25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2004 SALI 14 KULTUR kultur@cumhurjyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Tiyatrobuna derler...Tiyatronun günümüzde sinema ve tele- vizyonla yanşamadığından, tiyatro çağının neredeyse kapandığından söz edip duruyo- ruz ya, kimi yazarlar ve tiyatrocular kimi za- man biraraya gelip 'tiyatro'nun tüm gücüy- le surahmıza bir tokat yapıştınveriyor. Ünlü yazar TankredDorst'un, Ispanyol dü- şünce adanu ve yazar Miguel de Unamu- no'nun bir uzun öyküsünden uyarlayıp oyun- laştırdığı. Zeynep Avcı'nuı dilimize çevirdi- ği, Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'nca sah- nelenen 'Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış' işte bu tür bir sahne olayı. Kırnîızı dantelle kaplı panolardan oluşmuş bir fon önündeki boş sahneye açılıyor oyun. Oyunu oluşturan kısa tablolar değiştikçe, en aza üıdırgenmiş sahne gereçleri bu pa- nolann ardından hızla getirilip götürülüyor. 'Kjrmızı fon' hoş olmayan bir biçimde gö- zünüzü alıyor. Duygu Sağıroğlu gibi bir de- kor ustası daha 'şık' bir tasanm yapamaz mıydı diye düşünüyorsunuz. Oyunun geli- şimi içinde ise o kırmızı fonun birincil dü- zeyde işlev taşıdığını alımlıyorsunuz. Karmen lle Don JosĞ'nin topraklarında îspanya'dayız. Havada parlayan bıçakla- nn bedenlerden oluk gibi kan boşalttığı, bo- ğa güreşçilerinin boğayı öldürmek ya da öl- mek için arenaya çıktıklannda kan kırmızı pelerinJer salladıklan, kadınlann saçlann- daki kırmızı gülle, kan kırmızı şallan ve yelpazeleriyle aşka davet çıkardıklan, tut- kunun, ihanetin, kıskançlığın, onur acısının ve şiddetin ölümle dans ettiği topraklarda- yız. Lorca'nın, Saura'nın, Carmen ile Don Jos£'nin topraklarındayız. Sağıroğlu'nun - oyunun değişmez 'fon'u- kan kırmızı pano- lan, Ispanya külrürüne özgü kodlan hep ak- lımızda tutmamızı sağlıyor. Oysa -ortada yeterince neden olmasına karşın- oyun boyunca bir damla kan bile ak- mıyor sahnede. Dramatik yoğunluğun art- tığı 'sıcak' anlar bile, oyunculann rollerin- den soyunup birer 'aniaücı'ya dönüşerek, o tabloda yaşanandan sonra olup biteni özet- leyivermeleriyle 'soğutuluyor'. Seyircinin beklentisiyle sahne olayı arasında ustalıkla oluşturulrnuş bir 'uzakhk'. Seyirciye kurul- muş yaman bir tuzak... JuÛa. erkek-egemen dünyanın 'para' ve nlü yazar Tankred Dorst'un, fspanyol düşünce adamı ve yazar Miguel de Unamuno'nun bir uzun öyküsünden uyarlayıp oyunlaştırdığı, Zeynep Avcı'nın dilimize çevirdiği ve Işıl Kasapoğlu'nun Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu için sahnelediği 'Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış' tiyatro sanatının gücünü baştan sona kanıtlayan bir çalışma. 'erk' adına dönen çarklan arasında öğütül- meye tutsak 'ince ruhlu' bir genç kadın. Yaşamında üç erkek var: Babası, kocası. âşığı. v Baba' ve 'âşık', yitirmek üzere olduk- lan toplumsal saygınhğı onlara 'para' yo- luyla geri veren 'koca'nın kuklalan olarak Julia'ya 'ihanet' ediyor. Bu iki karakter kla- sik komedilerden ve melodramlardan aşa- ğı yukan bildiğimiz kişiler. Tanrı/şeytan/Insan Ama Julia'yı babasından satın alarak onun- la evlenen Fernando Krapp' ı çözmek kolay değil. Krapp dış dünyasını paranın getirdi- ği 'baskı' gücüyle oluşturmuş ama iç dün- yasını oyunun sonuna dek açımlamayan, hayvan/insan özellikleriyle 'gjzemli' bir karmaşa sergileyen -soyu sopu belirsiz- bir kişi: Oyundaki herkesin yazgısını biçim- lendiren bir 'tann/şeytan'. Aynı zamanda da kendi yazgısını çizen bir 'insan'... Oyunun temel devinimi, genç kızhgı bo- yunca 'fildişi kule'sinde okuduğu roman- İarla beslenmiş Julia'nın, o romanlardaki erkeklere hiç benzemeyen ama karşı geli- nemez bir çekiciliği de olan Krapp'ın pen- çesinde yaşadığı iç ve dış serüvenin firtına- lı iniş ve çıkışlanna dayandırıknış. Acı ve- ren, merak uyandıran, korkutan, ama en önemlisi, insan' denen 'bflmmez'i, 'bflinen'ın (en azından aşk, tutku, kıskançlık, ihanet, intikam izleklerinin îspanyol kültüründe yansıyan kanlı 'son'lannın) ötesine geçerek irdeleyen bir öykü izliyoruz. Oyun boyun- ca Othello'nun içindeki Iago'nun söylemi- ni izlergibiyiz Fernando Krapp kışiliğinde: son aşamada, Iago'nun içindeki Othello'ya ulaşana dek... İşte bu noktada hem îspanyol toprakların- dayız, hem de çok daha ötelerdeyiz. Aşk, iha- net, kıskançlık, intikam olgulan hakkında- ki kurgulanmış öykülerin kahplanndan çı- kıp farklı düşünce süreçlerine girebiliriz ar- tık. 'Sevgi','ihanet', kıskançlık,'intikam' kavramlannı tanımlamakta zorlandığımızı farkedebiliriz. 'Beyazathprens'lerin ve 'se- vecen baba'ların bile 'sannahnabildiği'/'ken- dilerini satabildikleri' bir dünya düzenini sorgulayabihriz. Insanın, insan eliyle 'tan- nsal adalet'i gerçekleştirme girişimi karşı- sında korku dolu bir hayranlık duyabiliriz; bu girişimin bedelini ödeyiş biçimi üsrün- de ise günlerce kafa yorabıliriz. Kısacası, oyu- nun sunduğu yaşantı içinde duyumsadıkla- nmız oyun ötesinde de bilincimizdedir... İncelllcll bir çalışma Böylesine yoğun bir tiyatro yaşanhsını ko- tarabilmenin yolu 'inceHkti' bir çalışma üre- tebilmektir. Yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun oyun için tasarladığı zor mu zor oyunculuk konsepti içinde aynı sahnede ilk kez bulu- şan iki sanatçı Tilbe Saran (Julia) ve Sel- çukYöntem (Femando Krapp), iki eksen ki- şi olarak yorumlannı sergilerken öyle ya- man bir 'güç dengesi' oluşturuyorlar ki oyun hep doruklarda dolaşıyor. Baba'da Cüneyt Türel ve Âşık'ta Bekir Aksoy, oyunun do- kusuna ve tınısına doğrudan katkıda bulu- nan sağlam oyunculuklanyla yapımı usta- ca bütünlüyorlar. Canan Göknil'in, 'tipik' düzeyde 'yöresel' olmadığı için Sağıroğ- lu'nun 'kan kırmızı' dekoruyla zıtlık oluş- turan, pastel renkJi giysilere kondurduğu mi- nık yöresel aynntılar ise oyunun 'İspanyol olan/olmayan' boyutlarını iç içe dile getiri- yor. Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış', tiyatronun tüm erdemlerini seyirciye cö- mertçe sunan bir çalışma. 'Tiyatro denen şey iyildvar' dedirten... Kaçırmayın. SUROYUNCULARTNDAN 'Ince Sızı' sahneden perdeye MAHMLTORAL DİYARBAKIR - Diyarbakır Sur Belediyesi Oyunculan'nca geçen yıl recm edilen Şemse Allak'ın öyküsünden oyunlaştınlarak sahnelenen ve CD formatında filme de çekilen Kürtçe sözlü "Jana Zırav (İnce Sızı)" adlı oyun, uluslararası alanda da ilgi görüyor. Senaryosunu Mehmet Sait Alpaslan' ın yazdığı Jana Zırav, Güneydoğu Anadolu kentleri başta olmak üzere birçok ilde büyük ilgiyle izlendikten sonra yurtdışrnda da dikkat çekti. Yurtdışından tekllfler... Geçen yıl Gazze Film Festivali'ne davet edilen, ancak ekonomik nedenlerle standart dışı CD'lerde kaydedildiği için gösterilemeyen Jana Zırav, Ingiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen 3. Kürt Film Festivali'ne de çağnldı. Tiyatro oyunu ise 2005 yılında Almanya'run Köhı kentinde düzenlenecek olan iki Uluslu Tiyatro Festivali'ne gidecek. Oyunun kaynağını oluşturan töre ve namus cinayetlerini toplumsal bir "tnce Sıa" olarak niteleyen senaryo yazan ve yönetmen Mehmet Sait Alpaslan, "Bu sızımızı sanatia deşerek ryileştireceğiz'' dedi. Uluslararası ilgiye karşın, ülkemizdeki resmi ve yerel, hiçbir festivalden çağrı almadıklanru ve bu durumun üzücü olduğunu belirten Alpaslan, "Herhalde uluslararası festivallerde ödül almamız, yöremizde bizi ve yaptıgımız işleri kabul ettirecektir'' diye konuştu. • 45 katılımcnıuı 169 yapıtla katıldığı Altın Portakal Film Festivali Fotoğraf Yanşması'nda Nizamettin Özen 'Uyum' adlı fotoğrafla (yanda) birinci olurken Hasan Turhan 'Sen ve Ben' adlı yapıtıyla ikinciliğe değer bulundu. Bu yıl 3.'sü düzenlenen Altın Portakal Fotoğraf Yanşması'nın sonuçlan belli oldu 169yapıtlıyanşmaKüttürServisi-41. Antarya Altın Portakal Film Festivali kapsamında bu yıl üçüncüsü düzen- lenen Altın Portakal Film Festivali Fotoğraf Ya- nşması sonuçlandı. 45 katılımcının 169 yapıt- la başvurduğu yanşmada 'Uyum' adlı yapıtıy- la "sinemanın kültürûmüzün önemli birparça- SL yetişen kuşaklann sinema sanatçdanna öy- künmesinin ise kültürel bir olgu olduğunu gös- teren " Nizamettin Özen birinci olurken 'Sen ve Ben' adlı fotoğranyla "Türkiye'nin geçirdiği sosyal vesiyasaJ degişimJerin sinemadan bağun- sız olmadığuu, Altın Portakal'ın da sosyal deği- şimlere tanıkhk ertiğini vurgulayarak fotoğra- fiyla bu karşıthğı başanlı bir şekilde ortaya koy- duğu için" Hasan Turhan ikincilik ödülüne de- ğer görüldü. Geçen yılın ikincisi Özgür Don- maz ise 'Ellerin DiK' adlı yapıtıyla "Alnn Por- takalFilm Festhaü veonunyaratüğı kültürel ha- reketliöği fotojurnalist bir baktşla başanlı birşe- kilde sergilediği için" üçüncü seçildi. 55 yapıt sergllenecek ÇerkesKaradağ, HandanDayı, RanaOztürk ve FikretŞahinden olusan seçici kurulun yaptığı değerlendırme sonunda, Emine Durmuş'un 'Çirkin Kral', Mehmet Kahraman ın 'Festiva- liİztemek'veHüseyinErtanKarayapı nın 'Afış- 1' adlı fotoğraflarına mansiyon verilirken 29 fo- toğraf da sergılenmeye değer görüldü. Sergıle- necek yapıtlar arasında, Hüseyin Ertan Kara- yapı'nın 'Yansuna', HasanTuıiıan'ın 'Dünden Bugüne', Nizamettin Özen'in 'Kucaklaşma', Geçen vıhn ikincisi Ozgür Donmaz'm öçüncülük ödülüne değer görülen \*apıtı 'EOerin Dih'. 'Özkm've 'Dialog',Özgür Donmaz ın 'Selam- lama". tlker tnanç'ın 'Cumhuriyet', Bülent Umut'un 'SiaSevİTOnım',GüldenÖzçakmak"ın 'Kortej Maratonu". 'Sergiden' ve 'Mazf, Taş- kınCeyhan'm 'Rüzgâr Gibi'. 'Turuncu Düşler', IhsanYüdızh'nın 'Altın Pürtakal 1-2-3\ Cengiz Sakarya'run 'İşte Ha>at', Necip Temel Tacal'ın 'Üstad', 'Dün, Bugün', Gülbin Özdamar'ın 'tsimsiz 1-2-3', Oğuz Can Kumçay'ın 'Büyük Ödül', 'Festival Heyecanı'. Handan Polat'ın 'Duygulann Buluşması', Hakan Yeşilırı Ters Açı2',FarukManici'nin 'AltinPortakal', Duy- gu İnanç ın 'Sevgi Çiçeği' ve Ahmet Balcı'nın 'Festivalde Romantizmi Yaşamak' başlıklı fotoğraflan bulunuyor. TEKOFAKS sponsorluğunda düzenlenen, Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu'nca onay- lanan 3. Altın Portakal Fotoğraf Yanşması'nın ödül töreni, 12 Kasım Cuma günü Antalya Kül- tür Merkezi'nde yapılacak. Ödül alan ve sergi- lenmeye değer bulunan 35 yapıt, 12-20 Kasım tarihleri arasında Antalya Kültür Merkezı Fu- ayesi'nde sanatseverierin beğenisine sunula- cak. ı YAZIODASI SELİM İLERİ Boğaziçi ve Radyo (2) 0 dönemde Istanbul ve Türkiye, Ikinci Dünya Sa- vaşı'nın yankılarını dinlemekte; içten içe savaş en- dişesi duyulsa bile, yaşam sürfip gitmektedir. Solan Ümit, bir bakıma, 'radyo romanı'û\r. Rad- yonun o günkü hayatımızda başrolde olduğunu ya- kalarız. Izmir'de, kentten çok uzak bağevindeki ba- taryalı radyo'dan dinlenen savaş haberleri, savaşa dair son bilgiler, dinleyenlerin yoaımlan... Türkiye, 'radyoyıllan'n yaşamaktadır. Bugünün, binlerce özel radyoyla donanmış ortamı içinde ko- lay kolay kavrayamayacağımız bir radyo tutkusu. In- sanlar radyonun başına üşüşmekte, her söyleneni heyecanla dinlemekte. Istanbul Radyosu sürekli yayına geçebilmek için 1949'u bekleyecek. Ankara yayınları hırıltılarla bo- ğuşularak dinlenebiliyor. Bu kısıtlı yayınlara karşın, radyo, büyüleyici kitle-iletişim aracı. Yolun başındaki, hayatı bütün deneyimsizliğiyle ku- caklamak isteyen Sitare, şapkalı, sırtında beyaz pi- keden giysi, o genç kız, Psikoloji Profesörü Fenvh Tayyip'in Boğaziçi'ndeki köşkünegiderken, aslında radyonun kurbanı olduğunu bilmemektedir! Hayranlıkla dinlenmiş radyo söyleşileri, etkileyici sesin yarattığı duygular, Sitare'nin gönlünde, yüzü- nü hiç görmediği Ferruh Tayyip'e derin bir sevgi uyandırmıştır. Evet, yüzünü görmediği... Bugün bize ne kadar tuhaf getiyon dokunuştan dokunuşa bir kanaidan öte- kine sıçrarken, evimize baskına gelmiş gibi yüzler- ce çehreyle göz göze gelirken, radyodaki bir ses ne ölçüde etkili olabilir sevgi, aşk uyandırmakta? Sitare'nin hiçbir programını kaçırmayarak dinle- diği Psikoloji Profesörü apaçık bir radyo yıldıadır. Ses- le gelen ün, sesin ve sözün saltanatı. Bu dönemin sonunda yetişmiştim. 1950'ler Tür- kiye'sinde, hatta 1960'larda radyo hâlâ bir numaray- dı. Elbette sinema, tiyatro, şu bu ama, radyonun gü- cüyle hiçbiri yarışamazdı. Birbirine rakip radyo dergileri çıkar, bunlar sakla- nır, ciltlenir, sayfalan arasında tekrar tekrar gezilere çıkılırdı. Radyo dergilerinin bir başka özelliği, sade- ce seslerinı dınlediğimiz kişilerin fızik özelliklerini fo- toğraflar aracılığıyla bize sunmalarıydı. Ozamanlar, çocukluğumda, "ses ve perde sanat- kân" denirdi. Bu hanımlar ve bu beyler hep frapan giyimli kişilerdi. Radyo dergilerindeki pozları da hep şatafatlıydı. Onlardan yola çıkarak, Mavi Kanatlannla Yalnız Be- nimOlsaydın'dayan kişiler yaratmayaçalışmıştım... 1940'larda o tür dergiler yokmuş ki, Sitare, Fer- ruh Tayyip'i ancak Mavi Köşk'te ziyaret ettiği an fi- zik özellikleriyle tanıyabilir: Pencere önünde oturan, "uzun saçlı, altın gözlüklü, kadife ceketlibiradam..." Belki de fizik özelliklerin hiçbir önem taşımadığı bir dönemdir. Insanların aşk dendi mi, belki de kişi- ye değil, aşka âşık olduklan dönemdir. Kendisinden yaşça hayli büyük Profesör Ferruh Tayyip'e Sitare'nin aşkı, daha doğrusu, karasevda- sı böyle başlar, umutla ve coşkuyla, çocuksu, içten, sonsuz bir bağlanışla. Radyo aşkları demek öyleymiş. Fonda elbette Boğaziçi, Istinye, Mavi Köşk. Or- dan oraya savrulan hayatında Sitare, Ferruh Tayyip'i birtürlü unutamaz. Radyoda sesini duymayagörsün, biryaz günü Istinye Koyu'nagelişi, profesörletanış- ması, birlikte çay içmeleri her defasında gönlünü ya- kar. Solan Ümit, bilerek bilmeyerek, melodrama uzak durmuş bir romandır. 'Sese âşık oluş' romanın izle- ği. 1944 yılında bu izlek kimselerin dikkatini çekme- miş, sonraları da... Attmış yıl sonra, radyonun top- lumdaki etkisini galiba bir tek bu roman fısıldıyor... Öneriter: Kitap / Carlos Fuentes. Kendim ve ötekiler, Şem- sa Yeğin'in çevirisi, Can Yayınları, 2003. (Büyük ve alçakgönüllü bir yazann nefîs yazılan. Şemsa Yeğin'in özenli çevirisiyle.) Asım İşler sergisi • Istanbul Haber Senisi - Ressam, gravürcü, öğretim üyesi, Prof. Dr. Asım Işler, sanat yaşamının 1984-2004 yıllan arasında gerçekleştirdiği soyut eğılimdeki önemli yapıtlannı Artist Sanat Galensi'nde sergiliyor. Sanatçının 9 Ekim'de açılan sergisi, "retrospektif" düzende üç büyük sergi salonunu kapsıyor. Sergi, sanatseverlerce 6 Kasım'a dek gezilebilir. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan (1974-2003) sanatçı Türkiye'de çağdaş resim sanatının tanıtımı, eğitimi ve kurumsallaşmasına büyük emek verdi, katkıda bulundu. Bu güne dek yurtiçi ve yurtdışında 30 kişisel sergi ve İOO'e yakın topluluk sergisine katılan tşler. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği'nin de kuruluşunda (1986) yer aldı. Sanatçının yapıtlan, Victoria and Albert Museum (Londra), Bibhoteque Nationale de Pans (Fransa), gibi dünyanın çeşitli yerlerinde, ülkemızde de Istanbul, Ankara, Izmir Resim ve Heykel Müzeleri'nde bulunuyor. (0 212 227 68 52) Katöre'tte Cumhuriyet sergisi • Ki\HtRE (AA) - Cumhuriyetin kuruluşunun 81. yıldönümü nedeniyle Mısır'ın başkenti Kahire'de ebru sergisi açıldı. Türkiye'nin Kahire Büyükelçiliği ve Mısır Kültür Bakanlığı'nın himayelerinde Mahmud Halil Müzesi'nde düzenlenen sergi 7 Kasım'a kadar açık kalacak. Açılışa, Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi Korkmaz Haktanır. Kahire Sergi ve Fuarlar Başkanı Muhsin Şalen ile Türk Gençlik Vakfı Başkanı Osman Sezgin katıldılar. 131 yapıtın yer aldığı sergide sanatçı Feriha Uysal ziyaretçilere ebru sanatının incehklerini gösteriyor. Indiana Jones'a yeni senarist • Kültür Servisi - 'Indiana Jones 4' için bir türlü senanst beğenmeyen George Lucas ve Steven Spielberg, JeffNathanson'da karar kıldılar. 'Sıkıysa Yakala', 'Terminal' ve 'Bitirim Ikili* gibi filmlerin senaryo yazan olan Nathanson, eğer Lucas, Spielberg ve Harrison Ford üçlüsüne senaryosunu beğendirebilirse filmin çekimlerine bir an önce başlanacak. The War of the Worlds'ten sonra 1972 Münih Olimpiyatlan'yla ilgili bir film çekmeye hazırlanan Spielberg'le, Star Wars III'ü tamamlamaya çalışan Lucas, yılan hikâyesine dönen Indiana Jones 4 için bir an önce çekimlere başlamak istiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear