Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLUL 2003 CUMA
14 J V U L J I UJK. kultur@cumhuriyet.com.tr
Bugün Dil Bayramı. 26 Eylül 1932'de toplanan 1. Türk Dili Kurultayı'nın 71. yıldönümü
Dil düşünceninkanıdırADNAISİBÎNYAZAR
Bayramlann kökû kutsal söylencele-
re, ûrün alma şölenlerine dayanır. Töre-
ler aşına aşına, Şeker Bayramı biçimsel
ziyaretlere, Kurban Bayramı varîıkh-
nın, hiç değilse yılda bir kez yoksulu
doyurmasına indirgenmiştir. Ekonomik
dengelerin bozulmasıyla, bayramlarda
kimileri bulunduklan yerlerden aynhp
seyahat etmeyi yeğliyor, kimileri de yar-
dımlaşma duygusuyla töreleri yerine ge-
tiriyor. Bu değişim, bayramlann üretim-
sel kurumlaşmalara, toplumlararası da-
yanışmaya dönüşmesinin belirtisidir.
Cumhunyet devrimiyle, dinsel bayram-
lara ulusal bayramlar da katılmışür. Ulu-
sal bayramlann varlığı düşünsel temel-
lere dayanır. Ömeğin 23 Nisan Çocuk
Bavramı toplumun gelecek umudunu, 19
Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı gençli-
ğin dinamizmini ve başanlannı, 29Ekim
Cumhunyet Bayramı halkın yönetsel
özgürlüğünü vurgular. Atatürk ün ön-
derliğınde 26 Eylül 1932'deDolmabah-
çe Sarayı'nda toplanan 1. Türk DiK Ku-
rultayı'nın başladığı tarihin Dil Bayra-
mı kabul edilmesi de bu bağlamda 'Dil
veDüşünce BayramT olarak algılanma-
hdır.
Amaç çağdaş bir Cumhuriyet
Bu tarihten birkaç ay önce kurulan
(12 Temmuz 1932) Türk Dil Kuru-
mu'nun amacı, 'Türkçeninbflimselyol-
lardan getiştirilipözleşmesini sağlamak,
buyotdayapılacakçahşmalaneşgüdüm
içindeyönlendinnek'tir. Kurtuluş Sava-
şı"nıkazananMustafaKeınal'in,hemen
o ateşli günlenn ardından kültür ve eği-
tim alanlarındakı gelişmeleri anımsata-
rak işimizin bundan böyle başladığını
vurgulaması anlamhdır. Mustafa Ke-
mal, yalnızca savaş kazanıp düşmam
topraklanmızdan atmakla kurtuluşa ere-
ceğimıze inanmıyordu. 0nun asıl ama-
cı çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti ku-
rulması idi. Bunun gerçekleşmesi, ulu-
sal kültür ve ulusal dilin geliştirilmesi-
ne bağlı idi.
Dil, düşüncenin kanıdır. Dilini geliş-
tirememiş toplumlarda düşüncenin de ge-
lişmediği görülüyor. Dil Bayramı, ger-
çekte bir düşünce bayramıdır. Düşünce
kültürle olur. Bir toplumun kültürel var-
lığının temel göstergesi dildir. Avrupa'da
Rönesans başladığında, dinsel toplum-
dan ulusal topluma geçerken, ülkenin ay-
dınlan halka indiler, halkın dilini, düşün-
cesini inceleyip bunlan hayata geçirdi-
ler. Leibnitz. Incili Almancaya çeviren
Luther ıçin, onun, çevıriyı halkın ağzı-
na bakarak yaptığını söyler. Bu inançla
Atatürk, TBMM'nin açıhş komışmala-
1932'deldükTı
Hüseyin Caiıit Yaiçuı
Itatürk'ün asıl amacı çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti kurulması idi. Bunun gerçekleşmesi,
ulusal kültür ve ulusal dilin geliştirilmesine bağlı idi. Bu inançla Atatürk, TBMM'nin açıhş
konuşmalarında, dil konusunu önemli bir sorun olarak ele almıştır. 0, ülkesini bağımsız
kılmayı başaran Türk halkının, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtararak
bağımsız kılacağı inancında idi. Türk Dil Kurumu'nun varlık nedeni budur.
rında, dil konusunu önemli bir sorun
olarak ele almıştır. 0, ülkesini bağımsız
kılmayı başaran Türk halkının, dilini de
yabancı dillerin boyunduruğundan kur-
tararak bağımsız kılacağı inancında idi.
Türk Dil Kurumu'nun varlık nedeni bu-
dur.
Türk Dil Kurumu'nun başlangıçtaki
çahşmalanna bakınca, Cumhunyet son-
rası Türkıyesı'nde bir düşünce Röne-
sans'ına yöneldiği görülecektır. 'Ulus
devlet' kavramından gocunanlar şunu
iyi bilmelidırlerki, 'ulusal duygu ile ulu-
sal dil arasmda bağ' kurulmadan hiçbir
toplumda gelişme olamaz. Onun için
Türk Dil Kurumu, ayduüan, öğretmen-
leri seferber ederek öncelikle halkın ko-
nuştuğu dilin kaynaklanna inmiş, bu dil-
sel toplamı HalkAğandan Derteme Söz-
lüğü'nde bir araya getirmiştır. Kimıle-
rinin uydurma diye nitelediği yeni söz-
cükler, bu ana kaynağın kök sözcükle-
rinden türetme' yoluyla elde edilmiş-
tir. Bu ana kaynağı görme bilıncinden
yoksun olanlar, öz Türkçeye sözcükle-
re rahatlıkla 'uydurma' diyebilmektedir-
ler. Öz Türkçeye 'uydurma' diyenler,
bu ana kaynağı görme bilincinden bile
yoksundur. Türk Dil Kurumu, edebıyat
ve bilim yapıtlanndaki sözcükleri bi-
limsel yöntemlerle tarayıp bunun veri-
lerini Tarama Sözlüğü'nde yayımlaya-
rak yaratıcı dilin, düşünce ve duygu dı-
linın kaynaklanna inmiştır.
Yozlaşmanın kaynağı 12 Eylül
Kültürlerini 'küreseUeşme' adı altın-
da virüs gibi yayan egemen güçlerin
politikalanndan anlaşılıyor ki, bir dili
başka dillerin boyunduruğundan kur-
tarmak, nerdeyse ulus bağımsızhğını
sağlamak kadar güçlü bir direnci ge-
rektirir. Türkiye'de 19. yüzyılın ortala-
nnda başlayan ulusallaşma akımı, Cum-
hunyet Türkiye'sıyle hız kazanmış, di-
limizi Osmanlıcannı etkisinden kurtar-
mıştır. Türk Dil Kurumu. 1983'te 12
Eylülcülerce kapatılnıca, kapıda bekle-
yen Batı dillennin Türkçeyi dört bir
yandan sarmasının önüne geçilememiş-
tir. 'Coundra Land'lar gibı giyecek,
Döner King' gibi yiyecek, 'Turca' gi-
bı ıçecek adlan 12 Eylül sonrasının
ürünleridir. Tek avuntumuz, şiir, roman,
öykü, felsefe, tiyatro dilinde vardığı-
mız aşamadır. AliPüsküllüoğhı nun Oz
Türkçe Sözlüğü'ne. Türk Dil Kuru-
mu'nun Terim Sözlüklerine bakanlar,
pek çok öz Türkçe sözcükle karşılaşa-
caklardır. Türkçenin, Batı kaynaklı bir-
çok kavramı karşılayacak güçte olma-
dığını ilen sürenler, kendilerini sıkıntı-
ya sokup çalışmayanlardır. Oysa. Ziya
Gökalp in dedıği gibi. aranırsa bütünya-
bancı sözcüklere Türkçe karşdıklar bu-
lunur. Iş ki toplum, kendinı kültür alan-
lanna yöneltsin, kıtabı bir gereksinım
haline getırsin. Bugün Dil Bayramı.
Atatürkçü aydınlar, Atatürk'ün mırası
üzerine konulan ambargo kaldınldıktan.
Türk Dil Kurumu, demokratık haklan
gen verilerek özerkliğine kavuşturul-
duktan sonra. Dil Bayramı'nı gerçek
anlamda kutlayacaklardır.
DÜZELTME: 22 Eylül Pazartesi günü bu
sayfada yayımlanan Adnan Binyazar'ın
"Sol Yanım Boş Kaldı" başhklı yazısında
geçen "Mustafa Özön" adı "'Mustafa
Nıhat Özön", Emin Özdemir' in yanıtında
geçen "dinsel" sozcüğü "dilsel" olacaktır.
Düzeltir. özür dileriz.
'Toplumsal
Değişim ve
Dü'paneli
Kültür Servisi - Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği
(ÇYDD) ve Yüdız Teknik
UniversJtesi'nın (YTÜ), Dil
Bayramı kutlamalan
çerçevesinde ortaklaşa
düzenlediği 'Toplumsal
Değişim ve Dil* konulu panel.
bugün 14.00-18.00 arasında
Yıldız Teknik Üniversitesi
Oditoryumu'ndla. Panelin
açıhş konuşmalannı ÇYDD
Genel Başkanı Prof. Dr.
Türkan Saylan. YTÜ RektÖrü
Prof. Dr. Ayhan Alkış ve
ÇYDD Beyoğlu Şubesi
Başkanı Oya Adah yapacak.
MSÜ Sosyoloji Bölümü
Öğretım Uyesi Dr. Firdevs
Gümüşoğlu nun 15.00-15.30
arasındaki konuşmasının
konusu 'Bir Toplumsal
SeferberükÖrne§:Dfl
Çahşmalan'. YTÜ öğretim
görev lısı Hikmet
Alünkaynak'ın yöneteceği
panelde Hulki Aktunç (yazar)
'Dil Bilinci; Dinamik Bir
Yaklaşnn', Doç. Dr. Medar
Aöcı(Galatasaray
Üniversitesi Felsefe Bölümü
Öğretim Üyesi) 'Dil ve Kültür
tMşkisi^. Fatma Erkman
(Yeditepe Üniversitesi
Dilbilim Bölümü Öğretim
Görevlisi) 'Eski ve Yeni
Sözcükkr Arasındaki
EtkfleşinV. Prof. Dr. Mehmet
Öbnez (YTÜ Türk Dili ve
Edebiyatı Bölüm Başkanı)
'Yabancı Sözcük Koflammı;
Poütikacılar ve Medya\ Altan
Oymen (Gazeteci-Yazar)
'Değişen Medya, Değişen Dil',
Gülsün Özakuı (ÇYDD
Merkez Yönetim Kurulu
Üyesi, Edebiyat Öğrermeni)
'Değişen Toplum ve DiBn Ders
Kitaplanna Yansıması'
başlıkh birer konuşma
yapacaklar. Panel 17.45-18.30
arasında yapılacak tartışmayla
sona erecek.
Fikret Atay'ın Antrepo'da sergilenen video işi çocukluğa, geçmişe, yalnızlığa, isyana on dakikalık bir geri dönüş
Kapital ve soğuk, limit ve sınırsızlık•'Asilerin
Dansı',
iki çocuğun
bir bankanın
ATM'sinde
lOdakika
boyunca içinde isyanın, neşenin,
coşkunun olduğunu anladığımız
ezgileri mınldanması. Söz yok, ezgi
var, söze gerek yok çünkü. Hareket
var. sığamıyorlar çünkü. Dokunarak,
vurarak. dans ederek, kimi zaman da
görmezden gelerek, hatta unutarak.
Fikret Atay, provoke edici, aşınbğı olan işleri
sevdiğini söylüvt)r. (Fotoğraf. VEDAf ARIK)
OZLEMALTUNOK
Adı Fikret Atay. 1976 Batman doğumlu. Sa-
natçı. Ödünç bir kamerayla çalışıyor. yapnğı işın
mahyeti yaklaşık 5 mılyon TL. tilc çahşması 2002
yılında Proje4Edekı "KaldınmTaşlan' adlı kar-
ma sergıde yer aldı. 'Pompa', petrol zengım bir
bölgenin fakir msanlanna naif bir yaklaşım.
Bienale dahil olması onun için de sürpnz:
2003 te küratörlüğünü Vasrf Kortun'un yaptı-
ğı bir sergiyle işini New York'ta sergileme frr-
satı bulunca, çahşması beğemliyor ve şimdı
Antrepo'nun sarmal odalanndan bınnde sergi-
lenen ışini böylece seyredebiliyoruz.
'Asilerin Dansı', iki çocuğun bir bankanın
ATM'sınde belki de \ar olan gizli kameralar eş-
lığinde tekrar kameraya çekihniş bir perfor-
mans. îkı çocuk, 10 dakika boyunca içinde ıs-
yanın, neşenin, coşkunun olduğunu anladığı-
mız ezgilen mmldanıyorlar. Söz yok, ezgi var,
söze gerek yok çünkü. Hareket var. sığamıyor-
lar çünkü. Dokunarak, vurarak, dans ederek,
kimi zaman da görmezden gelerek. hatta unu-
tarak. Yine de oradalar, bu gerçek. Orada olma-
lannın nedeni kış, zaman geçirmek ya da kay-
bolmak. Bir başka devişle kapital ve soğuk, na-
kıt ve vakit, limit ve sınırsızlık arasında bir ne-
den.
Unutulaıu hatırlatmak
-Kendi içinde söylediği esas şeylebirtikte her-
kese ve her yere uyaıianabilir bir sadcliktey di
işiniz.»
FİKRET ATAY - Polıtik dilini, verdiği yal-
nızlık duygusunu kabul ediyorum. Ama genel-
de provoke edici. aşınlığı olan işleri seviyo-
rum. Duygu sömürüsü ya da acındırma send-
romunda ise herhangi bir kazanç göremiyo-
rum. O çocuklar orada oynar, ATM'ye \urur-
ken "Biz buradayız, bizigörün" demiyorlar, ço-
cukça dile getiriyorlar duygulannı. Kendi adı-
ma çocuk gözüyle bakmaya, çocuklann dün-
yasına girmeye çahşıyorum. Küçüklüğüme dö-
nüp oradaki bakış açımı, tepkilenmi görmeyi
deniyorum. Çünkü her şey orada gizli ve ora-
dan kimsenin bilmediği ya da yıllar öncesine
ait anılara girerek, çok taze, yalın, saf bir dil çı-
karmaya çahşıyorum.
• Kurgulanmış onmsı o gerçeği ynmuşaüyor
mu, tam tersi yalınlığıyla keskinleştiriyor mu ?
ATAY - Aslında bu konuda kamera sabıt ol-
saydı, gizli kamera kullarulsaydı gibi bazı eleş-
tıriler aldım. Ben aktüel, basıt bir kamerayla ça-
lışmak istedim. çünkü herhangi bir müdahale
o keskinliği öldürecekti.
-Videoyu iderken farkta tepkiler veren insan-
lar vardı; gülenler, hala> çekenler... \ abancdaş-
üran bir iş olarak görüyor musunuz çauşmanı-
a?
ATAY - O çocuğun duygusunu yaşamayan,
o duyguyu bilemez o çocukça tepki, çok güç-
lü bir tepki. Onlann dünyalanna inerek o ha-
yali, kurguyu yaşamayı herkes yapamaz. Kü-
çükken söylediğım şarkılardı o ışteki şarkılar,
o yöresel ezgiler notayla e\Tenselleşirken ıçin-
dekı tepkıyi de sunuyordu. iki ayn ritim var tür-
külerde; hızlı ve ağır, bizim bölgedeki düğün-
lerde söylenen şarkılardı onlar.
- Buçahşma konsepte uygun olarak mı y<^?û-
dı, yoksa daha önce yapılnuş bir iş mi?
ATAY - Ali Akav'ın düzenleyeceğı 'Sanatta
Yeni Bir Dfl' adlı bir sergi için hazırlamıştun,
daha sonra sergi iptal edildi, bienale seçilen
işim de yine bu ış oldu. Elbette dünyada, ülken-
de olanlan görüyor, adaletsizhğı fark ediyor-
sun. tepki bu yüzden karşıhğı da üretmek, bir
şeyler yapmak.
Bir varoluş meselesi
- "Batman'da tek başına olmak, doksan da-
kikalık bir füm gibi yapüğın işin süresi kadar
var olmaya benzer" diyorsunuz. Sınırianbu ka-
dar daraltan ne?
ATAY - Üretmeyle dengeli olmuyor yaşam,
orda kaknam gerekiyor, çünkü ürettiğim şehir
Batman. Üretilenı paylaşjnaksa sadece Batman
için değil, her yerde sorun. Benimkisi bir var
olma meselesi asluıda, orada işini üretiyorsun,
yapıtını sergiliyorsun ve "Ben de varun, bura-
dayun" diyorsun. Ama daralma, konum itiba-
nyla yaşanıyor. Yoksa sanat her yerde zor ya
da kolay.
- İşlerinizin temeündeki yaklaşun nedir?
ATAY - Kültürel kımlık sorunu üzerine, ora-
da yaşanan hayatın bazı gerçekliklerini sun-
maya çahşıyorum. Belki oradaki gerçeklıkbu-
rada da var, belki de kullandığım dil. anlatma
biçimim farklı. Basıt bir sembolü büyütebildi-
ğımı. derinleştırebıldığımı düşünüyorum, hem
de ucuza... Özellikle üzerinde durduğum şey ba-
şından beri bir dil arayışıydı, sanatta yeni bir
dil, yeni bir anlatım...
- Hep video mu çahşacaksnuz?
ATAY-Bunu ben de düşündüm, belki de ola-
naklardan ötürü videoda daha iyi sonuç alıyo-
rum, ifade etme oranım yükseliyor. Şu aşama-
da ödünç kamerayla iş yapıyorsam ve işlerim
güçlüyse ne mutlu bana. Bunun tadı daha gü-
zel. ;
.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Üsküdar Resimleri
Alçakgönüllü resimler ve yazılar ustası Malik
Aksel, kediler için hastane kurmuş Üsküdar'ın
bir ressam yöresi olduğuna işaret eder. Üskü-
dar, bir zamanlar, ressamlann gözde yeridir.
Aksel'in değerlendirişinegöre, Istanbul'u ko-
nu edinmiş resimleri iki öbekte toplamak gere-
kir: Avrupah ressamlann yapıtlarıyla, Türk res-
samlarının çalışmalan.
Avrupah gezgin ressamlann saptadığı Istan-
bul, ahşap evlerin sıralandığı, sokak hoşhoşla-
rıyla dolu daracık sokaklardan, yangın yerlerin-
den, tulumbacılardan, şerbetçi, macuncu, su
muhallebicisi figürterinden, Yenicami berberle-
rinden, Kâğıthane'de fal bakan çingenelerden,
mesireler, kahveler, tekkelerden meydana gel-
miştir.
Avrupah ressamlar, eski Istanbul'un oryanta-
list yanını betimlemişlerdir.
öncü Türk ressamlarıysa, eski Istanbul'un her
günkü, adetatekdüze hayatından görüntüleri faz-
la önemsemeyerek, Üsküdar'ın, Anadolu yaka-
sının sessiz, ıssız köşelerini resmetmeyi yeğle-
mişler. Kalabalık meydanlar, semtler, halkın ya-
şaması, hemen hiçbirine ilgi çekici gelmemiş.
Bu bakımdan, '/nsan'ın değil, 'manzara'nın
ressamı olma tutkusu ağır basmıştır denebilir.
'Pentür' havası taşıyan bu resimlerin sanat-
çılannın hemen hepsi Üsküdarlı. Belki bu yüz-
den mahallî renk ve üslup büsbütün öne çık-
mış. Sanatçı yapmacıklıktan alabildiğine uzak bir
tavn korumaya uğraşmış.
"Incir ağaçlan arasında harap çatlak duvar-
lar, yan yatmış ahşap evler, bostan kuyulan hâ-
lâ bir kısım ressamlanmızın eserferinde yaşa-
maktadır." Böyle diyor Malik Aksel; ekliyor:
"Üsküdar'ın, bu garip Türk diyarının mahru-
miyete, bakımsızlığa rağmen toz-toprak içinde
kaimış gizli bir güzelliği vardır ki, bunu sadece
bir devir Türk ressamlan görebildiler ve anla-
tabildiler."
Hoca Ali Rıza'yı, Şeker Ahmet Paşa'yı, Ze-
kâi Paşa'yı Üsküdarlı ressamlar içinde sayabi-
liriz.
Üsküdarlı Cevat, Üsküdarlı Osman adlarına
ise resim tarihimiz bugün yeni değerlendirişler-
le sayfa açıyor.
Üsküdarlı Cevat'ın bir resmini görmüştüm:
Ressamın çahşma odası. öylesine alçakgönül-
lü. Boyalar, paletler, fırçalar. Handiyse başka eş-
ya yok. Kapı üstünde bir resim. Resim içindeki
bu resimde dolunay.
Ressamın kalenderliğini, bir yandan da sana-
tına karşı özen vetitizliğini hemen saptayabilir-
siniz...
Bu sanatçılar, semti gösterişsiz, dingin köşe-
lerinden izlemişlerdir. Doğa, uyumlu ve yumu-
şaktır. Kırlar, geçmişin yadigârı çeşmeler, na-
mazgâhlar, eski aşı boyalı evler, sararmış otla-
nn bürüdüğü bahçeler, hünnap ve çitlenbik ağaç-
larının gölgelendirdiği küçük mescitler...
Fıstık ağaçlannın dallan arasından hemen hep
Boğaziçi görünür. Çamlıca, bu anlayıştaki resim
sanatı için, gözde bir alandır; aynı ressamın
Çamlıca'yı defalarca tasvir ettiği saptanabilir.
Resimlere baktıkça, günümüz sanatının han-
diyse burun kıvırdığı o anlayışta, Istanbul'un ve
Üsküdar'ın iç dünyasını hissetme çabasını ayırt
ediyoruz.
Üsküdarlı ressamlar çevreye açılmayı da ih-
mal etmemişler. Değirmendere'yi, Nuhkuyu-
su'nu, Merdivenköy'ü, Nakkaştepe'yi, Dudullu'yu,
hatta Gebze'yi kanş kanş resmetmişler. Malik Ak-
sel hatırlatıyor. Bu eserlerin çoğunu, yazık ki, gör-
medim.
Malik Aksel'in andığı semtlere, 2003 sonba-
hannın herhangi bir günü şöylece uğrayın, do-
ğa güzelliklerine ilişkin en küçük bir ayrıntı kar-
şınıza çıkmayacak.
Yapılaşma adı altındaki vahim gelişme, bütün
buraları pastoral görünümünden amansızca
uzaklaştırmıştır. Çarpık, yasama güdüsünü ne-
redeyse yok edecek yapılar yığını, ağaçsız ye-
şilliksiz ortamlarda hızla büyümüş.
Takvimde tz Bırakan:
"O anda seni ne kadarsevdiğimianladım, göz-
lerim yaşardı. Böyle sürüp gitmeliydi bu, yaşa-
dığımız sürece böyle kalmalıydık..." Antonioni,
Gece, Ülkü Tamer'in çevirisi, Bilgi Yayınevi,
1966.
K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I