23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 EKİM 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 •* Istanbul saüannuş., u Onemli değil, = Istanbuüuyu cc sallamaz! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Eefctronik posta: denizsomecumhuriyetcom.tr - Istenbul'da küçük bir deprem olmuş... "Televizyonlar ise büyük bir revtina oaniği vasadı!" ArapçaDiyanet Işleri Başkanlığı, hacda tercüman olarak görevlendirmek üzere kendi personeli arasında Arapça dil sınavı açıyor. Sınav, müftülükler aracılığıyia duyuruluyor. Sınav merkezlerinden biri de Şanlıurfa olarak açıklanıyor. Sınav günü, çevre illerden gelenler Şanlıurfa'da sınava girryor, fakat yöresel dil olarak Arapçanın konuşulduğu Şanlıurfadan bir tek din görevlisi sınava girmiyor. Çünkü, Şanlıurfa Müftülüğü, sınavı kimseye duyurmuyor. I ürkiye'de kuralsızlığın giderek kural halıne gelmekte olduğunu belirten avukat Nevzat Erdemir, "Yurdumuz bir kavram ve kural ı 1 karmaşası içinde; kaosa ve en kötüsü yıkım ortamına doğru sürüklenmektir. Bunun en somut ör- neği, yabancılara toprak satışını öngören düzenle- melerde kendisini göstermiştir" diyor. Erdemir, konuyu şöyle irdeliyor: "Anayasa Mahkemesi 1985 yılında yabancılara toprak satışına ilişkin yasal düzenlemeyi, toprağın devletin kurucu unsuru olduğu gerekçesi ile iptal et- miştir. Bu karan gün ışığı gıbi ortada dururken Tem- muz 2003'te üç yasanın bazı maddeleri değiştirilmiş ve Anayasa Mahkemesi'nin karan uygulanamaz ha- le getirilmiş, yani fiilen ortadan kaldınlmıştır. Bunun hukuk dilindeki adı 'yasaya, anayasaya karşı hile'dir. Hilevedesiseile, yabancılara Türkiye sınırian içın- de toprak satışının önü açılmış, yurt parçalan par- sellenerek satılmaya başlanmıştır. Malta Adası Oysa anayasamıza göre Meclis'in, yargının kara- nnı ortadan kaldıracak nitelıkte yasal düzenleme yapma yetkisi yoktur. Bu bir anayasa kuralıdır. Fakat Anayasa Mahkemesi'nin bu yoldaki tarihi ve örnek karanna aykın; yasama tasarrufu yapılmış ve sonuçta bağımsızlık savaşı vererek yırtıp attığımız Sevr Antlaşması'na, zamana yayılarak işlerlik sağla- mamınyolu açılmıştır. Biryıl içinde 281 bin dekaryurt parçası elden çıkmıştır. özetle; yurdumuzda hukukun üstünlüğü ilkesi iş- lememektedir. Yasama dokunulmazlığı zııtıına bürü- nerek, her istediklerini yapacaklannı sanan kişilerer ya da geç yanıldıklannı aniayacaklardır. Gün gelir, do- kunulmazlık zırhı kalkar, bağımsız yargı karanna kar- şın 'yurt topraklarını yabancılara peşkeş çekenler' hesabını yine yargı ve en büyük yargıç olan tarih önünde verirler. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olma- malıdır. Bir ulusun bağımsız bir devlet içinde, varlığını sür- dürebilmesi için üzerinde yaşadığı toprak parçasını koruması gerekir. Yurt topraklan elden çıkmaya baş- lamışsa o ulus, yıkıma ve yok olmaya doğru yol alı- yor demektir. Buna dur demek için, güçleri birleştir- menin tam zamanıdır. Ne dersiniz şimdi değilse ne zamandır?" Öte yandan CHP Meclis Grup Başkanvekilleri Oğuz Oyan ve Haluk Koç, "yasaya ve anayasaya karşı yapılan hile"nin iptali için 4 Ağustos 2003'te Anayasa Mahkemesi'ne başvuruyor. 281 bin dekar yani Malta Adası'nınyüzölçümünden daha büyük bir toprak satıldıktan sonra şu soruyu da sormak gere- kiyor: Anayasa Mahkemesi, 1985 yılında aldığı ka- ran anımsamak için daha ne kadar vatan toprağının satılmasını bekleyecek? Çevre Süleyman Ekim: "Aman çevreyi kirletenleıi hapse atmayın. Atarsanız hapishaneleri de kirletirler!" Mankenler Akif Kökçe: ^ 1 "Televizyonda M mankenlerin 'iş jf kazası' haberieri o kadar sık yayımlanıyor ki; bir yerierinin açılması 'iş kazası'nı geçti 'meslek hastalığına' döndü!" SESSÎZSEDASIZ(l) VEJ2. AVHİ >£E_ ÇABML Aya Yorgi Kilisesi'nden izlenimler Ada Dostlan Derneği Başkanı Perihan Ergun, biryakınının ricasını kıramayarak "Dilek Günü"nde Büyükada'daki Aya Yorgi Kilisesi'nin yolunu tutuyor: "Yalnızca 24 Eylül'de halka açılan kili- sedeki ikona ve tablolan görebilmek için adak mumu yakanlan yararak ancak içeri girebildim. Kilisedeki trajikomik görüntüler içi- mi sızlattı. Insanlann, Aya Yorgi'den iş, eş, be- bek, otomobil, apartman, villa istemleri- ni yazarak dilek kutusuna atışlannı şaş- kınlıkla izledim. Bunlann çoğu da Müslüman kadınlardı. Tepeyetırmananlann 'kısmetaçılsın' di- ye makaralarca ipleri yol kenarianna diz- meleri mi dersiniz, ağaçlara giysilerinden kestikleri bezleri bağlamalan mı dersiniz; inanılmaz cahillikler sergileniyordu. Tepeye çıkan yokuşun ortasında iki ya- na beyaz gömlekli siyah pantolonlu deli- kanlılarla, yine beyaz gömlekli siyah etek- li genç kızlar dizilmişti. Üniformalı gençler, önlerinden geçenlere Incil dağıtıyordu. Geri döndükten sonra Büyükada Em- niyet Müdürlüğü'nü aradım; laik Cum- huriyette din propagandasının, misyo- nerlikfaaliyetinin neden engellenmedi- <.t ğini sordum. Böyle bir yetkileri olma- '' dığını söylediler. Üniformalı gençlerin Incil'le birlikte dağıttığı 'Alo Dua' kartına baktım; 'Dua edilmesini istediğiniz sorunlannız var mı? Varsa aşağıya yazabilirsiniz' yazıyordu." Sanınm, Türkiye Cumhuriyeti'nde la- ikliğin korunması en sonunda duaya kaldı! Yüksek Yerilim Hatt Ağzı var, dıli var.. Torpili yok! erdincutku yahoo.com Tiiıkçenm Bayramı mı Kakh? MERİÇ VELİDEDEOĞLü Her yıl 26 Eylül günü kutla- nan "Dil Bayramı" bu yıl da, 5. Uluslararası Türk Dıli Kurulta- yı'nın son gününde kurultayca kutlandı. 26 Eylül, ilk kurultayın 1932 yılında toplandığı gündür; Ata- türk'ün Türk ulusundan iste- diği:"... dilini yabancı diller bo- yunduruğundan kurtarması" dileğı, bu kurultayda temei ilke olarak benimsenmiştir. Ne ki Türk dilınin "anlaştır- ma" çalışmalarının başlangıcı daha önceki yıllara uzanır; çün- kü "Harf Devrimi" yapılmadan Türkçenin özleştirilmesine başlanamazdı. Bu olgu Türkçe için o denli önemliydi ki, dahaCumhuriye- tın ilanından önce öneriler or- taya konmaya başlar; örneğin, ilk iktisat kongresinde (17.2.1923) üç işçi delege kongre başkanlığına Latın harflerinin kabulü için bir öner- ge verirler. Başkan Kazım Karabekir Paşa, önergenin kabulü birya- na, okunmaması için elinden geleni yapar. Ne var ki, Cumhuriyetin ila- nından sonra özellikle büyük bir ivme kazanan devrim süre- cinde, kuşkusuz Türk dili için de gerekenler başlatılacaktı. Nitekim 9 Ağustos 1928'de Atatürk'ün Saraybumu'ndaki söyleviyle yalnızca "Harf Dev- rimi" başlamamış, bu, aynı za- manda "Dil Devrimi"n\n de başlangıcı olmuştu. 1923 Devrimi'nin, "Dil Dev- rimi" ile bütünleştiğine hiç kuş- ku yoktur; çünkü Türk toplu- munun tüm "yaşam araçla- r/"nı, çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ereğini güden devri- min, "okuma, yazma, düşün- me" araçlannı eskisi gibi öyle- ce bırakması düşünülemezdi.. Türk dilinin 7. yüzyıldan gü- nümüze dek iki büyük olgu ya- şadığı belirtilir: llki yüzde alt- mış beşleri de aşan sözcük ak- tarımı, öteki ise özleştirme. Yine dilimiz ilki 1950'lerde, ikincisi 1980'lerde olmak üze- re iki büyük "deprem" geçir- di. 1950'deki bilindiği gibi, ana- yasanın dilinin ve ezanın yeni- den Arapçalaştırılması yoluyla dilde bir geriye dönüşün baş- latılmasıydı. 1980'li yıllardaki ise. beş ge- neral yönetiminin Türk Dil Ku- rumu'nun yapısını altüst edip onu bir "devlet dairesi" konu- muna getirmeleriydi. Işte yazının başında sözünü ettiğimiz kurultay, bu konum- daki Türk Dil Kurumu'nca ger- çekleştirildi; bu kurumun Ata- türk'ün kurduğu Türk Dil Kuru- mu ile hiçbir ilgisi olmadığını insan, bu kurultayın izlencesi- ne şöyle bir bakmakla bile an- layabilir: İki yüz sekseni aşan bildirinin pek çoğunun başlığı. günü- müz dilinde kullanılan Türkçe sözcüklerden oluşmamış; ör- neğin: "mukayese, netice, nüsha, tasnif, teklif, kelime, vasıflandırma, sebep, şarî, mesele, şahıs vb." gibi çok- tandıryerleriniTürkçelerinin al- dığı sözcükler özellikle seçilip, kullanılmış... Bildiri sunan dış konuklar öz- türkçe kullanmaya daha özen göstermişler; örneğin, onca bildiri içinde "kelime" yerine "sözcük" diyen yine konuk bir bilim adamı. Bu denli geriye dönüş yet- mezmiş gibi, hâlâ "Dil Devri- m;"nesaldınlarsürüyor, 70yıl- dır yinelene yinelene suyu çı- kan görüşle. "Bir Fransızın, Moliere'/ra- hatça okuduğu" savıyla ortaya konan bu görüşe, Ö. Asım Ak- soy, M.C. Anday yıllar boyu yanıt verdiler. Fransızca, tıpkı halyanca, Is- panyolca gibi Latince kökenli bir dil; Moliere'in döneminden bu yana bu kökten ayrılmadığı gibi, herhangi bir yabancı dilin, sözgelimi Macarcadan ya da Rusçadan ya da her ikisinden yüzde altmış beşi geçen bir söz aktanmı ile özünü yitirme- diki. Içerdiği Latince sözcükler kuşkusuz yıldan yıla azaltıldı; bugün bir Fransız genci Mo- liere'in dilini -söylendiği gibi- öyle pek "rahatlıkla" anlaya- maz. Nevarki, "DilDevrimi"ne bu gibilerin saldırılarından çok Atatürk'ü anlayıp, izlediklerini söyleyenlerin karşı oluşları in- sanı üzüyor... Bunlann her ikisi de "zarar" verirler ama devrimi yok ede- mezler. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakö turk.net Ç İ Z G İ L l K KİMtL MASARACI kamilmasaraci o mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGEHÇ k_urgenc(<j yahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA Biwi\ hayatepik o mynet.com ANTALYA CUM0K1AN ÇAGRI Uzun süre ayn kaldık. Dinlencder yaptık belkı de. Ama ne karanlığııı dostlan ne de hayınlar dinlencedevdı Babalar gibi satmavı sürdûrdûler. Hepımıze başımızı önümüze eğdırdıler. Karanlığı, umutsuzluğu ölü toprağı gıbı serptıler üstümüze. 3 Ekım 2004 Pazar günü saat 10.00'da Ankara Simıtçısi'nde buluşalun ıstyoruz Karanlığı yırtmak. umudumuzu, direncımizı çoğaltmak için; Sen gelmezsen bir eksiğız! Adres: Atatürk Cad. No. 41 (Antalya Lısesi bitişığı) ANTALYA Tel: 243 67 45 - 243 6^ 85 lletişun-Bilgı: HİCRAN KARABUDAK 247 67 P - 243 47 17 - Akşam. 243 00 80 Cep: 0 532 325 05 63 KAMU'DAN OY ISTERKEN StYASETCİ KİMLİ5ÎMLE, KAMUVA ZAM VERİRKEN ÎSVEREN KİMLISÎMLE &ÖRUNMELtYÎM I.. TARtHTE BUGÜ1N 1 Ekim tctcıcmumtaz-arikan.com NÜRNBERG DURUŞMALARIB/TTL 1344'OA 8UGÜN, NÜRNBEK6 DUKUŞUALARt SOt» &»f. S.OÛNYA SAVAŞl SOHUUM,<2AÜP D£Vl£rL£tZ,NAZIC£X'l, ULUSLAA AÜASı SAVAŞ KURALIARINI HİÇE SAYABVZ /f- GAL £Tp/a£Kr ÛLMetSRİU SİVİL HALKIHA \AIACMAfJ~ YA'DAICİ yAHUD/LER'E KARŞI CANİCEUY&ULAAA4L4IZI NEOEHİYLS YAO&tLAAAAZ İSTEMİŞLEJgPİ. A.8D-, İN6İL- TBüe,s.s.c.e. VE peAfJSA'DAN eieetz YAK6IÇ,MAH- ICEME OJBULUHU OU/ÇTIUZPU. PUOJŞMALAZOA, SAMK LARlN ÇOĞU, ASKER OLDÜIOARJ İÇ.İN ALDtlOAIlt EMiRlBfSi UYGULADtKJ-ARİtil SÖYLÜYORLABPI. HUKU- Kİ TEMEUBS ZAYIFTI AMA, YARGIÇLAR,8AZI FİLM- LBRİ DeuL GÖSTE/ZeeEK SOUUCA GlTTİLSe. ONBİR SAAJ1K UAKKtHDA ÖLÛM,Di&gL£0 İÇİM PE ÇBÇİTLİ HAPS CE2ALA&/ VB0LPI.6OBIİN6 BU AIZADA iNTIfMH , İKFAZLAR ASILARAK GeeÇ£KLe^riHİl£C0TİR. GÖRÜŞ Dr. GURBUZ ÇAPAN Alibeyköy Su Baskını ve Istanbul Üzerine Aşk büyütüldüğü gibi korumayı da gerektirir. Sevgi emektir. Aşk aynı zamanda, "Sev beni seveyim seni" değil. karşılıksız sevmektir. Aksi, banal bir çarşı pazar alışverişidir. Aşk ve sevda aynı zamanda "karşılık bek- lemeden" verebilmektir. Esirgeme ve koruma duygu- su sadece aşkta ve sevdada "tapınmayla" kanşır. Fatih Suttan Mehmed, Rum mimara yaptırdığı ca- minin üstüne çıkınca yedi tepeyi görür. Memnun ve mutlu olur. Miman hemen mimarbaşı yapar, 8 teneke altınla ödüllendirir, Zeyrek'te de bir sokak hed'ıye ed- er. Daha sonra mimarbaşını bir sabah, namaz vakti ça- ğırtır "Bre mimarbaşu bana daha büyük bir cami ya- pabilürmisün?" diye sorar. Bu soruya "Ulu hünkânm, ferman buyunır ve parar verürsen tabii ki daha büyü- ğünüyapanm" cevabını alınca miman gönderir, ardın- dan da bostancıyı. Akşama Samatya'ya bakan taraf- ta kazık hazırdır. Kansı, Fatih Sultan Mehmet'e, "Neyapf/n?"diyekı- zar şu cevabı alır "Daha sonra gelen birine daha büyük bir cami ya- par ve ben gölgede kalır isem, daha mı iyi olur idü?" Bu Fatih'in, Istanbul'u koruma refleksidir. Ben bu- radan bakanm. Şimdi 3'üncü köprü yapıyortarmış. Bi- risi bağınyor, "Neredesolcular?Zapsu'ya köprü iste- miyoriar mı?" diye. Solcu birisi olarak soruyor ve söylüyorum, o muha- fazakâr, koruyucu, sağcı, statükocu yazar arkadaşıma. Istanbul'da Vatan, Millet, Ordu caddeleri açılmasay- dı, bugün o tarihi yanmadadaki Dogu Roma, Bizans ve Osmanlı eserierini koruyabilseydik, kötü mü olur- du? Ya da Venedik, Ceneviz ve Yahudi mahallesi Ba- lat'ın korunması kötü mü olurdu? Şimdi çok mu iyi oldu? Laleli, Fatih, Eminönü görgüsüz, kimliksiz bir yığın uyduruk otelle doldu. O güzelim ahşap binalar, lale bahçeleri yok oldu. Elinize kına yakabilirsiniz. Laieli'de bir kamyon lale dağıtsanız tanıyan olmaz. Menderes ve devamı rahat ve yan yana uyuyabilirler. Artık Istanbul yok. Demirel'in Birinci Köprüsü ya da Menderes'in Vatan. Millet, Ordu caddeleri var. Marmara civannı sanayiye açmasına karşılık "Sana- yiyi Izmit Körfezi'ne ulaştınrsanız 50 yıla kalmaz Mar- mara'yı öldürürsünüz" diyen mimara Adnan Mende- res'in tıpkı Mardin'den gelmiş bir köy ağası edasıyla verdiği "Boş ver Marmara Denizi veya Boğazs'nı, bi- ze sanayi lazım" cevabı manidardır. Bugünkü tablo ise şu: Ölü Marmara ve uyduruk sanayi. Sonuç bu. Rahat ve huzurlu uyu Menderes. Işte, eğer Istanbul korunabilseydi yılda 60 milyon tu- riste ev sahipliği yapabilirdik. (Prag, sadece Balat ka- dar bir yerdir. Yılda 10 milyon turist geliyor.) Zira, Istanbul Hıristiyanlık için Isa'ya adanmış bir kenttir. Müslümanlar, "Istanbul'u fetheden kumandan Al- lah'ın en aziz kuludur" diye fethi emreder. Ve öyle de oldu. Istanbul'un fethi bir çağın değiştiğinin habercisi oldu. Museviler de Istanbul için "Huzur ve evreni orada bulacaksınız" derfer. Istanbul, insanlığın "ortak mekânı, ortak merkezidir". Kudüs'ten sonra ikinci merkezdir. Konum ve yerleşim itibanyla bir merkez haline gelmiştir. Tarihin, doğanın bulunduğu bir mekândır. Yeşilin ve mavinin kucaklaş- tığı bir mekândır. Şimdi dönelim bugüne... Tarihi yanmadada işporta tezgâhlan kurulmuş, de- folu mal satmak için müşteri beklenmektedir. Oysa burada tarih ve doga satılabilirdi. Sebepleri değil so- nuçlan tartışan yurdum insanı bugün, seiin, deprem ve diğertabiat olaylannın sonuçlannı tartışıyor. Niye ve ne- reden bakmayı bilmeden, körierin filleri tartıştığı gibi. Toprak parçasına hasret kalan Istanbul'da, her ye- re ev, apartman yapıldı. Merkezi Istanbul olan bu tar- lanın ürünüdür Arpa tariasında elma, vişne yetişmez. Tohum esastır. Ne ekersen onu biçersin. Bu tarlada bunlar yetişir. Demokrasi babalık, korumacılık kültü- rünü aşamadı, aşamıyor; zira adam aramıyoruz, iyi baba anyoruz. Ve hatta bizden biri, içimizden biri aran- makta. Ve dahi bulunmaktadır da... Sırf bize benziyor diye insanlara yetki vermekteyiz. Alın tepe tepe kullanın. Size ne evrensel bilgi birikimin- den. Gerekli nitelik, yeter ki sizden olsun. Şimdi ağla- şın. Opüşüp, kucaklaşır sonra doya doya karşılıklı ağ- larsınız. Opüşüp ağlayabilirsiniz. Rahat uyuyun. Rahat uyuyun. Allan sizi korur. Bir dahaki doğa felaketinde buluşuruz. Gene karşılıklı suçlu aranz. Işte biz böyleyiz birbirimize benzeriz. BULMACA SEDAT YAŞAYAN Mümtaz Ankan'ın dün çıkması gereken karikatürü teknik bir hata nedeniyle yayımlanamamıştr. Okurianmızdan özür dileriz. SOLDANSAĞA: 1/ Ispanya'da tarihsel bir bölge.2/Eski Yunan mi- marlığında müzik ve ti- yatro gösteri- lerinin sunul- duğu yapı... Klavyeli bir çalgı.3/Deli- 8 lik...Birnota. 9 47 Aldatma işi,hile,düzen...Op- tik aygıtlannda ob- jektiften aldıgı ışın- 2 lan göze veren mer- cek dizgesi. 5/Eli işe yatkın, becerikli... "Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi'' Müşkül budur ki 8 I ölmeden evvel ölür - 9 | - " (Yahya Kemal). 6/Şımanklık... Koyunposrun- dan yapılan gocuk. 7/Bir asker topluluğunun ba- şı. 8/Rey... "tnsan bir — misali / Seni eken biçer bir gün" (Karacaoğlan). 9/Hava ve gaz akımlan oluşturmakta kullanılan aygıt... İşçi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antalya ilinde büyük bir mağara... Trabzon'un bir ilçesi. 2/Adaletle iş gören... Uskumrugiller- den bir balık. 3/ Tekil ikinci kişi adıh... Yunan ra- kısı. 4/Herhangi bir mekânı örten kemerli yapı... Kuzu sesi. 5/ Nâzun Hiknıet1 in bir oyunu... Dan- tel ya da nakış ipliği yumağı. 6/Üretilen şeylerin kullanılıp harcanması. 7/"Hayır" anlamında kul- lanılan söz... Artvin ilinin eski adı. 8/Rize'ninbir ilçesi. 9/ îri ve güçlü bir maymun cinsi... Tellür elementinin simgesi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear