17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2004 ÇARŞAMBA HABERLER Üniversitelerarası Kurul, YÖK taslağı karşısında nasıl bir yol izleyeceğine yarın karar verecek ÖÖğretimüyeleri gerginANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Te- ziç'in Yükseköğretim Yasa Taslağı'- nı Başbakan Recep Tayyç Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çefike sunmasına tepki gösteren Üniversite- lerarası Kurul (ÜAK) yann ODTÜ'de olağanüstü toplanarak gelişmeleri de- ğerlendirecek. ÜAK Başkanı Prof. Dr. Ayhan Alkjş, toplantıda Yükseköğre- tim Yasa Taslağı'yla ilgili gelişmele- rin değerlendirileceğini kaydederek bundan sonra nasıl bir yol izleneceği- ne kurulun karar vereceğini belirtti. "Ayn bir tasiak mı hazırlayacaksınız'' sorusuna Alkış, "Bizim bir taslağımız var zaten. Yeni bir tasiak söz konusa değiT yanıtını verdi. ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Ak- bulırt da Yükseköğretim Yasa Tasla- ğı'yla ilgili olarak, beklentilerinin dı- şuıda hızlı gelişmeler olduğunu ifade Prof. Dr. Isıkli: Hanedan sistemi yara alacak • Teziç ile rektörler arasında uzlaşmaz bir çelişki olmadığını savunan Işıklı, "îtirazın asıl nedeni özel üniversitelerde egemen olan bir tür hanedan sisteminin yara alması tehlikesidir" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - YÖK üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıkn, YOK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç tarafindan hazırlanıp Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sunulan taslağın çeşitli çevreler tarafindan eleştirildi|ine işaret ederek rektörlerle YOK Başkanı arasında uzlaşmaz bir çelişki olduğu kanısında olmadığını söyledi. Işıklı, YÖK Başkanı Teziç'in hazırladığı taslağın geniş ölçüde Üniversitelerarası Kurul'un hazırladığı taslaktan esinlendiğini belirterek "Aynlan noktatar ise anayasanın öngördüğü sınırhhklardan kaynaklanmaktadır'" dedi. Eleştirilerin bir bölümûnün özel üniversitelerden kaynaklandığını anlatan Işıklı, asıl uzlaşmaz çelişkiyle itirazın buradan kaynaklandığını dile getirdi. Mevcut YÖK Yasasf nın özel üniversitelerin rektörlerinin görev sürelerini sırursız olarak belirlediğini bildiren Işıklı şunlan söyledi: "Aynca özd üniversitelerin rektörlerinin seçiminde mütevelli heyeti, dolayısıyla mütevelli heyeti başkanı, yani özel ünh ersitenin sahibi tek söz sahibidir. leaç'in hazuiadığı tasiak özel üniversitelerle kamu üniversiteleri arasında bu açıdan bir eşnük getiriyor. Aynca özel üniversitelerin demokratik yapısının bozulduğu yohındaki bir anlayış kesinükle yanhştır. Çünkü özel üniversitelerde rektörler ve dekanlann seçimi demokratik yolla yapılmamakta. Bu yapının değiştirilmesi demokrasiden uzaklaşmak olarak nitelendirUemez. Şimdi anlaşıfayor ki itirazın asıl nedeni özel üniversitelerde egemen olan bir tür hanedan sisteminin yara alması tehlikesidir. Kıyamet biraz da bu yüzden kopanlmaktadır." • ODTÜ Rektörü Ural Akbulut, toplantıda üniversitelere karşın taslağın yasalaşmasını nasıl önleyebileceklerini konuşacaklannı söyledi. Akbulut, "Beklentimiz, Sayın Başkan'ın toplantıya gelip bundan sonra ne yapacağız, bu iş nasıl yürüyecek bize anlatması. Biz de hocalanmıza anlatalım ki onlar da tatmin olsun. Amacımız gerginlik değil. Hocalanmız diken üstünde oruruyor" dedi. ederek toplantıda bu durumu günde- me getireceklerini belirtti. Akbulut, "Biz Başbakan'dan sûre istenecek di- ye bekliyorduk ama haberimiz otana- dan MiDi Eğitim Bakam'na da sunul- du. Bunu da televizyonlardan öğren- dik.Mai Eğitim Bakanhğı ile VÖK ara- sında çahşma yapılacağmı da televiz- yondan öğrendik" dedi. Öğretim üyelerinin kendilerini ara- yarak tepki gösterdiklerini anlatan Ak- bulut, üniversitelerin dışlandığını sa- vunarak şöyle konuştu: "Bu toplanü- mn asılönemi şudun Vladem kibunok- taya geünnıiştir. bundan sonraki süre- ci değerlendirmek la/jnı. Ne şekilde olmabkiüniversitelererağmenbu tas- iak yasalaşmasın. Çünkü bundan ön- ce hükümerJe olan gerginöğin nedeni, hükümetin üniversitelere rağmen tas- iak hazırlamasry dL O zaman, ünher- sitelerin içine sinmeyen yasa çabukyıp- ramr, eleştiri ahr, bunu uygulayacak olanlar öğretim üyeleri okhığuna gö- re onlann içine sinmeyen bir yasa uzun ömürlü ohnaz demiştik" Sunulan taslağı öğretim üyeleri- nin benimsemediğini kaydeden Ak- bulut, şunlan söyledi: "Benolayaiçe- rikten çok şekil ve süreç açısından bakıyomm. Henüz, 'evet, bu içimi- ze sindirdirebileceğimiz bir taslaktır' noktasına gelemedik. Oysa birkaç haftada bu noktayagetinebuirdi. Baş- bakan'a denseydi ki bize iki hafta sü- reverin, bu sürede toparlanabflirdi ve bu gerginlik olma/dı. Bunun görmez- den gelinmesi ünhersite hocalannda rahatsızhk yarattı. Biz, Sayın Teziç tasiak üzerinde ilk revizyonu yapak- tan sonra öğretim üyelerinden görüş istemiştik \ e bunu senatolarda da tar- oşacakük. Ama daha bu tamamlan- madan tasiak sunuldu. Taslağın su- nulduğunu basından öğreniyoruz. Beklentimiz, sayın başkamn toplan- tıya gelip bunu bize anlatması. Bun- dan sonra neyapacağız, bu iş nasılyü- rüyecek bize anlatması. Biz de hoca- lanmıza anlatalım ki onlar da tatmin olsun. Amacımız gerginlik değil. Ho- İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN Prof. Dr. Terzioğlu, yükseköğretim yasa taslaklannı eleştirdi Türkiyefirsatıkaçırmak üzere' FİGENAIALAY Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. TosunTerzioğlu, yeni yükseköğre- tim yasası konusunda köklü bir reform beklemediğini belirterek "Türkiye bir firsatı kaçırmak üzere. Reform değil de mevcutyasanm tadilan yapüacaksa bu yasa aynenkalsm daha ^ — — iyFdedi. Yasanın felsefesinin tar- tışılmadığına dikkat çe- ken Rektör, şunlan söy- ledi: "Reform diyorlar, çer- çeveyasadiyorlar amafel- sefesitarnşımııyor.Buy'üz- Çerçeve yasanın, "tektekherüniver- sitenin özerk hale getirilmea" demek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Terzi- oğlu, "Haztrlanan taslaklar 2547 say> h kanunun tadüaüna dönüşüyor. Mev- cut yetkiler, rektörlerle kurûllar ara- sında nasıl pay laşılır diye düşünüyor- lar. Merkezden vönetim esas ahnıvor. • Yasanm felsefesinin tartışılmadığını söyleyen Prof. Terzioğlu, "Reform değil de mevcut yasanm tadilatı yapüacaksa, bu yasa aynen kalsm daha iyi" dedi. den de vakit kaybediliyor.'Aman vakit kaybetmeyelim' diye gruplar hatinde tasiakhazırhyorlar. Bu işintemefini,ü- kekrini, fefeefesini tarnşmadıklan için de bir grubun yapbğmı diğeri beğen- miyor. Vakit kaybetmeyelim derken müthiş vakit kaybediliyor. Hazırlayan gruplar, ÜAKolsun,YÖK olsun bugün- kü düzenin içindeler zaten" Üniversitelerin kendilerini