22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 HAZİRAN 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 DOK: yapanltapsegtstı." lyiolur... Suçtu jnıier, Etektronik posta: denttsomocumhuriyetcom.tr Tel: 0^12.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Vergiler artacakmış... "AKP'nin kavnaâı belli oldu: bir kovundan iki oost!" KadroOkullar öğretmen bekliyor... Hastanelerde doktor, hemşire yok... Karakollar polissiz... Devlet, vatandaşa eğitim, sağlık, güvenlik gibi en temel hizmetleri vermekte zorlanıyor... Devleti yönetenler ise imamlara 15 bin yeni kadro daha açmak istiyor... Türkiye'nin en şişkin teşkilatı Diyanet'te 13 bin kadro boş dururken 15 bin yeni kadro daha geliyor... 28 bin yeni imam... Bunlann namaz kıldıracağı cami yok... Bunlann vaaz vereceği cemaat yok... Bunlann cenazesini kaldıracağı mevta yok... Ama imamlara kadro var... Çünkü, imamlar yatay geçişlerte devletin öteki kurumlanna aktanlacak... Devlet imamfaştınfacak... Türkiye'de bir imam hatipli Başbakanlık koltuğuna oturursa olacağı bu... Türkiye imamlarla yönetilecek... Sonra da karşısına geçip "merhumu nasıl bilirdiniz" diye sorup hep birlikte "el fatiha" diyecekler... Hesap bu! ürkiye onu bir gezgin olarak tanımıştı... Bir- leşmiş Milletler programı ile Avustralya'dan Afrika'ya dünyanın gözden ırak köşelerinde doktorluk yaparken bir yandan da yazdığı ki- taplarla yerli halkları tanıtmıştı... Nadir Paksoy, bir si- topatoloji uzmanıydı... Hücre örnekiennden kanserta- nısı üzerine çalışıyordu ve dalında profesörolmuştu ve Türkiye'deki birkaç uzmandan biriydi... Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görev yapar- ken üç yıl önce rektörlüğün bir akademik uygulaması- nı meslek ilkesiyle bağdaştıramadığı için istifa etmiş- ti... Daha sonra istifasına neden olan uygulama başa- rısızlıkla sonuçlanmış ve Prof. Dr. Nadir Paksoy haklı çıkmıştı... Prof. Dr. Nadir Paksoy, haklılığı ortaya çıkınca üni- versitedeki görevine geri dönmek ıstemışti... Fakat dö- nemedi.dönemiyor... Çünkü: "YÖK'te geri dönmek is- teyen istifacının lehine bir madde olmasına ve üstelik Kocaeli gibi bir sanayi bölgesinde uzmanlık dalımda Nadir Paksoy benden başka öğretim üyesi olmamasına rağmen, rek- törün önyargılı, haksız ve adaletsiz direnci nedeniyle üniversiteye dönmem engellenmektedir. öğretim üyesi kolay yetişmiyor. Konusunda yetkin birakademisyenin en verimli çağında yöneticilerin yan- lı tutumu nedeniyle üniversiteye dönüşünün engellen- mesi hem insan hakları hem de evrensel üniversite kavramıyla bağdaşmadığını takdir edersiniz. Eğer bu ülke hukuk devleti ise bireyin yasalarca ta- nınan özlük hakkının 'olur'u, amırinin 'ıki dudağı' ara- sından geçmemelidir. YÖK'ten konu hakkında bir cevap alamadığım için kısa bir süre önce durumu Sayın Cumhurbaşkanının değerlendirmesine sundum. Sorunun bence tartışılması gereken en önemli yönü şu: Dısarıdan bakıldığ'ında üniversite öğretim üyesi 'do- kunulmaz' gibi görünür. Siyasi iktidarlann tasarrufun- dan uzaklardır. Bir başka yere atanamazlar; kolay ko- lay yerlerinden edilemezler... Bunlar öğretim üyesinin akademik güvencesi yönünden olumlu unsurlardır. An- cak YÖK, rektörlere çok geniş idari, mali ve akademik yetki ve yaptırımlar tanır. Söz konusu yetkiyi olumlu ya da olumsuz yönde kullanmaksa bütünüyle rektörün inısiyatifine kalmıştır. öğretim üyesinin, hakkını araya- bileceği YÖK içinde bir merci yoktur. Sözde YÖK so- ruşturma kurulu vardır ancak YÖK rektöre karşı hele hele YÖK'e ters düşmeyen bir rektör ise bu mekaniz- mayı kolay kolay işletmez. En azından benim örneğim- de değil başvurularımın değerlendirmeye alınması ce- vap bile verilmez. Profesyonel futbolcuların kulüpleriyleanlaşmazlıkla- rına çözüm yolu aradıkları tahkim kurulları vardır. Ama ne yazık ki öğretim üyeliğinde böyle bir şey söz konu- su değildir." SESSÎZSEDASIZ(!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku"' yahoo.com Oldu olacak, ABD Ortadoğu'ya TAKStMmetre taktırsın! Erdal Bilallar'a biraz su ve sabun gerek! Belçika'dan "Yüksek Yerilim Hattı"nı hazırlayan arkadaşımız Erdinç Utku, son kitabı "Amerikanca Hayatımıza Türkçe Altyazılar"ı, Stargazetesi yazar- larından Erdal Bilallar'a da gönder- miş... Birgazeteci, kendısinegönderılen ki- tabı ne yapar? Okumadan kütüphane- sine koyar; kitabı okur, okurlara da du- yurur... Bilallar ise Erdinç'in kitabını al- mış sayfasında kendine "duvar yazısı" köşesi açmış, kitaptaki aforizmaları kendi yazmış gibi kullanıyor... Erdinç Ut- ku bu durumu fark edince Bilallar'a bir mektup yazmış: "Kamu yaranna karşılıksız mizah üreten ve ürettiği yapıtlar da herkes tarafından izin alınmaksızın ve haber verilmeksizin kullanılan bir gönüllü kuruluş olmadığımı düşünüyorum. Temiz toplum ve basın ahlakı konula- rını sıkça dile getiren sizin gibi bir yaza- nn telif konusunda daha duyarlı olması ve emeğime saygı göstermesi beklenir- di. Genel kanının aksine ben Türkiye'de mizahın çok zor olduğunu düşünüyo- rum. Sizin gibi'temiz toplum, temiz top- lum' diye yazan birinin temiz toplumlar- da olmaması gereken bir düşünce yü- rütme eyleminde bulunması biz mizah- çılann yazabileceklerinden çok daha acı ve üzücü bir çelişki...Kara mizahın da- niskası... Köşenize kitabımdan alıp isimsiz ya- yırnladığınız espnmde ne diyorum ba- kın: Suya sabuna dokunmayan top- lum, temiz toplum olamaz... Lütfen siz de suya sabuna dokunun biraz." ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCİ RaciBademli'yle 'İmar Cinlikleri' Kitabımız... Tarih ve doğa zenginlikleri- mizi "koruyarak kullanabil- me" uygarlığını, mimarhk ve şehirciîığin temeline yerieştire- bilmek için dur durak bilmeden çalışan dostlanmız arasmda Prof. Dr. Raci BademH'nin ye- ri bir başkadır. Çünkü sadece meslek çevre- sini ve öğrencilerini değil, dev- let büyüklerinden bürokratlara, çarşıdaki esnaftan belediye baş- kanlanna kadar. bu ülkeye "yurdumuz" diyen herkesi ay- nı uygarlık yürüyüşüne katabil- mek ıçın inanılmaz bir çaba içinde Türkiye'nin her köşesi- ne yetişmeye çalışır. Hatta, Kuzey Kıbns'ın bile kültür ve çe\Te mirasıru göze- ten bir planlamaya kavuşması- na el uzatmış, emek ve zaman ayırmıştır. Hele, Geübolu Tarihi Milü ParkTmn tarihten gelen duygusallıkla- n da kucaklayan bir "DünyaBanşParkT olarak ınsanlığa ar- mağan edilmesi pro- jesindeki "deviet" adına üstlendiği ko- ordinatörlüğü de na- sıl bir "Anadohı mi- litanT gibi yürüttü- ğünü, Çanakkalede kime sorsanız hay- ranlıkla anlatırlar... 'Yasal' mucizder... Bu çalışmalann birindeki beraberli- ğünizde söz yine "i- mar ve koruma" ilişkilerinden açılınca, oradaki dostlann an- lattıklan olumsuz örneklerin "yasal uygulamalar'' olduğunu da duyunca dedi ki: "- Türkiye'deki emlak rand- na olan düşkünlüğün en çarpı- cı göstergelerinden biri de imar kurallanyiayaraülan mucizekr olsa gerek..." Bu "mudzeler" arasında en yaygın olanını da şöyle özetle- mişti: "- Bakryorsun. imar planında 3 kat veriİen bir arsada. hem 6 katiı. hem de nıhsadı bina var; çünkü mevzuata uygunL" Yıllardır böylesi bir "mevzu- aü" yaratanlar, belli ki kafala- nru planlann uy'gulanması için değil, sadece "ranü artürma yoBan" için kullanmışlar... Yeni binalardaki kat sayısını u daha fazla" yapabilmek için de meyilli yerlerde "sfir" nok- tasının arsadaki en yüksek kö- şeden alınmasınj sağlayan; böylece zemin kat altında "itop- rağa gömülü ohnayan" birkaç sözde "bodrum w kat yaratılan; aynca subasmaru yüksek tutup, çatı katlannı da "tam kata" dö- nüştüren yönetmelik oyunlany- la, imar planlannda öngörül- müş yoğunluklan uygulamada geçersizkılmışlar... O gün konuştukça, buna ben- zer örneklerin aslında ne kadar da "çok" olduğunu fark ettik... AkJımıza gelenleri sıraladıkça da hâlâ zaman bulup kotarama- dığımız bir "kitapçahşmasına" birlikte başlama karannı aldık... tsim babasının yine Raci Ba- demli olduğu "tmar Cinlikle- ri" adlı kitapta, mimarlık ve şe- hircilik Icurallannı "de\Te d^ı- na çıkaran" teknik dümenleri; arsa rantınj en yükseğe tırman- dıran sözde yasal kurallan; bi- nalann inşaat alanlannı çoğal- tan "emsal hesabı" numaralan- nı tek tek sergileyip sorgulama- yı kendimize görev edindik... Bu belgelemenin başka "i- mar cinlerine" yeni esin kay- naklan yaratmaması için de ay- nı numaralara artık olanak sağlamaya- cak bir yasal düzen- lemenin temel ilkele- rini belirleyip kitaba ekleyecektık... 'Şeytani' buluştarm Arkadan 5 kaü «bodnını''(!) Geçenlerde bir yandan Sevgilı Ra- ci'nin kulakJannı çuıJatırken bir yan- dan da TBMM gün- demindekı orman, hazine ve SlT alanla- nna yeni imar kural- lan getiren son yasa taslaklanna bakıyor- dum... Öylesi düzenlemeler önerili- yor İd, "cinHk" demek bile ha- fif kalıyor... Örneğin 1. Derece Doğal STT'ler için "yüzde 3" yapılaşma kuralı getirilirken sözgelimi 50 dönümlük bir ara- zide bunun "1500 m2'Hk" bina demek olduğu; doğaya asla uy- gun olmayan böyle bir büyük- lüğün de mutlaka "suurlanma- sı" gerektiği adeta geçiştirili- yor... Hele. işgal alhndakı "tarihi vakıS arazilerini'' hazine arazi- leriyle takas ettikten sonra bu- ralann imar talancılanna satışı- m öngören maddeler, masallar- daki en ünlü cinleri bile utandı- racak türden bir "şejtani zekâ- nın" ürünü olsa gerek... Işte bunlan da görünce, "iyi ld" dedim kendi kendime "Ra- ci'>leokitabı biürmemişiz™ Ar- ûk yeniyasalanda ekler,gelecek kuşaklara bu ülke>i nasıl bir cinler. şe\tanlarüikesi yapûkla- nnı da anlatmış ohıruz..." Şimdi göre\' yine "en çahş- kanımız" olan Raci Badem- li'de... Belki de çoktan kâğıda kaleme sanlıp yazmaya başla- mıştırbile... Oekinci" cumhuriyetcom.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakı turk.net ÇÎZGtLlK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİHPOROY semihporoy ayahoo.com HAYAT EPtK TÎYATROSU MLSTAFA BİLGIV KAMYONUN PLAKASINI ALIN ! PLAKASINI ALIN ! TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 29 Haziran tA3tcic.nuuntas-arikan.com TÜRKLBR'ESIG/NAN KRALf (İZH«RLESj3f), OSMAUU'LARDAN SIGIHMA /'STEOİ. DEU PErKo(P£TEXy 'A/UA1 8/4ŞMM BULUMOUĞU RUC OKOUSÜNA POLTAVA'OA YE- NİL£N /SI/£Ç OROUSU, TOPARJLAMABİLBN '6 BİM KJŞİl/K KUVV£nyi£, 0/A/YEPEG fJEHRİ KIYlStAJA KAMH Ç£l£ilMİŞrİ. ACELB HAZIH LANAN SAUARLA,KeAl. DEMİRBAŞŞARL' Y£ S'/U KİŞİU*: Sıfi tCUVVET KARŞIYA S£- TESLİM OLMUfUlgPl. ÎSt/£Ç SlĞINMASl,OSMANU'LAK/N ARASlMI ACfiCAki \y£ PRUT P£ĞİH UZAYAH SOKUNLARIN BAÇLANGI GÖRÜŞ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Boşa Konuşmak... Onuncu yüzyılda ortaya çıkan, on birinci yüzyıl- da en ünlü temsilcilerini yetiştiren Kelâm; Islamın aklı dışlayıp onun yerine "nakli -inancı" koyan bir düşünce, bir anlatım yoludur. Islamın üçüncü yüzyılının ürünü olan bu yöntem daha sonraki yüzyıllarda -ister istemez- özgürlü- ğünü kaybedecek, her türtü nesnel gerçeği man- tık oyunlarıyla yadsıyan tutumuyla gitgide boş- sözcülük'e doğru yol alacaktır. Ne var ki, dinsel eğitimin temel öğretisi olmayı da günümüze dek sürdürecektir; kısacası imam- hatip yetiştiren okullardaki eğitimin baş dayana- ğıdır. Dolayısıyla bu okullarda yetişenler sonradan pozitif eğitimden geçseler de hücrelerine işleyen bu öğrenimin izlerini hep taşırlar; bu bakımdan "boşa konuşmak" onlar için kaçınılmaz gibidir; iç- lerinden siyasette yer alanların bu tutumu nasıl sergilediklerini görüyoruz. Gerçi imam-hatip kökenli olmayan siyasetçiler de boşa konuşmamn en renkli örneklerini sun- maktan geri kalmıyorlarsa da Sayın Başbakan'ın bir imam- hatipli olarak en seçkin örnekleri verdi- ğini de kesinlikle yadsıyamayız. Anımsanacağı gibi Başbakan eşiyle birlikte yap- tığı Malezya ve Pakistan gezilerinde pek neşeliy- di. Bu neşe ile oralarda da bir konser verir miydi diye düşünülebilirdi belki, çünkü imam-hatiplile- rin bu yönünü de Başbakan'ın ilk şarkı deneme- sinden sonra Gönül Yazar bizlere anımsatarak, i- mam-hatiplilerin sesleri bile olmasa öğrenimleri dolayısla makamlara kolaylıkla uyum sağlayacak- lannı ve rahatlıkla şarkı söyleyebileceklerini açık bir anlatımla ortaya koymuştu. Ne var ki, Başbakan bu gezisinde bu yönü ser- gilemedi de öteki yönü, Pakistan Meclis Başka- nı'na sorduğu birsoruyla ortaya döküverdi ve Baş- kan'a: "Sokaklarda neden kadın görülmüyür?" diye - herhalde ortamı bir an için sus-pus eden- bir soru yöneltti. Meclis Başkanı bunun nedenini dinsel eğitim- den geçmiş bir Müslümanın bilmemesini yadırga- yıp, nezaket ölçülerini aşan bir karşılıkla açıklamak yerine : "Onlar akıllı, sıcaktan kendilerin koruyor- lar..." gibi bir yanıtla geçiştirmiş. Demek ki, Başbakanımız Islam tarihi sürecinde örneğin 11. yüzyılda yani Islamın henüz gerileme- ye başladığı dönemde, Mısır'daki Fatımi Halifesi El- Hakim'in kadınlann sokakta gezmesini yasak- ladığını, bunun için de kadın ayakkabısı üretimini durdurduğunu; ya da III. Selim'in kadınlann açık yakalı renkli giysilerle sokağa çıkamayacağını bil- diren buyruğunu; yakın bir tarihte, 1911 'de Istan- bul Muhafızı Cemal Paşa'nın: "kadınların orialar- da, çarşı-pazarda dolaşmalannı sınırfayan " yasa- ğını unutmuş!.. Oysa ikinci sınıf bir insan olarak algılanmalanna karşın, Islamın "göstergesel" tüm yükünün kadın- lara yüklenmiş olduğunu en iyi bilen ve bunu eşi ve kızları aracılığıyla en iyi kullananlardan biridir Başbakan. Yine de Meclis Başkanı kendisine sorulan o so- ru karşısında, şeriat kurallarının geçerli olduğu Pa- kistan'ın devlet başkanının başı açık eşinin yanın- da, başı örtülü eşiyle yer alan laik Türkiye Cum- huriyeti Başbakanı'naeşinin bu görünümünün ne- denini ya da bir "devrim " yaptığımızı anımsatarak, bir geriye dönüşümün mü söz konusu olduğunu sorabilirdi... Ne ki, Başbakanın bu tür sorular karşısında te- mel eğitiminin ona öğrettiği "Kel0mi" yanıtların hemen dilinin ucunda olduğundan, kimsenin kuş- kusu olmamalı. BULMACA SEDAT YAŞAYA1V SOLDANSAĞA: 1/ Renk de- ğiştirmesiyle ünlü sürün- gentürü. 2/Iri bir hıyar cin- si... Söyleyiş özelliği. 3/ Dişi geyik... îçine sulu şeyler koy- maya yara- yan kap. 4/ Sularda yaşa- yan tek hücreli bir canlı... Adlan sıfat yapan bir yapım eki. 5/Gözeten, koruyan kimse... Hattatlann kâğıt cılalamakta kullandıkları özel bir bileşim. 6/ Kü- çük mağara... Eşek 8 yavrusu. 7/Dağsırt- 9 lannda geçit veren çukur yer... Sebze, meyve sat- mak için kurulmuş, derme çatma dükkân. 8/ Ina- mlır, güvenilir... Sıvas'm bir ilçesi. 9/Çekmece- lerine çamaşır konulan dolap YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sazın en kalın teli... Antalya'ya özgü, tahinle yapılan bir yiyecek. 2/Kuyruksokumu kemiği... Kansızlık. 3/ Teori... Doku teli. 4/ Cç Silahşor- lar'dan biri... Japon lirik dramı. 5/Lityum ele- mentinin simgesi... Sahip. 6/Hayat arkadaşı... Bir tür çok ince, ipekli kumaş. II Tarih öncesine da- yanan efsane... Davul zurna eşliğinde ve toplu olarak oynanan bir halk oyunu. 8/Düdenden da- ha geniş olan çukurluklara verilen ad... Ödünç alınan ya da verilen şey. 9/Düzyazı... Kent. UZUNKÖPRÜ ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN 1997385 E. 1998,221 K. Uzunköprii ilçesi Yağmurca köyü 12 hanede nüfiı- sa kayıtlı bulunan davacı Abdullah Ceyhan tarafindan eşi Fincan Ceyhan aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılamasında Mahkemece yapılan yargılama sonunda taraflann boşanmalanna mahkemç«»asrafı 32.060.000.-TL.'nin davalıdan tahsiline karar verilnu^tır. Davalı Fazli kızı 1981 doğumlu Fincan Ceyhah'm adresinin tespit edi- lemedığı ve tebligat yapılamadtjından boşanma kara- nnın ilanen teblığine. ı]an tarflıinden itibaren 15 gün içinde temyiz edılmedıg] takdirde kararın kesinleşe- cegi hususu davetiye \enne geçerli olmak üzere ila- nen tebliğ olunur. Basın: 31184
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear