22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 4 HAZİRAN 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABDÜLCANBAZ PETROL SAVAŞLARI TURHAN SELÇUK Doç. Dr. Şahin: Medya eliyleyapılan yanlış bilgilendirme bilimsel alana da kaydı Yalan rüzgârlan çağındayızoç. Dr. Şahin 'e göre SARS'ın kamuoyuna bir bilmece gibisunulmasının altında "korku salmak" ve dikkat- leri belli biryöne çekmekyatıyor. Şahin, en büyük tehlike- yi bilimin bu amaca alet edilir hale gelmesinde görüyor. ÇjARS'ın medya kanallanndan kamuoyuna yansıtılış bi- O çimini biyo-terör olarak tanımlayan Doç. Şahin 'e gö- re, tıp alanında korku salan abartıh bilgiler kadar insan- ları boşyere ümitlendiren "pembeyalanlar " da tehlikeli. MİNE ZEYBEKOĞULLARI Küresel iletişimin önemli bir kıs- mını saglayan medya kanallan, son olarak Irak savaşında iyice belir- ginleşen ^anhşbügilendirTne-yönlen- {tirmenin" etkın birer unsuru oldular. Medya eliyle yapılan yanlış veya abar- tılı bilgilendirmenin "bflimsel alana" da kaydığını belirten immünologDoç. Dr. Şükran Şahin, SARS (AJcut Solu- num Yetmezliği Sendromu) örneğin- den yola çıkarak " Yalan rüzgârlan ça- ğında yaşryoruz" diyor. Şahin'e göre, SARS'ın bir bilmece gibi sunulmasının altında "korku sal- mak" yatıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün yayımla- dığı son verilere göre, Çin'de tespit edilen 5 bin 328 SARS vakasından 4 bin 186'sı iyileşirken, ölüm sayısı 340 oldu. Toplam 229 vaka görülen Kana- da'da ise 128 iyıleşme, 32 ölüm ger- çekleşti. 1 milyar 100 milyon nüfus- lu Çin'de "pannağuıa krymık baüp ölenlerûı sayKTnın da bu kadar olabi- leceğini belirten Şahin, ABD'de her yıl 50 miryon kişinin grip olduğu ve 20 bininin yaşamını kaybettiği düşünül- düğünde, SARS'tan ölenlerin sayısının çok düşük kaldığını ve dikkatlerin bel- li bir yöne "maksatn" bir şekilde çe- kildiğini söylemenin mümkün hale geldiğini dile getiriyor. Silah yok, söylentisi var Yapılmak istenene "biyo-terör" ta- nımım getiren Şükran Şahin, Irak sa- vaşının ardından SARS ortaya çıktığın- da herkesin kafasında "Çin ve Kana- da savaşa karşı çıkn. Acaba onlara yö- neiik bir biyolojik silah olarak nu bu- nu ileri sürdüler" sorusunun oluştu- ğuna değinıyor. Ve ekliyor: "Hayır,or- tada silah w>k,sflahın söylentisivaıf Şa- hin yaratıîan biyo-terör'ün "biyo'' kıs- mının neden "sanaT olduğunu ise şöy- le açıklıyor: "Kavramlan doğru koy- mak gerekhor. Terörde amaç, kitksel ölümler değüdir. Ama bir korku yara- ühr, insanlann ne zaman, nerede kar- şjlaşacaklannı bibnedikleribir tehJike- nta varhğı yaraühr. O yüzden terör kıs- mıdoğru diyorum,çünkü hepimizkork- tuk. Biyolojik silah dediğîmizde ise, bakteri vevirüslerden bahsediyonız ki, bunlarsavaşın 'pratik" amacına uygun görünmüyor." Bakteri ve virüsleri te- orik olarak laboratuvar ortamında üret- menin mümkün olduğunu belirten Şa- SARS'la ilgili veri ve iddialann arkasında "sürekli pompalanan bir korku" olduğunu