yönetmesi gerek. ünrversiteler, rektör yardımcısı kaç tane olacak, fakülte, böhım sayısı neolacak? Bunlan bile belhieyetniyor- lar" diye konuştu. Terzioğlu, Yükse- köğretim Yasası'nın nasıl olması gerek- tiğini şöyle anlattı: "Betirlenen çerçe- ve yasa ile her ünh ersitenin kendi işle- rini düzenleme yetkisi olmah. Başkala- n kanşmamah. Türkiye birfirsatıka- çırmak üzere çünkü ünhersite yassda- n hep olağandışı siyasi durumlarda dü- zenlendi. Şimdi olağan bir siyasi kon- jonktürde reform yapmafirsatıvar. Re- form yapılmayacaksatadüatyapılacak- sa bu yasa aynen kalsm"' Üniversite Öğretim Üyeleri Deme- — — ı ği Başkanı Prof. Dr. Kadir Erdin, "Kaımıoyu, daha ka- tüuncı ve demokratik bir ya- sa bekfenusi kmdeyken rektör- lerin mevcut yetkuerini daha da artnran ÜAK taslağı tam bir düşkmkbgıobnuştur" de- di. YOK taslağında ise bö- lüm ve fakülte düzeyinde katılımın sağlandığma dikkat çeken Prof. Erdin, şunlan söyledi. "Zatenrektörlermde, Sayın Teziç'in girişimiyle haznianan taslağa itirazları tam da bu noktadadır. Taslağa gösterdikkri şiddetfi tepki, üni- versite içinde kanlımcı ve karar alma yetkisi olan hiçbir kurula tahammüDe- ri ohnadığını göstermektedir." calanmız diken üstünde otunıyor." ÜAK'nın ayn bir tasiak hazırlayıp hazırlamayacağı sorasuna Mbulut, "Zannetmiyorum. Öyie bir yaklaşım doğru obnaz" yanıtını verdi. Teziç'ten Baykal'a ziyaret Öte yandan YÖK Başkanı Prof. Dr. Teziç CHP Genel Başkanı DenizBay- kal'ı ziyaret etti. Teziç, taslağın hükü- mete erken sunulduğu yönündeki eleş- tirilerin hatırlatılması üzenne, kendi- lerine \erilen süreye uyduklannı söy- ledi. Milli Eğitim Bakanlığı ile oluş- tunılacak ortak komisyona Başbakan Erdoğan'ın kendisinin başkanlık etme- sini istediğıni kaydeden Teziç, hazu-- lanan metnin TBMM'deki görüşme- lerde değiştirilmeyeceği konusunda garanti verilemeyeceğini belirterek, "Mecns'in iradesuıe ambargo konula- maz. bunu bilhoruz" dedi. İşlem yapılmadı 'Türban cezası' bürokrasiyi beMiyor • Nurten Başak'ın önceki gün Çankaya îlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe ile başvurmasına karşm Ankara îl Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta, 'henüz kendi dairelerine intikal eden bir şey' bulunmadığını söyledi. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA - Ankara 11 Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta, Çankaya Lisesı'nde iki türbanlı öğrenciyi açık lise sınavına almadığı için karakolluk olan Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Nurten Başak'ın dilekçesinin henüz kendilenne ulaşmadığmı söyledi. Balta, dilekçenin dairelenne ulaşmasının ardından yasa ve yönetmeliklere göre gereğini yapacaklannı bildirdi. Çankaya Lisesi'nde iki türbanlı öğrenciyi açık lise sınavına almadığı için müdür tarafindan gözetmenlikten alındığını kaydeden öğretmen Nurten Başak, önceki gün Çankaya llçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bir dilekçe ile başvurarak yaşadıklannı anlatmıştı. Ancak Ankara 11 Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta. henüz kendi dairelerine bir başvurunun ulaşmadığmı söyledi. Balta, dilekçenin ilçe milli eğitim müdürlüğünden kendilenne ulaşması halinde gereğini yapacaklannı söyledi. Milli Eğitim Bakanlığf nın çıkardığı yasa ve yönetmeliklerin gereğini yerine getireceklerini belirten Balta, "Dilekçe geldiği anda yasalar ve yönetmeliklere bakarak gereğini yapanz. Benim için önemli olan mevzut, yasa ve y önermeliktir. Şu anda bana intikal eden bir şey yok. Eğer ilçeye gehnişse onlar bugün-yann bize intikal ettirirler. Biz de yasalar ve y önetmelikler kapsamında konuyu inceletiriz'' dedi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Türkiye'de olduğu gibi Almanya'da da çeşitli kentlerde faili meçhul cina- yetlerde yitirdiğimiz aydınlan anıyo- ruz. Uğur Mumcu'nun 24 Ocak 1993 yılındaöldürülmesinin üzerindentam 11 yıl geçti. Muammer Aksoy, Bah- riye Uçok, Ahmet Taner Kışlalı, Musa Anter, Doğan Öz, Abdi Ipek- çi... Daha nice kıymetli insanımızı yi- tird'ık. Onların çoğunun katilini bile bulamadık. Katilini bulduklanmızla sevinemedik. Çünkü mahkemeler katilleri serbest bıraktı. Asıl onlan öl- dürterek amaçlanna ulaşan karanlık güçlere ise hiç dokunamadık. Türkiye'den binlerce kilometre uzakta, Türkiye'den buralara çalışma- ya, yaşamaya gelen insanlarımızla her zaman olduğu gibiTürkiye'yi ko- nuşuyoruz. Augsburg Alevi Kültür Merkezi'nin davetlisi olarak Tufan Türenç, Avrupa Alevi Birlikleri Fede- Bertolt Brecht ve Willy Brandt rasyonu Genel Başkanı Turgut Öker ve Augsburg Alevi Kültür Merkezi'nin kurucularından Ali Kocakahya ile AKR CHP, yerel seçimlerve faili meç- hul cinayetleri konuşmaya devam ediyoruz. AABF Başkanı Turgut öker, Türki- ye'deki bir Alevi yurttaşın zorunlu din derslerine karşı çıkmasıyla başlayan süreci anlatıyor. Yurttaş, lisede oku- yan çocuğunun din derslerine zorla sokulmasının, inançlarına ve insan haklanna aykırı olduğunu ve bu uy- gulamanın durdurulmasını isteyen bir dilekçe veriyor. Türkiye'de ortaokul ve liselerde okutulan din dersinin, Sünniliğin Hanefi inancının propa- gandasını yaptığını belirtiyor. Lise müdürlüğü bu talebi valiliğe yolluyor. Valilik de bu eğitim biçiminin anayasada yer aldığını belirterek red- dediyor. Yurttaş, önce idare mahke- mesine, ardından da Danıştay'a baş- vuruyor. Bu başvurular da anayasa gerekçe gösterilerek reddediliyor. Iş- te bunun üzerine AABF bu insan hak- ları ihlalini, Avrupa İnsan Haklan Mah- kemesi'ne taşıyor. AABF Genel Baş- kanı Turgut öker; bu başvurularının bazı çevreler tarafindan, "Türkiye'yi AB'ye şikâyet etmek doğru değildir" gerekçesiyle eleştirildiğini söyledi. Türkiye AB'ye girmek istiyor. Top- lumumuzun çok büyük çoğunluğu da bu isteğe destekveriyor. AB'yegirmek, aynı zamanda Avrupa ülkeleriyle ba- zı ortak değerleri paylaşmak anlamı- na geliyor. Avrupa insan Haklan Mah- kemesi'nin biz de Türkiye olarak uzun yıllardan beri parçasıyız. Orada görev yapan hukukçulanmız var. Yani o mah- kemeyi biz de kabul etmiş ve uygula- malarına ortak olmuşuz. Strasbourg'daki Avrupa Konseyi bi- nası içinde Avrupa İnsan Haklan Mah- kemesi'nin de binası yer alıyor. Türki- ye, çok eski yıllardan beri Avrupa Kon- seyi'nin üyesi. Bu kadar iç içe oldu- ğumuz, Avrupa'nın ortak hukuk değer- lerini oluşturan bir mahkeme, birçok ülkede iç hukuk yollannı tüketen insan- lann başvurduğu son umut kapısı olu- yor. Buna neden itiraz edilir ki? • • • Bu yazıyada sizlere Augsburg'da gezdiğim iki sergiyi de anlatmak is- tiyorum. Augsburg belediye (hükü- metle aynı şey) binası içinde ünlü Al- man tiyatro yazarı, şair Bertolt Brecht'in yaşamını anlatan bir fo- toğraf sergisini gezdik. Brecht, Augs- burg doğumlu. Kendi kenti, onunla övünüyor. Brecht komünist. Uzun yıl- lar Doğu Almanya'da yaşadı. Nâzım Hikmet'in durumuna benzer bir du- rumu var. Ona hangi Alman "hain" der ki! Willy Brandt'ın yaşamöyküsünü (1913-1992) anlatan sergi de etkile- yici. Orada yüzlerce görüşmenin, bir uzun dönemin fotoğraflannı görüyor- sunuz. Son 50-60 yılın ünlü siyasetçileri, bilim insanlan var bu fotoğraflarda. Bir Türk politikacısı bu fotoğraflarda yer almıyor. Hiçbir önemli dünya ola- yında bir Türk politikacısı öne çık- mamış. Kadermi, üzülecek birbaşa- nsızlık mı? GLOBALpOLÎTtKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Çüpüme ve knparatorluk Roma Imparatorluğu her gittiği yere, toplumsal, ekonomik düzen, yeni ve daha gelişkin bir kültür götürerek genişledi. Ihtiraslı, ama akılsız diktatör- lerin, açgözlü senatörlerin elinde çökmeye başla- yana kadar... Bush'un Amerika'sı Roma değil. Aksine, o kü- resel hegemonyasının ekonomik, kültürel ve gide- rek de etik temelleri zayıflamaya başladığı için elin- deki rakipsiz şiddet araçlanna dayanarak konumu- nu korumaya çalışan bir devlet. Bush-neocon eki- binin imparatortuk atılımı bir gelişmenin değil, çü- rümenin ürünü; üstelik, çok büyük bir olasılıkla ba- şarısızlığa rnahkûm, Michael Mann'ın Incoherent Empire (2003) (iç tutarlılığı olmayan imparatorluk) başlıklı kitabında ileri sürdüğü gibi, kaba, bir mili- tarizmden öteye geçemeyecek bir macera... Bu çü- rümenin pis kokusunu alabilmek için jeopolitik uz- manı olmak da gerekmiyor, günlük gazetelere şöy- le, kabaca bir göz atmak yeterli. 'Zalim bîr ay' Ocak "zalim bir ay" oldu Bush yönetimi için. Muhafazakâr bir araştırma kurumu olan Carnegie Endowment for Peace'in, yayımladığı aynntılı bir rapor, savaştan önce Saddam Hüseyin'in acil bir tehlike oluşturmadığı sonucuna ulaştı. Bir başka, rapor daVVashington Consensus'ınüçüncüsaca- yağı IMF'den geldi. IMF'ye göre ABD'de "bir ön- ceki 10 yılın tüm kazanımları kaybedilmiş, bunla- rın yerini ne zaman kapanacağı belli olmayan bir bütçe açığı almıştı"... ve " ABD'nin büyük mali açı- ğı dünyanın geri kalanı için bir tehlike oluştunıyor- du". IMF'e göre sorunlann kaynağında savaş har- camalannın büyük payı vardı.. Bu ne biçim imparatorluk, "hem sahtekâr, hem hazinesi tam takır" diye düşünürken, Bush yöne- timinin ilk Maliye Bakanı O'Neill'in açıklamalan geldi. 11 Şubat'ta CBS televizyonundaki bir prog- ramda, O'Neill, kendi dönemindeki Milli Güven- lik Konseyi toplantılarında yaşadıklarına atıfla "Bush daha 11 Eylül'den önce Irak'ı işgal et- meye kararlıydı, bir bahane anyordu" dedi. Böy- lece, ilk kez bu kadar içeriden, bu kadar üst dü- zey bir bürokrat "Kitle Imha Silahlan" iddiasının as- lında bahane olduğunu açıklamış oldu. Bu da yet- medi, Bizzat Bush yönetiminin savaştan sonra Irak'a "Kitle Imha Silahlannı" bulması için gönder- diği yaklaşık 3000 uzmanlık heyetin başkanı Da- vid Kay, "Irak'ta kitle imha silahlan olduğuna inanmadığını" açıkladı (CNN). Derken, 25 Ocak günü, Vietnam Savaşı'nın miman olarak bilinen Robert MacNamara sessizliğini bozarak Kana- da gazetesi Globe&Mail'e Irak savaşı üzerine ver- diği demeçte "Etkimizi yanlış kullanıyoruz" de- dikten sonra ekledi, "Yaptığımız yanhştır. Ahla- ki olarak, siyasi olarak, ekonomik olarak yan- hştır!" Kan, tecavüz ve para.. Siyasi maceralann faturasını her zaman sıradan askerieröder. KatledileniO.OOO'denfazlalraklıbir yana, ABD askerlerine de aynı şey oluyor! Bu gü- ne kadar 530 ABD, 100'e yakın koalisyon askeri öldü. Yaralıların sayısı 3000'e ulaştı. Üç asker ka- yıp. Bunlaraek olarak The Observer, yalnızcage- çen ay, 600 ABD askerinin, psikotojik sorunlardan dolayı Irak'tan çekildiğini bildiriyor. Irak'taki ABD askerieri arasında intihar oranı da ordu ortalama- sı olan 100.000'de 10.5'ten, 13.5 yükselmiş. Üs- telik bu intiharlar, 1 Mayıs'tan sonraki toplam ölü sayısının yüzde 7'sine ulaşıyor. Ve nihayet, Den- ver Post gazetesinin 25 Ocak'ta bildirdiğine gö- re, ordu içinde tecavüz olaylandayaşanıyor. Irak'ta 37 kadın asker, bu nedenle halen psikolojik teda- vi altında. Silah arkadaşlarına tecavüz edenlerin, işgal ettiği halkın kadınlarınayapabileceklerini dü- şünmek bile kâbus. Bu sırada gazeteler, Bush yönetiminin, bir Ku- veyt fırması (bu firma kitle imha silahlan teknoloji- si ticaret de yapıyormuş-The Moscow Times 23/01) aracılığıyla Irak'a fahiş fiyatla petrol getire- rek 61 milyon dolar haksız kazanç sağlamakla suçlanan Halliburton'a(Chaney'in fırması) Irak'ta 1.2 milyar dolarlık yeni kontrat verdiğini yazıyordu (Associated Press 16/01). Böylece kimileri ölü- yor kimileri de milyarlarına yenilerini ekliyor, ABD hegemonyası çürümeye devam ediyor... Michael Mann kitabının önsözünü "Kılıçla ya- şayanlar, kılıçla ölür" özdeyişini anımsatarak biti- riyordu. Bundan benim de hiç şüphem yok, ama bu arada olacak olanlar beni korkutuyor... "Cezaevindeyim, gelemem' Zana'danPatCox'a teşekkür mektubu ANK\R\ (Cumhu- riyet Bürosu) - Ankara Nİerkez Kapalı Ceza- evi'nde tutuklu bulunan Leyla Zana. Avrupa Par- lamentosu Başkanı Pat Cox'a yazdığı mektup- ta, "AB ile üyeük müza- kerelerine başlamış bir Türkrye'de hıtsak/tutuk-' lu olmayı, AB kapdan- nm kapankhğı ya da AB değerlerinden giderek uzaklaşan bir Türki- ye'de özgür olmaya ter- cih ettiğimi önenile be- lirtmek isterinrT dedi. Zana, AP Başkanı Cox'un29Arahk2004 tarihinde yapılacak "AP- 2003 Saharov Düşünce Ozgürlüğü" ödül töreni davetine, mektupla ya- nıt verdi. Zana mektu- bunda Cox' a daveti için teşekkür etti. Zana, tö- rene gelmeyi ve katıl- mayı istediğini, ancak cezaevinde olmasmın bu istemi gerçekleştir- mesine olanak tanıma- dığuu anlattı. A\Tupa Parlamento- su'nun davalannı yakın- dan takip etmesi nede- niyle teşekkür eden Za- na şöyle dedi: "Davanın hükümetin genel olarak Kürt soru- nu, demokrafikleşme, AB ile Uişkiler ve hatta Kıbns sorununa ilişkin behrlediği genel konsep- tin bir parçası ve siyasi olduğunun ildnci yargı- lamada açığa çıknğma inamyorum. Bizler her şeye karşm davayi hu- kuk zeminine çekmek- ten\azgeçmeyeceğiz.Bu yılın sonunda AB'nin Türkiye'ye vereceği ke- sin müzakere tarihi, ya- şanmaktaobn ükanma- yı açarak AB karşıtJa- rmın da direncini lara- caktır. Ancak beürsizli- ğin sürmesiyada müza- kareperspektifınmerte- lenmesi Türkiye'yi ve dolayısıyla bölgeyi bir kaos ortanuna sürükle- yecektir. Konuyla ilgili kaygı ve hassasiyetimi özellikle \nrgulamak is- terim."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear