Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2004 SALI
8 HABERLERIN DEVAMI
TURKİYE
Istanbul
Edırne
Kocaelı
Çanakkale
Izmır
Manısa
Aydın
Denızlı
PB
PB
Y
PB
A
A
A
A
21
23
22
22
27
28
29
27
Sinop Y 19
Zonguldak Y 18 Antalya
Samsun
Trabzon
Giresun
Ankara
Eskışehir
Konya
Sıvas
Y
Y
Y
PB
PB
B
PB
21
20
20
23
22
21
19
A 28 Kars
Adana
Mersın
Diyarbakır
Şanlıurfa
Mardın
Siirt
Hakkâri
Van
A
B
PB
B
PB
PB
Y
Y
3Ü
28
22
25
22
23
13
14
PB 15
Parçalı bulutlu
Yurdun kuzey, ıç ve
doğu bolgelerı parçalı,
yer yer bulutlu. Karade-
nız kıyılan Doğu Ana-
dolu nun Guneydoğu-
su ıle Sakarya ve Ko-
caelı çevrelerı sağanak
yağışlı. dığer yerler az
bulutlu geçecek Hava
sıcaklığı yurdun kuzey-
batı kesımlennde aza-
lacak, dığer yerierde
onemlıbırdeğışıklıkol-
mayacak
DIS MERKEZLER
Oslo
Helsinki
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Paris
Bonn
PB
PB
PB
Y
Y
PB
PB
Y
4
co
4
13
10
11
15
13
Münıh PB 14 Zürih
Bertın
Budapeşte
Madrıd
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atına
Y
PB
PB
PB
PB
PB
PB
PB
10
17
16
16
21
21
26
25
Y 13 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bişkek
Tiflıs
Kahıre
HB
B
PB
Y
PB
Y
PB
A
b
28
2
21
18
11
17
29
B 25
Sısiı B u l u t l u
k
Çok bulutt ı Yağmurtu C _ J 3 Sulu kar k Gok guruftulu
G U N C E L CÜIS'EYT ARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
dullah Öcalan ın Imralı'da, "avukatlan aracılığıy-
Ja örgütü yönetmeyi sürdürdüğünü, hiçbir terör
örgütü liderinin hapisten örgütünü bu kadar ko-
lay idare edemediğini, bunun dünyada başka bir
örneği olmadığını, öcalan'ın 'Imralı'da Şam'da
olduğundan daha rahat' hareket ettiğini" söylü-
yor.
Komutanın saptamalarını üzerine alan yok!
Bu açıklamalar üzerine beklenen nedir? Hükü-
metin ya da hükümet adına cezaevlerinden so-
rumlu Adalet Bakanlığı'nın bir açıklama yapması
gerekmez mi?
Bir cümlelik soruya bin cümleyle yanıt veren,
uzun konuşma ustası Adalet Bakanı Çiçek Ce-
mil suspus.
örgütü yönetirken öcalan'ın araç olarak kuüan-
dığı avukatların Imralı'ya daha rahat gidebilmesi
için ayrı birvapurayarlanıyor. Adalet Bakanı'ndan
yine tık yok.
Burnu havada hükümet isezaten böyle "küçük
işlerle" uğraşmaya tenezzül etmiyor.
Devlet nerede, bilen parmağını kaldırsın!
• • •
Adamlar AB'yi (Avrupa kamuoyunu) ayarlamak
için canla başla çalışırlarken öcalan'ın Imralı se-
fasını, refahını gündeme getırmenin âlemi ne?
Yalakalıktan geçilmediği bir dönemde elbette
bu soruyu soran da söyleyen de olabilır.
Büyük işi nedir bu hükümetin? 17 Aralık'ta uy-
gun bir karar metniyle müzakere tarihi almak!
Hükümetin öcalan'ın sağlığı ile, Imralı'daki ya-
şam koşulları ile yakından denetleyip ilgilenen
Avrupalıya sert çıkması olası mı? Hayır!
Basit bir cezaevı olayıyla uğraşır mı uluslarara-
sı üne kavuşan RTE ile GüTümüz? Hayır!
Neyle uğraşır bu hükümet? Kuyruğuna takılan
yalakalar?
Eski Başbakan Mesut Yılmaz, geçen akşam
bir TV kanalında bu sorulara gereken açıklamayı
yaptı: "...6 Ekim'de açıklanan raporu okumadan
bayram yaptık" dedi: "Şimdi raporu okuma aşa-
masındayız."
Nazik adam Mesut Yılmaz; bayram günlerini
anımsatırken, açıklanmasının üzerinden ikı saat
geçtikten sonra kazıklar, tuzaklar içeren raporu
okumadan "olumlu ve dengeli" bulan RTE'nin
adını vermedi.
Devlet, tarıh almaktan başka gözü bir şey gör-
meyen bu hükümetin elinde...
• • •
Bu hükümet kimin elinde? Olaylar soruyu ya-
nıtlıyor. RTE, -Mercedes değil- MAN fabrikasını
gezerken beğendiği bir otobüsün Başbakanlık'a
armağan edilmesini istedi.
19 Ekim 2004. O gün, 19 Ekim'de RTE'nin si-
yasetle ticareti karıştırdığına, Kore'de de arma-
ğan edilen iki otomobili geri çevirmediğine deği-
nen Güncel'de şu satırlar okunuyor:
"...Benzer olaylara gebe mi önümüzdeki gün-
ler; değil mi, ona bakalım... örneğin önümüzde-
ki günlerde.. satın alacağımız Alman-Fransız ya-
pımı yolcu uçaklan sözleşmesine imza atarken:
...RTE 'ya bir uçak da bana, yoksa imza yok'...
derse."
Yazı "Beterin beteri varkardeşlehm" diye bağ-
lanıyor ve:
Dün 1 Kasım2004. Hürriyetve Milliyet'te; "Baş-
bakan RTE'nin (veya onun adına uçak pazarlığı
yapanların) 36 Airbus alımı sırasında Başbakan-
lık için bir VIP uçağı istediğini, ancak şirketin 'Çok
iyi pazarlık yaptınız. Marjımız kalmadı' diye tale-
bi -kibarca- geri çevirdiğini" içeren bir haber ya-
yımlandı.
Içiniziferahtutun: Şirket, Mercedes'in 1 milyon
dolarlık ünlü Maybach marka arabasını armağan
ederek RTE'nin gönlünü alıyor.
Geri çevrilmeyi sindiremeyen RTE'nin haberi
yalanlaması da olası, "Ne var bunda, ticaret el-
bette siyasetle bir arada yürütülür" diyerek piş-
kinliğe vurması da...
Türkiye'nin nasıl yönetildiğini hâlâ soruyor mu-
sunuz?
Azınlık Haklan Raporu: Türkiyelilik üst kimliği çatışmayı önleyebilir
4
Sevr korkusu yersiz'ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Başbakanlık Insan Hak-
lan Danışma Kurulu Azınlık
Haklan ve Kültürel Haklar Çalış-
ma Grubu raporunda, "kültürel
hak talepleriyle ülke bütünlü-
ğünün zedelenmesi arasında
kurulan doğrudan bağın çoğu
zaman 'Sevr korkusu' temelin-
de tepkilere yol açabildiği, böy-
le bir korkuya gerek olmadığî"
savunuldu.
İHDK'nin tartışmalara neden
olan ve Başbakanlık'a da ıletilen
"Azınlık Haklan Raporu"nda.
azınlık kavramının 16. yüzyıldan
bugüne değin kullanıldığı belir-
tildi. Raporda, 1789'dan sonra
dinsel azınlıklann yanına bir de
ulusal azınlık kavramı eklendiği
kaydedıldı. "Türkiye'de aanlık
kavramı"nın tartışıldığı rapor-
da, şu değerlendirme yapıldı:
"Milletler Cemiyeti döne-
minden bu yana azınlık kavra-
mının ölçütü üçlüdür; etnik,
dilseL dinsel azınüklar. Bunun-
la birlikte, Türkiye 1923 Lo-
zan'da bunların üçünü de ka-
bul etmemiş ve yalnızca gayri-
müslim yurttaşların azınlık ol-
duğunu ve dolayısıyla ulusla-
rarası azınlık korumasından
yararlanabileceğini kabul et-
miştir. Bununla birlikte, ara-
dan yaklaşık 80 yıl geçmiş ol-
duğu ve bu arada dünyadaki
azınlık kavramı, tanımı ve hak-
ları büyük gelişme gösterdiği
için Türkiye ciddi sıkıntüarla
karşı karşıya kalmaktadır. Üs-
telik, 1990'dan sonra azınlık
haklan hem mekân hem de ni-
telik olarak daha da genişlemiş
ve güçlenmiştir. Türkiye Lo-
zan'ı da gerektiği gibi uygula-
mamaktadır."
'Lozan uygulanmıyor'
Gayrimüslimlere getirilmiş
olan haklann tam olarak uygu-
lanmadığı savlanan raporda,
"Hem bu haklar yalnızca üç
büyük azınlığa (Ermeni, Muse-
vi, Rum) tanınmakta ve diğer
gayrimüslimlere (örneğin Sür-
yaniler için eğitim hakkı) ta-
nınmamaktadır. Oysa, örneğin
Lozan 39/4 uygulansa, örneğin
Kürtçe yayın konusunun getir-
diği ve Türkiye'yi boşu boşuna
meşgul eden sıkıntılı tartışma-
lar kendiliğinden sona erecek-
tir" denildi.
Türkiye'de azınlıklan ve kültü-
rel haklan ilgilendiren mevzu-
atın, ülkedeki azınlık kavramı ve
haklanndan daha kısıtlayıcı du-
nımda olduğunun savlandığı ra-
porda, şu değerlendirme yapıldı:
"Devletin ülkesiyle bölün-
mez bütünlüğü son derece do-
ğal ve tüm dünyada tartışma-
sız kabul edilen bir husustur.
Fakat milletin bölünmez bü-
tünlüğü kavramı, bizlere doğal
gibi gelmekle birlikte, bir Ba-
tılıya son derece terstir. Çünkü
bu terinıi kullanmak milletin
tek parça olduğunu söylemek-
tir ki, milleti oluşturan çeşitü
alt kimliklerin inkân anlamına
gelir ve dolayısıyla demokrasi-
nin özüne karşıdır. Diğer yan-
dan 'Türkiye Devletınin Dili
Türkçedir' ibaresini anlamak
hepten imkânsızdır, çünkü
devletin dili olmaz. Resmi dili
olur ve o ülkedeki yurttaşlar
devletle ilişkilerinde bu resmi
dili kullanmanın yanı sıra. ül-
kede çeşitli dillcr konuşurlar ve
bu dillerde yayın yaparlar."
"Türkiye Cumhuriyeti'nde
Alt-Üst Kimlik İlişkisi"nın de
10 milyon için
40yüistemi
Samsun'un Çatalarmut
Mahallesi'nde yaklaşık bir ay
önce meydana gelen olayda
Ramazan Keskinoğlu'nu
darp edip, bıçak zoruyla 10
milyon lirasını gasp ettikleri
iddiasıyla tutuklananT.A.
(21) ve M.E.nin (20), 20'şer
yıl hapis istemiyle
yargılanmasına Samsun 1.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde
devam edüdi. Haklarında
20'şer yıl hapis cezası istenen
sanıklar suçlamaları kabul
etmezken olayın mağdunı
Ramazan Keskinoğlu ise
şikâyetİDİ tekrar etti.
Duruştna eksik evraklann
giderilmesi için ertelendi.
(Fotoğraf: AA)
Kurulda rapor kavgası• Baştarafı 1. Sayfada
dile getirdi. Yokuş ise ra-
porun oldubittiye getiril-
diğini ve sahte olduğunu
savundu. ÎHDK Başkanı
AL GÖZÜM SEYREYLE/ IŞIL ÖZGENTÜRK
Anneler ve çocukları
M Baştarafı Arka Sayfada
içınde çok polıtık olmalan neden şaşırtı-
cı olsun
0
Program bıze daha pek çok şeyi göste-
riyor. Içınden erkek çıkan kadın kendini
son derece güçlü hissedıyor O artık, bir
erkek sahıbi. Onu kendi iktidannın bir
aracı olarak kullanabilir'
1
Ona erkek. ço-
cuk, eş. sevgili her türlü rolü yükleyebi-
lir. Onu istediği bıçimde yoğurabilir ve
kölesi haline getirebilir. Bunun pek çok
yolu vardır: hep verici görünmek. hep fe-
dakâr anne rolünü oynamak yıllardır be-
lırlenmiş, en emin yöntemlerden biri. An-
ne o kadar iyı. o kadar vencidir ki, erkek
çocuk yeni bir kadını se\diğinde adeta
suçluluk duygusu içinde kı\Tanmaya baş-
lar. Yenı kadın bilinçaltında onun düşma-
nıdır, onu annesinden ayıran. o güvenli
bağı zedeleyen bıridir. Ondan sonra gel-
sın bü\oik mutsuzluklar. tarifi imkânsız.
nedenı ılk bakışta anlaşılmayan davraıuş
biçimleri.
Abarttığımı sanmayın, söylenecek da-
ha da ağır şeyler var ama bu konu öylesi-
ne nazıkki yavaş gıtmek gerekiyor. Erkek
çocuklar için çok vahım olan bu durum-
dan kız çocuklan da nasiplennı alıyorlar.
Anneler ve oğullan olduğu gibi anneler
ve kızlan diye bu" olgu da var. Yanşma
programı bunu ınanılmayacak bir açık-
lıkta ortaya koyuyor. Çe\Tenizde gördü-
ğünüz kendı başına yaşayan, istediğini
yapan, istediği kişıyle birlikte olan genç
kadınlar sizı şaşırtmasın, onlaıın sayısı
çok az. OnJar romanlara, hikâyelere ko-
nu olduklan ya da cesurca kendi hikâye-
lenni yazdıklan için Türkiye'de genç ka-
dın profıli bağırsısızlaşıyor sanıyoruz. Oy-
sa büyük çoğunluk tam bir anne kuzusu.
Yani annesini model almış, onun güven-
li kucağında. sokağa çıkmaktan, paçala-
nnı kirletmekten korkarak yaşıyor.
Anneler inanılmaz tutucu modeller çı-
ziyorlar. Sadece erkek çocuklannın aşk-
lanru değil kız çocuklannın da aşklannı
onlar tasarlıyorlar. onlar biçimlıyorlar ve
müthiş bir ıktidar duygusunun baştan çı-
kancı sulannda yaşıyorlar. Bence büyük
çoğunluğu bırer Leydi Macbeth. Lütfen
çocuklannın yaşamını kolaylaşnrmak için
çabalayan. onlara özgür birer birey olma-
yı öğretmek için kafa yoran, onlan hapis-
hane önünde de. sınav salonlannda da sa-
bırla ve sevgıyle bekleyen anneler yaz-
dıklanmdan alınmasınlar: ben bü>ük ço-
ğunluğun bir program aracılığıyla çızdı-
ği profılden birkaç örnek vermeye çalış-
tım. Şimdı daha da dramatik bir hikâye
okuyacaksmız. Yazımın başmda dedım
ya, bu program en kutsal alanın. anne-ço-
cuk ilışkısımn tartışümasına neden oluyor
tşte pazar günü Hürriyet gazetesinde bir
uzmanın bu konuda verdiğı uç bir örnek:
•'Hasta bir er kendi kendine konuş-
maktadır, elinde bir bıçak vardır ve al-
nındaki benin hemen alınmasını ister;
aksi takdirde o bıçakla kazıyacaktır.
Çünkü ben ona göre bir damgadır ve
beni gören herkesin onun annesiyle cin-
sel ilişki kurduğunu düşündüğünü san-
maktadır.Anne çağrüır. Küçük bir nıe-
mur ailesidir, baba 10 yıl önce ölmüş,
oğul ailenin erkeği yerine konnıuştur.
Sorulduğunda cinsel ilişkinin varhğı da
doğrulanır. Bu olay 1967'de yaşanır."
isilozgenturk@superonUne.com
Kaboğlu'nun, Azınlık
Haklan ve Kültürel Hak-
lar Çalışma Grubu tara-
fından hazırlanan raporu
açıklamak üzere düzen-
lediği basın toplantısı,
sert tartışmalara sahne
oldu.
Azınlık raporunun
2003 yılında gündeme
alındığını anımsatan Ka-
boğlu, bunun daha sonra
2004 Haziran ayına, ar-
dından da 2004 Ekim ayı-
na kaydığını söyledi. Ka-
boğlu, haziran ayındaki
toplantıda kurul üyeleri-
ne 1 Ekim'de toplanılaca-
ğı duyurusu yapıldığmı,
Başbakan Yarduncısı ve
Dışişleri Bakanı Abdul-
lah Gülü de gündem ile
beraber toplantıya davet
ettiklerinı söyledi.
Kaboğlu, 1 Ekim'de
oyçokluğuyla kabul edi-
len raporun 5 başlık ve
aynca önerilerden oluş-
tuğunu kaydetti. Rapor-
da, "Türkiye'de kültü-
rel haklar sorunu olup
olmadıği, azınlık hakla-
nndan söz edilip edil-
mediğinin" yer aldığrnı
söyleyen Kaboğlu. rapo-
run "Lozan Antlaşma-
sı'nın amacına uygun
olarak yorumlanması
ve uygulanmasımn öne-
rildiğini" voırguladı.
Konuşma suasmda ku-
rul üyesı ve Kamu-Sen
Geneİ Sekreteri Fahrettin
Yokuş, Kaboğlu'nun
önündeki konuşma met-
nını "Eşit değil, hukuki
değil, kimi kandırıyor-
sunuz?" diyerek yırttı ve
masanın üzerine attı. Ka-
boğlu. bunun üzerine, fi-
ziki şiddetle karşı karşı-
ya bulunduğunu ve ken-
disini konuşturmadıkla-
nm. basuı toplantısını bi-
le yaptırmadıklarmı söy-
ledi.
Kaboğlu, elindeki kâ-
ğıdnı zorla ahndığrnı, yır-
tıldığuıı, parçalandığmı,
sözünün kesildiğini söy-
ledi. Kaboğlu, "Bu göre-
vi hangi koşullarda
yaptığımızı gözlüyorsu-
nuz" dedi. Olaylann ar-
dmdan ikinci bir toplantı
düzenleyen Prof. Dr. Ib-
rahim Kaboğlu, yaşanan-
lan "kaba güç saldınsı"
olarak nıtelendirerek
"Danışma Kurulu üye-
leri adına bu çirkin sal-
dınyı, kaba güç saldırı-
sını kınıyorum" dedi.
Kaboğlu CNNTÜRK'te
yaptığı açıklamada ise,
Sıvas'ta 11 yıl önce 37 in-
sanı farklı düşünceleri ve
dini farklılıklanndan do-
layı yakan zihniyetle bu-
gün kendi düşüncelerine
tahammül edemeyen zih-
niyetin aynı olduğunu be-
lirterek, "Raporun ha-
zırlanmasına katkj ya-
pan 24 kişi sürekü he-
def gösteriliyor. Bu sal-
dırı bugün burada so-
mutlaşmaya başladı.
Kana susamış bulunu-
yorlar ve şiddeti fır-
mandırmaya devam
ediyorlar" görüşünü dı-
le getirdi.
değerlendirildiği raporda, "Ken-
dini Türk ırkından saymayan
diğer alt kimlikleri yabancılaş-
tırmış ve sorun yaratmıştır.
Eğer bu üst kimlik Türkiyeli"
olsaydı, bu durum ortaya çık-
mazdı. Çünkü tamamen top-
rak esasına dayandığı ve kan
esasını tamamen dışladığı için
bütün alt kimlikleri eşit biçim-
de kucaklayacak ve işin içine
etnik, dinsel vs. özellikleri ka-
nştırmamış olacaktı. 82 Ana-
yasası'nın vatandaşbk tanımı,
Atatürk'ün 1924 Anayasa-
sı'nın tanımından çok daha
dardır. Gönüllü vatandaşlar-
dan oiuşacak ulusun, devletini
çok daha büyük bir istekle be-
nimseyeceğine hiçbir kuşku
yoktur" denıldı.
Sendrom yaşanıyor1
Raporda. "1990'ların başın-
da Türkiye'nin parçalanma
tehlikesiyle karşı karşıya oldu-
ğu hususunda bir' Sevr Sendro-
mu'nun yaşandığı bilinmekte-
dir. Fakat böyle bir havanın bu-
gün de ileri sürülmesi ve bir
paranoya haline gelmiş olması
rahatsız edici ve milleti
zayıflattcı bir durum-
dur" değerlendirmesı ya-
pıldı. Raporun sonuç bölü-
münde, şu öneriler getiril-
dı:
# Türkiye Cumhunyeti
Anayasası ve ilgili yasalar,
özgürlükçü, çoğulcu ve de-
mokratik bir içerikte ve
toplumun örgütlü kesimle-
rinin katılımıyla yeni baş-
tan yazılmalıdır.
# Eşit haklı vatandaşlık
temelinde, farklı kimlik ve
kültüre sahip kişilerin ken-
di kimliklerini koruma ve
geliştirme haklan (yaym,
kendini ifade, öğrenim gi-
bi) güvence altına almma-
hdır.
# Merkezi yönetim ve
yerel yönetimler. yurttaşla-
nn katılımıru ve denetimi-
ni esas alacak bir biçimde
şeffaflaştınlmalı ve de-
mokratikleştirilmelıdir.
# Insan hak ve özgür-
lüklerine yönelik evrensel
normlan içeren uluslarara-
sı sözleşmeler ve temel bel-
geler, özellikle de Avrupa
Konseyi Çerçeve Sözleş-
mesi çekincesiz unzalana-
rak onaylanmalı ve hayata
geçirilmelidir. Bundan
sonra artık uluslararası
sözleşmelere Türkiye'deki
alt kimliklerin inkân anla-
mına gelecek çekinceler ve
yorum beyanlan getiril-
memelıdir.
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
I Baştarafı 1. Sayfada
zı ne yazık ki bir kez daha güncelleştirdi.
Başbakanlık'ın bünyesinde insan haklarına iliş-
kin iki kurum var:
Insan Hakları Başkanlığı ve Insan Hakları Danış-
ma Kurulu.
İki kurumun işlevi birbirinden farklı. Insan Hakla-
n Başkanlığı doğrudan Başbakanlık'a bağlı bir ku-
rum. İHDK ise 78 kurum temsilcisinin bir araya gel-
mesiyle oluşan, doğrusunu söylemek gerekirse bi-
raz da düğün çorbasını andıran, içinde aradığınız
her şeyi bulabileceğiniz bir yelpaze.
AKP iktidan hem kendi tabanını tatmin etmeye
hem de dışarıdan güç almaya yaradığı için insan
hakları kavramını kullanmayı sevdi. Aklınıza gelen
her şeyi bu kavramın içine oturtun, olsun bitsin...
İHDK'nin hazırladığı son iki rapor ne hükümetin
işine yaradı ne de hükümete muhalefet etmek is-
teyenlerin...
Bunun nedeni şuydu:
İHDK iki rapor hazırladı. Biri 2004 yılındaki insan
hakları uygulamalan ve hükümetin tutumuna iliş-
kindi. Burada hükümet acımasız bir dille eleştirili-
yor ve Başbakan Erdoğan'ın rejimi sarstığı, baş-
bakanlık sistemini yaşama geçirdiği iddia ediliyor-
du.
Bu rapor hükümetin işine gelmedi. Üstünü çiz-
di.
İkinci rapor azınlıklarve kültürel haklara ilişkindi.
Bu raporu 78 kişilik kurulun 24'ünün onayladığına
ilişkin iddia var. İddia diyoruz, çünkü hâlâ kesin du-
rum açıklanmış değil. Burada da azınlıklardan kork-
mamak gerektiği, onlara her türiü hakkı vermenin
Türkiye'yi zenginleştireceği yazılıydı.
Bu rapor hükümetin işine geldi. Altını çizdi.
Ee tabii, bir raporun üstünü, ötekinin aftını çizer-
seniz, iş altüst olur!
Azınlık aileleri bölmektir
Gelelim dün öğle saatlerine... 12.00 sıralarında
İHDK'nin başkanı Prof. Ibrahim Kaboğlu, uzun
süredir kamuoyunda tartışılmakta olan azınlıklar
raporunu okumaya başlamıştı ki...
Kurul üyelerinden Kamu-Sen'in temsilcisi Fah-
rettin Yokuş elini masaya uzattı ve raporu alıp yırt-
maya girişti.
Yokuş, raporun açıklanmasını yokuşa sürerek bir
yere varamaz. Olsa olsa Türkiye'yi yokuşa sürer, o
kadar.
Tavnnı kesinlikle onaylamıyoruz.
Bu madalyonun bir yüzü, öteki yüzüne geçelim...
Türkiye'nin temelini oluşturan bütün değerleri
tartışma konusu haline getirip bunu insan hakları
kavramının içine sokmak moda haline geldi. Arka-
sına 2-3 Avrupa kurumunu alan, Türkiye'ye saldır-
mayı marifet sayıyor. Onlann dile getirdiği her şey
doğru, Türkiye'nin uyguladığı her şey yanlış...
Yanhş...
Bunun bir ortası olmalı.
Eğer Türkiye'nin yapısını kan bağına göre çö-
zümlemeye kalkarsanız, adı üstünde işin içine kan
bulaşır!
Azınlık hakları kavramını çok sıradan bir sözcük
gibi kullananlar, Avrupa'dan Amerika'ya her ülke-
nin bu konudaki hassasiyetini şöyle bir tartsınlar.
Işte, Yunanistan. Yugoslavya parçalandığında tek
tek cumhuriyetler bağımsızlığını ilan ederken bu
ülke Makedonya'ya karşı çıktı.
Neden?
Çünkü kendi içinde de Makedonya bölgesi var-
dı, Makedon kökenliler vardı ve Yunanistan'a gö-
re bölgede bu adla devlet kurulamazdı. Sonuçta
çareyi Makedonya'nın resmi adını değiştirmekte
buldular. Bugün Makedonya'nın BM'deki resmi adı
şu:
Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti!
Türkiye'nin yapısını çok kabaca irdelersek; 6 mil-
yonu aşkın Kafkas kökenli, 10 milyonu aşkın Bal-
kan kökenli, 10 milyonu aşkın Kürt kökenli, 1 mil-
yon kadar Arap kökenli yurttaşımız var. Yine kaba-
ca birdeğerlendirmeyle 2 milyona yakın ailede eş-
ler farklı kökenden.
Türkiye'de AB'nin kafasındaki tipte azınlık yarat-
mak, aileleri bölmektir.
Bu yaklaşım da bu topraklara ne banş getirir, ne
insan haklan!
ankcumto cumhuriyet.com.tr
Erdoğan hn armağan tutkusu
ACI KAYBIMIZ
îstanbul Lisesi emekli öğretmenlerinden, Sunullah Pekmezci'nin değerli eşi,
Ferzan Kuşçular ve Alper Pekmezci'nin sevgili anneleri, Ferruh Kuşçular ve
Ilkay Pekmezci'nin kıymetli kaymvalideleri. Fem Beliz Kuşçular'm
anneannemuyosu
CANIMIZ,
FİRKAT PEKMEZCİ
vefat etmiştir. Merhumenin cenazesi 2 Kasım 2004 Salı günü (bugün)
Bostancı Tatarağa Camii'nden öğle namazını müteakip defhedilecektir.
AMCARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Yaptığı siyasi görüşme ve ticari anlaş-
malan hediye pazarlığına dönüştüren
Recep Tayyip Erdoğan, limuzin, kam-
yon ve otobüsten sonra şimdi de 1.5 tril-
yon liralık Maybach model Mercedes'i
makam aracı filosuna kattı. Erdoğan" ın,
geçen hafta gerçekleşen Almanya ziya-
retinde, 36 Airbus'ın alımı sırasında
kendisine makam uçağı hediye edikne-
si için de pazarlık yaptığı, ancak bunun
yerine Mercedes araba hediye edildiği
ortaya çıktı. Erdoğan'ın tepkı çeken ilk
hediye pazarlığı, şubat ayındaki Güney
Kore ziyareti sırasında gerçekleşti.
Hyundai firmasının tesislerini ziyaret e-
den Erdoğan. şirketin grup başkanı
Jung Mongkoo'nun "şahsi bir hediye
sunma" talebine hemen olumlu yamt
verdi. 2 limuzin hediye edildi.
Erdoğan'ın tepki çeken diğer hediye
pazarlığı da Almanya'nın dünyaca ünlü
MAN AG şirketinin Türkiye'dekı fabri-
kasımn açılış töreninde gerçekleşti.
MAN Yönetim Kurulu Başkanı Samu-
elsson, Fortuna Mega marka otobüsün
maketini hediye ettiği Erdoğan'm "Ben
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na
bunun hakikisini vereceğinizi zanne-
diyordum" talebiyle karşı karşıya kal-
dı. Bunun üzerine firma, Erdoğan'a de-
ğeri 250 bin Euro tutannda bü" otobüs
hediye etmek zonında kaldı.
Erdoğan, 20. yılmı kutlayan Türk-Ja-
pon ortaklığmdaki Anadolu Isuzu'nun
açılış töreninde kendisine verilen 5 ton-
luk kamyon hediyesini de kabul ettı.
Erdoğan, Fransız-Ahnan ortak yapı-
mı 36 Airbus'm alım anlaşmasmı imza-
ladığı Ahnanya ziyaretinde de Başba-
kanlık makamrna VIP uçağı hediye edil-
mesi için pazarlık yapmaya çalıştı. Bu
pazarlıktan rahatsız olan şirket yetkili-
leri ise "Yapabileceğimiz indirimi
yaptık. Marjımızı aştık" diyerek Erdo-
ğan'm talebine olumsuz yamt verdi. Al-
manya Başbakanı Gerhard Schröder
ise Ulaştırma Bakanı'nı de\Teye soka-
rak "Uçak veremedik, ama Merce-
des'in en özel üretimi olan Maybach
hediye edelim" mesajmı verdi. Bunun
üzerine 1.5 trilyon lira değerindeki Mer-
cedes'in Türkiye'ye gönderileceği öğre-
mldı. CHP Antalya Milletvekilı Feri-
dun Baloğlu, Erdoğan'm yanıtlaması
istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru
önergesi verdi. Baloğlu, "Yurtiçi ya da
yurtdışındaki temaslarınız sırasında
bagış yoluyla Başbakanlık'a araç top-
lama çahşmalannm ulusal onurumu-
zu zedelediğine ilişkin eleştiriler kar-
şısında benzer pazarhklann yapılma-
ması için gerekli önlemleri alacak mı-
sınız? Yoksa bu tür uygulamalann de-
vam etmesine seyirci mi kalacaksı-
nız" diye sordu.
MHP Genel Başkan Yarduncısı Ok-
tay Vural, Erdoğan'uı devlet gelenekle-
rini hiçe saydığmı belirterek "Bu kadar
pahalı hediye talepleri, kamu erkini
kullanan diğer kamu görevlileri için
iyi bir örnek teşkil etmekte midir.
Alım satımlarda pazarlık yapmak
Başbakan'ın görevi midir" diye sordu.