Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 EKİM 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
•* Istanbul saüannuş.,
u Onemli değil,
= Istanbuüuyu
cc sallamaz!
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Eefctronik posta: denizsomecumhuriyetcom.tr
- Istenbul'da küçük
bir deprem olmuş...
"Televizyonlar ise büyük
bir revtina oaniği vasadı!"
ArapçaDiyanet Işleri
Başkanlığı, hacda
tercüman olarak
görevlendirmek üzere
kendi personeli
arasında Arapça dil
sınavı açıyor. Sınav,
müftülükler aracılığıyia
duyuruluyor. Sınav
merkezlerinden biri de
Şanlıurfa olarak
açıklanıyor. Sınav günü,
çevre illerden gelenler
Şanlıurfa'da sınava
girryor, fakat yöresel dil
olarak Arapçanın
konuşulduğu
Şanlıurfadan bir tek din
görevlisi sınava
girmiyor. Çünkü,
Şanlıurfa Müftülüğü,
sınavı kimseye
duyurmuyor.
I ürkiye'de kuralsızlığın giderek kural halıne
gelmekte olduğunu belirten avukat Nevzat
Erdemir, "Yurdumuz bir kavram ve kural
ı 1 karmaşası içinde; kaosa ve en kötüsü yıkım
ortamına doğru sürüklenmektir. Bunun en somut ör-
neği, yabancılara toprak satışını öngören düzenle-
melerde kendisini göstermiştir" diyor.
Erdemir, konuyu şöyle irdeliyor:
"Anayasa Mahkemesi 1985 yılında yabancılara
toprak satışına ilişkin yasal düzenlemeyi, toprağın
devletin kurucu unsuru olduğu gerekçesi ile iptal et-
miştir. Bu karan gün ışığı gıbi ortada dururken Tem-
muz 2003'te üç yasanın bazı maddeleri değiştirilmiş
ve Anayasa Mahkemesi'nin karan uygulanamaz ha-
le getirilmiş, yani fiilen ortadan kaldınlmıştır. Bunun
hukuk dilindeki adı 'yasaya, anayasaya karşı hile'dir.
Hilevedesiseile, yabancılara Türkiye sınırian içın-
de toprak satışının önü açılmış, yurt parçalan par-
sellenerek satılmaya başlanmıştır.
Malta Adası
Oysa anayasamıza göre Meclis'in, yargının kara-
nnı ortadan kaldıracak nitelıkte yasal düzenleme
yapma yetkisi yoktur. Bu bir anayasa kuralıdır.
Fakat Anayasa Mahkemesi'nin bu yoldaki tarihi ve
örnek karanna aykın; yasama tasarrufu yapılmış ve
sonuçta bağımsızlık savaşı vererek yırtıp attığımız
Sevr Antlaşması'na, zamana yayılarak işlerlik sağla-
mamınyolu açılmıştır. Biryıl içinde 281 bin dekaryurt
parçası elden çıkmıştır.
özetle; yurdumuzda hukukun üstünlüğü ilkesi iş-
lememektedir. Yasama dokunulmazlığı zııtıına bürü-
nerek, her istediklerini yapacaklannı sanan kişilerer
ya da geç yanıldıklannı aniayacaklardır. Gün gelir, do-
kunulmazlık zırhı kalkar, bağımsız yargı karanna kar-
şın 'yurt topraklarını yabancılara peşkeş çekenler'
hesabını yine yargı ve en büyük yargıç olan tarih
önünde verirler. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olma-
malıdır.
Bir ulusun bağımsız bir devlet içinde, varlığını sür-
dürebilmesi için üzerinde yaşadığı toprak parçasını
koruması gerekir. Yurt topraklan elden çıkmaya baş-
lamışsa o ulus, yıkıma ve yok olmaya doğru yol alı-
yor demektir. Buna dur demek için, güçleri birleştir-
menin tam zamanıdır. Ne dersiniz şimdi değilse ne
zamandır?"