anlatan Doç.Dr. Şükran Şahin, insanlann "doğ- ru bilgiye ulaşmanın yoUannı" bulmak zorunda olduğunu söylüyor. hin, "Amaeddnohnaaiçingalonlardo- lusuvirüs,bumıüretecek'ordu' kadar da insana ihtiyaç var. Yapddı dKetim, bunlann insanlara ulaşana kadar ha- vada parçalanma olasıhğı çok yüksek. ülaşüklan her insanın hasta olması ve ölmesi de mümkün değü" diyor. SARS'la ilgili veri ve iddialann ar- kasında "sürekli pompalanan bir kor- ku" olduğunu anlatan Şahin, insanla- nn "doğru bilgrveulaşmanın yoOannı" bulmak zorunda olduğunu söylüyor: "İletişim araçlannm çok yoğun oldu- ğuvemedyanm baa der tarafindan çok rahat kufianıldığı ve manipüle edildiği bir çağda yaşıyoruz. Ben buna 'yalan rüzgârlan çağı" diyorum. Bu yalanlar korku sahnmak için kullanılacak. Şim- di SARS için, yann başka bir şey~ İn- ternetvasıtasıyla bilgflere çok hızh ula- şabiliyoruz ama bunun içinde bir de 'bilgı kırlılıği' var. Yanhş bilgi de "he- le korku içeriyorsa' çok hızfa yayıhyor." Şahin'e göre, SARS'la ilgili yaratıîan korkunun "bUimsel bilgiler" kullanıla- rak yaratılmış olması ise olayın en teh- likeli boyutu. "Bugün benim 'yalan' de- diklerime inananlann olması, bilim adamlan tarafindan söyleniyor ohna- smdan kaynaklanıyor. SARS bunun sa- dece 'korku salınan' tarafi oldu." Pembe yalanlar kuşağı Doç. Dr. Şahin. "işinbirdegüzelsu- nulan, pembe yalanlar kısmı" var di- yor. "lnsan genomu" projesinin buna en iyi örnek olduğunu belirten Şahin, son 15 yıldır insanlann bu projeyle il- gili çok ciddi biçimde kandınldıklan- nı öne sürüyor. Şahin, projeden elde edi- len bilgilerin çok abartıldığı konusun- da Kanadah biyoloji profesörü R.D. Lewontinın Massey Konferanslan çer- çevesinde yaptığı radyo konuşmalan- nı topladığı "DNA Doktrini" adh ki- tabını ömek gösteriyor. Bu projeye ta- mamen karşı duran Prof. Lewontin, Amerikan Ulusal Sağhk Dairesi (NHT) tarafindan desteklenen projenin bir çok yöneticisinin biyoteknoloji, biyome- dikal şirketlerinin ortağı, hissedan ya da yönetim kurulu üyesi olduğunu id- dia ediyor. Lewontin'in bu iddıalannın işin "rant" boyutu olduğunu belirten Şahin, öbür taraftan da "insanhğın bü- tün suian çözülüyor" yalanının orta- ya atıldığını söylüyor. Şahin, burdaki "yalanı" da şöyle açıklıyor: "tnsanlar farkh farkh genlere sahipler ki, iki in- sanda bulunan aynı gen bile birbirin- den 20 nükleotid (DNA'nın yapı taşla- n) farkhhk gösteriyor. Yani, tüm kro- mozomlan karşdaşankhğmda aynıgen- leritaşısalar bileikiinsanm birbirinden 600 bin nükleotid farkh yapısı var. Do- layısıylaprojesonunda ortaya çıkanlan gen haritası da hiç kimseyeait ohnayan ama herkese ait olan'ortalama' bir ha- ritadır. 'Insan genlerinin yüzde 99.9'unu saptadık' dediler.Ortadaonbindebir- Kkbir fark var. Bu,' 6 milyar insan için 6 milyar ayn saptamanın gerekliliği' demek. Yani, suian çözeceğiz, her şeyi keşfettik masalı burada bir son bulu- yon" Şahin'e göre projenin bu denli abar- tılmasının altında 500 milyon dolarlık destek yatıyor "Projenin matiyeti için geniş bir kamuoyuna ihuyaç vanh. Ka- muoyuna "hastahklara çare, insan ya- şı uzuyor" şeklınde lanse edilmesinin ardından, zaten gerekli destek de faz- lasıyla verildi. Şahin, birparantez aça- rak "Bu projeden elde edilecek bilgüe- ri bu kadar abartmanuş olsalardı, o desteği alamayacaklan gibi, DNA ana- hzleri için ürettikleri cihazlann sanşı- nı da yapamayacaklardı'' diyor. Bu tür yalanlann arada bir "gündem değiş- tirmek" için kullanıldığını belirten Şa- hin, ABD'nin Irak'a bomba atüğı 2000 yılında BiD Clinton ve TonyBlair'ın çı- kıp insan genomu projesiyle ügüi açık- lama yaptığını hatırlatıyor. Irak savaşının ardından da projenin bu amaçla kullanılmak istenildiğini söyleyen Şahin, "Ama SARS önüne geçince, onu bir tarafa bırakülar, iler- de kullanmak üzere tutuvorlar" yoru- munu yapıyor. Parasal destek savaşı Oükran Şahin'e göre, genetik kop- Vyalamanm ardından ortaya atılan "kök hücreden organ üretimi" konu- sundaki çalışmalardan "eldeedüen" bilgiler ile "açıklananlar" arasında da "abarü" farkı var. O da, hpkı in- san genomu projesinde olduğu gibi "fezfoabaıtıkh''. 1997'de yapılan ilk kopya koyun Dolry ile ilgili olarak "Yöntem bizim için de ilginçtr di- yen Şahin, bunun çok dikkat çekti- ği farkedildiğinde "eğer bu } > apıla- biüyorsa,cenin henüz oluşmadan or- gan üretimi deyapüabifir" söylenti- sinin ortaya atıldığını söylüyor. "Soylenti diyorum çünkü ellerin- debunu doğruiayacakverüer yoktu." Maymunlarda yapılan deneylerin arkasından ABD Mayo Klinİk'teki çahşmasından yola çJcan Prof. JA. Thomson'ın "ceninden organ üreti- lebfleceğj" iddiasını ortaya atügını be- lirten Şahin'in, Thomson'm çalışma- sı için yorumu şöyle: "Suni döOen- meile elde edilen vesrvıazotta-196 derecededondurularaksaklanan ce- ninleri, ailelerden izin alarak çöz- müşler. Bu çahşma sonunda hücre- lerin ranlamhgını ve çoğalabildiğini görmüşler. Ancak hücre araşnrma- alan, sadece ceninlerin degil hemen bütün hücreierin bu özeUiğe sahip olduğunu bihrler." Şahin'e göre, Prof. Thomson'ın bu iddiasına yer verdiği makalenin say- gm ve güvenüir bir bilimsel dergi olan Science'da (1999) yayımlanması da "çokaginç". "Böyteadddibiriddi- ayı bu kadar az bulguya dayanarak ben göndersem, derginin editörü ka- bul etmediği gibi bir de hakaret do- hısu mektup yazardı" diyor. Dergi- de Prof. J. Gearhart'ın söz konusu çalışmayı "öven" yazılan ise Şa- hin'in anlattıklan ile anlam kazam- yor "ABD'deceninlerieygaçahşmak yasak d e p ama kurumun buna pa- rasal destek sağlaması yasak. Bu iki profesörün konmia ügüi kamuoyu oluşturma çabalan var, 'kamuoyu baskısıyla bu yasağı delebilir mi- yım' diye.Yani bu parasal destekten yaraıianmak adına büyükbir savaş var. Bu yüzden herkes yapüğmı ka- muovuna abartarak anlabvoıf ENTERNET /MEHMET SUCU rnehmet@cumhuriyet.com.tr "Uzaktan Eğitim", özetle öğrenci merkezli çağdaş eğitim olarak tanım- lanıyor. Bu kavram, "yaşam boyu eği- tim" anlayışıyla bütünleşerek geniş kitlelerin eğitimini olanaklı kılacak ör- gütlenmelere de uzanıyor. Teknolojinin hızla gelişmesi ve Inter- net'in kullanımının yaygınlaşması, "uzaktan eğitim " ya da "e-öğrenme " olarak adlandınlan uygulamalann öne- mini arttınyor. Artık tüm dünyada eğitimin temel kavramlan değişti.. Her bilgi çok ça- buk eskiyor.. Günümüzün temel argü- manı yaşam boyu öğrenme diye özet- leniyor. Okulda eğitimini almadığınız şeyler her an karşınıza çıkıyor. Kendi kendine öğrenme yaygınlaşıyor. öğ- retme eylemi ise öğrenme eylemine dönüşüyor. öğretmen merkezli klasik eğitim anlayışı yerine, öğrenci merkezli çağ- daş eğitim anlayışının uygulanması- na dayanan "uzaktan eğitim", öğren- Intennette Halkevleri Kuralımcinin kendi öğrenmek hızında, istedi- ği yer ve saatte öğrenmesini olanak- lı kılıyor. Değişime ayak uydurabilmek için gerekli olan "yaşam boyu eğitim" yaklaşımıyla "öğrenci merkezli eği- tim" anlayışının örtüştüğü düşünül- düğünde, "uzaktan eğitimin çağı- mızda çok önemli bir işlevi olacağı da ortaya çıkıyor. Bunun bir örneği ola- rak e-öğrenme, işsizlere yeni meslek edindirme kapsamında da en geçer- li yollardan birini oluşturuyor. Uzaktan eğitim sayesinde, farkh coğrafi bölgelerde bulunan özel ve kamu kurumlarının, üniversitelerin, geniş kitleler için yaşam boyu öğren- me yaklaşımını en kolay ve en düşük maliyetle hayata geçirmeleri kolayla- şabilecek. Türkiye'de ise uzaktan eğitimin iş- levsel ve nitelikli olabilmesi için, Tür- kiye Bilişim Vakfı, uluslararası standart- lar göz önüne alınarak, geliştirme ve kullanım ölçütlerini belirleyen bir kıla- vuz hazırlama çabası içinde. TBV içinde oluşturulan 'Uzaktan Eğitim Çalışma Grubu'nun hazırladı- ğı "Uzaktan Eğitim Kılavuzu "nda, "e- öğrenme'den ülkemizin en üst düzey- de yararlanması için yapılması gere- ken yasal düzenlemeler, bir uzaktan eğitim ürünü geliştirirken uyulması gereken süreçler ve ölçütler, kullanı- cılann dikkat etmesi gereken nokta- lar yer alıyor. Değerli hocamız TBV Projeler Ko- ordinatörü Tuncer Üney gazetemize gelerek vakfın bu konudaki çalışma- lannı bizimle paylaştı. Üney, e-Türki- ye eğittm planında ilk önceliğin öğret- menlerin eğitimi olduğunu vurgulaya- rak, yeni gelişen bir kavram olan bil- gisayar okur yazarlığının önemine de- ğindi. İşsizlere yeni meslekler öğretil- mesi gerektiğini vurguladı ve kadın- ların eğitimin Türkiye için ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha anımsattı. Intemet aracılığıyia yapıla- cak, çocuk bakımı, cinsellik ve do- ğum kontrolü eğitiminin ne denli ko- lay olduğunu vurguladı. Aslında Tür- kiye'nin tüm nüfusunun yeniden eği- timinin bu yöntemle gerçekleştirile- bileceğini vurgulayan Üney, projenin çok büyük kolaylıklar getirdiğini söy- ledi. Internet aracılığıyia gerçekleştirile- cek uzaktan eğitimin avantajlan kısa- ca üç maddede özetlenebiliyor: 1. Maliyetleri düşürüyor... Okul bi- nası, inşaatı, sıralan sınıfı yok. Ulaşa- madığınız yerlere ulaşım daha kolay... 2. Eğitim bir anda intemet ulaşımı olan her yere yaygınlaştınlabiliyor. 3. Kalite süratle artıyor. Köy okulla- nndaki gibi artık 5 sınıf bir arada eği- tim yapmayacak.. Sınıf mevcudu 60 olmayacak. öğretmen öğrenci sanal ortamda bire bir eğitim yapacak. Fır- sat eşitliği sağlanacak. Kaliteli eğitim herkese gidecek. Bu üç madde göz önüne alındığı za- man uzaktan eğitimin yaygınlaşması için ana koşul herkesin intemet erişi- minin sağlanması olarak özetlenebi- lir. Sonuçta yaygın halk eğitimi açısın- dan halka açık intemet erişimi mer- kezlerinin kurulması gerekir. Tüm bu unsurlann gerçekleşmesi ile birlikte Halkevlerinin çağdaş bir modeli yaşa- ma geçirilebilir. Uzaktan Eğitim ve In- ternetteki Halkevleri, toplumsal dö- nüşüm için, yeni bir şeyler öğrenmek için çok kolay bir yöntem. DÜZYAZI ORHAN BtRGÎT IMetvekBğiNeOlacak? Istanbul Teknik Üniversitesi Senatosu, bundan tam 20 yıl önce 23 Haziran 1983'te alınmış bir "doktora" unvanını oybirliği ile iptal ediyor. Dün- kü "Hürriyef'te Kamuran Zeren imzalı habere göre senato, A. Yüksel Çavuşoğlu isimli bir kişi- nin "Radyal Kaymalı Yataklarda Ftijit Mil Titreşim- leri" adlı tezinin, daha önce yapılmış bir çalışma- nın sonuçlannı açıklayan bir bilimsel makaleden bütünüyle alıntı yapılarak düzenlenmiş olduğunu saptıyor. Ve makaslanmış birtezin, İTÜ'nün kabul edebileceği bir doktora çalışması özelliği taşıma- sının mümkün olmadığını belirtiyor. Bu karann geriye doğru yürüyen sonucu, aka- demik yaşamın ilk basamağı sayılan doktorası ile önce Konya Selçuk Üniversitesi'nde yardımcı doçent, daha sonra da Marmara Üniversitesi'nde doçent ve profesör unvanlarını elde eden Çavu- şoğlu, bu unvanlannı ve onlann sağladığı hakla- rı yitirmiş oluyor. Bilimsel aşırma yaptığı için Ma- kine Mühendisleri Odası üyeliği de sona ermiş sa- yılıyor. Dahası, 'profesör' kimliği iletezyürütücülüğün- de imzası bulunan 18 öğrencinin durumları da YÖK tarafindan incelemeye alınıyor. Çavuşoğlu'na doktor unvanı verilmesini onaylayanlar hakkında da kovuşturma açılıyor. Hürriyet'in haberinin eksik biryanını da ben ta- mamlayayım. Gazete 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP milletvekili olarak ülkenin en saygın kurumu olan TBMM'ye giren Yüksel Çavuşoğlu'nun bilim- sel aşırma eyleminden ötürü, milletvekilliğinin ne olacağını sorgulamayı ihmal etmiş. Dün haberi okuduğu zaman acaba TBMM'nin sayın başkanı, o kutsal çatı altında yasama göre- vi yapan, gerektiğinde "yolsuzluklar hakkında söz söyleyecek, oy verecek bir kişinin bulunmasından ötürü ne düşünmüştür? Merak etmez ve yanıt beklemez misiniz? Denilebilir ki, sorun öncelikle cumhuriyet savcı- lannı ilgilendirmelidir. Dünkü haberi bir suç duyu- rusu olarak değerlendiren savcılar, Çavuşoğlu ha- kında kovuşturma başlatabilmek için Adalet Ba- kanlığı'na başvurup dokunulmazlığının kaldınlma- sını istemeli. Bakanhğın yazısı TBMM'deki öteki do- kunulmazlık kaldınlma isteklerini içeren 30'u aş- kın dosyanın bulunduğu rafta yerini almalı. TBMM albümünde, Çavuşoğlu 'profesör' kim- liğiyle öne çıkmış. Yine aynı albümün sayfalann- da, bilimsel unvan taşıyanların sayımında da her- halde Çavuşoğlu'nun bu kimliği göz önüne alın- mış olmalıdır. Çavuşoğlu yerine, bir başka kişi TBMM üyesi ol- madan, hak etmediği bir diploma ile kendisini su- bay, avukat gibi kimliklerie tanıtmış olsaydı, o ta- nıtımın doktora unvanını makaslayarak kazanan bir kişininkinden farkı olabilir miydi? TBMM, Çavuşoğ- lu hakında "Bize ne? Milletvekili seçilmesi için il- kokul diploması bulunması yeterii. Ondan ötesi il- gi alanımız dışında" diyebilir mi? Ve Sayın Erdoğan siz... Çavuşoğlu'nu hak etmediği bilimsel kisveler- densoyaraktıpkı 'kral çıplakmış' der gibi, kamu- oyu önünde gerçeği belirleyenin YÖK olduğu bi- liniyor. Şu, Tayyip Erdoğan'ı kızdıran, hınçlı bir salvo ile siyaset yapacaksan, çık ortaya da gö- relim türünden meydan okutmasına yol açan Ke- mal Gürüz'ün başkanlık ettiği Yüksek öğrenim Kurumu. AKP iktidarı, büyük bir vurdum duymazlıkla, bir yandan imam hatip liselerinden diploma alacak- lara yine yargıçlık, yine kaymakamlık ve valilik gi- bi görevlere gelebilmenin, kısaca ülkenin gelecek- teki kaderini teslim etmenin yolunu açmaya çalı- şırken, Kemal Gürüz, takıyyenin perdesini açan de- meçler veriyor. Suskun CHP'nin, üstlenmesi ge- reken işlevi yerine getirerek aymazlan uyarmaya kalkışıyor. Başbakanlık'ta, epeyce eskimiş olsa da Sayın Erdoğan'ın devlet çarkının nasıl işlediğini henüz öğrenemediği, önceki gün Kemal Gürüz'ü Kasım- paşa çayınna güreşe çağınrcasına söyledikleri ile de anlaşılmıyor mu? Sivil ya da asker, devlet görevlilerinin, ülkenin geleceği ile ilgili kaygıları- nı açıklama, o kaygılara yol açan yaptırımların sahiplerini uyarma görevlerini yerine getirmeleri, siyaset değildir Sayın Başbakan? Birbürokrat, el- bette konuşma hakkını kullanacaktır. Tıpkı Gü- rüz'ün yaptığı gibi. Tayyip Erdoğan, Kemal Gürüz'e yönelttiği suç- lamalannı bir yana bırakarak kamuoyuna ısrarla 'Ak' adı iletanıtmak istediği partisinden milletvekili se- çilmek için kendisini "Profesör" diye tanıtan inti- halci ile "Beraberyürüdük biz bu yollarda" şar- kısını söylemeyi sürdürecek mi? Göreceğiz. Faks: 0212- 677 07 62 obirgit@e-kolay.net ANMA Sevgili Eşim Mehmet Salih Terzi Yokluğunun 10. yılında SEVGİYLE, SAYGIYLA HASRETLE... Nurşen Aydoğan Terzi KOOP-C'DEN DUYURU YAZ SÖYLEŞİLERİ 29 Haziran 2003 Pazargünü saat 14.00'de Çanta Beldesi'nde, Cumhuriyet Mahallesi 1. kısımdaki Kır Kahvesi'ndebu yılki yaz söyleşilerimizden ilki gerçekkştirilecektir. Konu: Küresellepe vetşçı Hareketlerinin Bugünü Konuşmacılan Kemal NEBİOGLU(DtSK Eski Genel Başkanı ve TİP Eski Millet\ekiliı Şükran SONER (Cdıuriyet Gazetesi Yazan)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear