yetersizliği ne- deniyle özellikle Hazine arazileri ve Vakıflara ait taşınmaz mallara yönelik tecavüzleri önleyemiyor. Örneğin çoğu Osmanlı Devle- ti'nden kalma 220 milyon metreka- re vakıf arazisi ve dükkânını izin- siz kullanan 25 bin 718 işgalcinin devlete verdiği zarar, 400 trilyon li- ra olarak ifade ediliyor. Hiç kira ödenmeden işgal edilen vakıf ara- zileri arasında IstanbuTun Okmey- danı, Sanyer ve Beykoz gibi yerle- şim yerlenndekı arazılerle, tarihi Mısır Çarşısı'ndaki dükkânlar da bulunuyor. t/ Benzer durum eski eserlerin korunmasında da kendıni gösteri- yor. Ülkemizde kültür ve tabiat var- lıklannın korunması genel olarak koruma kurullanna bırakılmış du- rumda. Ancak bu kurullar, yeterli elemana sahip olmadıklanndan hır- sız ve kaçakçılara karşı işlevlerini yerine getiremiyor. Orantısız gdrünüm • Sonuçta, devlete ait mallann kamu fınansmanına katkılan, mev- cut malvarlığı potansiyeli ile çok orantısız bir görünüm sergiliyor. ABD, Almanya, Ingiltere ve Fran- sa gibi ülkelerde vergi dışı normal gelirler içerisinde yer alan devlet mallan gelirleri, toplam bütçe gelir- lerinin yüzde 7'sini oluştururken bu oran ülkemizde yüzde 0.7 civann- da kalıyor. DÜNYA EKONOMÎSÎNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net Köktendinci bir seçmen kröesinin sır- tından seçimleri kazanan Bush'un ikin- cı başkanlık dönemi, Amerikan de- rrokrasisi ve dünya banşı açısından iyi şeylervaat etmiyor. Ancak "imparator- lck projesi" ve arkasındaki sınıflar açı- sndan neredeyse mükemmel bir so- ruç. Seçim sonuçları, "imparatorluk pvjesinin" arkasına bir kitle desteği koyarak meşruiyetini güçlendirdi; sür- djrülmesi için gereken kültürel ortamı konsolide etti, sürekliliğini sağlayacak syasi, kültürel dönüşümler için gerek- lisüreyi sağladı. Büyük sermayeye gün dofldu Büyük şirketler, Financial Times'ın i^ret ettiği gibi, seçim sonrasında, hendilerini umduklanndan çokdahael- vîrişli bir ortamda buldular. Artık sağ- l«< hizmetlerinin özelleştirilmesinden, rükleerenerjinin teşvikinden korunak- Idoga alanlannda petrol arama iznine, sanayide kirlenmeyi engellemek için lonan yasalann hafifletilmesine, şirket- lee karşı açılan tazminat davalarının zırtaştınlmasına, sınırlanmasına, yeni %»rgi yasalarına kadar birçok alanda ter ıstediklerini hiçbir engele takılma- on elde edebilecekler (04/11). Bush seçimlerden sonra yaptığı ilk ıtonuşmada hem bu konulara değindi İ9m de halkın onayını aldığının ve ipogramını sonuna kadar uygulamaya Hararlı olduğunun altını çizdi (Was- •mgton Post, 05/11). Dış politikada -areklilik ise savunma sanayii açısın- «an yeni olanaklar demekti. Nitekim Ibrsada seçimlerden az önce savun- •ra, petrol ve kimya sektörü firmaları- •n hısse senetleri üzerinde başlayan •parlanma, toplam yüzde 3.6 artışla teftayı 10.388'den kapattı. Mükemmel Bir Sonuç! (-I-) Yeni ortam Muhafazakâr Radyo programcısı ve yazar Hugh Hevvitt, "neo-con"la- nn dergisi The Weekty Standard'da seçimlerden hemen sonra yayımlanan "1960'lann Sonu" başlıklı yazısında, 60'ların 11 Eylül'de öldüğünü, bu se- çim sonuçlanyla da nihayet gömüldü- ğünü muştuluyordu. Hewitt'e göre, John F. Kennedy'nin 1960 seçimleri- ni kazanmasıyla ABD toplumunu bö- lerek kutuplaştıracak bir kültürel deği- şim süreci başlamıştı (04/11). Bu süreç, sivil haklar mücadeleleri, sendikalaşma dalgası, kadın haklan, Vıetnam Sava- şı'na karşı radikal hareket yaratarak ilerlemeye devam etti; toplumsal eşrt- sizliklerin eleştirisi günlük söylemin parçası oldu. Hevvitt'in söylediği bö- lünme işte buydu. Reagan dönemiyle başlayan muhafazakâr karşı dalga, Clinton yıllarında muhalefete çekildi, ama özellikle dinci, milliyetçi, ırkçı gü- ney eyaletlerinde güçlenmeye devam etti (The New Republic, 05/11). "Neo-con" ekip, bu dalganın içinde kendi projelerini, Protestan/Evanjelik köktenciliğe eklemleyerek elde ettikle- ri sinerjiyle Bush döneminde iktidara yükseldi. 11 Eylül saldınsının yarattığı korku ortamı da 1960'lann son kalıntı- lanna, en önemlisi Amerikan halkının savaşma isteksizliğine, "Vıetnam sendromuna" son öldürücü darbeyi vurdu. Bush yönetimi hızla dinci akım- ların etkisine girmeye, devlet ile kilise arasındaki diyafram delinmeye başla- dı. Artık Hıristiyan Siyonistlerin etkisi- ne girmiş olan Beyaz Saray'da her sa- bah güne Incil okuyarak başlanıyordu; başsavcılığa, kadın haklanna, eşcın- sellere açıkça düşman evanjelik Ashc- roft getirilmişti. Bush'un seçim kam- panyasını yöneten Kari Rove, strate- jisini, seçmen kitlesinin tam ortadan bölünmüş olduğu gerçeğinden hare- ketle, seçimlerde sandık başına git- mekte genel olarak isteksiz davranan Evanjelik/Protestan kesimin oylannı, bizzat kiliseleri kullanarak (The New York Tımes, 04/11) harekete geçirme üzerine kurdu. Bush işte bu ek 4 mil- yon dolayında Evanjelik oy sayesinde seçim- leri kazandı. De- mokratik Parti adayı Kerry'nin de dini imaj ve kavramlara konuş- malarında sıkça yer vermesi, yalnızca Rove'un ekme- ğine yağ sür- mekle kalmadı, " 1960 "ın gö- mülmesini de kolaylaş- tırdı Bu yüz- den birçok yorumcu, örneğin tarihçi Niall Ferguson, "Bush'un başkanlığını inanç garantile- di" (The Independent, 04/11) diye ya- zarken Sidney Blumenthal, Bush'un, Karl Rove'un otorıter popülist akımla- n harekete geçirmesi sayesinde seçim- leri kazandığına dikkat çekiyordu (The Guardian, 04/11). Bir New York Ti- mes yorumcusuysa "Aydınlanmanın söndüğü gün" ifadelerini kullanacaktı, seçim sonuçlanyla ilgili olarak (04/11). Ancak korku etkenini de unutmamak gerekir. 11 Eylül'den sonra Bush yöne- timinin yarattığı, seçim dönemi boyun- ca sürekli vurguladığı, en son Bin La- din videosuyla bir kez daha bilinçlere kazınan bu korku, çocuklarını okula götürüp getiren annelerin büyük bir kısmının da oylannı Bush'a vermeleri- ne neden oldu. iki partl, çok akım İmparatorluk projesinin ilerleyebil- mesi için din-devlet işlerinin kaynaş- ması ve korkunun egemen olması yet- mez. Tüm bunlara ek olarak bir siyasi konsensüs, biriik de gerekir. Halbuki Hugh Hevvitt'in gönderme yaptığı bö- lünmüşlüğün izleri hem seçim sonuç- lannda hem de iki ana siyasi partide görülüyor. Seçim sonuçları, batı ve doğu kı- yılarında, orta-batıda sanayileşmiş kentlerin oylannın ağırlıklı olarak De- mokratlara, güney eyaletlerindeki (iç savaşın köleci konfederasyonu) oyla- nn ise Cumhuriyetçilere gittiğine, ger- çek anlamda ulusal bir partinin yok- luğuna işaret ediyor. Sonra dikkatle bakınca, Cumhuri- yetçilerin de Demokratlann da en az iki- şer akımdan oluştuğu görülür. Cum- huriyetçilen Köktendinci, Siyonist, milliyetçi, ırkçı, militarist [üç "G" bloku - Dinciler (God), eşcinsellere karşı olan- lar (anti-gay) ve silah taşıma özgürlü- ğünün kısıtlanmasına karşı olanlar(gun lobby)] ve Aydınlanma geleneğine bağ- lı (örneğin Gertrude Himmerfarb, The Roads to Modernity, The British, French, and American Enlighten- ments, 2004), din, cinsel siyaset, kişi- sel özgürlükler, kadın haklan konusun- da daha esnek, dış politikada Avru- pa'yla birlikte davranmaya önem ve- ren, Irak savaşını efeştiren geleneksel muhafazakâr kesim. Gözlemcilere gö- re, Cumhuriyetçi Parti içinde bu kesi- min yenilgisi, Demokrat Parti'nin yenil- gisinden daha büyüktü. Oemokratiar. Irak savaşma karşı çıkan, toplumun ekonomik eleştirisini hâlâ sürdüren, iş çevrelerine kuşkuyla yaklaşan, emek- çilerden yana olanlar ve savaştan ya- na, militarist iş çevrelerine yakın kesim. İmparatorluk projesinin devamı için bu bölünmüşlüğün ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun için bir zemin var: Korku/güvenlik, din ve milliyetçilik. Bir yaklaşıma göre, devlet başkanla- n ikinci dönemlerinde artık aday ola- mayacaklan için kendilerini daha rahat hissediyor, seçmenden daha çok tari- he bırakacaklan mirasla meşgul olu- yorlar. Bu yüzden Bush bu kez, daha birieştirici, kapsayıcı, uzlaşmacı bir po- litika izleyecek. Bir diğer yaklaşıma göre ise Bush seçim zaferinden hareketle halkın verdiği desteğe güvenerek daha partizan politikalar izleyerek bölünmüş- lüğü derinleştirecek. Bunlann ikisi de "mekanik" ve indirgemeci yaklaşımlar. Bush partizan bir politika izleyecek olursa bu salt aynştıncı bir etki yapma- yacak, aynı zamanda birleştirici bir et- ki de yapabilecek. Partizan politikalar, yaratacakları basınçla toplumsal kon- sensüsü yeniden betimleyerek yukan- da değindiğim zemin üzerinde tüm bo- lünmüşlükleri aşan ve imparatorluk projesinin sürekliliğini garanti attına ala- cak bir toplumsal ruhun (Geist) oluşma- sını hızlandırabilir (Çarşamba günü, bu birlik ve süreklilik konusunu biraz daha açmaya çalışacağım). ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Eskiden Yeniye... Türkiye konusunda yorum yapan yabancılar, son yıllarda sağlanan yasal ve kurumsal düzen- lemelerden övgüyJe söz ediyorlar. Çoğu yorum- cu yapılan bu değişiklikleri, olumlu karşılıyor; yenileşmenin ve ilerlemenin göstergesi sayıyor. Bu, yabancılann yaklaşımıdır. Konunun bir de Türkiye tarafı var. Cumhuriyetin kuruluşu ve son- rasının çoğu kez göz ardı edilen niteliği, kurum- laşmaya verilen önemdir. Cumhuriyet yenileş- mesi, gerçekte, kurumsal yeniliktir. Türkiye'yi yönetenler yarım asırdır, Cumhuri- yetin kurumlannı, kendi evrimleriyle güçlendire- cek yerde yok etmeyi kendilerine iş edindiler. Halkevleri, Köy Enstitüleri kapatıldı; yıllarca si- yasal sömürü aracı yapıldıktan sonra Etibank ve Sümerbank'ın boynu vuruldu; daha sonra Tele- taş ve diğerleri elden çıkanldı; üniversite çöker- tildi. Dil ve tarih kurumlannın nitelikleri değişti- rildi, belli bir biçime sokuldu. Araştırma-geliştir- me kuruluşlan ya iyice işlevsiz bırakıldı ya da ka- patıldı. Son olarak da geçen günlerde, Türk Ta- rih Kurumu'nun basımevi, yönetilemediğinden kapatıldı. Böylelikle, ucuz krtapyayınındayarar- lı hizmet verebilecek olan bir kamu kuruluşu el- den çıkanldı. ••• özellikle son yıllarda ve giderek yükselen öl- çüde, değişimin itici gücünün ülke dışı etmen- ler olduğu çok açıktır. Ekonominin bunalımdan çıkması amacıyla başvurulan IMF'nin, dayattı- ğı yasal ve kurumsal yeni düzenlemeler; son yıl- larda AB üyeliğinin etkisiyle daha ileri bir düzey kazanıyor. IMF, hasta olan ekonominin düzelme- sini, tarımın çökmesi, işsizliğin artması, ücretli ve maaşlılann yoksullaşması, özelleştirme adıy- la ülkenin kaynaklannın elden çıkarılması; batık bankaları ve ağır iç ve dış borçlanmalarıyla sağ- landığını sanıyor. Bunlan yaparken de ekono- miyle doğrudan ya da dolaylı ilişkili olan her alanda sözüm ona yapısal reform adı altında ya- sal düzenlemeler yaptırıyor; yeni kurumlaroluş- turuyor. Şeker'den Enerji'ye oradan Tekel'e uza- nan çok sayıdaki "bağımsız kurullar" bu yakla- Şimın ömekleridir. Ancak, bu yeni kurum ve ku- rullar, ilke olarak, eski kurumsal yapılann evri- miyle ya da dönüşümüyle oluşturulmalıdır. Oy- sa çoğu kez, yeniler oluşturulurken var olan ku- rumlar tamamıyla yok sayılıyor. Yanlış olan bu- dur. Benzer bir durum, AB üyeliğine giden yolda yaşanıyor. Çıkarılan yasalar da tıpkı bağımsız kurullar gibi, ülkenin gerçeklerine ne ölçüde uy- gun oldukları çoğu kez sorgulanmadan; bunla- nn olası etkileri enine boyuna incelenmeden ve sonuçlan kestirilmeden uygulamaya konuluyor. Ancak oluşturulan yeni kurumlann ve çıkarı- lan yasalann, daha doğrusu yaşanmakta olan kurumlaşma sürecinin, çoğu durumda, eski el- biseye dikilen yama gibi var olana uymayacağı daçok açıktır. Türkiye'nin özellikle AB üyeliği sü- recinde karşılaşabileceği sorunlann başında, olası kurumsal uyumsuzluklar geliyor. • • • AB üyeliğine giden yolda Türkiye'nin gücü, ki- şilere bağlı sözler ve Avrupalılarla gösterişli bir- liktelikler degil, kurumsal yapısı, daha doğrusu kurumları olmalıdır. Ekonomi, eğitim, kültür ku- rumları; sendikalar ve gönüllü kuruluşlar ne ka- dar güçlü olursa; kişilikli davranabilirse, AB ile görüşmelerde, o ölçüde, ulusal çıkariarı kolla- yan, başanlı bir üyeliğe geçiş süreci yakalana- bilir. Tarımdan bankacılığa, sanayiden turizme, ekonominin kurumsal olarak güçlenmesi, üre- tici birliklerinin, şirketlerin, sendikaların, tüketi- ci ve çevre örgütlerinin, İMKB'nin, araştırma ve geliştimne kuruluşlannın güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Üniversite ve üniversite sonrası başta olmak üzere tüm eğitim düzeni yenilen- meli ve güçlendirilmelidir. Ancak tüm bu kurum- sal güçlendirmeler yapılırken temel yaklaşım, var olan yapılan yok ederek yerine yenilerini koymaya çalışmak olmamalıdır. Var olan ku- rumlann evrimi ve kendi içinden dönüşümü ger- çekleştirilmelidir. Türkiye bunu başardığı ölçü- de gelişecektir. yakupr; metu.edu.tr TURGLTLU SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo:2001 590 Mahkememizde devam etmekte olan vasıyetnamenin okunraası davasında Manisa ilı Turgutlu ilçesi. Yenice Mah. 21 cilt, 913 hanede nüfiısa kayıtlı Nusret ve MeT- diye kızı 1330 d.lu Zeynep Sevinçli. Izmir 12. Noterli- ği'nin 02 04/1993 tarih ve 11311 nolu vasıyetname ile Manisa ili, Turgutlu ilçesi, Yedi Eylül Mh. Gürleyen S o kağı'nda kain, tapunun 23/10/1970 tarih ve 225 kütük sayfa nosunda 26 pafta 687 ada, 42 parsel numarasıııda kayıtlı 126 m2, 78 dm2 miktanndaki avlulu kerpıç ev ve dam cinsindeki gayrimenkulünün tamammı ölümü ha- linde, müştereken ve mütasaviyen kızı Mesrure Güzel ve Leyla Solmaz'a iadeye tabi tutuhnamak ve terekeme dahıl edihnemek kayıt ve şartı ile vasiyet ettiğini bildir- miş olup, vasiyetçi mirasçılanndan Orhan oğullan Ha- kan Soyuhoş ve tlhan Soyuhoş"un adresleri tüm araştır- malara rağmen bulunamadığuıdan yukanda içeriği belir- tilen vasiyetnamenin ilan tanhinden ıtibaren 15 gün son- ra adresleri tespit edilemeyen vasiyetçi mirasçılanna tebliğ edilmiş sayılacagı, tebliğ tarihınden ıtibaren 1 ay içerisinde vasiyete itiraz edilmedıği takdirde vasiyet ala- caldılanna vasiyet alacaklısı olduklanna dair belge veri- leceği ilanen ve ihtaren tebliğ olunur. 13.07.2004 Basın: 50391 ÜMRANÎYE AİLE MAHKEMESt'NDEN EsasNo:2004 102 Davacı Hanıfe Bayram vekilı tarafmdan davalı Ahmet Bayram aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargı- lamasında verilen ara karan gereğınce, Davalı Ahmet Bay- ram'a dava dilekçesi ile duruşma günü tebliğ edılememış. davalının adresi zabıtaca tespit edılemediğınden, duruşma gününün davalı Ahmet Bayram'a 7201 sayılı TK.'nun 28. ve 29. maddelen uyannca ilanen teblığıne, ılanın gazetede yayımlanmasından itibaren 15 gün sonra duruşma günü- nün davalıya tebliğ edilmiş sayılmasına, duruşma tanhı olan 10.02.2005 günü saat 09.30'da da\alı Ahmet Bay- ram'ın hazır bulunması \eya kendısmi bir \ekılle temsıl ettırmesı, aksı takdirde yokluğunda duruşma yapılıp karar venleceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 50368
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear