25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA ROPORTAJ Sıdıka Özdil-lnci Özdil: ÎJayetenek... Antalya, uzım ve zahmetli biryolu birlikte kat eden biri besteci, diğeri orkestra şefi iki hz kardeşi bekliyor.Akü, yürekve yeteneklekanatlanmak...ZEYNEP ORAL Ne çok duymuştum adlanru. Sıdıka Ozdfl ve tn- ci Ozdü... Başandan başanya uçmalannı, bizim basında daha az, yurtdışındaki basında daha çok yer alan yazılardan izlemiştim... îki kız kardeş: Sıdıka Özdil, besteci ve on bir ay büyük olanı. Inci Özdil, Türkiye'nin ilk ve tek kadın orkestra şefi. tkisi de yalnız kendi ülkele- rinde değil, müzik dünyasında da ilklere imza at- mış, öncü konumundalar. Şımdi onlarla ilk kez karşılaşmarun sevincini yaşıyordum. Istanbul Festivali"nde Covent Gar- den, Kraliyet Operası Solistleri bir gün önce Sı- dıka Özdil'in "FacingPhasdis" (Faselis'e Karşı) adlı bestesini seslendirmişti. ilk şaşkınlığım, yaptıklan işlere oranla ufacık tefecik ve çok genç görünmelerinden, iki "çocuk", iki fidan gibi olmalanndandı. Sohbet ilerledik- çe, büyüdüler, büyüdüler, büyüdüler... Geçmişi bir çırpıda özetleyiverdik: MithatFenmen'leilkmüzıkeğitimi... 1971 'de Ankara Devlet Konservatuvan'na giriş... Hoca- lan Nimet Karatekin, Nedl Kâam Akses, Nevit Kodalh. Ferit Tüzün... 1983'te ikisi de devlet bursuyla tngiltere'ye gi- der. îlk yıl Guilhall Müzik Okulu ve ardından Lond- ra'da Royal Academy of Music - Kraliyet Müzik Akademisi'ne girmeye hak kazanırlar. Buraya dek Sıdıka ve Inci Özdil'in yollan ay- nıdır. Burada farklı eğilimleri ortaya çıİcar, branş- lar a>Tilır. Bestecilik ve orkestra şefliği arasında seçim yapmak zordur ama kararlannı verirler. Sıdıka besteciliği, Inci orkestra şefliğini seçmiş olsa da, ikisi de her iki alanda eğitimi sürdürür. Hemen belirteyim: Kraliyet Akademisi'ne giriş sınavlan yanşmayladır. Inci Özdil, orkestra şef- liği bölümüne kabul edilen ilk kadın öğrencidir. 1985-89 yıllan, kendilerini aştıklan, kaplanna sığmadıklan. çağlayanlar gibi güriil gürül aktık- landonanımyıllandır GeorgeHurst,PöulPatter- son, Collin Metters, Coilin Davisgıbı hocalar, Pen- derecki, Xenakis, Messiaen, Henze, Takamitsu ve Stockhausen gibi ünlü bestecilerle seminerler. Yıl 1988. HansVVerner Henze adma düzenle- nen festival aynı zamanda bir yanşma niteliğin- dedir... Sıdıka Özdil, Bedn Rahmi Eyuboğhı nun "Can kuşu" şiirini besteler. tnci Özdil eseri ça- lan orkestrayı yönetir. Ve sıkı durun: Sıdıka_ tt En lyi Beste Ödülü"nü, Inci "En lyi Yorumcu Ödü- lü"nü kazanır. Festival tarihinde bu ödülü kaza- nan ilk kadınlardır onlar! Ödül alınca kesilen burs Bu ödülü diğer ödüller izler. Tümünü sıralama- ya yerim yetmez. Ama Ingiltere'deki tüm okul- lardan yalnız bir kişiye, en iyi olana verilen Le- verhume Ödülü'nü belirtmeden geçemem. tkisi de 1989'da Kraliyet Müzik Akademisi'ru kendi dallarında birincilikle bitirir. Akademi tari- hinde Sıdıka bir ilfci daha gerçekleştirir. flk kez bes- te yapana resital diploması da verilir. Sıdıka'dan sonra bu yol, başka öğrencilere de açılacaktır. Sıdıka'nın ödülleri çoğaldıkça Türkiye'den "dönmen gerek" diye bursu kesilir. Oysa tnci, Tür- kiye'ye dönmüş ve iş aramaktadır. Kendi deyi- şiyle "Bana göre iş bulunamadığından kapı kapı dolaşünyorlardV Bir yıl sonra aynı şey Sıdıka'nın da başına ge- lecektir "Tûrkrye'yedöndüğümdeişvermediler. Alti diplomam vardı ama sıfirdan başla dediler. Ambar müdürhiğüne atamak istediler. Oysa am- bar müdürlüğü diplomam yoktu. Alü ay beni aç- üğa mahkûm ettilen" Ve Sıdıka tngitere'ye döner. Sonra... Sonra yönetim değişir. Fikri Sağlar Kültür Bakam, Emre Kongar müsteşardır. "LT- kemiz sizden vararlanmak istiyor" diye bir mek- tup alır. Kızgındır Sıdıka, yamt vermez. Emre Kongar kollan sıvar: "Acdegefin!" çağnsı... "Tür- kiye tarihinde devlet senfoni orkestrası kuracak flk kadınlar olacaksınız" diye onlan ıkna eder. Ve ikisi de Antalya Senfoni Orkestrası'nı kurmak üze- re Antarya'ya tayin edilirler. Yıl 1993-94. "Antajya'da açıhştan sonrakiilk konserde üç din- leyici vardı salonda, son konserimizde ise iki bin beş yüz kjşL.." Mütiıiş bir aşamayı ortaya koyan bir gösterge! Yeterince açık değil mi... Ama her şey böyle yazıldığı gibi kolay olma- dı.Önce oda orkestrası kurdular. Mevlevıhanede çalışıyorlardı. Vay orada nasıl Hıristiyan müziği yapdır diye saldınya uğradılar. Durumu KültürBa- kanlığı'na bildirdıklerinde, "Dernal orayı boşal- nn" yanıtı aldılar. (Yönetim yeniden değişmişti!) Ve bir sabah çalışmaya geldiklerinde ne var ne yok. çalgılar, notalar, her şeyı sokakta buldular! Ne mi yaptılar? Bir traktöre tüm eşyalanru yük- leyip Antalya Kültür Merkezi'nin kapısına dayan- dılar. İşte orkestranın AKM'ye girişi böyle oldu. "Betediye Başkanı Hasan Subaşı 'nın ve halkın desteğf ni unutamayız" diyorlar. "Cumhuriyet Meydanı'na masa kurup biz orkestramızı istiyo- nız diye imza topladı insanlar. Beş bin imza Kül- tür ve Maliye bakanlıklanna yollandı. Orkestra elemanlanna kadro\erüme\ince. müzisyenierbe- ledrye kadrosuna girdL ÖrneğuL, obua çalan ma- rangoz, keman çalan odacı diye bordrolara geç- tL. Bu süreçte Anaçev kuruluşundan. bir de Is- tanbul Senfoni Orkestrası, heJeGülden Turalı'dan çok destek gördük." 1997'de oda orkestrasını, senfoni orkestrasına dönüştürdüler. Artık orkestra şekillenmiş, "baca- sı tütmeye başlanuşü" Tam işler yoluna gırmışti ki, Ankara'da yeni- den yönetim değişti... "Hoca" dedikleri Gürer Ay- kal Antalya'yageldi... "Vebirgünbirdebaknk, masalanmız koridorda... Hani o sırümızda taşı- yıp traktöre yüklediğimiz masalar..." Cep telefo- nımdabirmesaj: "Müdürlükgörevindenahndın, masamı boşalt!" Kültür Bakanı Istemihan Talaydı. Ve Sıdıka Öz- dil'i Ankara Devlet Korosu"na, tnci Özdil'i ise Ankara Güzel Sanatlar Müdürlüğü'ne memur olarak atamıştı. tnci "Peki ben ne yapacağını di- ye soruyordum, bilen yoktu" dıyor. Haklannda "orkestrayı çokçahşünyor" diye şi- kâyet vardı. İnönü'yü anma konserinde sponsor aracılığıyla afiş bastırmaktan tnci Özdil'e disip- İnci ve Sıdıka Özdil, Antalya'da Oda Orkestrası'nın konserinde (üstte) ve Londra'daki Kraliyet Müzik Akademisi'nde okurken tanışüklan ünlü Polonvalı besteci K. Penderecksi Ue birlikte (solda)_ lin cezası verilmıştı. tnci Özdil, Kültür Bakanlıgı'nı mahkemeye verdi. idare mahkemesinde açtığı altı davayı da kazandı. (Afışle ilgili olanı sürüyor.) tdare mah- kemesi yedi günde karar aldı: "Derhal görevine dönmesL." Gelin görün ki, mahkeme karan uy- gulanmadı. Çünkü bu arada orkestra şefuıin gö- revleri sanat danışmanına de\Tedılmişti. Yeniden dava açtı. Yeniden kazandı. Şimdilerde göreve dön- meye hazırlanıyor. vah ülkem1 Onlar tüm aynntılanyla bu olaylan anlatırken ben de vah ülkem demekten kendimi alamıyor- dum. Bir de ülkemizden niye bunca beyin göçü olur diye sorup dururuzî Covent Garden, Kraliyet Operası Orkestrası, da- ha önce hiçbir Türk bestecıye yeryermemişti. Ku- rucusu Peter Manning, Sıdıka Özdil'in bestele- rini dinler dinlemez. ona bir eser ısmarladı. "Fa- selis'e Karşı'' ilk kez geçen mart, Londra'da o görkemli Royal Opera House'da seslendirildi. Konsere elbet Türkiye'nin büyükelçisı de davet- liydi. Tamam geliriz dendı. Konserden bir gün önce opera yönetimi, "Nasıl bir karşılama istersiniz" diye sormak uzere elçiliğımizi aradı. (Hangi ül- kenin bestesı çalınıyorsa, onurlandırmak için, on- lara Kraliyet karşılaması, kırmızı halılar vb. dü- zenlenryor). Yamt, konsere gehneyeceğiz oldu. Her- halde, önemli işleri (!) çıkmıştı. Sahi, biz AB yolunda ilerliyorduk değil mi! Artık sözü Sıdıka ve İnci Özdil'e bırakıyorum. İNCİ ÖZDİL Sonsuduğa dönüşen birsaniye tnci Özdil'i dınliyorum: îlk kez bir orkestrayı yönettığınde neler hissetmışti? "Orkestranui karşısına çıküğım ilk saniyeyi hiç unurnıuvorum. O anda, sayilan sayamayacağım kadar çok olan orkestra sanatçılannın merkezinde olduğumu ve bundan ilk başta çok ürktüğumü haürhyorum. ÖzeUikle de şef podyumuna çıkarkentitrh'ordum™Orkestrayı başlatmadan önce sessizce gözlerimle tüm çalanlan soldan başlavarak sağa doğru dikkade süzdüm. Amacun onlarla göz göze gelmektL Belki de hepsi ilk kez şef podyumunda bir kadın orkestra şefi görüyorlanh. Sağ etimi kaldınp o ilk \ uruşumla orkestrayı başlattığımda. işte o an mesleğime âşık oldum. Ortada mütfaiş bir enerji vanlı. Onlan, duyduğum müzigin şekline göre yönlendirebiUyordum. Bu bana büyük bir muüuluk ve gü>en duygusu verdi Ömür bo>Ti sürecek bir tutkunun başlangıcıy dL Bu tutkunun başladıfı ilk saniyenin yaşamımın sonuna kadar süreceğini anlamışom. Ben hâlâ o ilk saniyenin içûıde, hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorum." Ülkemizde tnci Özdil tek kadın orkestra şefi, ama dünyada da sayılan az... Neden? "1970'lerin başına dek orkestralardaki kadın sayısı nerede> se yok denecek kadar azdL Kimi orkestralar kadın üyelerin ahnmasına hep karşı çıkülar. Kadınlarbu volda zorhı mücadele \erdikr. İngiltere'de kimi orkestra, sınavlarda, adayiannkaun siyahperde arkasuıda çahnasuıu düz ayakkabı ghmesini ister. Adayın cinsheti belliolmasuı diye. Kadın orkestra şefi apayn bir konu! Orkestranın basında lider konumunda, tek otorite, eOerinin arasında orkestranın gücünü ve kaderini rutan bir 'kadın... Bu durumu orkestralann hemen kabullenmesi kolay olmasa gerek. Kadın orkestra şefi açısından da kolay değil. Erkek şeflerde kusursuzluk aranmayabinV ama kadın şeflerden kusursuzluk beklenir. Kadın şeflerin erkeklere göre çok daha ivi olmalan, hatta yildız olmalan gerekir. Ben bu zorluklan öğrencilik yıllanmdan başlayarak sürekli yaşadığım için akademik eğramimi çok üst duzeyde tutmak zorundaydım... Şu anda dünyada yüzlerce kadın şef \ar ama onlara hak ettikleri konum verUmiyor. Şu anda Amerika, İsraiL İngiltere. Polonya, Rusyu, Fransa ve Türkiyede aktiif şeflik yapan kadınlar v^r. çoğuyia ilişkideyim. Hepimiz bir mücadelenin içindeyiz ve kendi ülkelerimizde sa\aş veriyoruz. Türkiye'de kadınlann sosyal ve çahşma yaşanunda etkin konunıa geunesi, Meclis'te temsil oranının yükseünesi, verilen mücadeleye güç katacaktır. Kadının mesleğinde yoğunlaşma şansını artOracak ve kaliteyi her alanda üst düzeylere çekme gücünü sağlayacakür. Kadının olduğu yerde uygarhğuı yüceldiğuıe üıanrvorum." Besteyapmaky kalpten vurulmak Sıdıka Özdil'i dinliyorum... Beste yapmak nasıl bir süreç? "Bir eseri yazmaya başlamadan önce araşürma yapmayı tercih edenlerdenim. Henı müzikal olarak henı de eserim için seçtigim konuya bağianulı olarak araşnrma sürecL. Eseri önce kafamda tasarlayıp beyTÜmde duyanm. Hemen her yapıtımı y azarken çahcı arkadaşlanma sormuşumdur. Çünkü çoğu zaman onlara enstrümanlannda yeni bir şeyier sunmayı. bir anlamda onlann enstriimanlannın suurlannı genişletmeyi düşünürüm. Bu hem onlar için, hem bennn için zevkli bir macera oluyor. Ancak çahnamayacak şevier yaznıam! Bazı buhışlannun o anda çahnamadığı ancak birkaç yıl sonra çalınabildiği de olnıadı degil.- Arp için yazdığun 'Aganta Bunna Burinatada bunu yaşadım. Aganta'yi bestelediğim Hollandah arpçı Godalieve Schrama o buluşum olan tuuyı nasıl çalaeağını eserin ilk seslendirihşinden 2 yıl sonra Paris turnesinde keşfedip beni telefonla aradL Telefonda bana çaldı. Evreka diyerek telefonda çığlık attığımızı annnsryorunL" Duygulanyla düşünceleri arasında koordinasyon nasıl ışhyor? •'Bestecileri kendi kültürlerinden soyudamak olası değil. Yaşadıklan dünya ve ülkeleri, duyulanna dokunan her şey bir ilham konusu olabilir. Ben Türk şairieri, ya/arlan ve ressamlanndan hep etkflendim. Aynca üstünde doğup büyiidüğüm bu topraklardaki Anadolu medeniyetlcrinden günümüze kadar uzanan kültür katmanlanndan büyülendiğimi itiraf edebilirim. Onlan kullanmaktan çekinmiy orum çünkü onlar ait olduğum birer parça gibi geliyor bana... Bunun yanı sıra dünya olaylanna da seyirci kalamıyorum. Örneğin, 1. Körfez Savaşı sırasuıda yazdığun Global Mass orada savaşuı ohışturduğu doğa kath'anu, insanlann Öhnesi. kültürün yok ounası korkusuyla yazılnuşo, Ayıu felaketi daha büyük boyutta tekrar yaşadık. Çok sevdiğim insanlan kayi>ettiğimde duyduğum acıyia yazdığun eserlerim de var. Ömeğin Facing Phaselis' Sevgili Gülden Turah'yı (TDSO konzertmaister'i) kaybettiğim zamana rastlamışü. O yüzden eserin diplerine Mozart'm Ave Verum Corpus'u gizJenmiştir. \eya çok sevgili dostum Duygu Aykal'uı ölümiınde duyduğum acryla yazdığun Bulutiann Boyutlan adlı keman konçertosu... Bunlar yüneğimdeki sızıyı notaya ya da müziğe aktarmaya çalışüklanm... Bence, yalnız bu- tek şey; beste yapmanı için olmazsa olmaz koşuldur; beni kalbimden vurmayan ve beynimde duymadığun eseri vazamam..." AVRUPA'DAN GURAY OZ Avrupa'nın Yeni Liderî Avrupa Birliği'nın dönem başkanlığı Italya'ya, yani Silvio Berlusconi'ye geçti. Son Ttalya genel seçimleri Avrupa Birliği için birşok olmuş, seçim- lerden sonra Berlusconi'ye karşı kimi önlemler alınması düşünülmüş, Avrupa liderleri Italya'nın şaibeli lidenne sırtlannı dönmüş, bir tür protesto hareketi organize etmişlerdi. Berlusconi, intikamı- nı ABD'nin Irak saldınsını destekleyip AB'yi böle- rek aldı. Şimdi Avrupa Birliği'nin lideri altı aylığına Ber- lusconi'dir. Bu duruma Avrupalılar ne diyorlar? Avrupa'nın sosyal demokratlan koşar adım mer- keze, merkez sağa ılerlemekten, bu türden konu- larla ciddı bir şekilde ilgilenmeye vakit bulamıyor- lar. Italyan muhalefetınin önde gelen isimlerinden, mafyaya karşı sıkı mücadelesiyle tanınan hukuk- çu Prof. Leoluca Oriando ise bu hafta Der Spi- egel'de yayımlanan söyleşide, "Avrupalı bir Ital- yan olarak ırtanç duyuyorum. Bu adam Italya'yı temsil ediyor ve şimdi de tüm Avrupa'yı tem- sil edecek, iş bu noktaya kadar gelmemeliy- di" diyor. • • • Berlusconi'nin şu sıralarda Türkiye ile arasının çok iyi olduğunu biliyoruz. Bazı çözülmesı zor ko- nulara el atıyor. Rusya ile Türkiye arasındaki do- ğalgaz anlaşmazlığını çözebilir mi? Çözebılir. Işin içinde "mafios" ilişkiler varsa, ondan iyisi- ni bulamayız. Berlusconi'ye şimdi "pate", mafya babası diyor- lar. Ülkesinin hemen hemen tek hâkimidir. Onun ortakları da müthiş etkin ve tam Avrupaidirler! Fa- şist "Movimento Sociale"den türeme "Allean- ze Nazionale" -Ulusal Ittifak, Kuzey Italya'da et- kin ırkçı parti "Lega Nord"- Kuzey ügi ve Sil- vio'nun "Forza Kalia" -lleri Italya'sından oluşan ko- alisyon, "Casa delle LJberta"- özgürlükler Evi, hem Millet Meclisi'nde hem de senatoda çogunluğa sahiptir. Bizim hükümetimizgibi istediği yasayı çı- karabilmektedirler. Kısacası yürütme, yasama, yasama yolu ve di- ğer yöntemlerle yargı Berlusconi'nin elindedir. Ka- muoyu oluşturma araçlarının en etkini TV yayınla- rı alanında ise Berlusconi rakipsizdir. Şef, aile şir- keti "Fininvest" aracılığı ile TV yayınlarının yüzde 44.3'ünü doörudan denetlemektedir. Iktidar ol- duktan sonraltalyan resmi kanalı RAI'de hüküme- tin, yani Berlusconi'nin etkısi altınagirmiştir ve RAI 1 pazann yüzde 44.2'sine sahiptir. ••• Yasalarla istediği gibi oynayan "Duçe", 2 Ağus- tos 2001 tarihinde yalnızca kendisi için suçu or- tadan kaldıran bir yasa, en son 18 Haziran 2003 tarihinde kendisi de içinde beş üst düzey devlet görevlisi için bir başka özel dokunulmazlık yasa- sı çıkartmıştır. Bu muhteremleregörevdeoldukla- rı sürece dokunulamayacaktır. Pekı neden dokunmak istiyordu ki yargıçlar Ber- lusconi ve dört arkadaşına? Rüşvet, vergi kaçak- çılığı, naylon fatura gibi önemsiz suçlamalar ne- deniyle kuşkusuz. Berlusconi 1990 yılından bugü- ne kadar 14 davadan, zamanaşımı, özel af, doku- nulmazlık gibi sihirli kelimelerle paçayı kurtardı. Bundan sonrasını da garantiye aldı. Şimdi Berlusconi Avrupa'nın lideridir. Türkiye'yi de pek sevmekte ve memleketimizin sorunlarını çözmek için elinden geleni yapmakta- dır. O Avrupa'nın öteki dik kafalı liderleri gibi AB ka- pısını Türkiye'ye kapatmaktan yana değıldir. Za- ten de Avrupa Birliği'nden, onun sınıraşan kimi uy- gulamalanndan, örneğın polis teşkilatı Europol'den, ortak hukuk kurallanndan hoşlanmamaktadır ve ye- ni dengelerde neler olacaktır kim bilir. AB içindekı pamuk ipliğine bağlı dengeler ABD destekçisi şu eski Doğu takımının desteğiyle de- ğiştirilemez mi? Neden değiştirilemeyecekmiş? Değiştirilir, yeter ki dostlannı iyi seç sen. Berlus- coni, "neocon'lann, yeni muhafazakârlann, Rums- feld'in, Cheney'in, "karanlıklar prensf'nin yakın dostudur. Onlar Ortadoğu'yu dümdüz edecek, yaşlı Avru- pa'yı hizaya sokacak, Asya'ya biçim verecekler- dir. Gelecek, Berlusconı'lerin, "neoconi"lerindir. Yoksa öyle değil midir? e-posta: guray.oz " cumhuriyet.com.tr Efe bebek hoşgeldin Onur-Binnur-Necdet Keskin KÜLTUK • SANAT Aynı Sok.'ta "3 ayrı bölümü, 3 ayrı yaz keyfi {biri müzikli) 12.00'dan 02.00'a kadar ÇATIPASSAGE RESTAURANT Özel davetleriniz için (0212) 251 00 00" ALf ZE OTEL ÖLÜDENtZ - FETIIİVF HUZURLU, KE^İFLÎ, KALİTELÎ TATILİN ADRESI Kişi başı yarım pansiyon 50.000.000 TL. Kahvaltı ve akşam yemeği (açık büfe), bar, geniş havuz, havuzda kaydırak ve jakuzi. çocuk havoazu ve oyun alanı. bilardo, masa tenisi, fitness center, sauna, otopark, kuaför. Odalarda; TV, klima, minibar, fön, telefon, balkon... Tel: 0252 - 617 01 01 E-Mail: alize@alizeotel.com Web: ^^"vv.alizeotel.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear