22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2003 SALI 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEOÜL YÜKSEL DameNinette deValoisAsıl adı EdrisStannus îngiltere'de- ki komşulan için 'Doktor'un kansj'. Bale çalışanlan ve sevenleri için kı- saca 'Madam'. Sanat dünyasındaki adıyla Dame Ninette de Valois. İngiliz Kraliyet Balesi'nin ve Türk Devlet Balesrninkurucusu. CumhuriyetTür- kiye sinin sanat mimarlanndan. Türk bale tarihinin başlatıcısı. Doğumu 1898 Irlanda; ölümü 2001 Londra... 1947 'de Türk hükümetinin çağnsıy- la Türk devlet balesini kurmak için ül- kemize gelen ve yapırı bugün de sa- pasağlam ayakta duran bu 'efsane' hanımefendinin ilk iki kitabı 'Ba- leye Davet' ('Invitation to the Bal- fet'; 1937) ve 'GdBenimleDanset' ('ComeDance\VithMe'; 1957) di- limize çevrilmedi. Üçüncü kitabı olan 'Adım Adım' (Step by Step; 1977) ise geçen nisan ayın- da Favori Yaynüan'ndan çıktı. Da- ha da güzeli, yalnızca bir çeviri kitap olmaktan öte özellikler taşı- yor. Türkiye'de dans sanatına araş- tırma ve incelemeleriyle katkıda bulunmuş üç kişinin emeğinin ürü- nü. Bu nedenle de yalnız \Ma- dam'ın yazılannı değil, Madam üstüne yapılmış incelemeleri de içeriyor. Genç kuşak onu tanımıyor Kitabın edıtörlüğünü Muzaffer Evci yapmış. Türkiye'deki dans ol- gusuna, incelemeleri, etkinlikleri ve TRT'ye yaptığı belgesellerle katkı- da bulunmuş bir dans tutkunu. Ma- dam'ın, kitaplanndan birini Türk- çeye çe\Tİlmek üzere seçerken son yapıt 'Adım Adım'a öncelik tanımış. Günümüze en yakın olan bilgileri kapsadığı ve bugün bale dünyası için önemli olan (Margot Fonteyn ve Nu- reyev; yalnızca ikisi) isimlere yer verdiği için. Evci 'nin, Madam'a ilişkin bir ya- pıtın yayımlanmasına önayak olrna- sındaki en önemli neden ıse özellik- le genç kuşağın Madam' ın adım bi- le duymamış olması. Onun adım te- laffuz etmenin ilk başta kendisini de zorladığını söylüyor: 'Dame unvanı Ingilizce. geri kalam ise FransızcaydL FransEca bir ismi tngilizce söyleme- ye kalkışmak tuhaf ohnuştu.' Bu 'tuhaflık'la yüzleşen ilk kişinin Evci olmadığı kesin. Madam'ın ger- çek adım değiştirerek bu ismi alış ne- deni kitapta açıklamyor: îngiltere'de balenin başlangıcında, ingiliz adlan- nm güven vermeyeceği düşüncesiy- le dansçılar gerçek isimlerini bırakıp, Rus ya da (Madam'ın yaptığı gibi) Fransız adlan alırlarmış. Kraliyet ta- rafindan verilen 'Dame' unvanı ise 1951 yılında eklenmiş Ninette de Va- lois adının önüne. 'Adım Admı'ı, dans eleştirmeni ve incelemecisi Doç. Dr. Necla Çıkıgil çevirmiş. Madam'la tanışma ve konuş- ma şansım yakaladığında gencecik bir balerinmiş. Kitap için hazırladığı sunuş yazısında hoş bir belirleme var: 'Türkiye'de bale kültürünün yerleş- nıeavedevanıetmesiTürklerinde.VIa- damkadarazimliolduğuııugösterhT)r. Onun Irianda kanı Türklerin canlıb- ğıyla kaynaşınca» Dame Ninette de Valois, kitapta yer alan bir yazısında, 'düzensiz" nitele- mesini yakıştırdığı Irlandalı kişilik özelliklerine nasıl "disiplinü* bir kişi- ve bürokrasiyle yaşadığı sorunlar, Türk balesine hizmet vermeleri için İngiltere'den gelmesini sağladığı ba- le eğitmenleri, orkestra şefleri ve ko- reograflar, Devlet Balesi'nde koreog- rafısi kendisine ait olan yapıtlann sah- nelenmesı (en önemlisı 'Satranç', 1964), Türk bestecilerle çalışma ve ko- reografide ulusal örgeleri değerlen- dirmegirişimleri. FerhTüzün'ünya- pıtlanndan oluşan, koreografısini Ma- dam'ın yaptığı önemli bir ilk çahşma: 'Çeşmebaşı' (1965). (Yapıtın isim ba- basının Metin And olduğunu da öğreniyoruz.) Madam'ın Türk ko- reograf ye- tiştirme çabalan; ilkolarak Sait Sökmen'i seçmesi; Sök- men'in Ranel'in 'Yay- h Sazlar DöıHüsü' üstüne yaptığı •Çark'( 1968); sonra Oytun Tur- fanda, Duygu AykaL.. Ve Madam'ın Türk Balesi'ni Türk sanatçılara emanet edip ay- nldıktan sonra And'a yaptığı açık- lama: 'BenimTürkhe'dekiçocu- ğumarnkbüyüdü,olgunlaşü- Ar- bk bana ihtivacınız yok.' Asırfak bale pabucu sorunu Dame Ninette de Valois'in üçüncü kitabı 'Adım Adım', yalnızca bir çeviri kitap olmaktan öte özellikler taşıyor. Yalnız 'Madam'ın yazılannı değil, Madam üstüne yapılmış incelemeleri de içeriyor. likperçınlediğini anlatıyor: 'Kendimi organizeeüneyezorlayarak belkidebu triandah özeDiklerimin olumsuz ola- nından anndını. Belki de baledeki en yoğun i^p alanlanmın eğitim, koreog- rafı ve düzenleme olmasında bir ha- yır vank' Irlandalılarla Türkler ne- dense 'mizaç' olarak benzeşirler. Ma- dam'ın kendi Irlandalı karakterine ge- tirdiğı 'disipün', Türk karakteri üs- tünde de etkisini göstermiş olmalı... Türk dans ve bale sanatının kaynak kitaplannın yazan Prof. Dr. Metin And, Madam'la olan uzun süreli dost- luğunun biriktırdiğı anılan, kitabın 30 sayfa uzunluğundakı 'Onsöz'ünde ke- yifli bir anlanmla aktanyor. Ancak, kaynak Metin And olunca, ortaya anı- larla desteklenmiş koca bir inceleme çıkmış. Madam'ın, Türk Devlet Ba- lesi'ni kurumlaştırma adına bakanlık Madam'ın yazılan ise bale dün- yasına I. Dünya Savaşı tngiltere'sin- de 14 yaşındayken dansçı olarak emek vermeye başlamış Irlandalı genç kız- dan. 20. yüzyılın en önemli bale eğit- menlerinden ve topluluk kuruculann- dan biri olmaya giden yolda, yaşamın- da iz bırakmış/yaşamlannı etkiledi- ği sanatçılan, yarattığı kurumlan, bir bale düşünürü olarak balenin her ala- nına ilişkin ürettiği yorumlan, tanım- lan, eleştirileri, bağlandığı ilkeleri ve ülküleri renkli bir sanatçı kişi an- latımıyla dile getiriyor. Madam, Türkiye'de bale adına ina- mlmaz bir gelişim çizgisi gerçekleş- tirmiş. Ama değiştiremediği bir ger- çek var. Devlet Konservatuvan Bale Bölümü'nün açıldığı ilk yıllarda, In- giltere'ye her gidişinde Türkiye'deki öğrencilerine bale ayakkabısı getirir- miş. Bugün balemiz kendi ayaklannın üstünde rahatça durabilse de parmak uçlannda durmakta zorlanıyor. Çün- kü birkaç ay önce Ankara'da yapılan sanat kurultayında bir sanatçı-öğre- tim üyesinin dile getirdiği gibi, Dev- let Konservatuvan öğrencilerınin ya- nm asırlık 'bale pabucu sorunu' bu- gün de çözülmüş değil. 'Adım Adım' gibi bale sanatını dü- şünsel, duygusal ve pratik boyutlany- la irdeleyen bir yapıtın toplumumu- za kazandmlması işte bu nedenle önem taşıyor. Öğrenmemiz. anlama- mız, saygı duymamız, destekleme- miziçin... Asıl adı Edris Stannus. Bale çabşanlan ve sevenleri için kısaca 'Madam'. Sanat dünyasındaki adıyla Dame Ninette de Valois. İngiliz Kraliyet Balesi'nin ve Türk Devlet Balesi'nin kurucusu. Cumhuriyet Türkiye'sinin sanat mimaıianndan. Türk bale tarihinin başlancısı. Sanatçı, 22 Eylül-4 Ekim tarihlerinde îstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisi 'nde 'Gündelik Mitoloji' adlı bir sergi açacak. Genco Gülan 'dan gündelik mitolojiler... KüMr Servisi- Geçen haftalarda Londra, Ha- vana ve Rio de Jenerio'da sergilere katılan kav- ramsal sanatçı Genco Gülan, 22 Eylül-4 Ekim tarihleri arasında îstanbul Devlet Güzel Sanat- larGalerisı'nde 'GünddikMitoloji' (Daily Mytho- logies) adh bir sergi açacak. Sergide Gülan günlük hayatlan mitolojik ha- le getiren savaşlan işhyor. Gülan, sergisini 1873 "de Istanbul'a gelerek Abdülaziz'm konuk evi için tavan resimleri yapan Fransız ressam Hippolyte Bertaus'a ithafediyor. Bugün îstanbul Devlet Gü- zel Sanatlar Galerisi olarak kullanılan binada yer alan, mitoloji referanslı neo-klasik resimler Gen- co Gülan'a da sergisi için anafikri verdi. Kendini Bertaux'un yerine koyuyor Gülan, sergisinde Bertaux'un eserlerini, diji- tal fotoğraf ve üç boyutlu modelleme program- lan kullanarak gündelik hayat ile ilişki içinde yo- rumlayarak yeniden kurguluyor. Kendini Berta- ux'un yerine koymaya çalışan Gülan, Berta- ux'un kadrajlannı, temalannı ve detaylannı kul- lamyor. Fakat resimlerini sadece ıçerik ve mal- ülan yapıtlarında günlük hayatlan ; mitolojik ! hale getiren savaşlan ve mite dönüşen ; bireyleri » işliyor. s zeme olarak değil, şe- kil ve kompozisyon açısından da yorumluyor. Bil- gisayar ortamında yorumladıgı kompozisyonla- n sayısal baskı yöntemiyle tuvale döken sanat- çı aynı zamanda kavramsal açıdan ressamla bir hesaplaşmaya da gidiyor. Bertaux'un resimlerin- de mitler oturur ve yatar durumda bulunurken Gülan'ın kompozisyonlanndaki kahramanlar boşlukta düşer halde belıriyorlar. Bu şekilde Gülan, Fransız sanatçının kullan- dığı klasik şablonlara hazır model programlan (Po- ser 5) kullanarak gönderme yapıyor. Gökteki mitlerin yere düşüşlerinde Gülan, Amerikan çiz- gi süper kahramanlannın (Comic Super Hero) ha- zır modellerini kullanarak bizlere 11 Eylül ve aka- bindeki savaşlardan sonra Batı'nın kültüreL'dü- şünsel alandaki ideallerini sorgumaya başlama- sı> la ilgili de güçlü bir görsellik sunuyor. Gülan, sergisinde bireylerin gündelik hayat- lannda birer mite dönüşmelerini de işliyor. Be- denler ikonlara dönüşürken ikonlar gittikçe kim- liksizleşiyor. Sürekli uçak kazalan, intaharlar ve terör görüntüleri ile belleğimizi işgal eden med- ya, bireyleri farklı açılımlar buhnaya zorluyor. MÎMARLIK VE KÜLTÜR DERGİSİ YAPI'NIN SON SAYISI ÇIKTI Geçmişle yapılamnak Külrür Servisi - Mi- marhk ve kültür sanat dergisi Yapı'nın ağustos sayısı çıktı. Dergide si- yasi ve kültürel yapı- mızda önemli bir yere sahip olan Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı ile ilgili MeteTapan'ın bir yazısı yer ahyor. Özel bir vakfın ma- lı olan bu yapının bugüne dek bakımsız kahnası, vakfin bu yapıya yeterince özen göster- mediğinin kanıtı diyen Tapan. yapıya özen göster- memelerinin çeşitli nedenleri olabilece- ğinin altmı çiziyor. Derginin 'Basuı- dan' bölümünde ko- nuyla ilgili Ttargay Fişekçi'nin 9 Tem- muz'da gazetemizde yayımlanan 'Amcaza- de Yahsı' başlıklı ya- zısı da bulunmakta. Sinan Özgen ve Ceyda Vatan'm 'Mi- mar Gözüyle Ege Adalan' başlıklı ya- zılanndaysa, Samos, Mikonos, Santorini, Kos ve Rodos'taki iz- lenimleri yer alıyor. • Dergideki 'Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı', 'Mimar Gözüyle Ege Adalan*, Aziz Nektarios' ile 'İnsanın Nesnelerle İlişkisi ve Tüketim Olgusu' başlıklı yazılar geçmişten günümüze eleştirel bir bakış sunuyor. Silivri'yle ilgili, farklı inanç ve kültürlere de saygı duydu- ğunu belirterek eski Silivri Kalesi içinde doğup 1868'e kadar yaşamış olan Hıristi- ' tnsanın Nesnelerle IBşkisi ve Tüketim Olgusu' başhk- h yazı küreseDeşmesürecinin kültürel sancılan üzerine. yan Ortadoks din ada- mı Aziz Nektarios'un e\inin yeniden yapı- mı ve yine bu yapının yanına etnografık ağır- lıklı küçük bir müze binasmın yapımı ile ilgili bir yazı bulunu- yor. Acar Avunduk im- zalı yazıda Aziz Nek- tarios'unyaşamı, Silivri ılçe- sı için önemi, rölöve çalış- malan ve belgesel araştırma- lan ve Sihvri Kent Müzesi'nin çalışmalanyla ilgili bilgiler yer almakta. Dr. Mehtap Sağo- cak, 'İnsanın Nesne- lerle İlişkisi ve Tüke- tim Olgusu' başlıklı yazısında küreselleş- me sürecinin doğur- duğu kültür krizinin. ancak gelenek ve ge- lecek. evTensellik ve yerelhk, üretim ve tü- ketim arasında den- geli ılışki ile; payla- şım, dayanışma, ça- hşma erdemi, yalm- lık, sevgi ve özene dayalı biryaşam fel- sefesiyle aşılabilece- ğıni belirtivor. YAZIODASI SELtM İLERİ Alafnanga Büyükdere, Tarabya (1) Ondokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde Türk ede- biyatınınromansayfası açılır. İlk romancılanmız, eser- lerine, konunun geçtiği ana mekânların tasviriyle başlar. Namık Kemal'in Intibah'ında Çamlıca'nın betim- lenmesi, böylesi bir modanın ya da eğilimin doğ- masına yol açmıŞ gibidir Bunda, eski şiir gelene- ğimizden izdüşümler de yakalamak olasıdır. Intibah'taki Çamlıca, edebiyattarihçilerinin sap- tayımıyla, yöresel özelliklerinden soyutlanmış, te- peden deniz görür herhangi bir mekân gibidir. Çamlıca, ancak, Recaizade Mahmut Ekrem'in Araba Sevdası adlı romanıyla kişiselleşmiş tasvi- rine kavuşacaktır. Recaizade, Çamlıca Bahçesi'nin açılışını anlatır. Boğaziçi'nî kuşbakışı gören, bir anda, bir bakış- ta gözler önüne seren Çamılıca Bahçesi'nin açılı- şı, "promenad"yeri oluşu, 1870'lerde bütün Istan- bul'u meşgul eder. Bahçede, çınar, kavak, manolya, salkımsögüt, at- kestanesi familyalarından genç ağaçlar yetişmek- tedir. Kameriyemsi biryapıda, çalgıcı takımı, günün se- vilen ezgilerini çalıp durmaktadır. Çamlıca Bahçe- si'ne gelenler, bir süre musıkiyi dinlemekten ken- dilerini alamazlar. Küçük, ahşap kulübelerde meşrubat satan bü- feler, bir "lak" (yapay göl anlamına), bir adacık, çit- ten yapılmış doğal malzemeli köprüler, dal ve kü- tüklerden oluşmuş zarif bir köşk... Bu gezinti bahçesinin, gece gündüz, pek moda bir yer olacağını sezen varlıklı aileler, Bulgurlu'da, Kısıklı'da, Bağlarbaşı'nda köşkler edinirler. Recaizade Istanbulluların Üsküdar'dan, Kadı- köyü'nden, Beyierbeyi'nden, hatta uzaklardan, Bo- ğaziçi'nden Çamlıca'ya geldiklerini söyler. Ondo- kuzuncu yüzyılın sonunda, gezip tozma çağıdır. Çamlıca'da, süslü hanımlan, şık beyleri gezdiren . birkaç yüz kadar araba... Bugün 'fayton' deyip geçtiğimiz, çeşit çeşit atlı araba.... Gezintiler, Çamlıca'ya olduğu gibi, Boğazıçi'ne de yol almaktadır. Bogaziçi, hiçbir döneminde ol- madığı kadar, ün kazanır. Gerçekçi bir roman yazma kaygısındaki Nabi- zade Nazım, eserine, Zehra'ya Bogaziçi betim- lemesiyleyön verir: Gravürlerdeki Boğaziçi'ni hem çağnştıran, hem de alaturka bir tat taşıyan Boga- ziçi. Ondokuzuncu yüzyılın sonlannda, herhangi bir yılda tasvir edilen Bogaziçi, o mevsim, havalann hep ilkbaharı andırdığı bir yaz yaşamaktadır. Bütün Bogaziçi tazelikle, iç açıcılıkla dolup ta- şar. Rumeli ve Anadolu "sahilhane"\en silme do- ludur. Bu yalılann bazıları kiraya verilmektedir. Er- ken davranmayanlar, değil kiralanacak yalı, "bir evcik" bile bulamamışlar... Göksu Deresi, Beykoz, Büyükdere LJmanı, Kü- çüksu, Kefeliköy, Sultaniye çayırlan, Sanyer'in iç- me suları, Kavaklar'ın Sütlüce'si... Hepsi, her yer inanılmaz güzelliktedir. Yazara göre, Boğaz'ın kıyılan, nice zamanların 'akıntılar'\yia şekil kazana kazana, yılankavi bir ha- rita çizer. Kıyıların girintilerı çıkıntıları hiç dinmez. Tepelerde gölgeli ormancıklar, korularadetayor- gunluk gidermektedir. Onlara bakmak bile yeter... Sahil boyunca uzanan bazı küçük koylar, vadi- ler, "bu manzaraları göğüs geçire geçire temaşa" edenleri ince duygulara, duygulanışlara çekmek- tedir. Zehra'nın girişindeki Bogaziçi, Batılı gravür sa- natçılannın betimlediklerine, birOsmanlı yazarının söyiemini ekler: Tabiatın öne çıktığı, mimariye, in- san elinden çıkma düzenleyişe pek yüz vermeyen birtavır... Takvimde İz Bırakan: "Güz burada gözleri kamaştınyor." Colette, Duy- gusal Sürgün, Tahsin Yücel'in çevirisi, Can Yayın- lan, 1991. Edinburgh gençleşiyop • LONDRA (BBC) - Uluslararası Edinburgh Festivali'ne bundan böyle daha fazla genç ızleyicinin çekihnesi amaçlanıyor. Bu amaçla bir dizi yeni uygulama yapılıyor, 26 yaşın altı izleyıciye birçok gösterinin" ücretsiz olması da bunlardan bir tanesi. Festival yöneticisi Brian McMaster, etkınliğin giderek genişleyen bir kitleye seslendiğini, bunu dikkate alarak programı saptadıklanm ve dünyadan önde gelen sanatçılan davet ettiklerini açıkladı. "Bu yıl farklı kesımlerin ılgisini çekmek bizim için heyecan verici oldu ve bunu anahtar bir bakış açısı olarak kabul ertik" diyen McMaster, daha çok insanın festivali izleyeceğini umduklannı belirrti. Tuluyhan Uğuplu Çanakkale'de • Kültür Servisi - Piyanıst ve besteci Tuluyhan Uğurlu 40. Çanakkale Uluslararası Troia Festivali kapsamında bugün Çimenlik Kalesı'nde bir konser verecek. Yaklaşık bir yıldır tarih, tarihi yerler ve olaylar konularında konserler veren sanatçının, kendi bestesı olan •Senfoni Türk- Büyük Türkiye Senfonisi'nı seslendirecek. Uğurlu konserinde seslendireceği yapıtı Troia ve Çanakkale Savaşlan ile birleştirerek. görsel bir şölen eşliğinde Çanakkale'de seslendirecek. BUGUN • GALATASARAY MEYDAM'nda Yapı Kredi Yaymlannm düzenledığı sokak konseri kapsamında 18.30'da Artniyet'üı konseri dinlenebilir. (0 212 252 47 00) • ENKAODİTORYL^VILi nda 21.15'te 'Bir Erkek 10 Günde Nasü KaybediHr?' fihni izlenebılir. (0 212 276 22 14/209) • BEYOGLU SrNEMASI'nda 'Afim Şerif Onaran Anısına' kapsammda 11.30 14 00 16.30, 19.00. 21.30da Alejandro Amenabâr'ın 'Tez' filmı gösterilecek. (0 212 251 32 40)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear