29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 9 EKİM 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA J v LJ M-JM. U J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 Ünlü Fransız yönetmen François Truffaut'yu anısına düzenlenen haftada, 5 filmi gösterildi O, Yem Dalga'nın öncüsüydü MMMSUNGU ÇAPAN Bu haftalığına şehır smemalanru es geçerek Yedıncı Sanat'ın o eski tadının özlemiyle Fran- çois Truffaut fllmlerine takıldık. Godard ve Chabrol'le birlikte Yenı Dalga'nın en ünlü üç silahşorundan bın olan Truffaut öleli 20yıl ol- muş! "400 Darbe'Men "Fahrenheit 451 "e, "Unutulmayan Sevgili"den "Son Metro"ya, vaktiyle göstenlmiş 10'u aşkın filmiy le Türk sı- nemaseverlerinin de gönlünü kazanmış, hatta 1960*h yıllann ılk yansında Istanbul'a da gel- miş Truffaut, 1959'dan ölümüne kadar 25 yıl- da 22 film yaptıktan sonra 21 Ekim 1984'te da- ha 52 yaşında ve en verimlı çağındayken kan- sere yenik düşmüştü. Tıplcı. gözde temalanndan çocuk-yetişkin iki- lisini ılk kez ele alıp işledığı "400 Darbe'Me- ki gibi, yurtlarda, ıslahhanelerde geçen zorlu ve sorunJu bır çocukluk yaşayan, 1932 Paris do- ğumlu Truffaut'yu, sınetna aşkıyla yanıp tutuş- tuğu, genç ve asi yaşlannda, dönemin en etkın sinema eleştirmeni ve düşünürü Andre Bazin kanatlan altına alınca 1954'ten 1958'e kadar sü- recek ve tüm Yeni Dalga kuşağını etkileyecek ateşli sinema yazarlığı dönemi başlamıştı. Genç kalemlerln en kesklnl Bugün artık bir 'okul' gibi anımsanan o eski, 'SarT Cahiers du Cinema dergisinde, 1950'le- rin başında toplanıp süregelen düzeni kıyasıya eleştirerek, sinema üstüne yazıp çizerek 'defter tutan' genç kalemlerin en keskini ve "Yaratı- cı Yönetmen" kavramının baş savunucusu ke- silmişti Truffaut. 1960Tı yıllardaki Fransız si- nemasıru değiştiren, Yenı Dalga denen kan de- ğişimi ve yenilenme, giderek çağdaş sinemanın çizgisini ve gidişini de yönlendirip belirleye- cektı. Yeni Dalga'nın ilk büyük zaferi, 1959 Cannes Festivali'nde Altın Palmiye kazanan "400 Dar- be" genç yönetmen Trufaut'nun ilk fılmıydi ve ıçten, duyarlı öyküsü, yahn anJatımıyla katıksız bir başyapıttı. Habıre çe\Tesindeki anlayışsızlık- larla, şıddetle, baskıyla örülmüş duvarlara çar- pan, yetişkınlenn bencil, zalim dünyasında ayakta kalmaya çabalayan. sevgi ve güven ara- yan. okul kaçağı Antoine'ın denize doğru umar- sızca koştuğu o hüzünlü, unutulmaz fınaliyle hâlâ anımsanan ve Cannes'da ayakta alkışlanan "400 Darbe"yle yönetmenliğe tepeden girmiş- ti Truffaut. Onun büyük ölçüde biyografik özel- likler gösteren (özellikle ilk dönem) filmlerin kahramanı Antoine Doinel - Jean Pierre Le- aud'nun, yönetmenin 'alterego'su olduğu da herkesin malumu. Antoine'ın büyümesını, ço- cukluktan ergenliğe geçişini, aşkı ve kadınlan tanımasını "400 Darbe", "20 Yaşında Aşk" ve "Çalınan Buseler'"de, adam olup mesleğını se- çişini ve evlenmesini de "Güneşte Gece" ve "Evlilik Yuvasrnda, tüm kariyeri nerdeyse An- toine karekteriyle özdeş- leşmiş oyuncu Jean Pierre Leaud'nun da büyümesiy- le birlikte izledik yıllarca. Leaud beyazperdede, biz de sinema koltuğunda be- raberce yaşlandık. Yaşama övgü "Jules ve Jim", "Fah- renheit 451", "Son Met- ro", son gözdesı Fanny Ar- dant'ı oynattığı "Komşu Kadın" ve hastalığının iyi- ce belirginleşmesinden ön- ce, 1983 'te tamamladığı va- siyet filmı "Neşeli Pa- zar"dan oluşan Truffaut'yu (ve Avusturyah oyuncu Os- kar Werner'i) anma hafta- sındaki, üstadın 1962 yapımı 3. fılmi "Jules ve Jim", ön- celikli tercihimizdi. "Unutulmayan Sevgili" adıyla yaklaşık 40 yıl ka- dar önce gösterildiğinde çarpıldığımız, 1960'lann kışkırtıcı cinsel özgürlük havasını yayan, "Buth Cassidy'yle Sundance Kid" başta olmak üzere, benzen nice filme esin kaynağı olagelen bu ünlü Truffaut kJasiğı, bu yaşı- mızda biraz naftalinli geldi bize. Ama bir romancı yak- laşımıyla öyküsünü anla- tan Truffaut 'nun, Pierre Henri Roche'un çok sevdiği romanından uyarlayarak 20. yüzyıl başlarından 1930'lara ka- dar süren birüçlü aşk iliş- kısini, sonradan çok tak- lit edilecek lirik sahneler ve uzun plan sekans- larla perdeye taşıdığı filminin o delişmen ve ci- velek atmosfenne kapılmadan da edemedik baş- tan sona. Böylesı tutku ve aşk filmlerinde, Hitchcock hayranlığının ürünü polisiye dene- melerinden kuşkusuz daha başanh olan Truffa- ut'nun, 2 erkeğin dostluğuna adanmış bir ba- lad'dan üçlü serenada dönüşen "Jules ve Jim"inin odak noktası, Paris'te hayatın sırlan- na, esrarlanna meraklanıp edebıyat-sanat tartış- malan yaparak sıkı bır dostluğu geliştiren Ju- les'le Jim'in arasma giren. günümüz kadınının özgür ve entelektüel prototipi niteliğindeki, 'çok erkek tanımış', güzel ve çekicı Caüıerine (en güzel çağındakı Jeanne Moreau) idi. Aralan- na Catherine'in de katılmasıyla değişik bir bo- yut kazanan bir çeşit a$k ve hayat kutlamasına dönüşen Jules'le Jim' in öyküsü, Godard'ın ka- meramanı Raoul Coutard'ın siyah-beyaz gö- rüntüleri ve Georges Delerue'nün nefis müzi- ği eşliginde, şarkı söylemedekı yeteneğini de sergileyen Jeanne Moreau'nun Catherine rolün- de kelimenin tam anJarnıyla döktürdüğü, tam bir Sinematek klasiği tadında ve kıvamındaydı, üstünden geçen 42 yıl tazeliğini, özgünlüğünü biraz yıpratmasına karşm. 30 yaşının olanca coş- kusuyla 70Tik köhne bir yazann (Pierre Henrı Roche, romanından uyarlanan filmi göremeden 1959'da ölmüştü) kitabından çektiği "Jules ve Jim"de, baştan sona mükemmel bir karakter çalışması ortaya koyan Truffaut. bugün özlem- le andığımız unutulmaz 1960Tı yıllara damga- sını vurmuş bu filmiyle bizi yıllann ötesine sa- vurdu 1.5 saatlığıne. Gönül ve duygu adamı Truffaut'nun yaşama övgüler düzdügu bu genç- lik başyapıtının hak ettığı ilgiyi yeni lcuşak si- nemaseverlerden gördüğünü pek söyleyemeye- ceğizneyazık ki. Yeni Dalga'nın tükenişl 1960'lardaki ilk dönemınin coşkusunu, tutku- sunu ve canlılığmı, 1970'lerin yansından itiba- ren yitiren Truffaut'yu erken yakaladı ölüm. • "400 Darbe"den "Fahrenheit451"e, "Unutulmayan Sevgili"den "Son Metro"ya, vaktiyle göstenlmiş 10'u aşkın filmiyle Türk sinemaseverlerinin de gönlünü kazanmış, hatta 1960'h yıllann ilk yansında îstanbul'a da gelmiş Truffaut, 1959'dan ölümüne kadar 25 yılda 22 film yaptıktan sonra 21 Ekim 1984'te daha 52 yaşında ve en verimli çağındayken kansere yenik düşmüştü. San dönemını kapatıp 1970'li yıllara doğru ye- nı bir biçim ve içerikle yayımlanmaya başlayan Cahiers du Cinema artık salt teoride kalan ku- ru bir dergiye dönüşürken, Yenı Dalga akımı- nın söyleyeceğinı tüketerek tıkanıp kalan çoğu yönetmenı gibi Truffaut da, muhalif, sivri ve asi sesini gitgide kısmışh. Büyük sermayeyle yakınlaştıkça, sinema yapmak arzusunu ve tutkusunu değilse de içten- liğini, özgürlüğünü ve özgünlüğünü gittikçe yı- tirip piyasanın bekJentilerine yanıt veren, düze- ne uyan filmler çekmeye koyulmuştu, 1970'li yıllann yansından ölümüne kadar. Tıpkı genç- liğinde keskin ve ateşli eleştirileriyle saldırdı- ğı, babadan kalma sinemayapan, eski kuşak yö- netmenler gibi. Kısa ömrünün son demlerinde, bahtsız Truf- faut'nun da, giderek Rene Clement, Claude Autant Lara, Jean Delannoy, Julien Duvivi- er, vb. gibi vaktiyle yerden yere vurduğu eski kuşak yönetmenlere benzemesi, kadenn cilve- si değilse nedir? İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Benî neden aldatıyor?.. Yazarianmız Istanbul Kitap Fuan'nda... Panel: Genç Yazann Adresl Yöneten: Güven Turan Katılımcılar.- Mine Söğüt, Tuna Kiremitçi, Murat Yalçın, Yiğit Bener. Jnterexpo Salonu 29 Ekim 2004 Cuma, 14.15-15.15 Söyleşl: İstanbul Ûzerine Sohbet Konuşmacılar: Ooğan Hızlan, Aydın Boysan Marmara SaJonu 30 Ekim 2003 Cumartesi, 17.30-18.30 İmzaGünü Osman Selaheddin Osmanoglu ("Bir Şehzadenin Hâtırâtı" ile) 30 Ekim 2004 Cumartesi, saat: 13.00-15.00 Aydın Boysan ("Nereye Gitti İstanbul?" ile) 30 Ekim 2004 Cumartesi, saat: 16.00-17.00 Ümh Bayazoğlu ("Uzun, Ince Yolcular" ile) fuar süresince her gün Mine Söğüt ("Kjrmızı Zaman" ile) fuar süresince her gün 5. salon, 207 - 307 no.lu standlarda Yapı Krcdı «.uitur MerKezı. Isoklal Cad No 285 Tei (02^2) 252 47 00 FaKs (O212j 252 26 81 r corr tr • www /kytcultLr com tr YAPiyKREDi KÜLTÜR SANAT YAYINCIUK Kadının da erkeğin de tarih boyunca me- rakı budur: Neden aldatıyor? Eşi, sevgili- si, flörtü "onu neden aldatıyor"? Yönet- men Anne Fontaine, Nathalie'nin kişili- ğinde bu sorunun yanıtını araştınyor. Film. evli bir erkeğin. Bernard'ın cep telefonun- daki sesli mesajm azizliğiyle ortaya çıkan bir aldatma olayıyla başhyor. Çok seyahat etmesi gereken bir mesleği olan işadamı Bernard (Gerard Depardieu), evinde ver- dıği partiye uçağı kaçırması nedeniyle ye- tişemiyor ve Londra'da kalıyor. Ama işte o mesaj, olayın bir uçak kaçırma olmadı- ğını, gecenin bir kadınla geçirildiğini or- taya çıkanyor. Eşi Catherine (Fanny Ardan). bir kadın doğum uzmanı doktor olarak evlilikleri- nin tehlike altında olduğunu anlıyor. Cat- herine de birorta yaş güzelidir. Bu dunun- daki her kadının aİclına takılan sorunun ya- nıtım bulmak istiyor: Bende olmayan neyi o ka- dında anyor? O kadmla ne yapıyor? Onda çekici olup da bende olmayan ne? Bunu anlamak için pek alışılmadık bir yola başvuruyor ve güzel bir fahi- şeyle anlaşarak kocasının zayıfyanlannı anlamak istiyor. Güzel fahişe Marlen (Emmanuel Bearte), konuya profesyonelce yaklaşıyor ve teklifi kabul ediyor. Yaptığı anlaşma, Bernard'a bir kadın ola- rak yaklaşmak ve onun tekliflerini değerlendire- rek Catherine'e istediği bilgileri sağlamaktır. Aldatmanın glzlerl Oyun başhyor ve Marlen, takma adıyla "Natha- Iie", Bernard'a yakJaşarak ilişki kuruyor. Cathe- rine için bundan sonrası gerçek bir sınav çizgisi- dir. Bernard, kendisinde bulamadığı neleri Natha- lie'de bulacak, onunla neler yaşayacaktır? Ama kendisine gelen aynntılar onu incitecek bilgiler olacaktır. Bu durumlan yaşayanlann çok merak et- tiği "aynntı, daha çok aynntı", artık bir mera- kın sonucu mudur, yoksa yaşananlan bir anlamda yaşamak güdüsü müdür, çok belli olmamaktadır, ama buna katlanmak da kolay değildir. Filmin bu sahneleri bütünüyle Nathalie'nin anlartıklanna da- yanmaktadır. Cathenne, giderek Nathalie ile öz- deşleşmeye başlamıştır, Nathalie gibi olmak iste- mektedir, ama bunun hıç de farkında değildir. O- nun gibi, üst düzeyde meslek sahibi, zarif, ölçülü, üst sosyal sınıftan bir hammefendinin elbette bir fahişeye özenmesi söz konusu bile olamaz, ama iş- te kocası onunla değil de bu fahişeyle sevişmek is- temektedir. Catherine bilinç dışı bir dürtüyle Nat- halie'nin yaptıklannı merak eder. Birlikte disko- ya giderler, dans eder ve çok mutlu olur. Yakışık- İı bir barmenle yatar, ıçindeki dişi farkJı istekler du>maktadır. Ama gene de Nathalie farklıdır. O, kocasıyla yatarken yaşadıkJan her şeyin aynntıla- nnı anlatır, ama bundan zevk almamaktadır, çün- kü onun yaptığı iştir. Anne Fontaine, "Nathalie" ile cinsel duygula- nn, cinsel isteklerin. dikızciliğin, içgüdüsel itkile- rin çok incelikli bir filmini yapmış. Oyuncularrol- lerine çok uygun ve çok başanh. Ama filmdeki en yoğun cinselliği Catherine, Nathalie için duyuyor, istediği onunla birlikte olmak, o olmak ama yönet- men bunu anlatmaya cesaret edememiş. Film de bütün incelikJerine karşın sıradan bir sona ulaşnuş. Görülmeye değer bir yapım. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Yazarımız yurtdışında olduğundan yazısını ya- yımlayamıyoruz. Fuar, şiirin ustası Adonis 7 ağırladı Külrür Ser>isi - 23. tstanbul Kitap Fuan önceki gün Suriye asıllı şair Adonis ı ağırladı. Dünya Kitaplan'nın konuğu olarak fuara gelen Adonis için 'Şair ve Kimliği' başhğı altında düzenlenen panele, konuşmacı olarak şainn yakın dostu Özdemir tnce ile çevirmeni Metin Fındıkçı da katıldı. Asıl adı Ali Ahmet Sait Eşber olan şair halen Paris'te yaşamakta. Adonis 1971'de k Syria- Lebanon Award of the International Form'. 1986da 'Le Grand Prix des Biennalles Internationalles de Poetes", 1995'te de istanbul'da ılk 'Nâzım Hikmet l luslararası Şiir Ödülfi'nü aldı. Panelde yaptığı konuşmada şaırın üç kimliği olduğunu belırten Adonis, dıkkat çektiği kimlikleri şöyle sıraladı: "Kimliği bir tekillik olarak ortaya koymak. kimliğin diğerlerine karşı olan konumu, sörekliliği ve süresiz olarak yaratma eğilimi." İnkılap 2004 Roman Yarışması Özdemir Ince, şairin bellı bir süre sonra kabuğuna çekılip önlemıni alması ve diğerleri ile aynı olmaktan kurtulması gerektiğini belirtti. Ince, şairin kendinı koruması için de tarih, coğrafya. ulusal kültür, yerel ve evrensel kültürlerle ilgılenmesi gerektiğini vurguladı. Metin Fındıkçı ise Adonis'in kendi kımliğınin yanı sıra tarih, felsefe ve kendi sesıne sahip olan bir şair oiduğunu söyledi. İnkılap Kitabevi tarafından düzenlenen 'tnkılap 2004 Roman Yarışması'nda dereceye girenlere ödülleri de fuarda düzenlenen bir törenle verildi. Törende Doğuş Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilek Doltaş, gazeteci yazar Çetin Altan, Doğan Hızlan, Zeki Coşkun, yazarlar Feridun Andaç, Celal Üster ile şair Enver Ercan'dan oluşan seçici kurulun 57 romanı değerlendırdiğini söyledi. Seçici Kurul, 'Şimdi'nin Dar Odası" isimli romanıyla Markar Esayan'ı Büyük ÖdüTe, 'Günlerden Bir Gün' romanıyla Aynur Kulak'ı ve 'Zamanın Ötesinde Buluşma' romanıyla Didem Uslu'yu Özendirme Ödülü'ne değer gördü. Törende daha sonra Esayan, Kulak ve Uslu'ya ödülleri verildi. Fuann bir diğer paneli ise 'Yazar GözüyJe Edebiyattaki Çocuk ve Genç Figürü' başlığını taşıyordu. Necdet Neydim'ın yönettiği panele konuşmacı olarak Halide Eşber Güvenç, Nilay Yılmaz ve Aşkın Güngör katıldı. Nilay Yılmaz son dönemlerde yetişkinlerin de çocuk gibi davranmaya başladığını belirtti. Çocuklann özellikle internetten ve televizyondan çok etkilendiğini, artık hayal kurmalanna gerek kalmadığını söyledi. Yılmaz 14. yüzyılda yazılan Hansel ve Gretel masalına dikkat çekerek orada yer alan bazı vahşi öğelerin de altını çizdi. Yılmaz ailelere, çocuklanna okuduklan masallann ardından çözümleme yapmalannı önerdi. Halide Eşber Güvenç, çocuklann daha erken bilinçlendiklerini ve Batı'da çocuklann birey olarak görüldüğünü belirtti. Aşkın Güngör ise çocuklann okuduklan masallann içinden ne ve kim olmayı arzuladıklannı seçtiklerini söyledi. K Ü L T Ü R • Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear