14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 EKİM 2004 CUMA HABERLER DÜNYADABUGUN ALİ SİRMEN Cumhuriyeti Tartışmak 1989 yılında Fransa'da yer yerinden oynadı. Dev- rimin 200. yılı kutlanıyordu. Sergiler, konferanslar, Büyük Fransız Devrimi ile ilgili yayınlar, toplantılar birbirini izledi. Sanmayın ki, devrimesürekli övgüleryağdınlıyor- du. Tam tersine, eleştiriler, almış baştnı gidiyordu, Aydınlanma kimilerince yerden yere vuruluyordu. Kısacas/, ikinci yüzyılın bitiminde Fransa, devri- mini yalnızca kutlamıyor, aynı zamanda acımasız- ca eleştiriyordu da. 0 sıralarda, Fransa'nın Türkiye'deki büyükelçisi gazeteci kökenli dostum Eric Rouleau idi. Kendi- si ile yaptığım bir söyleşide, aynen şunlan söyledi: - Bu tartışmalarsevindiricidir, devrimin hâlâ can- lı olduğunu gösterir, hiçbirdevrim birdefada başa- nlıp sonra yan gelip yatılacak bir olgu değildir, sü- rekli tartışmak yeni kazanımlar elde etmek gerekir. Tartışmalar ondan sonra da sürdü. Sivil okul, la- iklik vb. gibi konular zaman zaman öne çıktı, tartı- şıldı, günün koşullanna göre, kurumlaryeniden ele alındı... Türkiye Cumhuriyeti'ni kuaıluşunun 81. yılında kı- yasıya tartışıyoruz. Hatta zaman zaman tartışma hır- laşmaya dönüşüyor, karşılıklı olarak taraflardüşün- celeri bırakıp birbirierini suçluyor, kimi görüşlerhak- kında kovuşturma açılması önerileri bile yapılıyor. • • • Ben tartışmanın, alanı iyi belirlendikten, kavram- lann tanımlannda önce bir anlaşma sağlandıktan sonra, doğru verilere dayanarak yapılmasının za- rar değil, yarar getireceğine inanıyor ve bunu sağ- lıklı buluyorum. Yeter ki fikir çatışması, cahilce ya- pılmasın, kavramlartartışmacılann mezhebine gö- re çarprtılmasın ve ele alınan dönemin gerçekleri sap- tınlmasın... Tartışmalar meyanında, Murat Belge'nin Radi- kal gazetesinde yayımlanan iki yazısı (23 Ekim Cu- martesi ve 27 Ekim Çarşamba) dikkatimi çekti. Belge, bunlardan birinde özetle Cumhuriyetin bir sınrf hareketi olmadığı, gerçek anlamda birsınrfdo- ğuramadığı, bir kadro hareketi olarak kaldıgı yolun- daki genel görüşü belirttikten sonra, daha da ileri giderek, köyü dönüştürmek istemediğini, böyle bir projesi olmadığını ileri sürüyor. Belge ikinci yazısında ise "Köy Enstitüleri"ne de- ğişik biraçıdan yaklaşarak, bunlann devrimci olma- dıklannı söyledikten sonra, "köyün toplumdakiöne- mini azaltmayıp arttıran birproje devrimci olabilir mi" diye soruyor. Burada hemen belirtelim ki, aynı görüşü daha ön- ce Osman Ulagay da serdetmişti. • • • İki yazıda ileri sürülenler ilk bakışta ilginç gibi gö- rünüyorsa da kanımca çağın gerçeklerini tam ola- rak yansıtmıyor. Siyası görüşleri herkesçe bilinen Ekrem Pakde- mirii "Rakamlaria Türk Ekonomisi" adlı kitabında Atatürk döneminin Cumhuriyet ekonomisini en parfak ve sanayileşmede en büyük hamlelerin ya- pıldığı dönem olarak niteliyor. Ama o zamanın gerçeklerine baktığımız zaman, koşullann ne denli elverişsiz olduğunu, bu sanayi- leşmeye kaynak bulmanın zorun ötesinde nasıl im- kânsız sınıriarına dayandığını görüyoruz. Olaya bu açıdan bakılınca, demiryollan ve sana- yileşme hamlesinin adeta imkânsızı başarmak ol- duğunu görürüz. Ama bunun da sınırian olmuştur. Sermaye birikimi olmayan, yabancı sermayenin gı- dımının gelmediği bir ülkede, yoksul ve perişan bir halkın sırtından alınan vergilerie gerçekleştirilen bu girişimlerin, "birneslin sırtına fazla yük bindirmek" olarak nitelenip eleştirildiğini, sonunda bu duru- mun halkın tepkisine yol açtığını, bunun da Serbest Cumhuriyetçi Fırka olayıyla patlak verdiğini, Çetin Yetkin "SCFOlayı" adlı kitabında çok iyi anlatıyor. Prof. Yetkin'in, dönemin CHP yöneticilerini de kı- yasıya eleştiren bu kitabını herkese salık veririm; dö- nemin ekonomik koşullannı çok iyi anlatan bu eser, hepimizin bu konularda aydınlanmasına yardımcı olacaktır. Köyün durumunagelince: Toynybee'nin "tarihin şafağındakinden değişik olmayan tanm metotla- n" kullanıyor dediği köylü, aynı zamanda ağalann tahakkümü altındaydı. Köy Enstitüleri, yalnızca Aydınlanmayı bir ölçü- de köye taşımayı değil, bu metotlan değiştirmeyi ve ağa sultasını ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Ama o çevrelerden gelen baskılaria, yok edildi. İlk hamle de DP'den değil, CHP'den geldi. Unutmayalım, CHP'nin iktidardan düşmesine ne- den "Çiftç/yi Topraklandırma Kanunu" girişimi ol- muştur. KÎsacası Cumhuriyetin köyü değiştirme projesi var- dı. Bunun temeli, sanayileşme ve tanmda üretimin artmasıydı. Bu projeyi yaşama başanyfa geçireme- miş olması, onun hiç olmadığı anlamını taşımıyor. Temelde bir yanlış olmadığını söylemek doğru değildir. Ama yanlışı, yanlış yerde aramak, yanlışın kendisi kadar büyük olan ve yeni yanlışlara yol açan başka bir yanlıştır. asirmen@cumhuriyetcom.tr Yıkım projesini boşa çıkartmak için NUTUK"7'den 7O'e herkese bir NUTUK her eve bir NUTUK Günümüz türkçesiâe tam metin 19.5 x 13.5 cm 672 sayfs poster hedryeli ssdece 10 milyon TL Genel Daâıtim: KAROAK Uarfıbahçe Sofc* No 6 Cağatofrı • İSTAMBUL Tel (0212)528 66 89 Fax (0212)5t9W85 e-post:!oplumsaldon(/sum@siiperonline.com 'AKP, parti siyasetiyapıyor'Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, hükümetin IMF merkezli ekonomik programlarla tüm kamu hizmetlerini özelleştirme düşüncesinde olduğunu belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Eğitım-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, AKP hükümetinin IMF mer- kezli ekonomi programlan doğrultusun- da tüm kamusal nitelikJi hizmetierin, küresel özelleştirme harekâönın tehdi- di altında olduğunu söyledi. Okul ön- cesi okullaşma oramnın Türkiye gene- linde yüzde 13 olmasına karşın bu ra- kamın Sıirt'te yüzde 70'lere ulaştığı- nı belirten Dinçer, *AKP hükümeti parti siyaseti yapmaktadır" dedı Dinçer, sendika genel merkezinde düzenlediği basın toplannsında, sözleş- meli öğretmen aümı. öğrenci affi, ÎLK- SAN davası gibi çeşitlı konulara ilış- kin eleştirilerini dıle getirdi. Dinçer, ana hatlanyla şu konulara değindi: CHP'li Mustafa Cazalci: Öğrenci affi: Hıçbırsiyasi partinin ve de hiçbir hü- kümetin sürekli olarak umut dağıttık- lan bu gençlen hayal kınklığına uğrat- maya hakkı yoktur. Geleceklerinın be- lirsizlığı nedeniyle sorunJar yaşayan bu gençlere bir şans daha tamnmalıdır. Öğrenci affinı öngören yasa tasansı derhal yasalaşmalıdır. Ögretmen açıklari: Eğitım-öğretım yılı başlayalı bir bu- çuk aydan daha fazla olmasına karşın, birçok okulda ögretmen açığı nede- niyle eğitim- öğretime başlanamamış- tır. Birçok ilçede ve ilde sözleşmeli ögretmen ahmında AKP il ve ilçe baş- kanlan ile AKP'li belediye başkanla- nrun referanslan dikkate alınır hale gelmiştir. AKP'nin taşra teşkılatlan, bulunduklan ilçelerde hükümet gibi davranmaktadır. Okul öncesi eğitim: AKP hükümetinin kriterlerine gö- re, Siirfte yaklaşık 16 bin okul önce- si eğitim çağındaki çocuktan 11 binj bu eğitimden yararlanmaktadır. Bu ke- sinlikie mümkün değildir. Eğitım- Sen'in geçen hafta kamuoyuna açıkla- dığı bir araşnrmanın sonuçlanna gö- re. Türkiye"de okul öncesi çağ okullaş- ma oranı yüzde 13 'tür. AKP hüküme- ti, büyük bir başanyla Siirt'te bu ora- nı yüzde 70"lere yükseltmıştır. Bütün bunlar. inandıncılıktan uzakfır. Hükü- met parti siyaseti yapmaktadır. İLKSAN davası: Yıllardır adı yolsuzluklarla anılan iLKSAN'da büyük bir deprem yaşan- maktadır. Yüz binlerce ilköğretim oku- lu sınıf öğretmeninın alın terinin ürü- nü olan İLKSAN, yapılan bir madde değişiklığı ileAKPİi mılletvekıli Meh- metYılmazcana 2.5 tnlyon borçlu çı- kanlmıştır. Eğitim- Sen olarak, kışilere göre ya- salann çıkanldığı bir ülkede hukuk devleti ka\Tamından söz edilemeye- ceğını hatırlahnak ve yürütmenin ya- sama organı üzerindeki etkilerinin oto- riter rejimlerin kapısını açacağını be- lirtmek ıstivoruz. Kantinlerin devri: .Amaç. olaıllan mafya sıstemine terk etmek. birer rant kaynağına dönüştür- mektir. Hükümet, eğitımı özelleştir- me harekâtını tüm hızıyla sürdürür- ken, IMFyetkililerine verdiği taahhüt- leri yerinegetirememekten endişelen- mektedir. Sınavlar.- Sonuçların kötü çıkması. aslında mevcut ögretmen yetıştırme sistemınin bozukluğundan ve bakanlığın üstlen- diği görev ve sorumluluklan gereği gi- bi yerine getirmemesınden kaynaklan- maktadır. Sınavda 70puanıgeçenlenn kimler olduğu ve hangi sendikalara üye olduğunun araştınhnası gerekiyor. Eğitim dinselleşiyor ANKARA (Cumhuriyet Börosu) - CHP Denizli Millervekıli Mustafa Gazakı. Milli Eğitim Bakanlığf nın yasal düzenlemelerı ve yönetmelik değişikliklerini eğitimın nitelığini arttırmak için değii, partızanca kadrolaşma için yaptığım kaydetti. Gazalcı, Milli Eğitim Bakanhğı'nın okul müdürlerini mülakat yöntemiyle belirleme yönetmeliğinin kimi maddelerinin Danıştay 2. Daıresi nce durdurulmasına ılişkin yaptığı açıklamada. MEB'in birçok uygulamasının yargıdan döndüğünü anımsattı. Buna karşın bakanlığın "kejfî" uygulamalarda ısrarcı Mustafa Gazalcı olduğunu belirten Gazalcı. şunlan kaydetti: "Cumhuriyet, öğretim birliği içinde yetişmiş, laik, büimsel kuşaklar sayesinde yükseİdi. Türkhe Cumhuriyetinin en büyük kazanımlanndan birisi ulusal, laik. bilimsel, fırsat ve olanak eşitUği içinde uyguladığı çağdaş egitimdir. Laik ve büunsd eğitim çağdaş ehliyetli eğitim yönetküeri ehyie olur. AKP v« onun JVIifli Eğitim Bakanı ise 2 yıldır uyguladığı poütikalarla öğretim birliğini bozmakta, partizanca kadrolaşmakta, eğitimimizi dinselleştinnekte ve özeDeştirmektedir." İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN CHP'den araştırma önergesi: Bedavakitabın kaynağı nereden?AINTCARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHP. AKP hükü- metinin "büyûk bir dev- rim" olarak sunduğu ilköğ- retim okullannda dağıhlan "ücretsizders krtaplannm " kaynağı ile 9 ilde pılot böl- ge uygulaması olarak baş- latılan ilköğretimin ilk beş sınıfindaki müfredat deği- şıminin nedeninin araştınl- ması istemiyle TBMM Baş- kanlığı'na araş- tırma önergesi verdi. CHP Yalova Milletvekıli Muharrem Ince ve arka- daşlannca verilen ilk araş- tırma önergesinde 2004- 2005 öğretim vılında MEB tarafından ilköğretim öğ- rencilenne ücretsiz dağıtı- lan ders kıtaplannın basım ihaleleri ile mali kayîiağırun araştınlması istendı. Ccretsiz ldtaplann kalite- sizliği ve baskı yanlışlanna da dikkat çekilen önergede illerdeki kitap basım ihale- lerinin -partizanca dağıtü- dığı" savlanna da yer ve- nldi. Bu yıl dağıtılan kitapla- nn kaynağının Sosyal Yar- dımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan, fon mev- zuatına aykın olarak sağ- landığı kaydedilen önerge- de, "Fon kcndisine aktarv lan kaynakları ancak bu mev/uarındaki özeUikkre sahip olanlar için har- cayabiür. Halbu- ki ücretsiz kitap dağrtınunda bu koşullar aran- mamaktadır" denıldi. CHP'nin ikinci araştırma önergesinde de ilköğretim ders programlarının tü- müyle değiştirilmesi süre- cinde. ulusal uzlaşma sağ- Ianma yoluna gidilmedı- ğine dikkat çekilerek yeni müfredat içeriğinin milli eğitimin temel hedefleri açısından sakıncalar do- ğuracağı savlannın araştı- nlması istendi. DSP'nin onursal başkanı, hükümetin AB ve ABD güdümünden çıkamadığmı savundu, eski bakanını eleştirdi Ecevit: Derviş en büyük günahım BAHAR TANRISE\TR ANK\R\ - DSP'nin onursal başka- nı Bülent Ece>1t, AB Ilerleme Rapo- ru'nu sert biçımde eleştirerek hüküme- tin bunu ciddiye almaması gerektiğini söyledi. Çaöşmalannyaşandığı bircoğ- rafyadayer alan Türkiye'de, silahlı kuv- vetlerin etkisinin azalûlmasından en çok Avrupa'nın zarar göreceğini belirten Ecevit, "AB. kendi menfaatian açısın- dan saçma sapan birtakun şartiar öne sürüyor" dedi. Ecevit, başbakanlığı dö- neminde Türldye'ye çağırarak ekonomi- nin başına gefirdiğı ve son olarak "Er- meni kadianundan üzüntü duyuyonun" sözüyle tartışma yaratan CHP IstanbuJ Milletvekili Kemal Derviş için "En bü- yiik günahım" diye konuştu. Ecevit, gazetemizin sorulan üzerine, Üerleme Raporu'nda Türkiye'de sanki • AB'nin kendi menfaatleri için Türkiye'ye saçma sapan şartlar öne sürdüğünü belirten Ecevit, TSK'nin etkisinin azalmasından en b^oik zararı AB'nin göreceğini savundu. Ecevit'in ABD'den umut olarak getirdiği Kemal Derviş hakkındaki yorumu ise 'En büyük hatam' oldu. Sünni-Alevi karşıtlığı varmış gibi gös- kiye.ABD,Irak'tabizimsözümüzüdin- terilerek bunun tahrik edilmeye çalışıl- dığını kaydetti. "Ulusal ayrüık havası \aratmayB çabşıyorlar" diyen Ecevit, Türkiye'de silahlı kuvvetlerin etkisinin azalrılmasından en çok Avrupa'nın za- rar göreceğini söyledi. Kosova'daki olay- lan anımsatan Ecevit şöyle konuştu: tt Doğu AvTupa hatta bazı Afrika ül- kelerinin silahlı kuv\ ederinin veterli ol- maması durumunda Türk Silahh Kuv- vetleri çagnlnor. eğitim vapması için. Türkiye'nin içindebuhınduğu coğrafya- da gerginlikler. çatışmalar vaşanıyor. Bunlaraengdolabflecektek iiîkedeTür- leseydi biz orada çoktan huzuru ve ba- nşı sağlamışolurduk. Kendi menfaatia- n açısından AB, saçma sapan birtaJam şartlaröne sürüyor. Kendimizedahafaz- la güvennıdiyiz. Hükümet ise maJesef bu konuda AB ya da ABD ne isterse, o yönde bir eğitim içine gniyor." Ilerleme Raporu'nun '"ciddrye ahna- cak bir şey olmadığuır anlatan Ecevit, hükümetin de bunu ciddiye almaması- nı istedi. Ecevit, bazı basın organlannı da eleştirerek şunlan söyledi. "Kendiiçi- mizde de aslında sayılan az, ama sesleri çok çıkan gruplar var. Osmanh'da Mü- tarekedönemindekiçe\Telergibida\Tan- maya çahşıyorlar. HaJkın bu konudaki tepkisi de artıvor. İç sstvstş ötçüJerine \a- ran dönemlerde bile basın görevini ce- sur biçimde yerine getirmiştir. Osman- b'da bile bu yapıldı. Ama son zamaniar- da bir kısını basın, yasalardaki özgür- lüklere rağmen ürkek davramyor. Bu- rada hükümet ve mali çevrelerde kanş- macıdurumda.AB konusunda basın.ye- terince özgüriüklerûıi kuDanmadı. n YTP'nin CHP'ye katılması konusun- da herhangi bir değerlendirme yapma- yanEcevit, "Benoişibitirdim'' diye ko- nuştu. Ecevit, Kemal Derviş için ise "Be- nim en büyükgûnahHn" dedi. Ecevıt'in, başbakanlığı döneminde Türkiye'ye ça- ğırarak ekonominin başına getirdiği Der- viş, DSP'nin bölünmesi sırasında YTP'ye yakın durmuş, sonra CHP'ye kanlrnışn. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Ünlü oryantal Asena ile türkücü Ibrahim Tatlıses ilişkisi de moda deyimle artık kamusaJ aJanda. Çün- kü Asena, Ibrahim Tatlıses'in ken- disiyle ilgili "O benim namusumdur" şeklindeki açıklamasını bir tehdit olarak gördüğünü, devlet katlanna iletmeye karar verdiğini bir basın toplantısıyla açıkladı. Asena, "özgürlüğüm için Recep Tayyip Erdoğan'a da, Abdulka- dir Aksu 'ya da da çıkarım. Adalet Bakanımıza giderim, insan hakları mahkemesine başvurunım, nege- rekiyorsa yapanm" dedi. Herkesin tanıdığı bu ünlü ikilinin ilişkilerini is- tesek de, istemesek de TV kanal- larından, gazetelerden izliyoruz. Tatlıses'in Asena'ya dayak artığı sahneler, günlerce TV ekranlannı kaplamıştı. Daha da önemlisi Ase- na, bacağından vurulmuş ve uzun süre sakat kalmıştı. İki "ünlü" insan arasındaki ilişki, eğer özel bir ilişkiyse tabii ki maga- zin basınını ilgilendirebilir, ama bi- zi ilgilendirmez. Ancak, eğer bu iliş- Asena ile Tatlıses İlişkisi kinin sonunda her zaman olduğu gi- bi kadın tarafı baskı altında kalıyor, şiddete uğruyorsa, artık bu ilişki özel ilişki olmaktan çıkar vetoplum- sal birsorun haline gelir. Hatırlarsı- nız, Ibrahim Tatlıses'in çocuğunun annesi Derya Tuna da sahneye çıktığı için ağır bir silahlı saldınya ug- radı ve sakatlandı. Geçmiş olaylara bakınca, "A/e- den erkekler kadınlara bunuyapa- biliyor" sorusu gündeme geliyor. Bu kadar göz göre göre yapılan saldırılar kadın özgürlüğünün de ötesinde bir kamusal güvenlik so- runu haline gelmiyor mu? Aynı so- run Aiaattin Çakıcı'nın eşi Ugur Kı- lıç'ın öldürüldüğü dönemde de ya- şanmıştı. Asena'nın çıkışını bir cesaret ola- rak kabul etmek gerekmez mi? Da- ha önce başına neler geldiğini bili- yoruz. Ayrıca kim bilir, bilmediği- miz ne gibi tehdit ve sıkıntılarla yüz yüze geldi. Tabii bu sorun çok da kişisel bir sorun olarak görülme- meli. Erkek egemen kültürün en kuvvetli yaşandığı alanlardan biri- si de magazin dünyası. Hiçbir de- mokratik geleneği içinde banndır- mayan, korkutmaya dayalı bu dün- ya, sürekli şiddet üretiyor. Bu şid- deti de bizler seyrediyoruz. Bizim dışımızda bir mesele olarak görü- yoruz. ••• Aslında bu konu, ciddi bir kamu- sal güvenlik sorunu. Türkiye gibi demokratikleşmesini tamamlaya- mamış ülkelerde korku imparator- luklan yaratmak kolay oluyor. Çün- kü bu tür eylemler ciddi bir yaptı- rımla karşı karşıya kalmıyor. Ibrahim Tatlıses'in kendisi de baş- ka tehditlerin, başka dışlanmışlık- ların muhatabı oldu. Çünkü bu ül- kede kime nereden, ne geleceği de pek kestirilemez. Asena'yı belki de seviyor ve onu kaybetmek istemi- yor olabilir. Ancak korkuya dayalı sevgi olur mu? Sonunda ilişki iki tarafiıdır. Bir taraf istemediği an bi- ter. Ibrahim Tatlıses'in kendisi iste- mediği birçok ilişkiyi bitirmedi mi? Asena'nın buna hakkı yok mu? Asena'yı da, Ibrahim Tatlıses'i de kişisel olarak tanımam. Aralannda- ki ilişkinin ne olduğunu da bütün yönleriyle bilemem. Beni de ilgilen- dirmez. Beni ilgilendiren yanı, biz- leri ilgilendiren yanı, gözümüzün önünde bacağından vurulmuş ka- dınların çığlıklarıdır. Buna hepimiz tanık oluyoruz. Bunu kabul ede- meyiz. Bu türeylemlerin sürdüğü bir ülkede demokrasi, insan haklan fa- lan gelişemez. Toplumsal kültürü- müz şiddeti reddedecek boyutlara ulaşmadan, bir yerlere gidemeyiz. Asena, çaresizlik içinde insan haklan mahkemesine giderim di- yor. Gerçekten böyle bir konunun Avrupa İnsan Haklan Mahkeme- si'ne gitmesi ne anlama gelir? Tür- kiye'deki yargının bu tür tehdit ve korkutmalan engelleyemediği an- lamına mı gelir? Sizce Asena'nın çağnsı bizi ilgi- lendiriyor mu? özgürlük isteyen, erkek egemen kültürün şiddetine karşı çıkan kadınları ve erkekleri il- gilendiriyor mu? Yoksa bunlar bizi ilgilendirmeyen kişisel sorunlarmı? Benim bu yazıyı yazmam bazı okuıiar tarafından, "Oral Çalışlar da ne diye bu tür konularla ilgile- niyor, memleketin başka derdi mi kalmadı" diye değerlendirilebilir. Ben konunun o kadar kişisel oldu- ğu inancında değilim. Bunun ciddi bir toplumsal sorun olduğuna ina- nıyorum. Erkek egemen kültürün en uç noktadaki ıfadelerinden biri- si bu olayda yaşanıyor. Bu konu devletten de önce biz- leri ilgilendiriyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear