25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 KASIM 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 f22 W Arafat zehirlennûş... 3 Doğrudur. hep zehir E gibi konuşuyordu! Eektronik posta: denizsomecumhuriyetcom.tr Tel; 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97 - Coca Cola borsaya giriyormuş... "Sıcak paravla iciniz!" SSKSSK'nin Üsküdar'da deniz kıyısındaki misafirtıanesinde düzenlenen toplantılarda Kuran okunduğunu ve iftar yemeklerine SSK personeliyle ilgisi olmayan gruplar halinde kara çarşaflı kadınlann katldığını biliyor musunuz? Chevrolet m Bir okur, Doğu j Perinçek'in niye Amerikan malı Chevrolet otomobil kullandığını soruyordu; Işçi Partisi'nden açıklama geldi. Cumhurbaşkanlığı'ndan satışa çıkanlan Chevrolet marka iki otomobil, zırhlı olduklan için parti tarafından alınmış ve güvenlik amacıyla genel başkanın kullanımına verilmiş. ıllar önce yazdığı "Osmanlı Kimliği" kitabın- da Prof. Dr. Taner Timur, "Osmanlı dünya görüşünde 'ırk' ve 'ulus' kavramlan yoktu" diyor ve şöyle devam ediyor: "Osmanlılarda tarih anlayışı, silsilenameler şeklinde hikâye edilen kutsa) birtarihti. Bu anlayış içinde secerelerini hazre- ti Nuh'un oğlu Yasef'e kadargötürüyorlardı. Modern çağlann ırk ve ulus tartışmalan içinde hazreti Nuh'un üç oğlu, ayn üç ırkın atalan haline geldiler. Ham si- yahları, Sam semitleri, Yasef ise beyazlan temsil ed- er oldular. Böylece Osmanlılar, adeta farkına varma- dan, kendilerini Batılılarla birleştirmişlerdir." Peki, Osmanh'da "Türk" neydi? "Türk'ün sıfatı, daha çok köylüler ve Türkmen aşi- retleri için kullanılan ve çoğu kez yanına 'kaba', 'ca- hil' gibi küçültücü sözcükler ilave edilen bir sıfattı. Hıristiyan ve Yahudi toplumlan için kullanılan 'millet' kelimesi ise, modern ulus anlamına değil, dini ce- maatanlamınageliyordu... Osmanlılarda'kimlikso- Kimlik runu'nun ortaya çıkışı, 18. yüzyıl sonlanndan itiba- ren Osmanlı düzeninin variığını devam ettirebilmek- te karşılaştığı ciddi sorunlarla ilgilidir. Osmanlılann savaşlarda yenilmeye ve bağımsızlığını kaybetme- ye başlamalanyla gayrimüslim halklar Batı'daki ulu- sal hareketlerin etkisiyle kıpırdamaya başlamışlardı." Işte bu süreçte Osmanlı da kendine bir etnik kö- ken aramaya başlıyor ama geçmiş olsun! Taner Timur: "Batı kendi uygariığına evrensel bir nitelik veren değerleri yaratırken 'Doğu'yu da yarat- tı. Başka bir deyişle kendisini, antinomik bir şekilde 'Doğu'ya göre tanımladı. Bu şekilde 'Batı' üstün bir değer olurken, 'Doğu' da giderek küçültücü ve hor- layıcı birsrfat haline gelmeyebaşladı... Batı, Islam'ın başlıca temsilcisi olarak Türk'ü gördü. Türk'ün Ba- tı gözünde Islam'ın ve giderek Doğu'nun temsilcisi oluşu esas itibariyle Osmanlı devrinde ve Istanbul'un fethinden sonra gerçekleşti. Bu şekilde Türk, yüz- yıllar boyunca Batılı saraylara korku ve endişe sa- lan birgüçoldu... Batı, Türk'ü incelemeye ve tanımaya değer bir düşman olarak gördü. Osmanlı, Batı'yı yüzyıllar bo- yunca küçümserken ve onun ne dilini, ne örf ve âdetlerini ve ne de siyasal sistemini incelemeye ge- rek duymazken, Batı Türk'ü heryönüyle inceledi ve bir Türk imajı' yarattı... Osmanlılann 19. yüzyılda geleneksel kültürlerinin artık pratik sorunlan çöze- mez hale geldiğini iyice anlamaya başladıklan bir sı- rada, Batı'da da Türk imajı' uygaıiığa ve özgürlüğe ters düşen, olumsuz bir içerik kazanmaya başla- mıştı." Günümüzde pişirilen "Türkiyeli" kimliğinin Avru- pa'da yüzyıllar önce hazırlandığını anlamak için illa "Batılı" olmak mı gerekiyor! Cıkış Akif Kökçe: "Burası Türktye buradan çıkış yok, diye bağınyoruz ama hortumcular, katiller; renk renk pasaportlaria, ellerini kollarını sallaya sallaya çıktıklanna göre; burası Türkiye buradan çıkış çok!" SESSİZSEDASIZ(I) Etnik kimlik karın doyurmuyor! Kültür ve Sanat Emekçileri Sendi- kası Genel Merkez Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Bilal Şimşir, Tür- kiye'de etnik kökene dayalı olarak ya- ratılmak istenen "Türkiyelilik" kimliği- ni değerlendiriyor: "Emperyalist yapılanmanın ülkemi- ze dayattığı sözde demokratikleşme paketleri; özelde emekçileri genelde daha yoksul halk kitlelerini daha da yoksullaştıran, iş güvencesini ortadan kaldıran, vatandaşlığı müşteriliğe dö- nüştüren, ülkenin üniter yapısını ve halkın binlerce yıllık beraberliğini bo- zan, halkı dinsel ve etnik yapısı nede- niyle birbirini boğazlayacak hale geti- rir içeriktedir. Emperyalizmin 21. yüzyılda ülke halklarını demokratikleştirme adı ile büyük bir kaos içine soktuğu yakın ta- rihte Yugoslavya ve Irak'ta acı bir şe- kilde yaşanmıştır. Emperyalist odaklann AB'ye girme ve demokrasi kisvesinin ardına sakla- narak ülkemizde yapmak istedikleri Yugoslavya ve Irak'ta yaptıklarıdır. Ülkemizde halkın büyük bir çoğun- luğu dinsel ve etnik kökenine bakıl- maksızın, büyük bir yoksulluk içinde yaşatılmaktadır. Emperyalist odaklarca des-1 teklenen AKP iktidarı gibi ikti-' darlarca Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Azınlık-Çoğunluk gibi yapay gün- demlerle, alt kimliklerle oynayarak hal- kın işsizlik, yoksulluk gibi agır sorun- lan unutturulmaya çalışılmaktadır." Yüksek Yerilim Hatb Kampanyalar moda şımdi. AB üyeliği bile taksitle! erdincutku « yahoo.com ÇED KÖŞESÎ OKTAY EKİNCİ Cumhuriyetin Restoratörü Son yıllann "Cumhuriyet Bayramı" kutlamalannda yeni bir söylem var. Sadece "mu- hafazakâr" basında değil, "H- beraF ve hatta "sol eğilimir köşe yazılannda bile artık her 29 Ekim öncesinde okumaya başlıyoruz: "Osmanh'yla banşma za- manı gekü.J' Bu gibi sözle- rin. öteden ben zaten "Cum- huriyet devrimini" benimse- meyenlerden duyulması ola- ğan... Çünkü onlar belli ki "kavuşmak için" banşmayı istiyorlar... Ancak, bir yandan yine Cumhuriyet'in tüm "çağdaş nimetlerine" dört el- le sarılıp öbür yandan aynı söyleme ortak olanlara ne de- melı? Bu gibi yazarlann, 81 yıl sonra bile hâlâ "kavraya- nıadıklarT gerçek, Atatürk ve arkadaşlannın aslında "Osmanh'nın devrimcileri" olmalan... Onlar, ülkenin ne- redeyse "yokolmasmı" hazır- layan. çürümüş bir "Osmanh haneda- nıdüzenini"devi- rerek aynı ülkeye "Cumhuriyet"i kazandıran devri- mın Anadohı hal- kıyla birlikte gerçekleşti- rilmesine ön- derlik ettiler. Bunu ya- parken "kar- şı" olduklan ise Osmanlı döneminin "uygarhkbirikimleri" değildi. Aynı birikimlere bile yabancı- laşan bir "siyasal sisteme" son verdiler. O nedenle Osman- h'yla savaşırken de "kültürel kazanımlan" reddetmeyen, taın tersme tüm tanhsel zen- ginlikleri "sahiplenen" bir çağdaş anlayışı ülkelerine ar- miğan ettiler.... 0 kadar ki günümüzde de ulısal gurur kaynağımız olan anıtsal değerlerimizin önemli bL'kısmını, o "onurluilkyüla- ru" tüm ekonomik zorluklan- nakarşın sadece "Cumhuriye- tiı kıt bütçesiyle" onardılar. Dıhası, özellikle Osmanlı dö- nemine ait görkemli mimari yîpıtlan korumak için de Tür- kive'nin ilk "Eski Eserler En- cimeni"ni daha 1924'te, yani "tevrimin ilk vıhnda" kurdu- la... Işte bu gerçeğin tanıklan ohn, yani Cumhuriyetin aslın- dk Ösmanlı'yla değil, siyase- ti le "barışık olmadığını" aokça kanıtlayan, "1923-1950 dmenıine ait restorasyonlara" bıkın... Kentlenmızın "geç- mşlerini" belgeleyen birçok tarUjsel yapının o yıllara ait onanmlannda, emektar bir mı- mann ımzası var: Ekrem Hak- taAyverdi 1899'da Istanbul'da doğan, 1920 de de "MühendisMekte- bi"ni (Istanbul Teknık Üniver- sitesı) mimar olarak bitiren Ekrem Bey, meslekteki ilk gö- revini tstanbul Beiediyesi'nde yapmış. Ardından yaklaşık 25 yıl anıtsal yapılanmızın kurta- nhnasını üstlenmiş; bir kent- ten diğerine koşarak uygarlık mirasımızm bizlere ve gelecek kuşaklara aktanhnasına yaşa- muıı adamış... Geçenlerde oğlu Dr. Fazh Ayverdi'den bir mektup aldım. Babasuun da arkadaşı olan, yi- ne Cumhuriyetin o ilk dönem- lerindeki kütürel mirasın ko- runması coşkusuna "rölöveça- hşmalanyla" ustalığını katan mimar ve ressam Sedat Çetin- taş'ı anlatan kitabı anımsatı- yor. Önceki hafta "Uygarhklann İzinde" (Cumhuriyet- 21.10.2004) yazımdasö- zünü ettiğim, İTÜ Ya- yınlan'ndan çıkan ve Prof. Dr. Ayla Öde- kan'ın bizlere ka- zandırdığı kitap için gösterilen duyarhlığı "Ekrem HakkıAyver- di için de bekle- dUderini" söylü- yor. Mektubunun ekindeki bilgi ki- tapçığmı incele- diğimde, sadece babasının emeklerine değil, yi- ne 1920'lerden 1950'lere ka- dar süren bir dönemin "kültür ve uygarhkbiüncine" olan hay- ranhğım daha da artıyor. Örne- ğın tstanbul'da Topkapı Sara- yı ya da Laleli Camii gibi Os- manlı yapılanyla birlikte Boz- doğan Su Kemeri ve Ayasofya gibi Bizans eserlerinin onanm- lannda da "Cumhuriyetin pa- rası ve Ayverdi'nin emeğT \^r. Benzer şekilde Bursa'da dö- nemin simgelerinden Vüayet Konağı gibi yapılann yani sıra aynı vıllaım "sanayi mirası" olan Ipekiş Fabrikası binası da aynı beraberliğin ürünü... Edirne'de ise bu coşku daha birdoruklardaymış... Seümiye, Üç ŞerefeB, Muradiye ve diğer anıtsal camiler... Tümünde ay- nı devrimcilerin "tarih için" ayırdıklan kaynaklar ve aynı mimann alınteri var... ÎTÜ eğer bir vefa örneği da- ha gösterir, Ayverdi'yi de ki- taplaştınrsa, bu hizmet mimar- lığımızm ötesinde "Cumhuri- yet uygarnğmm" da belgeseli olacak... oekinci<« cumhuriyet.crm.tr i- fc- KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakı turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci«ı mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyCn yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA hayatepikM mynet.com AMEKLKA'ÖA SECtMLÇRÎN KADERINİ TARİHTE BUGÜN MIMTAZAMKAN 3 Kasun icwic.mwntaz-arikan.coni KOPRULU Z4Z/L AHMET PAŞA.. 1676'OA BU6ÜN, ÜMLU OSMANU G4OG424M/ KÖPHÜLÜ FAZIL AHMET PAŞA, 41' yAŞINDA ÖLMÜÇTÜ. K.ÖPRÛLÜ MaHMETPAÇA'N/N OĞUJYPU VE ONUN YÖHL£hiDi&- MES/YLE ÇO/c ıY/ g/£ OĞZEUıM GÖGMLİşrû.ONCE- LEGI MEOttSECSgDe P£RS 1/eRMİŞ, ANC/VC ÇOK GEÇMED£H SU ıÇl g/&U£4£#*C YtiNETİC/liğe S4f- LAMlŞ, l/ALİLİKLE/epe BULUIUMC/fru. KÖfHÜLÜ MEH MET PAŞA'/Vf/V ÖLÜMÜ ÜZS&UE, PtiDİŞAH AVCt MSHMET TK/eAF/fi/OAN SAO&4ZAMUGA ATHMMfÇTl. ÇEçinJ soeunL/tn yüzüNDeN, is Y/LUK rtr/PA/zr MN 3 YIU ASKEtZİ S£F£ISL£I£D£ GEÇMİÇTİR. (AVUS- TUtSYA, GifS/'r, MACA/e/£7H<V VE L£Hİ£7XN SfSt.) İMPA&ATO/ZCOgu ESKİ GÜCÜME KAt/UfTlüeA*4K /'Ç/A/ BAŞA&L/ /ŞC££ YAPM/Ç, BAgASt/VM' se&T /°O_ UrftCASM/ YUMUŞA77*eAK SeOÛRA+ŞT PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Karayibler'de Fransız olmak Guadeloupe'u billr misiniz? Karayibler Deni- zi'nde 440 bin nüfuslu bir adadır. 3 Kasım 1493 tarihinde Kristof Kolomb tarafından bulun- muş, 1635 yılında da Fransızların eline geçmiş- tir. 1756-1763 yılları arasındaki "Yedi Yıl Sa- vaşları" sırasında kısa bir süre Ingiliz egemen- liğine girmişse de Guadeloupe hep Fransız kal- mıştır. Ada nüfusunun yüzde 9O'ı siyahlar ve melezlerden, yüzde 5'i Hintli, Lübnanlı ve Çin- lilerden, geri kalan yüzde 5'i de Avrupalı beyaz- lardan oluşur. Guadeloupe'un bayrağı Fransız bayrağı, resmi dili Fransızca, ulusal marşı da Marseillaise'dir, çünkü 1.780 kilometrekarelik bu ada ülkesi yalnızca Fransız değil, Avru- pa'dan 7 bin kilometre uzaklıkta olmasına kar- şın 19 Mart 1946'dan bu yana Fransa'dır da. Paris'te Senato'da iki senatör, Ulusal Meclis'te ise dört milletvekili ile temsil edilir. Nüfusunun yüzde 25.1'i 15 yaşın altındadır. 1984 yılına kadar beyazlar gibi büyük çoğun- luğu oluşturan siyah tenli ya da melez ilköğre- tim ve lise öğrencileri de okul kitaplarında ata- larının "ak tenli, kızıl saçlı" Keltlerden geldiğini okurlardı. Kapkara tenli çocuklar nasıl olup da atalannın öyle, kendilerininse böyle olduklanna bir anlam veremeseler de sınavlarda soruldu- ğunda iyi karne notu alabilme belasına Kelt so- yundan geldiklerini söylerlerdi öğretmenlerine. 1980'li yıllann başlannda bir ara alevlenir gibi olan fakat girişilen siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel düzenlemelerle bir süre sonra küllenen bağımsızlık hareketinin bir nedeni de bu tür aşağılanmalardı. Fransa Devleti, Yeni Kaledon- ya'dan Polinezya'ya, Guayana'dan Martini- que'e kadar tüm deniz aşırı Fransız toprakla- nnda olduğu gibi Guadeloupe'ta da okul kitap- larını bu tür ırkçı saçmalıklardan anndırdı. Bu doğrultuda atılan her yeni adımla birlikte Fran- sız üst kimliği de her defasında eskisinden da- ha büyük bir saygınlık kazandı. • • • Bugün bir Martinique'li ya da Guadeloupe'lu siyaha sorulduğunda, büyük bir doğallıkla "Fransızım" diyor. Okul sıralannda artık "Keft- lerden" değil de Karayibler'den geldiğini öğren- diğinden bunu inanarak söylüyor. Dolayısıyla Karayibler'de Fransız olmak şimdi eskisinden çok daha rahat ve anlaşılabilir. Aynen Amster- dam'da, Rotterdam'da, Den Haag'da kara ten- li bir Hollandalı olmak gibi... Onlar da soruldu- ğunda, aynı doğallıkla "Hollandalıyım" diyorlar. Çünkü bir Hollandalı olmak için ille de ak tenli, sarı saçlı ve Flaman soyundan gelmek zorun- daolmadıklarını, "bizim" Van Hooijdonk örne- ği Surinam kökenli bir Hollandalı olmanın eş- değerli yurttaşlığın önünde bir engel oluşturma- dığını biliyorlar. Almanya'nın Danimarka sınırındaki Schles- wig Holstein eyaletinde ve çoğunluğu Flens- burg kentinde olmak üzere 15 bin nüfuslu Da- nimarka kökenli bir azınlık yaşıyor. Bir siyasal partileri, Eyalet Parlamentosu'nda da bir millet- vekillik kontenjanlan var. Dilerierse çocuklannı Almancanın yani sıra Danimarkaca da eğitim veren okullara gönderebiliyorlar. Ve sorulduk- lannda onlar da "Almanım" diyorlar. Uygar ül- keler, uyguladıkları yöntemler, geliştirdikleri çö- züm yollarıyla çokdilliliği, çokkültürlülüğü, çok kökenliliği bir sorun olmaktan çıkarttıkları gibi bunu toplumsal-kültürel ortak bir kazanıma dö- nüştürmüşler. "Türkiyelilik mi", "Türklük mü" tartışmaların- da tozu dumana katmadan önce başkalan bu konuda neler yapmış, ne tür çözüm seçenek- leri geliştirmiş, bir bakmak gerekmiyor mu? Çünkü bakıp görmek isteyenler için o kadar çok örnek var ki yeryüzünde. (e-posta: dkavukcuogluavsuperonline.com) (Faks:0212-234 68 73) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ Patlıcanla yapılan bir yemek. II Düşünülenin tersini söyle- yerek yapı- lan ince alay... Büyük erkek kar- deş. 3/ De- miryolu... Italya'da yaşamış antikhalk. 4/Başlı- 1 ca, temel niteliğin- 2 de olan... Bir nota. 3 5/ Duman lekesi... 4 Moğollarda vergi toplamakla görevli devlet memuru. 6/ Portakah andıran meyveleri olan bir ağaç. 7/Tavır, davraruş... Ortaya çıkma, görün- me. 8/Gözleri görmeyen... Bir ilimiz. 9/Büyük yankı uyandu^n, utanç verici olay. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 17 Siirt yöresine özgü, nohutlu ya da kıymalı ıs- panak yemeği. II Mesafe... Tatlı sularda yaşa- yan, eti beyaz ve lezzetli bir balık. 3/ Eşyalara renk vermek için kullanılan madde... Genelev işleten kadın. 4/Öğütülmüş tahıl... Uykusu ha- fif... iki tarla arasındaki sınu1 . 5/ Yurdumuzda kurulmuş yirmi bir köy enstitüsünden biri. 6/ Başa örtülen bir cins şal. II Engel... Gelin ya da sünnet alayının önünde taşınan süslü ağaç. 8/ Şırnak'ın bir ilçesi... "Eve ekmekle — götür- meyi/Böyle havalarda unuttum" (Orhan Veli). • 9/ Kuran'da bir sure... A\Tupa'da bir ırmak. »
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear