Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYİS 2003 CUMA
DIZI
Nerdesinizalbayım,beni
siz teslimalın...
Huriye Batu anlatıyor.
Çok açtılar
veçok
üşümüşlerdi- Sayın Huriye Batu Hanımefendi.
Kocamzm arüatû*ı olayın bir ktsmına da
siz tanık olmuşsunuz? Deniz, Sinan ve iki
arkadaşının Sarukaya'daki evüıize
gelmeleri hakkmda bildiklerinizi
anlatabiür misiniz?
HURİYE BATU- Sinan Cemgü,
Tayfur Cinemre, Deniz Gezmiş ve Yusuf
Aslan'ı Sankaya'daki eve gelene kadar
hiç tanımıyordum. llk kez Sankaya'daki
evimizde gördüm. Mert yeni doğmuştu.
28 Şubat 1971 doğumlu Mert, on altı
günlüktû. Kerenı adlı diğer oğlum da
kızamık olmuştu. Aynı gece ikisi ile
birlikte ilgileniyordum. Alpaslan
uyuyordu. Pencerenin camına "güm
güm güm" diye vunıldu. Ne oluyor
dedim ama bir şey yapmadım. Ikinci kez
yeniden cama vuruldu ve "Üsteğmen
Alpaslan Batu" diye bağnlınca ürktüm
ve cama koştum. Bir baktım, sırtlannda
askeri parka olan tanımadığım iki adam.
Blzi rehin aldılar deriz'
Hemen Alpaslan* ı kaldırdım. Dışanda
konuştular. Bana geldi, "Içeri alacağım"
dedi. Panık halindeydim. "Neden içeri
alı>orsun, ya bir şey ohırsa ne olacak
hafimiz" diye sordum. "Korkma hiçbir
şey oimayacak. Bir şey ohırsa, bizi rehin
aldılar. Çocuklan kurtarma amacına
bunu yaptık. deriz" dedi. Ben
Alpaslan" a çok inanır ve güvenirdim.
Sinan ile Tayfur, içeriye girdi.
Hafizamdan hiçbir zaman silemediğim
şey şudur: Çok aç ve çok üşümüş
olduklan. Hemen sobayı yaktım ve çay
demledim. Onlar çantalanndan pekmez
filan çıkardılar ve yediler. Alpaslan ile
Sinan, bir jiple bozuk motosikleti almak
için gittiler. Sonra diğerleri de geldiler.
Çaresizdiler. Kapıyı açmasaydık içeriye
belki de baskıyla girerdiler. Hem
ürkmüs hem de korkmuştum. Ya
çantada silah varsa o zaman yandım
diye düşünüyordum. Bir ara
sezdirmeden çantaya baktım. Silah falan
yok. O zaman daha bir rahatladım.
Çocuklann yatağı küçük olduğu için
bizim yatağımızı verdik. Birkaç saat
uyudular ve dinlendiler. Küçük bir
kasaba. Ne oluyor, yaşanıyor her şey göz
önünde. Korkudan kasabada, bıçak
kesmiş gibi hayat durdu bir anda.
Yaşanan siyası olaylar hakkında bilgim
yok. İşin acı tarafi bütün bunlara
rağmen çok cesaretli hareket etmişim.
24 yaşındaydım o zaman. Alpaslan' ın
Musa adında bir askeri vardı. Ekmek
getiriyordu. Motosiklet ortada, parkalar
ortada. Ben kapıyı açtım. Musa'yı
çağırdım. "Git finndan bize sıcak ekmek
al gel" dedim. Bezelye-pilav yaptım.
Yediler. Özellikle Sinan, Mert'in
bebekliğinden çok etkilenmişti. Mert'in
her ağlayışında Sinan yataktan
firlıyordu. Çok efendi idiler ama çok
ürkmüş ve perişan haldeydiler. Sonra
yolcu ettik. Ondan sonra da bizde
sıkıntı başladı. Tehdit mektuplan almaya
başladık. Aynca sözle tehdit edildik.
Komşularla bir kopukluk oîdu.
Korkmuştu çoğu Daha sonra Alpaslan
tutuklanıpgötürüldü. Tutuklamaya
gelenlerden birisı Alpaslan'ın
öğrencisiymış. "Işin en acı tarafi da
konıutanımı tutuklamaya gelmenı oldu"
demişti. Alpaslan'ın tutukluluğu süresi
içinde çok kötü günler geçirdik ama
ailelerimiz her zaman yardımcı ve
destek oldu bize.
• Alpaslan Batu'nun yanından bir motosikletle aynlan Deniz
ve arkadaşlan, 50'ye yakın polis ve jandarma ile halktan
kişilerin de katüdığı bir çatışma sonucu 16 Mart 1971 'de
Gemerek'te yakalandı. Deniz Gezmiş, anılannda en çok yöre
halkının bu 'sürek avı'na katılmasına şaşırdığını anlatmıştı...
Turhan FEYİZOĞLU
Deniz
Gezmiş ve
arkadaşlannın öyküsû
1968 dönemi de\Tİmci öğrencı
hareketinde yer alan gençlenn üze-
rinde dünya devrimci hareketinin
izlerini zaman zaman görmek ola-
sıdır. Özellikle CheGuevara'nın et-
kisi daha çoktur. Mustafa Yalçmer,
dağda olduğu süre içinde onun gi-
bi günlük tutmuş, Deniz ve arka-
daşlan, Che gibi motosiklet kullan-
mışlardır. Motosikletle Alpaslan Ba-
tu'nun yanından aynlan Deniz ile
Yusuf, Sankaya ilçesinden Sıvas'a
doğru yola koyulmuşlardır. Anka-
ra'dan aynlırken başlayan aksilikler
devam etmektedir.
Deniz ile Yusuf, 29 Aralık
1970 'te ABD Büyükelçiliği önün-
deki iki polisin yaralanması olayın-
dan 78 gün ve Iş Bankası soygunun-
dan 66 gün sonra, 16 Mart 1971'de
polislerle girdiği silahlı çatışma so-
nucu yakalanırlar.
Yusuf Aslan, Sıvas Emniyet Mü-
dürlüğü'nde vermiş olduğu ilk ifa-
desinde yakalanmalannı özetle şöy-
leanlatmışhr "06EY 943 pbkah mo-
tosiklet ile yola çıkbk... Sıvas istika-
metinckn gelirken 6 kilonıetre nıe-
safede trafık kontrol ekiplerini gör-
dük ve oradan Şarkışla'ya aynlan
yola sapok. Şarktşla ya 20 kilonıet-
re kala benzin bitti. Yolumuza
motoru iterek yaya devam et-
tik. Yol anzah ve hava firn-
nalı olduğu için, ilerleme-
miz hayH güç oldu. Şarkış-
b'da38AL684ptikahbr
pikabı, bizi Bünyan'a
götürmek üzere225B-
raya kiraladık. Mo-
toru pikabm arkası-
na yüklerken bir
bekçi geldi ve bi-
zi karakolada-
vet etti. Biz de
gfttikKapıdan
gjrerken hava-
ya ateş ederek
bahçeye kaç-
bk. Ateşimize
pofisvejandar-
nıadan karşılık
geldi. Ben kası-
ğnndan \aralan-
ĞanT
Deniz Gezmiş
bu arada kanşık-
lıktan yararlana-
rak Şarkışla Kayma-
kamlığı'nınarka-
sındaki sokağa
sapar ve orada
Ankara plakah
bir otomobiin
durduğunugörür.
Otomobilin park
edildiği e\in kapısına ya-
naşan Deniz, kapıyı ça-
lar, açılmayınca zorlaya-
rak açmaya çalışır.
Deniz Gezmiş, astsubayın kul-
landığı 06 AH 827 plakah otomobille
Kayseri'ye doğru yol ahrken olay-
dan haberdar edilen Sıvas Emniyet
Müdürü Nurettm Özal da Kayseri
yolu üzerindeki Gemerek'e telefon
ederek durumu nakletmiş ve otomo-
bilin durdurulmasını emretmişrir.
Nurettin Özal bu emri verdikten
sonra, 11 Jandarma Komutanı Al-
bay Şaban Kuthı, Komiser Niza-
mettin Yeriikayave trafik polisi Na-
zımKaradeniz'le Şarkışla'ya vardı-
ğmda Yusuf Aslan'ın tedavısinin
yapıldığı sağlık ocağına gitmiş ve
kendisini ona doktor ola-
rak tanıtmıştır. Aslan,
Özal'ı tepeden tırna-
ğa süzerek "Sen dok-
tora benzemiyorsun,
olsan olsan polis
ohırsıuT demiştir.
Özal, Yusuf As-
lan'ın yanından
aynlıp Kayseri'ye
doğru giderken, •
Gemerek'te yolun
ortasınabarikat
kurulur.
ki 50'ye yakm polis ve jandarma,
Gemerek'e gelerek, halkın da kah-
lunıyla yolun kenanndaki bu tarla-
yı sarar ve Deniz'i aramaya başlar.
Arama üç saatten fazla sürer.
Artık terfi edersln'
Deniz, bu konuda özetle şunlan
anlatmıştır: "tstasyondançıkacağı-
mız sırada yayhm ateşi ile karşüaş-
tik. Ben de mukabelede bulundum.
Şanssızhğım burada da yakamı bı-
rakmadL Barikaü yanp kaçarken
arabanın lastiğine bir mermi isabet
etti. Süratle arabayı terk ettik.
Araztde tahminen 5-6 ki-
lometre koştum. Karş>
dan daha başkajandar-
malar da gelince etra-
fim bir anda sanhver-
di Kendi eUmle kapa-
na düşmüştüm. Kar-
şüıkh ateş açnk. Bütün
emelim çemberi yar-
makü. Bu amaçla cebim-
deki iki el bombasından
biriniçıkanp attım. O kadar
şiddedi patiama oldu ki ben
büe afalladım. Bun-
dan istifade ede-
«~»^ rek çemberi
*\, yarmayıba-
şardım.
Tepeyi
aşıpGe-
merek
ilçesi-
ne
FENERNAME
Dediler milyonluk bir takım kurduk
Balkanlann Real Madrid'i olduk
Bütün kupalara adaylık koyduk
Artık sahalara sığamayız biz
'Ömrümde kadına
ates etmedim'
Gürültüye uyanan ev
sahibesi Şengül Fınncı,
kapı\T açmadan kim ol-
duğunu sorar. Deniz Gez-
miş, "Benüsteğmenim...
Çabuk kapı\ ı açm" diye
yanıt verir. Korkan Şengül Fınncı
eşi kıdemli hava başçavuşu İbra-
him FuTncı'yı uyandınr. tbrahim
Fınncı olayı şöyle anlatmıştır:
"Ben uyuyordum. Kapı çahnmış.
Kapıyı açmak istemişler. Bizim ha-
nım koşarak bana geldi İbrahim,
bir subay kapıyı zorla açmaya çalı-
şıyor' dedi Ben aniden kaprvı açın-
ca karşnndaki, sten makineuyi göğ-
sümedmadL 'Ben Deniz Gezmis'im.
Çabuk arabannı kontak anahtannı
ver. İçinde benzin var mı", dedi Ben
de.sekizk3ometregötürürdedim.Bu
arada içeri girdim ve hanım birden-
bire kapıyı kapadL Hanım kapıyı
kilitlemey e çahşırken Deniz Gezmiş
dışardan ateş etti. Hanımın eli yara-
landı. Deniz Gezmiş sonra beni al-
dL pijamamla arabaya götürdü ve o
dunımda arabavı Ka> seri istikame-
tine doğru sürmemi istedL. \ola çık-
nktan sonra da "Ben ömrümde bir
kadına ateş etmedim.Yengeyi iste-
yerek yaralamadım. Senden çok
özür dilerim. Yengeye de söyle. On-
dan da özür dilerim. Beni affetsin'
dedfi."
Oysa neler gördük mevsim başuıda
Takım sanki sonunculuk peşinde
Gözümüz kaldı hep kartal kuşunda
Bu hali görmeye kıyamayız biz
Şenol ile Birol nerde bilinmez
Aydın'ın sahada izi görünmez
Yaşar'ın oyununa akıl sır ermez
Eski coşkunluğu duyamayız biz
Kupayı alınz demiştik artık
Beleşten, meleşten bir de gol attık
Şeref ters \Tirunca cümleten yattık
Şimdi büyük talomız diyemeyiz biz
Uluğ gitti, Ilgaz geldi ne oldu?
Boşuna harcadık biz Oscar Hold'u
Bayrağımızm bile renkleri soldu
Yakamıza rozet takamayız biz.
16 Hazıran 1966 günü yayımlanan bu şiir hakkında
Aydın Çubukçu şunlan anlatmıştır. "Deniz,
Beşiktaşlıydı. Seneler sonra ilk karşılaştığımızda. 'Ne
oluyor yahu Fenerbahçe 'ye marş yazmaya başlamışsın?
dedim. Deniz, 'Arkadaşm birisi benim imzamla
göndermiş. Valla benim alakam yok' diye yanıt verdi."
Barikatın arkasında ise polis ve jan-
darmadan başka Gemerek'in erkek-
leri, ellerinde sopa, balta ve tahta par-
çalanylabeklemektedir. Otomobil
Gemerek'e yaklaştığında Deniz,
olağanüstü bir hal olduğunu anlar
ve Astsubay Fınncı'ya otomobili
geri döndürmesini söyler.
Cember darahyor
Bu su"ada barikatın öte yanında-
kı Molla Osman Baran adında bir
bekçi ateş açar ve otomobilin lasti-
ğini patlatır. Deniz, otomobilden çı-
karak kaçmaya başlarken, Kayse-
ri'deki güvenlik kuvvetleri de Sıvas
istikametinde yol almaya başlar.
Öte yandan Hüseyin fnan'ın,
memleketi Sanz'a ve buradan gü-
ney sınınna inebileceği ihtimalinı
dikkate alan Bünyan, Puıarbaşı, Sa-
noğlan ve Sanz'daki asayış kuNvet-
leri de bütün kilit noktalan tutar.
Kayseri II Jandarma Komutanı Al-
bay Fehmi Törün, Kayseri Emniyet
Müdür Muavini Şeref Ayparlar ve
diğer polis şeflerinin yönetiminde-
vardmu. Jandarmalar yine peşinıe
takümışlann. ÜsteBk kaza halkmın
a\akta oluşu dikkatimi çektL Her-
kes yakalanmamı istiyordu adeta.
Kaza sakinlerini belediye başkanı-
nın ale> hime kışkırttığını öğrendim.
Sorupsoruşturup evini öğrendSm. Bir
tekmede açtun e\inin kapısuu. Eüm-
de makineB tüfek karşısına dikUin-
ce korkudan kekelemeye başladı.
Bu ders ona yeterdL İçerde bulu-
nanlar tir tir titriyorlardı. Kendile-
rine kötü bir davramşta bulunma-
yacağımı söyledim. Evde daha faz-
la kahnadnn. Dışarrva çıknm. Uzak-
tan silah sesleri genyordu. Jandar-
ma sayKmın çoğakbğmı hissettim. Bir
polis cipi hemen yanımda durunca
kendimi yere attım. Ye bu sırada i>i-
ce çembere girdiğimi, çarpışmaya
gerekohnadığnu düşündüm. Potisve
jandarma üzerime gelince kalkıp
ehmdeki silahı onlaruı üstüne doğ-
ru nıiatûm. Çünkü, Allah'm belası
alet ateş almamış,tutukluk yapmış-
ti. Böylece tesBm oMum."
Olayın bundan sonraki bölümü-
nü Yaşar Keski şöyle anlatmıştır:
" Deniz Gezmiş karşısmda polisi gö-
rünce durdu; Artık terfi edersin '
dedi Onu akbm getiriyorum. Astsu-
ba> nerede, dedim. Onu btraktım'
dedi Sonra da eünıdeki tabancaya
bakarak,' Şu tabancayı kürfina koy-
sana' dedi Koymam, dedim. ttiraz
etmedL Yürümeye başladık. Bana
dediki 'Müsademede ölen var mı?'
Ben de, "Ölen yok ama yaralılar
var' dedim. Bunun üzerine Ölen
ohnadığı iyi.Keşke yaralı da ohna-
saydı' dedi Hiç öyle işleri \-apmış bi-
rine benzemiyordu. Çok IdbardL
Ben de onun tepesini attirmayayım
diye müsamahah konuştum. „ Tam
amirime tesfim edeceğim sırada Kay-
seri ekibi geldi, efimizden almak is-
tedi \ermedim_ Sonra Kayseri Alay
Komutanı AlbaygekM.VerdimtabiiJ'
Deniz, Kayseri II Jandarma Alay
Komutanı Albay Törün'e bağıra-
rak "Albayım neredesin? Beni siz
teslim ahn" diye bağırmıştır. Yaka-
landıktan sonra, bir otomobile bin-
dirilerek Kaysen'ye getirilir.
Cok önemll bir 24 saat
Tarih: 16 Mart 1971 Salı.Peşpe-
şe çok önemli siyasi gelişmeler ya-
şanır. Kayseri 'de ifadesi alman De-
niz, Ankara'ya çok süa polis kor-
donu altında, Içişleri Bakanı'nın
emri uyannca doğruca Bakan Hal-
dun Menteşoğhı'nun yanına götü-
rülür. Menteşoğlu, ilk iş olarak De-
niz'in bileklerindeki kelepçeleri çöz-
dürür ve •'Benim odamda kelepçe
takmavınız" der. Deniz'le bir süre
konuşan Menteşoğlu, daha sonra,
birlikte resim çektirir. Menteşoğlu,
olay hakkında özetle şu açıklama-
yıyapar: "DenizGezmişvearkadaş-
larının ele geçirUmesi için yeni sis-
tenıuygulanmıştır. Lygulanan
sistem. tarama, baskın, ta-
kip. tedirginlik yaratma,
yol kesme gibi çeşjth' un-
surbn bünyesinde ta-
şı>'an bir sistemdBr.
Sistemimizinözel-
Kği olan bir taktik
de, bazı yerierde
gevşemeter yapa-
rak çıkmalarma im-
kânvermekvekurulan
tedbirler ağma düşürmek
kü Bu sistem suçlulan yerdeğiş-
urme\ezoıiamısûr. Ankara'dabun-
lann büyük bir yatakhk ve himaye
çevTesinesahipokhıklan tespitolun-
muştur. Sistem içinde zaman za-
man gevşemeler yapü-
dt Amaç, buradan çık-
malannı sağlamaktL
Nitekim onlar da bo-
şalülmış bir kanaldan
çıko, vatanın diğer bir
köşesinde kurulmuş
olan ağa düştüler."
Aralannda Kara
Kuvvetleri Komutan-
lığı Plan ve Prensipler
Başkam Tümgeneral
CeoTGürkaa Tümge-
neral Şükrü Köseoğ-
hı, Tuğamiral VediiBfl-
get, Hava Tuğgeneral
OmerÇokgör,Tuğge-
neral MehmetAMAkar'ın dabulun-
duğu beş general ve üç amiralden
oluşan 13 kişı, 9 Mart 1971 'de dar-
be giriş.iminde bulunduklan gerek-
çesiyle emekliye sevk edilirler.
Bu, subaylann emekliye sevk edi-
liş nedenlerinden sadece birisidir.
Dönemin CHP Genel Başkam İsmet
Inönü. CHP Cumhuriyet Senatosu
ve Millet Meclisi Ortak Gruplan
toplantısmda yaptığı konuşmasm-
da konuya ilişkin. özetle şu açıkla-
mayıyapar: "Sevgffiarkadaşlanm.
Geçen 24 saat çok önemli bir devir
idi Fakat size kalp huzuru ile söy-
le>ebiürim ki bu geçen 24 saat zar-
fmda, Türkh e. miDet olarak büm e-
sindeki sarsılmaz metaneünin bir
defa daha örneğini vermiştir. Bula-
nık suda bahk avlamak isteyecekler
hermemlekette buhınabflir. Bizdebu-
lunanlann ümitierinin bu geçen 24
saat zarfında arttığı tasavvur
edilemez.''
Yarın: Hükümet istifa
etmeseydi Idareyi ele
alacaktık
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Strasboupg'aDönerken...
Son birkaç yıldır yaşamımın bir parçası olup çık-
tı artık: Strasbourg'tan uçağa atlıyorum, Istan-
bul'da iniyorum; yoğun bir programı gerçekleştir-
dikten sonra, Istanbul'dan Strasbourg'a doğru -
yine uçakla- dönüşe geçiyorum. Bir iki yıl sadece
sonbahara rastlayan bu yolculuklara, bu yıl ilkba-
har da eklendi.
Bir ayağım Avrupa'da bir ayağım yurtta.
Bahar geldiğinde evlerin havalandırılması gibi,
apayrı bir canlılık sağlıyor insana bu gidiş gelişler.
Yolculuklar, zaten yapıcı da degil midir?
•
4 Mayıs'ta, Istanbul'da, Strasbourg'a kalkacak
uçağa binerken, yeni bir yola çıkışın mutluluğu
içindeydim. Bu mutluluğu veren ilk şey de, Türk
Hava Yolları personelinin o hep zarif ve içten gü-
lümseyişleriyle donanmış ilgileri.
Teknik, konfor ve bu sıcak kucaklayış...
Uçak kalktıktan çok az sonra da, göğün derin-
liklerinde buluyorsunuz kendinizi. Ne kadar yük-
sekte olurlarsa olsunlar, bulutlann üstüne çıkmalı
uçak; 8-10 bin metre yükseklik buna yetiyor.
llk atılımda Bulgaristan, sonra Yugoslavya, az bu-
çuk Macaristan, Avusturya, Almanya: Strasbo-
urg'a gidişin menzilleri bunlar!
Attta görkemli doğada ilk dikkati çeken de, Tu-
na: Uzun uzun akıyor. Avrupa'nın bağnndan do-
ğup, yandan yöreden beslene beslene yolculuğu-
nu sürdürüyor. Sıradan bir ırmağın akışı değil, bir
tarihin, uygarlıklar ve kültürlerin akışıdır onunki.
İçinde, birkaç yüzyıllığına biz de vanz:
Biryaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
Arkasından defalarca, neredeyse bitmemecesi-
ne geçtik, gittik; ve bir gün de, bir daha görmeme-
cesine döndük Tuna'dan. Uçaktan aşağıya bakar-
ken, tarihin bu med ve cezri de kafamda gidip ge-
liyor.
Başımdönüyor...
Yalnız Tuna da değil, yekpare yeşilliklerie kucak
kucağa ekili toprağın bereketi de sürüp gidiyor alt-
ta.
Bu yeşillikler de belli, ormanlar.
Orta Anadolu'yu içine alacak biçimde yaptığım
uçak yolculuklannda tanık olduğum, yeşilsiz dağ-
lann ve ovalann korkutucu çıplaklığı geliyor göz-
lerimin önüne; sonra betona dönüştürülmüş -o
canım- Kuşadası ve başka yurt köşeleri.
Hele Istanbul, hele Istanbul!
Ve orman adına ne kalmışsa, onu da silip süpü-
recek bir iktidarın, AKP'nin fütursuz tasanları ge-
liyor aklıma.
Dehşet içinde irkiliyorum...
Uçak, delice hızıyla mesafeleri yutmaya devam
ediyor. Aşağıda, doruklarındaki karlan henüz eri-
memiş dağ silsileleri, Alp'ler başladığında, Avus-
turya'nın üstüne geldiğimizi farkediyorum.
Yemyeşil vadilerle süslü dağlar.
Içlerinde köyler, kasabalar, kentler...
Üstüne titrer bu doğanın Avusturya. Niçin mi?
Çünkü bütün ülke, en başta o doğanın çağırdığı
turizm sanayisi ile beslenir; ona tarihi, müziği, sa-
natı ekler. Türkiye'nin doğasının ondan geri kalan
yanı yoktur, üstelik fark atar.
Ama kimin umurundadır ki bu?
Ahtapot ve "ahtapotun kolları", bambaşka su-
lara; sanayileşme adına da ikinci sınıf bir sanayi-
ye sürükleyip götürmüştür ülkeyi; ve bugünkü ik-
tidarın, Türkiye ekonomisini bütün gerçekliği için-
de ele alıp, "Ülkeyi kendi geleceğine bizzat hâkim
kılma" yolunda yeniden inşa etmesine ne dünya
görüşü uygundur, ne de kadrolannın düzeyi. öyle
olduğu içindir ki, asıl konuyu rayından saptınp baş-
ka tartışmalara çekip götürüyor insanları.
Zaman harcıyoruz, daha da harcayacağız belli
ki...
Çok geçmeden, uçağımızın Strasbourg'a yak-
laştığı duyuruluyorve bir an geliyor, aracımızın hü-
nerli kaptanı onu pistine ustaca indiriyor, yolcular
alkışlıyoruz.
Düşünceler içinde çıkıyorum uçaktan.
Gelecek adına kaygılı, tedirgin, huzursuz...
Üstelik bütünreferanslankaybolmuş birdünyada
nasıl gülebilir ki insan?
N O V I T A S Turizııı
KASTAMONU
Sofranbolu-Pınarbaşı-İnebolu
(16-19 Mayıs)
PRAG
(14-17 Haziran)
Çek vizest uzun sure aldığmdan Prag turumuza
başvuruların bir an önce yapûmasını rica ederız.
Tel: (0212)251 28 08 pbx
e-mail: nov ıtas u no\ ıta> com ir web: \v\*\».novitascom U
ANTAKYA-HALEP
(16 - 19 Mayıs)
Halep, Ain Dara, Mari - Ebla, "Ölü Şehirler Bölgesi"
Bara, Sergilla. Maaret an Numan, Ager Sanguınıs
BRT - BtRLEŞtK REHBERLER TURİZM
Tel: (0 212) 252 65 79
www.kulturgezileri.com
Yazan ve Yoneten: Yeşım Ozsov Gulan
Ovnayanlar: Cevda Aşar, Alev Cınbarcı, Sedat Kalka\an, Sanem Oge
-Ve Diğer Şeyler Topluluğu Türkıye'de ilk defa
son oyunuyla tıyatroseverlere apartman tiyatrosu.
benzersız bir deneyım sunuyor Akşam Gazetesi,
Time Out İstanbul Bahar Akgün
Bilgi: 0212 323 0854
HerÇarşamba, Perşembe 20.30,
Cumartesı 19:30 ve 21.30
www.tiyatrokinnizi.com
Guzel Sanatlar
Mdtbaası