Öte yandan CHP Meclis Grup Başkanvekilleri
Oğuz Oyan ve Haluk Koç, "yasaya ve anayasaya
karşı yapılan hile"nin iptali için 4 Ağustos 2003'te
Anayasa Mahkemesi'ne başvuruyor. 281 bin dekar
yani Malta Adası'nınyüzölçümünden daha büyük bir
toprak satıldıktan sonra şu soruyu da sormak gere-
kiyor: Anayasa Mahkemesi, 1985 yılında aldığı ka-
ran anımsamak için daha ne kadar vatan toprağının
satılmasını bekleyecek?
Çevre
Süleyman Ekim: "Aman
çevreyi kirletenleıi
hapse atmayın.
Atarsanız hapishaneleri
de kirletirler!"
Mankenler
Akif Kökçe: ^ 1
"Televizyonda M
mankenlerin 'iş jf
kazası' haberieri o
kadar sık yayımlanıyor
ki; bir yerierinin
açılması 'iş kazası'nı
geçti 'meslek
hastalığına' döndü!"
SESSÎZSEDASIZ(l)
VEJ2.
AVHİ >£E_
ÇABML
Aya Yorgi Kilisesi'nden izlenimler
Ada Dostlan Derneği Başkanı Perihan
Ergun, biryakınının ricasını kıramayarak
"Dilek Günü"nde Büyükada'daki Aya
Yorgi Kilisesi'nin yolunu tutuyor:
"Yalnızca 24 Eylül'de halka açılan kili-
sedeki ikona ve tablolan görebilmek için
adak mumu yakanlan yararak ancak
içeri girebildim.
Kilisedeki trajikomik görüntüler içi-
mi sızlattı.
Insanlann, Aya Yorgi'den iş, eş, be-
bek, otomobil, apartman, villa istemleri-
ni yazarak dilek kutusuna atışlannı şaş-
kınlıkla izledim.
Bunlann çoğu da Müslüman kadınlardı.
Tepeyetırmananlann 'kısmetaçılsın' di-
ye makaralarca ipleri yol kenarianna diz-
meleri mi dersiniz, ağaçlara giysilerinden
kestikleri bezleri bağlamalan mı dersiniz;
inanılmaz cahillikler sergileniyordu.
Tepeye çıkan yokuşun ortasında iki ya-
na beyaz gömlekli siyah pantolonlu deli-
kanlılarla, yine beyaz gömlekli siyah etek-
li genç kızlar dizilmişti. Üniformalı gençler,
önlerinden geçenlere Incil dağıtıyordu.
Geri döndükten sonra Büyükada Em-
niyet Müdürlüğü'nü aradım; laik Cum-
huriyette din propagandasının, misyo-
nerlikfaaliyetinin neden engellenmedi-
<.t ğini sordum. Böyle bir yetkileri olma-
'' dığını söylediler.
Üniformalı gençlerin Incil'le birlikte
dağıttığı 'Alo Dua' kartına baktım; 'Dua
edilmesini istediğiniz sorunlannız var mı?
Varsa aşağıya yazabilirsiniz' yazıyordu."
Sanınm, Türkiye Cumhuriyeti'nde la-
ikliğin korunması en sonunda duaya
kaldı!
Yüksek Yerilim Hatt
Ağzı var, dıli var.. Torpili yok!
erdincutku yahoo.com
Tiiıkçenm Bayramı mı Kakh?
MERİÇ VELİDEDEOĞLü
Her yıl 26 Eylül günü kutla-
nan "Dil Bayramı" bu yıl da, 5.
Uluslararası Türk Dıli Kurulta-
yı'nın son gününde kurultayca
kutlandı.
26 Eylül, ilk kurultayın 1932
yılında toplandığı gündür; Ata-
türk'ün Türk ulusundan iste-
diği:"... dilini yabancı diller bo-
yunduruğundan kurtarması"
dileğı, bu kurultayda temei ilke
olarak benimsenmiştir.
Ne ki Türk dilınin "anlaştır-
ma" çalışmalarının başlangıcı
daha önceki yıllara uzanır; çün-
kü "Harf Devrimi" yapılmadan
Türkçenin özleştirilmesine
başlanamazdı.
Bu olgu Türkçe için o denli
önemliydi ki, dahaCumhuriye-
tın ilanından önce öneriler or-
taya konmaya başlar; örneğin,
ilk iktisat kongresinde
(17.2.1923) üç işçi delege
kongre başkanlığına Latın
harflerinin kabulü için bir öner-
ge verirler.
Başkan Kazım Karabekir
Paşa, önergenin kabulü birya-
na, okunmaması için elinden
geleni yapar.
Ne var ki, Cumhuriyetin ila-
nından sonra özellikle büyük
bir ivme kazanan devrim süre-
cinde, kuşkusuz Türk dili için
de gerekenler başlatılacaktı.
Nitekim 9 Ağustos 1928'de
Atatürk'ün Saraybumu'ndaki
söyleviyle yalnızca "Harf Dev-
rimi" başlamamış, bu, aynı za-
manda "Dil Devrimi"n\n de
başlangıcı olmuştu.
1923 Devrimi'nin, "Dil Dev-
rimi" ile bütünleştiğine hiç kuş-
ku yoktur; çünkü Türk toplu-
munun tüm "yaşam araçla-
r/"nı, çağdaş uygarlık düzeyine
çıkarma ereğini güden devri-
min, "okuma, yazma, düşün-
me" araçlannı eskisi gibi öyle-
ce bırakması düşünülemezdi..
Türk dilinin 7. yüzyıldan gü-
nümüze dek iki büyük olgu ya-
şadığı belirtilir: llki yüzde alt-
mış beşleri de aşan sözcük ak-
tarımı, öteki ise özleştirme.
Yine dilimiz ilki 1950'lerde,
ikincisi 1980'lerde olmak üze-
re iki büyük "deprem" geçir-
di.
1950'deki bilindiği gibi, ana-
yasanın dilinin ve ezanın yeni-
den Arapçalaştırılması yoluyla
dilde bir geriye dönüşün baş-
latılmasıydı.
1980'li yıllardaki ise. beş ge-
neral yönetiminin Türk Dil Ku-
rumu'nun yapısını altüst edip
onu bir "devlet dairesi" konu-
muna getirmeleriydi.
Işte yazının başında sözünü
ettiğimiz kurultay, bu konum-
daki Türk Dil Kurumu'nca ger-
çekleştirildi; bu kurumun Ata-
türk'ün kurduğu Türk Dil Kuru-
mu ile hiçbir ilgisi olmadığını
insan, bu kurultayın izlencesi-
ne şöyle bir bakmakla bile an-
layabilir:
İki yüz sekseni aşan bildirinin
pek çoğunun başlığı. günü-
müz dilinde kullanılan Türkçe
sözcüklerden oluşmamış; ör-
neğin: "mukayese, netice,
nüsha, tasnif, teklif, kelime,
vasıflandırma, sebep, şarî,
mesele, şahıs vb." gibi çok-
tandıryerleriniTürkçelerinin al-
dığı sözcükler özellikle seçilip,
kullanılmış...
Bildiri sunan dış konuklar öz-
türkçe kullanmaya daha özen
göstermişler; örneğin, onca
bildiri içinde "kelime" yerine
"sözcük" diyen yine konuk bir
bilim adamı.
Bu denli geriye dönüş yet-
mezmiş gibi, hâlâ "Dil Devri-
m;"nesaldınlarsürüyor, 70yıl-
dır yinelene yinelene suyu çı-
kan görüşle.
"Bir Fransızın, Moliere'/ra-
hatça okuduğu" savıyla ortaya
konan bu görüşe, Ö. Asım Ak-
soy, M.C. Anday yıllar boyu
yanıt verdiler.
Fransızca, tıpkı halyanca, Is-
panyolca gibi Latince kökenli
bir dil; Moliere'in döneminden
bu yana bu kökten ayrılmadığı
gibi, herhangi bir yabancı dilin,
sözgelimi Macarcadan ya da
Rusçadan ya da her ikisinden
yüzde altmış beşi geçen bir
söz aktanmı ile özünü yitirme-
diki.
Içerdiği Latince sözcükler
kuşkusuz yıldan yıla azaltıldı;
bugün bir Fransız genci Mo-
liere'in dilini -söylendiği gibi-
öyle pek "rahatlıkla" anlaya-
maz.
Nevarki, "DilDevrimi"ne bu
gibilerin saldırılarından çok
Atatürk'ü anlayıp, izlediklerini
söyleyenlerin karşı oluşları in-
sanı üzüyor...
Bunlann her ikisi de "zarar"
verirler ama devrimi yok ede-
mezler.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakö turk.net
Ç İ Z G İ L l K KİMtL MASARACI kamilmasaraci o mynet.com
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGEHÇ k_urgenc(<j yahoo.com
HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA Biwi\ hayatepik o mynet.com
ANTALYA CUM0K1AN ÇAGRI
Uzun süre ayn kaldık. Dinlencder yaptık belkı de.
Ama ne karanlığııı dostlan ne de hayınlar dinlencedevdı
Babalar gibi satmavı sürdûrdûler.
Hepımıze başımızı önümüze eğdırdıler.
Karanlığı, umutsuzluğu ölü toprağı gıbı
serptıler üstümüze.
3 Ekım 2004 Pazar günü saat 10.00'da
Ankara Simıtçısi'nde buluşalun ıstyoruz
Karanlığı yırtmak. umudumuzu, direncımizı çoğaltmak için;
Sen gelmezsen bir eksiğız!
Adres:
Atatürk Cad. No. 41 (Antalya Lısesi bitişığı) ANTALYA
Tel: 243 67 45 - 243 6^ 85
lletişun-Bilgı:
HİCRAN KARABUDAK
247 67 P - 243 47 17 - Akşam. 243 00 80
Cep: 0 532 325 05 63
KAMU'DAN OY ISTERKEN
StYASETCİ KİMLİ5ÎMLE,
KAMUVA ZAM VERİRKEN
ÎSVEREN KİMLISÎMLE
&ÖRUNMELtYÎM I..
TARtHTE BUGÜ1N 1 Ekim tctcıcmumtaz-arikan.com
NÜRNBERG DURUŞMALARIB/TTL
1344'OA 8UGÜN, NÜRNBEK6 DUKUŞUALARt SOt» &»f.
S.OÛNYA SAVAŞl SOHUUM,<2AÜP D£Vl£rL£tZ,NAZIC£X'l,
ULUSLAA AÜASı SAVAŞ KURALIARINI HİÇE SAYABVZ /f-
GAL £Tp/a£Kr ÛLMetSRİU SİVİL HALKIHA \AIACMAfJ~
YA'DAICİ yAHUD/LER'E KARŞI CANİCEUY&ULAAA4L4IZI
NEOEHİYLS YAO&tLAAAAZ İSTEMİŞLEJgPİ. A.8D-, İN6İL-
TBüe,s.s.c.e. VE peAfJSA'DAN eieetz YAK6IÇ,MAH-
ICEME OJBULUHU OU/ÇTIUZPU. PUOJŞMALAZOA, SAMK
LARlN ÇOĞU, ASKER OLDÜIOARJ İÇ.İN ALDtlOAIlt
EMiRlBfSi UYGULADtKJ-ARİtil SÖYLÜYORLABPI. HUKU-
Kİ TEMEUBS ZAYIFTI AMA, YARGIÇLAR,8AZI FİLM-
LBRİ DeuL GÖSTE/ZeeEK SOUUCA GlTTİLSe. ONBİR
SAAJ1K UAKKtHDA ÖLÛM,Di&gL£0 İÇİM PE ÇBÇİTLİ
HAPS CE2ALA&/ VB0LPI.6OBIİN6 BU AIZADA iNTIfMH
, İKFAZLAR ASILARAK GeeÇ£KLe^riHİl£C0TİR.
GÖRÜŞ
Dr. GURBUZ ÇAPAN
Alibeyköy Su Baskını ve
Istanbul Üzerine
Aşk büyütüldüğü gibi korumayı da gerektirir. Sevgi
emektir. Aşk aynı zamanda, "Sev beni seveyim seni"
değil. karşılıksız sevmektir. Aksi, banal bir çarşı pazar
alışverişidir. Aşk ve sevda aynı zamanda "karşılık bek-
lemeden" verebilmektir. Esirgeme ve koruma duygu-
su sadece aşkta ve sevdada "tapınmayla" kanşır.
Fatih Suttan Mehmed, Rum mimara yaptırdığı ca-
minin üstüne çıkınca yedi tepeyi görür. Memnun ve
mutlu olur. Miman hemen mimarbaşı yapar, 8 teneke
altınla ödüllendirir, Zeyrek'te de bir sokak hed'ıye ed-
er.
Daha sonra mimarbaşını bir sabah, namaz vakti ça-
ğırtır "Bre mimarbaşu bana daha büyük bir cami ya-
pabilürmisün?" diye sorar. Bu soruya "Ulu hünkânm,
ferman buyunır ve parar verürsen tabii ki daha büyü-
ğünüyapanm" cevabını alınca miman gönderir, ardın-
dan da bostancıyı. Akşama Samatya'ya bakan taraf-
ta kazık hazırdır.
Kansı, Fatih Sultan Mehmet'e, "Neyapf/n?"diyekı-
zar şu cevabı alır
"Daha sonra gelen birine daha büyük bir cami ya-
par ve ben gölgede kalır isem, daha mı iyi olur idü?"
Bu Fatih'in, Istanbul'u koruma refleksidir. Ben bu-
radan bakanm. Şimdi 3'üncü köprü yapıyortarmış. Bi-
risi bağınyor, "Neredesolcular?Zapsu'ya köprü iste-
miyoriar mı?" diye.
Solcu birisi olarak soruyor ve söylüyorum, o muha-
fazakâr, koruyucu, sağcı, statükocu yazar arkadaşıma.
Istanbul'da Vatan, Millet, Ordu caddeleri açılmasay-
dı, bugün o tarihi yanmadadaki Dogu Roma, Bizans
ve Osmanlı eserierini koruyabilseydik, kötü mü olur-
du? Ya da Venedik, Ceneviz ve Yahudi mahallesi Ba-
lat'ın korunması kötü mü olurdu?
Şimdi çok mu iyi oldu?
Laleli, Fatih, Eminönü görgüsüz, kimliksiz bir yığın
uyduruk otelle doldu. O güzelim ahşap binalar, lale
bahçeleri yok oldu. Elinize kına yakabilirsiniz.
Laieli'de bir kamyon lale dağıtsanız tanıyan olmaz.
Menderes ve devamı rahat ve yan yana uyuyabilirler.
Artık Istanbul yok. Demirel'in Birinci Köprüsü ya da
Menderes'in Vatan. Millet, Ordu caddeleri var.
Marmara civannı sanayiye açmasına karşılık "Sana-
yiyi Izmit Körfezi'ne ulaştınrsanız 50 yıla kalmaz Mar-
mara'yı öldürürsünüz" diyen mimara Adnan Mende-
res'in tıpkı Mardin'den gelmiş bir köy ağası edasıyla
verdiği "Boş ver Marmara Denizi veya Boğazs'nı, bi-
ze sanayi lazım" cevabı manidardır. Bugünkü tablo
ise şu:
Ölü Marmara ve uyduruk sanayi. Sonuç bu. Rahat
ve huzurlu uyu Menderes.
Işte, eğer Istanbul korunabilseydi yılda 60 milyon tu-
riste ev sahipliği yapabilirdik. (Prag, sadece Balat ka-
dar bir yerdir. Yılda 10 milyon turist geliyor.)
Zira, Istanbul Hıristiyanlık için Isa'ya adanmış bir
kenttir.
Müslümanlar, "Istanbul'u fetheden kumandan Al-
lah'ın en aziz kuludur" diye fethi emreder. Ve öyle de
oldu. Istanbul'un fethi bir çağın değiştiğinin habercisi
oldu.
Museviler de Istanbul için "Huzur ve evreni orada
bulacaksınız" derfer.
Istanbul, insanlığın "ortak mekânı, ortak merkezidir".
Kudüs'ten sonra ikinci merkezdir. Konum ve yerleşim
itibanyla bir merkez haline gelmiştir. Tarihin, doğanın
bulunduğu bir mekândır. Yeşilin ve mavinin kucaklaş-
tığı bir mekândır.
Şimdi dönelim bugüne...
Tarihi yanmadada işporta tezgâhlan kurulmuş, de-
folu mal satmak için müşteri beklenmektedir. Oysa
burada tarih ve doga satılabilirdi. Sebepleri değil so-
nuçlan tartışan yurdum insanı bugün, seiin, deprem ve
diğertabiat olaylannın sonuçlannı tartışıyor. Niye ve ne-
reden bakmayı bilmeden, körierin filleri tartıştığı gibi.
Toprak parçasına hasret kalan Istanbul'da, her ye-
re ev, apartman yapıldı. Merkezi Istanbul olan bu tar-
lanın ürünüdür Arpa tariasında elma, vişne yetişmez.
Tohum esastır. Ne ekersen onu biçersin. Bu tarlada
bunlar yetişir. Demokrasi babalık, korumacılık kültü-
rünü aşamadı, aşamıyor; zira adam aramıyoruz, iyi
baba anyoruz. Ve hatta bizden biri, içimizden biri aran-
makta. Ve dahi bulunmaktadır da...
Sırf bize benziyor diye insanlara yetki vermekteyiz.
Alın tepe tepe kullanın. Size ne evrensel bilgi birikimin-
den. Gerekli nitelik, yeter ki sizden olsun. Şimdi ağla-
şın. Opüşüp, kucaklaşır sonra doya doya karşılıklı ağ-
larsınız. Opüşüp ağlayabilirsiniz. Rahat uyuyun. Rahat
uyuyun. Allan sizi korur. Bir dahaki doğa felaketinde
buluşuruz. Gene karşılıklı suçlu aranz. Işte biz böyleyiz
birbirimize benzeriz.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
Mümtaz Ankan'ın dün çıkması gereken karikatürü teknik bir hata nedeniyle yayımlanamamıştr. Okurianmızdan özür dileriz.
SOLDANSAĞA:
1/ Ispanya'da
tarihsel bir
bölge.2/Eski
Yunan mi-
marlığında
müzik ve ti-
yatro gösteri-
lerinin sunul-
duğu yapı...
Klavyeli bir
çalgı.3/Deli- 8
lik...Birnota. 9
47 Aldatma
işi,hile,düzen...Op-
tik aygıtlannda ob-
jektiften aldıgı ışın- 2
lan göze veren mer-
cek dizgesi. 5/Eli işe
yatkın, becerikli...
"Ölmek değildir
ömrümüzün en feci
işi'' Müşkül budur ki 8 I
ölmeden evvel ölür - 9 |
- " (Yahya Kemal). 6/Şımanklık... Koyunposrun-
dan yapılan gocuk. 7/Bir asker topluluğunun ba-
şı. 8/Rey... "tnsan bir — misali / Seni eken biçer
bir gün" (Karacaoğlan). 9/Hava ve gaz akımlan
oluşturmakta kullanılan aygıt... İşçi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Antalya ilinde büyük bir mağara... Trabzon'un
bir ilçesi. 2/Adaletle iş gören... Uskumrugiller-
den bir balık. 3/ Tekil ikinci kişi adıh... Yunan ra-
kısı. 4/Herhangi bir mekânı örten kemerli yapı...
Kuzu sesi. 5/ Nâzun Hiknıet1
in bir oyunu... Dan-
tel ya da nakış ipliği yumağı. 6/Üretilen şeylerin
kullanılıp harcanması. 7/"Hayır" anlamında kul-
lanılan söz... Artvin ilinin eski adı. 8/Rize'ninbir
ilçesi. 9/ îri ve güçlü bir maymun cinsi... Tellür
elementinin simgesi.