Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2003 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOVSAL
Yarışta Çarçur
SÜREYYA olayı derslerle dolu; yanm kalmış
beklentıler ve tam anlatılamayan üzüntüler
sayfasını temen çevirmemek gerek. öyle bır olay
ki, ulusça ortak kusurlarımızı ve zayıflıklanmızı,
insanlarmzın eksik yanlarını olanca açıklığıyla
ortaya kcymakta.
Bir kere, belli biralanda başından beri dikkat
çekmesi gereken bir olay, ancak çok yüksek
düzeye gelince o alan için gerekli ulusal politikalan
düşündürüyor hepimize. Eğer Çankın'dan böyle
bir yetenek çıkabiliyor ve onun varlığı ancak
uluslararası şampiyonluklar dolayısıyla gündeme
geliyorsa durup düşünmemiz gerekmez mi?
Kıyıda köşede kalmış başka yetenekleri bulup
seçmek \e yetiştirmek için etkili ve yaygın bir
okul sporu sistemi kurabildik mi?
O yetenek, rastlantı sonucu özverili bir
yetiştiricinin elinde parlamaya başlamış ve birkaç
da "sponsor" bulmuşsa, bu durum o konuyu
bir ulusal hedef haline getirmek ve çeşitli
uzmanlıkları birleştiren bir ekip kurup antrenman
tekniği ya da yarışma taktiğinden sağlığa kadar
atletizmle ilgili bütün konulardaki ortak aklı aynı
hedefin hızmetine vermeye engel midir?
Siyaset, sanat, futbol ve basketbol
alanlarındaki medya ölçüsüzlüğü, Süreyya
dolayısıyla şimdi de atletizm alanına sıçramış,
abartma, cazgırlık ve vaktinden önce ötme
hastalığı oraya bile bulaşmıştır. Seçim
kazanmadan iktidar, evrensel yapıt ortaya
koymadan deha, maç oynamadan kupa sözü
etmek ile yarış koşmadan şampiyonluk sözü
etmek arasında ne fark var?
Tek kişi ya da takımla bu çeşit ortak
şişinmelerin, asıl yarışacak kişiye ya da
oynayacak takıma moral vermek yerine, gereksiz
gerilim yarattığını ve tersine teptiğini anlamak
çok mu zordur?
Üstelik, bunca beklenti yaratılmışsa, o zaman
da "Ikincilik kazandık" gibi sahte teselli sözleri
etmeden, "Şampıyonluğu niçın kaçırdık?" diye
sormak, hattâ ele geçmiş fırsatı çarçur edişte
medya abartısının payını aramak gerekmez mi?
Olay, bilinen bir ortak kusuru bir kez daha
açığa vurmuştur: lyice düşünüp taşınmadan
davranma ve öne çıkma merakı. Öyle bir tutku
ki, belki iyi niyetli olan tutumlan bileterssonuçlara
ve kötü görüntülere sürükleyebiliyor.
Şampiyonluk koşusunda bulunmak için
başbakan ya da muhalefet lideri sıfatıyla ta
Paris'teki tribüne koşmanın gerisinde herhalde
"atletimize moral verme" niyeti yatmaktaydı.
Ama, acaba aynı davranış ve bunun medyaya
velveleli yansıması Çankırılı genç kızı büsbütün
gerilimli yapmamış mıdır?
Kimilerinin bunu "show merakı" diye
yorumlaması, hele şampiyonluk beklentisi
gerçekleşmeyince içte ve dıştaki birilerinin için
için sevinmesi de işin cabası değil midir?
Türkiye'de Sol, Tiyatroda Rol -1
Bizim yeni-solcularımız da ikircik içindeler: Önceleri •'Amerikan
emperyalizmi"ne karşı çıktıklan için solcu sayılıyorlardı, bugün "Amerikan
emperyalizmi"nin sözcülüğünü yaptıklan için kendilerini solcu sayıyorlar.
Bir zamanlar dini toplumsal gelişmeye engel sayıyorlardı, şimdi toplumsal
gelişmeyi önleyecek bir şeriat düzenine özgürlük istiyorlar.
Prof. Dr. Mehmet YALÇIN Dokuz Eylül Üniversitesi
ankcum " ttnet.net.tr
U
nutturulan sol kavramı: Burada
sol kavramını bilimsel ya da ta-
rihsel bir yaklaşımla ele alacak
değilim. Nice bölüntülere (frak-
siyonlara) yol açrruş değışik yo-
nımlarmdan herfıangi birini öne çıkarmak ama-
cında da değilim. Yaşadığımız koşullarda "aşı-
n" ve "ıhmh" sol arasında, aynşmalara yol aça-
bilecek birtakım göreceli ölçütlerle oyalanma-
yı anlamsız buluyorum. Bölünmeden çok. be-
lirli bir ortak paydada birleşmeye yönelmek
için, solu; us temeline dayalı. öncelikle emek-
ten yana, paylaşımcı, özgürlükçü, bağımsızhk-
çı, kültür ve ınanç sömürüsüne karşı, uygar ve
kalkınmış bir toplum yapısını amaç edinen bir
eğilim ve uygulamalar bütünü diye tarumlaya-
biliriz. Kuşkusuz kj bu, kıtaplardan alınmış ya
da kitaplara geçecek eksiksiz bir tanım değildir
ama. sola aykın öğeler de içermiyor.
Yayılımcı (emperyalist) ve sömürücü güçle-
rin giderek artan etkisiyle sol adrna ipin ucunu
iyice kaçırdığımız şu son yıllarda "Marksizm''
ya da "komünizm" adının iticiliğine ya da çe-
kiciliğine kapılmanın da gereği yok. "Sol" söz-
cüğünün siyasal bir içerik kazanmasından ön-
ce de. komünizm kuramırun gelişmesinden ön-
ce de yukandakı tanıma uygun bir toplumsal öz-
lem yaşanagelmıştir ve belkı de insanlık tarüû
kadar eskidir.
Özellikle günümüzün hiçbır engel tanıma-
yan haksızlık ve soygun düzeninde. sol kavra-
mının eskiliğınden ya da çağdaşlığından söz et-
menin bir anlamı yok. Çünkü, insanlık durumu-
nu etkileyen olaylar değişmedikçe, ınsan yaşa-
mına iüşkin kavramlar da değişmez. Tarihın her
döneminde öne sürülen şu eskiük/cağdaşbk iki-
lemi, çoğu kez sozde yücelticı ama gerçekte an-
lamsız değerler üretıp pazarlamak ve insana öz-
gü temel değerleri unutturmak ıçın kullanılmış-
hr. Sömürii düzenınde varsıl yoksulu ya da baş-
ka deyışle güçtü güçsüzü baskı altında tutmuş
ve kullanmıştır hep; çünkü zajıf. yaşama şan-
sıru güçlünün himmetinde görmeye zorlanmış
ve alıştınlmıştır. Bu ilışki bıçimi hep sürekü bir
gerilime dayandınlmıştır. Hemen boyun eğer-
sen kurtulursuıu gecikirsen yanarsm!
Yayıluncı Batı'nın bize yapüğı da tamı tamı-
na budur. Oradan artarak gelen basküar sonu-
cunda ülkcmiz bütünüyle sağa kaymış dunım-
da. Sözde demokratikleşme ve çağdaşlaşma adı-
na, egemenJiğimizden ve bağımsızlığımızdan
vazgeçmeye zorlandık. Sankı kendilen, bunlar-
dan ödün veriyonnuş gibi!.. Bağımsızlığın öne-
mini unutup yakayı ele verdiğimizden beri uy-
gar bildiğinıiz Batıvla itişkilerimiziıı içeriği hi-
ce beürginleşti: Onlar sömüren, biz sömürülen;
onlar sınava çeken, bir sınava çekflen_ Böy lesi-
ne büyük bir pazar oluşturan bir ülkenin güçlü
ve bağımsız kalması işlerine gelmezdi de ondan.
Bir toplumu zayıf düşürmenin, kendilerine
bağımb kılmanın ve kulJanmanın yöntemi de bel-
lidir: Bilinen kültür yapısıyla derin güdülerine
ters düşecek öcüler yaratmak ve onlara karşı ko-
ruyucu kıhğına girerek kullanmak!.. Önce, din-
sizlik ve aile içi çarpık cinsel ilişki anlayışına
indirgenen komünizm. "dini imanı ve namusu
uğruna canını verebüecek" yapıdaki ınsanımı-
zuı gözünde tartışılmaz bir korku nedeniydı ve
çok da işe yaradı. Bu öcü bitince. bu kez de
"vatanm bir kanştoprağı içincanınıverebflecek"
aynı insanlann karşısına bölücülük öcüsü dikil-
di. Ama tavşana kaç, tazıya tut diyerek: zaman
zaman da tuzaklar kurarak. şantajlar yaparak...
Öyle bir dunıma geldik ki kendi istencimiz-
le kendi adımıza bir karar alamaz. alsak da uy-
gulayamaz olduk. Kendimiz için ne yapmamız
gerektiğini başkalan söylüyor; biz ona uyarsak
başanlı sayılıyoruz.
Bu durumu bir çağdaşlık gibi gören sözde
solculanmız da, sağcı yönetimleri "temekfcyan-
hş bir yol tuttuidan" açısından değil, "becerik-
siz" olduklan için eleştiriyorlar: "Bu yolda biz
sizden daha başano ohıruz" anlamında, yalnız-
ca solculukla değil, ayn bır parti olmakla bile
çelişen bir tutumun dışına çıkamıyorlar. Hele de
sol değerler söz konusu olduğunda...
Türkiye'de Batı'ya karşı sesini yükseltebilen
sol partilerimiz de var. ama muhalefetteyken
yapıyorlar bunu, çünkü bizim parti politikala-
nmız genellikle muhalefette geçerlidir. tktida-
ra geldiğinde hepsi de Batıcı ve özellikle de
Amerikancı olmak zorunda: Bundan dolavı uy-
gulamada "uiusal solcu"muz Ecevit ile "antisi-
yonist dincimiz". Tayyip arasında hiçbir a>Tim
yok. Üstelik aralannda Fethullah Gülen. gıbı
ortak bir sömürii nesnesı de var!
Yabancı yatmmlara güvenerek üretim yerine
borçla vaşamak zorunda kaldığımız için yok-
suJlaşok. AJınan borçlar da yoksula \ ansuru\or.
Halkın yönetenfcre güveni ve yurtsevertik duy-
gusu sarsılnnşür. Eğer birazcık bağhhk görün-
tüsü varsa. o da çıkarcı dalkaMikluğuna ya da
bağnazhğa dayanmaktadır.
Duzeylenne ımrendığımız ve boy ölçüşme-
ye kalktığımız ülkelere göre giderek daha çok
yoksullaşırken, sayguılığımız da o ölçüde azal-
dı. IMF'ye el açmalanmız ve her dediğinı yeri-
ne getirmemız apaçık ortada iken "\bksulun onu-
nı ohnaz" diyor Amerikalı. "Borçhı,yalancıdan
daha aşağdık bir duruma düşer" diyen Benja-
min Franklin ın bu sözünü, sömürgeleri özgür-
leştirme değil. yeni onursuz sömürgeler yarat-
ma yönünde kullanıyor. "Ben zenginise\erinı"
diyen adam da Türkiye'de cumhurbaşkanlığına
kadar yükseliyor.
Sam .\mca bize yönelik tasanlannı ya "en gü-
venilir dostumuz ve stratejik ortağmuz" olarak
ya da gerektığinde parmağını gözümüze doğ-
rultup "Sakm haaa!" diyerek yapıyor.
Irak'a saldırırken ve Kuzey Irak santajuıı ya-
parken. bunu yeterince ortaya koymuşrur. Ar-
tık olayı anlamazlıktan gelen kalmış mıdır. bil-
mem.
Kuresel dönuşümde 'yeni sol' dayafması:
A\Tupa ve Türkiye'de sol kavramı. özellikle
de "sol" sözcüğü, milyonlarca insanın öteden be-
ri kendi kimliğine yaİaştırdığı bir kişilik göster-
gesidir, vazgeçihnez bir etikettir. Yaşam biçimı-
ni ve sınıfinı çoktan değiştirmiş birçoklan ken-
dilerine bu nitelemeyi yakıştınr ve "sağ"dan
nefret eder. Böylesine sana! bir solculuk. bir
spor takımını tutmaktan daha anlamsız bu- du-
ruma gelmiştir. Halk yaranna işleyen kurumlar.
özelleştirme adına yok ediliyor; vurgunculuk,
soygunculuk ve hortumculuk yasallaştınlıyor
ya da rvedi yasalar çıkanlarak bağışlanmalan sağ-
lanıyor. "Tersiyapıhrsa, bütün duyarhdengeler
bozulur, batarsuuz" diyorlar. Oy sa öyle yap-
madığımız için batıyoruz. Böylece solun aya-
ğım bastığı bütün dallar kesildikten sonra, AB
"smırsz" birözgürlük öneriyor, Türkiye'de TKP
bile seçimlere girebiliyor artık!..
Ama süreklı biçimde kendilerine kahlmamı-
zı hem özendirecek hem de önleyecek ikilem-
ler yaratarak: Örneğin AKP konusunda, arala-
nndan kimileri parti başkamna millefvekıllığı
ve başbakanlık veımediğimiz için bizi "antide-
mokratik"sayı\or. kimileri de. "Islamcı bir
parti" ıktidara geldi diye .\B'ye giremeyeceğı-
mizi anlatmaya çahşıyor. Kunileri bizi laik ya-
pımızla bütün Islam dünyasına örnek gösteri-
yor, kimileri de sözde din özgürlüğünü kısıtla-
yan (!) Kemalizmin AB ölçütlerine ters düştü-
günü savunuyor. Oysa buna yönelmenin en bü-
yük dayanağı olarak görüyorduk Kemalizmi ve
laikliği! Bizim yeni-solculanmız da ikircik için-
deler: Önceleri "Amerikan emperyalizmTne
karşı çıktıklan için solcu sayılıyorlardı. bugün
"Amerikan etnpenaBzmi"rıuı sözcülüğünü yap-
tıklan için kendilerini solcu sayıvorlar. Bir za-
manlar dını toplumsal gelişmeye engel sayıyor-
lardı, şımdı toplumsal gelişmeyi önleyecek bir
şenat düzenine özgürlük istiyorlar. Dil ve kül-
tür aynmını eskiden birer "üsryapı" sorunu ola-
rak görü> or ve "emek-sennaye" arasındakı "di-
ke> çefişki"\i öneçıkanyorlardı. şimdi yenı sol'u
belirleyen öncelikli savunma konusu yapıyor-
lar. -Bağımsız Türkiye!" haykırması eskiden
solculuk göstergesiydi. şımdı tutuculuk.
Devlet kavramından, özellikle de Türkiye
Cumhuriyeti De\1eti'nden açıkça nefret edi>or-
lar! Toplumsal kışıliğimizden ve savaşım gücü-
müzden v enlecek daha nice ödünlen. kendi an-
ladıklan "u)'gardüm
ı
a"ya kahlmanın olmazsa
olmaz önkoşulu sayıyorlar.
Cçüncü Dünya'nın yoksul ülkelerini hor gö-
rüyorlar. Bu ne biçim solculuksa!
PENCERE
BozacıımŞatudiŞıracı...
Takıyye günümüz Türkiyesi'nde, toplumun si-
vil asker kesimlerinde, siyasette ve medyada sü-
rekli tartışılan önemli bir konu...
Kuran'ın "Nahl Suresi" 16'ncı ayetinde diyor ki:
"Gönlü insanla dolu olduğu halde -zoraltında
olanın dışında- inandıktan sonra Allah'ı inkâr
eden, gönlünü kâfiriiğe açanlara Allah katından
gazap vardır, en büyük azap onlar içindir."
Demek ki "zor altında gönlünü kâfiriiğe açan-
lara" Allah katından gazap yok!..
Nitekim Islam Ansiklopedisi'nin "tak/yye"mad-
desinde şöyle yazıyor:
"...gizlemek manasında olup, mecbuhyet veza-
rar tehdidi karşısında dinin icaplanndan muafi-
yetiçinkullanılan tabirdir. Bizzatpeygamber(...)
zahiren (görünüşte) imanın inkânnı, müşrikleıie
dostluk kurmayı ve haram edilmiş yiyeceklen'n
yenilmesini caiz görmek suretiyle dini ıstırap un-
surundan kurtulabilmiştir. Bu bakımdan müsa-
maha Müslümanlığın bütününe şamildir."
•
Daha önce bu köşede yayımlanan takıyyeye iliş-
kin bir yazıma medya köşelerinde yanıtlar verme-
ye çalışanlar oldu; bu doğaldır, AKP'nin avukat-
lığını üstlenmiş olanlann görevleridir; ancak, bu
girişimler takıyye sorununu çözmüyor, tersine
kuşkuyu artınyor; çünkü bozacının şahidi şıracı
oldu mu güven vermiyor...
AKP değiştim diyor..
Takıyye mi yapıyor?..
Erbakan'ın rahle-i tedrisinde yetişmiş Recep
Tayyip takıyyeci mi?.. Üç beş yıl önce "Minare-
lersüngümüz I Kubbelermiğfehmiz I Camilerkış-
lamız I Müminler askerimiz..." diye nutuklar atan
RTE için savunmanlık yapan gazeteciler de Islam-
cı eğilimleriyle tanınıyorlarsa tut kelin perçemin-
den...
•
AKP geçenlerde bir kitap yayımladı; önsözde
Recep Tayyip diyor ki:
"- AKP siyaset felsefesini muhafazakâr de-
mokrasi olarak bel/rlemiştir."
Kitabın 114'üncü sayfasından bir alıntı:
"Islamın politika düzeni tevhit akidesine daya-
nır ve insanlann eşitliği, kanunun üstünlüğü, in-
san haklarının, azınlıklannki de dahil olmak üze-
re korunması gibi esaslar üzerinde yükselir."
Islamda kölelik vardır, kadın ikinci sınıftır; Isla-
mın politika düzeninin insan haklan üzerinde yük-
seldiği iddiasını AKP'nin kitabına aktarmak, ya-
şadığımız çağda hiçbir Müslüman ülkede insan
haklan ve demokrasi olmadığını bilenler arasında
ancak gırgır anlamı taşır.
•
Takıyye Islamda var, Hıristiyanlıkta yok; Avru-
pa'da bir iktidar partisi için "Takıyye yapıyor mu?"
diye bir tartışma olur mu?..
Bizde ise bu tartışmayı gündeme getirmeyen
medya ya da siyaset erbabı yok gibi...
bavulunu ve kafanı topla
goldendrum'a uçuyoruz!
Yeni Avrupa'nın
Portoroz ^ T ^
Piran
Koper
5-10Ekim
2003
TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ
2003 SEDAT SİMAVİ ÖDÜLLERİ
9 dalda verilecek ödül tutan net 9.000.000.000 liradır. Ödül 9 dalda eşit olarak paylaştınlacaktır.
Kişüer: kendileri aday olabilecekleri gibi, öğretim kurumlan. mesleki kuruluşlar, Sedat Simavi
Ödülleri Ön Araştırma Kurullan ve kişilerce de aday gösterilebilecektir.
GAZETECILIK I RADYO • TELEVIZYON
Gazelecılık ödulü ıçın kışıler;
yorum, haber. röportaj, dızi
yazı. sayfa düzenlemesı, haber
foıoğraf!an, kankatür gıbı son
bır vıl ıçınde basılı kıtle
ıletışım araçlarında \a>ın-
[anmış güncel eserlerle aday
olabılırler
SEÇlCt KURUL:
Kenan AKIK
Melıh AŞIK
Kecatı DOöRU
Oka> GÖNENSrN
N'aılGÜREU
Fehmı KORU
\
r
ahap MUNYAR
YalçınPEKŞEN
Se\kın TÜRESAY
Bu bölûmde radyo ve teievızyon
dallarına ayn ayn ödül venlecek-
tır. Radyo ve teievızyon ıçın ha-
zırlanmış ve son bır yılda yayın-
lanrruş bûtûn programlar (tek ve-
ya dızı olarak) ödüle aday göslen-
iebılır. Vayın!anan teievızyon
eserlermm yönetmenlerı; Radyo
dalında ıse yayınlanan eserlerın
y3pımcı. yazar ve yönetmen-
ierınden bın aday olabıldıjı gıbı.
bırhkıe de aday olabılırler.
SEÇİCİ K I R L L :
Cem AYDIN
Prof Dr. Yıknaz BCYÜKER5EN
Cengız ERDtL
Prof. Dr. Suat GEZGlN
Zıya ÖZTAN
Şakır SOTER
HıfzıTOPUZ
Prof. Dr Nuıçay T C R K O G L U
Yücel YENER
EDEBIYAT
Şıır, öykü, roroan, oyun. anı,
gezı. deneroe. eleştın, araştırma
\e edebıyal tarıhı türûndekı
eserler katılabılır. Aday göste-
rılecek kıtaplann, son bır yıl
ıçınde yayınlanmış olması ge-
rekır. Basılmamış eserlerle de
ödüle katıbnabılır. Tek bır şur.
tek bır öykü veya tek bır dene-
me ile ödüle başvurulamaz.
SEÇtCl KURUL:
Fûsun .\KATLI
Eray CANBERK
Prof. Dr. Cevat ÇAPAN
Senuh GÜMÜŞ
Dogan HIZLAN
UgurKÖKDEN
Hilmı YAVüZ
SOSYAL BILIMLER
Sosyolojı. sosyal psıkolojı.
anlropolojı, siyaset bılımı,
sosyal politika. sosyal ıstatıstık.
bulcuk. ıkrısat. tanh dallannda
bilimsel çalış^na yapan adaylar
katılabılır Çalısmaların
TOrkıye'nın sorunlarıyla ılgılı
olmalan tercıh edılır. Yayınlan-
mamış eserlerle de ödüle aday
olunabılır.
SEÇİCİ KURUL:
ZaferATAY
Prof Dr. Toktamış ATEŞ
Prof. Dr. Taner BERKSOY
Prof. Dr. M. Sem* GEMALMAZ
Prof. Dr. Emre KONGAR
Prof.Dr. Ioaıra KUÇUR,^DI
Prof Dr Ahmet MUMCU
Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL
Umuı T.->ıLU
FEN BILIMLERI I SAGLIK BILIMLERI I GORSEL SANATLAR
Fızık. kımya, matematık, je-
olojı. bolanık, zooljı. astrono-
nu. gıbı fen bılımjen dalların-
dan bırınde önemli bır bulu$u
gervekleçııren > a da araçîirma
ve çalışmalarıv la bu bılımlenn
evrensej geUşmtsuıe katkıda
bulunan adaylara açıktrr. Ya-
vınlanmı^ monografık ıncele-
meler ve do^entlık tezlerı ödü-
le aday olabılır.
SEÇlCt KURUL:
Prof Dr. Yusuf AVCI
Prof. Dr. Avadıs HACTNLrYAN
Prof Dr. Mıthat DEMEN
Prof Dr. Berül KIRDAR
Prof. Dr. Zeynep İken ÖNSAN
Prof Dr. Erdoğan ŞUHUBI
Prof Dr. Ergün TOĞROL
Tıp, eczacılık. dı$ helamlıgı gı-
bı ınsan saglıgıyla ılgılı alanlar-
da önemli bır buluşu gerçekleş-
tıren ya da araş,tırma ve çaüş-
malarıyla bu bılımlenn evren-
sel gelışmesıne katkıda bulu-
nan adaylara açıktır. Başvuru-
lara. "Sagllk Bilimleri Ödülü
B»$vurtı Fortnu" eklenmeüdir.
SEÇİCİ KURIX:
Prof. Dr. Korkmaz ALTüG
Prof. Dr. Orhan ARJOĞLT
Prof. Dr. Turgay ATASO
Prof. Dr. Haij] BAHÇECİOGLU
Dr. Gürbüz BARLAS
Prof. Dr. Ergın SENCER
Prof. Dr. M. Şükrü SEVER
Prof. Dr. Yücel TANGCN
Prof Dr. Sedat TAVŞANOGLU
Son bır yıl ıçmde resım. hey-
kel. seramık. gravür, grafık sa-
nallan alanında. yurt ıçınde ya
da yurt dışında bır sergı ger-
çekleşiırmış sanatçılar ve>a
tüzf 1 kışıleT aday olabılır ya da
gösterılebıhr. Baş\ıınılara en
az 10. en fazla 20 adet kaset-
lenrnıs. 35 mm.'Uk dıa veya ay-
nı sayıda renklı fotoğraf eklen-
melıdır.
SEÇlCt KITOJL:
Prof. Benl ANILANMERT
Semüı BALCIOĞLU
Prof. Neş/eERDOK
Mehmet ERGÜVEN
Prof AlıTeomanGERMANER
Prof FevaKARAKOÇ
Prof Kava ÖZSEZGıN
Ödül, sporun her dalına açıkiır.
Son bır yıl ıçınde ülke çapında
ve uluslararası alanda üstun
basarı saglamuj olan sporcuya,
takıma veya bır spor adamına
verılır. Her branşta mıllı
takımlar, kulüp takımJan aday
olabılır Amatör sporcuların
başanları öncelikle dıkkate
alııur.
SEÇlCt KURUL:
Orhan AYHAN
Togay BAYATLI
OnurBELGE
Şenes ERZIK
Artıla GÖKÇE
Dogan KOLOGLU
Cüneyi E. KORYÛREK
Necmı TANYOLAÇ
Ş
Sedat Sunavı Odüllen'ne aday olabılmek ıçın Türkıye Cumhuriyeti vatandaşı olmak zorunludur.
* Fen ve Sağlık Bıiunlerı dallannda eserlenn son 5 yıl ıçınde (01.10.1998 - 30.09.2003 tanhlerı arasında), dığer dallarda ıse son bır yıl
ıçınde (01.10.2002 - 30.09.2003 tanhlen arasında) yaytnlanmış, gerçekleştınlmış veya sergılenmış olması gerekmektedır
* Klasık ders kıtapları. lısans, lısansüstü ve doktora tezlen ılc bunlara dayalı makaleler; daha oncc ulusal yanşma ve ödüllendırmelere
katılmış eserler, dsrece almış olsun veya olmasrn aday olamaz.
* Adaylar bir dalda ve bır eserle başvurabılır.
* Kolektıf çalışmalaı. ödül yönetmelığındekı ılgılı maddeye uyulmak koşuluyla aday olabılu".
* Ölmüs kişiler aday gösterılemez. Adaylık ıçın başvurmuş veya adaylığı ılerı sürûlmüş bır kışı adaylıktan sonra ölmüş ıse,
değerlendirmej'e aunır, kazanırsa ödül rutarı yasal mirasçılanna ödenır.
* Belırlı yazılı eserlerle (Fen ve Sağlık Bilımlen ödüllerinde yayınlanmış olmalı) ödüle başvuracak veya aday göstenlscek kışımn, bu
eserlenndcn basılmış ıse. (Edebiyat ve Sosy'al Bılımler ûdüHennde) Jcıtap olarak, değil ıse, ıkı aralıkl/ olarak daktıloyla ya da
bılgısayarla yazılmış ve çoğaltılmış, Sağlık Bilimleri, Sosyal Bılimler ve Gazelecilik Öcüllennde 10: Fen Bilımlen ve Edebıyat
Odullerînde 8 adedının; Teievızyon Ûdülünde 1 adet BETACAM kasetın. Radyo ödülünde 10 adet ses bandmın. /Görsel Sanatlar
Ödülünde 8. Spor. Radyo ve teievızyon Ödüllennde 10 adel bılgı yazısının. aynca Görsel Sanatlar Ûdülünde dıa veya fotoğraflarm)
ktşının aynı sayıda özgeçmış yazısı ve 2 adet vesikalık fotoğrafı ile bırlıkte Ûdül Sekreterlığıne göndenlme^ı gerekır.
* Fen. Sağlık ve Sosyal Bılımier dallannda yabancı dılde yayınlanmış, eserle de başvurulabılır Bu durumda eserle beraber çalışmayı
tam olarak anlatmak kaydıyla en fazla 5 sayfalık Türkçe özetının de veıılmesı gerekır.
* Gazetccılik. Radyo ve Televızyon dallannda, aday kışınin ve esennın Türkiye Gazeteciler Cemıyetı Türkiye Gazetecılerı Hak ve
Sorumluluk Bıldırgesı'ndekı maddelere aykın olmaması dıkkate alınır.
* Adaylık için başvurma süresı 30 Eylül 2003 Salı günü saat:17.00'de sona ercr. Postadakı gecıkmeler kabul edılmez.
* Vıdeo bant (Teievızyon dalında), dıa ve fotoğraflar (Görsel Sanatlar dahnda) dışında ödül içın göndenlen materyaller ıade edılmez.
* Ödül Yönetmelığı ve Sağlık Bilimleri Odûlû ıçın "Sağlık Bilimleri Odülü Başvnru F o r m u " Sedat Sımavı Ödûllerı
Sekrelerlığı 'DderTıstenebılır.
SEDATSİMAVİ ÖDÜLLERİ SEKRETERLİĞ1 Basın Mûzesı, Dıvanyolu Cad No:84 34410 Çetnberlıtaş ,'ISTANBUL
Tel: (0212) 513 84 58 - 511 08 75 Faks: (0212) 513 84 57 - Web: www tgc org.tr E-Posta: basınmuzesıgtgc org tr