25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DM Asım Bezirci elindeki tahta elbise askısını soranlara şu yanıtı verir: Gelen olursa şöyle bir karınlanndan dürterim Madımak'taölümkol geziyor"Beyaz bir gemidir ölüm Siyah demzlerin hep çağırdığı Sönmüş vıldızlar gibidir, Yanık otlar gıbı Sen bu şiiri okurken, ben belki Başka bırşehırde ölürüm" Behçet Aysan O tele sloganlarla kanşık büyük bir uğul- tu haliride taşlar yağmaktadır. Giriş ka- tı boşaltılır. Rıza Aydoğmuş ilk katı na- sıl terk edip, barikat oluşturduklannı şöyle an- latır: "Kan boşalttik. Arkadaşlar merdrvenlere sıralandılar. Ben ise bir kolonun arkasına gizle- nerek olan biteni izlemeye, arkadaşlan bugilen- dirmeye başladuıı. Hemenarkamda .Ali Rıza Koç- yiğit. Ali Balkız, Murtaza Demir, Olgun Şen- soy,Erdal Ayrancı ve Behçet Aysan bulunuyor- du. Nerdiğim bUgilere göre hareket ediyorlanh. İçeriye yönelik bir sakhrrya karşın acele barikat oluşturdular." Artık Rıza Aydoğmuş, Ali Balkız'ın deyi- miyle "naklenyayın" yapmaktadır. Binlercetaş lobiye yönelmiştir. Bunlar iki gün önce beledı- yenın sokağın başına, kaldınm yapmak ıçın kcyduğu"Arnav'utkaklınını''nıntaşlandır. Bir gün kadar otelin karşısına taşlann yığıldığını Hida- yet Karakuş ve eşi görmüştür. Sıvas'ta kaldınm yapımına yönelik çalışmaya rastlamadıklann- dan anlam verememişlerdir. Otelin içinde gergin bekleyış başlamıştır. Taş- lardan korunmak için ön cepheye bakan bütün odalar terk edilir. Üst katlarda kadınlar ve genç- lerden oluşan bir grup koridorlara taşınır. Ca- fer Can Aydın, o an yaşadıklannı şöyle aktanr: "Taşlar o kadar güçîü yagryordu ki kimi zaman koridorlara sırünuzı dayadığımız bir kapıya isa- bet ediyor. her yer zangu" zangır titriyordu. Bir de korkunç bir uğultu vardı. Taşlar ve sloganlar zaman zaman birbirine kanşıyordu.". Önce koruma pollslerl kaçtı Otelde iki de görevli bulunmaktadır. Bunlar- dan biri resepsiyon, diğeri de temizlik görevli- sidir. Ali Balkız, "Görevülerbizeçokyakındav- ranmadılar. Ama soğukdadeğttlerdi Onlardan yangm mennveninin anahtarmı istedik. Bizdeyok dediler, belki gerçekten yoktu, belki de vermek istemedüer. Sonuçta bizinık? aynı kaderi payiaş- blar. Ikisi de can verdi" diyerek otel görevlileri hakkındaki düşüncelerini belirtır. Otelde aynca Aziz Nesin'ın koruması iki de polis vardır. Rıza Aydoğmuş'un tanıklığına gö- re, "Bu potislerin birinin adı Ramazan, diğeri- nin adı Mehmet'tı. Potis Mehmet'in elinde ge- Kşmelerin bilgisini aldığı telsiz vank Ramazan Lsinıli krvnk bıyıkh, elinde uzun namlulu silahı- nı tutan polis sürekh' dışan çıkıyor. I\lehmet onu yanına çagınyordu. Polis Ramazan son çıkışın- dan sonra da bir daha dönmedL" Bu kaçışın hemen öncesınde Erdal AyTancı, polis Ramazan'ın elindeki uzun namlulu silahı almayı önerir, barikatlannı silahla destekleme- yi düşündüğünü açıklar. Kısa süre barikattakı- ler "Uzun namlulu silahı ele geçirmeli miyiz, yoksa geçirmemeh" miyiz"i tartışırlar. Ancak, bu eylem gerçekleştirilene kadar polis Ramazan kaç- mıştır bile. Ust katlardaki insanlann tedirginliği saatler ilerledikçe artmaktadır. Herkes kendini savuna- cak bir silah bulma arayışındadır. Bu silahlar ki- mi zaman bir süpürge sopası, kimi zaman da san- dalye bacağıdır. Cafer Can Aydın, Asun Bezir- ci ile karşılaşır. Bezirci'nin elinde tahta bir el- bıse askısı vardır: "Baküm elinde bir asta. Ağa- bey dedün ne yapıyorsun, bununla kendini na- sıl savunacaksın. Şöyle bir bakn. Gülümseye- rek, "Gelen olursa şöyle bir kannlanndan dür- terim" dedi" Bu sırada Arif Sağ, telefonla Ankara'daki po- litıkacılarla bağlantı kurmaya çalışmaktadır. Cafer Can Aydın bu olayı da hem gözlen dola- rak hem de metanetle aktanr: "Süreldi telefon- la birilerine ulaşmaya çahşıyor. Telefona politi- kacılar değil de sekreterleri ya da özel kakmle- ri mi çıkıyor artık, bilmiyorum. Sürekh' o da mı yerinde değfl, öbürü diğer paıüye mi geçti, be- riki henüz gelmedi mi gjbi sözler söytüyordu." İnönü: Kısa sürede ortalık vatısacak Tanıklıklara göre, Aziz Nesin dönemin Baş- bakan Yardımcısı Erdal tnönü ile telefonda gö- rüşmüştür. Hatta Nesin, İnönü'ye otele atılan taş- lann sesini bile dinletmiş. "Kısa zamanda or- tahk yanşacak" sözünü almıştır. Bir süre sonra Ali Balkız ve arkadaşlan, Aziz Nesin'i odasına gönderirler: "Gergin bir bek- leyiş vann, bu gerginlik elbette Nesin'e de yan- sıyordu. Biz daha fazla üzülmesûı diye odasına gifnıesinin daha doğru olacağuu düşündük." Dakikalar büyük bir suskunluğu da yanuıda taşımaktadır. Bu sırada ZerrinTaşpmargenç bir kıza rastlar. Genç kızın elinde bir çatal vardır. Çatalla kendisini nasıl savunacağını sorarlar. Genç kız, "Hiç olmazsa katilimin yüzünde iz bı- rakmm" diye yanıt verir. İnsanlar katlar arasın- da dolaşmakta, bir çatışma anında kaçabılecek- leri yerleri buhnaya çalışmaktadırlar. İçerde uzun saatler böyle geçerken, dışanda- ki göstericiler de hızlannı alamayıp otelin ıçi- ne girmeye başlamışlardır, barikatta yumruk yumruğa kavgalar yaşanmaktadır. Rıza Aydoğ- muş da güvenli olmadığı için arkadaşlannın ya- nına gitmiştir. "Bir süre sonra ne cam kaldı. ne tüL Kolonun arkasından benim omuzlanm gö- zükmeye başladı. Kolon da dardı zaten. Arka- daşlarbeni yanlanna çağırdılar,yereyattim, sü- rünerek merdhen başına kadar gtttim." Erdal Ayrancı, barikattakı organizasyonu sağ- Sıvas Eren Aysan telin içinde bulunan sanatçı ve aydmlar bir yandan kendilerini savunmak için basit tedbirler almaya çahşmakta, bir yandan da kendilerini kurtaracak birilerini beklemektedir. Ancak kuşatma saatler sürer, dışandaki güruh saldın dozunu giderek arttınr. Iş gelip oteli yakmaya dayanır. Yardım gelmeyecektir... lamaya çalışmaktadır. Bir ara içeriye kadar gi- ren göstericilerden biri ayağına taş fırlatır. Ali Rıza Koçyiğıt. o anı şöyle dile getirir: "Erdal'ın avağı sakatlandı. Baktık. kan akrvor. Masa ör- tüsü bulup, yırtük \e ayağuu sardık." Beledlye Başkanı Karamollaoğlu: Cazanız mübarek olsun Tam bu sırada ikindi ezanı okunur. Ali Bal- kız, ezan okunurken yaşanan, ürkütücü ıssız- lığın altmı çizer: "İkindi ezanı okununca, kor- kunç kalabahğın hepsi sustu. Az önceki taş \e slo- gan seslerine kanşan büyük uğultu dindi Bek- ledik, hatta belki giderler diye düşündük. Ezan onlan namaza çağınyordu çünkü. Bizlere taş atmalannı bir ibadet olarak algılıyorlardL Oy- sa karşjlannda daha güçhi bir ibadet, namazvar- dı. Erdal Ayrancı umutsu/Jukla döndü, gitme- yecekler, bunlar kazayı lalacaklar ağabey dedL" Kalabalık ezan bittikten sonra oteli yırtıcı bir güçle taşlamaya dwam eder. .Az sonra Sıvas Belediye Başkanı Temel Ka- ramollaoğlu nun yapüğıkonuşmabeledıye ho- parlörlerinden duyulur. AJi Balkız ve barikattakiler konuşmayı din- lerler: "SaatJer ilerlemiş, Pir Sultan Abdal hey- keK otelin önüne getirtttmişti. Otelin önünde bü- yük bir dalgalanma yaşandı. Beiediye başkanı konuşmasua, 'Gazanız mübarek olsun' diyerek başiadLŞenliğiniptaledileceğinL heykenndekal- dınlacağını söyiedL Dışandaki güruh öyle bü- yük bir coşkuyla dinlhordu ki neredeyse tran- sa geçmiş gibi hareket ediyorianh. Ayiar sonra mahkemede olayın baş aktörlerinden birinin ur- naklannı gördüm. Elleri Pir Sultan Abdal hey- kelini urmalayarak, cırnıala>arak otelin önüne kadar getirdiği için yara bere hah'ndeydL" Umutsuzluk seli insanlan kuşatmaya başla- mıştır bir kere. Heyecanlı ve şakacı Asaf Koçak yakın za- manda açtığı devekuşu kankatür sergisinden etkilenerek "Deviet devekuşu oldu" diyerek es- pıri yapmaya çalışır. Kımsenın gülecek hali ol- madığı için de mızıka çalmaya başlar. Bir ara Asaf 'ın mızıkasına Zerrin Taşpınar da eşlik eder: "Asaf mızıkasını çalmaya başlayınca da- >anamadım, kalküm, koridorda bir süre dans bikettik." Oteldeki herkes birbirlenyle dayanışma ha- lindedir. Nesimi Çimen midesinden rahatsız ol- duğu için bir şeyler yemek ihtiyacı hisseder. Lütfiye Aydın" ın çantastnda birparça ekmek var- dır: "Srvas'a giderken bir şejier hazıruyorum. Can dedi ki orda ekmek yapılnuyor mu. ne lü- zum var. Vlne deçantama bir parça ko> dum. Çi- men midesinden rahatsızianınca ona verdim. Amao, 12 Mart'u 12 Eylül'üyaşaımş biradam. Ekmegin hepsini almadı. tkrleyen saatkrde bi- risi acıkn- di>e büjük böhunünü geri verdL" Ylne dostun oülü vareler benl Bir süre sonra Lütfiye ve eşi Cafer Can Ay- dın'la Zerrin Taşpmar arka odalardan birinin te- levizyonundan haberlerini izlemek isterler. Lüt- fiye Aydın" ın tek hatırladığı. kanalın Satel Te- levizyonu oldugudur. Olaylara ilişkin alt yazı- lar geçmektedır. Üçunü de hem telaş, hem de endişe sarar. Medyanın bir otelden haberi var- dır, ancak otelde kımlerin olduğu bilinmemek- tedir. O odadan dışan çıkınca Zerrin Taşpınar, Asım Bezirci ile karşılaşır: "Birinci gün kül- tür merkezindeki etkinlikte"Yıne dostun gülü yareler beni" semahı smleniyordu. Semah bit- tiğinde, genç semahçuar koyunlanndan çıkar- np gül atnlar. Biri benim kucağuna düştu. Ya- nunda Sami Karaören, onun yanında da Asım Bezirci oturuyordu. Gülü yakama takmak için uğraştun. Beceremeyince, Asım Bezirci uğraş- ü. En sonunda bir kürdanla ceketimin yakası- na tutturdu. Ertesi gündü. Kargaşada gülü kay- betmek istemediğim için çıkanp ceketimin ce- bine ko\dum. Asun Bezirci. otelin merdhenle- rinde dolaşırken gülü çıkardığunı gördü, gülün nerde olduğunu sordu. Artık seldze on dakika vardL Arabalar otelin önünde yakılmaya baş- lamışü.- Dumandan zor nefes alıyorduk. En üst kann merdrvenlerinde oturu\ordu Asun Bezir- cL Beni yanına çağırdı, oturdum. Bana söz ver dedi, bu aülan taşlar şnrineyansıyacak» Ben de; sizin yazılannıza da vansı> acaktır mutiaka di- yerek yanıtiadım. Şimdi bana sıkıca sanl dedi. Sıkıca sanhp yanaklannı öptüm. Hadi arka- daşlannın yanına git dedi O anda, bunun bir \vda okhığunu anlamamışnm. Çok sonralan Be- zirci'nin \arundaki insanlan u/aklaşürdığını öğ- rendim. Sanki. bir taşkınlık olursa. onu koru- \acağı/ diye çabanın, ka\gınm içine düşülme- siniistemedi,başkainsanlanncanına kendisiyü- zünden zarar geJnıesin diye düşündü." Telefonu ve elektriği kesilen otelde, boğaz boğaza bir mücadele yaşanır Kör karaıılıkta can pazarı Hiç kımse yangın ihtimalini düşünmek istememektedir, ama yangına karşı da hazırhk yapılır. Kovalara su doldurulur, birinci kata yerleştinlir. Hatta, barikatta Ali Balkız'ın anlattığına göre, Uğur Kaynar bir ara yangın tüpünü patlatır ve merdrvenler köpük içerisinde kahr. Yine Ali Balkız, "Saat 17. OO'ye doğru otele anlan taşlar beze sanlıydı, bezden keskin bir benzin kokusu getiyordu. Büyük bir hızla otele gefince yabuzca etrafa toz yağdınyordu" der. Bunlar. göstericilerin yangına hazırlık eylemleridir. Otelin önündeki arabalar yakılmaya başlar. Cafer Can Aydın, Arif Sağ ile karşılaşır. Arif Sağ, otelin yanacağını düşünmediği için, o sıralar yanan arabasını gözler önüne getirmekte, "Hay AOah, arabanın da sigortası j'oktu" demektedir. Yine de hiç kımsede ölüm korkusu yoktur. Barikatta olanlar, göstericiler en azındân kadınlara, kızlara dokunamaz, bizi aşmadan yukan çıkamaz güveni içinde, otele girenlerle çarpışmaktadırlar. AJi Balkız, sıcak çatışmadan bir görüntü hatırlar: "Bu sırada uzun boytu, sakalh bir adam bizle çaüşmaya girişti. Sonra bizi aşıp yukan çıkanıayacağını anlayınca 'Hepinizi yakacağız' Saat 18.30 sıralannda Aydoğan Yavaşh Oteklekfler karanhk,yangm ve saldırganlaria boğuşurkea dışanda barikat kurangüvcnfikgüçleri. içerde ım> sk'ktaşlanolupolmadığının>erakedhı ordu. fenalaşır. Hidayet Karakuş, barikat başında olan Metin AJtıok'a seslenir. Barikattaki Behçet Aysan'ı yukan yollamasını söyler. Hidayet Karakuş, "Behçet geldi ve Aydoğan'ı sakinleştirdL Sonra tekrar barikata îndi" der. Bu aynı zamanda Karakuş'un "Behçet'le Metin 'i son gördüğü an" dır. bağlantılan kalmamıştır. Göstericilerin bir kısmı lobiye girer. Merdıven başında kavga sürmektedir. Ali Balkız "ın bu gürültüye ilişkin tanıklığı şunlardır: "Bu sırada çok büyük gürültüler duymaya başladık. Aşagıya inemiyoruz. sütunun arkasından bakanuyoru/, sonra anladık ki otelin du\anndaki lambrileri bahozlarla ktrmışlar, ahşap masalan ve sandaNeleri yığıp, bü\ük ateşe hazuianmışlar." Elektrik kesik olduğu için göz gözü görmemektedir. Rıza Aydoğmuş yangının hemen öncesınde önemli bir aynnhyı hatırlar: "lçeriye üç poBs girdL Karanhk olduğu için etraflaruu göremediler. çakmaklannı yakülar, Aranızda polis. asker var mı? Telefonlar ve elektrikJer kesilmiştir. Oteldekilerin, dış dünyayla kuracaklan hiçbir aranızda polis var mı diye sordular. Yok dedik gittiler. Bir dakika geçti, bu defa jandarma geüp aranızda asker var mı sorusunu sordu. Bu sorulardan beş dakika kadar sonra yangın başladı." Yangından hemen önce Zernn Taşpınar, Metin Altıok'u görür- "Metin gözhığünü kaybetmiştL Belki yüzünü yıkamak için lavaboya girnıiş orada unutmuştu. Gözlüğünü anyordu." YARIN : Su insanı boğar, ate$ yakarmı; Merdivende dizilmiş üçşair.••• Otelde katlar arasında dolaşıp güvenli bir yerarayanlar arasında Zerrin Taşpınar da vardır: "Otelde buiunduğumuz sürede bir yandan da çok şey düşündük Kendimizi savunacak yeıier aradık. Çözümlerden biri de terasti. Nasûsa hiçbir şey ohnaz, geür bizi kurtanrlar diye de oturmadık. Bu bina nereye gidiyor. nereye açıhyor diye hep baktik, konuştuk. Ara ara başka şeylerden konuşup sohbet de ediyorduk." Zerrin Taşpınar'ı en çok etkileyen ise merdivende, şair arkadaşlanyla konuşmalan olmuştur: "Yiıkardan seslenmiştim onlara. Behçet Aysan, Metin Alnok ve Uğur Kaynar oturuyoriardL Kimin akhna geldi bilmiyorum. ama aramızdan bir kişi ölse, aramızdan birisine bir şey olsa ne ohır diye taruşbk. Sarunm bunu sö\1eyen l ğur'du. Metin dedi ki ne olacak. kalanlar onun için şiir \azarlar. Ben o kadar heveslendim ki düşünsenize Metin benim için şiir yazacak. Tamam, ben ölmeye razryım dedhn. Behçet bir kahkaha atü. kulağımda hâlâ yankılamyor o kahkaha. \a Zerrin, sana bir şe> olursa. biz senin hey kelini bile dikeriz dedi" Ne yazık ki kathamm sonunda merdnendekı üç şair de yaşamını yitirir. Ilhan Cem Erseven bu merdiven için şöyle konuşmaktadır: "Zaten çok dar bir alandı. Barikaü yöneten Erdal AyTancı otele yönelik bir saldında barikaun başında sıkışma olacağuu düşündü. O nedenle uzun koridora kademeli çarpışacak insanlar yerleştirildi" O dakıkalarda merdivenin yukansından konuşmaya giren Zerrin Taşpmar, kurtulan tek kışinin kendisi olmamasını, "arkadaşlanna verdiği sözü rutmama" olarak yorumluyor. Bu duygunun ağırlığını hep taşıyor: "Oysa o an yaşadığımı/ düşünce şuydu: Olaylar geçecek, her şey dinecek, eskrje dönülecek. Kimi konuşmalarunı- bulunduğumuz anla ve mekânla hiç ilgisi yoktu. Ben bir ara, Muhlis Akarsu'dan yeni öğrendiğim bir fikrayı Behçet ile Metin'e anlatüm. Öyle çok güldüler ki Ondan sonra da ozanlaşair arasındaki farklan konuştuk, tartişnk. Bir ara Asun Bezirci geldi Behçet'e laf atü. Oiaytann sonunda iki yakın arkadaş olan Behçet'le Metin aynı yazgıya doğru yürüdüler. Son dakikalannı hep yan yana geçirdiler." 'Yangına be$ kala' Aynı dakikalarda Ilhan Cem Erseven, Battal Pehüvan \e Hasret Gültekin birlikte oteli dolaşırlar. Bir ara otelin etrafuıdaki güruhu daha net görmek için üst katlardaki odalardan birine girerler. Olayla ilgili hiç konuşmazlar ama Ilhan Cem Erseven, diğer arkadaşlanrun da durumun ciddi olduğunu gördüklerini fark etmiştir. Lürfii Kaleli artık "kan dökmeden kalabahğın dağıhnayacağmı" düşündüğünü belirtir. Zerrin Taşpınar. yeni tanıştığı Kaleli'yle a\Tiı fikri paylaşmamakta, yanındaki arkadaşma da "Felaket habercisi mi bu adam" diye fısıldamaktadır. Çok sonra Kaleli'nin haklı olduğunu anlayacaktır. Lütfü Kaleli, çe\Tesindekilerden otelde bulunanlann açık kimliğiyle isim listesinin tutuhnası gerektiğini söyler. Zerrin Taşpınar, ona katılmamakla birlikte. listeyi hazırlamaya girişecek. otelin belh başh odalarına bu listeden birkaç tane bırakılacaktır. Cafer Can Aydın, "Bir ara Behçet Aysan'm yukanya gençlerin buhınduğu koridora çıküğmı gördüm" der ve sözlerine devam eder: "Sanmm, kızlar arasında fenalaşanlar, tansiyonu düşenler vardL Behçet, onlan sakinleştirdi, ilk nbbi müdahaleJeri gerçekleştirdi" Gerçekten de Behçet Aysan'ın. Hipokrat yemini etmiş bır doktor olarak, ilk işi sıhhi bir müdahale alanı oluşturmak olmuştur. Durum gittikçe ciddileşmeye başlayınca, barikatta bekleyenlerin de soluklan kesilmiştir. Ali Balkız. yüreği yanarak bir hikâye anlatır: "Barikaun hemen arkasında meşrubat kasalan \ardı. Bir baküm ki Sait Metin etine bir şişe soda abmş içiyor. Dedhn ki yapma Sait. sahipleri yok başlarmda. paralarmı veremeviz şimdi O, söylediklerime hak verdiği için başım salladı ve içtiği soda şişesini tekrar kasanın Müne bırakü." Ne yazık ki Sait Metin'in içtiği soda aynı zamanda onun son yudumlan olacaktır!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear